Kürtçe Dil Hareketi (HezKurd), 21 Şubat Dünya Anadil Günü dolayısıyla BM ve onun bünyesindeki UNESCO’ya resmî başvuruda bulundu.
Kısa adı HezKurd olan Kürtçe Dil Hareketi (Hereketa Zimanê Kurdî), 21 Şubat Dünya Anadil Günü dolayısıyla Birleşmiş Milletler (BM) ve onun bünyesindeki Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)’ne resmî başvuruda bulundu. HezKurd Yürütme Kurulu Üyesi Aydın Dere tarafından kaleme alınıp İngilizce ve Fransızca olarak BM ve UNESCO’ya teslim edilen metinde, Kürtçe’nin Türkiye’de yasal güvenceye alınarak eğitim dili olması gerekliliği vurgulandı.
UNESCO’ya yapılan başvuruda, şu ifadelere yer verildi:
“UNESCO eğitim, kültür, tarihî mirası ve insanlık değerlerini savunan uluslararası bir kurumdur. UNESCO demokratik yaşamı, özgürlükleri ve hukukun üstünlüğünü amaç edinerek, dünya barışı ve insanlık için önemli bir misyon üstlenmiştir.
Bizler, Türkiye’de yaşayan ve nüfûsu yaklaşık olarak 30 milyonu aşan Kürtler’in, anadili olan Kürtçe, ne yazık ki resmî olarak hâlâ tanınmamakta ve okullarda Kürtçe’ye dönük anadilde eğitim, devlet engeli yüzünden verilmemektedir. Geçmişi binlerce yıla dayanan ve insanlık ailesinin kadim bir parçası olan Kürt dili, Türkiye Cumhuriyeti’nin bilinci ve programlı olarak uyguladığı asimilasyon politikası yüzünden, ciddi bir asimilasyon tehlikesi altındadır.
Yüzyıllarca süregelen kültürel, coğrafik, ekonomik ve tarihî etkileşimler sonucu oluşan anadiller, her halk için manevî, maddî ve varoluşsal değer taşır. Dil aynı zamanda bir milleti millet yapan temel unsurdur. Bu anlamda, bizler Kürt milleti olarak her millet gibi bu maddî ve manevî mirasımızı korumak ve geliştirmek istiyoruz. 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti, kurulurken Kürt ulusunu inkâr etmiş ve anadilini yasaklamıştır. Bunu kabul etmeyen Kürt ulusu, tarihin belli dönemlerinde toplumsal refleksler biçiminde haklı tepkisini göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti ise, ne yazık ki Kürtler’e katliâmlar, sürgün ve ölümler, planlı ve bilinçli asimilasyon politikası ile karşılık vermiştir. Tüm bu baskılara rağmen Kürt ulusu asimile olmayıp anadilini ve kültürünü koruyabilmiş ve bugüne taşımıştır. Fakat gelinen aşamada, sürdürülen asimilasyon politikası yüzünden, kültürel soykırım tehlikesi devreye girmiş ve asimilasyon gerçeği ciddi boyutlara ulaşmıştır.
Gelinen aşamada haklı bir refleksle, sivil ve meşrû bir hak inisiyatifi olan ve Kürt ulusu adına anadil hakkı üzerine çalışmalar yapan Hereketa Zimanê Kurdî (HezKurd) adında bir oluşum kurulmuştur. HezKurd, şiddetin her türlüsüne amasız ve şartsız karşıdır. Sadece demokrasiyi esas alan, uygar Avrupa’nın medeniyet ölçülerini referans olarak gören gençlerden, sivil insanlardan, insan hakları aktivistlerinden, akademisyen ve işçilerden, kısacası toplumun her kesiminden oluşan demokratik ve yasal bir kurumdur. Amacı ise demokratik ve barışçıl yöntemlerle, Kürt dilinin Türkiye’de anayasal güvenceye alınmasını ve eğitim dili olmasını sağlamaktır.
Bilindiği gibi, BM’nin 1999 yılında 21 Şubat’ı Dünya Anadil Günü olarak ilan etmesi yasaklı veya baskı altında olan dillerin özgürlüğü için hayatî ve tarihsel önemdedir. Kanada’da yaşayan Bengalli Refiqul İslam, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’a 9 Ocak 1998’de bir mektup göndererek 21 Şubat’ın Uluslararası Anadil Günü ilan edilmesini talep etmesi ile UNESCO 1999 yılında 21 Şubat’ı Uluslararası Anadil Günü ilan etti. 21 Şubat 2000’den bu yana dünya çapında kabul görerek kutlanıyor. Kürt ulusu olarak bizlerde de Birleşmiş Milletler’in aldığı bu kararı saygı ile karşılıyor ve tanıyoruz. Birleşmiş Milletler beyannamesinde, Bengal Dil Hareketi’ne saygı vurgulanmıştı.
Ayrıca, Birleşmiş Milletler’in Anadil Günü için yayınladığı deklarasyonda, ‘Anadillerin yayılmasını teşvik etmeye yönelik tüm girişimler yalnızca dilsel çeşitliliği ve çok dilli eğitimi teşvik etmek için değil, aynı zamanda tüm dünyadaki dilsel, kültürel geleneklere yönelik farkındalık ve bilinç geliştirmeyi sağlar. Anlayış, hoşgörü ve diyaloga dayanan dayanışmaya ilham vermeye hizmet eder’ deniliyor. Bizler bu beyana tam bağlılık taahhüdünde bulunuyoruz. Ama aynı zamanda bu duyarlılığın Kürt ulusunun yasaklı kadim dili için de gösterilmesini talep ediyoruz.
Bunun için sizden Türkiye Cumhuriyeti devletine, kamuoyuna açık biçimde Kürt dilinin yasal güvenceye alınması ve eğitim dili olmasının sağlaması için çağrıda bulunuyoruz.
Bunun için sizden Türkiye Cumhuriyeti devletinin imzaladığı ‘Yerli Halkların Hakkı 46. Maddesi’nin Türkiye tarafından uygulanmasıdır. Ayrıca ‘Yerli Halkların Hakkı’ maddelerinden 14. maddesi gereğince, ‘Yerli halklar kendi eğitim ve öğretim kültürlerine uygun bir şekilde kendi dillerinde eğitim veren eğitim sistemleri ve kurumlarını kurma ve kontrol etme hakkına sahiptir’ deniliyor. Bu anlamda Kürt halkının istemi Türkiye Cumhuriyeti’nin bu yasalara riayet etmesidir. Bu maddeler gereğince kamuoyuna açık biçimde Kürt dilinin yasal güvenceye alınması ve eğitim dili olmasının sağlaması için Birleşmiş Milletler’in sözkonusu bu maddeleri uygulamasını talep ediyoruz.”
HezKurd’un BM ve UNESCO’ya başvurusu hakkında medyaya açıklamalarda bulunan HezKurd Yürütme Kurulu Üyesi Aydın Dere, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’te kurulmasından bu yana ilk kez Kürtçe için BM’ye başvuru yapıldığını söyleyerek, “BM’nin Kürtçe için Türkiye’ye karşı adım atmasını bekliyoruz. Uzun soluklu bir süreç olacak ama sonuç almak için süreci takip edeceğiz” dedi. BM nezdinde girişimlerde bulunmaları için farklı devletlerden destek alacaklarını belirten Dere, sonuç almanın çabalarına bağlı olduğunu ifade etti. Kürtler’in bugüne kadar diplomasi kanallarını kullanmadığını kaydeden Dere, “Kürtler’in uluslararası kurumlarla iletişiminde eksiklikler var. BM’nin 14. ve 46. maddelerinde yerli halkların kendi anadillerinde eğitim alma hakkına sahip olduğu belirtiliyor. Diğer Kürt kurumlarıyla ortak çalışarak bu süreci yürütebiliriz. Sonuç elde etmek bizim çabalarımıza bağlı olacak. 30 milyon insanın dilinde eğitim almaması bir soykırım dayatmasıdır” ifadelerini kullandı. Dere, BM ve UNESCO’nun başvurularına yanıt vereceğini ama biraz zaman alacağını kaydetti.
HezKurd Koordinatörü Fevzi Bulgan ise, HezKurd olarak Kürtçe’nin yasal güvenceye alınarak eğitim dili olması için BM ve UNESCO’ya başvurduklarını söyledi. “UNESCO, BM’nin üç merkezinden biridir. Kültür ve dil meseleleriyle ilgilenen bir kurumdur” diyen Bulgan, “Kürtler’in meselesi, bir iç mesele olarak görülemez. Bu uluslararası bir konudur. Biz hem genelde hem uluslararası boyutta haklarımızı elde etmek için çabalıyoruz. Bu yüzden de Birleşmiş Milletler’e çağrı yaptık” ifadelerini kullandı. Bulgan, “BM sadece devletlerin meseleleriyle ilgilenmiyor, milletleri de muhatap alıyor. Türkiye’de yaşayan 30 milyonu aşkın Kürt olarak, BM’nin bu meseleyi muhatap almasını istiyoruz, almalıdır da. Bu başvuruyu da HezKurd olarak yaptık. Süreci de bizzat takip edeceğiz” dedi.
K 24, RÛDAW
22 ŞUBAT 2021
Bi kêfxweşî, ez amade me ku di hemî mijaran de piştgirî bidim we …
Ez ê bi hevalên xwe re li ser vê mijarê bipeyivim.
Ez ji gelê Kurd re serfiraziyê dixwazim.
M.Şerif
Kürt halkının dünya halklar ailesi içindeki onurlu yerini almasında atılmış çok önemli bir adım olduğuna inanıyorum. Öncülük eden aydınlarımıza bu kutsal mücadelelerinde başarılar diliyor saygılarımı sunuyorum.