Bir Yanım Su, Bir Yanım Ateş; Aç Bana Kucağını Bangladeş – 10

Parveke / Paylaş / Share

 

 

 

 

 

10... 00

শহর ছোট অন্তরে হত্তয়া হিসাবে

(Şehirler büyüdükçe yürekler küçülür)

Bengal atasözü

     (Gezimizin bir önceki bölümünde, kurulduğu 7. yy’dan Bangladeş’in bağımsızlığına kavuştuğu 1971 yılına kadar, özellikle de İngiliz sömürgeciliğinden sonraki 1947 – 71 arası döneme ağırlık vererek başkent Dakka’nın tarihini aktarmıştık. Bu bölümde ise Dakka şehrinin 1971’deki bağımsızlıktan sonraki tarihini anlatacak, ayrıca şehrin sosyal, ekonomik ve kültürel dokusu hakkında bilgiler aktarmaya çalışacağız.)

     * * *

     Bangladeş Kurtuluş Savaşı, tam olarak 8 ay 2 hafta 2 gün sürdü ve 17 Aralık 1971 tarihinde Bengal topraklarının bağımsızlığına kavuşması ve Bangladeş Halk Cumhuriyeti (Bang. গণপ্রজাতন্ত্রীবাংলাদেশ  [Ganaprajātantrī Bāmlādeş]) devletinin kurulmasıyla sonuçlandı.

     Dünya haritasında yeni bir ülke doğdu: İsmi “Bengaller’in ülkesi” anlamına gelen “Bangladeş”

     1971 yılında, tam olarak 25 Mart’ta başlayıp 17 Aralık’ta sona eren Bangladeş millî kurtuluş mücadelesinde, kesin sayı tam olarak bilinmemekle birlikte 300 bin ilâ 3 milyon arasında insan hayatını kaybetti.

     Sonunda, yaklaşık dokuz ay boyunca Bengal topraklarında korkunç katliâmlar yapan ve milyonlarca insanı hunharca katleden Pakistan ordusu, yenilgiyi kabul etti. Bangladeş bağımsızlığına kavuştu. Bangladeş Halk Cumhuriyeti kuruldu ve (Elâzığ’ı saymazsak) Asya’nın en güzel şehri olan Dakka da bu yeni ülkenin başkenti oldu. (Bangladeş’in bağımsızlık mücadelesi için bkz. Bir Yanım Su, Bir Yanım Ateş; Aç Bana Kucağını Bangladeş – 9)

     Bangladeş bağımsızlığını kazandığı zamanda Dakka’nın nüfûsu, 1 milyon 470 bin kişi. Yarısı erkek yarısı dişi.

     Yeni bir ülke kurulunca ve Dakka da bu yeni ülkenin başkenti olunca, çevre bölgelerden şehre yoğun bir nüfûs akışı yaşanmaya başlandı, natürlich doğal olaraktan tabiî. Özellikle kırsal alanlardan şehre yoğun bir işçi göçünün yaşanması, hızlı bir büyümenin gerçekleşmesine sebebiyet verdi.

     Büyüyen, sadece nüfûsu değildi şehrin. Ticaret ve endüstri de gelişti. Ancak her iki gelişmenin (nüfûs ve endüstri) aynı anda yaşanması, hizmetler ve altyapı konusunda – halen dahi çözülemeyen – büyük sorunları da beraberinde doğurdu.

     Şehir sınırlarının gelişmesi ve Uttara (উত্তরা), Muhammedpur (মোহাম্মদপুর), Başunzara (বসুন্ধরা), Mirpur (মিরপুর) ve Motiçil (মতিঝিল) gibi yeni yerleşim alanlarının açılmasını, büyük bir emlak patlaması takip etti. (Başunzara semti ve başkentin ticaret sembolü olan Başunzara Alışveriş Merkezi hakkında geniş bilgi edinmek için bkz. Bir Yanım Su, Bir Yanım Ateş; Aç Bana Kucağını Bangladeş – 8)

     Bangladeş’in bağımsızlık mücadelesi esnasında, dökülen onca kana ve korkunç katliâmlara rağmen işgalci ve katliâmcı Pakistan devletini destekleyen Türkiye Cumhuriyeti, bağımsızlığını kazandıktan sonra da Bangladeş’e karşı hasmane tutumunu sürdürdü ve bu yeni ülkeyi en son tanıyan ülkelerden biri olarak Türkiye, Bangladeş’i ancak 22 Şubat 1974 tarihinde tanımak zorunda kaldı. Tâ 1976 yılında Türkiye’nin Dakka Büyükelçiliği, tâ 1981 yılında da Bangladeş’in Ankara Büyükelçiliği açıldı. (Türkiye’nin Bangladeş Kurtuluş Savaşı’nda işgalci ve katliâmcı Pakistan’a verdiği destek ve bugünkü “hiç de dostça olmayan” Türkiye – Bangladeş ilişkileri için bkz. Bir Yanım Su, Bir Yanım Ateş; Aç Bana Kucağını Bangladeş – 6)

     Bangladeş’in bağımsızlığından sonra 1975 yılında yapılan ilk nüfûs sayımında Dakka’nın nüfûsu, 2 milyon kişiler. Yarısı erkek yarısı dişiler. O sırada Türkiye’nin her tarafında genel grevler, eylem yapıyor işçiler.

     1 Şubat 1976 tarihinde Dakka Büyükşehir Polisi (Bang. ঢাকা মেট্রোপলিটন পুলিশ [Dhākā Mêtropalitana Pulişa]) kuruldu. Daha bundan 5 sene öncesine kadar Pakistan polisinin en acımasız şiddet ve terörüne maruz kalan ve katliâmlara uğrayan ve verdikleri mücadele sonucunda bağımsızlığına kavuşan Bengaller’in, kendi polis teşkilâtı vardı artık.

     1976’da yeni kurulduğunda Dakka Büyükşehir Polisi’nin başkentte 12 polis merkezi ve 6 bin polis memuru vardı. (Günümüz itibariyle başkentte 41 polis merkezi mevcuttur ve buralarda toplam 23 bin polis memuru görev yapmaktadır. Bizim Dakka’yı ziyaret ettiğimiz günde kentte 10 yeni polis merkezinin daha yapılması kararlaştırıldı ancak bunun benim oraya gitmemle bir ilgisi yoktur.)

