Bilimsel Veriler, Arkeolojik Bulgular, Antik Tabletler ve Tüm Kutsal Kitaplar Işığında Objektif ve Gerçek Peygamberler Tarihi | Kürdistanlı Peygamberler – 32

Parveke / Paylaş / Share

Bilimsel Veriler, Arkeolojik Bulgular, Antik Tabletler ve Tüm Kutsal Kitaplar Işığında Objektif ve Gerçek Peygamberler Tarihi

Kürdistanlı Peygamberler – 32

■ İbrahim Sediyani

 

– geçen bölümden devam –

     ■ AKKAD UYGARLIĞI VE AKKAD TABLETLERİNE GÖRE İNSANIN YARATILIŞI

     Konuya başlamadan önce, siz sevgili okurlara bir soru soracağım. Endişe etmeyin, kolay bir soru. Size çok önemli bir şahsiyetin kısa bir biyografisini sunacağım ve sizden, bu hayat hikâyesinin kime ait olduğunu söylemenizi istiyorum:

     Annesi O’na hamileyken, yani O henüz annesinin karnındayken, Ülkenin Kralı’na gelen bazı müneccimler, yakında doğacak olan bir bebeğin, büyüdüğünde O’nun tahtını ve hükümranlığını yıkacağını ve devletini ele geçireceğini söylerler.

     Bunun üzerine korkan Kral, bir emir çıkararak, o yıl içinde ülkede doğacak tüm erkek çocukların derhal, doğar doğmaz öldürülmelerini ister. Bu bir yasadır ve uygulanmalıdır.

     Doğacak olan o bebeğin annesi, hamileliği boyunca evden dışarı çıkmaz ve hamileliğini gizler. O gün geldiğinde ve doğum sancıları başladığında, ülkedeki büyük nehrin kenarına gider ve nehir kıyısında bebeğini doğurur. Bir yandan bebeğini kucaklayıp temizleyen çaresiz anne, bir yandan da “bizi bulurlarsa bebeğimi öldürecekler” diye korkmaktadır. Kadıncağız o kadar çok korkmaktadır ki, ne yapacağını bilemez. Şayet bebeği kucağına alıp evine dönse, yolda sarayın muhafızları ve askerler onları kesin göreceklerdir, dolayısıyla görür görmez de bebeği oracıkta öldüreceklerdir.

     Dalgın dalgın nehir sularına bakan kadın, çaresizlik içinde kamıştan derme çatma bir sepet (beşik) yapar ve bebeğini o sepete koyarak nehir sularına bırakır.

     Nehir bebeği sürükler, sürükler, sürükler… Ve sarayın bahçesine kadar getirir.

     Saray ailesinden birileri su üzerinde yüzen bebeği görürler. Saraydan bir kadın, altın gibi bir kalbi ve tertemiz bir ahlâkı olan çok iyi bir kadın, bebeği alır ve öldürülmesin diye sahiplenir. Bebeği saraya alır ve kendi çocuğuymuş gibi büyütür.

     Çocuk büyüdüğünde, gerçekten de Kral’ın tahtını yıkar, hükümranlığına son verir.

     Şimdi soruyorum: Bu kısa ve öz biyografisini anlattığım kişi kim? Bu kimin hayat hikâyesi?

     Evet, bildiniz; peygamber Hz. Musa (as)’nın. Zaten çok kolay bir soruydu, baştan söylemiştim. Öyle basit bir soru ki, dünyada kime sorsan bilir. Kutsal kitaplar Tevrat’ta ve Kur’ân-ı Kerîm’de, her ikisinde de geniş bir şekilde anlatıldığı için (2923), dünyada bunu bilmeyen yoktur. İlkokul çocuklarına bile sorsaydım, cevabını verirlerdi. O yüzden, siz de hemen bildiniz.

     Fakat hayır, bilmediniz! Bile-me-di-niz!

     Çünkü az önce aktardığım biyografi, Hz. Musa’nın değil, Musa’dan tam 1000 sene önce yaşamış olan ve Büyük Sargon olarak anılan Akkad Kralı I. Sargon ya da özgün Akkadca adıyla Şarrukino (iktidar yılları M. Ö. 2334 – M. Ö. 2279)’nun biyografisiydi. Peygamber Musa’nın değil, O’ndan 1000 sene önce yaşamış Akkad Kralı Sargon (Şarrukino)’un hayat hikâyesiydi, sizlere aktardığım.

     Musa’nın doğumu ve büyütülmesi ile ilgili kutsal kitaplarda anlatılan kıssa, Musa’dan tam 1000 yıl önce yaşamış I. Sargon (Şarrukino)’un öyküsüyle birebir örtüşmektedir. Dünyadaki pekçok bilim insanı, tarihçi ve hatta teolog bunu söylemektedir ve onlardan bazılarını aşağıda dipnot olarak sunuyorum. (2924)

     Kadim Mezopotamya topraklarında kurulmuş en güçlü ve büyük devletlerden biri de, Akkad Uygarlığı (M. Ö. 2334 – M. Ö. 2154)’dır. Toplam 180 yıl hüküm sürmüştür. Kurucusu ve ilk kralı, Büyük Sargon olarak anılan I. Sargon (Şarrukino)’dur. (2925)

     Akkad Kralı Şarrukino (I. Sargon, Büyük Sargon), doğumunu ve büyütülmesini bizzat kendi el yazısıyla şöyle anlatmaktadır:

     “Ben Akkad’ın birinci kralı, büyük kral Şarrukino’yum.

     Annem bir rahibe idi, babamı bilmiyorum. Babamın erkek kardeşleri dağları severlerdi.

     Ben Fırat Nehri kıyısındaki Azupirana kentinde doğdum.

     Rahibe annem beni gizlice doğurdu. Beni bir kamış sepete koydu, onu ziftle kapladı. Beni nehre bıraktı, dışarı çıkamayacaktım.

     Nehir beni sürükleyerek su çekici Akki’ye götürdü.

     Akki adlı kadın beni sudan çıkardı, kendi oğlu gibi büyüttü beni. Akki beni bahçıvan olarak yetiştirdi.

     Ben bahçıvanken, Tanrıça İştar bana sevgisini verdi. Dört yıl boyunca krallığı yürüttüm. İnsanları gerçekten yönettim ve böylece ülkeyi yönetmeyi öğrendim.” (2926)

    Okuduğunuz bu satırlar – ki hayretler içinde kalarak okuduğunuza eminim – M. Ö. 2300’lü yıllara aittir. Yani Hz. Musa’dan 1000 sene öncesine… “Sargon Doğum Efsanesi” parçalarının bulunduğu bu tabletler ve Kral Şarrukino (Sargon)’nun bu el yazısı, Asurbanipal Kütüphanesi’nde, 1850 yılı gibi erken bir tarihte bulundu. (2927)

     Görüldüğü üzere, M. Ö. 1300’lerde yaşamış (2928) olan Hz. Musa’dan tam 1000 yıl önce, M. Ö. 2300’lerde yaşamış (2929) Akkad Kralı Şarrukino (I. Sargon, Büyük Sargon)’un hikâyesi Musa’nın hikâyesiyle tıpatıp aynıdır.

     Metinde bahsedilen ve Şarrukino (Sargon)’nun doğum yeri olan Azupirana (ya da diğer adıyla Şamxurrêşu) kentinin neresi olduğunu bilmiyoruz. Metinde verilen tek bilgi bunun Fırat Nehri kıyısında olduğu ki, Fırat kıyısında pekçok şehir ve kasaba var. “Azupirana”, Akkadca bir isim olup “Safran Şehri” demek. (2930) Ama neresi olduğunu söyleyebilmemiz için elimizde hiçbir veri veya gösterge bulunmuyor.

     Musa’nın doğumu ve büyütülmesi ile ilgili kutsal kitaplarda anlatılan kıssa, Hint efsanesi “Mahabharata” (महाभारतम्)’daki figür Karna’nın doğumu ve büyütülmesi ile de benzerlik göstermektedir. (2931)

     Aynı şekilde Yunan mitolojisindeki Ödipus karakteriyle de aralarında benzerlik bulunmakta. (2932)

     Aslında Musa’nın – ve diğer peygamberlerin – gerçekten yaşayıp yaşamadıkları bilimsel çevrelerde yüzyıllarca tartışılan, sorgulanan bir konu olmayı hep sürdürmüştür. Batılı akademik çevreler, Musa’nın tarihsel bir kişilik değil, efsanevî bir figür olduğu konusunda uzlaşmıştır. (2933) Musa’nın gerçek bir kişilik olup olmadığı, bu çevrelere göre spekülatiftir. (2934) Kesin olarak Mısır’daki hiçbir tarihsel kaynak, Musa’dan veya Yahudîler’in bu ülkeden yaptığı “Çıkış” (Exodus)’tan bahsetmiyor. Bu öyküyü destekler mahiyette Mısır’da veya Sina vahşî yaşamında herhangi bir arkeolojik kanıt da bulunamamıştır. (2935)

     Yaşanan her türlü toplumsal ve siyasal olayın kayıt altına alındığı ve böylece yazılı olarak günümüze kadar geldiği Eski Mısır’da, “Exodus” gibi olağanüstü büyük bir toplumsal hadisenin, bir ulusun kitleler halinde ülkeden kaçışı, Kızıldeniz’in ikiye yarılması gibi muazzam bir hadisenin o döneme ait hiçbir yazıtta bahsinin dahi edilmemiş olması, insanın garibine gidiyor ve akıllarda kuşku uyandırıyor. (2936)

     Ki şu çok önemli ayrıntıyı da (ayrıntılar her zaman önemlidir) dikkatimizde tutalım: Akkadlılar, Semitik halkların atalarıdırlar. (2937) Aynı etnik soy olduğu için, muhtemelen birileri I. Sargon (Şarrukino)’un bu yaşam öyküsünü biliyordu ve dilden dile sözlü aktarılıyordu.

     Ya da öyle değil ama şöyle: Akkad İmparatorluğu’nun kurucusu ve ilk kralı I. Sargon (Şarrukino)’un yukarıda aktardığımız kendi el yazısıyla kaleme aldığı kısa ve öz hayat hikâyesi, Yeni Asur Dönemi’ne ait bir kil tablette geçmektedir ve tabletin resmî olarak kayıt altına alınıp Asurbanipal Kütüphanesi’ne konması, M. Ö.  911 – M. Ö. 612 yılları arasına tekabül etmektedir. (2938) Tevrat’ı oluşturan Tanah’ın ilk beş kitabından (yani “Musa’nın Kitabı” olarak da anılan asıl Tevrat; Kur’ân’da “hak kutsal kitap” diye bahsedilen Tevrat) ikincisi olan “Mısır’dan Çıkış” ya da İbranice orijinal adıyla “Yetsiat Mitzrayim” (יציאת מצרים) bölümünde Hz. Musa’nın doğumu ve beşik – nehir olayı anlatılır ve Tevrat’ın bu bölümü Elohist kaynaktan geliyor olup Tevrat yazıcıları tarafından en erken M. Ö. 850 yılında derlenmiştir. (2939) Yani Kral Sargon’un hayat hikâyesinin Asurbanipal Kütüphanesi’ne konulması ile hemen hemen aynı dönemde veya kısa bir süre sonra. Bu tarih aralığı ve kronolojik gerçek, araştırmacılara ve bilim insanlarına göre, Musa’nın doğum hikâyesinin Sargon’un doğum hikâyesinden kopya edildiği şüphesini oldukça güçlendirmektedir.

     Peygamber Musa’nın gerçekten yaşadığına dair akademik ama dîndar Yahudî ve Hristiyan bilim çevrelerinin gösterebildikleri tek somut tarihsel kanıt, şu anda Hollanda Eski Eserler Ulusal Müzesi’nde bulunan ve M. Ö. 1300’lerde (tam da Musa’nın yaşadığı dönem) bizzat Mısır Firavunu III. Amenhotep (M. Ö. 1401 – M. Ö. 1351) tarafından (bu, Kur’ân’da kendisinden bahsedilen kötü firavundur) dikildiği tespit edilen “Merneptah Steli” adlı dikilitaşta, Mısır Firavunu Merneptah (? – M. Ö. 1203) tarafından yazıldığı tespit edilen “İpuwer’in Papirüsü” adlı yazıttır. Ancak bu yazıtta da, sadece tartışmalı bir şekilde İbraniler’den bahsedilmekte ama Musa diye birinden hiç bahsedilmemektedir. Musa diye bir isim hiç geçmemektedir. İbraniler’den bahsettiği kısımlarda söylenenlerin de kutsal kitaplarda anlatılan olaylarla hiçbir alakası yoktur. (2940) İbraniler’den bahsediyor olması bir anlam ifade etmez; zirâ geçmişte ve günümüzde İbraniler diye bir topluluğun hiç yaşamadığını iddiâ eden kimse yok zaten.

     Peki bu durumun bir açıklaması var mıdır veya meselenin aslı astarı nedir? Durum, bilim çevrelerinin söylediği gibi midir, dînî çevrelerin inandığı gibi midir, yoksa ikisinden de ayrı olarak üçüncü bir açıklaması var mıdır?

     Evet bu durumun üçüncü bir açıklaması vardır ve biz bunu 2021 yılı başında yayınlanan 3 ciltlik ve 1019 sayfalık “Kadın Peygamberler” adlı çalışmamızda, hem de kitabımızın üç ayrı bölümünde, yani hem Musa’nın annesi kadın peygamber Hz. Yoxebed (as)’in hayatını anlattığımız bölümde (2941), hem Musa’yı bebekken nehirden çıkarıp kurtaran ve büyüten kadın peygamber Hz. Asiye (as)’nin hayatını anlattığımız bölümde (2942), hem de Musa’nın ablası kadın peygamber Hz. Miryam (as)’ın hayatını anlattığımız bölümde (2943) genişçe ve ayrıntılı bir şekilde anlatmıştık.

     Bunun sebeplerini, izahını, “Kadın Peygamberler” adlı 3 ciltlik eserde uzun uzun yaptım, bu konudaki kanıtları, delilleri ve kaynakları da sundum. Elinizdeki bu kitapta da izahını, açıklamasını detaylı ve doyurucu bir şekilde yapacağım; ayrıca bu konuda yeni yeni bilimsel kanıtlar ve tarihsel belgeler de sunacağım. Fakat şimdi bu bölümde değil, Hz. Musa’yı anlatacağımız bölümde yapacağım bunu. Çünkü bizim şu anda konumuz Musa ve İbraniler’in Mısır’dan Çıkışı değil, bizim bu bölümde konumuz Mezopotamya’daki Akkad Uygarlığı ve Akkadlılar’daki dîn ve yaratılış inancı.

     Akkad Uygarlığı’nın kurucusu ve ilk kralı I. Sargon (Şarrukino)’un hayatından kimi anekdotlar, sadece Hz. Musa’nın değil, bir diğer peygamber olan Hz. Yusuf (as)’un hayatıyla da paralellik gösterir. Örneğin Sargon (Şarrukino) ile ilgili bir Sümer (Kenger) efsanesinde, Sargon (Şarrukino)’un babasının ismi Laibum olarak geçer. Babası bir bahçıvandı. Tabletteki metinde babasından bahsedilirken, metinde bir süre boşluk oluşur, bu ara kısımlar kayıptır, bir süre sonra tablet devam ettiğinde, açıklanamayan bir rüyânın ardından uyanan Kiş Kralı Ur-Zababa’dan bahsedilir. Bilinmeyen nedenlerle Ur-Zababa, Sargon’u “bardak taşıyıcısı” olarak atar. Bundan kısa bir süre sonra, Ur-Zababa, rüyâsında Sargon’u görür ve bu rüyâyı tartışmak için Sargon’u odasına davet eder. Bu rüyâ, Tanrıça İnanna (İştar)’nın Sargon’a lütfu ve Tanrıça tarafından Ur-Zababa’nın boğulmasını içerir. Çok korkan Ur-Zababa, Sargon’un baş demirci Beliş-Tikal tarafından öldürülmesini emreder. Ancak Tanrıça İnanna, Sargon’un “kanla kirlenmiş” olduğu için kapılarda durmasını talep ederek buna engel olur. Sargon canlı bir şekilde Ur-Zababa’ya döndüğünde, kral tekrar korkar ve Sargon’u Uruk Kralı Lugal-Zage-Si’ye kil tablette Sargon’u öldürmesini isteyen bir mesajla göndermeye karar verir. (2944) Efsanenin yer aldığı tablet bu noktada kopuyor. Muhtemelen eksik bölümler Sargon’un daha sonra nasıl kral olduğunu anlatıyordu. (2945)

     Bu efsane, 1974 yılında Nippur’da keşfedilen ve ilk kez 1983’te çözülen Asur efsanesinin daha eski bir versiyonudur. (2946)

     Bu efsanede, Kiş Kralı Ur-Zababa’nın rüyâsını Sargon’a yorumlatma kısmı ve rüyâda Sargon’un kral olacağına işaret edilmesi, kutsal kitaplar Tevrat ve Kur’ân’daki Hz. Yusuf hikâyesiyle (2947) paralellik gösterirken, taşıyıcının ölüm cezasına çarptırıldığı mektupla ilgili bölüm de Tevrat’ta ve “Talmud”da bahsedilen ve Kral Davud’un ordusunda yer alan Hititli bir Kürt asker olan Uriya’nın hikâyesiyle (2948) ve ayrıca bir de Yunan mitolojisindeki Bellerofóntis’in hikâyesiyle (2949) benzerlikler taşır.

     Sargon (Şarrukino) ile ilgili birincil kaynaklar azdır. Neredeyse çağdaş ana referans, “Sümer Krallar Listesi”nin çeşitli versiyonlarıdır. “Sümer Krallar Listesi”ne göre Sargon’un babası veya üvey babası bir bahçıvandı. (2950) Krallar listesine ve Sümer Sargon efsanesine göre Sargon, kendisi kral olmadan önce Kiş Kralı Ur-Zababa’nın sakisi yani bardak taşıyıcısıydı (2951), ancak bu Antik Doğu bağlamında daha yüksek bir resmî rütbe anlamına gelir. Sümer Sargon efsanesi, Tanrıça İnanna’nın Sargon’un kral olması gerektiğine karar vermesiyle ilgilidir. İktidardaki hükümdarın yerine sakinin geçeceğine dair işaretler var. Ur-Zababa tarafından alınan tüm önlemler Tanrıça tarafından engellenir. (2952) Metin tamamen korunmamıştır; ama Sargon’un Ur-Zababa’nın yerine tahta geçtiğini bildirmiş olmalı. (2953) Uruk Kralı Lugal-Zage-Si’den krallığı gaspetti ve kendi şehri Akkad’a götürdü. Kral listesinin çeşitli kopyaları, saltanat süresini 54, 55 veya 56 yıl olarak verir. (2954)

     Bazı tarihçiler, Sargon’un saltanat süresi olarak 55 yıllık okumanın aslında 37 yıllık orijinal bir yorumun yozlaşması olduğunu savunur. Kral listesinin daha eski bir versiyonu, Sargon’un saltanatının 40 yıl sürdüğünü gösteriyor. (2955) Bazı tarihçiler de, Sargon’un babasının bahçıvan olmasıyla ilgili maddeyi bir eksiklik olarak işaretleyerek, onun anlamı konusundaki belirsizliği ortaya koyarlar. (2956) Ur-Zababa ve Lugal-Zage-Si’nin her ikisi de kral olarak listelenir, ancak Akkad İmparatorluğu altında yalnızca valiler veya vasallar gibi görünen birkaç statü, Kiş hükümdarı tarafından ayrılır. (2957)

     Kimi araştırmacılara ve bilim insanlarına göre, Akkad Kralı Şarrukino (I. Sargon), bazı olumsuz özellikleriyle, Tevrat’ta ve Kur’ân’da kendisinden bahsedilen Nemrud’a da uyarlanmıştır. (2958) Ancak Tevrat’taki ve Kur’ân’daki Nemrud, farklı karakterlerdedirler hatta farklı karakterlerdirler. Tevrat’taki Nemrud, Hz. Nûh (as)’un oğlu Ham’ın torunudur (2959) ve Şinar (Sümer) kralıdır (2960). Güçlü bir kişi ve yetenekli bir avcıdır. (2961) Kur’ân’daki Nemrud (ismi zikredilmeden bahsedilir) ise Hz. İbrahim (as)’i ateşe atan zalim kraldır. (2962)

     Sümer Kiş Kralı Ur-Zababa’nın baş muhasebecisi iken, M. Ö. 2350 yılında bir savaştan yenik dönen Kral’a darbe düzenleyerek tahta geçen ve M. Ö. 2334 yılında Akkad İmparatorluğu’nu kuran Büyük Sargon (I. Sargon; Şarrukino), Akkad İmparatorluğu’nun ilk hükümdarı olarak bilinir ve ölümünden yaklaşık bir yüzyıl sonra, Gutiler’in Sümer’i fethine kadar hüküm süren “Sargonik” veya “Eski Akkad” hanedanının kurucusudur. (2963)

     Kendi kaleme aldığı yazıtta Sargon (Şarrukino), kendini “Sargon, Akkad kralı, Tanrıça İnanna’nın gözetmeni, Kiş kralı, Anu’nun meshedilmişi, diyarın (Mezopotamya’nın – İ. S.) kralı, Tanrı Enlil’in valisi” şeklinde nitelemelerle adlandırır. Uruk’un fethini ve Sargon’un “Enlil’in kapısına tasmayla getirdiği” Lugal-Zage-Si’nin yenilgisini kutlar. (2964) Sargon daha sonra Ur ve E-Ninmar’ı fethetti ve Lagaş’tan denize kadar olan toprakları “harap etti”, oradan da Umma’yı ele geçirip yok etmeye gitti: “Agade kralı Sargon, Ur’a karşı savaşta galip geldi, şehri fethetti ve surlarını yıktı. E-Ninmar’ı fethetti, duvarlarını yıktı, kentini ve denize kadar Lagaş’ı fethetti. Silahlarını denizde yıkadı. Savaşta onlara galip geldi. Ülkenin efendisi Tanrı Enlil O’na Yukarı Deniz’i (Akdeniz’i – İ. S.) ve Aşağı Deniz’i (Basra Körfezi’ni – İ. S.) verdi.” (2965) Daha sonra kendisini Levanten Tanrısı Dagan’a teslim eden Sargon, Yukarı Mezopotamya (Kürdistan) ve Levant (Doğu Akdeniz) topraklarını, Mari, Yarmuti ve İbla’yı ele geçirdi, Lübnan’daki Sedir Ormanları’ndan Gümüş Dağ’a (Toros Dağları), Akdeniz’den Basra Körfezi’ne kadar olan topraklara hükmetti. (2966)

     Sargon toplamda 34 şehri yendi. Meluhha, Magan ve Dilmun’dan gelen gemiler, başkenti Akkad’a demir attı. (2967)

     Kral Sargon, kurduğu merkezî devletiyle asırlar boyu Mezopotamya’da süren teokrat tapınak şehir yönetimine son vermiş ve yerine güçlü bir memur mekanizmasıyla idare edilen bir devlet kurmuştur. Sargon, Mezopotamya’da iktidarı ele geçirmekle beraber sosyal, siyasal ve ekonomik hayatın yanında sanatta da değişiklikler yapmıştır. Sargon’un şiddete dayalı iktidara gelişinden sonra yeni birşey yaratmak istediği gerçeği, ikametgâhını eski, önemli bir kraliyet şehrinde kurmayıp, onu daha önce pratik olarak önemsiz olan Akkad şehrine taşımasından bellidir. Kentin adı Sargon’dan önce bile yazıtlarda geçmektedir, bu nedenle eski bir görüşün aksine, muhtemelen eski Mezopotamya geleneğine tekabül eden, kurucusu olarak kabul edilemez. (2968)

     O’nu başkenti taşımaya iten sebeplerin ne olduğu belli değil. Kentin önemli ticaret yollarına yakın konumu bir rol oynamış olabilir. Sargon’un köken açısından orada kök salmış olması ve böylece hükümet merkezini ve gücünü birleştirmesi amacı da mümkündür. Lugal-Zage-Si’ye karşı kazanılan zaferin yanısıra, yazıtlar Sargon’un bütün bir devlet memuru ordusunu beslediğini güvenilir bir şekilde gösteriyor: Her gün 5400 adamın ekmeğini O’nun önünde yediği söyleniyor. (2969)

     Sami halkına mensup olan Kral Sargon (Şarrukino) ile birlikte Mezopotamya tarihinde yeni bir dönem başlar. Akkadlı Sargon ve arkadaşları batıdan gelmişlerdi ve Semitik bir dil kullanıyorlardı. Sargon’un saltanatı sırasında, Doğu Sami Dili standartlaştırıldı ve daha önce Sümer Dili’nde kullanılan Çivi Yazısı ile şimdi Akkad Dili olarak bilinen dile uyarlandı. Mitoloji ve ritüel sahneleri arasında kil tabletler ve silindir mühürler üzerindeki metinlerin düzenlendiği bir hat üslûbu geliştirildi. (2970)

     Sümer’i güvence altına aldıktan kısa bir süre sonra Kral Sargon (Şarrukino), Bereketli Hilâl’in tamamına boyun eğdirmek için bir dizi sefere girişti. “Babil Kroniği”nde anlatıldığına göre, “Sargon’un ne rakibi ne de dengi vardı. Görkemi yopraklara dağıldı. Doğuda denizi geçti. Onbirinci yılda batı topraklarını en uç noktasına kadar fethetti, onu tek bir otorite altına aldı. Heykellerini oraya dikti ve batının ganimetlerini mavnalarla karşıya geçirdi. Saray görevlilerini beş çift saatlik aralıklarla görevlendirdi ve toprakların kabilelerini birlik içinde yönetti. Kazallu’yu harabeye çevirdi ve kuşlar için bir tünek bile kalmadı. Doğuda Sargon, Awan Kralı tarafından yönetilen Elam’ın dört liderini yendi. Şehirleri yağmalandı; Susa, Waraxşe ve komşu bölgelerin valileri ve kralları Akkad’ın vassalları oldular.” (2971)

     Akkad Kurucu Kralı Sargon (Şarrukino)’un itibarı, bu arada Mezopotamya ile sınırlı değildir. O’nun hatırâsı, Küçük Asya (Anadolu)’daki Hititler tarafından da büyük saygı gördü. Hititler’in başkenti Hattuşaş’ta (şimdiki ismi Boğazköy) Hitit dilindeki parçalarda da bulunan önemli bir belge, günümüzde “Savaşın Kralı” adıyla anılan ve Sargon’la ilgili bir hikâyedir. (2972) Bundan sonra Sargon’un Anadolu’ya sefer düzenlediği ve orada yaşayan Mezopotamyalı tüccarların yardımına koştuğu söylenir. Sargon, bazı direnişlere karşı konsolide edilmesi ve örgütlenmesi gereken bir imparatorluk kurmuştu. Buna göre – aksi yöndeki görüşlere rağmen – Anadolu’ya yapılacak bir seferin gerektireceği kadar uzun bir yokluğu göze alması pek olası değildir. Bu nedenle, anlatı, Mezopotamyalı tüccarların Anadolu’da gerçekten ticaret merkezlerine sahip olduğunu gösteriyor. “Savaşın Kralı” efsanesi muhtemelen M. Ö. 18. yy’da ortaya çıktı. Menşe yeri, hikâyenin Yeni Asur Dönemi’ne kadar aktarıldığı Mezopotamya’dır. (2973)

     Sargon’un saltanatının son yıllarında kıtlık ve savaş imparatorluğunu tehdit etti. “Babil Kroniği”, hükümdarlığının son yıllarında bölgede isyanların patlak verdiğini bildiriyor: “Daha sonra Sargon’un yaşlılığında bütün topraklar O’na karşı ayaklandı ve O’nu Akkad’da kuşattı. Sargon savaşa devam etti ve onları yendi; onları devirmeyi başardı ve genişleyen ordularını yok etti. Daha sonra gücüyle Subartu ülkesine saldırdı ve O’nun kollarına teslim oldular; Sargon bu isyanı bastırdı ve onları bozguna uğrattı, onları devirmeyi başardı, genişleyen ordularını yok etti ve mallarını Akkad’a getirdi. Babil’in siperlerinden toprak çıkardı ve Akkad’ın sınırlarını Babil’inkiler gibi yaptı. Ama yaptığı kötülükten dolayı Büyük Efendi Tanrı Marduk öfkelendi ve halkını kıtlıkla yok etti. Güneş’in doğuşundan batışına kadar O’na karşı çıktılar ve O’nu rahat bırakmadılar.” (2974)

     Sargon (Şarrukino), ölümünden sonra yaklaşık 2000 yıl boyunca Mezopotamya kralları tarafından bir model olarak görüldü ve seçkin bir hükümdar olarak hatırlandı. İmparatorluklarını Mezopotamya’da kuran Asur ve Babil kralları kendilerini “Sargon’un imparatorluğunun mirasçıları” olarak görüyorlardı. Sargon, daha sonraki Asur döneminde anlaşıldığı şekliyle “imparatorluk” kavramını ortaya koymuş olabilir. Sahip olduğu ilahî hürmet Pers zamanlarına kadar devam etti. (2975)

     Kadim Mezopotamya topraklarında kurulmuş en güçlü ve büyük devletlerden biri de, Akkad Uygarlığı (M. Ö. 2334 – M. Ö. 2154)’dır. Toplam 180 yıl hüküm sürmüştür. Kuruluşundan yıkılışına kadar tüm kralları – kronolojik sıraya göre – şunlardır: Büyük Sargon (iktidar yılları M. Ö. 2334 – M. Ö. 2279), Rimuş (iktidar yılları M. Ö. 2279 – M. Ö. 2270), Maniştuşu (iktidar yılları M. Ö. 2270 – M. Ö. 2255), Naram-Sin (iktidar yılları M. Ö. 2254 – M. Ö. 2218), Şar-Kali-Şarri (iktidar yılları M. Ö. 2217 – M. Ö. 2193), İgigi (iktidar yılları M. Ö. 2193 – M. Ö. 2192), İmi (iktidar yılları M. Ö. 2192 – M. Ö. 2191), Nanum (iktidar yılları M. Ö. 2191 – M. Ö. 2190), İlulu (iktidar yılları M. Ö. 2190 – M. Ö. 2189), Dudu (iktidar yılları M. Ö. 2189 – M. Ö. 2168) ve Şu-Turul (iktidar yılları M. Ö. 2168 – M. Ö. 2154). (2976)

     Akkad İmparatorluğu, uzun ömürlü Sümer Uygarlığı’ndan sonra Mezopotamya’nın ilk antik imparatorluğuydu. Başkenti Akkad (Agede) şehriydi. Bu şehirde kurulduğu için, adını da bu kentten alır. Akkad İmparatorluğu, “insanlık tarihindeki ilk kara devleti” olarak kabul edilir. (2977)

     Bugün bilim insanları, Akkad döneminden hem Sümerce hem de Akkadca yazılmış yaklaşık 7000 metin belgelediler. Asur ve Babil’in halef devletlerinden daha sonraki birçok metin de Akkad İmparatorluğu ile ilgilidir. (2978) Kutsal kitap Tevrat’ta da Akkad İmparatorluğu’ndan bahsedilir. (2979)

     Akkad nüfûsu, hemen hemen tüm antik devletler gibi, tamamen bölgenin tarım sistemlerine bağımlıydı ve görünüşe göre iki ana merkezi vardı: “Aşağı Ülke” olarak bilinen Güney Irak’ın geleneksel olarak her biri için iade edilen 30 tahıl verimine sahip sulanan tarım arazileri ve “Yukarı Ülke” olarak bilinen Kuzey Irak (Kürdistan)’ın yağmurla beslenen tarımı. Akkad döneminde Güney Irak, modern yağış seviyesine yılda 20 mm’den daha az yaklaşıyor gibi görünüyor, bunun sonucunda tarım tamamen sulamaya bağlıydı. Akkad döneminden önce, yetersiz drene edilmiş sulama ile üretilen toprakların kademeli olarak tuzlanması, ülkenin güney kesiminde buğday verimini azaltıyor ve tuza daha dayanıklı arpa yetiştiriciliğine dönüşmesine yol açıyordu. Oradaki kentsel nüfûs M. Ö. 2600’lerde zirveye ulaşmıştı ve demografik baskılar yüksekti. Akkad döneminden hemen önce belirgin olan militarizmin yükselişine katkıda bulunmuştu. Şehir devletleri arasındaki savaşlar, nüfûsun azalmasına yol açmıştı ve Akkad bu durumdan geçici olarak kurtulmayı bildi. (2980)

     Bu dönemde dünyanın en yüksek nüfûs yoğunluğunun büyümesini sağlayan ve Akkad’a askerî avantaj sağlayan, güneydeki bu yüksek tarımsal üretkenlik derecesiydi. Bu bölgedeki su tablası çok yüksekti ve Ekim’den Mart’a kadar Dicle ve Fırat’ın ana sularında kış fırtınalarıyla ve Mart’tan Temmuz’a kadar eriyen karlarla düzenli olarak yenileniyordu. M. Ö. 3000’den M. Ö. 2600’e kadar istikrarlı olan sel seviyeleri daha sonra düşmeye başladı ve Akkad döneminde daha önce kaydedilenden 0, 5 m – 1 m daha düşüktü. Çiftçiler, Ağustos’tan Ekim’e kadar – gıda kıtlığının yaşandığı bir dönem – bu iş için şehir tapınak yetkililerinin kontrolü altında alaylara alındı, böylece bir tür işsizlik yardımı görevi gördü. Bu zaten Kral Sargon’un kral olmadan önce öğrendiği işti ve asıl mesleğiydi. (2981)

     Hasat ilkbaharın sonunda ve kuru yaz aylarında yapıldı. Kuzeybatıdan göçebe Amoritler, mahsul artıklarını otlatmak, nehirden ve sulama kanallarından yararlanmak için koyun ve keçi sürülerini otlatırdı. Bu ayrıcalık için, bu ürünleri bürokrasiye ve rahipliğe dağıtacak olan tapınaklara yün, et, süt ve peynirden vergi ödemek zorunda kalıyorlardı. İyi yıllarda her şey yolunda giderdi, ancak kötü yıllarda vahşî kış meraları kıt olur, göçebeler sürülerini tahıl tarlalarında otlatmaya çalışırdı, böylece çiftçilerle çatışmalar ortaya çıkardı. İmparatorluğun kuzeyinden buğday ithal ederek güneydeki nüfûsa sağlanan sübvansiyonun bu sorunu geçici olarak aştığı ve bu bölgede ekonomik toparlanmaya ve artan bir nüfûsa izin verdiği görülüyor. (2982)

     Sonuç olarak, Sümer ve Akkad’ın tarım ürünleri fazlalığı vardı, ancak hemen hemen diğer her şeyden, özellikle metal cevherleri, kereste ve yapı taşlarından yoksundu ve bunların hepsinin ithal edilmesi gerekiyordu. Akkad devletinin Gümüş Dağ’a (muhtemelen Toros Dağları), Lübnan’ın sedir ağaçlarına ve Magan’ın bakır yataklarına kadar yayılması, büyük ölçüde bu ithalatlar üzerinde kontrolü güvence altına alma hedefiyle bağlantılıydı. Bir tablette şunlar yazıyor: “Kiş Kralı Sargon, deniz kıyısına kadar şehirler üzerinde 34 savaşta zafer kazandı ve surlarını yıktı. Gemileri Meluhha’dan, Magan’dan ve Dilmun, Agade rıhtımının yanına bağlanır. Kral Sargon, Tanrı Dagan’ın önünde secdeye kapandı ve O’na yalvardı. Ve Dagan O’na yukarı diyarı, yani Mari, Yarmuti ve Ebla’yı verdi, Sedir Ormanı’na ve Gümüş Dağ’a kadar.” (2983)

     Uluslararası ticaret, Akkad döneminde gelişmiştir. İndus – Mezopotamya ilişkileri de genişlemiş görünüyor. Akkad Kralı Sargon, genellikle Belucistan veya İndus Vadisi olarak anlaşılan Meluhha bölgesine açıkça atıfta bulunan ilk Mezopotamya hükümdarıdır. (2984)

     Yukarıda belirttiğimiz gibi, Sami halkına mensup olan Kral Sargon (Şarrukino) ile birlikte Mezopotamya tarihinde yeni bir dönem başlamıştır. Akkadlı Sargon ve arkadaşları batıdan gelmişlerdi ve Semitik bir dil kullanıyorlardı. Sargon’un saltanatı sırasında, Doğu Sami Dili standartlaştırıldı ve daha önce Sümer Dili’nde kullanılan Çivi Yazısı ile şimdi Akkad Dili olarak bilinen dile uyarlandı. Mitoloji ve ritüel sahneleri arasında kil tabletler ve silindir mühürler üzerindeki metinlerin düzenlendiği bir hat üslûbu geliştirildi. (2985)

     Akkadlılar, köken olarak Sami’ydi. Sümerliler’in Aşağı Mezopotamya’ya geldikleri sırada bölgede birtakım Sami kökenli kavimler vardı. Ancak Akkad Devleti’ni kuran Samiler, M. Ö. 2500 civarında, bölgenin orta kesimlerine geldiler. Akkad Devleti adını Sargon’un başkent olarak kurduğu Agede (Akkad) şehrinden almaktadır. (2986)

     Akkad İmparatorluğu’nun en önemli özelliklerinden biri, Sami dilinin resmî dil olduğu tarihteki ilk devlet olmasıdır. (2987) İmparatorluk, Akkadca ve Sümerce konuşanları tek bir yönetim altında birleştirdi. Akkad İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra, Mezopotamya halkı sonunda Akkadca konuşan iki büyük ulusta birleşti: Kuzeyde Asur ve güneyde Babil. Kendi adıyla anılan Akkadca, sonraki yüzyıllarda konuşma dili olarak giderek Sümerce’nin yerini almıştır. (2988)

     Akkadca, kayda geçmiş ilk Sami dili olup (2989), aslen soysal açıdan akraba olmadığı Sümerce için kullanılmış, Çivi Yazısı ile yazılmıştır. Sümerce ve Akkadca’nın birbirleri üzerindeki karşılıklı etkileşimleri, bu iki dilin bir dilbirliği içerisinde sınıflandırılmasına yol açmıştır. (2990)

     Samiler’in tarihteki ilk devleti olan Akkad İmparatorluğu, her ne kadar güçlü, kudretli bir devlet idiyse de ve topraklarını sürekli genişletmişse de, yine de gerek egemenlik kurduğu ana topraklarında ve gerekse yeni fethettiği topraklarda yerli halklara zûlüm ve baskı uygulamamış, adaletle hükmetmiştir. Çok güçlü ve muktedir olmalarına rağmen, başta Kürtler olmak üzere Mezopotamya’daki halklara zûlmetmemiş, adaletle ve insanca yaklaşmışlardır. Komşu uygarlıklar ve imparatorluklar ile de dostça münasebetler geliştirmişler, bunun çabasını vermişler ve devlet olarak da geriye kültür, sanat ve edebiyatta muhteşem eserler bırakmışlardır.

     Bu, biraz da imparatorluğun kurucusu ve ilk kralı olan I. Sargon (Şarrukino)’nun ahlâk ve karakterinden kaynaklanan bir durum. O’nu yeni doğmuş bir bebekken Fırat Nehri sularından çıkarıp sahiplenen ve büyüten Akki, demek ki çocuğu hakikaten çok iyi yetiştirmiş. Akki adlı bu kadın her kimse, hakikaten de mükemmel bir kadınmış. Tıpkı O’ndan tam 1000 yıl sonra Mısır’da aynı şeyi yapan, yeni doğmuş bir bebek olan Hz. Musa’yı Nil Nehri sularından çıkarıp sahiplenen ve büyüten Hz. Asiye (Nefertiti; Taduxepa) gibi. Hz. Asiye annemiz de tıpkı Akki gibi bir kadınmış.

     Zaten hep aynı değil mi? Bütün bir insanlık tarihine bakın, şu ibret verici gerçeği görürsünüz: En mükemmel erkekler, başlarında bir baba veya başka erkekler olmayan, sadece bir kadın veya kadınlar tarafından büyütülmüş erkeklerdir. Dünyadaki en mükemmel erkekler bunlardır, kadınlar tarafından büyütülmüş ve yetiştirilmiş erkeklerdir. (Ben de öyleyim ya, o yüzden mahsus böyle tespitler yapıyorum ki kıymetimi bilesiniz. Biri annem, ikisi teyzem, yedisi de ablam olmak üzere tam 10 kadın tarafından büyütüldüm. Başımızda ne baba vardı ne de başka bir erkek.)

     Akki ve Sargon’un çoktanrılı bir zamanda yaşamaları ve kendilerinin de çoktanrılı inanca sahip olmaları, hakikaten çok yazık olmuş. Çünkü hem Akki hem Sargon, her ikisi de tam da peygamberlik yapabilecek insanlarmış.

     Akkad Uygarlığı’nı kurdukları adaletli yönetim ve bıraktıkları yüksek kültürel miras nedeniyle saygı ve hürmetle anıyoruz.

     Gelelim Akkadlılar’daki dîn ve yaratılış inancına…

     Akkad Dîni, diğer Mezopotamya uygarlıklarında olduğu gibi çoktanrılıydı. Sümerliler’in Çivi Yazısı’nı kullandıkları gibi, onların dînini de benimsemişlerdir. Akkadlılar’ın dînî inancı, Naram-Sin Steli ve gliptik kaynaklar gibi anıtsal heykeller aracılığıyla bugüne aktarılmıştır. İki tür kaynak çok farklı yönleri yansıtır: Tanrılar’ı “melez varlıklar” veya “soyut semboller” olarak betimleyen gliptik kaynakların aksine, anıtsal heykellerde İştar dışında hiçbir antropomorfik Tanrı tasvir edilmez. Yazıtlarda listelenen en yaygın Tanrılar Enlil, Şamaş, İştar ve İlaba’dır. (2991)

     Akkadlılar’da da, tıpkı diğer Mezopotamya uygarlıklarında olduğu gibi Anunnakiler inancı vardı. M. Ö. 2000 yılına ait Akkad metinlerinde Anunnaki, Sümer metinlerindeki “İnanna’nın Ölüler Diyarı’na İnişi”ndekiyle benzer bir şekilde betimlenir ve kitonik Yeraltı Tanrıları olarak gösterilir. İkinci binyılın başında yazılan “İnanna’nın Ölüler Diyarı’na İnişi”nin kısaltılmış Akkadca sürümünde, Yeraltı Dünyası’nın kraliçesi Ereşkigal, “Anunnaki ile su içtiğini” söyler. (2992) Aynı şiirde daha sonra Ereşkigal hizmetçisi Namtar’a Anunnaki’yi Egalgina’dan getirmesini, “eşik basamaklarını mercanla süslemesini” ve “onları altın tahtlara oturtmasını” emreder. (2993)

     Eski (Birinci) Babil Dönemi (M. Ö. 1830 – M. Ö. 1531)’nde İgigi olarak bilinen yeni bir Tanrılar dizisi ortaya çıktı. (2994) Daha önce işlediğimiz “Sümer Tabletleri”nde İgigiler Mars’taki Anunnakiler iken (2995), Akkad, Asur ve Babil tabletlerinde Anunnaki ve İgigi arasındaki ilişki belirsizdir. (2996) Bazı durumlarda, kategoriler eş anlamlı olarak kullanılıyor gibi görünse de, “Erra’nın Şiiri” gibi diğer yazıtlarda, ikisi arasında açık bir ayrım vardır. (2997) Geç Akkad destanı “Atra – Hasis”te İgigi, Anunnaki için hizmet etmeye zorlanan Tanrılar’ın altıncı neslidir. 40 gün sonra İgigi başkaldırır ve Anunnaki’den biri olan Tanrı Enki, İgigi yerine insanları yaratır. (2998) Orta Babil Dönemi (M. Ö. 1592 – M. Ö. 1155)’nden itibaren Anunnaki adı genellikle Yeraltı Dünyası’nın Tanrıları için kullanılırken, İgigi adıysa Göksel Tanrılar için kullanıldı. Bu dönemde, Yeraltı Tanrıları Damkina, Nergal ve Madānu, Antik Babil’in ulusal Tanrı’sı Marduk ile birlikte Anunnaki içinde en güçlü olarak listelenmişti. (2999)

     Standart Akkadca’yla yazılmış olan “Gılgamış Destanı”nda Büyük Tufan’dan kurtulan ölümlü Utnapiştim (Hz. Nûh), fırtına yaklaşırken toprağı alevlendiren Anunnaki’yi Yeraltı Dünyası’nın yedi hakimi olarak tanımlar. (3000) Daha sonra sel ve tufan geldiğinde Tanrıça İştar (İnanna) ve Anunnakiler, insanlığın yok edilmesi karşısında yas tutarlar. (3001)

     Babilce yazılan ünlü “Enûma Eliş” tabletlerinde, Marduk Anunnakiler’i görevlerine atar. (3002) Destanın daha sonra yazılmış bir Babilce sürümünde Yeraltı Dünyası’nın 600 Anunnaki’sinden ve 300 Gök Anunnakisi’nden bahsedilir, bu da karmaşık bir Yeraltı Dünyası kozmolojisinin varlığını gösterir. (3003) Destanda “Yüce Tanrılar” Anunnakiler, minnet borcu olarak Marduk, Ea ve Enlil’e adanmış “görkemli bir tapınak” olan Esagila’yı inşâ ederler. (3004) M. Ö. 8. yy’a ait “Erra’nın Şiiri”nde Anunnakiler, Tanrı Nergal’ın erkek kardeşleri olarak tanımlanır ve insanlığa karşı düşman olarak tasvir edilir. (3005)

     Yeni Asur Dönemi (M. Ö. 911 – M. Ö. 612)’ne ait çok hasarlı bir metinde Marduk, Anunnakiler’den oluşan ordusunu kutsal Nippur şehrine doğru yönlendirir ve kargaşaya sebep olur. Bu kargaşa, bir sele (tufana) neden olur ki bu da yerleşik Nippur Tanrıları’nı Eşumeşa Tapınağı’nda Ninurta’ya sığınmasına mecbur bırakır. Enlil, Marduk’un yaptıklarına sinirlenerek Eşumeşa’nın Tanrıları’na Marduk ile diğer Anunnakiler’i tutsak olarak tutmalarını emreder. (3006) Anunnakiler yakalanır, ancak Marduk, Muşteşirhablim’i Eşumeşa Tanrıları’na isyan etmek için görevlendirir ve habercisi Neretagmil’i Okur-Yazarlık Tanrısı Nabu’yu uyarması için gönderir. (3007) Eşumeşa Tanrıları, Nabu’nun konuşmasını duyduklarında O’nu aramak için tapınaklarından çıkarlar. Marduk, Eşumeşa Tanrıları’nı yener ve Enlil’in de aralarında bulunduğu 360 tanesini savaş esiri olarak ele geçirir. Enlil, Eşumeşa Tanrıları’nın masum olduğunu iddiâ eder, bundan ötürü Marduk onları Anunnakiler’in önünde yargılar. Metin, Damkianna (Ninhursag)’nın Tanrılar’a ve insanlığa bir uyarısı ile biter ve Anunnakiler ile Eşumeşa Tanrıları arasındaki savaşın tekrar edilmemesi için yalvarır. (3008)

     Evet… Akkad Uygarlığı’nda dîn ve yaratılış inancı da böyle.

     Sümer (Kenger), Hurri ve Akkad uygarlıklarında dîn ve yaratılış inancı konusunu işledikten sonra, diğer Mezopotamya ve Anadolu uygarlıkları olan Asur, Babil ve Hitit (Hatti) uygarlıklarını da sırayla inceleyerek bu konumuza devam ediyoruz…

     Şimdi de Asurlular’a bakalım…

– devam edecek –

     DİPNOTLAR:

(2923): Tevrat, “Mısır’dan Çıkış” bölümü / Kur’ân-ı Kerim, “Tâhâ” ve “Qasas” sûreleri

(2924): Helena Petrovna Blavatsky, The Secret Doctrine: The Synthesis of Science, Religion and Philosophy, cilt 1, s. 320, The Theosophical Publishing, Londra & New York & Madras 1888 / Otto Rank, The Myth of the Birth of the Hero: A Psychological Interpretation of Mythology, The Journal of Nervous and Mental Disease Publishing, New York 1914 / Lauretta Lueck, The Many Waters, s. 146 – 147, Rosetta Stone Press, Calgary 2000 / Solomon Alexander Nigosian, From Ancient Writings to Sacred Texts – The Old Testament and Apocrypha, s. 55, Johns Hopkins University Press, Londra & Baltimore 2004 / Timothy D. Finlay, The Birth Report Genre in the Hebrew Bible, s. 236, Mohr Siebeck Verlag, Tübingen 2005 / Leslie J. Hoppe, New Light from Old Stories: The Hebrew Scriptures for Today’s World, s. 20, Paulist Press, Mahwah 2005 / Robert Gnuse, No Tolerance for Tyrants – The Biblical Assault on Kings and Kingship, s. 51 – 52, Liturgical Press, Collegeville 2011 / Helena Petrovna Blavatsky, Isis Unveiled – A Master-Key to the Mysteries of Ancient and Modern Science and Theology, cilt 2, s. 442 – 443, Cambridge University Press, New York 2012 / Lawrence Boadt – Richard Clifford – Daniel Harrington, Reading the Old Testament: An Introduction, Paulist Press, Mahwah 2012 / Dorothy Milne Murdock, Did Moses Exist? The Myth of the Israelite Lawgiver, s. 16 – 17, 254 – 255 ve 484, Stellar House Publishing, Seattle 2014 / Reinhard Achenbach – Ruth Ebach – Jacob Wöhrle, Wege der Freiheit – Zur Entstehung und Theologie des Exodusbuchs, s. 80 – 82, TVZ Verlag, Zürih 2014 / Michael S. Heiser, I Dare You Not to Bore Me with the Bible, Lexham Press, Bellingham 2014 / Jan Assmann, Exodus: Die Revolution der Alten Welt, s. 142 – 143, C. H. Beck Verlag, Münih 2015 / Ian D. Wilson, Kingship and Memory in Ancient Judah, Oxford University Press, New York 2017 / James H. Cumming, Torah and Nondualism – Diversity, Conflict and Synthesis, s. 13, Ibis Press, Lake Worth 2019 / İbrahim Sediyani, Kadın Peygamberler, cilt 1, “Hz. Asiye (as)” bölümü, s. 283, Nefel Yayınları, Diyarbakır 2021

(2925): Dünyadaki tüm ansiklopedilerde “Akkad” maddesi

(2926): Otto Rank, The Myth of the Birth of the Hero: A Psychological Interpretation of Mythology, The Journal of Nervous and Mental Disease Publishing, New York 1914 / Golo Mann – Alfred Heuß, Propyläen-Weltgeschichte, cilt 1, “Vorgeschichte”, “Frühe Hochkulturen”, s. 547, Propyläen-Verlag, Berlin 1961 / Joseph Campbell, The Masks of God, cilt 3, “Occidental Mythology”, s. 127, Viking Press, New York 1964 / Joan Goodnick Westenholz, Legends of the Kings of Akkade: The Texts, s. 33 – 49, Eisenbrauns Publishing, Winona Lake 1997 / Lauretta Lueck, The Many Waters, s. 146 – 147, Rosetta Stone Press, Calgary 2000 / Solomon Alexander Nigosian, From Ancient Writings to Sacred Texts – The Old Testament and Apocrypha, s. 55, Johns Hopkins University Press, Londra & Baltimore 2004 / Timothy D. Finlay, The Birth Report Genre in the Hebrew Bible, s. 236, Mohr Siebeck Verlag, Tübingen 2005 / Helena Petrovna Blavatsky, Isis Unveiled – A Master-Key to the Mysteries of Ancient and Modern Science and Theology, cilt 2, s. 442, Cambridge University Press, New York 2012 / Lawrence Boadt – Richard Clifford – Daniel Harrington, Reading the Old Testament: An Introduction, Paulist Press, Mahwah 2012 / Dorothy Milne Murdock, Did Moses Exist? The Myth of the Israelite Lawgiver, s. 254 – 255, Stellar House Publishing, Seattle 2014 / Jan Assmann, Exodus: Die Revolution der Alten Welt, s. 142 – 143, C. H. Beck Verlag, Münih 2015 / İbrahim Sediyani, Kadın Peygamberler, cilt 1, “Hz. Asiye (as)” bölümü, s. 284, Nefel Yayınları, Diyarbakır 2021

(2927): Leonard William King, Chronicles Concerning: Early Babylonian Kings, cilt 2, s. 87 – 96, Luzac & Co. Publishing, Londra 1907 / Joan Goodnick Westenholz, The Sargon Legend: A Study of the Akkadian Text and the Tale of the Hero Who Was Exposed at Birth, Journal of Near Eastern Studies, sayı 43, s. 73 – 79, Ocak 1984

(2928): Henri Cazelles, Dictionnaire de la Bible, cilt 5, s. 1321 – 1322, Paris 1957 / İbrahim Sediyani, Kadın Peygamberler, cilt 1, “Hz. Asiye (as)” bölümü, cilt 2, “Hz. Miryam (as)” bölümü, Nefel Yayınları, Diyarbakır 2021

(2929): Dünyadaki tüm ansiklopedilerde “Akkad Kralı Sargon” maddesi

(2930): Leonard William King, Chronicles Concerning: Early Babylonian Kings, cilt 2, s. 87 – 96, Luzac & Co. Publishing, Londra 1907

(2931): Peter Jensen, Das Gilgamesch-Epos in der Weltliteratur, cilt 2, s. 157 – 161, Adolf Ebel Verlag, Marburg an der Lahn 1928 / David Adams Leeming, The World of Myth: An Anthology, Oxford University Press, Oxford & New York & Toronto 1990 / Lawrence S. Cunningham – John J. Reich – Lois Fichner-Rathus, Culture & Values – A Survey of the Humanities, cilt 1, s. 169, Cengage Learning Publishing, Boston 2010 / Vivek Iyer, Ghalib, Gandhi and the Gita, s. 209 – 211, Polyglot Publications, Londra 2012 / Dorothy Milne Murdock, Did Moses Exist? The Myth of the Israelite Lawgiver, s. 254, Stellar House Publishing, Seattle 2014 / Arindam Chakrabarti – Sibaji Bandyopadhyay, Mahābhārata Now, Routledge Publishing, Yeni Delhi 2014 / James H. Cumming, Torah and Nondualism – Diversity, Conflict and Synthesis, s. 13, Ibis Press, Lake Worth 2019 / İbrahim Sediyani, Kadın Peygamberler, cilt 1, “Hz. Asiye (as)” bölümü, s. 285, Nefel Yayınları, Diyarbakır 2021

(2932): John T. Willis, Bible in History – Jahweh and Moses in Conflict, s. 41 – 43, Peter Lang Publishing, Frankfurt am Main & Berlin & Viyana & Bern & Brüksel & Oxford & New York 2010 / Rubén Gallo, Freud’s Mexico – Into the Wilds of Psychoanalysis, s. 95 – 107, MIT Press, Londra & Cambridge 2010 / René Bloch, Moses und der Mythos – Die Auseinandersetzung mit der Griechischen Myhologie bei Jüdisch-Hellenistischen Autoren, s. 143, Brill Verlag, Leiden 2011 / Kalman J. Kaplan – Paul Cantz, Biblical Psychotherapy: Reclaiming Scriptural Narratives for Positive Psychology and Suicide Prevention, s. 97 ve 145 – 148, Lexington Books, Londra & Lanham & Boulder & New York 2017 / İbrahim Sediyani, Kadın Peygamberler, cilt 1, “Hz. Asiye (as)” bölümü, s. 285, Nefel Yayınları, Diyarbakır 2021

(2933): Encyclopædia Britanicca, “Moses” maddesi, Chicago 2011 / İbrahim Sediyani, Kadın Peygamberler, cilt 1, “Hz. Asiye (as)” bölümü, s. 282, Nefel Yayınları, Diyarbakır 2021

(2934): William G. Dever, What Did the Biblical Writers Know and When Did They Know It?: What Archeology Can Tell Us About the Reality of Ancient Israel, s. 99, Eerdmans Publishing, Grand Rapids 2001 / George Ernest Wright – Frank Moore Cross – Edward Fay Campbell – Floyd Vivian Filson, The Biblical Archaeologist, Wiliam G. Dever, “What Remains of the House That Albright Built?”, American Schools of Oriental Research, sayı 56, bölüm 1, s. 25 – 35, Scholars Press, 2 Mart 1993 / İbrahim Sediyani, Kadın Peygamberler, cilt 1, “Hz. Asiye (as)” bölümü, s. 282 – 283, Nefel Yayınları, Diyarbakır 2021

(2935): Carol Meyers, Exodus,  s. 5 – 6, Cambridge University Press, Cambridge 2005 / İbrahim Sediyani, Kadın Peygamberler, cilt 1, “Hz. Asiye (as)” bölümü, s. 283, Nefel Yayınları, Diyarbakır 2021

(2936): İbrahim Sediyani, Kadın Peygamberler, cilt 1, “Hz. Asiye (as)” bölümü, s. 283, Nefel Yayınları, Diyarbakır 2021

(2937): Dünyadaki tüm ansiklopedilerde “Akkad” maddesi

(2938): British Museum, CT 13, pl. 42, K 03401, https://cdli.ucla.edu/search/search_results.php?SearchMode=Text&ObjectID=P365306

(2939): Stephen L. Harris, Understanding the Bible, Mayfield Publishing, Palo Alto 1985

(2940): Winfried Barta, Das Gespräch des Ipuwer mit dem Schöpfergott, Studien zur Altägyptischen Kultur, cilt 1, s. 19 – 33, Helmut Buske Verlag, Hansestadt Hamburg 1974 / Roland Enmarch, The Dialogue of Ipuwer and the Lord of All, Oxford University Press, Oxford 2004

(2941): İbrahim Sediyani, Kadın Peygamberler, cilt 1, “Hz. Yoxebed (as)” bölümü, s. 283, Nefel Yayınları, Diyarbakır 2021

(2942): age, cilt 1, “Hz. Asiye (as)” bölümü

(2943): age, cilt 2, “Hz. Miryam (as)” bölümü

(2944): Golo Mann – Alfred Heuß, Propyläen-Weltgeschichte, cilt 1, “Vorgeschichte”, “Frühe Hochkulturen”, s. 547, Propyläen-Verlag, Berlin 1961 / The Sargon Legend: Translation, The Electronic Text Corpus of Sumerian Literature, https://etcsl.orinst.ox.ac.uk/section2/tr214.htm

(2945): Jerrold S. Cooper – Wolfgang Heimpel, The Sumerian Sargon Legend, Journal of the American Oriental Society, sayı 103, s. 67 – 82, Ocak – Mart 1983

(2946): Joan Goodnick Westenholz, Legends of the Kings of Akkade: The Texts, s. 12, Eisenbrauns Publishing, Winona Lake 1997 / Jerrold S. Cooper – Wolfgang Heimpel, agm

(2947): Tevrat, Tekvin, 37:5 – 23 / Kur’ân-ı Kerîm, Yusuf, 4 – 15

(2948): Tevrat, 11:2 – 26 ve 12:1 – 25 / Talmud, Kidduşin 76 b

(2949): Hsíodos, Eoien, 43 a; Fragment 7; Teoğonia 325, M. Ö. 8. yüzyıl / Omiros, İliáda, bölüm 6, s. 154 – 211, M. Ö. 7. yüzyıl / Bibliotíki Apollodóru, bölüm 2, s. 30, 1. yüzyıl

(2950): Manfried Dietrich – Karl Hecker – Otto Kaiser – Frank Kammerzell – Jörg Klinger – Ingo Kottsieper – Oswald Loretz – Gerald Moers – Walter W. Müller – Carsten Peust – Heike Sternberg el- Hotabi – Gernot Wilhelm, Texte aus der Umwelt des Alten Testaments, cilt 1, s. 334, Mohn Verlag, Gütersloh 2001

(2951): Susan Wise Bauer, The History of the Ancient World: From the Earliest Accounts to the Fall of Rome, s. 97, W. W. Norton & Company Publishing, Londra & New York 2007

(2952): Golo Mann – Alfred Heuß, Propyläen-Weltgeschichte, cilt 1, “Vorgeschichte”, “Frühe Hochkulturen”, s. 547, Propyläen-Verlag, Berlin 1961 / The Sargon Legend: Translation, The Electronic Text Corpus of Sumerian Literature, https://etcsl.orinst.ox.ac.uk/section2/tr214.htm

(2953): Jerrold S. Cooper – Wolfgang Heimpel, The Sumerian Sargon Legend, Journal of the American Oriental Society, sayı 103, s. 67 – 82, Ocak – Mart 1983

(2954): Sümer Krallar Listesi, 266 – 296, https://etcsl.orinst.ox.ac.uk/cgi-bin/etcsl.cgi?text=t.2.1.1&display=Crit&charenc=gcirc&lineid=t211.p16#t211.p16

(2955): Rebecca Hasselbach, Sargonic Akkadian: A Historical and Comparative Study of the Syllabic Texts, s. 5, dipnot 28, Harrassowitz Verlag, Wiesbaden 2005

(2956): Thorkild Jacobsen, The Sumerian King List, s. 111, Assyriological Studies, Oriental Institute, Chicago 1939

(2957): Near East Kingdoms – Ancient Mesopotamia, The History Files, https://www.historyfiles.co.uk/KingListsMiddEast/MesopotamiaKish.htm

(2958): William Ewing, The Temple Dictionary of the Bible, s. 514, Dent & Sons Publishing, Londra 1910; Dutton Publishing, New York 1910 / Yigal Levin, Nimrod the Myghty, King of Kish, King of Sumer and Akkad, Vetus Testamentum, sayı 52, s. 350 – 356, Ocak 2002

(2959): Tevrat, Tekvin, 10:1 – 8; I. Tarihler, 1:10

(2960): Tevrat, Tekvin, 10:10

(2961): Tevrat, Tekvin, 10:8 – 9; I. Tarihler, 1:10

(2962): Kur’ân-ı Kerim, Baqara, 258; Enbiyâ, 51 – 70; Ankebut, 16 – 25; Saffat, 83 – 98

(2963): Dünyadaki tüm ansiklopedilerde “Büyük Sargon” maddesi

(2964): Sargon Yazıtı (Nippur’dan Eski Babil kopyası)

(2965): Sargon Yazıtı. E2.1.1.1

(2966): Sargon Yazıtı (Nippur)

(2967): Cuneiform Inscription of Defeat of Oman & Indus Valley, The Schøyen Collection, https://www.schoyencollection.com/history-collection-introduction/sumerian-history-collection/cuneiform-indus-valley-ms-2814

(2968): Aage Westenholz – Walther Sallaberger, Mesopotamien: Akkade-Zeit und Ur-III-Zeit, Aage Westenholz, “The Old Akkadian Period: History and Culture”, Orbis Biblicus Orientalis, sayı 160, s. 34, Freiburg 1999

(2969): Samuel Noah Kramer, The Sumerians: Their History, Culture and Character, s. 324, The University of Chicago Press, Chicago & Londra 1963 / Amélie Kuhrt, The Ancient Near East (C. 3000 – 330 BC), cilt 1, s. 49, Routledge Publishing, Londra & New York 1995 / Mario Liverani, The Ancient Near East: History, Society and Economy, s. 143, Routledge Publishing, Londra & New York 2014 / Burkhart Kienast – Ignace Gelb, Die Altakkadischen Königsschriften des Dritten Jahrtausends v. Chr., Freiburger Altorientalische Studien, sayı 7, s. 167, Stuttgart 1990

(2970): Dünyadaki tüm ansiklopedilerde “Büyük Sargon” maddesi

(2971): Babil Kroniği, https://www.webcitation.org/query?url=http://www.geocities.com/farfarer2001/chronicles/chronicle_index.html&date=2009-10-25+22:03:51; https://www.livius.org/cg-cm/chronicles/abc20/kings.html#1

(2972): Joan Goodnick Westenholz, Legends of the Kings of Akkade: The Texts, s. 102 ve devamı, Eisenbrauns Publishing, Winona Lake 1997

(2973): Meik Gerhards, Die Aussetzungsgeschichte des Mose: Literar- und Redaktionsgeschichtliche Untersuchungen zu einem Schlüsseltext des Nichtpriesterschriftlichen Tetrateuch, Wissenschaftliche Untersuchungen zum Alten und Neuen Testament, sayı 109, s. 163 – 165, Neukirchen-Vluyn 2006

(2974): Babil Kroniği, https://www.webcitation.org/query?url=http://www.geocities.com/farfarer2001/chronicles/chronicle_index.html&date=2009-10-25+22:03:51; https://www.livius.org/cg-cm/chronicles/abc20/kings.html#1

(2975): Dünyadaki tüm ansiklopedilerde “Büyük Sargon” maddesi

(2976): Dünyadaki tüm ansiklopedilerde “Akkad İmparatorluğu” maddesi

(2977): age

(2978): The Encyclopedia of Ancient History, Ingo Schrakamp, “Sargon of Akkad and His Dynasty”, s. 6045 – 6047, Blackwell Publishing, Chicago 2013

(2979): Tevrat, Tekvin, 10:10 – 12

(2980): William J. Thompson, “Complexity, Diminishing Marginal Returns and Serial Mesopotamian Fragmentation”, Journal of World Systems Research, sayı 10, s. 613, Ağustos 2015

(2981): Gwendolyn Leick, Mesopotamia: The Invention of the City, Penguin Books, Londra 2003

(2982): Stephen Bourke, The Middle East: The Cradle of Civilization Revealed, s. 89, Thames & Hudson Publishing, Londra 2008

(2983): Akkadlı Sargon tarafından yazılan yazıt, yaklaşık M. Ö. 2270 – M. Ö. 2215

(2984): Julian E. Reade, The Indus – Mesopotamia Relationship Reconsidered, Archaeopress – Publishers of British Archaeological Reports, Society for Arabian Studies Monographs, sayı 7, s. 14 – 17, Oxford 2008

(2985): Dünyadaki tüm ansiklopedilerde “Büyük Sargon” maddesi

(2986): Nicholas Postgate, Early Mesopotamia: Society and Economy at the Dawn of History, s. 36 – 39, Taylor & Francis Publishing, New York 2004

(2987): Dünyadaki tüm ansiklopedilerde “Akkad İmparatorluğu” maddesi

(2988): Seth L. Sanders, Margins of Writing: Origins of Cultures, C. Woods, “Bilingualism, Scribal Learning and the Death of Sumerian”, Oriental Institute Seminars – 2, s. 91 – 120, Chicago University Press, Chicago 2006

(2989): Roger D. Woodard, The Ancient Languages of Mesopotamia, Egypt and Aksum, John Huehnergard – Christopher Woods, “Akkadian and Eblaite”, s. 83, Cambridge University Press, Cambridge 2008

(2990): Guy Deutscher, Syntactic Change in Akkadian: The Evolution of Sentential Complementation, s. 20 – 21, Oxford University Press, Oxford 2007

(2991): Wouter F. M. Henkelman – Céline Redard, Persian Religion in the Achaemenid Period, Mark Bradley Garrison, “Beyond Auramazdā and the Winged Symbol”, s. 186 – 187, Harrassowitz Verlag, Wiesbaden 2017

(2992): Stephanie Dalley, Myths from Mesopotamia: Creation, the Flood, Gilgamesh and Others, s. 156, Oxford University Press, Oxford 1989

(2993): age, s. 159

(2994): Jeremy Black – Anthony Green, Gods, Demons and Symbols of Ancient Mesopotamia: An Illustrated Dictionary, s. 106, The British Museum Press, Londra 1992

(2995): Bkz. Elinizdeki bu kitabın daha önce anlattığımız “Sümer Tabletleri” bölümleri

(2996): Nicole Brisch, Ancient Mesopotamian Gods and Goddesses, “Anunna (Anunnaku, Anunnaki) (A Group of Gods)” bölümü, University of Pennsylvania Museum, Philadelphia 2016

(2997): Gwendolyn Leick, A Dictionary of Ancient Near Eastern Mythology, s. 8, Routledge Publishing, New York 1998 / Nicole Brisch, age

(2998): Gwendolyn Leick, A Dictionary of Ancient Near Eastern Mythology, s. 85, Routledge Publishing, New York 1998 / Gwendolyn Leick, The Babylonians: An Introduction, s. 96, Routledge Publishing, Londra & New York 2003

(2999): Jeremy Black – Anthony Green, Gods, Demons and Symbols of Ancient Mesopotamia: An Illustrated Dictionary, s. 34, The British Museum Press, Londra 1992

(3000): Stephanie Dalley, Myths from Mesopotamia: Creation, the Flood, Gilgamesh and Others, s. 112, Oxford University Press, Oxford 1989

(3001): Stephanie Dalley, age s. 113 / Gwendolyn Leick, A Dictionary of Ancient Near Eastern Mythology, s. 8, Routledge Publishing, New York 1998

(3002): James B. Pritchard, The Ancient Near East: An Anthology of Texts and Pictures, s. 34, Princeton University Press, Princeton 2011

(3003): Jeremy Black – Anthony Green, age, s. 34

(3004): James B. Pritchard, age, s. 34 – 35

(3005): Gwendolyn Leick, age, s. 8

(3006): Wayne Horowitz – Uri Gabbay – Filip Vukosavokić, A Woman of Valor, cilt 8, Takayoshi Oshima, “Damkianna Shall Not Bring Back Her Burden in the Future: A New Mythological Text of Marduk, Enlil and Damkianna”, s. 145, Biblioteca del Próximo Oriente Antiguo, Consejo Superior de Investigaciones Científicas, Madrid 2010

(3007): age, s. 145 – 146

(3008): age, s. 146

     SEDİYANİ HABER

     29 EKİM 2021

 


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir