Erdem ve Bilgelik Arıyorsan Nehirlerin Akıntısını Takip Et – 14

Parveke / Paylaş / Share

 

 

 

 

 

De wens is de vader van de gedachte.

(Dilek, düşüncenin babasıdır.)

Flaman atasözü

14... 00

     İsviçre Alpleri’nde doğup tam 6 ülkenin (İsviçre, Liechtenstein, Avusturya, Fransa, Almanya, Hollanda) topraklarını sulayan Ren (Flm. Rijn; Alm. Rhein; Frsz. Rhin; İt. Reno; Retr. Rain) Nehri’nin Hollanda’nın Lahey (Den Haag) iline bağlı Katwijk ilçesinde Kuzey Denizi (Flm. Noordzee)’ne dökülüp 1320 km’lik mavi yolculuğunu tamamladığı nokta, hakikaten muhteşemdi. Böylesine güzel ve anlamlı bir doğa olayına tanıklık etmek, elbette ki önemli.

     Dev bir akarsuyun ölümü, vefâtı. Hayata vedâ edişi…

     1320 km’lik uzun yolculuğuna son vermesi…

     Ancak bizler henüz hayattayız ve öyle olduğu için “yolculuğumuz” devam edecek. Bizim – henüz son bulmamış olan – yolculuğumuzda, şimdiki hedefimiz, şu anda bulunduğumuz Katwijk aan Zee’nin 30 km kuzeyinde yer alan Haarlem şehri…

     Kuzey Hollanda (Flm. Noord – Holland; Friz. Noard – Hollân) ilinin merkezi olan Haarlem’e gideceğiz şimdi. Bizler şu anda merkezi Lahey (Flm. Den Haag) şehri olan Güney Hollanda (Flm. Zuid – Holland) ili topraklarında bulunduğumuz için, oraya gitmekle, Hollanda’nın bir ilinden başka bir iline gitmiş olacağız, haliyle…

     “Erdem ve Bilgelik Aramak” niyetiyle gezdiğimiz için, yolculuğumuzu tabiî ki aynı şekilde yapacağız, “Nehirlerin Akıntısını Takip Ederek”.

     Park halindeki aracımıza biniyoruz tekrar. Oldukça sevinçli ve mutluyum (yeni yerler göreceğim için değil, polis park cezası yazmamış olduğu için). Yolculuk başlıyor…

     Hoorneslaan adlı yola girdiğimizde, sağ tarafımız Ren Nehri, nehrin son metreleri, sol tarafımız ise Rijnsoever semti. Semtin ismi, Flamanca’da “Ren Kıyısı” anlamına geliyor.

     Yolun bittiği yerde yönümüzü sola (kuzeye) çevirip N 206 adlı yola giriyoruz. Biraz sonra da Katwijk ilçesi geride kalıyor…

     Katwijk ilçesinden çıktıktan hemen sonra, yolun sol tarafında karşımıza adı küçük kendi küçük, küçücük De Klei köyü çıkıyor. Köyü geçiyoruz. Daha sonra sırasıyla Noordwijk ilçesi, Noordwijkerhout kasabası ile Ruigenhoek ve De Zilk köylerini geride bırakarak, Kuzey Hollanda (Flm. Noord – Holland; Friz. Noard – Hollân) il topraklarına giriyoruz.

     Hollanda’nın merkezi Lahey (Flm. Den Haag) şehri olan Güney Hollanda (Flm. Zuid – Holland) il topraklarından çıkıp merkezi Haarlem şehri olan Kuzey Hollanda (Flm. Noord – Holland; Friz. Noard – Hollân) il topraklarına girdik şimdi.

     Toplam 12 ili bulunan Hollanda’nın, bu gezimizde topraklarına ayak bastığımız 4. ili oluyor, bu. Bu ülkeye henüz “periruz” (iki gün önce) gelmiş olduğumuz halde.

     “Periruz” (iki gün önce), Almanya’dan Hollanda’ya geldim; yolda geze geze.

     “Diruz” (dün), ablam ve yeğenlerimle hasret giderdim, akşam da denize balık yemeğe gittik.

     “İmruz” (bugün), kadim Frizya coğrafyasını gezeceğiz. Hollanda’nın neredeyse bütün kuzey topraklarını karış karış gezeceğiz bugün.

     “Ferda” (yarın), konferansım var Lahey’de. “Şeyh Said ve Kıyamı” ile ilgili konferans vereceğim bu güzel şehirde.

     “Pesferda” (iki gün sonra), yeğenlerimin evinde koltuğa uzanıp bütün gün dinleneceğim, miskin miskin oturacağım. Sonuçta benim de dinlenmeye ihtiyacım var, ben de etten ve kemikten yaratılmışım. Qay pille çalışmıyoruz…

     Kuzey Hollanda (Flm. Noord – Holland; Friz. Noard – Hollân) il topraklarına girince karşımıza çıkan ilk yerleşim birimi, Vogelenzang köyü oluyor. Köyün ismi ne anlama geliyor, söyleyeyim mi? İsmi çok güzel olduğu için, söylemezsem çatlarım: “Kuşların Şarkısı”.

