Bir Yanım Su, Bir Yanım Ateş; Aç Bana Kucağını Bangladeş – 34

Parveke / Paylaş / Share

 

 

 

 

 

00-028.jpg

নারকেল জিঞ্জিরা

 

     Hind Okyanusu üzerinde şirin mi şirin bir ada…

     Sadece 8 km² büyüklüğünde, küçücük bir ada. Myanmar sahillerine 8 mil, Bangladeş sahillerine 9 mil mesafede. Myanmar’a daha yakın ama Bangladeş’e ait.

     İsmi, Narikel Cincira (নারকেল জিঞ্জিরা)…

     “Narikel Cincira”, Bengal yerli dilinde “Hindistancevizi Adası” demek.

     Türkiye’deki ve Almanya’daki siz sevgili kardeşlerimizin / okuyucularımızın Kurban Bayramı’nın ilk gününü kutladığınız (ancak Bangladeş iki gün sonra bayram yapacağı için, biz sizden iki gün sonra kutlayacağız bayramı) bu güzel günde (Bengal takviminde 10 Kartik 1419; hicrî takvimde 10 Zilhicce 1433; miladî takvimde 25 Ekim 2012) ayak bastığım Narikel Cincira, benim şu ana kadar dünya üzerinde ayak bastığım 15. ada oldu.

     Bugüne dek bana, şu adalara ayak basmak nasip oldu: Büyükada (Marmara Denizi / Türkiye), Heybeliada (Marmara Denizi / Türkiye), Kınalıada (Marmara Denizi / Türkiye), Inselstadt Lindau im Bodensee (Konstanz Gölü / Almanya), Blumeninsel Mainau (Konstanz Gölü / Almanya), Reichenau (Konstanz Gölü / Almanya), Marken (Marken Denizi / Hollanda), Texel (Kuzey Denizi / Hollanda), Goeree Overflakkee (Kuzey Denizi / Hollanda), Duiveland (Kuzey Denizi / Hollanda), Noordland (Kuzey Denizi / Hollanda), Noord Beveland (Kuzey Denizi / Hollanda), Canada (Eğirdir Gölü / Türkiye), Yeşilada (Eğirdir Gölü / Türkiye) ve Narikel Cincira (Hind Okyanusu / Bangladeş).

     Hani bilim adamları her alanda gruplandırmalar ve sınıflandırmalar yaparlar, böylece tarihe geçerler, bizler de onların canları sıkılınca yaptığı şeyleri okuldaki derslerimizde okuruz ya, belki tarihe geçerim umuduyla ben de böyle bir sınıflandırma yaptım. Bakalım beğenecek misiniz?

     Adaları iki farklı duruma göre iki ayrı grupta toplayarak sınıflandırıyorum: Üzerinde bulundukları suya göre ve adalar üzerindeki yerleşime göre.

     Adaları, üzerinde bulundukları suya göre üçe ayırıyorum:

     1 – Okyanus üzerinde bulunan adalar (Örnek: Narikel Cincira, Kanarya Adaları, Azor Adaları, Madagaskar, Seylan, Hawaii Adaları…)

     2 – Deniz üzerinde bulunan adalar (Örnek: Büyükada, Heybeliada, Texel, Juist, Helgoland, Kıbrıs, Girit, Rodos, Malta…)

     3 – Göl üzerinde bulunan adalar (Örnek: Mainau Çiçek Adası, Reichenau, Yeşilada, Akdamar Adası, İğdeli Adası, Mada Adası…)

     Adaları, adalar üzerindeki yerleşime göre de yine üçe ayırıyorum:

     1 – Yerleşimin olmadığı adalar (Örnek: Mainau Çiçek Adası, Sedef Adası, Yassıada, Sivriada, Canada, Akdamar Adası…)

     2 – Yerleşimin olduğu adalar (Örnek: Narikel Cincira, Reichenau, Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada, Gökçeada, Bozcaada, Kiş Adası…)

     3 – Adaşehirler (Örnek: Lindau, Venedik, Ebu Dabi, Zadar, Hong Kong…)

     Ancak, Hind Okyanusu üzerinde ve Bangladeş’e ait olan Narikel Cincira adasına ayak basmak, benim için bütün bu anlattıklarımdan çok daha önemli bir anlamı var. O da şu, kardeşlerim: 20° – 21° Kuzey Enlemleri (Paralel) ve 92° – 93° Doğu Boylamları (Meridyen) arasında bulunan Narikel Cincira (নারকেল জিঞ্জিরা), benim şu ana kadar dünya üzerinde doğu tarafında gittiğim en uzak noktadır.

     Bu fâkir kardeşinizin şimdiye dek KUZEY tarafında gittiği en uzak yer Almanya’nın Hansestadt Hamburg şehri, BATI tarafında gittiği en uzak yer Fransa’nın başkenti Paris, GÜNEY tarafında gittiği en uzak yer Kenya’nın başkenti Nairobi, DOĞU tarafında gittiği en uzak yer ise kadim Arakan (Rohingya) coğrafyasında, Bangladeş’e ait Narikel Cincira adası.(Bu geziden önce, DOĞU tarafında gittiğim en uzak yer Pakistan’ın kadim Keşmir coğrafyasında, Keşmir’in başkenti Muzafferâbâd’a bağlı ve 2005 Depremi’nin merkez üssü olan Balakot köyüydü. Ocak 2006. Ve yine Kurban Bayramı’nda gitmiştim; ama herhangi bir vakıf aracılığıyla değil, kendi kişisel inisiyatifimle.)

     Sizlerin de hemen farkettiği üzere, yönümüz genelde DOĞU’ya ve GÜNEY’e yönelik. DOĞU ve GÜNEY yönlerinde dünyayı epey dolaşmışız, velâkin BATI ve KUZEY yönlerinden pek açıldığımız söylenemez. Hatta KUZEY tarafında, yaşadığım ülkenin dışına bile çıkmış değilim. BATI tarafında ise sadece komşu ülkelere. (Colomb ve Erdoğan gibi yönüm BATI’ya doğru değil yani, anlayacağınız. Yönüm DOĞU’ya doğru. Ne demiş ünlü İslam bilgini ve düşünürü Yusuf Kaplan: “Ex oriente lux”)

     Bu kısa “girizgâh”tan sonra, Narikel Cincira adasını siz sevgili gönüldaşlarımıza tanıtmaya başlayabiliriz…

     Narikel Cincira (নারকেল জিঞ্জিরা), dünyanın en küçük okyanusu olan Hind Okyanusu (Bang. ভারত মহাসাগর [Şamudrel Modde]; Hint. हिंद महासागर [Hinda Mahasagara]; Tamil. இந்திய பெருங்கடல் [İntiya Perunkatal]; Urdu. بحر ہند [Behrê İnd]; Fars. اقیانوس هند[Oqyanusê Hind]; Ar. المحيط الهندي [El- Muhayyit’el- Hindî]; Kisw. Bahari ya Hindi; Port.Oceano Índico; Malg. Ranomasimbe Indiana; Thai. มหาสมุทรอินเดีย [Mhaşmuthr Xindeiy]; Malay. Lautan Hindi; Endo. Samudra Hindia) üzerinde yer alan küçük bir ada.

     Myanmar sahillerine 8 mil, Bangladeş sahillerine 9 mil mesafede. Myanmar’a daha yakın ama Bangladeş’e ait. Adadan gemiyle doğuya doğru açıldığınızda Myanmar (Burma)’a, kuzeye doğru açıldığınızda Bangladeş’e, batıya doğru açıldığınızda Hindistan’a, güneybatıya doğru açıldığınızda Sri Lanka (Seylan)’ya, güneye doğru açıldığınızda ise Endonezya’ya, “Endonezya’nın Arakan’ı” olarak nitelendirilen Açe Sumatra adasına ulaşırsınız. Ancak bundan ötesine gitmeyin! Çünkü daha da güneye gitmeye çalışırsanız, kendinizi tamamen buzlarla kaplı Antarktika kıtasında bulursunuz.

     Narikel Cincira, kadim Arakan (Rohingya) coğrafyasının bir adasıdır. Yani burası, Rohingya topraklarıdır.

     Adanın ismi olan “Narikel Cincira”, Bengal dilinde “Hindistancevizi Adası” demektir. Ada, üzerinde bolca bulunan hindistancevizi ağaçlarıyla meşhurdur. Adanın Bengal dilindeki bir ismi de “Daruçini Dwip” ama bu isim pek kullanılmıyor. Fakat böyle olduğu halde, halen dahi tüm dünyadaki haritalarda – Türkiye’deki haritalar dahil – ismi “St. Martin” olarak geçiyor. Bu, İngiliz sömürgeciliği döneminden kalma ismidir. Fakat bizler “Masa-yı Esma” gönüllüleri olduğumuz ve “Bütün İsimlerimizi Geri İstiyoruz” dediğimiz için bu asimilasyoncu ismi kabul etmiyoruz, natürlich doğal olaraktan tabiî elbette ki.

     Ada, günümüzde idarî olarak, Bangladeş Halk Cumhuriyeti’nin en güneyindeki eyaleti olan Chittagong (Çöttogram) eyaletinin en güneyindeki ili olan Cox’s Bazar (Kaksa Bajar; Palongkee) iline bağlı Teknaf ilçesinin bir nahiyesi statüsündedir.

     Ada, dikey olarak uzanıyor ve tam ortasından bir patika yol genişliğinde – nerdeyse ortadan kopacak şekilde – inceliyor. Yani anlayacağınız, ada şekil olarak 8 rakamına benziyor.

     8 km² büyüklüğündeki adanın en kuzey noktasından en güney noktasına uzunluğu 16 km, en doğu noktasından en batı noktasına genişliği ise 1, 5 km (1500 m)’dir. Küçük ve düz bir zemine sahip olan adanın en yüksek noktası, deniz (okyanus) seviyesinin sadece 4 m üstündedir. Adanın tümünü aynı gün içinde yürüyerek gezmek mümkündür.

     Ada üzerinde 7 bin 300 kişilik bir nüfûs yaşıyor. Ada halkı dîn olarak Müslüman, mezhep olarak Sünnî, etnik olarak Rohingya’dır. (Nüfûsun tamamı “tek dîn, tek mezhep, tek dil, tek ırk” olduğu için, başta Gürcü kökenli cumhurbaşkanı kardeşim olmak üzere Türkiye’deki azîz dîn kardeşlerimin çok hoşuna gideceğinden şüphem yoktur. Zaten sevmeseler, bizi buraya getirirler mi?)

     Adanın üzerinde 4 tane köy var. Ve ada, bu dört köyden ibarettir. Bu köyler, kuzeyden güneye doğru; Narikeldia, Uttarpara, Golaçipa ve Dakşinpara’dır.

    Adanın hemen yanında, batı ve güney kısımlarında birkaç irili ufaklı ada da bulunuyor. Bir nokta kadar olan bu minik adaların üzerinde insan yaşamıyor. Bunların arasında ise en büyüğü, güneyde, adanın hemen yanında – üzerinde insan yaşamayan – küçücük Xêradia(Buradaki “xêr”, bildiğiniz “xêr / hayır” anlamındadır)

     Ada sakinlerinin tek gelir kaynağı, turizm ve balıkçılıktır. Başka da hiçbir gelir kaynakları yoktur.

     Adada havaalanı yoktur. Zaten küçük olduğu için yapılması da imkânsızdır. Siz istediğiniz kadar “3. havalimanı” için birbirinizle kavga edip durun, o havaalanından buraya uçamazsınız! Başka yerlerden adaya yalnızca deniz yoluyla ulaşım mümkündür. Adaya bu deniz ulaşımı ise, günümüzde sadece ve sadece Bangladeş’ten yapılmaktadır. Başka bir ülkeden bu adaya hiçbir ulaşım yapılmamaktadır. Bangladeş’in ise sadece iki limanından buraya deniz trafiği vardır: Biri Teknaf ilçesi (bizim geldiğimiz liman), biri de Teknaf ilçesinin bağlı bulunduğu Cox’s Bazar (Kaksa Bajar) il merkezi (otelimizin bulunduğu, ikamet ettiğimiz yer).

     Ayrıca, ada üzerinde de taşıt trafiği yoktur. Dolayısıyla ada üzerinde gezintiyi ancak bisiklet veya faytonla ya da elinizde 33’lük tespihi sallayarak ve yolda “Zor geliyor zor geliyor / Elazığ bana dar geliyor / Kansızın kızı elleri sevmiş / Gakkoş bu da bana ağır geliyor” türküsünü söyleyip yürüyerek yapabilirsiniz.

     Anlayacağınız, burası her ne kadar Bangladeş ise de, burda kendinizi bu ülkeden ziyade Maldiv Adaları’ndaymışsınız gibi hissedersiniz. Zirâ bu ada, “Mercan adaları” (İng. Coral reef islands) olarak nitelendirilen ada türlerindendir ve Bangladeş’in tek mercan adasıdır. Bu da demektir ki, “dalgıçlık” sporu (veya hobisi) için, tam da ideal bir yerdir.

     Ada üzerinde bundan 250 yıl öncesine kadar kimse yaşamıyordu. 1750’li yıllara kadar boş bir adaydı. Henüz ne Müslüman denizciler tarafından keşfedilmişti, ne Cristof Colomb tarafından, ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından.

     Adaya ilk yerleşim, Doğu’dan gelen Müslüman denizciler tarafından bundan 250 yıl kadar önce başladı. Bunlar Yemen, Mezopotamya ve İran’dan gelen denizciler idiler. ArapKürt ve Fars idiler. Adanın ilk yerleşimcileri olan bu Müslüman denizciler, adaya “Zecira” (ﺰﺠﻴﺮﺍ) ismini verdiler.

     18. yy’ın ortalarında adaya yerleşen ve adanın ilk yerleşimcileri olan bu Müslüman denizcilerin adaya verdikleri ve adanın tarihteki ilk ismi olan “Zecira” sözcüğünün kökeni hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, Hindistanlı, Bangladeşli ve Myanmarlı tarihçiler, coğrafyacılar ve dilbilimcileri bu konuda farklı görüşler ortaya atmışlardır. Kimileri bu sözcüğün Arapça kökenli, kimileri Kürtçe kökenli, kimileri Farsça kökenli olduğunu ileri sürmüş, kimileri de bu sözcüğün o dönemde bu “Müslüman diller”de kullanılan ortak bir kelime olduğunu belirtmişlerdir. Kökeninin yanısıra, sözcüğün ne anlama geldiği de aynı şekilde belirsizdir.

     Kökeni ve anlamı ne olursa olsun, bugün Bangladeş’in yegâne mercan adası olan Narikel Cincira adasına Müslüman denizcilerin verdikleri isim olup adanın tarihteki ilk ismi olan “Zecira” kelimesinin, Bengalce’de “ada” anlamına gelen bugünkü “cincira” kelimesine annelik ettiği çok açıktır. “Cincira” kelimesinin o “Zecira” kelimesinden doğduğu, inkâr edilemez bir gerçektir.

     Doğu’dan gelen Müslüman Arap, Kürt ve Fars denizcilerin adaya yerleşip – o ana dek boş bir ada olan – bu güzel yeri bir “yerleşim birimi” haline getirmelerinden sonra, Müslüman Rohingyalar da gelip yerleşmeye başladılar. Böylece kısa sürede ada, bir Rohingya yerleşim alanı oldu.

     18. yy’ın ikinci yarısında başlayan İngiliz sömürgeciliği, tüm Rohingya ve Bengal ülkesini olduğu gibi Zecira adasının da kaderini değiştirdi. İşgal edip sömürgeleştirdiği tüm topraklarda katliâmlar yapmakla yetinmeyip bir de “asimilasyon” politikalarını hayata geçiren ve yerleşim birimlerinin isimlerini değiştirip onlara İngilizce uyduruk isimler veren Beyaz Adam, aynı şeyi burda da yaptı ve adanın, adayı keşfeden Müslüman denizciler tarafından konulmuş “Zecira” ismini haritadan silerek adaya “St. Martin” (Saint Martin) ismini verdi. (Aynı isim altında başka adalar da vardır dünya üzerinde ancak onlar şimdi bizim konumuz değildir)

     Rohingyalar tarafından meskun olan adaya Chittagong bölgesinden Müslüman Bengaller’in ilk kez gelip yerleşmesi ise, 1890 yılına tekabül ediyor. Bunlar sadece birkaç aileden ibaretti.

     1900 yılında, Britanyalı bir şirket olan “Doğu Hindistan Şirketi” (İng. East India Company) bünyesinde çalışan bir İngiliz “kara araştırma ekibi”, adayı satın aldı. Adayı satın alınca da, o dönemde İngiliz sömürgesi olan Hindistan’daki misyoner kiliselerinin baş papazlarından biri olan “Aziz Martin” (Saint Martin)’in adını vererek, adanın ismini “St. Martin” yaptılar.

     20. yy’ın başında ada üzerinde Rohingyalar yaşıyordu. Rohingyalar haricinde adada sadece 13 Bengal aile yaşıyordu ve bu 13 aile, adanın kuzey kısmında meskun idiler.

     Gel zaman git zaman, kardaş halim çok yaman, gel bize bazı bazı, 1947 yılında Hindistan bağımsızlığını kazandı, yerli halk İngiliz sömürgecileri ülkelerinden kovdular. (Bangladeş’in geniş tarihi için bkz. Bir Yanım Su, Bir Yanım Ateş; Aç Bana Kucağını Bangladeş – 9; “Bangladeş Rohingyası” olan Chittagong eyaletinin geniş tarihi için bkz. Bir Yanım Su, Bir Yanım Ateş; Aç Bana Kucağını Bangladeş – 15; Chittagong eyaletinin en güney ili olan Kaksa Bajar’ın geniş tarihi için bkz. Bir Yanım Su, Bir Yanım Ateş; Aç Bana Kucağını Bangladeş – 24; Kaksa Bajar’ın en güneyindeki ilçe olan Teknaf’ı tanımak için bkz. Bir Yanım Su, Bir Yanım Ateş; Aç Bana Kucağını Bangladeş – 29)

     İngilizler bu topraklardan sıttır olup gittikten sonra, onların geride bıraktığı “St. Martin” ismi ne yazık ki yaşamaya devam etti. Hindistan döneminde ve hatta Pakistan döneminde, bu asimilasyoncu ve uyduruk ismi atıp adaya eski gerçek ismini iade etmek, kimsenin aklına gelmemişti. (ÖNEMLİ NOT: Sevgili okuyucularımızın, o dönemlerde benim henüz dünyaya gelmemiş olduğumu dikkatlerden kaçırmaması gerekiyor.)

     1971 yılında Bangladeş bağımsızlığına kavuşunca, nihayet iş bu “St. Martin” uydurma ve asimilasyoncu isim çöp sepetine atıldı ve adaya Bengalce’de “Hindistancevizi Adası” anlamına gelen “Narikel Cincira” (নারকেল জিঞ্জিরা) ismi verildi. (narikel: hindistancevizi / cincira: ada)

     Fakat gel gör ki, böyle olduğu halde, adanın şu anki resmî ismi “Narikel Cincira” olduğu halde, halen dahi tüm dünyadaki haritalarda İngiliz sömürgeciliğinden kalma “St. Martin” ismi yazılıyor. (Türkiye’deki haritalar dahil)

     1971 yılında Bangladeş bağımsızlığını kazanıp Bangladeş Halk Cumhuriyeti kurulduktan sonra da, adaya yönelik Hindistan ve Pakistan dönemlerinden kalma “Adaya dışarıdan göçün engellenmesi ve adanın yerlileri dışında hiç kimsenin adada yaşamasına izin verilmemesi” kanunu olduğu gibi devam ettirildi. Ada küçük olduğu için, nüfûs artışına, hele hele dışarıdan göçe asla müsait değildi. Ancak çok güzel bir ada olduğu için bunun yasal güç kullanılarak engellenmesi gerekiyordu.

     1989 – 2004 yılları arasında adada yaşayan sadece bir yabancı vardı. Ki o da, denizcilik ve sualtı yaşamı ile ilgili çalışmalar yapan Bangladeşli bir deniz araştırmacısıydı. Ancak 2004 yılında çıkarılan bir yasayla bu engel kısmî olarak kaldırıldı. O tarihten sonra Bengaller de gelip adaya yerleşmeye başladılar.

     Ada 1991 yılında bir siklon tarafından tahrip edildi ama tamamıyla kurtarıldı. 1999 yılında meydana gelen tehlikeli bir kasırgadan beri adada ulusal şebekeden elektrik kaynağı yoktur. Gün boyunca, ada plaj partileri ve akşam gökyüzünü aydınlatan şenlik ateşleri ile, su ve plaj sporları ile canlanır. Jeneratörler üzerinde çalışan büyük oteller dışında, adanın tümü güneş, deniz ve palmiye ağaçlarından ibarettir. 2004 yılındaki korkunç Tsunami Felâketi’nden ada – çok şükür – etkilenmedi.

     Bugün itibariyle Narikel Cincira, Bangladeş’in en gözde turizm merkezidir. Halihazırda adaya turistik seferler düzenleyen 5 adet Bengal deniz nakliyat şirketi bulunuyor. Bu şirketler; Şehîd Şêr Niabat, LCT Kutubdia, Kertal, Keari Cruise & Dine ve Keari – Sindbad’dır. Bunlar adaya düzenli olarak günlük geziler organize etmektedirler.

     Genellikle Kasım – Şubat ayları arasında, adanın en iyi havaya sahip olduğu zaman dilimidir. Yani bizim kışın soğuktan donduğumuz zaman dilimi, onlar için en hoş zamandır. Mart – Temmuz arası ise turizm sezonudur. Şimdi burada, eminim ki bana soracaksınız, “Neden havanın en güzel olduğu zamanlar değil de, ondan arta kalan zamanlar ‘turizm sezonu’ ilan edilmiş?” diye. Öncelikle göstermiş olduğunuz ilgi ve alakadan dolayı teşekkür ederim. Efendim izah edeyim: Kasım – Şubat arası yağışlı geçtiği için, okyanusta teknelerin batma tehlikesi var. Bu yüzden Bangladeş Hükûmeti bu zaman diliminde turistik seferlere müsaade etmiyor.

     Özellikle son 5 yıl içerisinde adanın ziyaretçi nüfûsu önemli oranda artmıştır. Bu durum ada için kazançlı ve ada halkına gelir kazandırıyor olsa da, adanın doğal güzelliğinin bozulmasına neden oluyor. E sonuçta adaya gelen herkes Türk Solu gibi “çevreci” ve Kürt Solu gibi “ekolojik” değil! Aşırı ilginin ve yoğun ziyaretçi akınının yol açtığı çevresel sorunlar nedeniyle, ada üzerindeki ve etrafındaki mercanların ve kaplumbağa yuvalarının yaşam alanına zarar verilmiştir. Ancak tehlike altındaki bu türleri korumak için Narikel Cincira Ada Belediyesi ve Bangladeş Hükûmeti çeşitli önlemler almışsa da, yine de bilinçsizlik nedeniyle (hem yerli halkın hem de turistlerin bilinçsizliği) ciddî zararların önüne geçilememiştir. Örneğin ada kenarındaki mercan kayalıkları yerli halk tarafından turistlere satılmakta, bu da bu kayalıkların dibinde yuva yapan kaplumbağaların yavrularına yaşamsal derecede ciddî zararlar vermektedir. Onların yaşamlarını tehlikeye atmaktadır. Yuvalama kaplumbağaları, bazen yavrularına gıda bulmak için sahil boyunca parlayan ışıklara dalıp takip etmek zorundadır. Sadece son 7 yıl içerisinde Narikel Cincira, mercan kayalıklarının % 25’ini kaybetti. Ki bu, ada için korkunç bir felâkettir.

     Ada kimyon orman olmadan doğal orman araçlarına sahip değildir. Ancak adanın güney tarafında bol miktarda apetala çalılar vardır. Güney tarafında da bazı mangrov ağaçları bulunuyor.

     Narikel Cincira üzerinde, yaklaşık 66 mercan türü, salyangoz ve istiridyeler, deniz yosunları, 57 guptajibi bitki türü, 240 deniz balığı türü ve 4 amfibi ve kuş türü bulunur. Genel olarak söylemek gerekirse, dünyadaki 1 milyar 53 bitki ve hayvan türünün 187’si bu ada üzerinde bulunmaktadır. Yerel olarak okyanus, yabanî otlara ya da alg (yosun) olarak bilinen pejala yosunlarına evsahipliği yapar. Burada görebileceğiniz kırmızı yosun, dünyada en popüler yosundur. Memeli hayvanların 19 türü bulunmaktadır. Omurgasız hayvanlar, sünger, taş yengeç, taş yengeç keşiş, ıstakoz, ayrıca balık, kelebek balıkları, kemirgen bowl, kırmızı balık, iğne balık, uçan balık, peri balık ve deniz kaplumbağaları (yeşil kaplumbağa ve zeytin kaplumbağa türleri) bu güzel ada üzerinde kardeş kardeşe yaşarlar.

     Ada üzerinde bolca hindistancevizi ağaçları bulunur. Zaten adaya ismini veren de, hindistancevizidir. Burada yetişen hindistancevizleri, adayı ziyaret eden turistlere satılır. Ayrıca küçük çocuklar, adada topladıkları yosunları da turistlere satmakta, böylece aile bütçelerine “karınca kararınca” katkıda bulunmaya çalışmaktadırlar. Adada çok yaygın olan yosun, toplandıktan sonra önce kurutulur, ondan sonra satılır. Ada üzerinde ayrıca pirinç ekimi de yapılmaktadır, ancak sınırlı bir biçimde, çünkü ada çok küçüktür.

     Ada üzerinde bir tane hastane, birkaç okul ve birkaç cami vardır. Adadaki insanlar genelde  derme çatma kulübelerde yaşarlar. Kalıcı yapıların çoğu, adanın kuzeyinde bulunan Uttarpara (উত্তরপাড়া) köyünde bulunur. Bizim namazlarımızı kıldığımız Ebû Bekr Sıddıq Camiî (Bang. আবু বকর সিদ্দিক মসজিদ [Ebû Bekara Siddika Mesacida]) de yine bu köydedir.

     Ekim – Nisan ayları arasında adanın çarşısında her gün “Balık Pazarı” kurulur. Tavuk, kırmızı et ve diğer gıdalar, ancak Bangladeş’ten getirilebilmektedir. Bunlar ada üzerinde bulunmaz.

     Ada sakinlerinin tek gelir kaynağı, turizm ve balıkçılıktır. Daha önce de bahsettiğimiz üzere, başka da hiçbir gelir kaynakları yoktur. Balıkçıların çoğu motorsuz tekne kullandıkları için, ayrıca kendi hayatlarını da tehlikeye atıyorlar.

