Eğitimci ve yazar Zekeriya Sevim, Sediyani Haber için yazdı…
“Zeitgeist” ve Hz. İsa
Zekeriya Sevim
Geçenlerde, çok sevdiğim bir dostum tarafından “Zeitgeist” ile ilgili bir video linki gönderildi. Söylediğine göre bu video çok tehlikeliymiş ve Müslüman inancına da zarar verebilirmiş. “Zeitgeist Movie” adlı bu videoyu izledim. Birinci bölümün ilk yarım saatlik kısmı ile ikinci ve üçüncü kısımlarda anlatılanların herkes tarafından bilinmesi gerektiğini O’na söyledim. Bu, cidden aydınlatıcı ve emek verilerek hazırlanan bir video olmuş.
İslam’ı korumak gibi bir reflekse girmeden, inandığım şeyi sizinle paylaşmak istiyorum:
Birinci bölüm başlamadan önce “Zeitgeist” tarafından evrim teorisinin kabul görüldüğü ve evreni yaratan bir Tanrı’nın bulunmadığı fikri önplana alınmış. Bu konuyu binlerce kişi konuşmuş etmiş zaten. Tekrar girmeyeceğiz. Herkes istediği gibi inanır.
İkinci olarak dîn – para ilişkisi üzerinde çokça durmuş. Kilisenim milyar dolarları yöneten ideolojik bir yapı olduğunu, diktatör ve zalim faaliyetlerini biliyoruz ve “Zeitgeist”a bu konuda katılıyoruz. Fakat bu tüm dînler için geçerliymiş gibi göstermek doğru değil.
Evet, birinci bölümde anlatılan ve sonuna kadar haklı olan;
* Hz. İsa’nın ilahlaştırıldığı, mitleştirildiği ve putlaştırıldığı doğrudur. İncil’de anlatılan İsa ile M. Ö. 3000 dolaylarında yaşamış olan Horus tamamen aynı kişidir. Ayrıca Hz. Yusuf’un hayat hikâyesinden de alıntılar İsa hikâyesine uyarlanmıştır.
* İncil’in büyük oranda astro-ilahî bir metin olduğu doğrudur.
“Zeitgeist” evrim ve Allah’ın varlığı konusu haricinde akılcı ve bilimsel bir metodla olaylara yaklaşmaya çalışmış ve büyük oranda başarılıdır.
Biz Müslümanlar ilahlaştırılan İsa ve tahrif edilmiş kutsal metin konularını zaten Kur’ân’dan öğrenmiş ve böylece inanmış durumdayız. Fakat “Zeitgeist”ın videosu ile ayrıntıları biraz daha öğrenmiş olduk. Bu konuda “Zeitgeist”a teşekkür ederiz.
Horus hikâyesinin İsa’ya uyarlanmış olması gerçekte İsa adında birinin yaşamadığına kanıt değildir. Tam tersine, İsa’nın varlığına ve İncil’in orijinalinin bulunduğu bir metnin olduğunu gösterir.
Tarihsel kayıtlarda İsa’nın geçmemiş olması yahut kaydedilmiş bir metin varsa bile kaybolup gitmiş olması, tebliğ görevinin kısa sürmesi, bu tebliğin pek ses getirmemesi ve o zamanın şartları ile ilgili olabilir.
Eğer “Zeitgeist” İslam’a ve Kur’ân’a doğrudan saldırmış olsaydı onu daha samimi bulacaktım. Fakat bunu yapmamış olması zekice bir plan gibi göründü bana. İslam’dan doğrudan bahsetmemek belli bir amaçla yapılmış olabilir. Şöyle ki;
* Katolik kilisesi ve onun engizisyon / haçlı uygulamalarını İslam’la ilişkilendirmek
* Kur’ân’a değinmeyerek İslam’ı ve Kur’ân’ı Kilise Hristiyanlığı ile bir tutmak
* İslam’ın araştırılmasını engellemek
* Ve bu sayede İslam – pagan inançlarının eşdeğer olduğu fikrini bilinçaltına yerleştirmek
* Zaten çürük temeller ve hurafeler üzerine bina olmuş Hristiyanlık inancından uzaklaşan insanların en azından İslam’a yönelmesini engellemek
Kur’ân’da anlatılan İsa ile “Zeitgeist”ın bahsettiği kişi arasındaki benzerlik ise Hz. Meryem’in bakire olmasıdır. Bu da şunu gösterir: Hz. İsa’nın bakire Meryem’den dünyaya gelmiş olması İncil’in tahrifçi yazarlarını Horus hikâyesine yönlendirmiştir.
Hz. Nûh ve Musa ile ilgili kısma geçmeden önce sizinle Kur’ân’dan İsa ve Meryem’in geçtiği âyetleri paylaşacağım. Bu âyetleri kalbimizle okuyun. Bakin bakalım, Horus ile Kur’ân’daki İsa ayni kişi mi? “Hak aldatmaz, hakikat bin aldanmaz.”
“Hani melekler, dediler ki: ‘Meryem, doğrusu Allah kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. O, dünyada ve âhirette seçkin, onurlu, saygındır ve (Allah’a) yakın kılınanlardandır. Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O Salihlerdendir. ‘Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?’ dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona ‘ol’ der, o da hemen oluverir. Ona Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek. İsrailoğulları’na elçi kılacak. (O, İsrailoğulları’na şöyle diyecek:) ‘Gerçek şu, ben size Rabb’inizden bir âyetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde birşey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah’ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah’ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir âyet vardır’. Benden önceki Tevrat’ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabb’inizden bir âyetle geldim. Artık Allah’tan korkup bana itaat edin. Gerçekten Allah, benim de Rabb’im, sizin de Rabb’inizdir. Öyleyse O’na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur. Nitekim İsa, onlarda inkârı sezince, dedi ki: ‘Allah için bana yardım edecekler kimdir?’ Havariler, ‘Allah’ın yardımcıları biziz; biz Allah’a inandık, bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza şahid ol’ dediler. İmân edenler, ‘Olanca yeminleriyle elbette sizlerle birlik olduklarına ilişkin Allah’a yemin edenler bunlar mıdır? Onların bütün yapıp ettikleri boşa çıkmıştır, böylece hüsrana uğrayanlar olmuşlardır’ derler. Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah düzen kurucuların en hayırlısıdır. Hani Allah, İsa’ya demişti ki: ‘Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkâra sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim’.” (Âl-i İmran, 45 – 55)
“Şüphesiz Allah katında İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona ‘ol’ demesiyle o da hemen oluverdi. Gerçek, Rabb’inden (gelen)dir. Öyleyse kuşkuya kapılanlardan olma.” (Âl-i İmran, 59 – 60)
“De ki: ‘Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rabb’lerinden verilenlere imân ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O’na teslim olmuşlarız.” (Âl-i İmran, 84)
“Onların kendi sözlerini bozmaları, Allah’ın âyetlerine karşı inkâra sapmaları, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve ‘kalplerimiz örtülüdür’ demeleri nedeniyle (onları lanetledik). Hayır, Allah, inkârları dolayısıyla ona (kalplerine) damga vurmuştur. Onların azı dışında, inanmazlar. (Bir de) İnkâra sapmaları ve Meryem’in aleyhinde büyük bühtanlar söylemeleri… Ve ‘Biz, Allah’ın Resûlü Meryem oğlu Mesih İsa’yı gerçekten öldürdük’ demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik). Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. Andolsun, kitap ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahid olacaktır. Hayır; Allah onu kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisa, 155 – 159)
“Nûh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a da Zebur verdik.” (Nisa, 163)
“Ey kitap ehli, dîniniz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah’a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah’ın elçisi ve kelimesidir. Onu (‘ol’ kelimesini) Meryem’e yöneltmiştir ve O’ndan bir rûhtur. Öyleyse Allah’a ve elçisine inanınız; ‘üçtür’ demeyiniz. (Bundan) Kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek İlah’tır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur. Vekil olarak Allah yeter. Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler, Allah’a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O’na ibadet etmeye karşı çekimser davranırsa ve büyüklenme gösterirse (bilmeli ki) onların tümünü huzurunda toplayacaktır.” (Nisa, 171 – 172)
“Andolsun, ‘Şüphesiz, Allah Meryem oğlu Mesih’tir’ diyenler küfre düşmüştür. De ki, ‘O, eğer Meryem oğlu Mesih’i, onun annesini ve yeryüzündekilerin tümünü helak (yok) etmek isterse, Allah’tan (bunu önlemeye) kim engel olabilir? Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin tümünün mülkü Allah’ındır; dilediğini yaratır. Allah herşeye güç yetirendir.” (Maide, 17)
“Onların (peygamberleri) ardından yanlarındaki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa’yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nûr bulunan, önündeki Tevrat’ı doğrulayan ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncil’i verdik.” (Maide, 46)
“Andolsun, ‘Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler küfre düşmüştür. Oysa Mesih’in dediği (şudur): ‘Ey İsrailoğulları, benim de Rabb’im, sizin de Rabb’iniz olan Allah’a ibadet edin. Çünkü O, kendisine ortak koşana şüphesiz Cennet’i haram kılmıştır, onların barınma yeri ateştir. Zûlmedenlere yardımcı yoktur’. Andolsun, ‘Allah üçün üçüncüsüdür’ diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir ilahtan başka ilah yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan inkâr edenlere mutlaka (acı) bir azap dokunacaktır. Yine de Allah’a tevbe edip bağışlanma istemeyecekler mi? Oysa Allah bağışlayandır, esirgeyendir. Meryem oğlu Mesih, yalnızca bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçti. Onun annesi dosdoğrudur, ikisi de yemek yerlerdi. Bir bak, onlara âyetleri nasıl açıklıyoruz? (Yine) Bir bak, onlar ise nasıl da çevriliyorlar?” (Maide, 72 – 75)
“İsrailoğulları’ndan inkâr edenlere, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lânet edilmiştir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir.” (Maide, 78)
“Allah şöyle diyecek: ‘Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Rûh’ul- Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları’na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkâra sapanlar, ‘Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir’ demişlerdi (de) İsrailoğulları’nı senden geri püskürtmüştüm’. Hani havarilere, ‘Bana ve elçime imân edin’ diye vahy (ilham) etmiştim; onlar da ‘İmân ettik, gerçekten Müslümanlar olduğumuza sen de şahid ol’ demişlerdi. Havariler, ‘Ey Meryem oğlu İsa, Rabb’in bize gökten bir sofra indirebilir mi?’ demişlerdi. O da, ‘Eğer inanmışlarsanız Allah’tan korkup sakının’ demişti. (Bu sefer havariler) ‘O’ndan yemek istiyoruz, kalplerimiz tatmin olsun, senin de gerçekten bize doğru söylediğini bilelim ve buna şahidlerden olalım’ demişlerdi. Meryem oğlu İsa, ‘Allah’ım, Rabb’imiz, bize gökten bir sofra indir, öncemiz ve sonramız için bir bayram ve Senden de bir belge olsun. Bizi rızıklandır, Sen rızık vericilerin en hayırlısısın’ demişti. Allah demişti ki, ‘Şüphesiz Ben bunu size indireceğim. Artık sonra sizden kim inkâr ederse, Ben onu gerçekten alemlerden hiç kimseyi azaplandırmayacağım bir azapla azaplandıracağım. Allah, ‘Ey Meryem oğlu İsa, ‘insanlara, beni ve annemi Allah’ı bırakarak iki ilah edinin,’ diye sen mi söyledin?’ dediğinde, ‘Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sende olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sensin Sen. Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) ‘Benim de Rabb’im, sizin de Rabb’iniz olan Allah’a kulluk edin.’ Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sendin. Sen herşeyin üzerine şahid olansın. Eğer onları azaplandırırsan, şüphesiz onlar Senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz Aziz olan, hakim olan Sensin Sen.” (Maide, 110 – 118)
“Zekeriya’yı, Yahya’yı, İsa’yı ve İlyas’ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi salihlerdendir.” (En’âm, 85)
“Yahudiler ‘Üzeyir Allah’ın oğludur’ dediler; Hristiyanlar da ‘Mesih Allah’ın oğludur’ dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkâr edenlerin sözlerini taklid ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar? Onlar Allah’ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih’i de. Oysa onlar, tek olan bir İlah’a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O’ndan başka ilah yoktur. O bunların şirk koştukları şeylerden yücedir.” (Tevbe, 30 – 31)
“Kitapta Meryem’i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti. Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona rûhumuz (Cibril’i) göndermiştik. O da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü. Demişti ki, ‘Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)’a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma).’ Demişti ki, ‘Ben, yalnızca Rabb’inden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım).’ O, ‘Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken’ dedi. ‘İşte böyle’ dedi. ‘Rabbin, dedi ki: Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir âyet ve Bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır).’ Ve iş de olup bitmişti. Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi. Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: ‘Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim’. Altından (bir ses) ona seslendi: ‘Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır. Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş taze hurma dökülüversin. Artık ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki, ‘Ben Rahman (olan Allah)’a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım.’ Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: ‘Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın. Ey Harun’un kızkardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi. Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: ‘Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?’ (İsa) Dedi ki: “’Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. (Allah) Bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı. Nerede olursam (olayım) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekâtı vasiyet etti. Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı. Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağım gün de.’ İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri hak söz. Allah’ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona ‘ol’ der, o da hemen oluverir.” (Meryem, 16 – 35)
“Biz, Meryem’in oğlunu ve annesini bir âyet kıldık ve ikisini barınmaya elverişli ve akar suyu olan bir tepede yerleştirdik.” (Mü’mînun, 50)
“Hani Biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden, Nûh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık.” (Ahzab, 7)
“O, ‘Dîni dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin’ diye dînden Nûh’a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri etti (bir şeriât kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir.” (Şurâ, 13)
“Meryem oğlu (İsa) bir örnek olarak verilince, senin kavmin hemen ondan (keyifle söz edip) kahkahalarla gülüyorlar. Dediler ki: ‘Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?’ Onu yalnızca bir tartışma konusu olsun diye (örnek) verdiler. Hayır, onlar tartışmacı ve düşman bir kavimdir. O yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğulları’na bir örnek kıldık. Eğer Biz dilemiş olsaydık, elbette sizden melekler kılardık; yeryüzünde (size) halef (yerinize geçenler) olurlardı. Şüphesiz o, kıyamet saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyametten) yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve Bana uyun. Dosdoğru yol budur. Şeytan sakın sizi (Allah’ın yolundan) alıkoymasın. Gerçekten o, sizin için açıkça bir düşmandır. İsa, açık belgelerle gelince, dedi ki, ‘Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah’tan sakının ve bana itaat edin. Şüphesiz Allah, O, benim de Rabb’im, sizin de Rabb’inizdir; şu halde O’na kulluk edin. Dosdoğru yol budur. Sonra, içlerinden birtakım fırkalar ihtilafa düştü. Artık acı bir günün azabından vay o zûlmetmiş olanlara.” (Zuhruf, 57 – 65)
“Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik; ona İncil’i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid’at olarak) Türettikleri rûhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah’ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan imân edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.” (Hadid, 27)
“Hani Meryem oğlu İsa da, ‘Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah’tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat!’ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi ‘Ahmed’ olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim’ demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince, ‘Bu, açıkça bir büyüdür’ dediler.” (Saff, 6)
“Ey imân edenler, Allah’ın yardımcıları olun. Meryem oğlu İsa’nın havarilere, ‘Allah’a (yönelirken) benim yardımcılarım kimlerdir?’ demesi gibi. Havariler de demişlerdi ki: ‘Allah’ın yardımcıları bizleriz.’ Böylece İsrailoğulları’ndan bir topluluk imân etmiş, bir topluluk da inkâr etmişti. Sonunda Biz imân edenleri düşmanlarına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler.” (Saff, 14)
Buraya kadar İsa ve İncil’de “Zeitgeist”ın hakli yönlerini ve katılmadığımız söylemlerini ele aldık. Şimdi ise haklı yönlerini öne sürüp Hz. Nûh ve Hz. Musa konularına zekice bir giriş yapılan kısma geldik. Bu kısımda Hz. Nûh hikâyesinin kendinden önceki uygarlıklardan alındığı iddiâsı öne sürülüyor. Günümüze dağa yakın olan Gılgameş örneği bu konuda delil oluşturmaz. Öncelikle ilk çıkış yeri neresidir bu hikâyenin? Hz. Nûh’un bu hikâyenin çıkış noktası olmadığı ne malûm? Nûh Tufanı gibi büyük bir olay yaşanmadıysa nasıl olur da 200’den fazla yerde bu tema ile metinler ortaya çıkmış? Neden Hz. Nûh hikâyesi için “Zeitgeist” sadece 30 saniye ile yetindi.
Hz. Musa için de aynı şeyler geçerli. Hz. Musa ile ilgili hikâyenin kendinden sonraki pekçok hikâyeye ilham olduğu açıktır. Manou, Minos, Mises, Moses isimleri Musa’ya değil, Musa ismi bu isimlere ilham olmuştur belki de.
Hz. Musa ve Hz. Nûh’un gerçekte hangi tarihlerde yaşadığı belirgin olmadığına göre ve onların hikâyeleri kendinden sonraki pekçok toplumda yer edinmiş olduğuna göre, onların gerçekte var olmadığına değil tam aksine var olduklarına ve hikâyelerinin de gerçek olduğuna delildir.
“Zeitgeist”ın küresel sistem eleştirisine saygı duymakla beraber bu haklı yönleri başka insanlarla da paylaşırım. Fakat İslam’a yapılan saldırılar güneşe ok fırlatmak gibidir. Başta “Zeitgeist” fikrini benimseyenler ve sonra da Hristiyanlar yakın bir sürede İslam’ın berrak hakikatine ulaşır ümidi besliyorum.
yesil0437@gmail.com
SEDİYANİ HABER
30 HAZİRAN 2020