     Geçen bölümde anlattığımız üzere, 1 Ağustos 1864 tarihinde “Dakka Belediyesi” kurulmuştu. İş bu belediye, bağımsızlıktan 7 yıl sonra “kurumsal” bir hüviyete kavuşturuldu, 1978. (NOT: Dakka Şehir Kurumu, şehirle ilgili işleri yürüten özerk bir kuruluştur. Tüzel kişiliğe sahip olan vekilleri seçen pekçok semte bölünmüştür. “Dakka Büyükşehir Belediye Başkanı” her 5 yılda bir seçilir. Başkentin şu andaki büyükşehir belediye başkanı Sadıq Hûseyn Hoka’dır ancak Twitter performansı bizim Melih Gökçek kadar iyi değildir.)

     “Yeni ülke” Bangladeş’in başkenti seçilen güzel şehir Dakka, sahip olduğu bu ayrıcalık sayesinde hızla gelişiyor, Asya’nın sayılı metropolleri arasına girmeye doğru hızla ilerliyordu.

     1980 yılında Dakka’nın nüfûsu, 3 milyon 250 bin. Yarısı mukim yarısı hâkim. O sırada Türkiye’de sağ – sol çatışmaları, darbe oluyor netekim.

     1980 yılında başkent Dakka’da, ülkenin en büyük havaalanının inşaatına başlandı. Dakka (ঢাকা)’nın 20 km kuzeyinde yer alan Uttara (উত্তরা) kasabasına bağlı Kurmitola (কুর্মিটোলা) köyünde inşâ edilen havaalanı, bir yıl içinde uçuşa hazır hale geldi.

     İlk olarak Dakka Uluslararası Havaalanı (ঢাকা আন্তর্জাতিক বিমানবন্দর) adı verilen bu havalimanının açılışı, 1981 yılında cumhurbaşkanı Zia’ur- Rahmân (জিয়াউর রহমান) tarafından gerçekleştirildi. (Şimdiki anamuhalefet lideri Begüm Xalide Zia’nın kocası)

     Havaalanının açılışını yapan Bangladeş Cumhurbaşkanı Zia’ur- Rahmân, sadece birkaç ay sonra, Bangladeş’in ikinci büyük şehri ve Bangladeş Arakanı’nın il merkezi olan Chittagong (Çöttogram) şehrinde uğradığı suikast sonucu öldürüldü. (Siz sevgili gönüldaşlarımızla birlikte, Dakka’dan sonra Chittagong’a gideceğiz.)

     İki yıl sonra havaalanının inşaatı tamamen bitirildi ve 1983 yılında havalimanının son ve nihaî açılışını yapan Bangladeş’in yeni cumhurbaşkanı Abdus Settar (আব্দুস সাত্তার) bu havaalanının “Dakka Uluslararası Havaalanı” olan ismini değiştirerek, iki yıl önce öldürülen eski cumhurbaşkanının ismini verdi ve böylece havaalanının adı, Dakka Uluslararası Zia’ur- Rahmân Havaalanı (ঢাকা জিয়াউর রহমান আন্তর্জাতিক বিমানবন্দর.) oldu.

     Dakka’daki havaalanı 20 yıla yakın bir süre bu isimle faaliyetlerini gerçekleştirdi, ancak iki buçuk yıl önce, 2010 yılında Bangladeş devleti, havaalanının ismini bir kez daha değiştirdi ve ülkenin bu en büyük havalimanı, şimdiki ismine kavuştu: Dakka Uluslararası Hazret Şâhcelâl Havaalanı (Bang.  ঢাকা হজরত শাহজালাল আন্তর্জাতিক বিমানবন্দর [Dhākā Hôcrot Şâhcelâl Antoryatik Bimanbôndor]).

     1981 tarihinde açılışı yapılan havaalanının genişliği – özellikle mi ayarlandı, bilmiyorum ama – ne ilginçtir ki, 1981 dönüm (802 hektar)’dır. Tek pistli havaalanının pistinin zemini 3200 m × 46 m betondur. (Bütün yönleriyle Dakka Uluslararası Hazret Şâhcelâl Havaalanı hakkında rakamsal veriler ışığında geniş bilgi edinmek için bkz. Bir Yanım Su, Bir Yanım Ateş; Aç Bana Kucağını Bangladeş – 4)

     Dakka artık uluslararası bir havaalanına da sahip olmuştu; ülkenin başkenti ve dünya çapında metropol özelliğine yakışır bir duruma gelmeye doğru hızla ilerliyordu.

     1985 yılında Dakka’nın nüfûsu, 4 milyon kişi. Yarısı erkek yarısı dişi. O sırada Türkiye’de Turgut Özal dönemi, benim memurum biliyor işi.

     Başkent olduğu için yeni kurulan Bangladeş devleti tarafından güçlü yatırımlar yapılan ve dışarıdan da yoğun göç alan Dakka’nın nüfûsu da, yıldan yıla katlanarak artıyor.

     Bugün itibariyle Dakka, 6 milyon 724 bin 976 nüfûslu devâsâ bir şehir.

     Bangladeş’in pay-i tahtı olan 6 milyon 724 bin 976 nüfûslu Dakka, aynı zamanda ülkenin en büyük şehridir. Bangladeş’in en büyük 10 şehri şunlardır:

     1. Dakka → nüfûs 6 milyon 724 bin 976

     2. Chittagong → nüfûs 2 milyon 579 bin 107

     3. Xulna → nüfûs 1 milyon 435 bin 422

     4. Rêyşahî → nüfûs 842 bin 701

     5. Sylhetî → nüfûs 432 bin 106

     6. Tongî → nüfûs 395 bin 883

     7. Rengpur → nüfûs 342 bin 122

     8. Narayanganj → nüfûs 241 bin 694

     9. Mayamana Singh → nüfûs 236 bin 989

     10. Barişal → nüfûs 212 bin 253

     Bangladeş’in en büyük şehri olan Dakka, Merkezî Asya’nın ise en büyük 7. şehri durumundadır. Merkezî Asya bölgesinin en büyük 10 şehri şunlardır:

     1. Karaçi → nüfûs 13 milyon 52 bin → Pakistan

     2. Mumbai (Bombay) → nüfûs 12 milyon 478 bin 447 → Hindistan

     3. Delhi → nüfûs 11 milyon 7 bin 835 → Hindistan

     4. Bangalore → nüfûs 8 milyon 425 bin 970 → Hindistan

     5. Tahran → nüfûs 7 milyon 797 bin 520 → İran

     6. Lahor → nüfûs 7 milyon 92 bin → Pakistan

     7. Dakka → nüfûs 6 milyon 724 bin 976 → Bangladeş

     8. Chennai (Madras) → nüfûs 4 milyon 681 bin 87 → Hindistan

     9. Kalküta → nüfûs 4 milyon 486 bin 679 → Hindistan

     10. Rangon → nüfûs 4 milyon 477 bin 638 → Myanmar

     Bengal ülkesinin en büyük, Merkezî Asya bölgesinin 7. büyük şehri olan Dakka, tüm Asya kıt’âsında ise büyüklük bakımından 17. sıradadır. Dünyanın en büyük kıt’âsı olan Asya topraklarında kurulmuş en büyük 20 şehir şunlardır:

     1. Şanghay → nüfûs 23 milyon 19 bin 148 → Çin

     2. Peking → nüfûs 17 milyon 550 bin → Çin

     3. İstanbul → nüfûs 13 milyon 255 bin 685 → Türkiye (İstanbul’un sadece Anadolu yakası Asya’ya aittir. Bu da ancak 4 milyon 684 bin 311 kişilik bir nüfûsa tekabül eder. Ancak biz İstanbul’u listeye şehri bölmeden aldık.)

