Asya ve Afrika ülkelerinin, özellikle İslam dünyasının bugünkü hali, ne yazık ki içler acısı.
İç savaşlar, etnik ve mezhebî çatışmalar, yalnızca kalpleri ve gönülleri değil, toprakları ve coğrafyaları da parçalıyor. Parçalanan her coğrafya da çizilen yeni sınırlar, örülen yeni dikenliteller demek.
İnsanlığa dostluğu, kardeşliği ve birarada yaşama kültürünü, farklılıklara saygılı olmayı öğreten bir medeniyetin bakiyesi olan bugünkü İslam dünyası, bütün bu tarihsel birikimin tam aksi bir görüntü çiziyor ne yazık ki.
Özedönüş için de herhangi bir umut ışığı görünmüyor.
Ümmet’i oluşturan unsurlar bir yandan ulus ve kabile devletlerine ayrılıp kendi aralarında dikenliteller, kalın duvarlar örerlerken, bir yandan da bunu yaparlarken kadim İslam ülkelerini bölüp parçalamış, kadim millî kimliklerini acımasızca ortadan kaldırmış, silip yok etmişler. Belucistan iki parçaya, Rohingya (Arakan) üç parçaya, Kürdistan beş parçaya bölünmüş.
Parçalanan her kadim coğrafya, elbette ki parçalanan topraklar, parçalanan aileler, parçalanan gönüller demek.
Sahip olduğu medeniyeti kaybeden ve bugün her yönüyle cehalet ve bağnazlık girdabında boğulan İslam dünyası, yeniden diriliş için ne yapacağını bilmez bir durumdayken ve daha kötüsü böyle bir çabası hatta niyeti bile yokken, o “kayıp medeniyeti” bugün Batı ihyâ ediyor, yaşatıyor.
İslam dünyasında bir ülkeden diğer bir ülkeye seyahat etmek neredeyse imkânsızken ve ağırlığınca bürokratik işlemler gerektirirken, Avrupa kıt’âsında bırakın vizeyi, hatta bırakın pasaportu, yanınıza kimlik kartınızı dahi almadan ülke ülke (il il değil, ülke ülke) gezmeniz mümkün.
Sınırları ve dikenlitelleri ortadan kaldırmayı tembihleyen bir dîn ve medeniyetin muhatapları olan Müslümanlar, imân ettikleri Kitab’ın ve Peygamber (saw)’in öğretilerinin tam tersini yapıp kendi aralarında habire dikenliteller ve duvarlar, gümrükler ve karakollar inşâ ederken, aynı medeniyet ve öğretiye ilahî tebliğ ve zorlamayla değil ancak kendi çaba ve gayretiyle kavuşan, yüzyıllarca karanlık ve cehalet içinde yüzdükten sonra bundan çıkmayı başarıp kendi çaba ve gayretiyle ulaştığı birikim ve uygarlık seviyesiyle kavuşan Batı dünyası, bunu en kâmil haliyle yaşamsallaştırıyor.
İlginçtir, çok ilginçtir ve belki de hayatın en büyük çelişkisidir: Kutsal Kitaplar ne emretmiş ve tavsiye etmişse hep tersini yapan “Dîndar topluluklar”, gezegenimizi yaşanmaz bir cehenneme çevirirken, Kutsal Kitaplar’ın emrettiği ve tavsiye ettiği ne varsa hepsini “Seküler topluluklar” inşâ ediyor.
Dîndar topluluklar, Kutsal Kitaplar’ın bahsettiği Cehennem’i bize bu dünyada yaşatırken, seküler topluluklar da Kutsal Kitaplar’ın bahsettiği Cennet’i bize bu dünyada yaşatıyor.
“Hakikat” (olması gereken) belki de bu değil ama, “gerçek” (olan), tam olarak bu.
Bir yandan Dîndar Müslümanlar’ın Suriye ve Irak’ta işlediği vâhşetlere ve sergiledikleri bağnazlığa, Dîndar Hristiyanlar’ın Bosna ve Balkanlar’da işlediği vâhşetlere ve sergiledikleri bağnazlığa, Dîndar Yahudîler’in Filistin ve Gazze’de işlediği vâhşetlere ve sergiledikleri bağnazlığa, Dîndar Budistler’in Arakan’da ve Dîndar Hindular’ın Keşmir’de işlediği vâhşetlere ve sergiledikleri bağnazlığa bakınız, bir yandan da laik, seküler ve hatta çoğu ateist olan Japonya, İsveç, Finlandiya, Hollanda, İzlanda gibi ülke ve toplulukların inşâ ettiği sevgi toplumuna, demokrasiye, üstün medeniyete ve ulaştıkları bilimsel gelişmişlik durumlarına bir bakınız…
Bu durum, Allah’a ve âhiret gününe imân eden benim gibi inançlı bir insan için, aklımın ve havsalamın alamadığı bir durum.
* * *
Yaşadığım Almanya’nın batı komşuları olan Hollanda, Belçika ve Lüksemburg, bu üç ülke, Avrupa siyasî literatüründe kısaca “Benelüks (Benelux) ülkeleri” olarak anılır. Bu niteleme, kendi dillerindeki orijinal isimleri “België” (Belçika), “Nederland” (Hollanda) ve “Luxembourg” (Lüksemburg) olan bu üç ülkenin isimlerindeki ilk hecelerin (Be – Ne – Lux) birleşiminden oluşturulmuş biri isimdir.
2016 Ramazanı’nın hemen öncesinde, Mayıs sonu ve Haziran başına tekabül eden zaman zarfında, “Benelüks ülkeleri”nden ilk ikisi olan Hollanda ve Belçika’yı kapsayan 12 günlük bir geziye çıktım. Seyahatimin 8 gününü Hollanda’da, 4 gününü de Belçika’da geçirdim.
Her iki ülkede de yakın akrabalarım yaşadığı ve oralarda bulunduğum süre boyunca onlara misafir olduğum için, aynı zamanda hem sıla-i rahim hem de güzel bir tatil yaptığımı da söyleyebilirim.
Benelüks gezisine çıkmamın sebebi, biri Hollanda’nın Lahey (Den Haag) şehrinde, biri de Belçika’nın başkenti Brüksel’de olmak üzere, farklı kesimlerin organize ettiği ve birer hafta arayla düzenlenen iki ayrı etkinliğe konuşmacı olarak dâvet edilmiş olmamdı.
Her iki etkinlik de Kürtler ve Kürdistan ile ilgiliydi ancak, Hollanda’da Kürtler’in geçmişini, Belçika’da ise Kürtler’in geleceğini konuşacaktık. İlkin Hollanda’nın Lahey (Den Haag) şehrinde Den Haag Şeyh Said Camiî tarafından organize edilen “Şeyh Said’i Anma Günü”nde Şeyh Said ve Kıyamı ile ilgili konferans verdim, sonra da, bir hafta sonra Belçika’nın başkenti Brüksel’de Kürt Aydınlar İnisiyatifi (Înîsiyatîfa Rewşenbîrên Kurd) tarafından organize edilen “Kürt Aydınlar İnisiyatifi Avrupa Toplantısı”na katıldım.
Bir hafta kaldığım Hollanda’da, geri kalan günlerimi ablam ve yeğenlerimle birlikte Hollanda’yı il il ve bölge bölge gezerek geçirdim. Zaten Almanya’dan arabayla gitmiştim Hollanda’ya. Yani kendi arabamla Hollanda’da ablam ve yeğenlerimi gezdirdim. Ki ben geziyi “Seyahatname” olarak kaleme alacağım için, bunu yapmaya bir nevî mecburdum da.
Özellikle Kuzey Denizi boyunca uzanan, kaderleri tıpkı bize benzediği için “Bu toprakların Kürdistan’ı” olarak nitelediğim, Hollanda, Almanya ve Danimarka arasında üçe bölünmüş bir kadim ülke olan Frizya (Friesland) topraklarına, sistematik bir asimilasyona tabi tutulmuş ve anadilleri yasaklanmış olan Friz halkının “yitik ülkesi” olan bu coğrafyaya yaptığımız gezi, tek kelimeyle muhteşemdi. “Kuzeybatı Avrupa’nın Kürdistan’ı” olan Frizya coğrafyasını ve Frizler gerçeğini “Seyahatname”de siz sevgili gönüldaşlarımızın evlerine kadar getireceğiz ve konuyu ayrıntılı bir biçimde ele alacağız, b’iznillah.
Belçika’da kaldığım günlerde ise Antwerpen ile Brüksel arasında mekik dokudum.
* * *
Daha önce Seyahatname’nin 5. cildi olarak okuduğunuz Balkanlar (Arnavutluk ve Makedonya), 6. cildi olarak okuduğunuz İran, 7. cildi olarak okuduğunuz Kenya ve 8. cildi olarak okuduğunuz Bangladeş ve Arakan (Rohingya) gezilerinden sonra, şimdi de 9. ciltte Hollanda ve Belçika’yı okuyacaksınız.
Hollanda ve Belçika’yı kapsayan bu Benelüks Seyahatnamesi’nde;
– Avrupa ülkelerinin kendi aralarında kaldırdıkları sınırları, aralarında hiçbir duvar, dikenlitel ve gümrük olmayan ülke sınırlarını,
– Almanya, Hollanda ve Belçika, bu ülke sınırının birleştiği “3 Ülke Sınır Buluşma Noktası”nı,
– Doğal, coğrafî, tarihî, mimarî, siyasî, ekolojik ve kültürel bütün yönleriyle Hollanda’yı,
– Hollanda’nın sembolü olan ve ülkenin dış dünyada tanıtımında kullanılan tüm kartpostallarda fotoğrafı basılan Kinderdijk köyünü,
– Dünyaca meşhur olan Lahey (Den Haag) şehrini,
– Lahey (Den Haag) şehrinde düzenlenen “Şeyh Said’i Anma Günü”nü ve bu etkinlikte verdiğim Şeyh Said Konferansı’nı,
– İsviçre’de doğan, Avrupa’nın 11. büyük ırmağı olan ve tam 6 ülkenin (İsviçre, Liechtenstein, Avusturya, Fransa, Almanya, Hollanda) topraklarını sulayan 1320 km uzunluğundaki Ren (Rhein, Rjin) Nehri’nin Kuzey Denizi’ne dökülüp akıntısına son verdiği noktayı,
– Kuzey Denizi’ni,
– Kaderleri tıpkı bize benzediği için “Bu toprakların Kürdistan’ı” olarak nitelediğim, Hollanda, Almanya ve Danimarka arasında üçe bölünmüş bir kadim ülke olan Frizya (Friesland) topraklarını, sistematik bir asimilasyona tabi tutulmuş ve anadilleri yasaklanmış olan Friz halkının “yitik ülkesi” olan Frizya coğrafyasını ve Frizler gerçeğini,
– İki deniz (Kuzey Denizi ile Buz Denizi) arasında inşâ edilmiş bir karayolu olan ve üzerinde aracınızla seyrettiğinizde tıpkı Hz. Musa (as) gibi iki deniz arasında yol alıyormuş hissine kapıldığınız 32 km uzunluğundaki Afsluitdijk’i,
– Buz Denizi’ni,
– Hollanda’nın, deniz suyunun üzerine toprak ekerek elde edilmiş olan coğrafyalarını,
– Aynı şekilde iki deniz (Buz Denizi ve Marken Denizi) arasında inşâ edilmiş bir karayolu olan ve üzerinde aracınızla seyrettiğinizde deniz arasında yol alıyormuş hissine kapıldığınız 27 km uzunluğundaki Markerwaarddijk’i,
– Marken Denizi’ni,
– Marken Denizi üzerinde ve bu denize adını veren Marken Adası’nı,
– Avustralya kıt’âsındaki Yeni Zelanda toprakları Hollandalılar tarafından keşfedildiğinde, bu coğrafyaya benzettikleri için adını verdikleri, bugün koskoca bir ülke olan Yeni Zelanda’ya adını veren Zelanda (Zeeland) ilini,
– Doğal, coğrafî, tarihî, mimarî, siyasî, ekolojik ve kültürel bütün yönleriyle Belçika’yı,
– Bir zamanlar dünyanın en büyük liman kenti olan, günümüzde farklı dîn ve etnisitelerin yaşadığı multikültürel bir şehir olan Anvers (Antwerpen) şehrini,
– Belçika’nın başkenti Brüksel’de Kürt Aydınlar İnisiyatifi (Înîsiyatîfa Rewşenbîrên Kurd) tarafından organize edilen “Kürt Aydınlar İnisiyatifi Avrupa Toplantısı”nı,
– Brüksel ile Antwerpen arasında nazlı nazlı akan, sadece 86 km uzunluğunda küçük bir akarsu olan ama ismi “Dijle” olan nehri,
– Ve tabiî ki, eş ve dostlarımızla, biribirinden ilginç onlarca insanla yaptığımız doyumsuz sohbetleri, keyifli muhabbetleri, şakaları, espirileri, tefekkür dolu dakikaları, fikir teatilerini, tartışmaları, kavgaları,
Siz sevgili gönüldaşlarımızın evlerinin içine kadar getireceğiz.
* * *
Benelüks Seyahatnamesi’ni okurken, tıpkı daha önceki seyahatnamelerimizde olduğu gibi, yeri geldiğinde hüzünlenecek, yeri geldiğinde neşelenecek, yeri geldiğinde gülmekten yerlere yatacak, yeri geldiğinde gözyaşlarınıza hâkim olamayıp ağlayacak, yeri geldiğinde düşüncelere dalacak, yeri geldiğinde farklı kültürler hakkında hiç bilmediğiniz yeni şeyler öğreneceksiniz.
Amacımız siz sevgili kardeşlerimizi salt gezdirmek değildir.
Sınırların kaldırıldığı, duvarların yıkılıp dikenlitellerin yok edildiği, farklı dîn, mezhep, ırk, kavim, dil ve kültürlerin birarada barış içinde yaşadığı, demokrasiyi tesis etmiş, uygar bir toplum düzeni kurmuş olan Batı ülkelerini sizlere tanıtıp, aynı güzelliklerin bizim coğrafyamızda da yeşermesine bir nebze de olsa katkıda bulunmaktır.
“Erdem ve Bilgelik Arıyorsan Nehirlerin Akıntısını Takip Et” başlığı altında okuyacağınız bu seyahatnamemiz, hayırlara vesile olsun inşallah.
Ellerimizden tutup, o akıntıları bizlerle birlikte takip etmek ister misiniz?
sediyani@gmail.com
SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ
CİLT 9
Bundesrepublik Deutschland / Federal Almanya Cumhuriyeti
Royaume de Belgique / Koninkrijk België / Belçika Krallığı
Koninkrijk der Nederlanden / Hollanda Krallığı
Fryslân / Friesland / Frizya
Mamoste hayırlı olsun… Bir “Adını Arayan Coğrafya” daha geliyor belli ki.
Vaktim oldukça yazılarını okuyorum İbrahim kardeşim ve hepsini çok beğeniyorum. Mesela şimdi Elif Yaren’in seyahatnamesini okudum. Hep yağmur yağmış durmuş
Senden daha iyi yazmış diyeyim 
Merakla bekliyorum değerli abim.
Sevgili Sediyani, yaptıklarını gördükçe iftihar ediyorum. Bana çok sevdiğim, okumaktan da keyif aldığım Rus Kont Bernodetti’yi hatırlatıyorsun. Böyle gezi notları ile çoğaltan güzellikleri yaşaman ve zaman içinde de bizlere bunları aktarman ne güzel…