     Ayrıca, “balıkçılık” demişken, çok önemli bir bilgiyi de burada paylaşalım:

     Myanmar (Burma)’da egemen olan ırkçı – faşist rejim, o denli insanlıkdışı ve katil – şovenist bir devlettir ki, yalnızca egemenliği altında tuttuğu Müslüman Rohingya halkına karşı etnik temizlik ve soykırım uygulamakla, onları “kimliksiz” ve “statüsüz” bırakmakla kalmıyor, nüfûsu Rohingya olan ve Bangladeş’e ait olan ancak Myanmar’a daha yakın olan Narikel Cincira adasındaki balıkçıları bile taciz ediyor, hatta bazen direk saldırıp bu sivil ve mâsum balıkçıları öldürüyor. Elinden gelse, adayı işgal edecek.

     Egemenliği altındaki topraklarda tıpkı geçmişteki ırkçı – faşist Güney Afrika gibi “Apartheid” rejimi uygulayan Myanmar, bununla da yetinmeyip, tıpkı siyonist – faşist İsrail gibi komşu topraklara saldırmaktan ve balıkçıları öldürmekten de kaçınmıyor.

     Dediğimiz gibi, ada Bangladeş’e ait ama Myanmar’a daha yakın. O kadar yakın ki, Myanmar kıyısından yola çıkan Budist korsanlar veya orduya ait deniz gücü, sadece birkaç dakika içinde adanın yakınına geliyor, burda adanın yerli balıkçılarını öldürüyor ve tekrar hızla Myanmar’a geri kaçıyor. Su üzerinde bir timsah sinsiliğinde gelip burda katliâm yapıyor, ondan sonra hızla geri gidiyor.

     Faşist Myanmar rejiminin ve ona bağlı Budist korsanların Narikel Cincira adasındaki balıkçılara yaptığı saldırı ve katliâmlarından birkaç örnek sunmak istiyorum:

     – 7 Ekim 1998 tarihinde, Narikel Cincira adası kıyılarında balık avlayan Rohingya balıkçılar, Myanmar Donanma Güçleri’nin saldırısına uğradı. Saldırıda 3 balıkçı şehîd edildi, 2’si yaralandı.

     – 8 Eylül 1999 tarihinde, Hind Okyanusu üzerinde balık avlayan 9 kişilik bir Rohingya teknesi, Myanmar Donanma Güçleri’nin saldırısına uğradı. Saldırıda 1 balıkçı şehîd oldu. Diğer 8 balıkçı kendilerini okyanus sularına atarak, yani canlarını kurtarmak için canlarını tehlikeye atarak Bangladeş sahiline doğru yüzmeye başladı. Boğulma tehlikesi geçiren balıkçılar Bangladeşli denizciler tarafından kurtarıldı. Olaydan sonra Bangladeş Hükûmeti, Myanmar’a resmî bir protesto notası gönderdi.

     – 20 Ağustos 2000 tarihinde, Narikel Cincira adasından Hind Okyanusu’na açılan Rohingya balıkçılara Myanmar Sınır Muhafızları tarafından ateş açıldı. 4 balıkçı şehîd oldu.

     – 2011 yılında Myanmar’dan gelen Budist korsanlar, tıpkı su üzerinde gizlice avına gelen bir timsah sinsiliğinde Narikel Cincira adası kıyılarına gelip, adanın 5 km yakınına gelip orda balık avlayan balıkçılara saldırdı ve katliâm yaptıktan hemen sonra hızla Myanmar’a geri kaçtı. Saldırıda 4 balıkçı şehîd oldu.

     Bu saldırılarda hayatlarını kaybeden balıkçılar için “şehîd” dememi garip karşılamayın. Bir hatamı daha yakaladığınızı zannedip bu sevinç ve heyecanla Twitter ve Facebook’ta aleyhimde yeni bir çamur ve karalama kampanyası başlatıp kendinizi bir kez daha maymun durumuna düşürmeyin. Onlar sadece Müslüman oldukları için katledildiler.

sediyani@gmail.com

     SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ

     CİLT 8

FOTOĞRAFLAR:

01-045.jpg

Hind Okyanusu üzerinde şirin mi şirin bir ada…

Sadece 8 km² büyüklüğünde, küçücük bir ada. Myanmar sahillerine 8 mil, Bangladeş sahillerine 9 mil mesafede. Myanmar’a daha yakın ama Bangladeş’e ait.

İsmi, Narikel Cincira (নারকেল জিঞ্জিরা)…

“Narikel Cincira”, Bengal yerli dilinde “Hindistancevizi Adası” demek.

02-049.jpg

Narikel Cincira, kadim Arakan (Rohingya) coğrafyasının bir adasıdır. Yani burası, Rohingya topraklarıdır.

03-047.jpg

8 km² büyüklüğündeki adanın en kuzey noktasından en güney noktasına uzunluğu 16 km, en doğu noktasından en batı noktasına genişliği ise 1, 5 km (1500 m)’dir. Küçük ve düz bir zemine sahip olan adanın en yüksek noktası, deniz (okyanus) seviyesinin sadece 4 m üstündedir. Adanın tümünü aynı gün içinde yürüyerek gezmek mümkündür.

04-049.jpg

Ada üzerinde 7 bin 300 kişilik bir nüfûs yaşıyor. Ada halkı dîn olarak Müslüman, mezhep olarak Sünnî, etnik olarak Rohingya’dır. (Nüfûsun tamamı “tek dîn, tek mezhep, tek dil, tek ırk” olduğu için, başta Gürcü kökenli cumhurbaşkanı kardeşim olmak üzere Türkiye’deki azîz dîn kardeşlerimin çok hoşuna gideceğinden şüphem yoktur. Zaten sevmeseler, bizi buraya getirirler mi?)

