Hayvanlara karşı duyarlılığıyla bilinen yazar İbrahim Sediyani, Alanya’daki kedi katliâmına tepki amacıyla kaleme aldığı yeni yazısında soruyor: “Kedileri zehirlemek, insandaki zehri temizler mi?
Kedileri Zehirlemek, İnsandaki Zehri Temizler mi?
İbrahim Sediyani
“Kedi sevgisi imândandır.”
Evliyâ Çelebi
Yaşadığımız gezegende insandan daha tehlikeli ve zararlı bir mahluk yoktur.
Diğer gezegenler ve farklı evrenler hakkında hiçbir bilgim yok ancak, başka da hiçbir yerde insan denen mahluktan daha bozguncu, daha yıkıcı bir türün yaşıyor olabileceğine ihtimal vermiyorum.
Öylesine menfi bir yaratıktır ki insan denen bu mahluk, etrafındaki her şeye zarar veriyor, gördüğü her şeyi ifsad ediyor, elini vurduğu her şeyi yıkıyor, bozuyor, öldürüyor ve yok ediyor. Kendisinden başka her şeyi yok ederek kabul ettiriyor, kendi varlığını. Elini vurduğu ve gücünün yettiği her şeyi ifsad ederek, yıkarak inşâ ediyor kendi uğursuz medeniyetini.
Onun kendi gezegenine verdiği sayısız zararların hiçbirini hayvanlar ve bitkiler vermezler. Diğer gezegenlerde ve farklı evrenlerde başka yaratıklar yaşıyor mu bilmem, bilmiyor olsak da yaşadıklarına inanırım, ama hiçbirinin kendi yaşadıkları gezegene zarar vermek için çabaladıklarına inanamam. Bir tek insan denen mahluk yapıyor bunu.
Kainâtın en aşağılık, en ırkçı, en barbar yaratığıdır, insan.
Dünyadaki bütün kötülüklerin, bütün felâketlerin müsebbibidir. Gezegende işgal etmedik yer bırakmayan ve bu yüzden gözünü diğer gezegenlere diken, sömürdüğü, kolonileştirdiği topraklarda etnik savaşlar çıkartan, kabile çatışmaları çıkartan, aşiret kavgaları çıkartan, mezhep savaşları körükleyen bu yaratık, dünyayı yangın yerine çevirdi; hem kendi türünden milyonlarca insanı öldürdü, hem de hayvanları, bitkileri, ırmakları ve doğayı.
Geliştirdiği nükleer silahlarla, sanayisiyle gezegeni tahrib ediyor, tabiâtı tahrib ediyor, hayvanları ve bitkileri yok ediyor, ağaçları, çiçekleri öldürüyor, gölleri kurutuyor, doğanın dengesini bozuyor.
Bu yaratık insanları öldürüyor, hayvanları öldürüyor, bitkileri öldürüyor, ağaçları ve çiçekleri öldürüyor. Toprakları için insanları, derileri için hayvanları, sanayileşmek ve zenginleşmek için nebatâtı öldürüyor.
Öylesine aşağılık, ırkçı ve barbar bir yaratıktır ki, kendi dışındaki türlere sadece nefretle ve düşmanlıkla bakıyor. Sadece kendisini seviyor, yalnızca kendisine saygı duyuyor.
Yaşadığı gezegene ve doğaya hizmet etmesi, diğer canlı türlerine faydalı olmaya çalışması gerekirken, gezegendeki her şeyin kendisi için yaratıldığını savunuyor. Hatta o kadar bencil ve kibirlidir ki, hiç görmediği ve gitmediği, kıyamete kadar da gidemeyeceği ve göremeyeceği diğer trilyonlarca gezegenlerin ve diğer milyarlarca galaksilerin dahi sırf kendisine hizmet etmek için yaratıldığına inanıyor. Yaratıcı’nın bütün bunları sırf ona hizmet etsin diye yarattığına inanıyor.
Dünyanın en aşağılık, en ırkçı, en barbar yaratığı olduğu halde, kendisinin “eşref-i mahlukât” (yaratılmışların en şereflisi) olduğunu iddiâ ediyor.
Öylesine ırkçıdır ki, diğer canlı türlerini ve isimlerini “aşağılamak amacıyla” kullanmaktan dahi imtina etmiyor, hayvanları ve hayvan isimlerini “hakaret amacıyla” kullanacak kadar ırkçılıkta ve kibirde ileri gidiyor. “Hayvan”, “köpek”, “domuz”, “maymun”, “eşek”, “sığır” gibi kelimeleri karşısındaki kişilere “küfür etmek için” kullanıyor, bu isimleri “hakaret” olarak kabul ediyor! Bunu yaparken, öte yandan da, “insanlık”, “insan olmak”, “insanî davranış” gibi nitelemeleri ise bir “meziyet”, bir “erdem” olarak kullanıyor. Halbuki bilmiyor ki, “insanlık”, “insan olmak”, “insanî davranış” gibi nitelemelerin, yaratılmış canlı türlerinin düşebileceği en aşağılık hâl olduğunu.
Irkçılık, fıtratında var onun.
Onun ne kadar ırkçı bir yaratık olduğunu, mensubu olduğu en küçük birimden en büyük birime kadar (aile, memleket, ülke, etnik köken, ırk, millet, mezhep, dîn, canlı türü) davranışlarını incelerseniz, rahatlıkla anlayabilirsiniz.
Öylesine ırkçı ve bencil, kibirli bir yaratıktır ki, insan denen mahluk;
Kendisi hangi ailede doğmuşsa, o aile toplumun en namuslu ailesidir.
Kendisi hangi vilayette dünyaya gelmişse, o il ülkenin diğer illerinden daha üstün, daha karizmatiktir. Bütün hemşehrileri gurur duymalı, bu ilin insanları oldukları için.
Kendisi hangi etnik kökene, kavme veya millete mensupsa, o kavim Yaratıcı tarafından “üstün ırk” olarak yaratılmıştır. Diğer milletler sadece birer mikropturlar, lâ’netlidirler. Onun mensubu olduğu ırka veya millete mensup olmak bir şereftir, “Ne mutlu o kanı taşıyanlara”.
Kendisi hangi devletin vatandaşıysa, o devlet dünyadaki tek kutsal devlettir. Diğer devletler sadece düşmandırlar.
Kendisi hangi mezhebe mensupsa, o mezhep dînin tek hak mezhebidir. Diğer mezhepler dînin sapık yorumlarıdırlar sadece. Hepsi bid’âttır, sapkınlıktır. Yalnızca kendi mezhebi hak olandır.
Kendisi hangi dîne mensupsa, o dîn yeryüzündeki tek hak dîndir. Diğer dînler sadece sapıklıktır, hepsi şirktir, putperestliktir. Yalnızca kendi dîni Yaratıcı tarafından gönderilmiş hak dîndir. Böyle olduğu için, öldükten sonra yalnızca kendi dîninin mensupları Cennet’e gideceklerdir, diğer dînlerde olanların hepsi Cehennem’e gidecektir, ebediyen ateşte yanacaklardır.
Kendisi hangi ideolojinin peşinden gidiyorsa, o ideoloji yeryüzündeki insanlar için tek kurtuluş yoludur. Diğer bütün ideolojileri, diğer ne kadar fikir, düşünce, teori, felsefe varsa hepsini çöpe atmak gerekir. Çünkü kendisi neyi, hangi fikri savunuyorsa, doğru olan bir tek odur.
Kendisi hangi siyasî partiyi destekliyor ve oy veriyorsa, vatana hizmet eden tek parti odur. Diğer siyasî partiler vatana bilakis zarar veriyorlar, hatta vatan hainidirler.
Hatta hatta, kendisi hangi spor takımını tutuyorsa, gönüllerin şampiyonu o takımdır. Kendi tuttuğu takım dururken diğer takımları tutan insanların aklından şüphe etmek gerekir. Beyinsizdirler büyük ihtimalle.
İşte böyle bir mahluktur, insanoğlu/kızı. Böylesine ırkçı, bencil ve kibirli bir yaratıktır.
“Doğru”, hep onun olduğu taraftadır. “Yanlış” ise hep karşı taraftadır.
Kendisi hangi canlı türüne mensupsa, o tür “eşref-i mahlukât” (yaratılmışların en şereflisi) olarak yaratılmıştır. Diğer canlı türleri, sırf kendisine hizmet için, sırf kendi ihtiyaçları karşılansın diye yaratılmışlardır.
O, dünyanın merkezidir, hatta evrenin merkezidir, tüm kainâtın merkezidir.
O olmasaydı, hiçbir şey de olmayacaktı. Hatta kendisini yaratmış olan Tanrı bile – hâşâ – gereksiz olacaktı, o olmamış olsaydı.
Böyle düşündüğü için, böylesine ırkçı, bencil ve kibirli olduğu için, kendi türü dışındaki hiçbir canlı türüne saygısı yok, kendisinden başkasına sevgisi yok. Hayvanlara sevgisi ve saygısı yok, bitkilere sevgisi ve saygısı yok.
Olmadığı için ve esasında her şeyin de sırf ona hizmet etsin diye yaratıldığına inandığı için, gezegendeki her canlı türünü istediği gibi kullanabileceğini, canının istediği zaman öldürebileceğini düşünüyor.
İnsan denen bu ırkçı yaratık, dünya üzerinde 200 küsûr devlet kurmuş ve istisnasız hepsinin de kanunlarında (bazılarında direk bazılarında dolaylı), insanların herhangi bir ırkını, etnik kökenini, dînini veya mezhebini aşağılar, bunu hakaret amaçlı kullanırsanız, bu yaptığınız “nefret suçu” kapsamına girer. Hapis veya para cezası alırsınız. Ama bu 200 küsûr devletin bir tanesinde dahi, hayvan isimlerini hakaret veya aşağılama amaçlı kullanırsanız, bu yaptığınız “nefret suçu” kapsamına girmez. “Hayvan”, “köpek”, “domuz”, “maymun”, “eşek”, “sığır” gibi kelimeleri hakaret veya küfür amaçlı kullanmak, dünyadaki bütün insan topluluklarında gayet normal bir davranıştır.
Çünkü bu insan denen ırkçı, bencil ve kibirli yaratığın sadece kendisine saygısı vardır. Kendisi dışındaki canlı türlerine yapılan aşağılama ve kötülemeleri “nefret suçu” olarak görmez.
İnsan denen bu ırkçı yaratık, dünya üzerinde 200 küsûr devlet kurmuş ve istisnasız hepsinin de kanunlarında, bir insanı öldürürseniz “katil” olarak kabul edilir ve onyıllar boyunca cezaevinde yatarsınız. Bir insanı öldürürseniz, bu “cinayet”tir ve hayatınızın geri kalanı demir parmaklıklar arkasında geçer. Ama bu 200 küsûr devletin bir tanesinde dahi, bir hayvanı veya bitkiyi sebepsiz yere (haksız biçimde) öldürürseniz “katil” olarak kabul edilmez ve cezaevine atılmazsınız. Haksız biçimde bir hayvanı öldürseniz veya sebepsiz yere bir ağacı kesseniz, hiçbir devletin kanunları bunu “cinayet” olarak görmez. Cezası bile yoktur.
Çünkü bu insan denen ırkçı, bencil ve kibirli yaratık, sadece kendi canını kıymetli görmekte, yalnızca kendi türüne yönelik bir katli “cinayet” olarak görmektedir.
Dünyanın hiçbir ülkesinde, size veya topluma karşı hiçbir suç işlememiş, insanlığa veya çevreye hiçbir zararı dokunmamış herhangi bir kişiyi, eşi ve çocuklarıyla beraber alıp da sırf keyif için ailece hapse atamazsınız, sırf eğlence olsun diye ya da para kazanmak için bir aileyi alıp da komple kafese tıkamazsınız. Örneğin; “Bizim çocuklarımız Japonlar’ı çok merak ediyorlar ama oraya gitmek çok pahalı, herkes gidemez, o halde Japonya’dan birkaç Japon getirip çocuklarımıza gösterelim” diye düşünerek, elinizi kolunuzu sallayarak o ülkeye gidip birkaç tane Japon aileyi zincirlere bağlayarak yine elinizi kolunuzu sallayıp ülkenize getirebilir ve onları kafese tıkıp insanlar gelip görsün diye sergileyebilir misiniz? Diğer herhangi bir insan türüne yapabilir misiniz? Hayır. Ama hayvanlara karşı bunu rahatlıkla yapabilirsiniz. Size veya topluma karşı hiçbir suç işlememiş, insanlığa veya çevreye hiçbir zararı dokunmamış herhangi bir hayvanı, eşi ve çocuklarıyla beraber yaşadığı doğal ortamdan alıp da sırf keyif için ailece hapse atabilirsiniz, sırf eğlence olsun diye ya da para kazanmak için bir aileyi alıp da komple kafese tıkabilirsiniz. İnsan denen ırkçı yaratık dünya üzerinde 200 küsûr devlet kurmuş ama bir tanesinin kanunlarında bile bu yaptığınız “suç” değildir. Dünyanın her ülkesinde “Hayvanat bahçeleri” vardır. İnsan o kadar ırkçı ve bencil bir yaratıktır ki, hayvanat bahçelerini bile gayet normal bir şeymiş gibi görür, eğlensinler diye para verip çocuklarını oraya götürür.
Çünkü bu insan denen ırkçı, bencil ve kibirli yaratığın sadece kendi yaşam hakkına ve kendi özgürlüğüne saygısı vardır. Kendisi dışındaki hiçbir canlı türünün yaşam hakkına, özgürlüğüne saygısı yoktur.
İnsan denen bu canlı türünün, kendisinin dışındaki hiçbir canlı türüne en ufak bir sevgisi, saygısı yok.
Irkçılık, fıtratında vardır insanın.
İnsan denen bu mahluk öylesine ırkçı, bencil ve kibirli bir yaratıktır ki;
Kendisi hangi canlı türüne mensupsa, sadece o canlı türünün yaşam hakkına, özgürlüğüne saygısı vardır. Hayvanların, çiçeklerin, ağaçların, göllerin, nehirlerin özgürlüğüne, yaşam hakkına asla ve asla aynı saygıyı göstermez.
Kendisi hangi dîne inanıyorsa, sadece o dînin kutsallarına saygı gösterir. Diğer dînlere asla ve asla saygı gösterdiğine şahid olamazsınız. Şahid olsanız bile, bilin ki yalandan, politik amaçlı saygılı davranıyor.
Kendisi hangi mezhebe mensupsa, sadece o mezheptekileri kardeş kabul eder. Diğer mezheplere asla ve asla saygı gösterdiğini göremezsiniz, çünkü hepsini “sapık” olarak görüyor.
Kendisi hangi ideolojinin peşinden gidiyorsa, sadece ona yakın insanların yaşam hakkına saygı duyar, onlardan birileri katledildiğinde ağıt yakıp yas tutar. Savunduğu ideolojiye uzak olan mazlumların çığlığına kulak verdiğine, onların acıları karşısında yas tuttuğuna asla ve asla tanık olmazsınız. Tanık olsanız bile, bilin ki yalandan yapıyor, mutlaka siyasî – ideolojik bir çıkarı var ki böyle davranıyor.
Kendisi hangi etnik kökene, kavme veya millete mensupsa, sadece o millete karşı sevgi ve muhabbet besler. Hiçbir insan türünün, kendi milletini sevip yücelttiği kadar diğer bir milleti sevip yücelttiğine şahid olamazsınız. Tarih henüz kaydetmemiştir böyle birşey.
Hep kendisinin mensup olduğu birim (aile, memleket, ülke, etnik köken, ırk, millet, mezhep, dîn, canlı türü) kıymetlidir. Tek kendisinin mensup olduğu birim kıymetlidir. Hep ve tek.
“Irkçılık, insanın fıtratında var” dediğimde bana kızmayın. Şu iki temel özelliği var çünkü, insan denen ırkçı, bencil ve kibirli yaratığın:
1 – Hep kendisinin mensup olduğu birim kıymetlidir.
2 – Tek kendisinin mensup olduğu birim kıymetlidir.
Aile, memleket, ülke, etnik köken, ırk, millet, mezhep, dîn, canlı türü, farketmez; kendisi hangisine mensupsa, hep ve tek o kıymetlidir. Hep o ve tek o.
İnsan, budur.
Alexis Carrel kusura bakmasın; hiç de öyle “meçhul” bir yaratık değildir. Nasıl bir mahluk olduğu, işlediği korkunç kötülüklerden bellidir.
* * *
İnsanoğlu/kızı denen bu yaratığın son mârifetini (!) Alanya’da gördük.
Dünyanın en aşağılık, en ırkçı, en barbar yaratığı olduğu halde kendini “en şerefli mahluk” sanan insanın son vahşeti, geçtiğimiz günlerde yaşandı: Antalya’nın Alanya ilçesinde 50 kedi zehirlenerek katledildi, 1 köpek de hayvanseverlerin yardımıyla kurtarıldı.
İlçenin farklı farklı noktalarında toplu kedi ölümleri yaşanıyor, değişik caddelerde yerde yatan ölü kedilerle karşılaşılıyor.
Yapılan incelemede, bunun zehirlenme vak’ası olduğu tespit ediliyor. Düşünün!
Tek kişinin yaptığı iş değil, insan denen aşağılık mahluklar tarafından kolektif yapılan bir katliâm.
Öyle de barbarca yapıyorlar ki bu katliâmı: Tavuk parçalarına zehir serpiyorlar ve bu zehirli tavuk parçalarını ilçenin değişik noktalarına atıyorlar. Sırf kedileri zehirleyip öldürmek için.
Bir canlı türü, başka bir canlı türünü öldürmek için, etini yediği başka bir canlı türünün kemiklerine zehir serpiyor.
İlçenin farklı farklı noktalarına, her 500 m’de bir zehirli tavuk parçaları bırakmışlar. Nasıl bir vicdansızlık, nasıl bir gaddarlıktır bu?
Alanya Hayvanlar Eşittir Yaşam Derneği Başkanı Mehmet Ergun, gazetecilere yaptığı açıklamada, olayı yetkililere iletmelerine rağmen 4 saat içerisinde gelen olmadığını söyleyerek, “Bunun üzerine bir de Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü’nü aradım ama ‘Biz ilgilenmiyoruz’ dediler. Sonrasında belediye işçileri gelerek kedileri poşete koyup götürdü. Ama kedilerin ölümünü araştıracak veteriner hekimin gelmesi lazımdı. Bu durumu tüm hayvanseverler olarak protesto edeceğiz” diyordu.
Düşünün; olayı yetkililere iletmelerine rağmen 4 saat içerisinde gelen olmuyor!..
Alanya ki, ilçenin en batı noktasından en doğu noktasına yürüyerek 1, 5 saatte ulaşırsınız. Ve bir ucundan öbür ucuna yürüyerek, hem de yavaş yürüyerek 1, 5 saatte ulaşılabilinir olan Alanya gibi bir ilçede, yetkililer olay yerine araçla 4 saatte gelemiyorlar. Neden? Katliâma uğrayan hayvanlardır çünkü, ne kıymeti var? Kendi türü değil ki alelacele ve yol boyunca sirenler çalarak hızlı hızlı olay yerine gitsin! Hayvan; başka bir canlı türü.
Daha sonra ne mi oluyor?
Hayvanseverler belediyeyi arıyorlar, ama nafile. Belediyeden gelen ekip yok!..
Yetkililer saatler sonra zahmet edip oraya gidiyorlar, ama nasıl? Yanlarında veteriner hekim olmadan gidiyorlar, düşünün! Vasıfsız iki kişi giderek, kedilerin ölülerini poşetlere koyuyor ve gidiyorlar. Bu kadar!..
Otopsi için nümune dahi almadan gidiyorlar…
50’den fazla kedi katlediliyor. Zehirlenerek hem de.
Bu kedilerin bazıları hamile üstelik.
İnsan gerçekten bazen ne diyeceğini bilemiyor. İsyan etmek istiyorum ama nasıl isyan edeceğimi de bilmiyorum.
Alanya Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü yetkilileri ise açıklama yapıyorlar güyâ, konuyla ilgili: “Şu ana kadar 50 civarında kedi telef olmuştur.”
Düşünün: “Öldü” bile demiyor, “telef oldu” diyor.
Kendi türünden olmayan canlının hayatına, varlığına duyduğu saygı (!) bu işte: “50 civarında kedi telef olmuştur.”
Gerçi bu sadece onların bakışı değil.
Bütün ülke ve tüm toplum da onlara “telef oldular” gözüyle baktığı için, olay sadece bir gün konuşulduktan sonra unutuluyor.
Ülkenin bir ilçesinde barbarca bir katliâm yaşandı ama ne bir infiâl oldu, ne de toplumsal bir tepki. Bir grup hayvansever dışında katliâmı gündem yapan, tepki gösteren hemen hemen hiç yok.
Dilinden “dîn, imân, Allah, kitap” laflarını düşürmeyen bir toplumda oluyor bu barbar katliâm. Buna tepkisiz kalan da, bu toplum.
Nasıl bir dîne, nasıl bir Allah’a inanıyorsunuz bilmiyorum ama, ben şuna inanıyorum:
Hayvanlara merhamet etmeyene Allah-û Teâlâ da merhamet etmeyecektir.
sediyani@gmail.com
SEDİYANİ HABER
1 MART 2017
Rivayet gerçek ise ;İblis ortağı insan türemesi asla cennet yüzü görmeyecektir.
Çünkü cennetten kovulmuşlardı..