     4. Karaçi → nüfûs 13 milyon 52 bin → Pakistan 

     5. Mumbai (Bombay) → nüfûs 12 milyon 478 bin 447 → Hindistan

     6. Delhi → nüfûs 11 milyon 7 bin 835 → Hindistan

     7. Seul → nüfûs 10 milyon 924 bin 870 → Güney Kore

     8. Jakarta → nüfûs 9 milyon 588 bin 198 → Endonezya

     9. Tokyo → nüfûs 8 milyon 970 bin 431 → Japonya

     10. Şinjin → nüfûs 8 milyon 912 bin 300 → Çin

     11. Bangalore → nüfûs 8 milyon 425 bin 970 → Hindistan

     12. Tahran → nüfûs 7 milyon 797 bin 520 → İran

     13. Hô Şi Minh → nüfûs 7 milyon 123 bin 340 → Vietnam

     14. Hong Kong → nüfûs 7 milyon 97 bin 600 → Hong Kong (= Çin)

     15. Lahor → nüfûs 7 milyon 92 bin → Pakistan

     16. Bangkok → nüfûs 7 milyon 25 bin → Tayland

     17. Dakka → nüfûs 6 milyon 724 bin 976 → Bangladeş

     18. Bağdad → nüfûs 5 milyon 402 bin → Irak

     19. Chennai (Madras) → nüfûs 4 milyon 681 bin 87 → Hindistan

     20. Riyad → nüfûs 4 milyon 622 bin 421 → Suudî Arabistan

     Bangladeş’in en büyük, Merkezî Asya’nın 7. büyük, Asya’nın 17. büyük şehri olan Dakka, tüm gezegende ise 26. sıradadır. Dünyanın en büyük 30 şehri şunlardır:

     1. Şanghay → nüfûs 23 milyon 19 bin 148 → Çin

     2. Peking → nüfûs 17 milyon 550 bin → Çin

     3. İstanbul → nüfûs 13 milyon 255 bin 685 → Türkiye

     4. Karaçi → nüfûs 13 milyon 52 bin → Pakistan

     5. Mumbai (Bombay) → nüfûs 12 milyon 478 bin 447 → Hindistan

     6. Moskova → nüfûs 11 milyon 551 bin 930 → Rusya

     7. São Paulo → nüfûs 11 milyon 316 bin 149 → Brezilya

     8. Delhi → nüfûs 11 milyon 7 bin 835 → Hindistan

     9. Seul → nüfûs 10 milyon 924 bin 870 → Güney Kore

     10. Lagos → nüfûs 9 milyon 733 bin 876 → Nijerya

     11. Jakarta → nüfûs 9 milyon 588 bin 198 → Endonezya

     12. Tokyo → nüfûs 8 milyon 970 bin 431 → Japonya

     13. Şinjin → nüfûs 8 milyon 912 bin 300 → Çin

     14. Kinşasa → nüfûs 8 milyon 900 bin 721 → Kongo DC

     15. México → nüfûs 8 milyon 841 bin 916 → Meksika

     16. Bangalore → nüfûs 8 milyon 425 bin 970 → Hindistan

     17. New York → nüfûs 8 milyon 175 bin 133 → ABD

     18. Kahire → nüfûs 7 milyon 947 bin 121 → Mısır

     19. Londra → nüfûs 7 milyon 825 bin 200 → Büyük Britanya

     20. Tahran → nüfûs 7 milyon 797 bin 520 → İran

     21. Lima → nüfûs 7 milyon 605 bin 742 → Peru

     22. Hô Şi Minh → nüfûs 7 milyon 123 bin 340 → Vietnam

     23. Hong Kong → nüfûs 7 milyon 97 bin 600 → Hong Kong (= Çin)

     24. Lahor → nüfûs 7 milyon 92 bin → Pakistan

     25. Bangkok → nüfûs 7 milyon 25 bin → Tayland

     26. Dakka → nüfûs 6 milyon 724 bin 976 → Bangladeş

     27. Bogotá → nüfûs 6 milyon 319 bin 720 → Kolombiya

     28. Rio de Janeiro → nüfûs 6 milyon 23 bin 742 → Brezilya

     29. Bağdad → nüfûs 5 milyon 402 bin → Irak

     30. Ankara → nüfûs 4 milyon 965 bin 542 → Türkiye

     (NOT: Koyu puntoyla yazdığım şehirler, gidip gezdiğim, elimde 33’lük tesbîhle sokaklarında yürüyüp “Aaah ulan ah! Bana bunu yapmayacaktın Hayriye” dediğim şehirlerdir.)

     Burigônga Nehri’nin doğu kıyısında kurulan (akarsuyun ismi, Bengal dilinde “Eski Ganj” demek) başkent Dakka, deniz seviyesinin sadece 4 m yükseğinde kurulmuş bir şehir.

     Dakka’nın toplam 41 semti bulunuyor. Bunlar; Badda, Bangsal, Cantonment, Çuwkbazar, Demra, Dhaka Kutwalî, Zenmundî, Gendaria, Gülşen, Hejarîbağ, Hazarîbağ, Kafrul, Kamrangirçar, Xilgaon, Lalebağ, Mîrpur, Mûhâmmedpur, Muticîl, Pallabî, Pantapath, Ramna, Sabucbağ, Şâhbağ, Şêympur, Şêr-ê Bangla Nagor, Sutrapur, Têjgaon, Uttara, Wari, Paltan, Şâh Ali, Turaag. (Dakka’nın 41 semtinden 32 tanesinin ismini yazdım. Eksik olan 9 semti de başka bir arkadaşımız gezip yazsın. Her şeyi de benden beklemeyin yahu!) 

     Bu semtlerin toplam 130 büyük mahallesi ve 725 küçük mahallesi vardır.

     Dakka’daki semtlerin giyim – kuşamı İstanbul’un Fatih semtini, rûhu ise Diyarbakır’ın Bağlar semtini yaşatıyor. Yani “Kürt İslamcı” iseniz, buralar tam size göre. Üstelik yemekleri de acılı mı acılı.

