Kürtler – 1

Parveke / Paylaş / Share

 

 

 

 

 

     Bir toplum düşünün ki, ezilmiş, ötekileştirilmiş ve katledilmişliği ile – yüzyıllardır – “mazlumlar” listesindeki yerini hep korumuş olsun. Ve dünya kamuoyu tarafından her zaman bu özellikleriyle bilinip tanınıversin.

     Bir toplum düşünün ki, dili ve ırkı yok ediliversin.

     Bir toplum düşünün ki, var olmalarına olan tahammülsüzlük – yaşamış oldukları – şehir ve köy isimlerine ve hatta müziğine kadar varıversin.

     Evet, sayılan bu ve bunun gibi nice özellikler okunduğunda – hiç şüphesiz – akla ilk gelecek toplum; Kürtler, Kürtler ve Kürtler’dir.

     KÜRTLER’İN TARİHÎ KÖKENİ

     “Ülkemizin en temel sorunu olan Kürt sorununun, demokrasinin Türkiye’de tüm kurum ve kuralları ile köklü bir şekilde yerleşmesinin önünde engel olduğu, bu sorunun demokratik yollarla çözülmeyişinden ötürü sürdürülmekte olan savaş, ülke kaynaklarını tüketmekte olduğu gibi, ülkenin gelecekteki ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel gelişimini de ipotek altına almaktadır. Kürt sorunu, tarihsel, siyasal ve sosyal boyutları olan, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyet’ine  devredilen bir sorundur.

     Tarihten günümüze uzanan dinamik bir süreci ifade eden bu sorunun demokratik çözümü için tarihsel arkaplanının irdelenmesi gerekmektedir. Kürtler tarihin en eski çağlarından beri ve M. Ö. 2000 yıllarındaki yazılı belgelerde geçtiği gibi Yukarı Mezopotamya’nın (Zağros) en eski halklarından biridir. M. Ö. 2000’li yıllara ait ve Sümerler’den kalma bir yazıtta Kürtler’den sözedilmektedir. Van Gölü’nün güneyinde ve ‘Su’ halkıyla komşu olan Karda veya Kardaka ülkesinden söz edilmektedir. Zagros’un en eski halklarından olan ‘Guti’lerin Kürtler’in ataları olduğu konusunda tarihçiler hemfikirdir.

     Guti – Hurri – Kassit – Mitanni – Urartu ve Medler’in bugünkü Kürtler’in ataları olduğuna ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Prof. Egon von Eickstedt’e göre, Zağros Dağları’nın orta ve kuzey bölgelerinde Guti yada Ourtie adı verilen bir halk yaşıyordu. Bu halkın ülkesine de ‘Gutium’ adı verilmiştir. Hem yaşadıkları bölge itibariyle hem de akrabalıkları gayet açık görülen Guti ve Karduklar bugünkü Kürtler’in merkezî yerleşim bölgeleri üzerinde yaşıyorlardı.” (TMMOB)

     Mezopotamya’nın en eski halklarından olan Kürtler, bu topraklarda uzun süre – beylikler kurarak – hükümlerini sürdürmeyi başarmışlardır. Kürtler, – diğer halklar gibi – kendine has tarihi, inancı, kültürü, folkloru, âdet ve geleneği olan bir halktır.  

     “Erken İslam dönemlerine  ait Arapça yazılmış eserlerde Kürtler’i karşılamak üzere ‘Kürd’ ve onun çoğulu ‘Ekrad’ isimlerinin kullanıldığından bahsederek, son Selçuklu hükümdarı Sultan Sencer zamanına kadar Kürtler’in, İran ve Irak arasında oturdukları yerleşim birimlerine ‘dağlık bölge’ anlamında Arapça ‘Cibal’, Farsça ise ‘Kuhistan’ denilir.” (Prof. Dr. Kadri Yıldırım)

     KÜRTLER’İN İSLAM DÎNİYLE TANIŞMALARI

     Tarihin bize öğretip bildirdiği kadarıyla, Kürtler Müslüman olmadan önce, en çok etkilendikleri dînin Zerdüştlük olduğu hususu kabul görmüş bir görüştür. Zerdüşt’ün peygamber olup olmadığı hususu ise, âlimler arasında tartışmalı bir konudur. Kürtler’in İslam dîniyle tanışmalarıysa – bugüne kadar – edinilen tarihî bilgilere göre, 639 – 40 yıllarında Hz. Ömer’in Kürt bölgelerine düzenlemiş olduğu sefer ve savaşlar sonrası gerçekleşmiştir.

     Örneğin Kürtler’in İslamîleşme sürecini Yrd. Doç. Dr. Bekir Biçer şöyle özetler:

     “İslam’ın doğduğu dönemde Kürtler Sasanî İmparatorluğu’nun egemenliği altındaydı. Musul çevresindeki Kürtler ise Bizans İmparatorluğu’na bağlıydı. Müslümanlar ve Kürtler ilk defa Hz. Ömer zamanında 640 Hulvan ve Tikrit’in fethi esnasında karşılaştı. Sâd bin Ebi Vakkas, Huzeyfe bin Yemanî’yi Kürtler’le savaşmak için görevlendirdi. 640 yılında Zevzan Kürt emiri Müslümanlar’a haraç verdi. Musul ve Şehrizor’un fethiyle Irak çevresindeki Kürtler Müslümanlar’ın siyasî hakimiyeti altına girdi. Utbe bin Ferkad, Şehrizor, es- Samağan ve Darabaz’ı fethetti. Sonra Ahvaz, Beyruz ve Menazir fethedildi. 645 yılında Ebu Musa el- Eş’arî, İsfahan ve çevresini fethetti. Aynı yıl Sariye bin Zunem, Fesa ve Darê Bêcerd’e hakim oldu. Azerbaycan’da Merzuban yenildi ve Müslümanlar antlaşma yoluyla bölgenin sahibi oldu.”

     Böylesi bir bilgiyle Kürtler’in Hz. Ömer zamanında tanıştığını söylemek çok önemli bir bilgiden insanlığı yoksun bırakma anlamına gelmektedir. Zira son peygamber Hz. Muhammed’e imân etmiş, O’na arkadaşlık etmiş ve hatta Hz. Muhammed tarafından vali olarak görevlendirilmiş Kürt sahabelerin var olduğunu bilmek her imânlı Kürd’ü –inanıyorum ki – onurlandıracaktır.

     Evet, Kürtler’in İslam dîni ile tanışmaları ve Müslüman olmaya başlamaları, 637’den de önce, Hz. Peygamber (saw)’in sağlığında başlayan bir süreçtir. Bu konu hakkında araştırmalar yapan yazar ve tarihçilerin tespitlerinden birkaç örnek vermemiz gerekirse:

     A) “Kürtler, daha Muhammed (saw) hayattayken İslam ile tanışıyorlar ve içlerinden bir kısmı Müslüman oluyor.

     Kürt sahabelerden bahsediyorum.

     İlk Kürt sahabe, başka bir deyişle tarihte Kelime-i Şâhâdet getirip Müslüman olan ilk Kürt, Zozan isminde bir kadındır. Nasıl ki Müslüman olan ilk kişi bir kadın (Hz. Hatice) ise, Müslüman olan ilk Kürt de bir kadındır.

     Hz. Zozan annemiz.

     Zozan’ın haricinde, yine önemli bir Kürt sahabe de Caban el- Kurdî’dir. Caban’ın oğlu Meymun el- Kurdî de Müslüman olmuştur. Bunlar baba – oğul sahabeler idiler, Peygamber Efendimiz’in ashâbı ve arkadaşı idiler.

     Meymun el- Kurdî’nin künyesinin ‘Ebû Buseyr’ olduğunu kaydedilmektedir.” (İbrahim Sediyani)

     B) Ünlü müfessir Alusî’ye göre, Kürtler’in bir kısmı Peygamber (asm) zamanında Müslüman olmuşlardır. Hatta bunlardan “Ebu Meymun Cabân el- Kurdî” ismindeki bir sahabi Kürt kökenlidir. (Alusî, 17 / 67; 26 / 1 – 2 – 1 – 3).

     C) “Kürtler’in İslam’la tanışması, Peygamber döneminde bireysel olarak Müslüman olan Kürtler’le başlar. Zaten Kürt coğrafyası, Arap ile Fars coğrafyasının ortasında yer almaktadır. Gerek bireysel gerekse toplu olarak Araplar’dan sonra İslam’a ilk dokunan Kürtler olmuştur. Siyasal ve politik kaygıların zaman zaman dînin önüne geçtiği bir hakikattir. Ne yazık ki siyasal nedenlerin doğurduğu ambargoya maruz kalan sahabelerden biri de Caban el- Kurdî, oğlu Meymun el- Kurdive Zozan isminde bir bayan sahabedir.” (İbn Hacer el- Askalanî’nin “El-İsabe fi’t- Temyiz’is- Sahabe” adlı eserinin “Caban” maddesi)

     Hatta meşhur hadis kitaplarından biri olan “Cem’ul- Fewaîd” adlı eserde, Meymun el-Kurdî’nin adı zikredilmekte ve O’ndan şu hadis nakledilmektedir:

     “Meymun el- Kurdî’den, o da babası Caban el- Kurdî’den: Allah Resulü (as) buyurdu: ‘Herhangi bir adam az veya çok bir mehir karşılığında içinde onu ödememe niyeti olduğu halde evlenirse, o kişi, kıyamet gününde Allah’a zinakâr olarak kavuşur.” (Bkz. Muhammed bin Süleyman el- Rudanî, Cem’ul- Fewaîd, çeviren: Naim Erdoğan, cilt 4, sayfa 284, Ocak Yayıncılık, İstanbul 2003)

     Caban el- Kurdî’den rivayet edilen bir başka – meşhur – hadis de şudur:

     “Sizlere iki ağır ve paha biçilmez emanet bırakıyorum: Kitabullah ve Siretimdir veya Ehl-i Beyt’imdir. Bu ikisi asla birbirinden ayrılmaz ve havzada birlikte bana gelirler.” 

     Yazılanlardan da anlışalacaktır ki Kürtler; Nübûvvet’in ilk yıllarında azîz İslam dâvâsını omuzlama şerefine nail olmuş bir halktır. Hz. Ömer döneminde ise, kabileler halinde İslam’a girdiklerini ve hatta Araplar’dan sonra Müslüman olan ilk halk olduklarını söyleyebiliriz.

     “Kürdistan coğrafyası da Arap Yarımadası’ndan sonra İslam güneşi ile aydınlanan ilk coğrafyadır. Kürtler’in Müslüman olmasıyla, İslam ilk kez Arap Yarımadası’nın dışına çıkmış oldu; aynı zamanda Araplar’dan oluşan bir dîn olmaktan çıkıp evrensel, cihanşümul karakteristiğine ilk somut adımını da atmıştır.” (İbrahim Sediyani)

 (Devam edecek)

     VAN HAVADİS GAZETESİ

     6 EKİM 2015

qur'an okuyan çocuk 1


Parveke / Paylaş / Share

2 Replies to “Kürtler – 1”

  1. Bu adamın paylaşımlarına baktım. Genel anlamda sistemin yanında bir savunma sergileyerek sisteme muhalif olan kesimlere düşmanlık üzerinden herzeler sarf ediyor. Şimdi anlamadım bu derlemeyi kendisi mi yapmış? Rol kapma peşinde mi, yoksa gerçekten iman mı etti? İlginç bir paylaşım. Gece gündüz Kürt siyasal hareketleri üzerinden Kürtleri vur sonra da mazlum olduklarını söyle.

    1. hasan bey ,bu arkadaşı yakından tanırım ..bildiğiniz gibi değil..bir de insanların doğrularına bakmak lazım…isterseniz gidin yakından tanıyın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir