İspanya’da bulunan ve istisnaî bir yoğunluğa sahip, yaklaşık 300 bin yıllık devâsâ el baltaları, bölgenin farklı popülasyonlar tarafından aynı anda kullanıldığını gösteriyor.
İspanya’da bulunan ve istisnaî bir yoğunluğa sahip, yaklaşık 300 bin yıllık devâsâ el baltaları, bölgenin farklı popülasyonlar tarafından aynı anda kullanıldığını gösteriyor. En erken atalarımız dahi taş aletlerin dayanıklı yapısı sayesinde, bugün geriye dönüp inceleyebildiğimiz bir teknolojiyi geliştirmiş ve kullanmıştı.
İspanya’nın kuzeybatısındaki özerk bölge Galiçya’da yer alan bir arkeolojik kazı alanında istisnaî bir yoğunluğa sahip, 300 bin ilâ 200 bin yıl öncesine tarihlenen devâsâ el baltaları ortaya çıktı. Buluntular arkeologlar ve tarihlendirme uzmanlarından oluşan uluslararası bir araştırma ekibi tarafından yayımlanan bir makaleyle belgelendi.
El baltalarının günyüzüne çıkarılması alternatif taş alet teknolojisi türlerinin, bölgede farklı popülasyonlar tarafından eşzamanlı olarak kullanıldığını gösteriyor. Bu fikre dair ek bulgular ise Güneybatı Avrupa’da aynı zaman periyodunda yaşamış birden fazla insan türünün varlığını gösteren fosil kayıtlarından geliyor.
TAŞ ALET TEKNOLOJİSİ
Porto Maior, Galiçya Özerk Bölgesi’nin Pontevedra eyaletine bağlı As Neves kasabasının yakınlarında, Kuzey Portekiz ve İspanya sınırı boyunca uzanan Miño Nehri’nden 34 m yükseklikte bir taraça üzerinde yer alıyor. Porto Maior’daki arkeolojik kazı alanı, “Aşölyen kültür” olarak tanımlanan Erken Paleolitik Çağ alet endüstrisinden kalma çok sayıda taş alet kalıntısını içerisinde barındırıyor. Simetrik olarak yontulmuş yassı taşlar ve iki yüzeyden yongalanan aletlerle karakterize edilen Aşölyen kültürü Avrupa’da erken insan yerleşimlerince geliştirilmiş ilk sofistike el baltası teknolojisi olarak kabul ediliyor.
Aşölyen kültürüyle ilişkilendirilebilecek buluntulara Avrupa kıtasının tümünde rastlanıyor olsa da Porta Maior, diğer alanlardan farklı olarak, Aşölyen geleneğindeki büyük kesici aletlerin Avrupa’daki ilk yoğun birikimini barındırıyor olmasıyla büyük önem arzediyor. Büyük boyutlu kesici aletlerin şu ana kadar yalnızca Afrika’da bu denli yoğunlukta bulunduğu biliniyor. Ele geçirilen yeni bulgular Avrupa Aşölyen kültürünün Afrika kökenli olduğu iddiâsını güçlendiriyor ve kıtadaki belirgin bir biçimde farklı olan taş alet kültürlerinin zaman dilimlerinde bir örtüşme olduğunu doğruluyor.
Porta Maior’da el baltalarının kullanıldığı aşağı yukarı aynı zamanda, Ambrona ve Cuesta de la Bajada da dahil olmak üzere İspanya ve Portekiz’i içerisine alan İberya Yarımadası’nda farklı bir taş alet teknolojisinin var olduğu biliniyor. Aletlerin büyük ölçüde tek yüzeyden yongulu olduğu Orta ve Doğu Avrupa’da ise Aşölyen kültüre ilişkin hiçbir buluntuya rastlanamadı. Porta Maior, biribirleriyle örtüşen bu teknolojik buluntulara dair daha büyük bir karmaşıklık sunarak, farklı coğrafî orijinlere sahip belirli erken insan popülasyonlarının insanların gördüğü tek buzul çağ olan Orta Plaistosen Çağ boyunca birarada yaşadıklarını gösteriyor.
BÜYÜK TAŞ ALETLERDE BOLLUK
290’ı yayımlanan yeni bir çalışma kapsamında incelenmiş ve belgelenmiş olmak üzere, nehir yatağından toplam 3698 eser çıkarıldığı söyleniyor.
İncelenen taş aletler ortalama 18, maksimum 27 cm uzunluğunda, orijinal pozisyonları bozulmamış 101 büyük boyutlu kesici aletten oluşuyor. Avrupa’daki Aşölyen kültürü standartlarına (tipik olarak 8 – 15 cm) göre el baltalarının boyutları istisnaî derecede büyük. İncelenen eserler arasında ayrıca, genellikle Afrika’daki arkeolojik kazı alanlarında rastlanan bir alet türü olan büyük satırlar da bulunuyor.
11, 8 m²’den fazla kazılmış alanda m² başına 9, 5 Aşölyen taş alet parçası ele geçirildi. Bu da, genellikle m² başına 3 veya daha az eserin bulunduğu daha önceki Aşölyen alet buluntularını geçerek, şu ana kadar dünya üzerinde kaydedilmiş en büyük bulgu yoğunluklarından birini oluşturuyor.
Laboratuvar analizleri, aletlerin cesetlerin parçalanması gibi aktivitelerde ayrıca odun ve kemik gibi sert materyallerin işlenmesinde kullanıldığını gösteriyor.
Porto Maior’dakine benzer bir taş alet yoğunluğunun daha önce yalnızca Afrika ve Yakındoğu’da görüldüğü bildiriliyor. Bu benzerlik Güneybatı Avrupa’daki Aşölyen geleneğin Afrika kökenli olduğu iddiâsını güçlendiriyor.
Kendi türümüz, Homo Sapiensin ortaya çıkmasından önce Orta Plaistosen Çağ boyunca Avrupa kıtasında varlığını sürdürmüş tarihöncesi insan popülasyonlarının (Neandertaller’in atalarının) kökeni ve hareketliliğine ilişkin yeni sorular yöneltilmeye devam ediyor.
ALETLER TARİHLENDİRİLİYOR
Porto Maior’daki alışılmadık biçimde büyük boyutlu Aşölyen aletlerin yaşı, potasyum feldispar taneciklerinin tarihlendirilmesinde Post İnfrared İnfrared Uyarmalı Lüminesans (p-IRSL) ve kuvars taneciklerinin tarihlendirilmesinde Elektron Spin Rezonans (ESR) olmak üzere iki farklı tarihlendirme yöntemi kullanılarak belirlendi. Bu yöntemlerle tortular içerisindeki kum tanelerinin ışıma ve paramanyetik özelikleri incelenerek en son ne zaman güneş ışığına maruz kaldıklarına ilişkin tahminler sunuluyor. Diğer bir deyişle, bu yöntemler bize alet kalıntılarının ne zamandan beri toprak altında olduğunu söylüyor. Bu da sırasıyla kalıntıların bulunduğu alanın ne zaman ele geçirildiğini, kalıntıların tarihöncesi popülasyonlar tarafından ne zaman atıldığını ve tortu birikimiyle aşamalı olarak ne kadar süre toprak altında kaldığını belirlemede kullanılabiliyor.
Porto Maior buluntularının incelenmesinde, taş aletleri kaplayan tortu tabakalarından dikkatle toplanan tanecikler üzerinde, materyalin günışığıyla teması önlenerek, p-IRSL ve ESR yöntemlerinin uygulandığı bildiriliyor. Adelaide Üniversitesi ve Griffith Üniversitesi olmak üzere iki farklı Avusturya kurumunda birbirinden bağımsız olarak uygulanan bu iki tarihlendirme yöntemi dikkat çekecek ölçüde benzer sonuçlar ortaya çıkardı.
Sonuçlardaki benzerlik tarihlendirme güvenilirliğini doğruluyor ve ele geçirilen arkeolojik kaydın 300000 ilâ 200000 yıl öncesine ait olduğunu gösteriyor.
AFRİKA’DAN GÖÇ
Aşölyen alet yapma geleneğinin yaklaşık 1, 7 milyon yıl önce Afrika’da ortaya çıktığı ve yine bu kıtada 500 bin yıl önce sona erdiği biliniyor. Aşölyen aletlerin Porta Maior’da bulunan spesifik türünün Güneybatı Avrupa’ya özgü olduğu, teknolojinin bu bölgeye “işgalci” bir popülasyon tarafından getirildiği söyleniyor.
Porto Maior’un yaşı, daha önce İberya Yarımadası’nda ele geçirilen ve Aşölyen kültürün bölgede 400 bin ilâ 200 bin yıl öncesinde bir yayılma yaşadığını gösteren buluntularla örtüşüyor.
THE CONVERSATION, ARKEOFİLİ
28 MART 2018