     Böylesine kalabalık ve yoğun nüfûslu bir şehrin en büyük sorununu, sanırım siz de rahatlıkla tahmin etmişsinizdir: Trafik

     Sakın abarttığımızı düşünmeyin: Dakka’nın o derece sıkışık bir trafiği var ki, bir adrese yürüyerek gitmek arabayla gitmekten daha çabuk sürer, hamburger çarpsın ki.

     Dakka’da araç kullanmak, hakikaten büyük sabır ister. Ancak bu sabır, yalnızca trafik sıkışıklığında aracınızı sürekli durdurmanız ve içinde beklemenizden dolayı değildir. Çünkü bunun üzerine bir de, aracınızı her durduğunuzda satıcılar ve dilenciler aracınızın etrafını sararlar. Her araç kuyruğunda beklerken veya kırmızı ışıkta dururken, direksiyon başında satıcılarla ve dilencilerle muhatap olursunuz. İşin tuhafı da şu ki, dilenciler genelde yetişkin, ama satıcılar genelde çocukturlar. O minik elleriyle size ya soğuk su, ya kâğıt mendil ya da bitkisel bir ürün satmaya çalışırlar.

     Bangladeş yönetimi, oldukça büyük bir sorun olan ve sürekli de artış gösteren trafik sıkışıklığıyla mücadele edebilmek için 2000’li yıllarda şehrin dış kesimlerinde bir “kentleşme politikası” uygulamaya koydu. Bu politikanın sonucu olarak, Dakka’nın banliyölerindeki yeni binalar ve tesisler için “gelir vergisi”ni 10 yıllığına kaldırdı. Ancak sorunla yine de baş edemedi.

     Başkent Dakka, ülkede altyapısı en gelişmiş kent olmasına rağmen “kirlilik”, “trafik sıkışıklığı” ve “artan nüfûs nedeniyle hizmetlerin yetersiz kalması” gibi sorunlar yaşıyor. Gerçi son yıllarda ulaşım, iletişim ve bayındırlık alanında çağdaşlaşmalar yaşanıyor ama nereye kadar? Şehre ülkenin diğer yerlerinden gittikçe artan bir nüfûs akışı var ve Dakka, halihazırda dünyadaki en hızlı büyüyen şehir durumunda.

     Trafik sorununu büyük ölçüde siençi ve rikşa’larla hallediyor, Dakka. Bunlar, Bangladeş’in sembolleridirler aynı zamanda.

     İkisi de yolcu taşımacılığında kullanılıyor, yani “taksi” işlevi görüyor. “Siençi”, motorlu bir araç ve genelde yeşil renkte. “Rikşa” ise bisikletli.

     Bu iki araç, Bangladeş’in sembolleridirler. Nasıl ki Hollanda’nın sembolü lale ve değirmenler, İsviçre’nin sembolü saat ve çikolata, İtalya’nın sembolü pizza ve makarna, Türkiye’nin sembolü biber gazı ve yumurtadır, Bangladeş’in sembolü de iş bu “siençi” ve “rikşa”dır.

     “Siençi”, bu ülkedeki yeşil renkli taksilerin isimleri. Aslında İngilizce’deki “Compressed Natural Gas” (= Sıkıştırılmış Doğal Gaz) ifadesinin başharfleri olan “CNG” harflerinin okunuşundan ibaret üretilmiş bir sözcüktür. “CNG” harfleri, mâlum, İngilizce’de “siençi” şeklinde okunur. Motorlu bir araç olduğu için, bu şekilde isimlendirilmiş. (Bangladeşliler’in bu motorlu yeşil taksilere “siençi” demesi, bana tıpkı İranlılar’ın metrobüse “biarti” demelerini hatırlatıyor. “Yaseminler Gülümsüyordu Ellerimiz Kavuştuğunda” başlığıyla kaleme aldığımız İran gezimizden de hatırlayacağınız üzere, İran’da metrobüse, İngilizce “Bus Rapid Transit” ifadesinin başharfleri olan “BRT” harflerinden türetilerek “biarti” deniliyor.)

     “Rikşa” ise motorsuz, bisiklet gibi pedalli bir araç. Türkçe’de buna “çekçek” deniyor. Önünde pedal çeviren sürücü, arkada ise koltuğuna oturmuş yolcu veya yolcular.

     Bizim İstanbul Adalar’daki, örneğin Büyükada ve Heybeliada’da turistlere adayı gezdiren faytonları düşünün. Aynı onlar gibi. Tek farkı, önde at yerine bisiklet var. Tabiî hacim olarak da daha küçük.

     “Rikşa” ismi ise, köken olarak Japonca bir kelime. Bu pedalli aracın Japonca ismi “jinrikişa” (人力車) şeklindedir ve tüm dünya dillerine de Japonca’dan geçmiştir.  

     “Jinrikişa” (人力車) kelimesi, Japonca’da aslında üç ayrı sözcükten oluşturulmuş bileşik bir kelimedir ve “insan gücüyle çalışan araç” demektir. 

     Japonca’daki bu sözcüğün açılımı şu şekildedir:

     (jin) = insan

     (riki) = güç

     (şa) = araç

     人力車 (jinrikişa) = insan gücüyle çalışan araç

     Bir de motorlu “siençi” ile pedalli “rikşa” arasında, ikisinin arasında kabul edilebilecek ve “tong tong” adı verilen bir araç daha var; ama o diğerlerine oranla trafikte daha nadir rastlanan bir araç. (Bangladeş’in sembolleri olan rikşa, siençi ve tong tong’lar hakkında daha geniş bilgi edinmek için bkz. Bir Yanım Su, Bir Yanım Ateş; Aç Bana Kucağını Bangladeş – 5)

     Dakka’nın diğer bir sorunu da, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve korkunç derecede fazla olan zengin – fakir arasındaki uçurum…

     Dakka Bangladeş’in aynı zamanda ticarî olarak da başkentidir. Şehir büyüyen bir orta sınıfa sahip ve bu da lüks mallar ve çağdaş tüketici için pazarı geliştirmekte. Şehir geçmişte büyük sayıda göçmen işçi çekmişti.

     Ucuz kapalı pazarlar, işportacılar, küçük dükkânlar, çekçek taşımacılığı ve yol kenarı satıcılığı nüfûsun önemli bir bölümüne iş imkânı sağlıyor. Sadece çekçek sürücülerinin sayısı bile 400 bini buluyor.

     İşgücünün yarısı ev işlerinde ve sendikalaşmamış işgücünde çalışıyor. 800 bin kişilik bir nüfûs ise tekstil endüstrisinde çalışmakta. Bunlara rağmen işsizlik oranı % 19’dur.

     2009 yılında Dakka’nın ğayr-i safî kentsel hasılâsı 85 milyar Dolar idi. Yıllık % 6, 2’lik bir büyüme oranıyla bu rakamın 2025 yılında 215 milyon Dolar’a yükseleceği tahmin ediliyor ancak bundan bize ne? 

     Dakka’nın şu anda kişi başına yıllık geliri 1350 Dolar olarak tahmin edilmektedir. Halkın % 34’ü yoksulluk sınırının altında yaşamakta. Yoksulların arasında kırsal bölgelerden iş bulmak amacıyla gelen ve günde 5 Dolar’ın altında gelirle yaşayan önemli bir kesim de bulunuyor.

     Bangladeş hakikaten çok güzel bir ülke. Coğrafyası da öyle, iklimi de, insanları da. Kültürleri, giyimleri, folklorları, dilleri ve en çok da alfabesi öyle. Herşey çok güzel. Ama bu güzelliğin içinde, hiç de güzel olmayan birşey var. Hatta korkunç derecede çirkin duran bir gerçek var: Zengin ile fâkir arasındaki deriiin uçurum…

     Zengin ile fâkir arasındaki uçurumun dibi görünmüyor. Yok, bulamazsınız. Fâkirlik bile kendi içerisinde sınıflandırılıyor: “Biraz fâkirler”, “normal fâkirler”, “çok fâkirler”, “çok çok fâkirler”, “en fâkirler”…

     Bangladeş’in bu sorunu acilen çözmesi lazım; gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan kaldırması lazım. Yoksa bu sorun, bir gün Bangladeş’i bitirecek. Ciddî ciddî bitirecek. Ne etrafının düşmanlarla çevrili olması, ne komşu Myanmar Arakanı’ndan sürekli aldığı Rohingya mülteci akını, ne de içerideki siyasî çalkantılar ve muhaliflere yönelik tutuklamalar, bunların hiçbiri değil, Bangladeş eğer bir gün biterse ve tarih sahnesinden silinirse, bu, işte sözünü ettiğim bu “sosyal adaletsizlik”ten dolayı olacak!

     Bangladeş’in zenginlerini biz başkent Dakka’da gördük; fâkirlerini ise bu gece uçacağımız güney bölgelerinde göreceğiz. Nasıl anlatsam, bilemiyorum. Ailece sokaklarda, kaldırımların üzerinde yaşayan milyonlarca insan. Orada oturan, orada yiyip içip, orada uyuyan çocuklar, kadınlar, erkekler, yaşlılar, hastalar. Başlarını sokacak tahtadan bir kulübeleri bile yok.

     Binlerce yüzbinlerce değil, milyonlarca insanın sokakta yattığı bir ülke olduğu için, inanması hakikaten çok güç ama, başlarını sokabilecek teneke bir kulübesi olanlar “orta sınıf” kabul ediliyor bu ülkede. Onlar şanslı addediliyor; zirâ hiç olmazsa başlarının üzerinde tenekeden de tahtadan da olsa bir çatı var!…

     Ve böyle bir ülkede, milyonlarca insanın sefil ve perişan bir halde bulunduğu, milyonlarca ailenin kadın – çocuk sokaklarda yattığı bir ülkede, İsviçre’deki ve Lüksemburg’daki zenginlerden bile daha zengin bir yaşam süren bir “mutlu azınlık” var. Esasında bu “sosyal adaletsizliğin” temel sebebi de bu zaten.

     Aynı topraklarda farklı iki hayat yaşayan “iki ayrı Bengal halkı” yaşıyor sanki Bangladeş’te; “Zengin Bengaller” ve “Fâkir Bengaller”… Yaşayışları farklı, yaşam alanları farklı, mekânları farklı… Tüm kesimlerin, yani zengin olsun fâkir olsun herkesin uğradığı ve biraraya geldiği sadece bir “ortak mekân” var ülkede: Camiler…

     Zengin ile fâkirin yanyana saf tuttuğu tek yer burası.

     Yoksulluk, hayatın bir parçası Bangladeş’te. Dünyaca ünlü giyim mağazalarının ve hatta fabrikalarının bulunduğu bu ülkede çocuklar da tıpkı anne ve babaları gibi “çıplak ayaklı” büyüyorlar. Hani biz devrimci – inqılâbî çizgideki Müslüman yazarların sıklıkla kullandığı bir kavram vardır, “yalınayaklılar”, çok severiz bu kavramı kullanmayı, işte o “yalınayaklılar” burada, Bangladeş’te yaşıyorlar, kardeşlerim. Milyonlarca var o “yalınayaklılar”dan burda.

     Bunların büyük çoğulunluğu da “dilencilik” yapıyor, mâlesef. Hiç abartmasız; yolda yürürken karşınıza çıkan her üç kişiden ikisi size el açıyor. Dayanılır gibi değil.

     Dilencilerin yürek parçalayan hallerine dayanmak çok zor. Üstelik bir dilenciye para vermek demek, onlarcasına da vermek zorunda kalmak demek. Çünkü bir kez para verdikten sonra yaşları 7 ile 70 arasında değişen diğer onlarca dilenciden kurtulmanın tek yolu, onlara da para vermek. 

     Dilencilik yapan çocukların yürek burkan halleri ise daha bir içler acısı. Ben mi çok aşırı duygusal ve zayıf karakterli biriyim bilmiyorum ama, sokakta dilencilik yapan yüzlerce çocuğa sanki çok normal bir şeymiş gibi bakıp geçen bu yetişkin kadınların ve erkeklerin umursamaz halleri, beni büsbütün çileden çıkarıyor. Hadi “erkek”leri (!) bir tarafa bırakalım da, kendileri de “anne” olan ve çocuklarının elinden tutup yürüyen kadınların bu durumdan hiç etkilenmeden yollarına devam etmeleri, kendileri de “anne” olan kadınların sokakta dilencilik yapan çocukların bu hallerinden duygusal olarak hiç etkilenmemesi, sanki çok normal bir şeymiş gibi bakması, hatta hiç bakmaması, doğrusu aklımın ve hafsalamın almadığı bir durum. Kimi çocuklar kendi başlarına dilenirken, kimi çocuklar da anne babalarıyla birlikte dileniyorlar.

     Çocukların durumu ciğerimi parçalıyor. Yetersiz besleniyorlar, hastalıklarla mücadele ediyorlar. Oyuncak, şeker, çikolata bilmiyorlar. Çoğunun başını sokacak bir evi yok, kaldırımda yaşıyorlar.

     Sarı humma ve sıtma gibi hastalıkların sıklıkla görüldüğü ülkede sağlık ve temizlik koşulları çok yetersiz. Buna bir de yetersiz ve tek yönlü beslenme eklenince, çocuklar için büyük tehdit oluşuyor, haliyle. Uçsuz bucaksız pirinç tarlalarına ve dünyanın en büyük mango ormanlarına sahip Bangladeş’te yıldız meyvesi, papaya, muz, mango gibi tropik meyveler de bol. Buna rağmen sadece karbonhidratla beslenen çocuklarda görülen ve “kwaşi orkor” denen hastalık, bu ülke çocuklarına da musallat olmuş. “Aşırı zayıflık” ve “habis beslenme bozukluğu” olarak bilinen bu hastalık, ülkede çok can yakıyor.

     Ama yoksul olmak, insanların eğitime bakış açısını olumsuz etkilememiş. Kız çocuklarının okula gitmesine, geleceğin kuşaklarını yetiştirecek olmalarından dolayı büyük önem veriliyor. En ücra köylerde bile çocuklar 3 yaşından itibaren okula gidiyor. 

     Yapılan araştırmalar, dünya ülkeleri arasında “sosyal adaletsizlik” ve “gelir dağılımındaki dengesizlik” konusunda ilk sırada İsrail’in geldiğini gösteriyor. Bangladeş de aynı şekilde parlak bir görüntü sunmuyor bu konuda. Bangladeş’te nüfûsun en zengin % 10’luk kesiminin ülkenin toplam gelirinden aldığı pay % 26, 6 iken, nüfûsun en fâkir % 10’luk kesiminin ülkenin toplam gelirinden aldığı pay, sadece % 4, 3.

     Ve çok şaşıracağınız bir şey daha söyleyeceğim size: “Sosyal adaletsizlik” ve “gelir dağılımındaki dengesizlik” konusunda Türkiye’nin durumu, Bangladeş’in durumundan daha kötü. Bangladeş’te bu durum çıplak gözle kolayca farkedilebilirken, Türkiye’de aynı kolaylıkla farkedilmiyor, sadece. Aradaki fark, daha doğrusu Türkiye’deki adaletsizliğin ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin üzerini kapatan, işte ülkenin kendine özgü demografik dağılımıdır yalnızca. Bangladeş’e gelip gezen ve daha sonra Türkiye’de bulundukları yayın organlarında Bangladeş’teki sosyal adaletsizliği ve gelir dağılımındaki eşitsizliği “feryâd û figân ederek” kaleme alan Türkiyeli yazarlar, bahsettikleri konuda Türkiye’nin karnesinin Bangladeş’in karnesinden daha kötü olduğu bilgisine sahip değiller, ne yazık ki.

     Türkiye’deki siz sevgili Ich liebe Dich âzîz dîn kardeşlerim inanmakta güçlük çekebilirsiniz ama, hatta “Ustalık Dönemi”ni yaşayan ve isminde “Kalkınma” kelimesi olan iktidar partisinin yalanlarına inanmış olanlarınız bana ve dünyaya inanmayacaksınız, velâkin, Dünya Bankası (World Bank) tarafından açıklanan “Dünya Kalkınma Göstergeleri Raporu” (İng. World Development Indicators Report; Bang. বিশ্ব উন্নয়ন সূচক প্রতিবেদন)’na göre Türkiye, gelir dağılımındaki adaletsizlikte, OECD ülkeleri arasında Meksika ve ABD’nin ardından 3. sırada yer alıyor. Rapora göre, Türkiye’de en zengin yüzde 10’luk nüfûs, ülke toplam gelirinin % 33’ünü alırken (imân gücüyle), en fâkir yüzde 10’luk nüfûs ise ülke toplam gelirinin sadece % 2, 3’üne sahip. Aynı rapora göre, Türkiye’de en zengin yüzde 20’lik nüfûs, ülke toplam gelirinin % 46, 7’sini alırken (imân gücüyle), en fâkir yüzde 20’lik nüfûs ise ülke toplam gelirinin sadece % 6, 1’ine sahip.

     “Yaradılanı Yaradan’dan ötürü seven” politikacılar tarafından yönetilen cennet vatanımızda, sadece % 10’luk küçük bir mutlu ve abdestli azınlık, Cenab-ı Allâh’ın bize bağışladığı nimetlerin tam ÜÇTE BİRİNİ alıyor, âzîz dîn kardeşlerim. Aynı şekilde, sadece % 20’lik küçük bir mutlu ve abdestli azınlık, Cenab-ı Allâh’ın bize bağışladığı nimetlerin tam YARISINI alıyor, muhterem mü’mînler.

     “Dış mihraklar” tarafından hazırlanan “Dünya Kalkınma Göstergeleri Raporu”’na göre Tanzanya, Tunus, Mozambik, Jamaika, Nepal, Ürdün, Mısır, Endonezya, Yemen, Burundi ve Bangladeş gibi ülkeler bile Türkiye’den DAHA ADİL VE DAHA EŞİTLİKÇİ bir şekilde yönetiliyorlar. Bir de iş bu “dış mihraklar” tarafından hazırlanan rapora göre, “gelir dağılımındaki bozukluk” yönünden Türkiye’den daha bozuk ve adaletsiz herhangi bir “kriz onları vurdu ama bizi teğet geçti” Avrupa ülkesi veya “almazlarsa almasınlar, biz onlara değil onlar bize muhtaç” AB ülkesi bulunmuyor, muhterem dîn kardeşlerim.

     Peki, aynı rapora göre, “gelir dağılımındaki eşitlik” yönünden dünyanın en adil ülkesi hangisidir, merak ediyor musunuz?

     Yazıyı buraya kadar okuma zahmetinde bulunduğunuza göre, bunu da merak edersiniz diye düşünüyorum. Söyleyeyim o zaman:

     “Gelir dağılımındaki eşitlik” yönünden dünyanın en adaletli ülkesi, dünyanın en adaletsiz 3. ülkesi olan Türkiye’nin başbakanı Erdoğan’ın geçtiğimiz aylarda ziyaret edip orada yaptığı konuşmada kendilerine “İktisat ve Kalkınma” dersi vermeye kalktığı Danimarka.

     Dakka’nın nüfûsu, ezici çoğunlukla Bengal ve Sünnî Müslüman. Kentte ayrıca % 10 civarında bir yerli azınlık da yaşıyor ve ekseri Hindu bunların; küçük bir kısmı da Budist. Şehirde yaşayan göçmenlerin büyük çoğunluğunu ise Myanmar’dan hicret edip gelen Rohingya Müslümanlar oluşturuyor.

     Özgür ve bağımsız Bangladeş’in özgür ve bağımsız başkenti Dakka, Hind Okyanusu (Bengal Körfezi)’na 183 km, Hindistan sınırına 91 km, Myanmar sınırına 370 km, Bhutan sınırına 506 km, Nepal sınırına 557 km, Çin sınırına 919 km, Pakistan sınırına 2236 km, Kürdistan sınırına 5679 km, Kürdistan Eyaleti’nin (Rojhılat) başkenti Senendec’e 5848 km, Kürdistan Federe Devleti’nin (Başur) başkenti Erbil’e 6283 km, Kürdistan Özerk Bölgesi’nin (Rojava) başkenti Qamîşlo’ya 6623 km, sınırlarla bir sorunu olmayan ve “ulus devlet”i de aşmış bulunan stratejik Kürt siyasetinin merkezi Diyarbakır’a ise çooooooook ama çok uzakta bulunuyor.

sediyani@gmail.com

     SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ

     CİLT 8

FOTOĞRAFLAR:

10... 01

Yeni bir ülke kurulunca ve Dakka da bu yeni ülkenin başkenti olunca, çevre bölgelerden şehre yoğun bir nüfûs akışı yaşanmaya başlandı, natürlich doğal olaraktan tabiî. Özellikle kırsal alanlardan şehre yoğun bir işçi göçünün yaşanması, hızlı bir büyümenin gerçekleşmesine sebebiyet verdi.

Büyüyen, sadece nüfûsu değildi şehrin. Ticaret ve endüstri de gelişti. Ancak her iki gelişmenin (nüfûs ve endüstri) aynı anda yaşanması, hizmetler ve altyapı konusunda – halen dahi çözülemeyen – büyük sorunları da beraberinde doğurdu.

10... 02

Başkent olduğu için yeni kurulan Bangladeş devleti tarafından güçlü yatırımlar yapılan ve dışarıdan da yoğun göç alan Dakka’nın nüfûsu da, yıldan yıldan katlanarak artıyor.

Bugün itibariyle Dakka, 6 milyon 724 bin 976 nüfûslu devâsâ bir şehir.

10... 03

Bangladeş’in en büyük, Merkezî Asya’nın 7. büyük, Asya’nın 17. büyük şehri olan Dakka, tüm gezegende ise 26. sıradadır.

10... 04

Burigônga Nehri’nin doğu kıyısında kurulan (akarsuyun ismi, Bengal dilinde “Eski Ganj” demek) başkent Dakka, deniz seviyesinin sadece 4 m yükseğinde kurulmuş bir şehir.

10... 05

Böylesine kalabalık ve yoğun nüfûslu bir şehrin en büyük sorununu, sanırım siz de rahatlıkla tahmin etmişsinizdir: Trafik

Sakın abarttığımızı düşünmeyin: Dakka’nın o derece sıkışık bir trafiği var ki, bir adrese yürüyerek gitmek arabayla gitmekten daha çabuk sürer, hamburger çarpsın ki.

10... 06

Geçen bölümde anlattığımız üzere, 1 Ağustos 1864 tarihinde “Dakka Belediyesi” kurulmuştu. İş bu belediye, bağımsızlıktan 7 yıl sonra “kurumsal” bir hüviyete kavuşturuldu, 1978. (NOT: Dakka Şehir Kurumu, şehirle ilgili işleri yürüten özerk bir kuruluştur. Tüzel kişiliğe sahip olan vekilleri seçen pekçok semte bölünmüştür. “Dakka Büyükşehir Belediye Başkanı” her 5 yılda bir seçilir. Başkentin şu andaki büyükşehir belediye başkanı Sadıq Hûseyn Hoka’dır ancak Twitter performansı bizim Melih Gökçek kadar iyi değildir.)

10... 07

Dakka’nın toplam 41 semti bulunuyor. Bunlar; Badda, Bangsal, Cantonment, Çuwkbazar, Demra, Dhaka Kutwalî, Zenmundî, Gendaria, Gülşen, Hejarîbağ, Hazarîbağ, Kafrul, Kamrangirçar, Xilgaon, Lalebağ, Mîrpur, Mûhâmmedpur, Muticîl, Pallabî, Pantapath, Ramna, Sabucbağ, Şâhbağ, Şêympur, Şêr-ê Bangla Nagor, Sutrapur, Têjgaon, Uttara, Wari, Paltan, Şâh Ali, Turaag. (Dakka’nın 41 semtinden 32 tanesinin ismini yazdım. Eksik olan 9 semti de başka bir arkadaşımız gezip yazsın. Her şeyi de benden beklemeyin yahu!)

Bu semtlerin toplam 130 büyük mahallesi ve 725 küçük mahallesi vardır.

Dakka’daki semtlerin giyim – kuşamı İstanbul’un Fatih semtini, rûhu ise Diyarbakır’ın Bağlar semtini yaşatıyor. Yani “Kürt İslamcı” iseniz, buralar tam size göre. Üstelik yemekleri de acılı mı acılı.

10... 08

Şehir sınırlarının gelişmesi ve Uttara (উত্তরা), Muhammedpur (মোহাম্মদপুর), Başunzara (বসুন্ধরা), Mirpur (মিরপুর) ve Motiçil (মতিঝিল) gibi yeni yerleşim alanlarının açılmasını, büyük bir emlak patlaması takip etti.

10... 09

Başkent Dakka, ülkede altyapısı en gelişmiş kent olmasına rağmen “kirlilik”, “trafik sıkışıklığı” ve “artan nüfûs nedeniyle hizmetlerin yetersiz kalması” gibi sorunlar yaşıyor. Gerçi son yıllarda ulaşım, iletişim ve bayındırlık alanında çağdaşlaşmalar yaşanıyor ama nereye kadar? Şehre ülkenin diğer yerlerinden gittikçe artan bir nüfûs akışı var ve Dakka, halihazırda dünyadaki en hızlı büyüyen şehir durumunda.

10... 10

Dakka’da araç kullanmak, hakikaten büyük sabır ister. Ancak bu sabır, yalnızca trafik sıkışıklığında aracınızı sürekli durdurmanız ve içinde beklemenizden dolayı değildir. Çünkü bunun üzerine bir de, aracınızı her durduğunuzda satıcılar ve dilenciler aracınızın etrafını sararlar. Her araç kuyruğunda beklerken veya kırmızı ışıkta dururken, direksiyon başında satıcılarla ve dilencilerle muhatap olursunuz. İşin tuhafı da şu ki, dilenciler genelde yetişkin, ama satıcılar genelde çocukturlar. O minik elleriyle size ya soğuk su, ya kâğıt mendil ya da bitkisel bir ürün satmaya çalışırlar.

10... 11

Trafik sorununu büyük ölçüde siençi ve rikşa’larla hallediyor, Dakka. Bunlar, Bangladeş’in sembolleridirler aynı zamanda.

İkisi de yolcu taşımacılığında kullanılıyor, yani “taksi” işlevi görüyor. “Siençi”, motorlu bir araç ve genelde yeşil renkte. “Rikşa” ise bisikletli.

Bu iki araç, Bangladeş’in sembolleridirler. Nasıl ki Hollanda’nın sembolü lale ve değirmenler, İsviçre’nin sembolü saat ve çikolata, İtalya’nın sembolü pizza ve makarna, Türkiye’nin sembolü biber gazı ve yumurtadır, Bangladeş’in sembolü de iş bu “siençi” ve “rikşa”dır.

10... 12

“Rikşa” ise motorsuz, bisiklet gibi pedalli bir araç. Türkçe’de buna “çekçek” deniyor.  Önünde pedal çeviren sürücü, arkada ise koltuğuna oturmuş yolcu veya yolcular.

Bizim İstanbul Adalar’daki, örneğin Büyükada ve Heybeliada’da turistlere adayı gezdiren faytonları düşünün. Aynı onlar gibi. Tek farkı, önde at yerine bisiklet var. Tabiî hacim olarak da daha küçük.

10... 13

“Siençi”, bu ülkedeki yeşil renkli taksilerin isimleri. Aslında İngilizce’deki “Compressed Natural Gas” (= Sıkıştırılmış Doğal Gaz) ifadesinin başharfleri olan “CNG” harflerinin okunuşundan ibaret üretilmiş bir sözcüktür. “CNG” harfleri, mâlum, İngilizce’de “siençi” şeklinde okunur. Motorlu bir araç olduğu için, bu şekilde isimlendirilmiş. (Bangladeşliler’in bu motorlu yeşil taksilere “siençi” demesi, bana tıpkı İranlılar’ın metrobüse “biarti” demelerini hatırlatıyor. “Yaseminler Gülümsüyordu Ellerimiz Kavuştuğunda” başlığıyla kaleme aldığımız İran gezimizden de hatırlayacağınız üzere, İran’da metrobüse, İngilizce “Bus Rapid Transit” ifadesinin başharfleri olan “BRT” harflerinden türetilerek “biarti” deniliyor.)

10... 14

Bangladeş yönetimi, oldukça büyük bir sorun olan ve sürekli de artış gösteren trafik sıkışıklığıyla mücadele edebilmek için 2000’li yıllarda şehrin dış kesimlerinde bir “kentleşme politikası” uygulamaya koydu. Bu politikanın sonucu olarak, Dakka’nın banliyölerindeki yeni binalar ve tesisler için “gelir vergisi”ni 10 yıllığına kaldırdı. Ancak sorunla yine de baş edemedi.

10... 15

Dakka’nın diğer bir sorunu da, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve korkunç derecede fazla olan zengin – fakir arasındaki uçurum…

Dakka Bangladeş’in aynı zamanda ticarî olarak da başkentidir. Şehir büyüyen bir orta sınıfa sahip ve bu da lüks mallar ve çağdaş tüketici için pazarı geliştirmekte. Şehir geçmişte büyük sayıda göçmen işçi çekmişti.

Ucuz kapalı pazarlar, işportacılar, küçük dükkânlar, çekçek taşımacılığı ve yol kenarı satıcılığı nüfûsun önemli bir bölümüne iş imkânı sağlıyor. Sadece çekçek sürücülerinin sayısı bile 400 bini buluyor.

İşgücünün yarısı ev işlerinde ve sendikalaşmamış işgücünde çalışıyor. 800 bin kişilik bir nüfûs ise tekstil endüstrisinde çalışmakta. Bunlara rağmen işsizlik oranı % 19’dur.

2009 yılında Dakka’nın ğayr-i safî kentsel hasılâsı 85 milyar Dolar idi. Yıllık % 6, 2’lik bir büyüme oranıyla bu rakamın 2025 yılında 215 milyon Dolar’a yükseleceği tahmin ediliyor ancak bundan bize ne?

Dakka’nın şu anda kişi başına yıllık geliri 1350 Dolar olarak tahmin edilmektedir. Halkın % 34’ü yoksulluk sınırının altında yaşamakta. Yoksulların arasında kırsal bölgelerden iş bulmak amacıyla gelen ve günde 5 Dolar’ın altında gelirle yaşayan önemli bir kesim de bulunuyor.

10... 16

“Rikşa” ismi ise, köken olarak Japonca bir kelime. Bu pedalli aracın Japonca ismi “jinrikişa” (人力車) şeklindedir ve tüm dünya dillerine de Japonca’dan geçmiştir.

“Jinrikişa” (人力車) kelimesi, Japonca’da aslında üç ayrı sözcükten oluşturulmuş bileşik bir kelimedir ve “insan gücüyle çalışan araç” demektir.

Japonca’daki bu sözcüğün açılımı şu şekildedir:

(jin) = insan

(riki) = güç

(şa) = araç

人力車 (jinrikişa) = insan gücüyle çalışan araç

10... 17

Yapılan araştırmalar, dünya ülkeleri arasında “sosyal adaletsizlik” ve “gelir dağılımındaki dengesizlik” konusunda ilk sırada İsrail’in geldiğini gösteriyor. Bangladeş de aynı şekilde parlak bir görüntü sunmuyor bu konuda. Bangladeş’te nüfûsun en zengin % 10’luk kesiminin ülkenin toplam gelirinden aldığı pay % 26, 6 iken, nüfûsun en fâkir % 10’luk kesiminin ülkenin toplam gelirinden aldığı pay, sadece % 4, 3.

Ve çok şaşıracağınız bir şey daha söyleyeceğim size: “Sosyal adaletsizlik” ve “gelir dağılımındaki dengesizlik” konusunda Türkiye’nin durumu, Bangladeş’in durumundan daha kötü. Bangladeş’te bu durum çıplak gözle kolayca farkedilebilirken, Türkiye’de aynı kolaylıkla farkedilmiyor, sadece. Aradaki fark, daha doğrusu Türkiye’deki adaletsizliğin ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin üzerini kapatan, işte ülkenin kendine özgü demografik dağılımıdır yalnızca. Bangladeş’e gelip gezen ve daha sonra Türkiye’de bulundukları yayın organlarında Bangladeş’teki sosyal adaletsizliği ve gelir dağılımındaki eşitsizliği “feryâd û figân ederek” kaleme alan Türkiyeli yazarlar, bahsettikleri konuda Türkiye’nin karnesinin Bangladeş’in karnesinden daha kötü olduğu bilgisine sahip değiller, ne yazık ki.

 


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir