ŞEYH ALİ SEPTÎ (RH)
Birkaç bölümlük kısa ve öz yazılarla şehrimizin mânâ ışığı Şeyh Ali Septî Hz.’lerini ve ailesini, bilmeyenler öğrensin, bilenler pekiştirsin, hafızâlarımızda ve kayıtlarımızda arşiv olarak kalsın diye işleyelim istedim.
Öncelikle Şeyh Ali Septî (rh) kimdir?
Nakşibendî tarikatının önde gelenlerindendir. Mevlânâ Halid Bağdadî namıyla meşhur, Araplar’ın deyimiyle “Şeyh’ul- Ekrad” (Kürtler’in Şeyhi) Mevlânâ Halid el- Kurdî’nin halifelerindendir. Seyyîd olan Şeyh Ali Septî, ayrıca meşhur Şeyh Said’in dedesidir.
Nakşibendî pîrlerinden Mevlânâ Halid el- Kurdî’nin üçüncü halifesidir. (Birincisi kardeşi, ikincisi Erbilli Fettah Ahmed’dir)
Şeyh Ali Septî, hicrî 1191 (miladî 1777) senesinde (başka bir rivayete göre 1786) o zaman Diyarbekir’e bağlı olan Çılsıtun (Kırkdirek) köyünde dünyaya geldi.
Babası Molla Kasım’dır. Babasından yukarıya doğru ulaşabildiğim soy şeceresi şöyledir:
Babası Molla Kasım
Babası Mevlânâ Haydar
Babası Mevlânâ İbrahim
Babası Hacı Hüseyin
Babası Seyyîd Haşîm
Babası Şeyh Seyyîd Ahmed Urmevî
Babası Seyyîd Muhammed Bademgerî
Aile ile ilgili tarihî bir not olarak, şu olayı da anlatmak gerekir kanısındayım:
Bağdat Seferi’ne çıkarken Diyarbekir’de konaklayan ve bölgenin âlim ve beylerini bir yemekte biraraya toplayan IV. Murat, Şeyh Ali Septî Hz.’lerinin dedelerinden olan Seyyîd Haşim’i de yemeğe dâvet eder ve bölge âlimlerinden Bağdat Seferi için fetvâ ister.
Seyyîd Haşim, kendisi tütün ve alkol kullanırken tebaasına yasaklayan IV. Murat’ın bu teklifini reddeder ve Bağdat Seferi için de “Müslümanlar’ın kanının dökülmesini” sebep göstererek, istenen fetvâyı vermez. Buna çok öfkelenen IV. Murat, sefer dönüşü Seyyîd Haşim ve ailesinin katledilmesini ve köyünün yakılmasını emreder. Köylüler tarafından kaçırılarak saklanan Seyyîd Haşim’in küçük oğlu Hüseyin, aileden geriye kalan tek kişidir.
Şeyh Ali Septî uzunca boylu, kara kaşlı, büyük gözlü, buğday renkli, beyazı fazla olan büyük ve güzel sakallıydı. Gayet heybetliydi. Başında kırmızı bir sarık giyer ve üstüne de büyük amame sarardı. Elbiseleri ise genellikle siyah renkliydi.
Şeyh Ali Efendi’nin isminin sonunda “Septî” kullanılmasının nedenlerinden biri; “Baba tarafından Hz. Hüseyin (as)’in, anne tarafından da Hz. Hasan (as)’ın soyundan gelenlere kullanıldığı için böyle denilmiştir” diye açıklanmıştır. (Kaynak: El- İbrîz, Şeyh Abdulazîz Debbağ)
“Sebt”; lügât mânâsı, torun veya hafid, peygamber torunu. Diğer sebep; Cumartesi günü doğması ya da Cumartesi günü icazet almasıdır.
Temyiz (iyiyi kötüden ayırma) çağına geldikten sonra, ilim yoluna girdi. Diyarbekir’in meşhur âlim insanlarının yanında okuyarak icazetini aldı.
Şeyh Ali Septî, Diyarbekir’de talebelere ders verip (Diyarbekir Ulu Camiî’nde girişteki ilk odada ders vermiştir), ilim ve irfan neşrine devam ederken, Mevlânâ Halid el- Kurdî hilafet ve irşad izni alarak Hindistan’dan görevli olarak dönerken, büyük mürşidi Şeyh Abdullah Dehlevî’nin tavsiyesiyle Diyarbekir’e uğrayıp Şeyh Ali Septî’yi buldu ve O’na misafir oldu. Şeyh Ali Septî, bütünü ile siyahlar giyinmiş bu misafirinde birtakım hallerin meydana geldiğini farkedince, kendisinin kim olduğunu sormak mecburiyetinde kaldı. Bunun üzerine Mevlânâ Halid, kendi hüviyetini Şeyh Ali Septî’ye bildirerek, şeyhi Abdullah Dehlevî tarafından irşad arkadaşı olarak Şam şehrini irşad etmekte beraber bulunmalarını istediğini bildirdi. Şeyh Ali Septî bu müjdeyi alır almaz, bütün emlak ve akarlarını kardeşlerine bırakıp, kendisi de siyah elbiseler giydi. Mevlânâ Halid’le beraber Diyarbekir’den çıktılar. Mevlânâ Halid, vefatından kısa bir zaman evvel, Şeyh Ali Septî’ye “Vefatımdan sonra Palu’ya gidin, orada irşad ile meşgul olun” diye vasiyet ettiğinden, hicrî 1242 (miladî 1828 – 1830) senedinde Mevlânâ Halid’in vefatı üzerine vasiyet buyurdukları gibi Palu’ya teşrif etti. Palu’da halkı, Hakk yolunda irşad ve dâvete çağırıp az zamanda velayetlerinin büyüklüğü ve irşadlarının şöhreti ufuklara doğmuş ve birçok kimseler, düşüklük ve eksikliklerden, yücelik ve mükemmelliğin zirvesine yol bulmuşlardır.
Şeyh Ali Septî ilk evliliğini Palu’nun Ekrag (Burgudere) köyünde Ayşe Hanım’la yapmıştır. Bu evliliğinden Muhammed Nesih Efendi doğmuştur. Muhammed Nesih Efendi (1835 – 1873) soyu devam etmemiştir.
İkinci evliliğini ise Boğlan (Solhan)’a bağlı Melıkan (Melikhan) köyü şeylerinden birinin kızı olan Esma Hanım’la yapmıştır. Şeyh Ali Septî’nin soyu bu evlilikle günümüze kadar devam etmektedir. 4 erkek 2 kız olmak üzere 6 çocuğu olmuştur.
İbrahim (Kudo) daha 6 yaşındayken vefat etmiştir. Mahmud Fevzî Efendi (1838 – 1895) yaşamış olup, Şeyh Said Efendi’nin babasıdır. Hasan Naki Efendi (1843 – 1918) yaşamıştır. Hüseyin Zeki Efendi (1848 – 1914) yaşamıştır.
Şeyh Ali Septî, hicrî 1287 yılında 96 yaşında Palu’da vefat etmiştir. Elazığ’ın Palu ilçesinin karşı yakasında, Murat suyundan biraz yukarıda, yüksek bir dağ üzerinde müteffeh, bahçeli bir yerde ve türbe içinde medfundurlar.
Nasip olursa devam yazımda, Şeyh Ali Septî Efendi’nin oğlu Şeyh Mahmud Fevzî Efendi ve ailesini yazacağım.
Selamet kalın.
KAYNAKLAR:
– M. İhsan Oğuz, Arifler Silsilesi
– Orhan Zuexpayic, zuexpayic.blogspot.com
– İbrahim Sediyani, Bütün Yönleriyle Şeyh Said Kıyamı, cilt 1
– Hüsamettin Septioğlu, Şeyh Ali Septî ve Palu
PALU MANŞET
24 OCAK 2018
Şeyh Ali Septî’nin Elâzığ’ın Palu ilçesindeki türbesi
Şeyh Ali Septî’nin türbesinin içi
Şeyh Ali Septî’nin mübarek kabir taşı. Üzerinde yazan yazı: Hâzâ merqadu cami’il- kemalât’il- millîyet’il- murşid’il- et- tariqat-i Nakşîbendîyye-yi eş- Şeyh-i Aliy-yi Sebtî’l- Xalidîyye’l- Palewî… El- Fâtiha… 1202 – 1287.
Gösterdiğiniz ilgi ve incelik için teşekkür ederim
Sami Yılmaz