Lykke er en kombinasjon av god helse og dårlig hukommelse.
(Mutluluk, sağlıklı ama kötü hafızânın birleşimidir.)
Norveç atasözü
Avrupa kıt’âsının en kuzeyinde, İskandinavya coğrafyasının güzel ülkesi Norveç’in başkenti olan muhteşem güzellikteki Oslo şehrinde yaptığımız gezi devam ediyor.
Şehri geziyoruz; yürüye yürüye, sohbet ede ede, insanlarla kaynaşa kaynaşa…
Norveç, Norveççe’de “landsdel” olarak adlandırılan 5 + 1 coğrafî bölge, Norveççe’de “fylke” olarak adlandırılan 19 il, Norveççe’de “kommune” olarak adlandırılan 431 ilçe, Norveççe’de “tettsteder” olarak adlandırılan 976 nahiye ve Norveççe’de “landsby” olarak adlandırılan binlerce şirin köyden müteşekkil bir ülkedir.
Coğrafî bölgelerin sayılarını aktarırken vurguladığımız + 1, Norveç’in ve tüm Avrupa’nın en kuzeyinde bulunan, ondan sonrasının Kuzey Kutbu olduğu Svalbard Adaları’dır. 74º – 81º kuzey paralelleri ile 10º – 35º doğu meridyenleri arasında bulunan ve üzerinde yalnızca 2 bin 583 kişinin yaşadığı 61 bin 22 km² büyüklüğündeki Svalbard Adaları’nın % 60’ı buzullardan oluşmakta. Antarktik bilimi için “dünyanın en büyük laboratuarı” olarak kabul edilen bu adalar, yerleşim olarak kullanılmaktan ziyade buzul araştırmalar için kullanılan bir coğrafya olduğu için, Norveç’in hem 6. bölgesi kabul edilir hem edilmez; o yüzden Norveç’in coğrafî bölgelerinin sayısını 5 + 1 olarak ifade ettik. Adalar “demilitarize bölge” ilan edilmiş olup, oraya – Norveç dahil – herhangi bir devletin askerî güç göndermesi yasaktır. Avrupa kıt’âsının en kuzey toprakları olan ve ondan ötesi Kuzey Kutbu olan Svalbard Adaları, dünya üzerinde, ölmüş bir insanın cesedinin hemen hemen hiç bozulmadan kaldığı nadir yerlerdendir. (Avrupa’nın en kuzeyindeki ve Norveç’e ait Svalbard Adaları ile ilgili ayrıntılı bilgi edinmek için bkz. Avrupa’nın Kayıp Ülkeleri – 3)
Svalbard’ı saymazsak, Norveç’in 5 coğrafî bölgesi şunlardır: Kuzey Norveç (Nrv. Nordnorge; büyüklüğü 112 bin 946 km², nüfûsu 480 bin 740), Tröndelag (Nrv. Trøndelag; büyüklüğü 41 bin 270 km², nüfûsu 449 bin 769), Batı Ülkesi (Nrv. Vestlandet; büyüklüğü 58 bin 552 km², nüfûsu 1 milyon 361 bin 492), Doğu Ülkesi (Nrv. Østlandet; büyüklüğü 94 bin 578 km², nüfûsu 2 milyon 593 bin 85) ve Güney Ülkesi (Nrv. Sørlandet; büyüklüğü 16 bin 435 km², nüfûsu 300 bin 452).
Bizim bu gezide siz sevgili okurlarımızla birlikte gezdiğimiz bölge, ülkenin en kalabalık nüfûsunu barındıran Østlandet (Doğu Ülkesi) bölgesidir. Sabah yola verip öğle vakti geldiğimiz ve aynı günün akşamı geri döndüğümüz Norveç’in 5 coğrafî bölgesinden yalnızca 1’ini görmüş olduk, böylece. Fakat doğrusunu söylemek gerekirse, dünyalar değil galaksiler görmüş gibi olduk.
Norveç’in 19 ili de şunlardır: Doğu Katı (Nrv. Østfold; merkezi Sarpsborg), Aker Evi (Nrv. Akershus; merkezi başkent Oslo), Hedmark (merkezi Hamar), Oplanda (Nrv. Oppland; merkezi Lillehammer), Buskerud (merkezi Drammen), Batı Katı (Nrv. Vestfold; merkezi Tønsberg), Telemark (merkezi Skien), Doğu Agder (Nrv. Aust – Agder; merkezi Arendal), Batı Agder (Nrv. Vest – Agder; merkezi Kristiansand), Roga Ülkesi (Nrv. Rogaland; merkezi Stavanger), Horda Ülkesi (Nrv. Hordaland; merkezi Bergen), Sogn ve Fiyortiya (Nrv. Sogn og Fjordane; merkezi Hermensverk), Möre ve Romsdal (Nrv. Møre og Romsdal; merkezi Molde), Güney Tröndelag (Nrv. Sør – Trøndelag; merkezi Trondheim), Kuzey Tröndelag (Nrv. Nørd – Trøndelag; merkezi Steinkjer), Kuzey Ülkesi (Nrv. Nordland; merkezi Bodø), Troms (merkezi Tromsø), Finnmark (merkezi Vadsø) ve Svalbard (merkezi Longyearbyen).
Bizim bu gezide siz sevgili okurlarımızla birlikte gezdiğimiz iller, Østfold (Doğu Katı) ve Akershus (Aker Evi)’tur. Böylece Norveç’in 19 ilinden yalnızca 2’sini görmüş olduk, bu gezide. Østfold ilinin merkezi Sarpsborg’un gelirken içinden geçmiştik, Akershus ilinin merkezi ve aynı zamanda ülkenin başkenti Oslo’yu da şu anda doya doya geziyoruz.
Norveç’in başkenti Oslo, aynı zamanda ülkenin en büyük şehridir de. Norveç’in en büyük 10 şehri şunlardır:
1. Oslo → nüfûs 666 bin 759
2. Bergen → nüfûs 278 bin 556
3. Trondheim → nüfûs 191 bin 152
4. Stavanger → nüfûs 132 bin 913
5. Kristiansand → nüfûs 89 bin 760
6. Fredrikstad → nüfûs 80 bin 536
7. Tromsø → nüfûs 75 bin 128
8. Drammen → nüfûs 68 bin 523
9. Sandefjord → nüfûs 62 bin 435
10. Bodø → nüfûs 51 bin 110
5 milyon 265 bin 158 nüfûslu bir ülke olan Norveç’te, nüfûsu 1 milyon barajını yakalayan hiçbir şehir yoktur. Ülkede yarım milyon nüfûs barajını aşan tek şehir ise başkent Oslo’dur. Norveç’te nüfûsu 500 bin barajını aşan sadece 1 şehir, nüfûsu 100 bin barajını aşan sadece 4 şehir, nüfûsu 50 bin barajını aşan sadece 10 şehir, nüfûsu 10 bin barajını aşan 56 yerleşim birimi, nüfûsu 5 bin barajını aşan 102 yerleşim birimi vardır.
Norveç’in en büyük şehri olan Oslo, tüm İskandinavya’nın ise en büyük 2. şehridir. (İskandinavya’nın en büyük 10 şehri için bkz. Vikingler Selam Durdu Ben Âşık Olunca İskandinavya’ya – 15)
Evet, doya doya geziyoruz Oslo’yu…
Üç arkadaşız, her biri ayrı bir ülkede yaşayan: İsveç’in Göteborg şehrinde yaşayan Adıyaman – Besnili Şükrü Duran, Türkiye’nin İstanbul şehrinde yaşayan Bitlisli Fırat Erol ve Almanya’nın Frankfurt şehrinde yaşayan Elazığ – Karakoçanlı ben. Beraber geldik Norveç’e gezmeye.
Norveç’in başkenti Oslo, hakikaten muhteşem güzellikte bir şehir.
Tjuvholmen (Hırsız Adası) adlı adayı ve Tjuvholmen mahallesini gezdikten sonra, sahil boyunca yürüyerek ve tahtalı köprülerden geçerek yeniden Aker Brygge mahallesine geliyoruz. (Aker Brygge mahallesinin kurulması tarihi ve günümüzde barındırdıklarıyla ilgili geniş bilgili için bkz. Vikingler Selam Durdu Ben Âşık Olunca İskandinavya’ya – 21; Tjuvholmen adasının tarihi ve Tjuvholmen mahallesinin günümüzde barındırdıklarıyla ilgili geniş bilgili için bkz. Vikingler Selam Durdu Ben Âşık Olunca İskandinavya’ya – 22)
Stranden (Sahil) adlı uzuuun, sahil boyunca uzanan caddede yürüyoruz. Buralar, tamamen trafiğe kapalı. Sadece yayalar girebiliyor. İnsanların yürüyüş yaptığı, gezdiği, güzel vakit geçirdiği, alışveriş yaptığı, café ve restoranlarda birşeyler yiyip içtiği, limanı ve gemileri seyrettiği, denizi doyasıya yaşadığı yer burası.
Bu güzel cadde üzerinde, denizi sağımıza, birbirinden çekici café ve restaurant’ları solumuza alarak yürüyoruz. Bir yandan da sohbet ediyoruz.
Fırat’ın zaten gözü kalmış:
– Abi buralar muhteşem yaa. Ama böyle gezilmez ki, insanın yanında bir hanım olacak, hanımıyla gelecek. Bir de tam Ramazan’da gelmişiz haa…
Şükrü abi tasdik ediyor:
– Evet, buraya aileli gelmeli. Ailece gezersen daha keyifli olur. Baksanıza, herkes ailesiyle geziyor.
Biri poligami yapmış, biri de her ne kadar monogami yapmışsa da ikincisini arayan bu iki evli insanın sohbetine bir bekâr olarak yorum yapmasaydım, olmazdı. Hemen konuşmaya dahil oluyorum:
– Abi iyisiniz valla. Siz bir taneyle bile yetinmezken, benim gibi gariban bir bekâr ne yapsın? Odur ben şikâyet etmiyorum da, daha siz mi ah vah ediyorsunuz? 🙂
– 🙂 🙂 🙂
– 🙂 🙂 🙂
– 🙂 🙂 🙂
Şükrü abi teselli etmeye ve moral vermeye çalışıyor:
– Allah’ın izniyle senin de olacak İbrahim. Sen en iyisine layıksın.
Fırat tasdik ediyor:
– Evet, bizim eniştemiz olacak. Bitlis’e damat gidecek. 🙂
– 🙂 🙂 🙂
– 🙂 🙂 🙂
– 🙂 🙂 🙂
Aker Brygge’ye girince, sol tarafta Lofoten Balık Restoranı (Nrv. Lofoten Fiskerestaurant), sağ tarafta suyun kıyısında ise Oslo Yelkencilik Okulu (Nrv. Oslo Seilskole). İkisinin arasından yürümeye devam ediyoruz.
Su ile mimarînin buluştuğu bir yer, burası.
Bir yandan şehir, şirketler, bürolar, bir yandan altında café’ler, restaurant’lar, yanlarında yüzlerce insanın alışveriş yaptığı mağazalar, hemen karşısında ise masmavi deniz, gemiler, yelkenliler, mayolarını giyip denizde yüzen insanlar…
Biraz sonra yolumuzun sol tarafında Aker Brygge Büyük Boynuzlu Biftek Evi (Nrv. Aker Brygge Storhorn Biffhus) adlı bir restoran ve hemen karşısında denizin içine uzanan bir girinti var. O uzantının üzerinde ise Ling Ling Oslo isimli çok güzel bir restoran bulunuyor. Üç tarafı deniz suyuyla çevrili bu restoranda yemek yemek oldukça keyifli olacak ki, restoran tıkabasa dolu.
Daha ötede, sol tarafta Jamie’s Italian adlı İtalyan restoranı, onun da ötesinde Dirty Nelly Irish Pub adlı İrlandalı café.
Biraz sonra sağ tarafta, yine denizin içine uzanan bir girinti ve onun üzerinde Lekter’n adında çok hoş bir restoran. Deniz suyunun üzerindeki bu restoranın hem içindeki masalar hem de avlusundaki masalar tamamen dolu. Günün 24 saati tıkabasa dolu olan Oslo’daki bu restaurant ve café’lerin ne kadar ciro yaptıklarını doğrusu insan merak etmeden duramıyor. Adamlar resmen para basıyor.
Bir yandan café ve restaurant’lara, bir yandan tarihî veya resmî binalara baka baka gezerken, bir yandan da insanları gözlemliyoruz.
Fotoğrafçılığa meraklı olanlar için eşsiz bir yer burası. Avrupalı aileler, Asyalı aileler, Afrikalı aileler; hepsi birarada. Başörtülü hatta çarşaflı kadınlarla mini etekli hatta mayolu ve bikinili kadınlar birarada. Sosyalistler, Kapitalistler, İslamcılar, Hristiyancılar, Yahudîciler, Ateistler; hepsi birarada, beraber yaşıyorlar.
Ve şu var: Hepsi huzur içinde, barış içinde, kardeşçe yaşıyorlar.
Gerçekler insanların büyük çoğunluğunun hoşuna gitmez hatta insanların çoğunluğunu rahatsız eder, ama şöyle bir gerçek var: Bu huzur, barış ve kardeşliği sağlayan ne Hristiyanlık ne İslamiyet ne de Sosyalizm. Bu barış ve kardeşliği sağlayan, Laiklik ve Demokrasi.
Aynı noktada, Lekter’n adlı restoranın biraz ötesinde ve yürüdüğümüz Stranden adlı caddenin kenarında bir deniz feneri var. Siyah – beyaz renkte olduğu için fanatik bir Beşiktaşlı olarak oldukça hoşuma giden bu deniz fenerinin ismi, Aker Brygge Deniz Feneri (Nrv. Fyret Aker Brygge).
Bu şirin deniz feneri, Aker Brygge mahallesinde, Pipervika adlı limanın girişinde bulunuyor.
Deniz fenerinin biraz daha ötesinde ise, deniz feneri biçiminde inşâ edilmiş bir saat kulesi bulunuyor. İsmi, Aker Brygge Saat Kulesi (Nrv. Aker Brygge Klokketårn).
Aker Brygge’deki iskeleyi süsleyen bu bakır saat kulesi, 1949 yılından 1982’ye kadar Atölye Binası (Nrv. Verkstedhallen) adlı binanın üstünde duruyordu. Niye mi oranın üstünde duruyordu? Şunun için: Geçen bölümlerde sizlere bahsettiğimiz ve ilginç tarihini anlattığımız Akers Mekanik Atölyesi (Nrv. Akers Mekaniske Verksted) tersanesinde çalışan işçiler için. İş saatleri o saat kulesine bakılarak kontrol ediliyordu. Bir işçi şayet işe 1 dakika geç gelirse, yevmiyesinden 15 dakikalık bir kesinti yapılıyordu. (Almanya’da hâlâ böyledir; işe 1 dakika geç kaldığınızda yevmiyenizden 15 dakika hatta bazı firmalarda yarım saat kesinti yapılır. Yani ha 1 dakika geç gelmişsiniz, ha 29 dakika; fark etmiyor.)
Ancak saat kulesi 1982 yılında – ki bu tarih Akers Mekanik Atölyesi’nin kapandığı ve Aker Brygge’nin bugünkü modern halini aldığı tarihtir; gezinin 21. bölümünden hatırlayınız – bugünkü yerine, sahile getirilip buraya dikildi.
Devam ediyoruz gezimize…
Bizler sahilde gezerken ve bu olağanüstü güzellikteki şehrin tadını çıkarırken, karşıda büyüleyici güzelliğiyle bizi ve tüm insanları seyreden bir bina var: Oslo Belediye Binası (Nrv. Oslo Rådhus).
Kırmızı renkli ve iki kuleli bu göz kamaştırıcı güzellikteki bina, kırmızı tuğlalardan inşâ edilmiş. Şehrin yönetiminin bulunduğu bu bina, 1931 – 50 yılları arasında yapılmış.
ABD’nin New York şehrindeki Manhattan Adası’nda bulunan ve “İkiz Kuleler” (İng. Twin Towers) olarak adlandırılan, 11 Eylül 2001 tarihinde yıkılan Dünya Ticaret Merkezi (İng. World Trade Center)’nin kırmızı hali sanki ama, onlar gibi iki ayrı bina değil, bu tek bina. Altında tek parçalı bina gövdesi var ve kule apartmanları o ana bölümün iki yanından göğe doğru uzanıyor. Bu kule apartmanlarından biri 63 m, biri de 66 m uzunluğunda.
Binanın hikâyesi, Norveç’in bağımsızlığını kazandığı ve Norveç devletinin kurulduğu 1905 tarihine kadar uzanıyor. Ancak şehirde bir belediye binasının varlığının hikâyesi, tâ Ortaçağ’a.
Ortaçağ’ın başlarında, kentteki çeşitli belediye evleri, belediye binası işlevi görecek şekilde düzenlenmişti. Örneğin Klemmet Kilisesi (Nrv. Klemmetskirka) bitişiğindeki Kyrningen, bunlardan biri. Ortaçağ tarihçisi Tore Hermundsson Vigerust (1955 – 2010), halka açık Gamlebyens adlı bir şarap mahzeninin de belediye binası olarak kullanıldığını belirtmekte. Vigerust bu iddiâsına, 1588 – 1602 yıllarına ait “Norske Rigs – Registranter III” (Norveç Kraliyet Tescilleri Tutanağı)’ü kaynak göstermekte.
1624 yılında meydana gelen korkunç büyük yangında, bütün şehir yanmış, adetâ kül olmuştu. (Bu yüzden, bu tarihten önceki şehre “Eski Oslo” denir. Zira bu yangın sonrasında şehir yeniden kurulmuştur.)
Şehrin tamamı yangında kül olmuş, yok olmuştu. Yeni bir şehir kurmaları gerekiyordu.
Danimarka – Norveç Kralı IV. Christian (1577 – 1648), yeni kurulacak kentin aynı yerde, ancak Akershus Kalesi’nin kuzeyinde, Bjørvika’nın batı tarafında bulunması gerektiğine karar verdi. Böylece yangında yok olan eski şehrin külleri üzerinde yeni bir şehir kurma çalışmalarına başladılar.
Şehri kurdular ve kurdukları bu güzel şehre de Kral’ın ismini verdiler: “Christiania” (Danca) / “Kristiania” (Norveççe). İşte, Oslo’nun eski isminin Kristiania (Christiania) olması bu yüzdendir. Şehrin adı yüzyıllar boyunca böyleydi; 1 Ocak 1925 tarihinde ismi Oslo oldu.
1624 yılında kurulan yeni şehrin dik açılı geniş sokakları vardı. Geniş caddelere ve gelecekteki olası yangınları önlemeye yönelik “murtvang”lara sahipti. Rådhusgaten ile Øvre Slottsgate arasında bir belediye binası kurmak için alan oluşturulmuştu.
Günümüzde Gamle Rådhus (Eski Belediye Binası) olarak adlandırılan yapı, 1641 yılında bitirildi. (Bina halen Nedre Slottsgate – 1 adresinde durur)
Ancak bina onyıllar içerisinde çürümeye başladı ve 1733 tarihinde Rådhusgaten – 7 adresindeki başka bir bina yeni belediye binası olarak seçildi.
1800’lü yıllara gelindiğinde, büyüyen şehrin yönetimine bu bina küçük gelmeye başladı. Böyle olunca, belediye yönetiminin bazı organları başka binalara taşınmak zorunda kaldı. Bu da, belediye yönetiminin farklı adreslere dağılması sorununu ortaya çıkardı.
1876 ve 1898 yıllarında, Hammersborg semtinde yapılması planlanan yeni bir belediye binası için mimarlık yarışmaları düzenlenmeye başlandı. Ancak plan, maddî imkânsızlıklar yüzünden hiçbir zaman uygulanamadı.
7 Haziran 1905 tarihinde Norveç’in bağımsızlığını kazanması ve Norveç Krallığı (Nrv. Kongeriket Norge) adlı devletin kurulmasından sonra, yeni ülkenin başkentine yeni bir belediye binası yapılması düşüncesi hasıl oldu, ister istemez.
Pipervika sahilinin başında bir belediye binası inşâ etme fikri, ilk kez 1906 yılında mimar Ingvar Paul Oscar Hoff (1875 – 1942) tarafından dile getirildi. Ancak plan uygulamaya konmadı.
1914 yılında, o zamanki Kristiania (bugünkü Oslo) Belediye Başkanı Hieronymus Heyerdahl (1867 – 1959), çok başarılı olacak olan bir bağış toplama kampanyası başlattı ve girişimin öncülüğünü yaptı. 1915 yılında (tıpkı 1876 ve 1898’de olduğu gibi) yeni belediye binasının nasıl olması gerektiğiyle ilgili bir mimarlık yarışması düzenlendi. Yarışmaya 44 proje katılmıştı. Sonuçlar 1918 yılında açıklandı. Sonuçta, mimarlar Arnstein Rynning Arneberg (1882 – 1961) ve Markus Poulsson (1881 – 1958) bu tarihî yarışmayı kazandılar, onların projeleri kabul edildi.
Bu iki mimar, İsveç’in başkenti Stockholm’da bulunan Stockholm Belediye Binası (İsv. Stockholms Stadshus)’ndan ilhâm alarak projelerini hazırlamışlardı. Kırmızı tuğladan yapılmış tek kuleli Stockholm Belediye Binası, projeye ilham kaynağı olmuştu.
Ancak proje kabul edildiği halde, maddî imkânların yetersizliği ve henüz sona eren I. Dünya Savaşı (1914 – 18)’nın yol açtığı yıkım ve yokluk, bu projenin ertelenmesine sebep oldu. Cihan Harbi’nin başlamasından 9 yıl önce bağımsızlığını kazanmış olan Norveç, evet bu büyük savaşta tarafsız kalmış ve buna riâyet de etmişti, velâkin Kuzey Denizi’nde yaşanan “deniz savaşları”ndan birinci derecede etkilenmiş ve büyük yaralar almıştı.
Bu arada geçen uzun zaman zarfında da, mimarlar – ufuklarının gelişmesi nedeniyle – projede çeşitli değişikler de yapmıştı. 1930 yılında – değişikliklerle beraber – yeni taslak yönetime sunuldu. En belirgin değişim, binanın Stockholm Belediye Binası gibi tek kuleli değil, iki kuleli olması şeklindeki fantastik değişiklikti.
Binanın ilk temel taşı, Eylül 1931’de bir törenle atıldı. Törende binanın ilk temelini Norveç Kralı VII. Haakon ya da gerçek ismiyle Christian Frederik Carl Georg Valdemar Axel (1872 – 1957) ile oğlu Norveç Prensi V. Olav ya da gerçek ismiyle Alexander Edward Christian Frederik (1903 – 91) beraber attılar.
Ancak bu sembolikti. Gerçek inşaat, Şubat 1933’te başladı.
Kasım 1936’da binanın dış yapısı tamamlandı. Betonarme dökülmüş ve elle boyanmış, kırmızı tuğlalar mükemmel bir biçimde kullanılmıştı. Binanın dış inşaatı bitince, bu sefer de binanın iç mimarîsi için Ocak 1937’de yeni bir mimarlık – dekorasyon yarışması düzenlendi. Kural şuydu: Öyle bir iç mimarî ve dekorasyon olmalı ki, Norveç’in tarihi, sanatı ve kültürü burada sunulmalı, merkez “halk” olmalıydı; ayrıca tüm malzemeler Norveç kökenli olmalıydı. Bu kriterlere uyan ve projeleri beğenilen toplam 8 ressam ve 17 heykeltraş işe alındı.
Binanın içine ilk bürolar 1939 yılında taşındı. 1940 yılından başlayarak da binanın içindeki bazı ofisler resmî olarak çalışmaya ve şehre hizmet vermeye başladılar. Ancak patlak veren II. Dünya Savaşı (1939 – 45) nedeniyle inşaat ve tamamlama çalışmaları duraksadı.
Savaş bittikten sonra belediye binasının inşaat ve tamamlama çalışmaları yeniden başladı. 1947 yılında dekorasyon işleri tamamlandı ve binadaki tüm bürolar kurulmuş, şehre hizmet vermeye hazır hale gelmişti. Büyük ölçekli kalkınma planının bir parçası olarak, Pipervika diye adlandırılan fakir bir bölge yıkıldı ve binadan bakarken Oslofjord’un yani denizin görünümü açıldı. Yani binadan bakarken denizi görecek veya sahilden bakıldığında bina görülecek biçimde bir manzara için, arada var olan ve manzarayı kapatan tüm yapılar yıkıldı.
1931 – 50 yılları arasında yapılan ve inşaatı 19 yıl süren Oslo Belediye Binası (Nrv. Oslo Rådhus)’nın resmî açılışı 15 Mayıs 1950 tarihinde o zamanki Oslo Belediye Başkanı Halvdan Eyvind Johannessen Stokke (1900 – 77) tarafından gerçekleştirildi.
Açılışın 15 Mayıs 1950 günü yapılmasının sebebi, bu tarihin, ilk kez 15 Mayıs 1050 tarihinde küçük bir Viking köyü olarak kurulduğuna inanılan bugünkü Oslo şehrinin kuruluşunun 900. yıldönümüne tesadüf etmesinden ötürüdür. Açılış töreninde halk dansları ve müzik şöleni yapılmış, dünyaca ünlü Norveçli komponistler Ludvig Paul Jerndahl Irgens – Jensen (1894 – 1969) ve Karl August Andersen (1903 – 70) konser vermiş, halka müzik ziyafeti çekmişlerdir.
1950’de binanın açılışı yapıldığında, binanın aşağısında bulunan heykel parkı (çok ilginç bir yerdir, birazdan gidip gezeceğiz orayı) henüz tamamlanmamıştı. Heykel parkı ancak 1960 yılında bitirilebildi.
Oslo Belediye Binası (Nrv. Oslo Rådhus), gözalıcı bir güzelliği olan, kırmızı tuğladan yapılmış ve biri 66 m (doğu kulesi) biri de 63 m (batı kulesi) yüksekliğinde iki kulesi bulunan, oldukça hoş bir mimarî yapı. Kullanılan tuğlalar tipik olanlardan daha büyük ancak Ortaçağ’da kullanılan tuğlalarla kabaca aynı boyuttadırlar. Oslo’da bulunan Hovin Teglverk adlı fabrika tarafından üretilen bu tuğlalar, yaklaşık olarak 27, 5 cm x 13 cm x 8, 5 cm ölçülerinde.
Toplam arsa alanı 38 bin m² olan bir alanda kurulu binanın zemin alanı 4 bin 560 m²’dir. Merkez salon 1500 m²’lik bir alana sahip olup 20 m 80 cm yüksekliğindedir. 66 m yüksekliğindeki doğu kulesinin en üstünde 49 saatlik bir saat mekanizması var.
Belediye binasının içinde “şehir parlamentosu” ve “festival odaları”nı barındıran merkezî bir binada ve “şehir yönetimi”ne ait büroları barındıran kule binalarında olmak üzere toplam 450 memur çalışıyor, bugün.
Oslo’nun anıtsal belediye binası, başkentte mimarî bir egemenlik kuruyor ve Norveç’in bağımsızlığının temsilî bir simgesi olarak büyük tarihsel ve sembolik önem taşıyor. Her yıl Aralık ayında düzenlenen ve burada verilen Nobel Barış Ödülü (Nrv. ve İsv. Nobels Fredspris) ile dünya çapında tanınmakta olan bu binada çeşitli etkinlikler ve törenler gerçekleştiriliyor. İsveçli kimyacı ve kâşif Alfred Bernhard Nobel (1833 – 96) anısına ve O’nun ölüm yıldönümü olan 10 Aralık’ta verilen Nobel Ödül Töreni haricinde, burada her yıl yaklaşık 400 resepsiyon ve kutlama yapılıyor. Ancak sivil törenler, 1994 yılından beridir bu resmî binada değil, Ting Binası (Nrv. Tinghus) adlı binada yapılıyor.
Devam ediyoruz gezimize…
Sahil’de yürürken (hem caddenin ismi hem de gerçekten sahil), yer yer karşımıza ilginç anıtlar ve heykeller de çıkıyor. Norveç zaten heykelcilik sanatının oldukça popüler olduğu bir ülke ve bu tür eserlere burada büyük ehemmiyet veriliyor. Her ne kadar Türkiye’deki AKP’li belediyelerin yaptırdığı Rabiâ heykellerinin yanında bunların lafı bile olmaz ve “Ucube” kalırsa da, yine de Norveç’teki heykel sanatını küçümsememek gerek diye düşünüyorum kanaatini taşımaktayım fikrimi sorarsanız bana göre.
O heykellerden biri, en ilgi çekici olanlardan biri olan ve II. Dünya Savaşı (1939 – 45) esnasındaki bir direniş grubunun anısına yaptırılmış Pelle Anıtı (Nrv. Pelle Monument), bizi oldukça cezbediyor.
Heykel, tamamıyla bronzdan yapılmış. Duvar şeklinde bir dörtgen levhanın iki yanı işlenerek, arkalı önlü yapılmış bu anıtın ön yüzünde bayrak tutan bir genç, konuyu anlatan uzunca bir yazı, arka yüzünde de bir bayrağı beraber tutan iki genç, önlerinde ayakta dikili bir kadın, arkalarında da bisiklet süren iki kişi resmedilmiş.
İkinci Cihan Harbi’nin tüm şiddeti ve acımasızlığıyla sürdüğü esnada Oslo’da faaliyete geçen Pella adlı bu direniş grubu, 1944 yılında kurulmuştu. Bu direniş hareketi, Alman Nazi ordusunu Doğu Cephesi’ne taşımakta olan iki yük gemisini imhâ etmeyi başarmış, Oslo’nun en büyük tersanesi olan – daha önce tanıttığımız – Aker Brygge’de “düşman” (Almanya) askerlerine başarılı bir baskın düzenlemişti. II. Dünya Savaşı’ndaki en büyük gemi sabotajını gerçekleştiren bu gençlik direniş hareketi, düşmana zarar verme konusunda çok başarılı olmuştu.
Anıt, Norveç Krallığı Kültür Dairesi (Nrv. Kulturdepartementet i Kongeriket Norge) ve Samlerhuset A / S mimarlık grubunun Oslo şehrine bir hediyesidir. Adı geçen Samlerhuset A / S firmasının şefi Kirsten Kokkin (1951 – halen hayatta)’in babası Steve Kokkin (? – ?), bu direniş hareketinin üyelerinden biriydi ve II. Dünya Savaşı esnasında bu direniş hareketinin üyesi olup da savaş bitiminde hâlâ sağ kalabilen sadece üç gençten biriydi.
Anıtın buraya dikildiği ve açılış merasiminin yapıldığı 22 Kasım 2013 tarihinde işkadını Kirsten Kokkin, Oslo Belediye Binası (Nrv. Oslo Rådhus)’nda bir konuşma yapmıştır. Fakat o tarihte ben “Guldexwîn” çizgi filmine destek bulmak için Diyarbakır’da belediyenin ve yerel gazetelerin kapılarını aşındırmakla meşgul olduğumdan, beni açılışa dâvet etmemişlerdir. Yoksa kesssin çağırırlardı…
Anıtın üzerinde Pella direniş hareketinin gerçekleştirdiği tüm eylemler tarih tarih yer alırken, bu gençlik hareketinin öncülüğünü yapan gençlerin de isimleri tek tek yazılmış.
Anıtın diğer yüzünde ise büyük harflerle ve Norveççe olarak şu şiirsel ve oldukça felsefik söz işlenmiş:
“Det stiger en sang over landet, seirende i sitt språk. Skjønt hvisket med lukkede leber under de fremmedes åk.”
Anlamı şöyle:
“Kendi dilinde yükselen ülke hakkında bir zafer şarkısı var. Yabancının sırtının altındaki dudaklarla fısıldansa da.”
sediyani@gmail.com
SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ
CİLT 10
FOTOĞRAFLAR:
Avrupa kıt’âsının en kuzeyinde, İskandinavya coğrafyasının güzel ülkesi Norveç’in başkenti olan muhteşem güzellikteki Oslo şehrinde yaptığımız gezi devam ediyor. (NORVEÇ)
Norveç, Norveççe’de “landsdel” olarak adlandırılan 5 + 1 coğrafî bölge, Norveççe’de “fylke” olarak adlandırılan 19 il, Norveççe’de “kommune” olarak adlandırılan 431 ilçe, Norveççe’de “tettsteder” olarak adlandırılan 976 nahiye ve Norveççe’de “landsby” olarak adlandırılan binlerce şirin köyden müteşekkil bir ülkedir. (NORVEÇ)
Bizim bu gezide siz sevgili okurlarımızla birlikte gezdiğimiz bölge, ülkenin en kalabalık nüfûsunu barındıran Østlandet (Doğu Ülkesi) bölgesidir. (NORVEÇ)
Bizim bu gezide siz sevgili okurlarımızla birlikte gezdiğimiz iller, Østfold (Doğu Katı) ve Akershus (Aker Evi)’tur. Böylece Norveç’in 19 ilinden yalnızca 2’sini görmüş olduk, bu gezide. Østfold ilinin merkezi Sarpsborg’un gelirken içinden geçmiştik, Akershus ilinin merkezi ve aynı zamanda ülkenin başkenti Oslo’yu da şu anda doya doya geziyoruz. (NORVEÇ)
Fotoğrafçılığa meraklı olanlar için eşsiz bir yer burası. Avrupalı aileler, Asyalı aileler, Afrikalı aileler; hepsi birarada. Başörtülü hatta çarşaflı kadınlarla mini etekli hatta mayolu ve bikinili kadınlar birarada. Sosyalistler, Kapitalistler, İslamcılar, Hristiyancılar, Yahudîciler, Ateistler; hepsi birarada, beraber yaşıyorlar.
Ve şu var: Hepsi huzur içinde, barış içinde, kardeşçe yaşıyorlar. (NORVEÇ)
Gerçekler insanların büyük çoğunluğunun hoşuna gitmez hatta insanların çoğunluğunu rahatsız eder, ama şöyle bir gerçek var: Bu huzur, barış ve kardeşliği sağlayan ne Hristiyanlık ne İslamiyet ne de Sosyalizm. Bu barış ve kardeşliği sağlayan, Laiklik ve Demokrasi. (NORVEÇ)
Norveç’in en büyük şehri olan Oslo, tüm İskandinavya’nın ise en büyük 2. şehridir. (NORVEÇ)
Stranden (Sahil) adlı uzuuun, sahil boyunca uzanan caddede yürüyoruz. Buralar, tamamen trafiğe kapalı. Sadece yayalar girebiliyor. İnsanların yürüyüş yaptığı, gezdiği, güzel vakit geçirdiği, alışveriş yaptığı, café ve restoranlarda birşeyler yiyip içtiği, limanı ve gemileri seyrettiği, denizi doyasıya yaşadığı yer burası. (NORVEÇ)
Kuzey Denizi, 8 ülkeye kıyısı olan bir deniz. Bunlar; Hollanda, Belçika, Fransa, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı, Norveç, İsveç, Danimarka ve Almanya’dır.
Bu 8 ülkeden 7’sini gezip gördük, şimdiye kadar. Yalnızca Birleşik Krallık’ı görmek nasip olmadı henüz. (NORVEÇ)
Bizler sahilde gezerken ve bu olağanüstü güzellikteki şehrin tadını çıkarırken, karşıda büyüleyici güzelliğiyle bizi ve tüm insanları seyreden bir bina var: Oslo Belediye Binası (Nrv. Oslo Rådhus). (NORVEÇ)
Kırmızı renkli ve iki kuleli bu göz kamaştırıcı güzellikteki bina, kırmızı tuğlalardan inşâ edilmiş. Şehrin yönetiminin bulunduğu bu bina, 1931 – 50 yılları arasında yapılmış.
ABD’nin New York şehrindeki Manhattan Adası’nda bulunan ve “İkiz Kuleler” (İng. Twin Towers) olarak adlandırılan, 11 Eylül 2001 tarihinde yıkılan Dünya Ticaret Merkezi (İng. World Trade Center)’nin kırmızı hali sanki ama, onlar gibi iki ayrı bina değil, bu tek bina. Altında tek parçalı bina gövdesi var ve kule apartmanları o ana bölümün iki yanından göğe doğru uzanıyor. Bu kule apartmanlarından biri 63 m, biri de 66 m uzunluğunda. (NORVEÇ)
7 Haziran 1905 tarihinde Norveç’in bağımsızlığını kazanması ve Norveç Krallığı (Nrv. Kongeriket Norge) adlı devletin kurulmasından sonra, yeni ülkenin başkentine yeni bir belediye binası yapılması düşüncesi hasıl oldu, ister istemez.
Pipervika sahilinin başında bir belediye binası inşâ etme fikri, ilk kez 1906 yılında mimar Ingvar Paul Oscar Hoff (1875 – 1942) tarafından dile getirildi. Ancak plan uygulamaya konmadı. (NORVEÇ)
1914 yılında, o zamanki Kristiania (bugünkü Oslo) Belediye Başkanı Hieronymus Heyerdahl (1867 – 1959), çok başarılı olacak olan bir bağış toplama kampanyası başlattı ve girişimin öncülüğünü yaptı. 1915 yılında (tıpkı 1876 ve 1898’de olduğu gibi) yeni belediye binasının nasıl olması gerektiğiyle ilgili bir mimarlık yarışması düzenlendi. Yarışmaya 44 proje katılmıştı. Sonuçlar 1918 yılında açıklandı. Sonuçta, mimarlar Arnstein Rynning Arneberg (1882 – 1961) ve Markus Poulsson (1881 – 1958) bu tarihî yarışmayı kazandılar, onların projeleri kabul edildi.
Bu iki mimar, İsveç’in başkenti Stockholm’da bulunan Stockholm Belediye Binası (İsv. Stockholms Stadshus)’ndan ilhâm alarak projelerini hazırlamışlardı. Kırmızı tuğladan yapılmış tek kuleli Stockholm Belediye Binası, projeye ilham kaynağı olmuştu. (NORVEÇ)
Ancak proje kabul edildiği halde, maddî imkânların yetersizliği ve henüz sona eren I. Dünya Savaşı (1914 – 18)’nın yol açtığı yıkım ve yokluk, bu projenin ertelenmesine sebep oldu. Cihan Harbi’nin başlamasından 9 yıl önce bağımsızlığını kazanmış olan Norveç, evet bu büyük savaşta tarafsız kalmış ve buna riâyet de etmişti, velâkin Kuzey Denizi’nde yaşanan “deniz savaşları”ndan birinci derecede etkilenmiş ve büyük yaralar almıştı.
Bu arada geçen uzun zaman zarfında da, mimarlar – ufuklarının gelişmesi nedeniyle – projede çeşitli değişikler de yapmıştı. 1930 yılında – değişikliklerle beraber – yeni taslak yönetime sunuldu. En belirgin değişim, binanın Stockholm Belediye Binası gibi tek kuleli değil, iki kuleli olması şeklindeki fantastik değişiklikti. (NORVEÇ)
Binanın ilk temel taşı, Eylül 1931’de bir törenle atıldı. Törende binanın ilk temelini Norveç Kralı VII. Haakon ya da gerçek ismiyle Christian Frederik Carl Georg Valdemar Axel (1872 – 1957) ile oğlu Norveç Prensi V. Olav ya da gerçek ismiyle Alexander Edward Christian Frederik (1903 – 91) beraber attılar.
Ancak bu sembolikti. Gerçek inşaat, Şubat 1933’te başladı. (NORVEÇ)
Kasım 1936’da binanın dış yapısı tamamlandı. Betonarme dökülmüş ve elle boyanmış, kırmızı tuğlalar mükemmel bir biçimde kullanılmıştı. Binanın dış inşaatı bitince, bu sefer de binanın iç mimarîsi için Ocak 1937’de yeni bir mimarlık – dekorasyon yarışması düzenlendi. Kural şuydu: Öyle bir iç mimarî ve dekorasyon olmalı ki, Norveç’in tarihi, sanatı ve kültürü burada sunulmalı, merkez “halk” olmalıydı; ayrıca tüm malzemeler Norveç kökenli olmalıydı. Bu kriterlere uyan ve projeleri beğenilen toplam 8 ressam ve 17 heykeltraş işe alındı. (NORVEÇ)
Binanın içine ilk bürolar 1939 yılında taşındı. 1940 yılından başlayarak da binanın içindeki bazı ofisler resmî olarak çalışmaya ve şehre hizmet vermeye başladılar. Ancak patlak veren II. Dünya Savaşı (1939 – 45) nedeniyle inşaat ve tamamlama çalışmaları duraksadı.
Savaş bittikten sonra belediye binasının inşaat ve tamamlama çalışmaları yeniden başladı. 1947 yılında dekorasyon işleri tamamlandı ve binadaki tüm bürolar kurulmuş, şehre hizmet vermeye hazır hale gelmişti. Büyük ölçekli kalkınma planının bir parçası olarak, Pipervika diye adlandırılan fakir bir bölge yıkıldı ve binadan bakarken Oslofjord’un yani denizin görünümü açıldı. Yani binadan bakarken denizi görecek veya sahilden bakıldığında bina görülecek biçimde bir manzara için, arada var olan ve manzarayı kapatan tüm yapılar yıkıldı. (NORVEÇ)
1931 – 50 yılları arasında yapılan ve inşaatı 19 yıl süren Oslo Belediye Binası (Nrv. Oslo Rådhus)’nın resmî açılışı 15 Mayıs 1950 tarihinde o zamanki Oslo Belediye Başkanı Halvdan Eyvind Johannessen Stokke (1900 – 77) tarafından gerçekleştirildi.
Açılışın 15 Mayıs 1950 günü yapılmasının sebebi, bu tarihin, ilk kez 15 Mayıs 1050 tarihinde küçük bir Viking köyü olarak kurulduğuna inanılan bugünkü Oslo şehrinin kuruluşunun 900. yıldönümüne tesadüf etmesinden ötürüdür. Açılış töreninde halk dansları ve müzik şöleni yapılmış, dünyaca ünlü Norveçli komponistler Ludvig Paul Jerndahl Irgens – Jensen (1894 – 1969) ve Karl August Andersen (1903 – 70) konser vermiş, halka müzik ziyafeti çekmişlerdir. (NORVEÇ)
Oslo Belediye Binası (Nrv. Oslo Rådhus), gözalıcı bir güzelliği olan, kırmızı tuğladan yapılmış ve biri 66 m (doğu kulesi) biri de 63 m (batı kulesi) yüksekliğinde iki kulesi bulunan, oldukça hoş bir mimarî yapı. Kullanılan tuğlalar tipik olanlardan daha büyük ancak Ortaçağ’da kullanılan tuğlalarla kabaca aynı boyuttadırlar. Oslo’da bulunan Hovin Teglverk adlı fabrika tarafından üretilen bu tuğlalar, yaklaşık olarak 27, 5 cm x 13 cm x 8, 5 cm ölçülerinde.
Toplam arsa alanı 38 bin m² olan bir alanda kurulu binanın zemin alanı 4 bin 560 m²’dir. Merkez salon 1500 m²’lik bir alana sahip olup 20 m 80 cm yüksekliğindedir. 66 m yüksekliğindeki doğu kulesinin en üstünde 49 saatlik bir saat mekanizması var.
Belediye binasının içinde “şehir parlamentosu” ve “festival odaları”nı barındıran merkezî bir binada ve “şehir yönetimi”ne ait büroları barındıran kule binalarında olmak üzere toplam 450 memur çalışıyor, bugün. (NORVEÇ)
Deniz fenerinin biraz daha ötesinde ise, deniz feneri biçiminde inşâ edilmiş bir saat kulesi bulunuyor. İsmi, Aker Brygge Saat Kulesi (Nrv. Aker Brygge Klokketårn).
Aker Brygge’deki iskeleyi süsleyen bu bakır saat kulesi, 1949 yılından 1982’ye kadar Atölye Binası (Nrv. Verkstedhallen) adlı binanın üstünde duruyordu. Niye mi oranın üstünde duruyordu? Şunun için: Geçen bölümlerde sizlere bahsettiğimiz ve ilginç tarihini anlattığımız Akers Mekanik Atölyesi (Nrv. Akers Mekaniske Verksted) tersanesinde çalışan işçiler için. İş saatleri o saat kulesine bakılarak kontrol ediliyordu. Bir işçi şayet işe 1 dakika geç gelirse, yevmiyesinden 15 dakikalık bir kesinti yapılıyordu. (NORVEÇ)
Ancak saat kulesi 1982 yılında – ki bu tarih Akers Mekanik Atölyesi’nin kapandığı ve Aker Brygge’nin bugünkü modern halini aldığı tarihtir; gezinin 21. bölümünden hatırlayınız – bugünkü yerine, sahile getirilip buraya dikildi. (NORVEÇ)
Aynı noktada, Lekter’n adlı restoranın biraz ötesinde ve yürüdüğümüz Stranden adlı caddenin kenarında bir deniz feneri var. Siyah – beyaz renkte olduğu için fanatik bir Beşiktaşlı olarak oldukça hoşuma giden bu deniz fenerinin ismi, Aker Brygge Deniz Feneri (Nrv. Fyret Aker Brygge).
Bu şirin deniz feneri, Aker Brygge mahallesinde, Pipervika adlı limanın girişinde bulunuyor. (NORVEÇ)
Sahil’de yürürken (hem caddenin ismi hem de gerçekten sahil), yer yer karşımıza ilginç anıtlar ve heykeller de çıkıyor. Norveç zaten heykelcilik sanatının oldukça popüler olduğu bir ülke ve bu tür eserlere burada büyük ehemmiyet veriliyor. Her ne kadar Türkiye’deki AKP’li belediyelerin yaptırdığı Rabiâ heykellerinin yanında bunların lafı bile olmaz ve “Ucube” kalırsa da, yine de Norveç’teki heykel sanatını küçümsememek gerek diye düşünüyorum kanaatini taşımaktayım fikrimi sorarsanız bana göre.
O heykellerden biri, en ilgi çekici olanlardan biri olan ve II. Dünya Savaşı (1939 – 45) esnasındaki bir direniş grubunun anısına yaptırılmış Pelle Anıtı (Nrv. Pelle Monument), bizi oldukça cezbediyor. (NORVEÇ)
Heykel, tamamıyla bronzdan yapılmış. Duvar şeklinde bir dörtgen levhanın iki yanı işlenerek, arkalı önlü yapılmış bu anıtın ön yüzünde bayrak tutan bir genç, konuyu anlatan uzunca bir yazı, arka yüzünde de bir bayrağı beraber tutan iki genç, önlerinde ayakta dikili bir kadın, arkalarında da bisiklet süren iki kişi resmedilmiş.
İkinci Cihan Harbi’nin tüm şiddeti ve acımasızlığıyla sürdüğü esnada Oslo’da faaliyete geçen Pella adlı bu direniş grubu, 1944 yılında kurulmuştu. Bu direniş hareketi, Alman Nazi ordusunu Doğu Cephesi’ne taşımakta olan iki yük gemisini imhâ etmeyi başarmış, Oslo’nun en büyük tersanesi olan – daha önce tanıttığımız – Aker Brygge’de “düşman” (Almanya) askerlerine başarılı bir baskın düzenlemişti. II. Dünya Savaşı’ndaki en büyük gemi sabotajını gerçekleştiren bu gençlik direniş hareketi, düşmana zarar verme konusunda çok başarılı olmuştu. (NORVEÇ)
Anıt, Norveç Krallığı Kültür Dairesi (Nrv. Kulturdepartementet i Kongeriket Norge) ve Samlerhuset A / S mimarlık grubunun Oslo şehrine bir hediyesidir. Adı geçen Samlerhuset A / S firmasının şefi Kirsten Kokkin (1951 – halen hayatta)’in babası Steve Kokkin (? – ?), bu direniş hareketinin üyelerinden biriydi ve II. Dünya Savaşı esnasında bu direniş hareketinin üyesi olup da savaş bitiminde hâlâ sağ kalabilen sadece üç gençten biriydi.
Anıtın buraya dikildiği ve açılış merasiminin yapıldığı 22 Kasım 2013 tarihinde işkadını Kirsten Kokkin, Oslo Belediye Binası (Nrv. Oslo Rådhus)’nda bir konuşma yapmıştır. Fakat o tarihte ben “Guldexwîn” çizgi filmine destek bulmak için Diyarbakır’da belediyenin ve yerel gazetelerin kapılarını aşındırmakla meşgul olduğumdan, beni açılışa dâvet etmemişlerdir. Yoksa kesssin çağırırlardı… (NORVEÇ)
Bir yandan café ve restaurant’lara, bir yandan tarihî veya resmî binalara baka baka gezerken, bir yandan da insanları gözlemliyoruz. (NORVEÇ)
Şehri geziyoruz; yürüye yürüye, sohbet ede ede, insanlarla kaynaşa kaynaşa… (NORVEÇ)
Su ile mimarînin buluştuğu bir yer, burası. (NORVEÇ)
5 milyon 265 bin 158 nüfûslu bir ülke olan Norveç’te, nüfûsu 1 milyon barajını yakalayan hiçbir şehir yoktur. Ülkede yarım milyon nüfûs barajını aşan tek şehir ise başkent Oslo’dur. Norveç’te nüfûsu 500 bin barajını aşan sadece 1 şehir, nüfûsu 100 bin barajını aşan sadece 4 şehir, nüfûsu 50 bin barajını aşan sadece 10 şehir, nüfûsu 10 bin barajını aşan 56 yerleşim birimi, nüfûsu 5 bin barajını aşan 102 yerleşim birimi vardır. (NORVEÇ)
Oslo hatırâsı, 27 Mayıs 2017
“Det stiger en sang over landet, seirende i sitt språk. Skjønt hvisket med lukkede leber under de fremmedes åk.”
(Kendi dilinde yükselen ülke hakkında bir zafer şarkısı var. Yabancının sırtının altındaki dudaklarla fısıldansa da.)