05-047.jpg

Adada havaalanı yoktur. Zaten küçük olduğu için yapılması da imkânsızdır. Siz istediğiniz kadar “3. havalimanı” için birbirinizle kavga edip durun, o havaalanından buraya uçamazsınız! Başka yerlerden adaya yalnızca deniz yoluyla ulaşım mümkündür. Adaya bu deniz ulaşımı ise, günümüzde sadece ve sadece Bangladeş’ten yapılmaktadır. Başka bir ülkeden bu adaya hiçbir ulaşım yapılmamaktadır. Bangladeş’in ise sadece iki limanından buraya deniz trafiği vardır: Biri Teknaf ilçesi (bizim geldiğimiz liman), biri de Teknaf ilçesinin bağlı bulunduğu Cox’s Bazar (Kaksa Bajar) il merkezi (otelimizin bulunduğu, ikamet ettiğimiz yer).

06-043.jpg

1971 yılında Bangladeş bağımsızlığını kazanıp Bangladeş Halk Cumhuriyeti kurulduktan sonra da, adaya yönelik Hindistan ve Pakistan dönemlerinden kalma “Adaya dışarıdan göçün engellenmesi ve adanın yerlileri dışında hiç kimsenin adada yaşamasına izin verilmemesi” kanunu olduğu gibi devam ettirildi. Ada küçük olduğu için, nüfûs artışına, hele hele dışarıdan göçe asla müsait değildi. Ancak çok güzel bir ada olduğu için bunun yasal güç kullanılarak engellenmesi gerekiyordu.

07-046.jpg

Ada sakinlerinin tek gelir kaynağı, turizm ve balıkçılıktır. Başka da hiçbir gelir kaynakları yoktur.

08-045.jpg

Özellikle son 5 yıl içerisinde adanın ziyaretçi nüfûsu önemli oranda artmıştır. Bu durum ada için kazançlı ve ada halkına gelir kazandırıyor olsa da, adanın doğal güzelliğinin bozulmasına neden oluyor. E sonuçta adaya gelen herkes Türk Solu gibi “çevreci” ve Kürt Solu gibi “ekolojik” değil! Aşırı ilginin ve yoğun ziyaretçi akınının yol açtığı çevresel sorunlar nedeniyle, ada üzerindeki ve etrafındaki mercanların ve kaplumbağa yuvalarının yaşam alanına zarar verilmiştir. Ancak tehlike altındaki bu türleri korumak için Narikel Cincira Ada Belediyesi ve Bangladeş Hükûmeti çeşitli önlemler almışsa da, yine de bilinçsizlik nedeniyle (hem yerli halkın hem de turistlerin bilinçsizliği) ciddî zararların önüne geçilememiştir.

09-046.jpg

Örneğin ada kenarındaki mercan kayalıkları yerli halk tarafından turistlere satılmakta, bu da bu kayalıkların dibinde yuva yapan kaplumbağaların yavrularına yaşamsal derecede ciddî zararlar vermektedir. Onların yaşamlarını tehlikeye atmaktadır. Yuvalama kaplumbağaları, bazen yavrularına gıda bulmak için sahil boyunca parlayan ışıklara dalıp takip etmek zorundadır. Sadece son 7 yıl içerisinde Narikel Cincira, mercan kayalıklarının % 25’ini kaybetti. Ki bu, ada için korkunç bir felâkettir.

10-048.jpg

Adanın üzerinde 4 tane köy var. Ve ada, bu dört köyden ibarettir. Bu köyler, kuzeyden güneye doğru; Narikeldia, Uttarpara, Golaçipa ve Dakşinpara’dır.

11-045.jpg

Ada üzerinde bundan 250 yıl öncesine kadar kimse yaşamıyordu. 1750’li yıllara kadar boş bir adaydı. Henüz ne Müslüman denizciler tarafından keşfedilmişti, ne Cristof Colomb tarafından, ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından.

12-047.jpg

Adaya ilk yerleşim, Doğu’dan gelen Müslüman denizciler tarafından bundan 250 yıl kadar önce başladı. Bunlar Yemen, Mezopotamya ve İran’dan gelen denizciler idiler. Arap, Kürt ve Fars idiler. Adanın ilk yerleşimcileri olan bu Müslüman denizciler, adaya “Zecira” (ﺰﺠﻴﺮﺍ) ismini verdiler.

13-046.jpg

18. yy’ın ortalarında adaya yerleşen ve adanın ilk yerleşimcileri olan bu Müslüman denizcilerin adaya verdikleri ve adanın tarihteki ilk ismi olan “Zecira” sözcüğünün kökeni hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, Hindistanlı, Bangladeşli ve Myanmarlı tarihçiler, coğrafyacılar ve dilbilimcileri bu konuda farklı görüşler ortaya atmışlardır. Kimileri bu sözcüğün Arapça kökenli, kimileri Kürtçe kökenli, kimileri Farsça kökenli olduğunu ileri sürmüş, kimileri de bu sözcüğün o dönemde bu “Müslüman diller”de kullanılan ortak bir kelime olduğunu belirtmişlerdir. Kökeninin yanısıra, sözcüğün ne anlama geldiği de aynı şekilde belirsizdir.

Kökeni ve anlamı ne olursa olsun, bugün Bangladeş’in yegâne mercan adası olan Narikel Cincira adasına Müslüman denizcilerin verdikleri isim olup adanın tarihteki ilk ismi olan “Zecira” kelimesinin, Bengalce’de “ada” anlamına gelen bugünkü “cincira” kelimesine annelik ettiği çok açıktır. “Cincira” kelimesinin o “Zecira” kelimesinden doğduğu, inkâr edilemez bir gerçektir.

Doğu’dan gelen Müslüman Arap, Kürt ve Fars denizcilerin adaya yerleşip – o ana dek boş bir ada olan – bu güzel yeri bir “yerleşim birimi” haline getirmelerinden sonra, Müslüman Rohingyalar da gelip yerleşmeye başladılar. Böylece kısa sürede ada, bir Rohingya yerleşim alanı oldu.

14-046.jpg

Rohingyalar tarafından meskun olan adaya Chittagong bölgesinden Müslüman Bengaller’in ilk kez gelip yerleşmesi ise, 1890 yılına tekabül ediyor. Bunlar sadece birkaç aileden ibaretti.

1900 yılında, Britanyalı bir şirket olan “Doğu Hindistan Şirketi” (İng. East India Company) bünyesinde çalışan bir İngiliz “kara araştırma ekibi”, adayı satın aldı. Adayı satın alınca da, o dönemde İngiliz sömürgesi olan Hindistan’daki misyoner kiliselerinin baş papazlarından biri olan “Aziz Martin” (Saint Martin)’in adını vererek, adanın ismini “St. Martin” yaptılar.

15-042.jpg

20. yy’ın başında ada üzerinde Rohingyalar yaşıyordu. Rohingyalar haricinde adada sadece 13 Bengal aile yaşıyordu ve bu 13 aile, adanın kuzey kısmında meskun idiler.

16-035.jpg

İngilizler bu topraklardan sıttır olup gittikten sonra, onların geride bıraktığı “St. Martin” ismi ne yazık ki yaşamaya devam etti. Hindistan döneminde ve hatta Pakistan döneminde, bu asimilasyoncu ve uyduruk ismi atıp adaya eski gerçek ismini iade etmek, kimsenin aklına gelmemişti. (ÖNEMLİ NOT: Sevgili okuyucularımızın, o dönemlerde benim henüz dünyaya gelmemiş olduğumu dikkatlerden kaçırmaması gerekiyor.)

1971 yılında Bangladeş bağımsızlığına kavuşunca, nihayet iş bu “St. Martin” uydurma ve asimilasyoncu isim çöp sepetine atıldı ve adaya Bengalce’de “Hindistancevizi Adası” anlamına gelen “Narikel Cincira” (নারকেল জিঞ্জিরা) ismi verildi. (narikel: hindistancevizi / cincira: ada)

17-036.jpg

1989 – 2004 yılları arasında adada yaşayan sadece bir yabancı vardı. Ki o da, denizcilik ve sualtı yaşamı ile ilgili çalışmalar yapan Bangladeşli bir deniz araştırmacısıydı. Ancak 2004 yılında çıkarılan bir yasayla bu engel kısmî olarak kaldırıldı. O tarihten sonra Bengaller de gelip adaya yerleşmeye başladılar.

18-030.jpg

Ada üzerinde bolca hindistancevizi ağaçları bulunur. Zaten adaya ismini veren de, hindistancevizidir. Burada yetişen hindistancevizleri, adayı ziyaret eden turistlere satılır. Ayrıca küçük çocuklar, adada topladıkları yosunları da turistlere satmakta, böylece aile bütçelerine “karınca kararınca” katkıda bulunmaya çalışmaktadırlar. Adada çok yaygın olan yosun, toplandıktan sonra önce kurutulur, ondan sonra satılır. Ada üzerinde ayrıca pirinç ekimi de yapılmaktadır, ancak sınırlı bir biçimde, çünkü ada çok küçüktür.

Ada üzerinde bir tane hastane, birkaç okul ve birkaç cami vardır. Adadaki insanlar genelde  derme çatma kulübelerde yaşarlar. Kalıcı yapıların çoğu, adanın kuzeyinde bulunan Uttarpara (উত্তরপাড়া) köyünde bulunur. Bizim namazlarımızı kıldığımız Ebû Bekr Sıddıq Camiî (Bang. আবু বকর সিদ্দিক মসজিদ [Ebû Bekara Siddika Mesacida]) de yine bu köydedir.

19-029.jpg

Narikel Cincira üzerinde, yaklaşık 66 mercan türü, salyangoz ve istiridyeler, deniz yosunları, 57 guptajibi bitki türü, 240 deniz balığı türü ve 4 amfibi ve kuş türü bulunur. Genel olarak söylemek gerekirse, dünyadaki 1 milyar 53 bitki ve hayvan türünün 187’si bu ada üzerinde bulunmaktadır. Yerel olarak okyanus, yabanî otlara ya da alg (yosun) olarak bilinen pejala yosunlarına evsahipliği yapar. Burada görebileceğiniz kırmızı yosun, dünyada en popüler yosundur. Memeli hayvanların 19 türü bulunmaktadır. Omurgasız hayvanlar, sünger, taş yengeç, taş yengeç keşiş, ıstakoz, ayrıca balık, kelebek balıkları, kemirgen bowl, kırmızı balık, iğne balık, uçan balık, peri balık ve deniz kaplumbağaları (yeşil kaplumbağa ve zeytin kaplumbağa türleri) bu güzel ada üzerinde kardeş kardeşe yaşarlar.

20-026.jpg

Narikel Cincira, 10 Kartik 1419

 


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir