İzmir’de yayınlanan İlkses Gazetesi’nin İbrahim Sediyani ile yaptığı röportaj…
(İzmir’de yayınlanan İlkses Gazetesi’nin İbrahim Sediyani ile yaptığı ve gazetenin 24 Nisan 2016 günkü sayısında yayınlanan röportaj)
* * *
Dünyaca ünlü gazeteci yazar İbrahim Sediyani, İzmir Kitap Fuarı’nı ziyaret etti. Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği Kurucu Başkanı ve gazetemiz yazarı Ümit Yaşar Işıkhan’ın davetlisi olarak birliğin standında okuyucularıyla buluşan Sediyani ile sanat ve edebiyata dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
YAZMA AŞKI ÇOCUKLUKTAN
Sediyani, yazmaya çocuk yaşlarda başladığını söyledi. İlgi duyduğu şeyi yaptığına inandığını ifade eden Sediyani, “Ortaokul ve liseden beri edebiyata, şiire, öyküye ve romana karşı bir ilgim var. Bu ilgi çok fazla okumaktan, kitaplarla birarada yaşam sürmekten de geliyor. İnsan birşeye ilgi duyduğu zaman da aynısını kendisi yapmak istiyor. Olayın içerisinde yer almayı arzuluyor. Ben bu doğrultuda ilkokul 3. sınıftan itibaren şiir yazmaya başladım. Ortaokul ve lise yıllarımda da yazmaya öyküyle devam ettim. Üniversite döneminde de kitap yazmaya başladım. Elimize aldığımız kalemi de hiç bırakmadım. Elimden geldiğince yazmaya devam ettim” dedi.
YENİ KİTABI YOLDA
Bugüne kadar yazmış olduğu kitaplar hakkında da bilgi veren Sediyani, “Bugüne kadar 6 tane kitap yazdım. 7. kitabım çok kısa bir süre içerisinde basılmış olacak. Önümüzdeki ay çıkmasını bekliyoruz. İlk kitabım çok konuşulan ve yorumlar yapılan ‘Adını Arayan Coğrafya’ idi. Bir sonraki kitabım şiir kitabım ‘Gülistan’ oldu. Daha sonra ‘Guldexwîn’, ‘Bütün Yönleriyle Şeyh Said Kıyamı’, ‘Sözlerim Var Sevgiye Dair’ ve ‘Siyah Devrim’ kitaplarını yazdım. 6 kitabımın haricinde 8 cildi tamamlanmış olan ‘Seyahatname’m var. Henüz kitap olarak basılmadı ancak internet üzerinden paylaşıma açıldı. Bu eserimde 26 ülkeye yaptığım gezileri derledim. Hatta bu noktada yakın çevrem bana ‘Çağdaş Evliya Çelebi’ adını taktılar. Gezmeyi, yeni ülkeler görmeyi çok seviyorum. Gezdiğim ülkelerle ilgili gezi yazıları yazmak hoşuma gidiyor. Gittiğim, gördüğüm yerlerdeki izlenimlerimi okuyuculara aktarmak bana haz veriyor” değerlendirmesinde bulundu.
“TEK SİLAHIM KALEMİM”
Edebiyatçı olarak anlatmak istediklerini her zaman kalemle ifade ettiğini, bu noktada tek silahının kalemi olduğunu ifade eden Sediyani, “Ben her cümlemde birşeyler anlatma gayesinde oluyorum. Söylemek istediklerimi kalemle, kâğıtla söylüyorum. Zaten edebiyatçılar da böyledir. Bizim tek silahımız kalemimizdir. Sadece yazmak için yazmıyorum. Gerek ülkemizde gerekse dünyada yaşanan haksızlıklar, adaletsizlikler, egemen güçler tarafından yapılan baskılar, zûlümler benim asıl konularım oluyor. Bu baskı ve zûlümlere karşı bir direnç oluşturmak adına kalemi elime alıyorum. Mazlumun ve zalimin kimliğine bakmadan ve bu konuda dîn, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin mazlumun yanında olmaya çabalıyorum” yorumunu yaptı.
“GÜCÜMÜZÜ SÖZÜMÜZDEN ALIYORUZ”
Sanatçılar olarak herhangi bir siyasî oluşumdan destek almadıklarını belirten Sediyani, “Biz şiddetin her zaman karşısında duruyoruz. Bizler elimize yalnızca kalem alıyoruz. Gücümüzü sözden alıyoruz. Sözün gücüyle hareket ediyoruz. Bu anlamda zaten savaşçı bir kimliğimiz yok. Onun dışında kürsü sahibi bir siyasetçi de değiliz. Herhangi bir siyasî kimlikten veya oluşumdan da destek ve güç almıyoruz. Siyasetçilerin gücü olduğu için sözü vardır; Bizim ise sözümüz olduğu için gücümüz var” çıkarımında bulundu.
“ANADOLU İNSANI EZİLENDEN YANA”
Sediyani, her zaman mazlum insanların yanında olduğunu söyleyerek, “İnsanlar arasında ayrım yapmadan onları seviyorum. İnsanların da kendilerini sevmelerini istiyorum. Buradaki kastım da kişilerin biribirlerine ayrım gözetmeden saygı ve sevgi duymalarıdır. Biribirlerine karşı zûlüm ve eziyette bulunmamalarıdır. Bunu zaten bütün kutsal kitaplar men ediyor. İnsanın insana kötü davranışlarda bulunmasını Tevrat da İncil de Kur’an da yasaklıyor. Bu kötülükleri yaşadığımız toprakların kültürü, Anadolu geleneği, çağdaş demokrasi ortamı da reddediyor. Anadolu insanımız da her zaman ezilenden, garibandan yanadır” dedi.
“HASSAS OLMALIYIZ”
İnsan ayrımı yapmaksızın herkesin birbirine saygı duyması gerektiğini ifade eden Sediyani,“Bizler bu topraklarda bunca bilgi birikimi ve öğretiye rağmen halen daha biribirimizi sevip, saygı duyamıyorsak orada bir sorun var demektir. Hâlâ etnik ve dînî çekişme yaşamamız çok yanlıştır. Bizim bu noktada bir silkinip, özümüze dönmemiz gerekiyor. Türk ile Kürt arasında, Sünnî ile Alevî arasında, laik ile dîndar arasında bir ayrım olmadığının farkına varmalıyız. Biribirimizin haklarına karşı hassas davranmamız lazım. Biz sanatçılar da bunun için mücadele ediyoruz. Evet işimiz zor, bu konular çok kapsamlı konular ama elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bu noktada kalemimizle bir nebze olsun katkı sağlayabiliyorsak da ne mutlu bize” şeklinde konuştu.
“EN ÇOK GEZİ YAZILARINDAN HAZ ALIYORUM”
Sediyani yazmış olduğu türler arasında en çok gezi yazılarını sevdiğini de belirtti. Gezi yazıları yazarken kendisini daha rahat hissettiğini söyleyen Sediyani, “Daha çok seyahatname ve gezi yazıları yazmaktan keyif alıyorum. Kitap yazmak aslında çok yorucu bir iştir. Bir fikir kitabı yazmak, bir araştırma kitabı yazmak her zaman insanı yorar. Bir cümle için iki saat düşündüğünüz olur. Sonuçta fikir üretiyorsunuz. Dünyanın en zor şeyi fikir üretmektir. Aynı şekilde araştırma kitabı yazmak da öyledir. Aylarınızı verirsiniz. Bir bilimsel yayın olacağı için konuları disipline etmek zorunda kalırsınız. Bilgiyi olduğu gibi aktarmak zorundasınız. Ancak bunların dışında belirttiğim gibi gezi yazıları her zaman keyifli olmuştur. Onları yazarken yeri geldiğinde bilgi veriyorum, yeri geldiğinde kendi yorumumu katıyorum, bazen de mizahî yönden ele alıp okuyucuyu güldürüyorum. Bu da bana keyif veriyor. Düşünün ki bir insan farklı ülkeler gezerken nasıl keyif alıyorsa bu keyfin daha fazlasını ben o yazıları yazarken alıyorum” yorumunu yaptı.
Söyleşi: Emircan Işıldak
İZMİR İLKSES GAZETESİ
24 NİSAN 2016