İnsanlık tarihinin en eski medeniyeti olan Kürdistan’daki Xrabe Reşk (Göbeklitepe), Mısır piramitlerinden binlerce yıl daha eski. Tam 12 bin yaşında. Göbeklitepe’nin sırrı ise halen çözülebilmiş değil.
İnsanlık tarihinin en eski medeniyeti olan Kürdistan’daki Xrabe Reşk (Göbeklitepe), Mısır piramitlerinden binlerce yıl daha eski. Tam 12000 (12 bin) yaşında.
Kürdistan’ın kadim Rîha (Şanlıurfa) ilinin 22 km kuzeydoğusunda bulunan Xrabe Reşk (Göbeklitepe)’in sırrı ise halen çözülebilmiş değil.
Bir çobanın hayvanlarını otlatırken bulduğu Xrabe Reşk (Göbeklitepe), dünyanın en eski arkeolojik keşfi. Bugüne kadar yalnızca % 5’i gün yüzüne çıkarılabilmiş. Hakkında pekçok iddiâ, söylenti ve modern efsaneler mevcut.
Hz. İbrahim (as) Peygamber’in tapınağı olduğunu, Sirius’a tapmak için inşâ edildiğini, henüz bütün sırları aydınlatılamayan Stonehenge ile paralel ve benzer bir inanç olduğunu söyleyen arkeolog, tarihçi, astronomlar var. Sümerler’den kaldığını savunanlar da çıktı fakat Sümer teorisi yapılan tarihleme ile uyuşmuyor.
Göbeklitepe’deki tapınağın henüz kazılmayan Karahantepe, Sefertepe ve Hamzantepe’deki tapınaklarla birlikte bir dörtlü olduğunu savunan tarihçiler de mevcut. Kemik bulunamamasının nedenini mezar geleneği olmamasına bağlayan ve ölülerin “Güneşe gömülmesi” yani açıkhavaya bırakılan cesetlerin yırtıcı kuşlarca yenildiği, kuşların göğe yükseldiğinde ölülerin rûhlarının da göğe yükseldiğine inanıldığını savunan tarihçiler bulunuyor.
Göbeklitepe için dünyanın en eski tapınağı, “Dînin doğduğu yer” ve hatta “Cennet Bahçesi” (Aden Bahçesi) deniliyor. Tarih kitaplarını tamamen değiştirdiği gerçek ama “Cennet Bahçesi” olabilir mi?
Kazıları yöneten Alman arkeolog Klaus Schmidt, “Tüm kanıtlar gösteriyor ki burası insanlığın doğduğu yer. Xrabe Reşk, Adem ile Havva’nın yaşadığı Cennet Bahçesi’ndeki bir tapınaktı” açıklamasıyla bütün ilgiyi çekmeyi başarmıştı.
Cennet Bahçesi, Harran Ovası’nın tepesinde olmasa bile yepyeni bir tartışma başladı. Bunun arkasından popüler kültür ürünü roman, belgesel ve hatta komplo teorileri ortaya çıktı. Örneğin Tapınak Şövalyeleri’nin kutsal kâseyi yüzyıllar sonra dönüp oraya sakladığı gibi söylentiler de var.
Alman arkeolog Schmidt, kutsal kitaplarda yer alan Adem ile Havva’nın kovulduğu Cennet Bahçesi’nin Kürdistan’da, Şanlıurfa’da olduğunu iddiâ ediyor. Göbeklitepe’nin kutsal kitaplarda tasvir edilen yer olduğunu ileri süren arkeolog Klaus Schmidt, bulguların bunu ispatladığını savunuyor.
Schmidt, 14 bin yıl öncesine ait buluntulardan yola çıkıp Adem ile Havva’nın yasak elma ağacının meyvesinden yiyerek kovuldukları yerin Göbeklitepe olduğunu ileri sürüyor.
NASIL KEŞFEDİLDİ?
1994 yılında sürüsünü otlatan bir çoban, Şanlıurfa’nın 22 km kuzeydoğusundaki Xrabe Reşk (Göbeklitepe)’te dikdörtgen şeklinde üzerinde oymalar olan taşlar buldu, yetkililere götürdü. İstanbul’daki Alman Arkeoloji Enstitüsü görevlisi Klaus Schmidt, bölgeye giderek incelemelere başladı.
Kazılarda çıkarılan 45 tane T şeklindeki taş anıtın üzerinde yabanî domuz, ördek, yılan, aslan, balık ve avcılık yapan insan figürleri var. Daha yüzlerce taş anıtın çıkarılmayı beklediği bölgenin tapınak olarak kullanıldığı tahmin ediliyor. Bu anıtlardan her biri 15 ton ağırlığında ve 6 metre yüksekliğinde.
Mısır’daki büyük piramitlerin 4 bin 500 yaşında ve İngiltere’deki Stonehenge’in 6 bin yaşında olduğu düşünülürse, bu kazının dünyanın gelmiş geçmiş en önemli arkeolojik kazısı olduğu belirtiliyor.
CENNET BAHÇESİ Mİ?
Schmidt’e göre artık çorak olan Göbeklitepe, bir zamanlar çok bereketli bir bölgeydi. Ancak insanlık, çevrenin bozulmasına yol açarak bu “cennet”in yok olmasına sebep oldu. Göbeklitepe’de bulunan taşlar, M.Ö. 8000’de toprağa gömüldü.
Schmidt, kutsal kitaplardan da alıntı yaparak iddiâsını savunuyor. İncil’in “Yaradılış” bölümünde Cennet Bahçesi’nin Asur’un batısında olduğu yazıyor. Göbeklitepe de burada. Cennet Bahçesi’nin 4 nehirle çevrelendiği, bunlardan ikisinin de Fırat ile Dicle olduğu biliniyor.
Asur tabletlerinde Beth Eden adlı bir medeniyetten bahsediliyor. Yeri Göbeklitepe’nin bulunduğu yer tarif ediliyor. Tevrat’ta da bahçenin Suriye’nin kuzeyinde olduğu belirtiliyor. “Eden” kelimesi Sümerce “Ova” anlamına geliyor. Göbeklitepe de Harran Ovası’nın hemen içinde.
Reading Üniversitesi’nden Steve Mithen, “Burası insan aklının anlamakta zorlanacağı kadar olağanüstü” diyor.
SİRİUS İDDİÂSI
Milano Polytechnic Üniversitesi’nden İtalyan arkeo – astronom Giulio Magli, Göbeklitepe’nin Stonehenge gibi, gök cisimlerinin hareketlerini takip etmek ve onlara tapınmak için yapıldığını iddiâ ediyor. Magli, iddiâsını yaptığı simülasyonla Göbeklitepe inşâ edildiği dönemdeki gökteki yıldızların konumlarının tespit ettiğine dayandırıyor.
İtalyan astronom, Dünya’nın kendi eksenindeki hareketinden dolayı yıldızların son bin yılda konumlarının değiştiğini, bir zamanlar ufuk çizgisine yakın beliren yıldızların farklı konumlarda yükseldiği ve görüldüğünü, yeniden belirmeleri için de binlerce yıl geçebileceğini söylüyor. Sirius, Ay, Venüs ve Jüpiter’in ardından gece karanlığındaki en parlak dördüncü gök cismi. Magli, antik Mısır takviminin Sirius’un hareketlerinden yararlanılarak hazırlandığını, binlerce yıl önce Göbeklitepe’nin bulunduğu enlemde benzer amaçlara hizmet etmiş olabileceğini söylüyor. Magli, “Sirius 9300 yıl önce ufuk çizgisinin altında görünüyordu. Gökte aniden beliren bir yıldızın, bir dînin doğumuna sebep olduğunu düşünebiliriz. Bence Göbeklitepe bir yıldızın doğumu üzerine inşâ edildi” diyor.
XRABE REŞK (GÖBEKLİTEPE)
Göbeklitepe Höyüğü, 1963’te Şanlıurfa’da fark edilen tapınma alanıdır. Dokuz hektarlık kazı bölgesinin önemi tarlasını karasabanla sürerken bulduğu oymalı taşı müzeye götüren bir köylü sayesinde anlaşılabilmiştir.
Şanlıurfa’ya 80 dakikalık bir mesafede, Qere Xrabe (Örencik) köyü yakınlarındadır. 1995 yılında ilk kez Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğü’nün işbirliğiyle kazı çalışmalarına başlandı. Kazılar Alman arkeolog Doç. Dr. Klaus Schmidt’in başkanlığında yürütülmekte olup, her yıl Eylül ve Ekim aylarında 10 haftalık bir süreç içinde yapılmaktadır.
Günümüze kadar yapılan kazılar sonucunda bir Neolitik Çağ yerleşimi olduğu anlaşıldı.
Neolitik Çağ’dan kalma, tapınma amaçlı törensel alanlara ait mimarî kalıntılar, dikili taşlar ve üzerinde kabartmalı yabanî hayvan ve bitki figürlerinin bulunduğu taşlar günyüzüne çıkartıldı. Bölgenin önemi ise günyüzüne çıkarılan en büyük tapınma alanını barındırmasıdır.
Harran ovasını kuzeyde sınırlayan dağ silsilesinin en yüksek noktasında yer alan, topografik özellikleri ile geniş görüş mesafelerine hakim bir konumda bulunan Göbeklitepe, avcı toplayıcı insanların yarattığı bir kült merkezidir. Arkeolojik araştırma tarihinde neolitik dönem için düşünülen modelleri, teorileri altüst eden verileri günümüze ulaştırmaktadır.
Göbeklitepe, çapı 30 m’ye ulaşan yuvarlak ve oval planlı, sayısı 20’yi bulan yapılardan oluşur. Bunlardan 6 tanesi kazı sırasında ortaya çıkarılmış, diğerleri jeomanyetik ve georadar yöntemleriyle yapılan ölçümler sonucunda belirlenmiştir. Bu ölçümlerle elde edilen sonuçlar Göbeklitepe’nin neredeyse 12000 yıl öncesinde insanoğlu tarafından seçilen ve yaratılan büyük bir buluşma merkezi olduğunu, günlük yaşama yönelik mekânlarla değil, törensel amaçlı inşâ edilmiş, anıtsal yapılarla kaplı olduğu görüşünü desteklemiştir.
VİDEO LİNKİ:
https://cdn00.vidyomani.com/c/5/2/6/gobeklitepe-nin-sirri-ne/index.html
İNDİGO DERGİSİ
31 MAYIS 2017
Urfa’nın Kürdistan diye bir yerde olduğunu ilk defa duydum. Ben Türkiye’de sanıyordum.