“Çocuklarınıza farklı davranmayın, aralarında ayrımcılık yapmayın. Eğer illâ da içlerinden birini daha üstün tutacaksanız, kız çocuklarını daha üstün tutun.”
Hadis-i Şerîf
(Nehc’ul- Fesâhâ, sayfa 365)
Su kuyusunun yanından ayrılıp, mülteci çocukların ilk “okul” eğitim ve öğretimlerinin verildiği alana geldiğimizde, yetişkin insandan kat be kat fazla çocuk görüyoruz artık.
Aslında bu, kampın hemen her yerinde böyle. Sayıları 650 bin civarında olan mültecilerin ezici bir çoğunluğunu küçük çocuklar oluşturuyor. Çok çocuk yapıyorlar.
En düşük ortalama, her ailede 7 çocuk.
Alana varıp da jiplerden indiğimizde, başımıza üşüşüyorlar bu dünya tatlısı, şirin mi şirin, siyâhî çocuklar…
Ne kadar da tatlı ve sevimli, Afrika’nın çocukları.
İç savaşın, yoksulluğun içinde büyümüş, açlık ve kuraklıktan kaçıp hîcret eden, yerini yurdunu terkeden “vatansız” çocuklar bunlar.
El sallıyorlar, bize doğru koşuyorlar, Somalili mülteci çocuklar… Biz de karşılık veriyoruz bu minik ellere, gülücükler gönderiyoruz, kucaklarımızı açıyoruz onlara.
Onlar mutlu oluyorlar; biz ise onlardan daha fazla mutlu oluyoruz.
Hele hele kız çocukları yok mu, o siyâhî kız çocukları; ne kadar tatlı Allâh’ım, ne kadar güzeller?
Hepsi de birer “Siyahî Guldexwîn”…
Kampa geldiğimiz günden beri, her gün sevinçle ve heyecanla ziyaret ettiğimiz bu çocukları, çocuklarımızı, Afrikalı öz be öz çocuklarımızı, bugün içimiz buruk ve göz perdelerimiz hüzünlü bir şekilde ziyaret ediyoruz.
Sebebi, bugün kamptaki son günümüz ve şu andaki bu ziyaretimizin, çocukları son ziyaretimiz oluşu.
Bu son kucaklamamız, son koklamamız, son öpmelerimiz, son sevmelerimiz Somalili mülteci çocuklarımızı.
Tam da “ders saati”nde gelmişiz.
Onlar derslerini yaparken, biz de oturup seyrediyoruz. Bir yandan çekim yapıyor, fotoğraflar çekiyoruz.
Hepsi de o kadar tatlı ki…
Kız çocuklarının her biri bir “Guldexwîn”, erkek çocuklarının her biri de bir “Sîyabend”.
Kucaklıyorum, seviyorum, kokluyorum, öpüyorum tek tek, bu Afrikalı dünya tatlısı siyâhî çocukları…
Onlara cici kız Guldexwîn’in, erkek arkadaşı Sîyabend’in, kız arkadaşı Rozerîn’in, kedisi Mîrcan’ın, kuzusu Berxênaz’ın, sıpası Yêkdane’nin ve sarı kuşu Zerpêrî’nin selamlarını iletiyorum.
Onlar da selam söylüyorlar, Nehrî köyüne, Şemzînan ilçesine…
Afrika’dan selam gönderiyorlar Hakkari’ye, Van’a, Bitlis’e, Şırnak’a, Batman’a, Siirt’e…
Çocukların, kızlı – erkekli bu minik siyâhî öğrencilerin arasına karışıyorum. Onları seviyorum, öpüyorum, hediyeler dağıtıyorum, birlikte fotoğraf çekiyorum.
Mülteci kampındaki çocukların “okul”ları, genelde sacdan yapılmış genişçe bir kulübe şeklinde. Bunu bile bulamadıkları yerlerde, ağaçların gölgesi altında ders görüyorlar.
Buradaki çocukların “okul”u böyle. Bu “okul”lara “Duksi” diyorlar.
Çocuklara Qur’ân-ı Kerîm, temel dînî eğitim ve genel okul eğitimi, işte “Duksi” adı verilen bu okullarda veriliyor. “Duksi”ler bazen sacdan örülen bir duvarın içinde veya ağaç dallarından yapılmış bir yuva olabileceği gibi, tamamen açık alanda, büyük bir ağacın altında da olabiliyor.
Çocukların defter ve kalemleri yok.
Ağaçların kesilerek yapılan tahtalarını defter veya yazı tahtası olarak kullanıyorlar ve bunlara “Loh” adı veriliyor. Yazılarını ise ıslak kömürle yazıyorlar. Silgi olarak bez veya bazen minik ellerini kullanıyorlar.
“Duksi”lerde çocuklara hem temel okul eğitimi, hem de temel dînî eğitim veriliyor. Yani bu “Duksi”ler hem “anaokulu”, hem normal “ilkokul”, hem de “Qur’ân kursu” olarak kullanılan tedrisat yuvaları.
Kamptaki çocuklar bir gelenek olarak küçük yaşlardan itibaren Qur’ân-ı Kerîm ve hâfızlık kursuna veriliyor. Kamptaki çocukların neredeyse tamamı hâfız. 15 yaşın altındaki tüm çocuklar Qur’ân-ı Kerîm’i başta sona ezbere okuyabiliyor.
Mülteciler, Somali halkının geneli gibi son derece dîndar bir halk. Küçük kız çocuklarını bile hicabsız dışarı çıkartmıyorlar. 3 yaşındaki kız çocuğundan 90 yaşındaki yaşlı nineye kadar tüm bayanlar örtülü.
“Çocukların eğitim sorunu”, dünyanın hemen her yerinde var olan bir sorun ama buradakinin boyutları, hiçbir yerle kıyaslanamaz büyüklükte, elbette.
Sonuçta burası, dünyanın en büyük mülteci kampı.
Dünya üzerinde yaşanan açlık, yoksulluk, gelir dağılımındaki eşitsizlik, emperyalist işgal ve hegamonyalar, savaşlar, iç savaşlar ve çatışmaların yol açtığı sayısız siyasî, sosyal ve ekonomik sorunların yanında, doğurduğu belki de en önemli sorunlardan biri de, eğitim çağındaki çocukların temel eğitim imkânlarının ortadan kaldırılması veya ciddî anlamda zarar görmesi, hiç kuşkusuz.
Dünya ülkelerinin pek çoğunda, çocukların eğitimi ile ilgili çok ciddî, telafisi belki de nesiller boyu sürecek ve yüzyıllarca onarılamayacak derecede ciddî sıkıntılar yaşanıyor.
Kızılderililer, “Biz dünyayı babalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık” diyordu ama, onların soylarını katliâma uğratmaktan çekinmeyen insanoğlu, bilgelik dolu söz ve nasihatlerini de dikkate alacak değildi.
Bugün dünya üzerinde milyonlarca çocuk açlıktan ölmekte, milyonlarca çocuk ellerine boyunlarından daha büyük silâhlar tutuşturularak sonu gelmez ve hiçbir zaman kazanan bir tarafın olmadığı iç savaşlarda “savaşçı” olarak kullanılmakta, milyonlarca çocuk anayurtlarından uzakta mülteci kamplarında kimliksiz ve statüsüz bir şekilde yaşamakta, milyonlarca çocuk fuhuş pazarlarında “seks kölesi” olarak kullanılmakta, anne babaları ölmüş veya aileleri tarafından terk edilmiş milyonlarca çocuk sokaklarda yatıp kalkmakta, milyonlarca çocuk hırsızlık, dilencilik gibi faaliyetlerde zorla kullanılmakta, “bir okulun içini hiç görmemiş olan” milyonlarca çocuk temel eğitim hakkından bile mahrum durumda bulunmakta, bu “şansı” (!) yakalamış milyonlarca çocuğun da ırkçı, şoven, faşist rejimlerin eğitim sistemlerinde ırkçı ve şoven fikirlerle beyinleri yıkanmakta.
BM ve diğer uluslararası kuruluşların raporlarına göre, dünya genelinde 115 milyon çocuk, eğitim hakkından tamamen mahrum. Bunların büyük çoğunluğunu kız çocukları oluşturuyor.
Hâlâ bir merkezî yönetimin kurulamadığı Somali’de çocukların yüzde 89’u okula gitmiyor. Somali’den buraya kaçıp gelen ailelerin çocukları da, içinde bulundukları durum işte gözümüzün önünde.
Afrika’nın diğer ülkelerinde de durum aynı şekilde içler acısı. Örneğin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde çocukların yüzde 35’i okula gitmiyor. Dünyanın en yoksul ülkelerinden Çad’da da çocukların yüzde 41’i okula gitmiyor.
Dünyada 120 bin kız çocuğu asker var. Dünya genelinde 120 bin kız çocuğu iç savaş veya çatışmalarda “savaşçı” olarak kullanılıyor. Bu kızlardan bazıları sadece 8 yaşında. Sri Lanka’da 21 bin 500, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde 12 bin , Uganda’da ise 6 bin 500 kız çocuğu asker var. Kızların hemen hemen tamamı cinsel tacize maruz kalıyorlar ve genelde kaçmaktan çok korkuyorlar. Sri Lanka’da halen devam eden iç savaşta, ülkedeki tüm çocukların yüzde 43’ü savaşıyor.
UNICEF’in yayınladığı raporlara göre, dünya ülkelerinin pek çoğunda kız çocuklarına eğitim hayatında negatif ayrımcılık uygulanıyor veya kız çocukları eğitim hakkından tamamen mahrum bırakılıyor. Bu ülkelerden biri de Türkiye.
Güney Asya ülkelerinde 42 milyon çocuk okula gidemiyor.
Dünya genelinde doğan her 10 bebekten 1’inin annesi de çocuk. Çocuk yaşta doğumların en çok yaşandığı ülkeler ise, gelişmekte olan ülkeler. Özellikle Batı ülkeleri. Merkezi İngiltere’de bulunan uluslararası yardım örgütü Save the Children tarafından, “çocuk yaşta hamilelik ve doğum” konusunda yapılan ve dünyadaki tam 119 ülkeyi kapsayan geniş çaplı araştırmada, çocuk yaşta hamilelik ve doğum vak’âlarına en çok gelişmiş Batı ülkelerinde rastlandığı vurgulanırken, bu hamileliklerin çoğununun genç annenin de ölümüyle sonuçlandığı, sırf bu yüzden Batı ülkelerinde her yıl 70 bin kız çocuğunun hayatını kaybettiği belirtiliyor.
Dünyada milyonlarca “çocuk anne” var. Dünya genelinde her yıl ortalama 13 milyon kız çocuğu, çocuk doğuruyor. “Çocuk anneler”in en fazla olduğu ülkeler ABD, Rusya, Yeni Zelanda, Bangladeş, Mali, Nijer ve Nijerya, en az olduğu ülkeler ise Güney Kore, Japonya ve Hollanda. Batı ülkelerindeki “çocuk anneler” ile Doğu ülkelerindeki “çocuk anneler” arasındaki temel fark, Doğu ülkelerindeki “çocuk anneler”in genelde evli olması.
Dünya genelinde – okula giden ve gitmeyen – 250 milyon çocuk, okuma – yazma bilmiyor.
UNESCO’nun yayınladığı rapora göre, Türkiye’de erkek çocukların yüzde 36’sı, kız çocukların ise yüzde 65’i ortaöğretimi tamamlayamıyor. UNESCO raporuna göre ayrıca, Türkiye’deki kız çocuklarının yüzde 80’i eğitim hayatında büyük sorunlarla ve sıkıntılarla karşı karşıya. Bu sorunların başında, başörtü yasağı geliyor. Başörtü yasağı yüzünden binlerce kız çocuğu eğitim ve öğretim hakkından mahrum bırakılıyor.
Yine UNESCO’nun yayınladığı rapora göre, halihazırda Afrika’nın Sahraaltı bölgesinde yaşayan çocukların yarısından fazlası okula gitmiyor. Gelişmekte olan ülkelerde ise her 5 çocuktan 1’i ilkokul eğitimini tamamlamadan okuldan ayrılıyor.
Hakikaten çok acımasız ve vicdansız bir dünyada yaşıyoruz ve bu sadece Somali’de veya Kenya’da değil, dünyanın her yerinde böyle. Bu durumu değiştirmek de pek o kadar kolay görünmüyor.
Somalili mülteci çocukların derslerini iki saate yakın takip ediyoruz. Çocuklarla birlikte oluyoruz.
Ders bittikten sonra çocuklarımızla sevişiyor, hediyeler dağıtıyoruz.
Bu son birlikteliğimiz çocuklarla. Doya doya kokluyor, öpüyoruz.
Ayrılırken, kafiledeki hepimizin gözlerinde hüzün var. Oysa ne çok sevmiştik hepimiz de burayı, bu toprakları.
Hiçbir şey yok burada, tamamen mahrumiyet ve yokluk yeri, fakat yine de hepimiz o kadar sevdik ki burayı, ayrılmak zor geliyor hepimize.
Demek ki bu “yokluk” içinde öyle birşey “var” ki, işte o, bizim “varlık” içinde yaşadığımız kendi normal yaşamımızda “yok”.
Hoşçakalın çocuklar, çocuklarım, çocuklarımız…
Vedâlaşıyorum çocuklarımla… Onlarla, Kenya’daki bu birkaç gün içinde öğrendiğim Kiswahili diliyle vedâlaşıyorum:
– Kwaheri watoto… (Hoşçakalın çocuklar)
– Usisahau sisi, okay?… (Bizleri unutmayın, tamam mı?)
– Tunakupenda sana… (Sizleri çok seviyoruz)
– Mungu awabariki… Kuwa waliokabidhiwa Mungu… (Allâh sizi korusun… Allâh’a emanet olun…)
Son sözlerim bunlar oluyor çocuklarıma…
Afrikalı çocuklarıma, siyâhî mülteci çocuklarıma…
sediyani@gmail.com
SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ
CİLT 7
DADAAB MÜLTECİ KAMPI’NDA ÇOCUKLARIN EĞİTİM HAYATI
Dadaab Mülteci Kampı, 12 Zilhîcce 1432