Küçük Seyyâh Malcolm’ın İngiltere Gezisi

Parveke / Paylaş / Share

 

 

 

 

 

     Sevgili oğlum Malcolm’ın geçtiğimiz günlerde “okul gezisi” vardı. Öğretmenleri, sınıftaki bütün öğrenciler için bir haftalık İngiltere gezisi organize etmişti. Amaç, hem çocukların farklı ülke ve kültürleri yakından tanıması, hem de okulda “yabancı dil” olarak öğrendikleri İngilizce’nin pratiğini yapmak, yabancı dillerini geliştirmek.

     Malcolm bu gezide babasına güzel bir sürpriz hazırlamış. Beni inanılmaz derecede mutlu etti ve ciğerparemle iftihar ettim: “Madem benim babam seyyâh olmuş ve hep gezi yazıları yazıyor, Seyahâtname hazırlıyor, bir tane de ben ona hazırlayayım da görsün, sevinsin. Hem bakalım ben de babam gibi gezi yazıları yazabilir miyim” diye düşünerek, İngiltere’de bir hafta boyunca yaşadıklarını ve gördüklerini kaleme almış. Günlük tutmuş adetâ. Bunu da, sırf babası gibi Seyahâtname kaleme almak amacıyla yapmış. Ve sadece özel olarak bana okutmak için.

     İngiltere’den döndükten sonra, yazmış olduğu Seyahâtname’yi bana gösterdi. Nasıl mutlu olduğumu tahmin edebilirsiniz.

     Almanca yazmış, tabiî ki. Zirâ Almanya doğumlu ve böyle bir yazıyı ne Türkçe ne de Kürtçe yazabilecek durumdadır, ne yazık ki.

     Malcolm’ın Almanca yazdığı İngiltere gezi izlenimlerini Türkçe’ye tercüme ederek siz sevgili gönüldaşlarımızla paylaşmak istiyorum.

     Bir de Malcolm’ın iddiâsına göre, gezi yazılarını o benden daha iyi yazabiliyormuş. Benim iddiâma göre ise, ben ondan daha iyi yazıyorum.

     İyisi mi buna okuyucu karar versin: Sizce ben mi daha iyi gezi yazıları yazıyorum, yoksa Malcolm mı?

     İşte küçük seyyâh Malcolm’ın İngiltere gezisi… Kararı siz verin: O mu daha iyi yoksa ben mi?

*  *  *

malcolm ingiltere 2

İNGİLTERE GEZİSİ

     1. GÜN

     Bu benim İngiltere’deki ilk günüm. Almanya’dan İngiltere’ye otobüs yolculuğumuz tam 12 saat sürdü. İngiltere’deki varış terminaline geldiğimizde, burada bizi misafir edecek olan “partner aileler” tarafından alındık ve arabayla bizi evlerine götürdüler.

     Kaldığımız şehrin adı Broadstairs. Deniz kenarında kurulmuş bir yerleşim birimi.

     Bizi misafir eden aile oldukça sempatik, evleri de çok güzel ve ben arkadaşlarımla birlikte bir odada kalacağım.

     Bu birinci günümüzde şehir adına pek birşey görebildik sayılmayız. Çünkü günümüz hep yollarda geçti.

     Ben bu yazıyı babam için kaleme alıyorum, çünkü O’nu dünyadaki her şeyden daha çok seviyorum.

    * * *

     2. GÜN

     Bugün benim İngiltere’deki birinci okul günüm. Ders saatleri 09:00 – 12:00 arasındaydı ve dersi bize üniversite öğrencileri verdiler. 10:30 – 10:45 arasında 15 dakikalık teneffüs vardı.

     Dersten sonra sahile indik, deniz kenarına. Hava çok soğuktu ama yine de deniz olunca bizim açımızdan çok güzeldi. Almanya’da denizden mahrumuz, İngiltere’de deniz görünce çok mutlu olduk.

     Aile bize kahvaltıda tost, Nutella ve yanında da kakao ikram etmişti. Akşam yemeği içinse bir restorana gidiyoruz. Restoranda balık ve çips yedik.

     Almanya’da biz ne yazık ki taze balıktan da mahrumuz ama İngiltere’de bol bol balık yiyebilirsiniz. Balık, babamın en sevdiği yemektir ve ben de çok seviyorum.

     O kadar çok balık yedim, o kadar çok balık yedim ki, karnım nerdeyse şişti. Karnımın içini tamamen balıkla doldurdum.

     Bu ikinci günüm çok güzel bir gün oldu. Diğer günlerimiz de inşallah böyle güzel geçer.

    * * *

     3. GÜN

     Bu üçüncü günümüzde kahvaltıdan hemen sonra deniz kenarına, oltayla balık tutmaya gittik. Babamın en sevdiği hobidir ve ben de çok keyif alıyorum. Fakat ne yazık ki kısa sürdü, buna üzüldüm. Keşke balık tutma işi biraz daha uzun sürseydi.

     Balıktan sonra yürüyüşe çıktık. Ormanın içinde 5 kilometrelik yolu yürüttüler bize. Hem de bu soğukta!

     İngiltere gezimizin amacı İngilizce’mizi geliştirmek ve pratiğini yapmak olduğu için, öğretmenimiz burada bize Almanca konuşmayı yasakladı. Arkadaşlarla kendi aramızda Almanca konuşmamız bile yasak. Sadece İngilizce konuşmalıyız. Bu iyi ama; daha geleli iki gün olmasına rağmen İngilizce’mi çok geliştirdim. Bütün gün insanlarla İngilizce konuşuyorum.

     Bugün okulda gördüğümüz dersler, Almanya’da 8. ve 9. sınıf öğrencilerinin gördüğü İngilizce dersleri müfredatına eşitti. Bugün derste bana çok söz hakkı verildi ve sınıfta da bol bol İngilizce konuştum.

     Akşam eve döndüğümüzde televizyonun karşısına kurulup keyfimize baktık ve bol bol sıcak çay içtik. Çay, bu ülkede çok sevilen ve tüketilen bir içecek. Almanya’da insanlar sıcak içecek olarak genelde kahve içiyorlar, ama İngiltere’de tercih edilen sıcak içecek, çay.

     Bu durum benim dikkatimi çekti. Babamın dünya ülkelerini gezerken yaptığı gibi yapıyorum ve İngiltere’deki yaşam biçimini, toplumu ve kültürlerini gözlemliyorum. İngiltere ile Almanya’yı kıyaslıyorum.

     İngiltere’de dikkatimden kaçmayan bir şey daha var: Bu ülkede internet inanılmaz hızlı. Almanya’daki internet bağlantısı buradakine kıyasla çok yavaş kalır.

     Herşey bir yana, kendilerine misafir olduğumuz aile çok sıcakkanlı ve misafirperver. Demek ki İngilizler çok misafirperver bir halk.

     İngiltere hakkında bugün daha çok bilgi yazmak isterdim ama bugünkü yazıyı burada bitiriyorum.

     Neden mi? Çünkü çok yorgunum ve uykum geldi. Yatmaya gidiyorum.

    * * *

     4. GÜN

     Mutluyum. Birçok yeni insanla tanıştım ve İngilizce’mi de epey ilerlettim.

     Biraz da fiyatlar hakkında bilgi aktarayım: Yiyecek, Almanya’ya kıyasla İngiltere’de çok pahalı. Fakat buna karşılık, içecekler de Almanya’ya kıyasla İngiltere’de çok ucuz. Almanya’da yiyecek ucuz, İngiltere’de içecek.

     Bugün kahvaltıdan sonra bowling sahasına gittik ve bowling maçı yaptık. Sonucu açıklıyorum: Ben birinci oldum!…

     Orada bilardo veya elektronik masa tenisi oynama imkânı da vardı ve oynadık da.

     Bir de biliyor musunuz, ben artık evden okula tek başıma gidebiliyorum. Çünkü yolu öğrendim. Artık buralı sayılırım ben de. 

     Bunun anlamı şu: Geldiğimden beri hep elimde taşıdığım haritaya artık ihtiyacım yok. Haritaya bakmadan da gezebilirim İngiltere’de.

     Akşam ise evsahibi aile bizi sinemaya götürdü. Heyecanlı bir “action” filmi izledik.

    * * *

     5. GÜN

     Bugün çok eğlenceli ve komik bir gündü. Okuldan sonra hep beraber Karaoke – Event’e gittik. Burası, öğretmenlerle öğrencilerin birlikte çeşitli şarkılar söyledikleri bir yerdi. Öğrencilerin bir kısmı tabiî nazlandılar, şarkı söylemek istemediler. Onların o hallerine çok güldük.

     Ondan sonra hemen eve dönmek zorunda kaldık. Çünkü bugün hava çok kötü. İlk kez bu kadar erken eve dönüyoruz.

     Bugün çok sakin bir gündü, sabahki etkinlikten başka hiçbir şey yoktu.

     Fakat hiç üzülmedik bu duruma, çünkü yarın muhteşem bir olay yaşayacağız: Londra’ya gidiyoruz…

     Hepimiz heyecanla yarını bekliyoruz. İngiltere’nin başkentini göreceğiz.

     Bu yüzden çok mutluyuz. Misafir olduğumuz aile de mutluluğumuzu paylaşıyor bizimle.

     * * *

     6. GÜN

     Yippieh!:.. Londra’dayız…

     Biz bugün Londra’nın sembolü olan London Eye’yi gördük. London Eye, 115 metre yüksekliğindedir. (Kıyas yapabilmeniz için: Aschaffenburg Riesenrad yaklaşık 50 metre yüksekliğindedir. Buna göre London Eye’nin ne kadar yüksek olduğunu düşünün!)

     London Eye’nin içinde ayrıca pekçok anıt, mimarî, dünyadaki ünlü liderlerin ve devlet başkanlarının heykelleri bulunuyor. Meselâ onlardan bir tanesi, babamın çok sevdiği bir isim: Nelson Mandela.

     London Eye gezisinden sonra hep birlikte Londra Hayvanat Parkı’na gittik. Yeşil ve güzel bir doğa parkı. İçinde bahçeler, göller var ve bir sürü güzel hayvanlar. Ördeklere çok güldük. İngiltere’nin ördekleri o kadar komik ki.

     Burada serbest gezemiyoruz. Broadstairs’te özgürdük ama Londra’da mecburen grup halinde gezmeliyiz ve kimse gruptan ayrılmamalı. Yoksa kayboluruz.

     Daha sonra önümüze Londra’yla ilgili birçok fotoğraf ve yazı koydular ve o fotoğraflara bakıp yazıları okumamızı istediler. Çünkü ondan sonra Londra şehriyle ilgili bir “bilgi yarışması”na tabi tutulduk.

     Gezi bana çok iyi geldi. Şu birkaç gün içinde İngilizce’m müthiş ilerledi ve bunu rahatlıkla hissedebiliyorum. İnsanlarla bütün gün İngilizce sohbet ediyorum ve günlük yaşamımı İngilizce sürdürebiliyorum. Tabiî sadece ben değil, arkadaşlarım da öyle.

     Sınıf arkadaşlarımın hepsi Alman değil, başka milletlerden de öğrenciler var. Örneğin İspanyol arkadaşımız var, İtalyan arkadaşımız var, Fransız arkadaşımız var.

     Şehirdeki mimarî yapılar ve doğal güzellikler şunu gösteriyor ki, Londra hakikaten çok ama çok güzel bir şehir.

     * * *

     7. GÜN

     Bugün okuldan hemen sonra eşyalarımızı ve bavullarımızı toplamalı ve dönüş yolculuğu için hazırlanmalıydık. Bu yüzden özgürce gezmeye pek vaktimiz olmadı. Gezimiz bitti ve yarın Almanya’ya geri dönüyoruz.

     Sonuç olarak şunları söylemek istiyorum: Bu tatili çok beğendim ve mutlu oldum. Ayrıca çok faydasını gördüm. Hem İngiltere’yi tanıdım, yeni bir ülke görmüş oldum, hem de İngilizce’mi geliştirdim.

     Benim için bu bir haftalık gezinin en keyifli yanlarından biri de, babam için kaleme aldığım İngiltere Seyahâtnamesi oldu. Babamı çok seviyorum ve inanıyorum ki o bu gezi notlarımı görüp okuduğunda çok mutlu olacaktır.

     Fakat ne yazık ki Seyahâtname’yi burada bitirmeliyim. Çünkü eşyalarımı toplamalı ve bugün erkenden yatağa girmeliyim.

     Yarın sabah erkenden Almanya’ya dönüş yolculuğumuz var ve sabah saat 04:00’te uyanmalıyız.

Malcolm İpek

(İngiltere)

     SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ

     CİLT 8

malcolm ingiltere


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir