Rudaw TV’ye konuk olan gazeteci İbrahim Sediyani, Rusya lideri Vladimir Putin’in Türkiye ziyaretini ve Putin – Erdoğan görüşmesini değerlendirerek, Kürdistan Bağımsızlık Referandumu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu…
Kürdistan Federe Devleti’nin başkenti Erbil (Hewlêr)’den yayın yapan Rudaw TV’ye konuk olan gazeteci – yazar İbrahim Sediyani, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Vladimiroviç Putin’in bugünkü (28 Eylül) Türkiye ziyaretini ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesini değerlendirerek, hafta başında (25 Eylül) Azad Kürdistan’da yapılan ve % 93 EVET ile sonuçlanan Kürdistan Bağımsızlık Referandumu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Rudaw TV’de bu gece Fuad Rehîm’in sunduğu “Koroj – 23 Haber Bülteni”ne Almanya’dan görüntülü bağlantıyla konuk olan Sediyani, önemli mesajlar verdi.
“REFERANDUMA VE KÜRT HALKININ İRADESİNE DÜNYA SAYGI GÖSTERMELİ”
Kürdistan’da 25 Eylül’de gerçekleşen Bağımsızlık Referandumu, ardından 28 Eylül’de Rusya lideri Vladimir Putin’in Türkiye’yi ziyareti ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesini değerlendiren gazeteci İbrahim Sediyani, hem bir Kürt olarak hem de bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak duygu ve düşüncelerini ifade etmek istediğini belirterek, “Öncelikle Kürdistan’a, Türkiye’ye ve Rusya’ya iyi akşamlar diliyorum” diyerek sözlerine başladı.
“Ben Kürt olmamız hasebiyle Kürdistan Bağımsızlık Referandumu’nu ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmamız hasebiyle Erdoğan – Putin görüşmesini değerlendirmek istiyorum” diyen Sediyani, “Bir Kürt olarak, 25 Eylül’de yapılan Kürdistan Bağımsızlık Referandumu, bize bayram sevinci yaşatmıştır” ifadelerini kullandı. Referandum ve sonucunun yalnızca oy kullanan Kürdistan halkına değil, dünyadaki bütün Kürtler’e bayram mutluluğu yaşattığını dile getiren Sediyani, “25 Eylül’ü bayram kabul ediyoruz” dedi.
Bütün dünya ülkelerini, bölge ve dünya devletlerini referandum sonucuna ve Kürt halkının iradesine saygı göstermeye davet eden Kürt gazeteci İbrahim Sediyani, “Bağımsızlık Kürdistan halkının hakkıdır, Kürt halkının meşrû ve fıtrî arzusudur. Dünyanın buna saygı göstermesi gerekiyor” dedi.
“YURTTA SULH – CİHANDA SULH”
“İkincisi, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, elbette ki Türkiye’nin, ülkemizin komşu ve bölge devletleriyle iyi ilişkiler kurması, dostluk ve işbirliği geliştirmesi bizi mutlu eder” diyerek konuşmasını sürdüren Sediyani, “Bu minvalde Sayın Putin’in ülkemizi ziyareti, Sayın Erdoğan ile görüşmesi, güzel gelişmedir. Türkiye ile Rusya’nın iyi ilişkiler içinde olması gerekir” değerlendirmesinde bulundu.
“Bizler zaten öteden beri Türkiye’nin komşu ve bölge devletleriyle dostluk ve iyi ilişkiler kurması gerektiğini savunan insanlarız. Yıllardır gerek yazdığımız yazılarda, gerek konuşmalarımızda, Türkiye hükûmetinin ‘Yurtta Sulh – Cihanda Sulh’ ilkesiyle hareket etmesini arzuladığımızı dile getiriyoruz. Türkiye’nin Rusya’yla, İran’la, Irak’la, Suriye’yle, ABD’yle dostluk ve iyi ilişkiler kurması gerektiğini söylüyoruz. Fakat bunları söylediğimiz ve bu dostluğu savunduğumuz için, Türkiye’deki hükûmet ve yandaş medyası bizi ‘tehlikeli, cüzzamlı’ olarak etiketleyip kötülemiştir” açıklamasını yapan Sediyani, Türkiye’de hangi parti iktidarda olursa olsun, Türkiye’deki hükûmetlerin “Yurtta Sulh – Cihanda Sulh” ilkesiyle hareket etmesinden yana olduğunu dile getirdi. “Bu ne demek? ‘Yurtta Sulh – Cihanda Sulh’ kavramından ne anlıyoruz?” diye soran Sediyani, “Yani hem içeride kendi halkıyla barışık bir hükûmet, hem de komşu ve dünya ülkeleriyle iyi ilişkiler kuran bir devlet. Biz zaten bunu istiyoruz, 30 yıldır bunu savunuyoruz. Hatta bunu savunduğumuz için Türkiye’deki iktidar tarafından ‘sakıncalı’ görülüyoruz. Bunu Türkiye’deki hükûmet istemiyor” yorumunu yaptı.
“Bizler Türkiye’nin komşu ve bölge devletleriyle iyi dostluk ilişkileri kurmasını istiyoruz. Ancak Türkiye’deki hükûmet bunu istemiyor” diyen Sediyani, “Çünkü bizler ‘Yurtta Sulh – Cihanda Sulh’ ilkesi gereği Türkiye’deki hükûmetin hem içeride kendi halkıyla barışık olmasını, hem de komşu ve bölge devletleriyle iyi dostluk ilişkileri kurmasını savunurken, Türkiye hükûmeti başka şeyler peşinde. Osmanlı hayâlleri peşinde” değerlendirmesinde bulundu. “Fakat daha sonra ne oluyor? Hep olan şey: Hükûmet daha sonra o ‘yayılmacı’ ve hayâlperest politikalarından vazgeçip, bizim savunduğumuz noktaya geliyor. Suriye ile, Irak ile, İran ile, Rusya ile olan şey bu” diyerek açıklamalarını sürdüren Sediyani, “Ancak hükûmet, gerçeği anladığı ve bizim savunduğumuz dostluk ve iyi ilişki yolunun haklılığını kavradığı için bizim savunduğumuz çizgiye gelmiyor. Niçin geliyor peki bizim savunduğumuz çizgiye? Çünkü farklı gelişmeler oluyor, Kürtler’in hak ve statü talebi sözkonusu oluyor. Onu durdurmak için. Kürtler’in hak ve statü sahibi olmasını engellemek için” tespitinde bulundu. “Türkiye, barışa ve dostluğa inandığı için komşu ve bölge devletleriyle iyi ilişkiler kurmaya çalışmıyor” diyen Sediyani, “Sırf Kürtler’in önünü kesmek, Kürtler’in hak ve statü mücadelesini engellemek için diğer devletlerle barışıp iyi dost olmaya çalışıyor” dedi.
“TÜRKİYE VE İRAN’I AKL-I SELİME DÂVET EDİYORUM”
Rusya’nın da Türkiye’nin de ve İran’ın da Kürdistan Bağımsızlık Referandumu ve sonuçlarını eninde sonunda tanıyacağını ve buna inandığını, inanmak istediğini söyleyen Sediyani, “Türkiye ve İran’ın Kürtler’e ve Kürdistan’a karşı bu düşmanca tutumu, bu hakaretvarî dil ve üslûp, hiç de sağlam ve ahlakî bir tutum değil” değerlendirmesinde bulundu. “Türkiye ve İran’ı akl-ı selime dâvet ediyorum” diyen Sediyani, “Bu üstenci, kışkırtıcı ve mütekebbir dil, bırakın Güney Kürdistan’ı, Türkiye ve İran’daki Kürtler’i de rencide ediyor. Hatta onları da bırakın, bizzat Türkiye ve İran parlamentolarındaki Kürt milletvekillerini rahatsız ediyor” yorumunu yaptı.
İran ve Türkiye’nin Kürtler’e karşı bu düşmanca ve yanlış olup “kardeşlik” hukukunu zedeleyen dil ve tutumunu terk edeceğine ve nihayetinde akl-ı selimin galip geleceğine inandığını özellikle belirten İbrahim Sediyani, konuşmasını şu sözlerle bitirdi: “İran Parlamentosu’nda Kürt milletvekilleri var, hatta Kürdistan milletvekilleri var, bizzat ‘Kürdistan milletvekili’ sıfatıyla meclise giriyorlar. Türkiye’de iktidardaki AK Parti’nin Kürt milletvekilleri var, milyonlarca Kürt seçmeni var. Bu dil, bu düşmanca tutum inanın en başta onları zedeliyor, AK Parti içindeki milletvekili kardeşlerimizi incitiyor. Onlar bu gergin ve elektrikli ortamda korkudan seslerini çıkarmıyorlar ama, müthiş bir gönül kırgınlığı var. Bu kadar insanı üzmeye değer mi? Bunların Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne gönül bağı var, Sayın Mesud Barzanî’ye muhabbet besliyorlar. Bunlar sizin milletvekilleriniz, seçmenleriniz. Yıllardır beraber yürüyorsunuz. Bu insanları bu kadar rencide etmeye, aşağılamaya ne hakkınız var? Türkiye’yi ve İran’ı akl-ı selime dâvet ediyorum, adaletli olmaya ve vicdana dâvet ediyorum. İnsanca, Müslümanca davranmaya dâvet ediyorum.”
RÛDAW TV, SEDİYANİ HABER
28 EYLÜL 2017
PROGRAMIN VİDEOSU