Rudaw TV’ye konuk olan gazeteci İbrahim Sediyani, Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu…
Kürdistan Federe Devleti’nin başkenti Erbil (Hewlêr)’den yayın yapan Rudaw TV’ye konuk olan gazeteci – yazar İbrahim Sediyani, Türkiye Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu gezisini değerlendirdi.
Rudaw TV’de dün gece Hawar Celadeddîn’in sunduğu 24 Haber Bülteni’ne Almanya’dan görüntülü bağlantıyla konuk olan Sediyani, Türkiye, Suudî Arabistan, Katar, Ürdün, İsrail, İran ve Kürdistan ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
“ASIL KONU KATAR DEĞİL KÜRDİSTAN”
Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Suudî Arabistan ve diğer Arap ülkelerine yaptığı gezinin anlamı ve amacı hakkında ne düşündüğü sorulan gazeteci İbrahim Sediyani, gezinin hem zamanlaması, hem yapıldığı yer ve hem de gezi kafilesinde bulunan kişilerden dolayı oldukça manidar olduğunu belirtti.
“Öncelikle Kürdistan’a iyi akşamlar diliyorum” sözleriyle konuşmasına başlayan Sediyani, gezinin birkaç açıdan dikkat çekici olduğunu belirterek, şöyle dedi: “Birincisi; gezide Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a yalnızca Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ve Ekonomi Bakanı Sayın Nihat Zeybekçi eşlik etmiyor, aynı zamanda Millî Savunma Bakanı Sayın Nurettin Canikli ve hatta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan da eşlik ediyorlar.” Bunun çok ilginç ve önemli olduğunu kaydeden Sediyani, “Zirâ bu, gezinin salt diplomatik ve ekonomik bir gezi olmadığını, aynı zamanda ulusal güvenlik ve askerî politikaları da kapsadığını gösteriyor” değerlendirmesinde bulundu.
“İkincisi; gezi tam da Lozan Antlaşması’nın yıldönümünde yapılıyor. Ve Erdoğan tam Lozan’ın yıldönümünde bu geziye çıkarken, giderayak kendi güdümündeki havuz medyası ‘Irak bölünmesin’ kampanyası başlatıyor” diyerek açıklamalarını sürdüren Sediyani, “Tabiî onlar, ‘barış olsun, Müslüman ülkeler birlik olsun, Kudüs ve Mescîd-i Aqsa serbest olsun, şöyle olsun böyle olsun’ gibi pek kimsenin itiraz edemeyeceği bir sürü güzel ve şirin şeyleri peşpeşe sıralayıp, asıl meramları olan ‘Irak bölünmesin’ arzularını sinsice araya sıkıştırıyorlar. Bu onların her zamanki sinsilikleri. Bir sürü cici sözleri peşpeşe sıralayıp Kürtler’e olan düşmanca duygularını da sinsice araya sıkıştırırlar” tespitinde bulundu. 1923 Lozan Antlaşması’nın Kürdistan’ı 5 parçaya bölen ve Kürtler’i birbirinden koparan anlaşma olduğunu hatırlatan Sediyani, Lozan savunuculuğunun ne anlama geldiğini Kürtler’in çok iyi bildiklerini kaydetti.
Üçüncü önemli noktanın da gezinin yapıldığı ülke olduğuna dikkat çeken İbrahim Sediyani, “Yanına millî savunma bakanını, genelkurmay başkanını ve MİT müsteşarını alarak ve tam da Lozan’ın yıldönümünde, giderken de arkandan havuz medyasında ‘Irak bölünmesin’ kampanyaları başlatarak yaptığın bu geziyi, Suudî Arabistan’a yapıyorsun. Suudî Arabistan’ın özelliği ne? Özelliği şu: Arap ülkeleri içinde – Ürdün’ü saymazsak – Kürdistan’ın bağımsızlığına ve bağımsız Kürt Devleti’ne en büyük desteği veren ülke, Suudî Arabistan’dır” dedi. Sediyani, “Bütün bunlar da gösteriyor ki, gezinin asıl konusu Katar değil, Kürdistan” yorumunda bulundu.
“‘IRAK BÖLÜNMESİN’ DEMEK ‘KÜRTLER KÖLE KALMAYA DEVAM ETSİN’ DEMEKTİR”
Sanki çok mâsumca bir söylemmiş gibi dillendirilen “Irak bölünmesin” söyleminin ne anlama geldiğini de tefsir eden Sediyani, “‘Irak bölünmesin’ demek, ‘Kürdistan esaret altında kalsın, Kürtler köle olarak yaşamaya devam etsin, Kürtler kendi kendilerini yönetmesin ve ömür boyu başkalarına kölelik yapmaya devam etsin’ demektir” tespitinde bulundu.
Kürdistan’ın bağımsızlığına ve bağımsız Kürt Devleti’ne hangi devletlerin destek verip hangi devletlerin karşı çıktıklarını da bir bir sıralamaktan imtina etmeyen Kürt gazeteci Sediyani, “Kürdistan’ın bağımsızlığına ve bağımsız Kürt Devleti’ne net bir biçimde destek veren üç devlet var: Ürdün, İsrail ve Suudî Arabistan. Avrupa devletleri yarım yamalak destek veriyor, net değiller. ABD ise kaypak, bir böyle çalıyor bir şöyle. Herkese mavi boncuk politikası izliyor. Kürdistan’a ve Kürtler’in hürriyet ve bağımsızlığına en büyük düşmanlığı yapan devletler ise, Türkiye ve İran’dır. En şiddetli karşı çıkış, Ankara ve Tahran’dan geliyor. Bağdat ve Şam’ı artık devletten saymadığım için, onları hiç zikretmeye bile gerek duymadım” ifadelerini kullandı.
İran’ın Kürdistan’a yönelik düşmanca tutumuna da değinmeden geçmeyen yazar İbrahim Sediyani, geçtiğimiz günlerde Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in İran’a yaptığı ve orada İran’ın dînî lideri Seyyîd Ali Huseynî Hamaneî’nin başdanışmanı Ali Ekber Velayetî ile “kardeşlikten öte” buluşmasını ve birlikte Kürdistan’ı tehdit etmelerini değerlendirdi. Türkiye’de hiçbir resmî sıfatı olmayan Perinçek’in İran’a resmî ziyaret yaptığının ve Tahran’da da üst düzeyde karşılandığının altını kalın çizgilerle çizen Sediyani, Perinçek ve avanesinin İran’ın Türkiye’deki en yakın müttefiği ve kardeşleri olduğunu belirtti. Sediyani, “Tabiî ideolojik olarak en zıt kutuplarda bulunan İran ile Perinçek’i birbirlerine kardeş yapan ortak duygu, Kürt düşmanlığı” tespitinde bulundu.
“İRAN, KÜRTLER HAKLARINA KAVUŞMASIN DİYE ŞEYTAN’LA BİLE İŞBİRLİĞİ YAPAR”
İran – Perinçek ilişkisi hakkında çok ilginç yorumlarda bulunan Sediyani, İran’ın “Şeytan Âyetleri” kitabı yüzünden Hint asıllı Britanyalı yazar Ahmed Selman Ruşdî hakkında “katli vaciptir” fetvâsını verdiğini ve fakat Perinçek’in Aydınlık Gazetesi’nin de buna tepki olarak “Şeytan Âyetleri”ni Türkçe’ye çevirip Türkiye’de yayınladığını hatırlatarak, bu ikisinin sırf Kürtler haklarına kavuşmasın diye nasıl da kardeş olduklarını bütün Kürtler’in görmesi ve üzerinde düşünmesi gerektiğini salık verdi.
“Şimdi, ‘Şeytan Âyetleri’ kitabının yazarına ölüm fetvâsı vermiş olan İran İslam Cumhuriyeti’nin, ‘Şeytan Âyetleri’ kitabını Türkiye’de yayınlayan ve İslam’a olan düşmanlıklarıyla bilinen bu grupla el ele ve kucak kucağa verip, ‘Kürdistan’a izin vermeyeceğiz’, ‘Kürtler sınırı aşarsa karşılarında bizi bulurlar’, ‘Kürdistan kurulursa 2. İsrail olur’ demeleri ne anlama geliyor?” diye soran İbrahim Sediyani, tarihe geçecek şu müthiş tespiti yaptı: “Demek ki İran, Kürtler haklarına kavuşmasın diye Şeytan’la bile işbirliği yapar.”
Güney Kürdistan’ın bağımsızlığını kazanması halinde bunun Türkiye’deki Kürtler’i ne yönde etkileyeceği, ondan sonra Türkiye devletinin Kürtler’e karşı tutumunun değişip değişmeyeceği de sorulan İbrahim Sediyani, bu soruya da ilginç bir cevap vererek, “Güneyde kurulacak bağımsız bir Kürt Devleti’nin kuzeydeki Kürtler’i fazla etkileyeceğini sanmıyorum. Çünkü Türkiye Kürtleri’nin böyle bir derdi ve kaygısı yok” dedi. Türkiye devletinin bu yöndeki korku ve endişelerinin yersiz olduğunu söyleyen Sediyani, “Türkiye Kürtleri iki kısma ayrılır: Bir kısmının dâvâsı İslamcılık, bir kısmının dâvâsı Solculuk. Türkiye’deki Kürtler ideolojilerle zehirlenmiş ve rûhları, beyinleri İslamcılık ve Sosyalizm adlı iki ideoloji vasıtasıyla köleleştirilmiştir. Onların Kürt, Kürdistan diye bir dertleri yok. Dolayısıyla Türk devletinin korkmasına gerek yok, çünkü Türkiye Kürtleri tam da devletin istediği tipteki Kürt’tür” ifadelerini kullandı. Sediyani, Güney Kürdistan’daki Kürtler’de var olan millî şuur ve ulusal bilincin Kuzey Kürdistan’daki Kürtler’de bulunmadığını sözlerine ekleyerek, “Kendisine ‘Kürt hareketi, Kürt siyaseti’ denilen bir hareket var ancak Kürtlük dışında her şeyin dâvâsını güdüyor. Her şeyin mücadelesini veriyor, Kürdistan hariç” dedi.
REFERANDUMA DESTEK ÇAĞRISI
Son olarak 25 Eylül 2017 tarihinde Kürdistan’da yapılacak olan “bağımsızlık referandumu”na değinen İbrahim Sediyani, referandumu bütün Kürtler’in desteklemesi gerektiğini söyleyerek, şu mesajları verdi: “Kürtler haklı bir mücadele veriyorlar. Dünyadaki diğer milletlerin nasıl ki hür ve müstakil milletler olarak yaşamaya hakları varsa, Kürtler’in de bu hakkı vardır. Bağımsız Kürdistan Devleti, aziz Kürt milletine analarının ak sütü gibi helâldir. Referanduma ve bağımsızlığa karşı çıkan Kürt bilsin ki ihanet içerisindedir, kendi halkına ve ülkesine hainlik etmektedir. İnşallah referandumdan EVET sonucu çıkacaktır ve biz Kürtler Cenab-ı Allah’ın izniyle ve yüce lider Mesud Barzanî’nin önderliğinde bağımsızlık yürüyüşümüzü tamamlayacağız. Referandum, çağdaş değerlere ve evrensel hukuka göre demokratik bir haktır ve şayet referandumdan EVET çıkarsa, hür ve medenî dünya Kürt halkının bu kararına saygı duyacak, dünya devletleri de Kürdistan’ın bağımsızlığına destek vermek zorunda kalacaklardır.”
RUDAW TV, SEDİYANİ HABER
25 TEMMUZ 2017
PROGRAMIN VİDEOSU