     Daha sonra karşımıza çıkan Bennebroek köyünü geçtikten sonra, yolumuzun sol tarafında Leyduin Açıkhava Parkı (Flm. Buitenplaats Leyduin) adlı ormanlık açıkhava müzesi çıkıyor karşımıza. Sonra da Heemstede ilçesi.

     Onları da geçince, nihayet varıyoruz Haarlem’e…

     Önce N 208 yoluna, sonra da ordan çıkıp N 205 yoluna giriyoruz. Sağ tarafımız Den Hout mahallesi, sol tarafımız ise Haarlemmerhout adlı yeşillik alan.

     İsmi Flamanca’da “Güller Kameryası” anlamına gelen Rozenprieel mahallesine girince, karşımıza güzel mi güzel bir akarsu çıkıyor: Spaarne… Haarlem şehrinin içinden akan, Haarlem şehrinin cansuyu olan Spaarne Nehri bu.

     Nehir suları üzerindeki Açıkhava Dinlenme Köprüsü (Flm. Buitenrustbrug) üzerinden, ırmağın karşı yakasına geçiyoruz. Bu taraf, Slachthuisbuurt semti. “Slachthuis”, hayvanların kesildiği mezbahanın Flamanca ismidir. Yani semtin adı, “Mezbaha Semti”.

     Devam edelim bakalım. Korkmamıza gerek yok. Bizi kesecek değiller ya…

     Şimdi Schalkwijkerstraat adlı cadde üzerinde seyrediyoruz. Sol tarafımız Spaarne Nehri, sağ tarafımız Mezbaha Semti, öylece gidiyoruz. “Bir Yanım Su, Bir Yanım Mezbaha; Aç Bana Kucağını Frizya”

     Sağ taraftan yolumuzu kesen ve üstlerindeki köprülerden geçtiğimiz, sol tarafımızdaki Spaarne Nehri’ne karışan Zomervaart ve Herensingel adlarındaki iki tane kanalı peşpeşe geride bıraktıktan sonra, direksiyonu sağa kırıp Lange Herenvest (= Uzun Erkek Yeleği) isimli caddeye giriyoruz.

     Bu yol üzerinde uzunca bir süre seyrettikten sonra direksiyonu sola kırıp, Papentorenvest isimli caddeye giriyoruz. Burası Haarlem şehir merkezi.

     Bu caddeden çıktıktan sonra Harmenjansweg adlı sokağa, ordan da çıktıktan sonra Sheepmakersdijk adlı sokağa giriyoruz ve işte, sırf onu görmek için bunca yol katettiğimiz su üstündeki De Adriaan Değirmeni, tam karşımızda.

     Aracımızı uygun bir yere park edip çıkıyoruz dışarı.

     Heyecanlıyız. De Adriaan isimli bu değirmen, Kuzey Hollanda (Flm. Noord – Holland; Friz. Noard – Hollân) ilinin merkezi olan 158 bin 305 nüfûslu Haarlem şehrinin sembolü. Ve bu ülkede gördüğümüz / göreceğiniz diğer değirmenlere hiç benzemiyor. Çünkü bu değirmen, nehir suları üzerinde…

     Bir tarlada ya da bahçede değil, bir nehrin kıyısında da değil, bir nehrin üzerinde yer alıyor…

     Arabadan iniyor ve hep birlikte değirmenin yanına yürüyoruz.

     Yakından çoook çok daha güzel, De Adriaan Değirmeni.

     Önce biraz seyrediyoruz bu güzel değirmeni, hayranlık dolu gözlerle. Sonra da yanında hatırâ fotoğrafları çektiriyoruz. Nehir üzerinde, nehir suları üzerinde bir değirmen, o kadar hoş bir güzellik kazandırmış ki şehre, anlatmak mümkün değil.

     Değirmen, Haarlem şehrinin içinden geçen Spaarne Nehri üzerine kurulmuş. Spaarne, yalnızca 10 km 240 m uzunluğunda, oldukça kısa bir akarsu. Toprakları sonradan denize toprak ekilerek oluşturulduğu için ismi Haarlem Gölü (Flm. Haarlemmermeer) olan ilçede bulunan 60 km uzunluğundaki Ringvaart van de Haarlemmermeerpolder adlı bir kanaldan doğuyor. Marken Denizi (Flm. Markermeer) adlı küçük iç denizin bir dış suyu olan IJ adlı göletin içine akıyor. (NOT: İfadelerimden pek birşey anlamıyor oluşunuz ve bu coğrafyayı tarif ettiğimde anlattıklarımı anlamakta güçlük çekmeniz normaldir. Hollanda topraklarının % 40’ı, daha önce de belirttiğimiz gibi, denizin üzerine toprak ekilerek oluşturulmuş ve sonradan meydana getirilmiştir. Ülkenin büyük bölümü yapaydır. Böyle olduğu için, esasında bu ülkede neyin deniz neyin göl, neyin nehir neyin kanal, hatta neyin anakara neyin ada olduğunu dahi anlamak çok zordur. Anakara sandığınız şey bir de bakmışsınız ki aslında bir adadır. Göl sandığınız meğer bir iç denizmiş. Nehir sandığınız şey aslında kanalmış. Gölet sandığınız aslında bir poldermiş. Böyle bir özelliği var bu ülkenin. Çünkü dediğimiz gibi, yapay bir ülkedir. Altı tamamen sudur. Toprakları tâââ Himalaya Dağları’ndan toprak getirilip deniz suyuna ekilerek meydana getirilmiş ve bu şekilde ülke büyütülmüştür. Bu mevzûyu gezinin ilerleyen bölümlerinde daha ayrıntılı olarak anlatacağız inşallah.)

     10, 24 km uzunluğundaki Spaarne Nehri üzerinde bulunan De Adriaan Değirmeni (Flm. Molen De Adriaan), sekiz köşeli ve koyu gri renkte olup, altı da müzedir. Un değirmeni olarak kullanılıyor. Değirmenin pedalleri rüzgârlı havalarda fırıldak gibi döner.

     Dört katlı olan değirmenin uzunluğu, 13 m 25 cm.

     1779 yılında inşâ edilen De Adriaan Değirmeni, ismini, kendisini yapan Hollandalı sanayici ve işadamı Adriaan de Bois (1713 – 94)’ten alıyor.

     Değirmenin şu anda bulunduğu yerde, değirmen inşâ edilmeden önce, yani 18. yy’ın ikinci yarısına kadar “Goevrouwetoren” ismini taşıyan bir kule vardı. O dönemde konuşulan Eski Flamanca’da bu isim, “Güzel Kadınlar Kulesi” anlamına geliyor. (Şimdiki modern Flamanca’da “Goede Vrouwentoren”)

     24 Nisan 1778 tarihinde Amsterdamlı sanayici Adriaan de Bois, kuleyi imara açan Haarlem Belediyesi’nden burada bir değirmen inşâ etme ruhsatı alınca, Gouda ilçesinin Waddinxveen köyünden değirmen süpervizütörü Henricus Ruijsch gözetiminde kuleyi yıkıp 19 Mayıs 1779’da yerine bu değirmeni yapar.

     De Adriaan Değirmeni’nin inşâsı 19 Mayıs 1779 tarihinde tamamlanarak, hizmete açıldı. Yüksek oluşu, bir kule üzerinde yapılmış olmasından ötürüdür. İlk yapıldığında yüksekliği 34 m’ydi.

     İşadamı Adriaan de Bois abimiz bu değirmende yıllarca un öğüttü. Üstü başı ve takım elbisesi tıpkı “Dila Hanım” filmindeki Değirmenci Osman Emmi (Nubar Terziyan) gibi bembeyaz oldu. Ayrıca değirmeni güzel görünmesi için meşe kabuklarıyla kaplattı ki hesud akrabaları kem sözler söyleyip değirmenle alay etmesin.

     Adriaan abi, 23 yıl boyunca burada değirmeninde çalışır. Öyle ki, o yıllarda Haarlem’in tek çimento üreticisi olma imtiyazına sahiptir.

     Ancak insan ömrünün sonuna kadar hep aynı şeyle uğraşacak değil ya. Gün gelir sıkılırsın artık. Adriaan abimiz de 23 yıl bu işle uğraştıktan sonra, sıkılmıştır artık. Bir gün yine değirmende çalışırken, dinlenmek için verdiği arada, Spaarne Nehri sularına karşı sigarasını tüttürüp, kendi kendine “Laa oğlım, benim gibi bir adam ömrünün sonuna kadar böyle değirmende mi çürüyecek?” diye düşünür ve değirmeni satmaya karar verir.

     Adriaan abimiz, değirmeni 1802 yılında tütün üreticisi Cornelis Kraan’a satar. Bu tütün üreticisi, 1865 yılına kadar bu değirmende tütün öğütür.

     Cornelis abimizin zaten Haarlem’in başka bir yerinde (Groute Houtstraat adlı caddenin 12 no’lu binası) bir tütün dükkânı vardı. Hem o dükkânı hem değirmeni, 63 yıl boyunca aynı anda çalıştırdı.

     1865 yılında bu kez Dordrechtli bir çimento şirketine satılır değirmen. Hem de, sadece ve sadece 1650 Gülden (ƒ)’e. (Bu para şimdiki parayla 800 Euro ediyor, yani aşağı yukarı 2000 Türk Lirası. Düşünün yani!)

     Değirmeni 1865 yılında satın alan çimento şirketi sahibi ve buhar motoru üreticisi J. Van Berloo, burayı yel değirmeni olacak şekilde restore eder. Bu restorasyon, değirmenin işlevini tümden değiştirir ve bugünkü şekline doğru evrilmesinin önünü açar. Rüzgârlı buhar değirmeni halini alan De Adriaan Değirmeni, Hollanda ekonomisinin bir parçası olmuştur artık.

     Bu durum böyle tam 60 yıl sürer. Bu uzun zaman zarfında nice savaşlara, trajedilere, açlık ve yıkımlara tanıklık eder, bizim güzel değirmenimiz.

     19. yy’dan 20. yy’a girilirken, dünyanın da çehresi değişmiştir. Sanayileşme ve her alandaki endüstriyel gelişim, ekonominin özünü değişime uğratmış, Kapitalizm denen bir canavar türemiştir. İş bu Kapitalizm denen canavar, bu tür değirmenlerin devrinin geride kaldığını, bunların artık ilkel şeyler olduğunu söyleyip, yerine sanayi tesisleri kurmak için değirmeni yıkmaya çalışır.

     O yıllarda artık iyice yaşlanmış olan van Berloo amcamız (Değirmenci Osman Emmi = Nubar Terziyan) bakıyor ki değirmen elden gidecek, elinden alacaklar ve – daha kötüsü – aldıktan sonra yıkacaklar, buna bir çare bulmaya çalışır. Kapitalizm’in dev şirketlerine, büyük büyük patronlara karşı tek başına bir değirmenci ne yapabilir ki? Hiç şansı yok. Karşısındakiler hem çok güçlü, hem de paradan başka hiçbir dertleri olmayacak kadar merhametsiz.

     Halbuki ne güzel hayâlleri vardı, nûr yüzlü ve peynir suratlı van Berloo amcamızın. Allah ömür verdikçe değirmeninde tütün öğütecek, sonra da Hakk’ın rahmetine kavuşunca işi hayırsız evlatlarına devredecekti.

     Sonunda çareyi bulur, van Beerlo. Elinden alıp yıkmasınlar diye, değirmeni 1925 yılında Hollanda Değirmenler Derneği (Flm. Vereniging De Hollandsche Molen)’ne satar. Böylece değirmen yıkılmaktan kurtulur. 60 yıl önce 1650 Gülden (ƒ)’e satın aldığı değirmeni, 12 bin 100 Gülden (ƒ)’e satar amcamız.

     1930 yılında yaşanan şiddetli bir fırtınadan etkilenerek büyük bir hasara uğrar, De Ariaan Değirmeni. Ancak sonra yeniden tamir edilir ve uğradığı hasarlar giderilir.

     1925’te kapitalistlerin elinden “köylü kurnazlığı” ile kurtulan, 1930’da şiddetli fırtınadan “yıkılmadım ayaktayım” kalabilen bu güzel değirmenimiz, 1932’deki korkunç yangından kurtulamaz, ne yazık ki.

     23 Nisan 1932 tarihinde değirmende büyük bir yangın çıkar. Nehir üzerinde bulunan değirmeni tamamen ateşler sarar. Su üzerinde ateş. O kadar büyük bir yangın ki, alevler şehrin her tarafından görülebilmektedir. Binlerce insan Spaarne Nehri kıyısında durmuş, çaresizlik içinde alevleri seyretmektedir. İtfaiye çağrılır ama ne fayda? İtfaiye geç gelir olay yerine, gelene kadar değirmen tamamen kül olur.

     (NOT: Bu olay, Haarlem tarihinin en acılı günlerinden biri olarak anılmaktadır. 23 Nisan 1932 tarihindeki o büyük yangının üzerinden 84 yıl geçmiştir ancak, o yangının çıkış sebebi hâlâ dahi bilinmemektedir.)

     Değirmen, tamamen yok olmuştur. Yerinde sadece külleri kalmıştır.

     Haarlem halkı günlerce yas tutar. Şehrin sembolü yoktur artık.

     Yangından sonra Haarlem halkı, değirmeni yeniden yapmak için kendi aralarında para toplamaya başlarlar. Fakaaat, para kimde var? Yıl 1932. İki Cihan Harbi arasındaki o devirde, kim parayı düşürmüş ki gariban Haarlem halkı bulsun? Savaşların ve yıkımların yol açtığı fakirlik, hatta açlık, çaresizlik. Devir yokluk devri. Değirmenin resmî sahibi olan Hollanda Değirmenler Derneği (Flm. Vereniging De Hollandsche Molen), para toplamak için bir kampanya başlatır ancak, böyle örgütlü bir biçimde dahi toplanabilen para miktarı, ancak 3 bin Gülden (ƒ). Sigorta parası ise 12 bin 165 Gülden (ƒ).

     Haarlem Belediyesi, aradan altı yıl geçtikten sonra, 1938 yılında derneğe 10 bin Gülden (ƒ) bağış yapmak ister, yok olmuş olan değirmeni yeniden inşâ etmeleri için. Ancak o dönem yokluk ve sefalet yılları olduğu için (bir yıl sonra II. Dünya Savaşı başlıyor), Kuzey Hollanda İl Genel Meclisi (Flm. Noord – Holland Provinciale Vergadering) bu duruma karşı çıkar, “Halk sefalet içindeyken bir değirmen için bu kadar harcama yapılmasının doğru olmadığını” söyleyerek buna itiraz eder. Böylece ilin merkezi olan Haarlem Belediyesi, geri adım atmak zorunda kalır.

     Altı yıl süren II. Dünya Savaşı (1939 – 45) bittikten sonra, yeniden imar ve ayağa kalkma, yaraları sarma zamanıdır. Haarlem halkının gönlündeki değirmen özlemi, bir türlü geçmemiştir. Yanıp kül olan o değirmenin aşk “ateşi”, kalbinden çıkıp gitmemiştir şehir halkının.

     1953 yılında Hollanda Değirmenler Derneği (Flm. Vereniging De Hollandsche Molen) ile Haarlem Belediyesi elele vererek, değirmeni yeniden ve fakat işlevsel olarak bir değirmen değil bir kafe olarak hizmet edecek şekilde, “Café – Chantant” adıyla yeniden yapmaya karar verirler. Ancak bu girişim de olumlu sonuçlanmaz. Başaramazlar.

     1963 yılında değirmenin bulunduğu yeri Haarlem Belediyesi tamamıyla satın alır. Artık orası ve – gelecekte bir gün yeniden inşâ edilse bile – değirmenin sahibi, Haarlem Belediyesi’dir. Belediye tek başına yapmaya çalışır değirmeni, yine başaramaz. Finansal destek alabileceği bir fon bulamaz.

     1985 yılının Eylül ayında Braaksma en Roos adlı mimarlık şirketi, değirmeni Scheepsmakersdijk isimli cadde üzerinde yapmak için belediyeye bir proje sundu. Ancak proje kabul edilmedi.

     1991 yılında önemli bir gelişme yaşanır: De Adriaan Değirmeni Vakfı (Flm. Stichting Molen De Adriaan) kurulur. Ortada değirmen yok ama olmayan değirmenin vakfı var. Vakfın amacı, sözkonusu değirmeni yeniden inşâ edebilmek. Bu amaçla kuruluyor. Ancak amaç bir türlü gerçekleşmiyor. Sebep ise para. Haarlem Belediyesi vakfın başvurularına her seferinde “Valla biz de meteliğe kurşun atıyoruz. Olsa dükkân sizin” cevabını veriyor.

     1995 yılında yeniden ve daha ayrıntılı bir proje hazırlanıp belediyeye sunuldu. Ve beklemeye başladılar.

     Doğrusunu söylemek gerekirse, şehrin sembolü olan ve fakat 1932 yılındaki büyük yangında tamamen kül olan değirmeni yeniden inşâ edebilmek için Haarlem halkının 70 yıl gibi uzun bir süre verdiği mücadele, tüm içtenliğimle söylüyorum, filmi çekilmesi gereken bir olaydır. O kadar ilginç bir mücadele ki, mutlaka senaryosu yazılmalı ve filmi çekilmeli. Halkın bu arzusundan bir türlü vazgeçmemesi, mücadeleyi ısrarla sürdürmesi, her seferinde de çeşitli engeller çıkması, belediyenin “parasızlık” nedeniyle sürekli olumsuz yaklaşması, dram ile komedinin birarada işlendiği harika bir sinema filmi olur.

     1996 yılında çok ilginç bir gelişme yaşanır. Dedik ya, hakikaten film gibi bir olay. De Adriaan Değirmeni Vakfı (Flm. Stichting Molen De Adriaan)’nın başkanlığını yapan zât, Haarlem Belediyesi’ndeki Şehir Arşivi’nde araştırma yaparken, çok ilginç belgelere ulaşır. Tâ 18. yy’a ait, yani De Adriaan Değirmeni’nin ilk kez inşâ edildiği 1779 tarihine ait bu resmî belgelerde, De Adriaan Değirmeni’nin herhangi bir nedenden ötürü yıkılması / yok olması halinde, Haarlem Belediyesi’nin değirmeni yeniden yapmaya mecbur olduğunu deklare eden ve belediyenin mecburen değirmeni yapmasını şart koşan, o döneme ait birtakım sözleşmeler ve evraklardır bunlar.

     Halk değirmeni yapmak için 70 yıldır belediyeyi ikna etmeye çalışıyor ve belediye de her seferinde naz tız ediyor ama, meğerse belediye bunu yapmaya mecburmuş!!!… Bu şartı ve mecburiyeti belediye zamanında kabul etmiş ve değirmeni ilk inşâ edip ismini veren Amsterdamlı işadamı Adriaan de Bois, meğersem o zaman belediyeyle böyle bir sözleşme imzalamış!!!.. Fakat kimsenin haberi yok tabi 220 yıl öncesine ait böyle bir sözleşmeden. Sözleşme belgeleri belediyenin arşivinde öylece duruyor, kimse de girip bakmamış ki, millet nerden bilsin?

     Belediyenin değirmeni tekrardan yapma gibi bir zorunluluğunun olduğu ortaya çıkınca, De Adriaan Değirmeni Vakfı “Fırsat bu fırsat” diyerek değirmenin inşâsı için 1 milyon Gülden (ƒ) para ödemesi için belediyeye baskı yapar. Şimdi işler değişmiş, 70 yıllık “yalvarma” devri sona ermiştir, artık “belediyeye yalvarma” terkedilmiş, yerini “belediyeyi tehdit etme” almıştır.

     Yapılan hesaplamalar, De Ariaan Değirmeni’nin yeniden yapılmasının toplam 2, 5 milyon Gülden (ƒ)’e mal olacağını ortaya koymuştur. Vakıf, bunun 1 milyonunu (% 40) belediyeden istemekte, hem de tehditvarî bir dille talep etmektedir. Geri kalan 1, 5 milyonluk (% 60) meblağın da önemli bir kısmını, Avrupa Birliği (AB) ve yan kuruluşları karşılamak için söz vermiştir. Ayrıca 70 yıldır bunun özlemiyle yanıp tutuşan fedâkâr Haarlem halkı da kendi aralarında para toplamış, Haarlem’deki çeşitli işyerleri ve ticarî kuruluşlar da buna önemli katkı sağlamıştır. Haarlem halkının kendi çabasıyla topladığı paranın miktarı ise 900 bin Gülden (ƒ) kadardır.

     Nihayet değirmen inşâsı için ihtiyaç duyulan 2, 5 milyon Gülden (ƒ) tedarik edilmiştir. Lazım olan para, tamamdır. Artık nihayet değirmenin inşâsına başlanabilir…

     Nihayet, o gün geliyor…

     21 Nisan 1999 tarihinde nehir kıyısına, 1932 yılında yanan o güzelim değirmenin olduğu noktaya ilk toprak dökülür. De Adriaan Değrimeni’nin temeli atılır.

     Değirmeni yapma görevi, Haarlem Belediyesi Mimarî, Anıtlar ve Arkeoloji Ofisi Restorasyon Bölümü (Flm. Gemeente Haarlem De Afdelingbehoud van het Bureau van de Architectuur, Behoud en Archeologie) adlı kuruma verilir. Değirmenin temelindeki taşları ise Kennemerland Gençlik Çalışmaları Vakfı (Flm. Stichting Jeugdwerk Kennemerland) tedarik edecektir. Değirmenin kendisi ise Oterleek köyünde bulunan Millbouwbedrijf C. Poland adlı firma tarafından üretilip getirtilecektir.

     Değirmenin inşâ çalışmaları, tam üç yıl sürer ve başarıyla tamamlanır…

     Nihayet, 23 Nisan 2002 tarihinde görkemli bir açılışla, havaî fişekler atılarak ve halk dansları oynanarak De Adriaan Değirmeni’nin açılışı yapılır.

     Peki, neden mi 23 Nisan 2002 tarihinde yapılıyor açılışı?

     (i)Çün ki, değirmen 23 Nisan 1932 tarihindeki yangında yok olmuştu da ondan. O acılı günün tam 70. sene-i devriyesine tevafuk ettirerek yeniden açılışını yapıyorlar, değirmenin.

     2003 yılında değirmenin altında bir müze açılır. Değirmenle ilgili tüm bilgileri ve ayrıca bu yazıda size anlattığımız “alevli tarihinin” fotoğraflarını, bu müzede görebilirsiniz.

     2004 yılından itibaren ise değirmenin üst katı, belediyenin “nikâh dairesi” olarak kullanılmaktadır. Evlenecek olan çiftlerin nikâhları, değirmenin üst katında kıyılmaktadır. Ancak ablam bana henüz Hollanda’da “helâl süt emmiş” bir kız bulmadığı için, ben değirmenin üst katına çıkmadım.

     Değirmenin şimdiki sahibi De Adriaan Değirmeni Vakfı (Flm. Stichting Molen De Adriaan) olup, günümüzde genelde turistik amaçlı kullanılmaktadır. Bir de benim gibi seyyâhlar gelip ziyaret ederek gezi yazıları kaleme almaktadırlar.

     Evet… Nehir suları üzerinde bir değirmen… Ve bu değirmenin filmlere konu olacak olan trajikomik (hem trajedik hem komik) tarihçesi…

     Değirmen, Kuzey Hollanda (Flm. Noord – Holland; Friz. Noard – Hollân) ilinin merkezi olan Haarlem şehrinin sembolüdür.

     Haarlem, bu güzel “nehir üzerinde değirmen” şehri, başkent Amsterdam’a sadece 20 km, Kuzey Denizi (Noordzee) kıyılarına sadece 8 km, Güney Denizi (Zuiderzee) kıyılarına sadece 34 km, Belçika sınırına 130 km, Almanya sınırına ise 138 km mesafede bulunuyor.

sediyani@gmail.com

     SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ 

     CİLT 9

FOTOĞRAFLAR:

14... 01

De Adriaan isimli bu değirmen, Kuzey Hollanda (Flm. Noord – Holland; Friz. Noard – Hollân) ilinin merkezi olan 158 bin 305 nüfûslu Haarlem şehrinin sembolü. Ve bu ülkede gördüğümüz / göreceğiniz diğer değirmenlere hiç benzemiyor. Çünkü bu değirmen, nehir suları üzerinde…

14... 02

Değirmen, Haarlem şehrinin içinden geçen Spaarne Nehri üzerine kurulmuş.

14... 03

Spaarne, yalnızca 10 km 240 m uzunluğunda, oldukça kısa bir akarsu.

14... 04

Toprakları sonradan denize toprak ekilerek oluşturulduğu için ismi Haarlem Gölü (Flm. Haarlemmermeer) olan ilçede bulunan 60 km uzunluğundaki Ringvaart van de Haarlemmermeerpolder adlı bir kanaldan doğuyor. Marken Denizi (Flm. Markermeer) adlı küçük iç denizin bir dış suyu olan IJ adlı göletin içine akıyor.

14... 05

Hollanda topraklarının % 40’ı, daha önce de belirttiğimiz gibi, denizin üzerine toprak ekilerek oluşturulmuş ve sonradan meydana getirilmiştir. Ülkenin büyük bölümü yapaydır.

14... 06

Böyle olduğu için, esasında bu ülkede neyin deniz neyin göl, neyin nehir neyin kanal, hatta neyin anakara neyin ada olduğunu dahi anlamak çok zordur.

14... 07

Anakara sandığınız şey bir de bakmışsınız ki aslında bir adadır. Göl sandığınız meğer bir iç denizmiş. Nehir sandığınız şey aslında kanalmış. Gölet sandığınız aslında bir poldermiş. Böyle bir özelliği var bu ülkenin.

14... 08

158 bin 305 nüfûslu Haarlem, bu küçük ve şirin kent, Kuzey Hollanda (Flm. Noord – Holland; Friz. Noard – Hollân) ilinin merkezidir. “İl – ilçe tartışması” yüzünden birbirinize giren siz Türkiye’deki sevgili kardeşlerim inanmakta güçlük çekeceksiniz ama, ülkenin başkenti olan Amsterdam, bu şirin Haarlem’in bir ilçesidir. Haarlem il merkezi, başkent Amsterdam ise onun ilçesidir.

14... 09

10, 24 km uzunluğundaki Spaarne Nehri üzerinde bulunan De Adriaan Değirmeni (Flm. Molen De Adriaan), sekiz köşeli ve koyu gri renkte olup, altı da müzedir. Un değirmeni olarak kullanılıyor. Değirmenin pedalleri rüzgârlı havalarda fırıldak gibi döner.

Dört katlı olan değirmenin uzunluğu, 13 m 25 cm.

1779 yılında inşâ edilen De Adriaan Değirmeni, ismini, kendisini yapan Hollandalı sanayici ve işadamı Adriaan de Bois (1713 – 94)’ten alıyor.

Değirmenin şu anda bulunduğu yerde, değirmen inşâ edilmeden önce, yani 18. yy’ın ikinci yarısına kadar “Goevrouwetoren” ismini taşıyan bir kule vardı. O dönemde konuşulan Eski Flamanca’da bu isim, “Güzel Kadınlar Kulesi” anlamına geliyor. (Şimdiki modern Flamanca’da “Goede Vrouwentoren”)

24 Nisan 1778 tarihinde Amsterdamlı sanayici Adriaan de Bois, kuleyi imara açan Haarlem Belediyesi’nden burada bir değirmen inşâ etme ruhsatı alınca, Gouda ilçesinin Waddinxveen köyünden değirmen süpervizütörü Henricus Ruijsch gözetiminde kuleyi yıkıp 19 Mayıs 1779’da yerine bu değirmeni yapar.

14... 10

İşadamı Adriaan de Bois abimiz bu değirmende yıllarca un öğüttü. Üstü başı ve takım elbisesi tıpkı “Dila Hanım” filmindeki Değirmenci Osman Emmi (Nubar Terziyan) gibi bembeyaz oldu. Ayrıca değirmeni güzel görünmesi için meşe kabuklarıyla kaplattı ki hesud akrabaları kem sözler söyleyip değirmenle alay etmesin.

Adriaan abi, 23 yıl boyunca burada değirmeninde çalışır. Öyle ki, o yıllarda Haarlem’in tek çimento üreticisi olma imtiyazına sahiptir.

14... 11

Ancak insan ömrünün sonuna kadar hep aynı şeyle uğraşacak değil ya. Gün gelir sıkılırsın artık. Adriaan abimiz de 23 yıl bu işle uğraştıktan sonra, sıkılmıştır artık. Bir gün yine değirmende çalışırken, dinlenmek için verdiği arada, Spaarne Nehri sularına karşı sigarasını tüttürüp, kendi kendine “Laa oğlım, benim gibi bir adam ömrünün sonuna kadar böyle değirmende mi çürüyecek?” diye düşünür ve değirmeni satmaya karar verir.

Adriaan abimiz, değirmeni 1802 yılında tütün üreticisi Cornelis Kraan’a satar. Bu tütün üreticisi, 1865 yılına kadar bu değirmende tütün öğütür.

14... 12

19. yy’dan 20. yy’a girilirken, dünyanın da çehresi değişmiştir. Sanayileşme ve her alandaki endüstriyel gelişim, ekonominin özünü değişime uğratmış, Kapitalizm denen bir canavar türemiştir. İş bu Kapitalizm denen canavar, bu tür değirmenlerin devrinin geride kaldığını, bunların artık ilkel şeyler olduğunu söyleyip, yerine sanayi tesisleri kurmak için değirmeni yıkmaya çalışır.

O yıllarda artık iyice yaşlanmış olan van Berloo amcamız (Değirmenci Osman Emmi = Nubar Terziyan) bakıyor ki değirmen elden gidecek, elinden alacaklar ve – daha kötüsü – aldıktan sonra yıkacaklar, buna bir çare bulmaya çalışır. Kapitalizm’in dev şirketlerine, büyük büyük patronlara karşı tek başına bir değirmenci ne yapabilir ki? Hiç şansı yok. Karşısındakiler hem çok güçlü, hem de paradan başka hiçbir dertleri olmayacak kadar merhametsiz.

Halbuki ne güzel hayâlleri vardı, nûr yüzlü ve peynir suratlı van Berloo amcamızın. Allah ömür verdikçe değirmeninde tütün öğütecek, sonra da Hakk’ın rahmetine kavuşunca işi hayırsız evlatlarına devredecekti.

Sonunda çareyi bulur, van Beerlo. Elinden alıp yıkmasınlar diye, değirmeni 1925 yılında Hollanda Değirmenler Derneği (Flm. Vereniging De Hollandsche Molen)’ne satar. Böylece değirmen yıkılmaktan kurtulur. 60 yıl önce 1650 Gülden (ƒ)’e satın aldığı değirmeni, 12 bin 100 Gülden (ƒ)’e satar amcamız.

14... 13

1925’te kapitalistlerin elinden “köylü kurnazlığı” ile kurtulan, 1930’da şiddetli fırtınadan “yıkılmadım ayaktayım” kalabilen bu güzel değirmenimiz, 1932’deki korkunç yangından kurtulamaz, ne yazık ki.

23 Nisan 1932 tarihinde değirmende büyük bir yangın çıkar. Nehir üzerinde bulunan değirmeni tamamen ateşler sarar. Su üzerinde ateş. O kadar büyük bir yangın ki, alevler şehrin her tarafından görülebilmektedir. Binlerce insan Spaarne Nehri kıyısında durmuş, çaresizlik içinde alevleri seyretmektedir. İtfaiye çağrılır ama ne fayda? İtfaiye geç gelir olay yerine, gelene kadar değirmen tamamen kül olur.

(NOT: Bu olay, Haarlem tarihinin en acılı günlerinden biri olarak anılmaktadır. 23 Nisan 1932 tarihindeki o büyük yangının üzerinden 84 yıl geçmiştir ancak, o yangının çıkış sebebi hâlâ dahi bilinmemektedir.)

Değirmen, tamamen yok olmuştur. Yerinde sadece külleri kalmıştır.

Haarlem halkı günlerce yas tutar. Şehrin sembolü yoktur artık.

14... 14

Yangından sonra Haarlem halkı, değirmeni yeniden yapmak için kendi aralarında para toplamaya başlarlar. Fakaaat, para kimde var? Yıl 1932. İki Cihan Harbi arasındaki o devirde, kim parayı düşürmüş ki gariban Haarlem halkı bulsun? Savaşların ve yıkımların yol açtığı fakirlik, hatta açlık, çaresizlik. Devir yokluk devri. Değirmenin resmî sahibi olan Hollanda Değirmenler Derneği (Flm. Vereniging De Hollandsche Molen), para toplamak için bir kampanya başlatır ancak, böyle örgütlü bir biçimde dahi toplanabilen para miktarı, ancak 3 bin Gülden (ƒ). Sigorta parası ise 12 bin 165 Gülden (ƒ).

14... 15

Nihayet, 23 Nisan 2002 tarihinde görkemli bir açılışla, havaî fişekler atılarak ve halk dansları oynanarak De Adriaan Değirmeni’nin açılışı yapılır.

Peki, neden mi 23 Nisan 2002 tarihinde yapılıyor açılışı?

(i)Çün ki, değirmen 23 Nisan 1932 tarihindeki yangında yok olmuştu da ondan. O acılı günün tam 70. sene-i devriyesine tevafuk ettirerek yeniden açılışını yapıyorlar, değirmenin.

14... 16

Haarlem Hatırâsı, 28 Mayıs 2016

 


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir