Bilimsel Veriler, Arkeolojik Bulgular, Antik Tabletler ve Tüm Kutsal Kitaplar Işığında Objektif ve Gerçek Peygamberler Tarihi | Kürdistanlı Peygamberler – 41

Parveke / Paylaş / Share

Bilimsel Veriler, Arkeolojik Bulgular, Antik Tabletler ve Tüm Kutsal Kitaplar Işığında Objektif ve Gerçek Peygamberler Tarihi

Kürdistanlı Peygamberler – 41

■ İbrahim Sediyani

 

– geçen bölümden devam –

     Antik çağın en önemli Kürt (4012) uygarlıklarından biri olan Hitit Uygarlığı (M. Ö. 1650 – M. Ö. 1178), Mezopotamya’da değil Anadolu’da kurulmuştur ve Anadolu topraklarında kurulmuş en büyük uygarlıktır. Hitit İmparatorluğu’nun başkenti Hattuşaş (bugünkü Çorum ilimizin Boğazköy / Boğazkale ilçesi) idi. Hititler, toplam 472 yıl tarih sahnesinde varlık göstermişlerdir. (4013)

     Tek kelimeyle muhteşem bir uygarlık. İnsanlığa katkıları çok büyük oldu ve geriye her türlü saygıyı hakkeden harikulade bir miras bıraktılar.

     Hititler Anadolu’nun bu bölgesine gelmeden önce burada Hattiler yaşıyordu. Hattiler’le ilgili tek bilgimiz, ardından gelen Hititler’in onlardan bahsetmeleri olduğu için, Hattiler’in kim oldukları bilinmiyor ve etnik – kavmî kimlikleri ile ilgili net bir bilgiye sahip olunamamıştır. Ancak Hurriler’in bir kolu olduğu düşünülmekte ve Hattiler’in Hurri Kürtleri’nden olma olasılığı yüksek görünüyor. (4014) Nitekim Anadolu uygarlıkları konusunda uzman olan ve bu alanda kıymetli eserler de bırakmış Türk arkeolog ve yazar Ekrem Akurgal (1911 – 2002), bunu imâlı bir şekilde dile getirmiş ve “Kürtler, gerçekten M. Ö. 13. yy’lara ait Mısır topraklarında tasvirlerini gördüğümüz Hatti askerlerine çok benzerler” demiştir. (4015)

     Hattiler ile Hititler ırktaştırlar. Yani Hititler’den önceki Hattiler de Kürt. Bunun en bariz kanıtlarından biri de, Hitit Kürtleri’nin de Hattiler’in ismini kullanmaları. Birçok bilim insanı da bu görüştedir ve Hattiler ile Hititler’in aynı halk, yani soydaş olduğunu söylemektedirler. Bununla ilgili referansı aşağıda dipnot olarak sunuyorum. (4016)

     Modern akademisyenler, pekçok onomastik ve arkeolojik kanıtlara dayanarak, Hitit İmparatorluğu’nun çöküşü sırasında Akdeniz kıyı şeridi boyunca göç eden “Deniz Halkları” dalgalarının bir parçası olarak Anadolu popülasyonlarının bir kesiminin güneye, Kenan topraklarına göç ettiğini öne sürüyorlar. Yerel şehir devletlerinin birçok kralının Geç Tunç Çağı’ndan Erken Demir Çağı’na geçiş döneminde Hitit ve Luwi isimlerine sahip olduğu belirlenmiştir. Hatta Siyon Dağı’nın adı bile Hitit Kürtçesi olabilir. (4017) Tevrat’ta Kudüs (Yeruşalayim) şehrini ve bir bütün olarak İsrail ülkesini tanımlamak için kullanılan bir ifade olan “Siyon” (ציון) kelimesi, dilbilimcilere göre, Hurri Kürtçesi’nden alınma bir kelimedir ve kökeni Hurri Kürtçesi’nde “nehir” veya “dere” anlamına gelen “siya” sözcüğüne dayanır. (4018)

     Yani orası için Yahudîler’in, Hristiyanlar’ın ve Müslümanlar’ın birbirini yiyip parçaladığı Kudüs (Yeruşalayim) şehrinin gerçek ismi olan Siyon bile Kürtçe’dir, azîz dîn kardeşlerim.

     Kürt oldukları artık bilim dünyasında net biçimde kabul edilen (4019) Hurriler’in bir kolu bugünkü Orta Anadolu’ya geldi. Bunlar kendilerine “Hatti” (Kürtçe’de “Gelenler” demek), kurdukları ülkeye de “Urê Hatti [Uru Ha-at-ti]” (4020) (bugünkü Kürtçe’de “Warê Hatti”, yani “Gelenlerin Ülkesi”) dediler. İşin ilginç tarafı, “Hattiler’in Ülkesi” anlamındaki “Urê Hatti” ifadesinin günümüz Kürtçe’sinde de “Warê Hatti” şeklinde olmasıdır. Yani Kürtçe binlerce yıl boyunca nerdeyse hiç bozulmamış ve çok az değişimle günümüze gelmiş görünüyor.

     Hatti Kürt Krallığı, takriben M. Ö. 2500 – M. 1700 yılları arasında Anadolu’da varlık göstermiş bir uygarlık. Anadolu (Anatolia)’nun bilinen en eski adı Urê Hatti (Warê Hatti) yani “Hattiler’in Ülkesi”dir. Erken antik dönemde, M. Ö. 2500 – M. Ö. 1000 tarihleri arasında Orta ve Batı Anadolu (bugünkü Türkiye’nin İç Anadolu ve Ege bölgeleri) yoğun nüfûsuyla Kürt’tü ve bir Kürt yurduydu. Bunu bilimsel araştırmalar da doğruluyor ve bilim insanları da genel olarak yavaş yavaş bu görüşte birleşmeye gidiyorlar. Bilim insanları uzun zamandır Anadolu bölgesinin baskın nüfûsunun M. Ö. 3. binyılda ikisi de Kürt olan Hattiler ve Hurriler’den oluştuğunu varsayıyorlar. (4021) Orta ve Batı Anadolu (bugünkü Türkiye’nin İç Anadolu ve Ege bölgeleri) toprakları M. Ö. 2000’lerde yoğun Kürt nufûsuyla bir Kürt yurduyken, daha ortada ne Yunanlar var ne Makedonlar ne Farslar ne Türkler ne Ermeniler ne Araplar ne de “Kavmiyetin ve etnik kökenin ne önemi var? Önemli olan insan olmak, önemli olan insanlık” diyen evrensel ve galaksisel Solcu ve İslamcı Kürtler…

     Hattiler kendilerine Hatti, ülkelerine Urê Hatti, başkentlerine de Hattuşa (Hattuşaş) diyorlardı ve ardından gelen Hititler, bu isimleri olduğu gibi devraldılar, aynı isimleri kullandılar. Hititler, kurdukları Hitit Devleti’nin ana tanımı haline gelen ülke adını (“Hatti Ülkesi”) değiştirmediler, olduğu gibi benimsediler. (4022) Bu nedenle Hatti isminin Hitit öncesi dönemde zaten özel bir anlamı olduğu varsayılır ve bu ismin Orta Anadolu’nun Hitit öncesi nüfûsu için bir adlandırma olarak kullanılabileceği, bilim insanları arasında bir gelenek olarak kabul edilir. (4023)

     Hititler’in kendi önceki adları bilinmiyor. Ancak önceki Hattiler’in ismini olduğu gibi benimsediler. İlk başlarda Kaneş (Neşa) şehrinde (bugünkü Kayseri ilimize bağlı Kültepe) yoğunlaştıkları için Neşice konuşan Neşililer olarak anıldılar. Ancak Hitit biçimindeki adlandırma, bilim çevrelerinde yayıldığı için kalıcı oldu. Bunlar haricinde Luwi ve Pala olarak adlandırılan gruplar da vardı. Bunların tümü Hitit olarak niteleniyor. Hititler daha sonra iktidara geldiler, ancak yerel Hatti halkı kovulmadı ve dillerini korudular. (4024)

     Anadolu’daki Hatti aşiretleri bir prehistorya (tarihöncesi) uygarlığıdır. Başka bir deyişle onlar henüz yazı kullanmadıkları için tarihsel sürece ait değildirler. Ancak bu aşiretlerin konuştuğu dil, inandıkları dîn, yaşattığı örf ve âdetleri hakkında Hititler yolu ile birçok bilgiye sahip bulunmaktayız. Bu nedenle Hatti beylikleri tarihöncesi (prehistorya) uygarlığının güzel bir örneğidir. (4025)

     Hitit Krallığı, “Hatti Ülkesi” (Urê Hatti) olarak bilinen ve Hattuşa (bugünkü Boğazköy) ve Neşa (bugünkü Kültepe) kentlerini çevreleyen topraklar üzerine kuruluydu. Hattuşa’nın başkent yapılmasından sonra Marassantiya (bugünkü ismi Kızılırmak) adlı nehrin kıvrımının kapsadığı bölge, imparatorluğun çekirdeği olarak kabul edilmiştir. Bazı Hitit kanunları, “nehrin bu tarafı” ile “nehrin bu tarafı” arasında ayrım yapmaktadır. Çekirdek bölgenin batısında ve güneyinde, en eski Hitit metinlerinde Luwiya olarak bilinen bölge uzanıyordu. Bu terminoloji, bu krallıkların yükselişi ile Arzawa ve Kizzuwatna isimleriyle değiştirildi. (4026) Bununla birlikte Hititler, bu bölgelerde ortaya çıkan dili Luwi olarak adlandırmaya devam ettiler. Kizzuwatna’nın yükselişinden önce, Kilikya (bugünkü Adana)’daki bu bölgenin kalbi ilk olarak Hititler tarafından “Adaniya” olarak anılırdı. (4027)

     Birkaç yüzyıl boyunca, genellikle çeşitli şehirlerde merkezlenen ayrı Hitit grupları vardı. Ancak daha sonra, merkezi Hattuşaş’ta bulunan güçlü yöneticiler bunları biraraya getirmeyi ve Hitit Krallığı’nı kurmak için Orta Anadolu’nun büyük bölümlerini fethetmeyi başardılar. (4028)

     Aslında 19. yy’ın ortalarına kadar, yani bundan 150 – 200 yıl öncesine kadar, dünyanın ve bilim dünyasının Hattiler’den de Hititler’den de haberi yoktu. Böyle bir uygarlık bilinmiyordu. Hitit diye bir ulustan bahseden dünyadaki tek ama tek kaynak, kutsal kitap Tevrat’tı. Fakat Tevrat’ın bahsettiği bu kavmin kimler olduğu, nasıl bir topluluk olduğu konusunda insanların hiçbir fikri yoktu. Çünkü insanlar bilmiyordu. Dînî itikada uzak olan seküler tarihçiler ve bilim insanları, bunları “kutsal kitapların uydurduğu hayalî bir topluluk” olarak görüyordu. Fakat öyle olmadığı anlaşıldı ve 19. yy’ın ortalarında başlayan arkeolojik çalışmalar ve keşifler ışığında, dünya ve bilim dünyası Hattiler ve Hititler ile tanıştı.

     Gerçi şu anda konumuz bu değil ama, dünyanın ve bilim dünyasının Hattiler’den ve Hititler’den haberi dahi yokken, binlerce yıl öncesine ait Tevrat’ta bu kavimden bahsedilmesi, Tevrat’ın Allah tarafından gönderilmiş bir kutsal kitap olduğuna apaçık kanıt olarak sunulabilir.

     Hititler 19. yy’ın ortalarında ilk keşfedildiğinde, küçük ve önemsiz bir topluluk zannediliyordu. O zaman Britanyalı ahlâk filozofu ve vejetaryen aktivist Francis William Newman (1805 – 97), bilim dünyasında yaygın olan görüşü, “Hiçbir Hitit kralı, güç konusunda bir Yahuda kralı ile karşılaştırılamaz” şeklinde ifade etmişti. (4029) Fakat bilim adamları gene yanılmışlardı (zaten hep yanılıyorlar da, hevesleri kırılmasın diye bunu kendilerine söylemiyoruz). Keşifler Hitit Krallığı’nın muazzam gücünü ortaya çıkardığında ise, Britanyalı Asurolog ve dilbilimci Archibald Henry Sayce (1845 – 1933), Anadolu medeniyetinin küçük Yahuda ile karşılaştırılmasından ziyade, “büyük Mısır Krallığı ile karşılaştırılmaya değer olduğunu” belirtmiş ve “Hitit Krallığı, Yahuda Krallığı’ndan sonsuz derecede daha güçlüydü” tespitinde bulunmuştu. (4030) Sayce ve diğer bilginler, Tevrat’taki anlatımlarda Yahudîler ile Hititler’in hiçbir zaman düşman olmadıklarını da vurguladılar. (4031)

     Kutsal kitap Tevrat’ta Hititler’den nasıl bahsedildiğine gelince…

     İlk olarak Nûh Tufanı’yla bağlantılı olarak, tufandan sonra Hz. Nûh (as) ve zürriyetinin nasıl çoğalıp dağıldıkları anlatılırken Hitit ismi geçer:

וּכְנַ֗עַן יָלַ֛ד אֶת־צִידֹ֥ן בְּכֹרֹ֖ו וְאֶת־חֵֽת׃ וְאֶת־הַיְבוּסִי֙ וְאֶת־הָ֣אֱמֹרִ֔י וְאֵ֖ת הַגִּרְגָּשִֽׁי׃ וְאֶת־הַֽחִוִּ֥י וְאֶת־הַֽעַרְקִ֖י וְאֶת־הַסִּינִֽי׃ וְאֶת־הָֽאַרְוָדִ֥י וְאֶת־הַצְּמָרִ֖י וְאֶת־הַֽחֲמָתִ֑י וְאַחַ֣ר נָפֹ֔צוּ מִשְׁפְּחֹ֖ות הַֽכְּנַעֲנִֽי׃ וַֽיְהִ֞י גְּב֤וּל הַֽכְּנַעֲנִי֙ מִצִּידֹ֔ן בֹּאֲכָ֥ה גְרָ֖רָה עַד־עַזָּ֑ה בֹּאֲכָ֞ה סְדֹ֧מָה וַעֲמֹרָ֛ה וְאַדְמָ֥ה וּצְבֹיִ֖ם עַד־לָֽשַׁע׃ אֵ֣לֶּה בְנֵי־חָ֔ם לְמִשְׁפְּחֹתָ֖ם לִלְשֹֽׁנֹתָ֑ם בְּאַרְצֹתָ֖ם בְּגֹויֵהֶֽם׃

“Kenan ilk oğlu olan Sidon’un babası ve Hititler’in, Yevuslular’ın, Amorlular’ın, Girgaşlılar’ın, Hivliler’in, Arklılar’ın, Sinliler’in, Arvatlılar’ın, Semarlılar’ın, Hamalılar’ın atasıydı. Kenan boyları daha sonra dağıldı. Kenan sınırı Sayda’dan Gerar, Gazze, Sodom, Gomora, Adma ve Sevoyim’e doğru Laşa’ya kadar uzanıyordu. Ülkelerinde ve uluslarında çeşitli boylara ve dillere bölünen Hamoğulları bunlardı.” (4032)

     Tevrat’ta Hititler’den ikinci bahsediş, Allah’ın Hz. İbrahim (as)’e vaadinde karşımıza çıkar. Şu şekilde:

בַּיֹּ֣ום הַה֗וּא כָּרַ֧ת יְהוָ֛ה אֶת־אַבְרָ֖ם בְּרִ֣ית לֵאמֹ֑ר לְזַרְעֲךָ֗ נָתַ֙תִּי֙ אֶת־הָאָ֣רֶץ הַזֹּ֔את מִנְּהַ֣ר מִצְרַ֔יִם עַד־הַנָּהָ֥ר הַגָּדֹ֖ל נְהַר־פְּרָֽת׃ אֶת־הַקֵּינִי֙ וְאֶת־הַקְּנִזִּ֔י וְאֵ֖ת הַקַּדְמֹנִֽי׃ וְאֶת־הַחִתִּ֥י וְאֶת־הַפְּרִזִּ֖י וְאֶת־הָרְפָאִֽים׃ וְאֶת־הָֽאֱמֹרִי֙ וְאֶת־הַֽכְּנַעֲנִ֔י וְאֶת־הַגִּרְגָּשִׁ֖י וְאֶת־הַיְבוּסִֽי׃

“O gün Rabb, İbrahim’le antlaşma yaparak O’na şöyle dedi: ‘Mısır Nehri’nden büyük Fırat Nehri’ne kadar uzanan bu toprakları – Ken, Keniz, Kadmon, Hitit, Periz, Refa, Amor, Kenan, Girgaş ve Yevus topraklarını – senin soyuna vereceğim.’(4033)

     Daha sonra Hz. Sara (as) annemizin vefatı ve kocası Hz. İbrahim (as) tarafından Hz. Sara’nın mezara gömülmesi ile bağlantılı olarak geçer:

וַיִּהְיוּ֙ חַיֵּ֣י שָׂרָ֔ה מֵאָ֥ה שָׁנָ֛ה וְעֶשְׂרִ֥ים שָׁנָ֖ה וְשֶׁ֣בַע שָׁנִ֑ים שְׁנֵ֖י חַיֵּ֥י שָׂרָֽה׃ וַתָּ֣מָת שָׂרָ֗ה בְּקִרְיַ֥ת אַרְבַּ֛ע הִ֥וא חֶבְרֹ֖ון בְּאֶ֣רֶץ כְּנָ֑עַן וַיָּבֹא֙ אַבְרָהָ֔ם לִסְפֹּ֥ד לְשָׂרָ֖ה וְלִבְכֹּתָֽהּ׃

וַיָּ֙קָם֙ אַבְרָהָ֔ם מֵעַ֖ל פְּנֵ֣י מֵתֹ֑ו וַיְדַבֵּ֥ר אֶל־בְּנֵי־חֵ֖ת לֵאמֹֽר׃ גֵּר־וְתֹושָׁ֥ב אָנֹכִ֖י עִמָּכֶ֑ם תְּנ֨וּ לִ֤י אֲחֻזַּת־קֶ֙בֶר֙ עִמָּכֶ֔ם וְאֶקְבְּרָ֥ה מֵתִ֖י מִלְּפָנָֽי׃ וַיַּעֲנ֧וּ בְנֵי־חֵ֛ת אֶת־אַבְרָהָ֖ם לֵאמֹ֥ר לֹֽו׃ שְׁמָעֵ֣נוּ׀ אֲדֹנִ֗י נְשִׂ֨יא אֱלֹהִ֤ים אַתָּה֙ בְּתֹוכֵ֔נוּ בְּמִבְחַ֣ר קְבָרֵ֔ינוּ קְבֹ֖ר אֶת־מֵתֶ֑ךָ אִ֣ישׁ מִמֶּ֔נּוּ אֶת־קִבְרֹ֛ו לֹֽא־יִכְלֶ֥ה מִמְּךָ֖ מִקְּבֹ֥ר מֵתֶֽךָ׃ וַיָּ֧קָם אַבְרָהָ֛ם וַיִּשְׁתַּ֥חוּ לְעַם־הָאָ֖רֶץ לִבְנֵי־חֵֽת׃ וַיְדַבֵּ֥ר אִתָּ֖ם לֵאמֹ֑ר אִם־יֵ֣שׁ אֶֽת־נַפְשְׁכֶ֗ם לִקְבֹּ֤ר אֶת־מֵתִי֙ מִלְּפָנַ֔י שְׁמָע֕וּנִי וּפִגְעוּ־לִ֖י בְּעֶפְרֹ֥ון בֶּן־צֹֽחַר׃ וְיִתֶּן־לִ֗י אֶת־מְעָרַ֤ת הַמַּכְפֵּלָה֙ אֲשֶׁר־לֹ֔ו אֲשֶׁ֖ר בִּקְצֵ֣ה שָׂדֵ֑הוּ בְּכֶ֨סֶף מָלֵ֜א יִתְּנֶ֥נָּה לִ֛י בְּתֹוכְכֶ֖ם לַאֲחֻזַּת־קָֽבֶר׃ וְעֶפְרֹ֥ון יֹשֵׁ֖ב בְּתֹ֣וךְ בְּנֵי־חֵ֑ת וַיַּעַן֩ עֶפְרֹ֨ון הַחִתִּ֤י אֶת־אַבְרָהָם֙ בְּאָזְנֵ֣י בְנֵי־חֵ֔ת לְכֹ֛ל בָּאֵ֥י שַֽׁעַר־עִירֹ֖ו לֵאמֹֽר׃ לֹֽא־אֲדֹנִ֣י שְׁמָעֵ֔נִי הַשָּׂדֶה֙ נָתַ֣תִּי לָ֔ךְ וְהַמְּעָרָ֥ה אֲשֶׁר־בֹּ֖ו לְךָ֣ נְתַתִּ֑יהָ לְעֵינֵ֧י בְנֵי־עַמִּ֛י נְתַתִּ֥יהָ לָּ֖ךְ קְבֹ֥ר מֵתֶֽךָ׃ וַיִּשְׁתַּ֙חוּ֙ אַבְרָהָ֔ם לִפְנֵ֖י עַ֥ם הָאָֽרֶץ׃ וַיְדַבֵּ֨ר אֶל־עֶפְרֹ֜ון בְּאָזְנֵ֤י עַם־הָאָ֙רֶץ֙ לֵאמֹ֔ר אַ֛ךְ אִם־אַתָּ֥ה ל֖וּ שְׁמָעֵ֑נִי נָתַ֜תִּי כֶּ֤סֶף הַשָּׂדֶה֙ קַ֣ח מִמֶּ֔נִּי וְאֶקְבְּרָ֥ה אֶת־מֵתִ֖י שָֽׁמָּה׃ וַיַּ֧עַן עֶפְרֹ֛ון אֶת־אַבְרָהָ֖ם לֵאמֹ֥ר לֹֽו׃ אֲדֹנִ֣י שְׁמָעֵ֔נִי אֶרֶץ֩ אַרְבַּ֨ע מֵאֹ֧ת שֶֽׁקֶל־כֶּ֛סֶף בֵּינִ֥י וּבֵֽינְךָ֖ מַה־הִ֑וא וְאֶת־מֵתְךָ֖ קְבֹֽר׃ וַיִּשְׁמַ֣ע אַבְרָהָם֮ אֶל־עֶפְרֹון֒ וַיִּשְׁקֹ֤ל אַבְרָהָם֙ לְעֶפְרֹ֔ן אֶת־הַכֶּ֕סֶף אֲשֶׁ֥ר דִּבֶּ֖ר בְּאָזְנֵ֣י בְנֵי־חֵ֑ת אַרְבַּ֤ע מֵאֹות֙ שֶׁ֣קֶל כֶּ֔סֶף עֹבֵ֖ר לַסֹּחֵֽר׃ וַיָּ֣קָם׀ שְׂדֵ֣ה עֶפְרֹ֗ון אֲשֶׁר֙ בַּמַּכְפֵּלָ֔ה אֲשֶׁ֖ר לִפְנֵ֣י מַמְרֵ֑א הַשָּׂדֶה֙ וְהַמְּעָרָ֣ה אֲשֶׁר־בֹּ֔ו וְכָל־הָעֵץ֙ אֲשֶׁ֣ר בַּשָּׂדֶ֔ה אֲשֶׁ֥ר בְּכָל־גְּבֻלֹ֖ו סָבִֽיב׃ לְאַבְרָהָ֥ם לְמִקְנָ֖ה לְעֵינֵ֣י בְנֵי־חֵ֑ת בְּכֹ֖ל בָּאֵ֥י שַֽׁעַר־עִירֹֽו׃

וְאַחֲרֵי־כֵן֩ קָבַ֨ר אַבְרָהָ֜ם אֶת־שָׂרָ֣ה אִשְׁתֹּ֗ו אֶל־מְעָרַ֞ת שְׂדֵ֧ה הַמַּכְפֵּלָ֛ה עַל־פְּנֵ֥י מַמְרֵ֖א הִ֣וא חֶבְרֹ֑ון בְּאֶ֖רֶץ כְּנָֽעַן׃ וַיָּ֨קָם הַשָּׂדֶ֜ה וְהַמְּעָרָ֧ה אֲשֶׁר־בֹּ֛ו לְאַבְרָהָ֖ם לַאֲחֻזַּת־קָ֑בֶר מֵאֵ֖ת בְּנֵי־חֵֽת׃

“Sara yüzyirmiyedi yıl yaşadı. Ömrü bu kadardı. Kenan ülkesinde, bugün Hebron denilen Kiryat-Arba’da öldü. İbrahim yas tutmak, ağlamak için Sara’nın ölüsünün başına gitti.

Sonra karısının ölüsünün başından kalkıp Hititler’e, ‘Ben aranızda konuk ve yabancıyım’ dedi, ‘Bana mezar yapabileceğim bir toprak satın. Ölümü kaldırıp gömeyim.’ Hititler, ‘Efendim, bizi dinle’ diye yanıtladılar, ‘Sen aramızda önemli bir beysin. Ölünü mezarlarımızın en iyisine göm. Ölünü gömmen için kimse senden mezarını esirgemez.’ İbrahim, ülke halkı olan Hititler’in önünde eğilerek, ‘Eğer ölümü gömmemi istiyorsanız, benim için Sohar oğlu Efron’a ricada bulunun’ dedi, ‘Tarlasının dibindeki Makpela Mağarası’nı bana satsın. Fiyatı neyse huzurunuzda eksiksiz ödeyip orayı mezarlık yapacağım.’ Hititli Efron halkının arasında oturuyordu. Kent kapısında toplanan herkesin duyacağı biçimde, ‘Hayır, efendim’ diye karşılık verdi, ‘Beni dinle, mağarayla birlikte tarlayı da sana veriyorum. Halkımın huzurunda onu sana veriyorum. Ölünü göm.’ İbrahim ülke halkının önünde eğildi. Herkesin duyacağı biçimde Efron’a, ‘Lütfen beni dinle’ dedi, ‘Tarlanın parasını ödeyeyim. Parayı kabul et ki, ölümü oraya gömeyim.’ Efron, ‘Efendim, beni dinle’ diye karşılık verdi, ‘Aramızda dörtyüz şekel gümüşün sözü mü olur? Ölünü göm.’ İbrahim Efron’un önerisini kabul etti. Efron’un Hititler’in önünde sözünü ettiği dörtyüz şekel gümüşü tüccarların ağırlık ölçülerine göre tarttı. Böylece Efron’un Mamre yakınında Makpela’daki tarlası, çevresindeki bütün ağaçlarla ve içindeki mağarayla birlikte, kent kapısında toplanan Hititler’in huzurunda İbrahim’in mülkü kabul edildi.

İbrahim karısı Sara’yı Kenan ülkesinde Mamre’ye – Hebron’a – yakın Makpela tarlasındaki mağaraya gömdü. Hititler tarlayı içindeki mağarayla birlikte İbrahim’in mezarlık yeri olarak onayladılar.” (4034)

     Tevrat’taki bu âyetler, hem Hz. Sara annemizin vefatı ve nasıl gömüldüğüyle ilgili bizi hüzne boğan bilgiler sunmakta, hem de tarihsel anlamda ilginç bilgi ipuçları vermektedir.

     Hz. İbrahim ve Hz. Sara, M. Ö. 2300’lerde yaşamışlardır. (4035) Hitit İmparatorluğu ise Anadolu’da M. Ö. 1650 yılında kuruldu. (4036) Yani İbrahim ve Sara’dan 650 yıl sonra. Fakat Hititler’in öncülleri olan Hatti Uygarlığı, Anadolu’da M. Ö. 2500’lerde kuruldu. (4037) Yani İbrahim ve Sara zamanında Hattiler vardı. Bu da gösteriyor ki, Tevrat’ta Hitit diye bahsedilen aslında Hatti’dir. Ve Tevrat’ın Hattiler’den Hititler diye bahsetmesi de çok net biçimde gösteriyor ki, Hattiler ile Hititler aynı ırktır, soydaştır ve bunu bu şekilde belirten tarihçiler ve bilim insanları (4038) bunu doğru söylüyorlar. Hititler Kürt olduğuna göre (4039) ve Hititler ile Hattiler aynı soy olduğuna göre, demek ki Hititler’in öncülleri olan Hattiler de Kürt.

     Tevrat’taki bu âyetlerin bize sunduğu diğer bir önemli bilgi de, Hz. İbrahim ve Hz. Sara zamanında, yani M. Ö. 2300’lerde, Kenan toprakları (bugünkü Lübnan ve İsrail), Anadolu’daki Hatti İmparatorluğu’na aitti, Hattiler’in toprağıydı. Bu da, M. Ö. 1178’de Anadolu’daki Hitit Uygarlığı yıkılınca, Hititler’in önemli bir kısmının niçin güneye, Kenan topraklarına göç ettiğini (4040) açıklıyor kanaatindeyim.

     Her zaman inandığım ve inandığım için her zaman söylediğim birşey vardır: Sadece kutsal kitapları okursanız ve onlarla yetinirseniz, insanlığın tarihini asla tam ve doğru biçimde öğrenemezsiniz. Sadece bilimsel anlatımları okursanız ve onlarla yetinirseniz, insanlığın tarihini yine asla tam ve doğru biçimde öğrenemezsiniz. İnsanlığın tarihini tam ve doğru biçimde öğrenmek istiyorsanız, her ikisini de aynı anda okumalısınız; yani hem dînin hem bilimin söylediklerini aynı anda okuyup, ikisini harmanlayarak, sentezleyerek, birbiriyle kıyaslayarak bir sonuca varmalısınız.

     Tevrat’ta Hititler’den bir sonraki bahsediş, yine aynı şekilde ve bu kez de Hz. Sara’nın eşi Hz. İbrahim’in vefatı ve gömülmesi ile ilgilidir. İbrahim, aynı mezarlığa, Sara’nın yanına gömülmüştür. (4041)

     Kutsal kitap Tevrat’ta Hititler’den beşinci bahsediş, Hz. İbrahim – Hz. Sara çiftinin oğlu Hz. İshak (as) ile hanımı Hz. Rebeka (as)’nın en büyük oğlu Hz. Esav (as) ile ilgilidir. Esav, iki Hitit kızıyla evlenmiştir:

וַיְהִ֤י עֵשָׂו֙ בֶּן־אַרְבָּעִ֣ים שָׁנָ֔ה וַיִּקַּ֤ח אִשָּׁה֙ אֶת־יְהוּדִ֔ית בַּת־בְּאֵרִ֖י הַֽחִתִּ֑י וְאֶת־בָּ֣שְׂמַ֔ת בַּת־אֵילֹ֖ן הַֽחִתִּֽי׃ 

“Esav kırk yaşında Hititli Bêrî’nin kızı Yudit ve Hititli Îlon’un kızı Besêmat’la evlendi.” (4042)

     Âyette dört Hitit ismi zikrediliyor: Bêrî, Yudit, Îlon ve Besêmat. Kürtçe bilen hatta bilmeyip sadece Kürtçe’ye âşina olan herkes bu isimlerin Kürtçe olduklarını hemen farkedecektir. Bu Kürtçe isimlerin anlamları şöyle:

     Bêrî → Süt sağma

     Yudit → Yahuda’yı gören, Yahuda ülkesini gören

     Îlon → Eylül

     Besêmat → Tatlı gülüş

     Bugün Batı toplumlarında kız çocuklarına sıkça verilen bir isim olan Judith isminin kaynağı işte bu Hitit kızının ismidir, Kürtçe bir isim olan Yudit’tir.

     Kızlara bu isimleri, evlendikten ve Yahuda’ya gelin gittikten sonra da verilmiş olabilir. Özellikle Yudit isminin anlamına baktığımızda, bu ihtimal yüksek görünüyor.

     Tevrat’ta Hititler’den altıncı bahsediş, yine aynı aile ile ilgili, İshak – Rebeka çiftinin diğer oğlu Hz. Yakub (as)’un, ağabeyi Esav’a oynadığı oyun ve ardından aile içinde oluşan kavga ve husumet konusunda görülür. (4043)

     Ancak ilginçtir ki, Tevrat’ın aynı bölümünün birkaç bölüm sonrasında, Esav’ın evlendiği kızların ve ebeveynlerinden bahsedilirken, bu isimlerden bazıları farklı verilir:

וְאֵ֛לֶּה תֹּלְדֹ֥ות עֵשָׂ֖ו ה֥וּא אֱדֹֽום׃ עֵשָׂ֛ו לָקַ֥ח אֶת־נָשָׁ֖יו מִבְּנֹ֣ות כְּנָ֑עַן אֶת־עָדָ֗ה בַּת־אֵילֹון֙ הַֽחִתִּ֔י וְאֶת־אָהֳלִֽיבָמָה֙ בַּת־עֲנָ֔ה בַּת־צִבְעֹ֖ון הַֽחִוִּֽי׃ וְאֶת־בָּשְׂמַ֥ת בַּת־יִשְׁמָעֵ֖אל אֲחֹ֥ות נְבָיֹֽות׃

“Esav’ın, yani Edom’un öyküsü: Esav şu Kenanlı kızlarla evlendi: Hititli Îlon’un kızı Ada; Hivli Sivon’un torunu, Ana’nın kızı Oholivama; Nevayot’un kızkardeşi, İsmail’in kızı Besêmat.” (4044)

     Gördüğünüz gibi Tevrat’ta, “Tekvin, 26:34”te Bêrî’nin kızının ismi Yudit iken ve Îlon’un kızının ismi Besêmat iken, “Tevrat, 36:1 – 3”te Îlon’un kızının ismi Ada oluyor ve Besêmat da İsmail’in kızı oluyor.

     İlginç bir durum! Ancak Tevrat’ta aynı isimlerden bahsedilen farklı bölümlerde isimlerin farklı şekilde karşımıza çıkması, sadece bunlarla sınırlı değil. Başka şahsiyetler ve olaylar anlatıldığında da bu “çelişik” durum gözümüze çarpmaktadır. Bunları bu kitabın içinde sıkça göreceğiz ve haliyle işleyeceğiz de.

     Tevrat’ta Hititler’den sekizinci bahsediş, yine aynı aile ile ilgili olarak Hz. Yakub vasiyetini açıklarken karşımıza çıkar. Yakub, dedesi ve ninesi Hz. İbrahim ve Hz. Sara’nın yanına gömülmek ister. (4045) Bir sonraki bahsediş de, Yakub’un mezara defnedilmesini anlatırkendir. Vasiyeti gereği, Hz. Yusuf (as), babası Yakub’u, dedesi – ninesi İbrahim – Sara çiftinin yanına defneder. (4046)

     Kutsal kitaptaki anlatımı arkeolojik bulgular ve bilimsel verilerle harmanlayarak okuduğumuzda, Tevrat’ta buraya kadar, yani ilk dokuz bahsedişte Hititler diye andığı topluluğun Hattiler olduğunu kabul etmemiz lazım. Çünkü buraya kadar anlattığı bölümde dünyada Hititler diye bir topluluk yok! Hitit ülkesi hele hiç yok! Fakat Allah Hz. İbrahim’e, “Mısır Nehri’nden büyük Fırat Nehri’ne kadar uzanan bu toprakları – Ken, Keniz, Kadmon, Hitit, Periz, Refa, Amor, Kenan, Girgaş ve Yevus topraklarını – senin soyuna vereceğim” diyor. İyi de, o dönemde Hitit diye anılan topraklar yok ki dünyada! Hititler diye birileri hiç yok zaten! Hz. İbrahim, yukarıda da belirttiğimiz üzere, M. Ö. 2300’lerde yaşamış. Hititler diye bir topluluk da ilk kez M. Ö. 1650’de tarih sahnesine çıkıyor. Yani İbrahim’den tâ 650 sene sonra. Dolayısıyla Allah kendisine böyle bir vaadde bulunduğunda, İbrahim sormaz mı, “Bu Hitit dediğin nedir?” diye. Allah’ın İbrahim’le konuşurken Hitit ismini telaffuz etmesi hakikaten çok ilginç.

     O dönemde Hititler (M. Ö. 1650’ler) yok ama öncülleri Hattiler (M. Ö. 2500’ler) var. Hz. Musa (as) zamanında (M. Ö. 1300’ler) Hititler var ama Hz. İbrahim (as) zamanında (M. Ö. 2300’ler) yok.

     Dolayısıyla bu durumda şu iki seçenekten birini kabul etmek zorundayız:

     1 – Ya burada anakronizm (olayların, kişilerin veya nesnelerin kendi gerçek zaman ve mekânlarından kopartılıp var olmadıkları bir zamanda ve mekânda sanki varmış gibi anlatılması) vardır, yani anlatılanlar yanlıştır. Hz. Musa zamanından başlayarak ortaya çıkan Tevrat, Hititler’in tarihini bilmediği için, Hz. İbrahim zamanında Hititler’in var olduğunu zannetmektedir. Dahası, yani var olmayı bırakın, bir de o kadar güçlü ve geniş bir yayılım sahibidirler ki, Yahuda (İsrail) toprakları bile onların egemenliği altında. O kadar ki, Hz. İbrahim, vefat eden hânımı Hz. Sara için mezar yeri ararken bile, gidip Hititler’den arazi ve izin istiyor. Gerçekte o dönemde hiç var olmayan Hititler’den!?! Bu çok şaşırtıcı bir anlatım. Dolayısıyla semavî dînler ve kutsal kitaplar Tanrı tarafından gönderilmiş olamaz, çünkü tüm evreni ve içindeki her şeyi yaratmış olan Yüce Yaratıcı bir şeyi bilmiyor ya da yanlış biliyor olamaz.

     2 – Ya da burada Hitit diye bahsedilen aslında Hatti’dir. Tevrat hem Hattiler’den hem Hititler’den Hitit diye bahsetmektedir. Çünkü ikisi aynı soydur. Dolayısıyla Tevrat’ın konuyu bilmediğini ya da yanlış bildiğini düşünmek yanlıştır. Semavî dînler ve kutsal kitaplar elbette Tanrı tarafından gönderilmişlerdir.

     Tevrat’taki anlatım, bize bu iki seçenekten birini tercih etmek dışında seçenek bırakmıyor. Bunun takdirini siz sevgili okurlarıma bırakıyorum.

     İlk dokuz anlatımda durum böyle. Onuncu anlatımdan sonraki zamanda ise Hititler gerçekten var.

     Tevrat’ta Hititler’den onuncu bahsediş, Hz. Musa ve Yahudîler’in Mısır Firavunu’na karşı mücadelesinde karşımıza çıkar.

     Hz. Musa, M. Ö. 1300’lerde yaşamıştır. (4047) Yani Musa zamanında, Hititler yüzyıllardır varlığını sürdüren devâsâ bir güçlü devlet.

     Tevrat şöyle bahseder:

וַיֹּ֣אמֶר יְהוָ֔ה רָאֹ֥ה רָאִ֛יתִי אֶת־עֳנִ֥י עַמִּ֖י אֲשֶׁ֣ר בְּמִצְרָ֑יִם וְאֶת־צַעֲקָתָ֤ם שָׁמַ֙עְתִּי֙ מִפְּנֵ֣י נֹֽגְשָׂ֔יו כִּ֥י יָדַ֖עְתִּי אֶת־מַכְאֹבָֽיו׃ וָאֵרֵ֞ד לְהַצִּילֹ֣ו׀ מִיַּ֣ד מִצְרַ֗יִם וּֽלְהַעֲלֹתֹו֮ מִן־הָאָ֣רֶץ הַהִוא֒ אֶל־אֶ֤רֶץ טֹובָה֙ וּרְחָבָ֔ה אֶל־אֶ֛רֶץ זָבַ֥ת חָלָ֖ב וּדְבָ֑שׁ אֶל־מְקֹ֤ום הַֽכְּנַעֲנִי֙ וְהַ֣חִתִּ֔י וְהָֽאֱמֹרִי֙ וְהַפְּרִזִּ֔י וְהַחִוִּ֖י וְהַיְבוּסִֽי׃ וְעַתָּ֕ה הִנֵּ֛ה צַעֲקַ֥ת בְּנֵי־יִשְׂרָאֵ֖ל בָּ֣אָה אֵלָ֑י וְגַם־רָאִ֙יתִי֙ אֶת־הַלַּ֔חַץ אֲשֶׁ֥ר מִצְרַ֖יִם לֹחֲצִ֥ים אֹתָֽם׃ וְעַתָּ֣ה לְכָ֔ה וְאֶֽשְׁלָחֲךָ֖ אֶל־פַּרְעֹ֑ה וְהֹוצֵ֛א אֶת־עַמִּ֥י בְנֵֽי־יִשְׂרָאֵ֖ל מִמִּצְרָֽיִם׃

“Rabb, ‘Halkımın Mısır’da çektiği sıkıntıyı yakından gördüm’ dedi, ‘Angaryacılar yüzünden ettikleri feryâdı duydum. Acılarını biliyorum. Bu yüzden onları Mısırlılar’ın elinden kurtarmak için geldim. O ülkeden çıkarıp geniş ve verimli topraklara, süt ve bal akan ülkeye, Kenan, Hitit, Amor, Periz, Hiv ve Yevus topraklarına götüreceğim. İsrailliler’in feryâdı bana erişti. Mısırlılar’ın onlara yapmakta olduğu baskıyı görüyorum. Şimdi gel, halkım İsrail’i Mısır’dan çıkarmak için seni Firavun’a göndereyim.’(4048)

     Daha sonra Musa kendi halkına giderek Tanrı’nın bu sözlerini olduğu gibi halka aktarır. (4049) Onikinci bahsedişte Musa bu sözleri tekrarlar. (4050) Onüçüncü bahsedişte Tanrı bu sözlerini tekrarlar. (4051) Ondördüncü bahsedişte Tanrı bu vaadini gerçekleştirir ve daha önce verdiği sözü hatırlatma bâbında yineler. (4052)

     Tevrat’ta Hititler’den onbeşinci bahsediş, çeşitli kavimlerin hangi coğrafyalarda yaşadığını anlatırken yer almaktadır ve bu âyet – bizim için – çok önemlidir:

עֲמָלֵ֥ק יֹושֵׁ֖ב בְּאֶ֣רֶץ הַנֶּ֑גֶב וְ֠הַֽחִתִּי וְהַיְבוּסִ֤י וְהָֽאֱמֹרִי֙ יֹושֵׁ֣ב בָּהָ֔ר וְהַֽכְּנַעֲנִי֙ יֹשֵׁ֣ב עַל־הַיָּ֔ם וְעַ֖ל יַ֥ד הַיַּרְדֵּֽן׃

“Amalekliler Negev’de; Hititler, Yevuslular ve Amorlular dağlık bölgede; Kenanlılar da denizin yanında ve Şeriâ Nehri’nin kıyısında yaşıyor.” (4053)

     Burada “dağlık bölge” derken kastettiği Anadolu ve Kürdistan coğrafyası, yani bugünkü Türkiye’dir.

     Tevrat’ta Hititler’den onaltıncı bahsedişte, Tanrı yine İsrailoğulları’na vaadlerde bulunmaktadır:

כִּ֤י יְבִֽיאֲךָ֙ יְהוָ֣ה אֱלֹהֶ֔יךָ אֶל־הָאָ֕רֶץ אֲשֶׁר־אַתָּ֥ה בָא־שָׁ֖מָּה לְרִשְׁתָּ֑הּ וְנָשַׁ֣ל גֹּֽויִם־רַבִּ֣ים׀ מִפָּנֶ֡יךָ הַֽחִתִּי֩ וְהַגִּרְגָּשִׁ֨י וְהָאֱמֹרִ֜י וְהַכְּנַעֲנִ֣י וְהַפְּרִזִּ֗י וְהַֽחִוִּי֙ וְהַיְבוּסִ֔י שִׁבְעָ֣ה גֹויִ֔ם רַבִּ֥ים וַעֲצוּמִ֖ים מִמֶּֽךָּ׃

“Tanrınız Rabb, mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde, önünüzden birçok ulusu – Hititler’i, Girgaşlılar’ı, Amorlular’ı, Kenanlılar’ı, Perizliler’i, Hivliler’i, Yevuslular’ı, sizden daha büyük ve daha güçlü yedi ulusu – kovacak.” (4054)

     Bir sonraki bahsedişinde ise bu sözünü tekrarlar. (4055)

     Tevrat’ta Hititler’den onsekizinci bahsedişte, Arz-ı Mewud (Vaadedilmiş Topraklar)’un sınırları çizilmiştir.

מֵהַמִּדְבָּר֩ וְהַלְּבָנֹ֨ון הַזֶּ֜ה וְֽעַד־הַנָּהָ֧ר הַגָּדֹ֣ול נְהַר־פְּרָ֗ת כֹּ֚ל אֶ֣רֶץ הַֽחִתִּ֔ים וְעַד־הַיָּ֥ם הַגָּדֹ֖ול מְבֹ֣וא הַשָּׁ֑מֶשׁ יִֽהְיֶ֖ה גְּבוּלְכֶֽם׃

“Sınırlarınız çölden Lübnan’a, büyük Fırat Nehri’nden – bütün Hitit ülkesi dahil – batıdaki Akdeniz’e kadar uzanacak.” (4056)

     Burada dikkatimizi çeken, Nil’den Fırat’a kadar Arz-ı Mewud topraklarının sınırları çizilirken, “bütün Hitit ülkesi dahil” denilmesidir, yani Anadolu’nun tamamının buna dahil edilmesidir. Oysa normalde Hitit toprakları, Fırat ile Nil nehirleri arasında kalan bölümün dışında kalıyor. Fakat Tevrat içeriye alıyor, hatta tüm Hitit topraklarını içeri alıyor. Tevrat Anadolu’yu Kürdistan’dan ayırmıyor, onun bir parçası olarak zikrediyor. Bu da Tevrat’ın, Anadolu’yu Kürdistan’ın bir parçası olarak gördüğünü göstermektedir.

     Daha sonra Tanrı bu dediklerini başka yerde yine tekrarlar. (4057) Sonra diğer halkların ve ülkelerin de bunu işittiği bildirilir. (4058)

     Tevrat’ta Hititler’den yirmibirinci bahsedişte, Hasor Kralı Yavin (? – ?)’in çeşitli ülkelere ve krallıklara haberler göndermesi anlatılırken karşımıza çıkar:

וַיְהִ֕י כִּשְׁמֹ֖עַ יָבִ֣ין מֶֽלֶךְ־חָצֹ֑ור וַיִּשְׁלַ֗ח אֶל־יֹובָב֙ מֶ֣לֶךְ מָדֹ֔ון וְאֶל־מֶ֥לֶךְ שִׁמְרֹ֖ון וְאֶל־מֶ֥לֶךְ אַכְשָֽׁף׃ וְֽאֶל־הַמְּלָכִ֞ים אֲשֶׁ֣ר מִצְּפֹ֗ון בָּהָ֧ר וּבָעֲרָבָ֛ה נֶ֥גֶב כִּֽנֲרֹ֖ות וּבַשְּׁפֵלָ֑ה וּבְנָפֹ֥ות דֹּ֖ור מִיָּֽם׃ הַֽכְּנַעֲנִי֙ מִמִּזְרָ֣ח וּמִיָּ֔ם וְהָאֱמֹרִ֧י וְהַחִתִּ֛י וְהַפְּרִזִּ֥י וְהַיְבוּסִ֖י בָּהָ֑ר וְהַֽחִוִּי֙ תַּ֣חַת חֶרְמֹ֔ון בְּאֶ֖רֶץ הַמִּצְפָּֽה׃

“Olup bitenleri duyan Hasor Kralı Yavin, Madon Kralı Yovav’a, Şimron ve Akşaf krallarına, dağlık kuzey bölgesinde, Kinneret Gölü’nün güneyindeki Arava’da, Şefela’da ve batıda Dor kenti sırtlarındaki krallara, doğu ve batı bölgelerindeki Kenan, Amor, Hitit, Periz halklarına ve dağlık bölgedeki Yevuslular’la Hermon Dağı’nın eteğindeki Mispa bölgesinde yaşayan Hivliler’e haber gönderdi.” (4059)

     Bir sonraki bahsedişte, İsrailliler’in yenilgiye uğrattığı topluluklar arasında Hititler de zikredilir. (4060) Sonra Tanrı İsrailoğulları’na hatırlatma bâbında bu zaferlerini anlatırken, Hititler’in ismi bir kez daha geçer. (4061)

     Tevrat’ta Hititler’den yirmidördüncü bahsediş, oldukça ilginçtir. Yusuf’un soyundan gelenler Beytel şehrine saldırırken, kendi halkına ihanet eden Beytelli bir hain, Yusuf’un soyundan gelenlere yardım eder ve bilgi sızdırır. Yusuf’un soyundan gelenler şehre saldırır ve şehir halkını kılıçtan geçirir, sadece kendilerine yardım eden o haini ve ailesini sağ bırakır. Hain, ailesiyle birlikte Hitit ülkesine kaçar ve Hitit ülkesinde Luz adlı kenti kurar:

וַיַּעֲל֧וּ בֵית־יֹוסֵ֛ף גַּם־הֵ֖ם בֵּֽית־אֵ֑ל וַֽיהוָ֖ה עִמָּֽם׃ וַיָּתִ֥ירוּ בֵית־יֹוסֵ֖ף בְּבֵֽית־אֵ֑ל וְשֵׁם־הָעִ֥יר לְפָנִ֖ים לֽוּז׃ וַיִּרְאוּ֙ הַשֹּׁ֣מְרִ֔ים אִ֖ישׁ יֹוצֵ֣א מִן־הָעִ֑יר וַיֹּ֣אמְרוּ לֹ֗ו הַרְאֵ֤נוּ נָא֙ אֶת־מְבֹ֣וא הָעִ֔יר וְעָשִׂ֥ינוּ עִמְּךָ֖ חָֽסֶד׃ וַיַּרְאֵם֙ אֶת־מְבֹ֣וא הָעִ֔יר וַיַּכּ֥וּ אֶת־הָעִ֖יר לְפִי־חָ֑רֶב וְאֶת־הָאִ֥ישׁ וְאֶת־כָּל־מִשְׁפַּחְתֹּ֖ו שִׁלֵּֽחוּ׃

וַיֵּ֣לֶךְ הָאִ֔ישׁ אֶ֖רֶץ הַחִתִּ֑ים וַיִּ֣בֶן עִ֗יר וַיִּקְרָ֤א שְׁמָהּ֙ ל֔וּז ה֣וּא שְׁמָ֔הּ עַ֖ד הַיֹּ֥ום הַזֶּֽה׃

“Yusuf’un soyundan gelenler Beytel’in üzerine yürüdüler. Rabb onlarla birlikteydi. Eski adı Luz olan Beytel kenti hakkında bilgi toplamak için gönderdikleri casuslar kentten çıkan bir adam gördüler. O’na, ‘Kentin girişini bize gösterirsen, sana iyi davranırız’ dediler. Kentin girişini gösteren adamla ailesini serbest bıraktılar, kent halkını ise kılıçtan geçirdiler.

Adam Hitit topraklarına göç ederek Luz adında bir kent kurdu. Kent bugün de bu adla anılıyor.” (4062)

     Âyetlerde Luz adında iki şehirden bahsediliyor. Birincisi, Yusuf’un soyundan gelenlerin saldırıp halkını kılıçtan geçirdiği Beytel kentinin eski adıdır. Zaten İsrail’deki Beytel’in eski adının Luz olduğu ve Hz. Yakub tarafından bu kentin Luz olan adının Beytel olarak değiştirildiği, Tevrat’ın önceki bölümlerinde belirtilir. (4063)

     Fakat diğer Luz, yani halkına ihanet eden adamın Hitit ülkesinde (Anadolu’da) kurduğu Luz isimli kent hangisi acaba?

     Bu konuda hiçbir bilgi yok.

     Türkiye’de asimilasyon politikaları sonucu isimleri değiştirilen şehir ve köylerin eski gerçek isimlerini (4064) geri alabilmek için 30 yıldır mücadele eden (4065) ve bu konuda “Cumhuriyet tarihinde ortaya konmuş ilk eser” özelliğine sahip “Adını Arayan Coğrafya” adlı kitabın da yazarı (4066) olarak, Anadolu’da eski ismi Luz olan bir kente hiç rastlamadım.

     Fakat bu konuyu es geçmeyeceğim, kitapta ilgili tarihe ve olaya geldiğimizde, bu ismin altında “arkeolojik kazı” yapacağım ve – varsa – neresi olduğunu bulmaya çalışacağım.

     Kutsal kitap Tevrat’ta Hititler’den yirmibeşinci bahsedişte, İsrailliler’in hangi halkların arasında yaşadığı anlatılır ve burada Hititler’in de adı geçer:

וּבְנֵ֣י יִשְׂרָאֵ֔ל יָשְׁב֖וּ בְּקֶ֣רֶב הַֽכְּנַעֲנִ֑י הַחִתִּ֤י וְהָֽאֱמֹרִי֙ וְהַפְּרִזִּ֔י וְהַחִוִּ֖י וְהַיְבוּסִֽי׃

“Böylece İsrailliler Kenan, Hitit, Amor, Periz, Hiv ve Yevus halkları arasında yaşadılar.” (4067)

     Tevrat’ta Hititler’den bir sonraki bahsediş, Yahudîler’e ve Hristiyanlar’a göre peygamber olmayıp sadece bir kral ve ulusal lider olan, fakat Müslümanlar’a göre peygamber, hem de kendisine kitap verilmiş bir peygamber olan İsrail Kralı Davud ile ilgilidir. Davud, etrafındaki adamlara, kimin kendisiyle birlikte ordugâha geleceğini sorar. Bu kişilerin arasında Hititli Ahimelek (? – ?) de vardır. (4068)

     Kral Davud (Müslümanlar’a göre Peygamber Davud) ile ilgili anlatılanlar hiç de hoş şeyler değildir. Hatta iğrenç ve mide bulandırıcıdır. Doğrusunu söylemek gerekirse, Müslümanlar’ın bildiği “takvâ sahibi, edep ve hâyâ timsali Hz. Davud”un Tevrat’taki gerçek Davud ile uzaktan yakından bir alakası yoktur.

     Musevîler’e ve Hristiyanlar’a göre peygamber olmayıp sadece bir kral ve “ulusal lider” olan ancak Müslümanlar’a göre peygamber olan Davud, kendi komutanı olup (4069) Hititli bir Kürt olan Uriya’nın hânımı Bat Şeva’yı görür görmez güzelliğine kapılarak adamları vasıtasıyla bu Kürt kadınını yanına getirtip O’na tecavüz etmiş, sonra da kadının kocası Uriya’yı öldürtmüştür. (4070)

     Kral Davud’un bu Hititli Kürt aileye yaptıkları, korkunç ve her türlü laneti hakkeden çirkin şeylerdir. Davud, bu Kürt kadınını görür görmez güzelliğine âşık olmuş, evine çağırtıp kadına zorla tecavüz etmiş, sonra kadın Davud’dan hamile kalınca, anlaşılmasın diye kocasını öldürtmüştür.

     Komutan Uriya ile Davud’un tecavüzüne uğrayan Bat Şeva’nın isimlerine baktığımızda, Kürtçe bilen hatta bilmeyip sadece Kürtçe’ye aşinâ olan herkes, bu isimlerin Kürtçe isimler olduğunu farkedecektir. Uriya – Bat Şeva çifti, öz be öz bir Kürt ailesidir, Hurri – Hitit Kürtleri’ndendirler.

     Antik dönemde Hurri Kürt kadınlarının güzelliğinin nasıl Ortadoğu’da dillere destan olduğunu daha önce anlatmıştım. Hatta Mısır’da, Kenan’da veya Arap Yarımadası’nda bir ailenin kızı çok güzel olduğunda, “Hurri gibi güzel” denirdi, bu tanımlama bir deyim halini almıştı. Bu, ikisi de Hurri Kürt kadınları olup güzellikleri dillere destan olan Hz. Sara annemiz ve Hz. Asiye (Taduxepa; Nefertiti) annemizle başlayan bir olay. Mısır firavunları özellikle Hurri kadınlarıyla evlenmeye çalışırlardı; bu onlara saygınlık kazandırırdı. Firavun hânımlarının yani Mısır kraliçelerinin büyük çoğunluğunun Kürt kadınları olması, bu yüzdendir. Kur’ân’da, mü’mînlere Cennet’te sunulan “huri” de buradan türemiştir. Bunları daha önce anlatmıştım.

     Kral Davud’un Hurri Kürt kadını Bat Şeva’ya tecavüz etmesi, Tevrat’ta Allah tarafından lanetlenmiştir. Fakat ilginçtir; Davud’u bolca öven Tevrat, O’nun yaptığı tek yanlış işin bu olduğunu söylemektedir:

אֲשֶׁ֨ר עָשָׂ֥ה דָוִ֛ד אֶת־הַיָּשָׁ֖ר בְּעֵינֵ֣י יְהוָ֑ה וְלֹֽא־סָ֞ר מִכֹּ֣ל אֲשֶׁר־צִוָּ֗הוּ כֹּ֚ל יְמֵ֣י חַיָּ֔יו רַ֕ק בִּדְבַ֖ר אוּרִיָּ֥ה הַחִתִּֽי׃

“Çünkü Rabb’in gözünde doğru olanı yapan Davud, Hititli Uriya olayı dışında, yaşamı boyunca Rabb’in buyruklarının hiçbirinden sapmamıştı.” (4071)

     Davud’un oğlu, yine Musevîler’e ve Hristiyanlar’a göre peygamber olmayıp sadece bir kral ve “ulusal lider” olan ancak Müslümanlar’a göre peygamber olan Süleyman, katliâma uğrattığı Amorlular, Hititler, Perizliler, Hivliler ve Yevuslular’dan sağ kalanları köleleştirdi ve zorla çalıştırdı. (4072)

     Süleyman savaş arabalarıyla atlarını toplardı. 1400 savaş arabası, 12.000 atı vardı. Bunların bir kısmını savaş arabaları için ayrılan kentlere, bir kısmını da kendi yanına, Kudüs (Yeruşalayim)’e yerleştirdi. Krallığı döneminde Yeruşalayim’de gümüş taş değerine düştü. Sedir ağaçları Şefela’daki yabanıl incir ağaçları kadar bollaştı. Süleyman’ın atları Mısır ve Keve’den getirilirdi. Kralın tüccarları atları Keve’den satın alırdı. Mısır’dan bir savaş arabası 600, bir at 150 şekel gümüşe getirilirdi. Bunları bütün Hitit ve Aram krallarına satarlardı. (4073)

     Tevrat’ta Hititler’den bir sonraki bahsedişte, bazı adamlar akşam karanlığında kalkıp Aram ordugâhına doğru gidiyorlar. Ordugâha yaklaştıklarında, orada kimseyi göremiyorlar. Çünkü Allah, Aram ordugâhında savaş arabalarıyla, atlarıyla yaklaşan büyük bir ordunun çıkardığı seslerin duyulmasını sağlamıştı. Aramlılar da birbirlerine, “Bakın, İsrail kralı bize saldırmak için Hitit ve Mısır krallarını kiralamış!” demişlerdi. Böylece, gün batarken çadırlarını, atlarını, eşeklerini bırakıp kaçmışlar, canlarını kurtarmak için ordugâhı olduğu gibi bırakmışlardı. (4074)

     Sonra yine birtakım soy ağaçları verilirken Hititler geçer. (4075)

     Tevrat’ta Hititler’den bir sonraki bahsediş, “Babil Sürgünü” sonrası anlatımlardadır. Burada İsrailoğulları’nın diğer halkların “iğrenç alışkanlıklarını” (ifade Tevrat’a ait) aldıklarına dikkat çekilir ve bunun için “uyarılır”:

וּכְכַלֹּ֣ות אֵ֗לֶּה נִגְּשׁ֨וּ אֵלַ֤י הַשָּׂרִים֙ לֵאמֹ֔ר לֹֽא־נִבְדְּל֞וּ הָעָ֤ם יִשְׂרָאֵל֙ וְהַכֹּהֲנִ֣ים וְהַלְוִיִּ֔ם מֵעַמֵּ֖י הָאֲרָצֹ֑ות כְּ֠תֹועֲבֹֽתֵיהֶם לַכְּנַעֲנִ֨י הַחִתִּ֜י הַפְּרִזִּ֣י הַיְבוּסִ֗י הָֽעַמֹּנִי֙ הַמֹּ֣אָבִ֔י הַמִּצְרִ֖י וְהָאֱמֹרִֽי׃ כִּֽי־נָשְׂא֣וּ מִבְּנֹֽתֵיהֶ֗ם לָהֶם֙ וְלִבְנֵיהֶ֔ם וְהִתְעָֽרְבוּ֙ זֶ֣רַע הַקֹּ֔דֶשׁ בְּעַמֵּ֖י הָאֲרָצֹ֑ות וְיַ֧ד הַשָּׂרִ֣ים וְהַסְּגָנִ֗ים הָ֥יְתָ֛ה בַּמַּ֥עַל הַזֶּ֖ה רִאשֹׁונָֽה׃

“Bütün bunlardan sonra, önderler yanıma gelerek şöyle dediler: ‘İsrail halkı, kâhinlerle Levililer dahil, çevredeki halkların – Kenanlılar’ın, Hititler’in, Perizliler’in, Yevuslular’ın, Ammonlular’ın, Moavlılar’ın, Mısırlılar’ın, Amorlular’ın – iğrenç alışkanlıklarından kendilerini ayrı tutmadı. Kendilerine ve oğullarına bu halklardan kız aldılar. Böylece kutsal soy çevredeki halklarla karıştı. Önderlerle görevliler bu hainlikte öncülük etti.’(4076)

     Ne kadar kötü bir iş yapmışlar, öyle değil mi? Düşünsenize; başka uluslarla aralarında kız alıp vermişler, onların “iğrenç alışkanlıklarını” edinmişler yani entegrasyonu başarıyla gerçekleştirip yaşadıkları ülkedeki topluma entegre olmuşlar, onların kültürlerini benimsemişler ve bütün bunları yaparak “damarlarındaki asil kanı” başka ulusların kirli kanlarıyla kirletmişler (!). Ve bunları söyleyen, bir kutsal kitap…

     Bir sonraki bahsedişte, Allah’ın İbrahim’e vaadi hatırlatılır ve Hitit ismi bir kez daha geçer. (4077)

     Tevrat’ta Hititler’den en son bahsediş, en ilginç bahsediştir. Allah burada Kudüs (Yeruşalayim) şehrine seslenmektedir (şehir halkına değil, şehrin kendisine) ve şöyle demektedir:

וְאָמַרְתָּ֞ כֹּה־אָמַ֨ר אֲדֹנָ֤י יְהוִה֙ לִיר֣וּשָׁלִַ֔ם מְכֹרֹתַ֙יִךְ֙ וּמֹ֣לְדֹתַ֔יִךְ מֵאֶ֖רֶץ הַֽכְּנַעֲנִ֑י אָבִ֥יךְ הָאֱמֹרִ֖י וְאִמֵּ֥ךְ חִתִּֽית׃

“De ki, Egemen Rabb Yeruşalayim’e şöyle diyor: ‘Kökenin ve doğumun açısından Kenan ülkesindensin; baban Amorlu, annense Hititli’ydi.’ (4078)

     Bu âyette, Kudüs (Yeruşalayim) şehri için, “baban Amorlu, annense Hititli’ydi” deniliyor.

     Amorlular’ın da Hititler’in de etnik – kavmî kimliklerini daha önce ortaya koymuştuk. Amorlular Samî, Hititler Kürt’tür. Dolayısıyla Kudüs (Yeruşalayim), Samî – Kürt melezi bir şehir. Bu da, yukarıda anlattığımız, Siyon Dağı’nın adının bile Hitit Kürtçesi olabileceğini (4079), Tevrat’ta Kudüs (Yeruşalayim) şehrini tanımlamak için kullanılan bir ifade olan “Siyon” (ציון) kelimesinin Hurri Kürtçesi’nden alınma bir kelime olduğunu ve kökeninin Hurri Kürtçesi’nde “nehir” veya “dere” anlamına gelen “siya” sözcüğüne dayandığını (4080) söyleyen bilimsel çevreleri ve dilbilimcileri doğruluyor.

     Evet… Allah’ın kutsal kitabı Tevrat’ta Hititler’den genel olarak bu şekilde bahsediliyor ve gördüğünüz gibi Tevrat’ın pekçok yerinde Hititler anılıyor, isimleri zikrediliyor.

     Bir hususu – önemine binaen – tekrardan hatırlatmam lazım: 19. yy’ın ortalarına kadar, yani bundan 150 – 200 yıl öncesine kadar, dünyanın ve bilim dünyasının Hattiler’den de Hititler’den de haberi yoktu. Böyle bir uygarlık bilinmiyordu. Hitit diye bir ulustan bahseden dünyadaki tek ama tek kaynak, kutsal kitap Tevrat’tı. Fakat Tevrat’ın bahsettiği bu kavmin kimler olduğu, nasıl bir topluluk olduğu konusunda insanların hiçbir fikri yoktu. Çünkü insanlar bilmiyordu. Dînî itikada uzak olan seküler tarihçiler ve bilim insanları, bunları “kutsal kitapların uydurduğu hayalî bir topluluk” olarak görüyordu. Fakat öyle olmadığı anlaşıldı ve 19. yy’ın ortalarında başlayan arkeolojik çalışmalar ve keşifler ışığında, dünya ve bilim dünyası Hattiler ve Hititler ile tanıştı.

     Bir de şu var ki; dünyanın ve bilim dünyasının Hattiler’den ve Hititler’den haberi dahi yokken, binlerce yıl öncesine ait Tevrat’ta bu kavimden bahsedilmesi, Tevrat’ın Allah tarafından gönderilmiş bir kutsal kitap olduğuna apaçık kanıt olarak rahatlıkla sunulabilir.

     Hititler’in ilk arkeolojik kanıtı, Kaneş (bugünkü Kültepe)’teki ticaret kolonilerinden gelmektedir. Kayıtlardaki isimler açıkça Hint – Avrupalı’ydı. (4081)

     Hititler ilk kez 1843 yılında Fransız arkeolog, mimar ve seyyah Félix Marie Charles Texier (1802 – 71) tarafından keşfedildi. Ancak Texier, bunları “Hitit” diye tanımlamadı çünkü bilmiyordu. (4082) Kendisinin ve bilim camiâsının genel kanısı, bu antik yerleşimin, antik Yunan tarihçi Heredot (M. Ö. 484 – M. Ö. 425)’un bahsettiği Pteria (bugünkü Kerkenes) olduğu yönündeydi. (4083)

     Hattuşaş (bugünkü Boğazköy)’ta İrlandalı misyoner ve yazar William Wright (1837 – 99) tarafından 1884 yılında keşfedilen, “Hattuşalılar” tarafından yapılan bir anıtın üzerindeki yazının, Suriye Kürdistanı’ndaki Halep ve Hama’dan gelen değişik hiyeroglif yazılarla eşleştiği keşfedildi. (4084) Aslında Hama’daki hiyeroglif yazılar çok önceden, 1722 yılında keşfedilmişti (4085), ancak bu yazıların Mısır hiyerogliflerinden farklı olduğunun farkına varan ilk kişi 1822 yılında İsviçreli oryantalist ve seyyah Johann Ludwig Burckhardt (1784 – 1817) olmuştu. 1870 yılına gelindiğinde, burada iki tane daha anıt keşfedilmiş, ancak bölge halkının engellemesiyle kopyalanamamıştı. Nihayet iki yıl sonra William Wright, yazıların kopyalarını Britanya Müzesi (British Museum)’ne yollamış, aslını da İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne taşıtabilmişti. (4086)

     1887 yılında Mısır’ın antik başkenti Amarna’da yapılan kaçak kazılar sonucunda, Firavun III. Amenhotep (Kur’ân’da bahsi geçen kötü firavun) ve üvey oğlu Axenaton (Hz. Musa) arasındaki diplomatik yazışmalar ortaya çıktı. Bu mektuplardan ikisi, Xeta Krallığı tarafından Akkad çivi yazısı ile, ancak bilinmeyen bir dilde yazılmıştı; akademisyenler sesleri az çok yorumlayabilseler de içeriğini çözememişlerdi. (4087) Bundan kısa süre sonra, 1880 yılında Britanyalı Asurolog ve dilbilimci Archibald Henry Sayce, “Tevrat’taki Hititler, Anadolu’da büyük bir imparatorluk kurdular” şeklinde ortaya attığı teorisini (4088), “Anadolu’daki Hatti veya Xatti, hem Mısır’da bulunan metinlerde anılan Xeta Krallığı ile hem de Tevrat’taki Hititler ile aynıdır” şeklinde genişletti (4089). Alman dilbilimci ve dînbilimci Friedrich Max Müller (1823 – 1900) gibi diğerleri, Xatti’nin muhtemelen Xeta olduğunu kabul ettiler, ancak onu Tevrat’taki Hititler yerine yine Tevrat’taki Xittim ile ilişkilendirmeyi önerdiler. (4090) Sayce’ın tanımlaması, 20. yy’ın başlarında geniş çapta kabul görmeye başladı. Hattuşaş (bugünkü Boğazköy)’ta ortaya çıkarılan medeniyete “Hitit” adı verildi. (4091)

     Hititler ilk keşfedildiğinde, küçük ve önemsiz bir topluluk zannediliyordu. O zaman Britanyalı ahlâk filozofu ve vejetaryen aktivist Francis William Newman (1805 – 97), bilim dünyasında yaygın olan görüşü, “Hiçbir Hitit kralı, güç konusunda bir Yahuda kralı ile karşılaştırılamaz” şeklinde ifade etmişti. (4092) Fakat bilim adamları gene yanılmışlardı. Keşifler Hitit Krallığı’nın muazzam gücünü ortaya çıkardığında ise, Britanyalı Asurolog ve dilbilimci Archibald Henry Sayce, Anadolu medeniyetinin küçük Yahuda ile karşılaştırılmasından ziyade, “büyük Mısır Krallığı ile karşılaştırılmaya değer olduğunu” belirtmiş ve “Hitit Krallığı, Yahuda Krallığı’ndan sonsuz derecede daha güçlüydü” tespitinde bulunmuştu. (4093)

     Alman arkeolog ve tarihçi Hugo Winckler (1863 – 1913), Hattuşaş (bugünkü Boğazköy)’ta 1906 yılında başlayan ve aralıklı olarak yapılan kazılarda, Akkadca çivi yazısıyla yazılmış ve Xeta’dan gelen Mısır harfleriyle aynı bilinmeyen dilde yazılmış 10.000 tabletlik bir kraliyet arşivi buldu. Ayrıca Hattuşaş (Boğazköy)’taki kalıntıların, bir noktada Suriye Kürdistanı’nı kontrol eden bir imparatorluğun başkentinin kalıntıları olduğunu da kanıtladı. (4094)

     Bu tabletlerin dili sonunda, sonuçlarını 24 Kasım 1915’te bir konferansta sunan Çek dilbilimci Bedřich Hrozný (1879 – 1952) tarafından deşifre edildi. (4095) Hititler’in Hint – Avrupa dil ailesine bağlılığını anlattığı ve Almanca basılan “Die Sprache der Hethiter: Ihre Struktur und ihre Zugehörigkeit zur Indogermanischen Sprachfamilie” (Hititler’in Dili: Yapısı ve Hint-Avrupa Dil Ailesine Bağlılığı) adlı kitabı, 1917’de basıldı. Bu kitabında Hrozný, Hititler’in daha önce gizemli olan dilinin Hint – Avrupa dillerinden biri olduğunu ve bu nedenle onların Aryanlar’ın en eski yazılı temsilcisi olduğunu gösterebildi. (4096)

     Hattuşaş’ta kısa adı DAI olan Alman Arkeoloji Enstitüsü (Deutsches Archäologisches Institut) başkanlığında 1907 yılında başlayan kazılar I. Dünya Savaşı (1914 – 18) sebebiyle, 1931 – 39 yılları arasında devam eden kazılar da yine II. Dünya Savaşı (1939 – 45) sebebiyle durduruldu. Nihayetinde arkeolojik çalışmalar 1951 yılında tekrar başlatıldı. (4097)

     Kültepe, 1948 – 2005 yılları arasında başarıyla kazıldı. Hitit hükümdarlarını ve Hitit panteonundaki Tanrılar’ı tasvir eden çok sayıda kaya kabartmasının bulunduğu Yazılıkaya Kaya Tapınağı da dahil olmak üzere, Hattuşaş’ın yakın çevresinde daha küçük ölçekli kazılar da yapılmıştır.

     Federal Almanya’nın devlet yöneticileri karayağız Anadolu evlatlarına ve selvi boylum al yazmalım Anadolu kızlarına “çifte vatandaşlık” vermiyorlar ama Alman Arkeoloji Enstitüsü çalışanları o günden beri ve halen sistematik olarak Anadolu’yu kazmaya devam ediyorlar.

     Birşey bulurlarsa, size haber veririm.

     Şayet çok derin kazarlarsa, o tünellerden girip Avrupa ülkelerine kaçabilirsiniz.

     Ve buraya geldikten sonra, kendisinden kaçtığınız dînî nasların, ideolojilerin, devletlerin, hükûmetlerin ve siyasî partilerin ne kadar “mükemmel” olduğunu buradaki uygar toplumlara propaganda edersiniz zaten.

– devam edecek –

     DİPNOTLAR:

(4012): Encyclopedia of the Developing World, cilt 1, “Kurds maddesi, s. 922, Routledge Publishing, New York & Abingdon 2006 / John Campbell, The Hittites: Their Inscriptions and Their History, cilt 2, s. 272, Nimmo Publishing, Londra 1891 / Robert Greenough, Wonderful Worlds, s. 368 ve 392, Trafford Publishing, Victoria 2012 / Michael Curtis, The Middle East Reader, Omran Yahya Feili – Arlene R. Fromchuck, “The Kurdish Struggle For Independence”, s. 123 – 125, Transaction Books, New Brunswick & Oxford 1986 / Sebastian Maisel, The Kurds: An Encyclopedia of Life, Culture and Society, Behrooz Chaman Ara – Vali Gholami, “Religion” bölümü, s. 49, ABC – CLIO Publishing, Denver & Santa Barbara 2018 / Ferdinand Hennerbichler, Die Herkunft der Kurden, s. 128 – 131, 147, 155 – 160 ve 179 – 180, Peter Lang Verlag, Frankfurt am Main 2010 / Robert Lee Brenneman, As Strong as the Mountains: A Kurdish Cultural Journey, s. 21, Waveland Press, Long Grove 2007 / Liam Anderson – Gareth Stansfield, Crisis in Kirkuk: The Ethnopolitics of Conflict and Compromise, s. 73, University of Pennsylvania Press, Philadelphia 2011 / Gareth Stansfield, Iraq: People, History, Politics, Polity Press, Cambridge 2016 / Norbert Kleinschmidt, Helena, s. 239, Twenty Six Verlag, Norderstedt 2019 / Oliver Aymar, Geschichte des Zaza-Volkes, Oaristys Édition, Paris 2020 / Mehrdad R. Izady, The Kurds: A Concise Handbook, s. 32, 73 ve 250, Taylor & Francis Publishing, Washington D. C. & Bristol & Londra 1992 / Hamma Mirwaisi, The History of the Kurdish People, Independently Published, 2019 / Soro Hattie, Hourie Syrup, s. 657, Lulu Publishing, 2017 / Parameśa Caudhurī, India in Kurdistan, s. 86, Qwality Book Company Publishing, Yeni Delhi 2008 / Burra Gautam Sidharth, The Celestial Key to the Vedas: Discovering the Origins of the World’s Oldest Civilization, s. 82, Inner Traditions Bear Publishing, Victoria 1999 / Cemşid Bender, Kürt Tarihi ve Uygarlığı, s. 70, Kaynak Yayınları, İstanbul 1992 / Faik Bulut, Kürt Dilinin Tarihçesi, s. 38, Tüm Zamanlar Yayıncılık, İstanbul 1993 / Kâzım Karabekir, Kürt Meselesi, yayına hazırlayan: Faruk Özerengin, s. 10 – 11, Emre Yayınları, İstanbul 1995 / Seyfi Öngider, Mustafa Kemal’in Saati: Atatürk’süz Bir Türkiye Nasıl Olurdu?, Aykırı Yayıncılık, İstanbul 2013 / Süleyman Sabri Paşa – Gamze Gayeoğlu, Van Tarihi ve Kürt Türkleri Hakkında İncelemeler, s. 43, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1982 / Muazzez Hêja Baktaş, Kürt Uygarlıkları – 1: Hattiler’in Ülkesi (Hititler), Nerina Azad, 1 Aralık 2018, https://www.nerinaazad.cc/tr/columnists/muazzez-baktas/kurt-imparatorluklari-1-hattilerin-ulkesi-hititler / Fatma İzol ile Hitit Kürt İmparatorluğu Üzerine, Ethem Değer Kalêsorro, Rodin Media, bölüm 1, 14 Şubat 2021, https://www.youtube.com/watch?v=DtgEgtHxVe8&t=1178s; bölüm 2, 3 Mayıs 2021, https://www.youtube.com/watch?v=5aseB1fEQeo / bölüm 3, 12 Temmuz 2021, https://www.youtube.com/watch?v=dnzmlPldA10

(4013): Dünyadaki tüm ansiklopedilerde “Hitit Uygarlığı” maddesi

(4014): Mario Liverani – Zainab Bahrani – Marc van de Mieroop, Myth and Politics in Ancient Near Eastern Historiography, s. 68 – 80, Cornell University Press, Ithaca 2004

(4015): Ekrem Akurgal, Anadolu Uygarlıkları, s. 629, Net Turistik Yayınlar, İstanbul 1993

(4016): George Mendenhall, The Tenth Generation: The Origins of the Biblical Tradition, Johns Hopkins University Press, Baltimore 1973

(4017): age

(4018): Geoffrey William Bromiley, The International Standard Bible Encyclopedia, s. 1006, Eerdmans Publishing, Grand Rapids 1995

(4019): Encyclopedia of the Developing World, cilt 1, “Kurds maddesi, s. 922, Routledge Publishing, New York & Abingdon 2006 / Documents, Working Papers – Council of Europe, Parliamentary Assembly: Documents de Séance – Conseil de L’Europe, Assemblée Parlementaire, cilt 2, no 5, s. 42, belge no 11006, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, 5 Temmuz 2006 / Ferdinand Hennerbichler, Die Herkunft der Kurden, Peter Lang Verlag, Frankfurt am Main 2010 / Martha A. Morrison – David I. Owen, Studies on the Civilization and Culture of Nuzi and the Hurrians, Igor M. Diakonoff, “Evidence of Ethnic Division of the Hurrians”, s. 77 – 89, Eisenbrauns Publishing, Winona Lake 1981 / Hamma Mirwaisi, The Abrahamic Religions: The Hidden Secrets of the Judaism, s. 51 ve 185 – 187, CreateSpace Independent Publishing, 2017 / Hamma Mirwaisi, Queen Vashti: The Victim of the Jewish Lord’s Conspiracies, s. 553 – 555, 2017 / Ali Husein Kerim, Hurriler Khurritler Kürtler, Înstîtuya Kurdî ji bo Lêkolîn û Zanîst li Almanya, Hagen 2004 / Lokman I. Meho, The Kurds and Kurdistan: A Selective and Annotated Bibliography, s. 46 – 52, Greenwood Publishing, Westport & Londra 1997 / Mehrdad R. Izady, The Kurds: A Concise Handbook, Routledge Publishing, New York & Abingdon 2015 / Ian Freer, The Pagan Eden: The Assyrian Origins of the Kabbalistic Tree of Life, Axis Mundi Books, Winchester & Washington D. C. 2013 / Stephen Mansfield, The Miracle of the Kurds, Worthy Publishing, Brentwood 2014 / Uuras Saarnivaara, Can the Bible Be Trusted? – Old and New Testament Introduction and Interpretation, s. 168, Wipf & Stock Publishing, Eugene 2007 / Gareth Stansfield, Iraq: People, History, Politics, John Wiley & Sons Publishing, Cambridge & Malden 2007 / Özlem Belçim Galip, Imagining Kurdistan: Identity, Culture and Society, s. 16, I. B. Tauris Publishing, Londra & New York 2015 / Alexander C. Diener – Joshua Hagen, Borderlines and Borderlands: Political Oddities at the Edge of the Nation-State, s. 108, Rowman & Littlefield Publishing, Lanham & Boulder & New York & Toronto & Plymouth 2010 / Oliver James, Middle East Realities: A Guide to Understanding, America Star Books, Maryland 2016 / Soro Hattie, Hourie Syrup, Lulu Publishing, 2017 / Etem Xemgin, Kürdistan’da Mitoloji ve Dînî İnançlar: İslamiyet Öncesi, Doz Yayınları, İstanbul 2005 / Olufolahan Olatoye Akintola, Nations of the World: How They Evolved!, cilt 2, American Bible Society, New York 2020 / Cemşid Bender, Kürt Tarihi ve Uygarlığı, Kaynak Yayınları, İstanbul 1995 / Burhan Kocadağ, Doğuda Aşiretler, Kürtler, Aleviler, s. 13, Ant Yayınları, İstanbul 1992 / Kadri Cemilpaşa, Doza Kurdistan, s. 71, Stewr Basımevi, İstanbul 1969 / Kozad Mohamed Ahmed, The Beginnings of Ancient Kurdistan (c. 2500 – 1500 BC): A Historical and Cultural Synthesis, Ter Verkrijging van De Graad van Doctor aan de Universiteit Leiden 19 Juni 2012, Leiden 2012 / Mehmet Metiner, İnsan Hakları ve Mazlumlarla Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Kürt Sorunu Forumu, 28 – 20 Kasım 1992, forumun kitaplaştırılmış baskısı, s. 48, Sor Yayıncılık, Ankara 1993

(4020): Handbuch der Orientalistik, B. Spuler – H. Franke – J. Gonda – H. Hammitzsch – W. Helck – J. E. van Lohuizen-de Leeuw – F. Vos, Der Nahe und der Mittlere Osten, cilt 2, Keilschriftvorschung und Alte Geschichte Vorderasiens, bölüm 2, Johannes Friedrich – Erica Reiner – Annelies Kammenhuber – Günter Neumann – Alfred Heubeck, “Altkleinasiatische Sprachen”, s. 124 – 126 ve 143, Brill Verlag, Leiden & Köln 1969 / Johannes Friedrich, Die Hethitischen Gesetze, s. 16 – 20, Brill Verlag, Leiden & Köln 1971 / Cord Kühne – Heinrich Otten, Der Šaušgamuwa-Vertrag, s. 18 – 34, Studien zu den Boğazköy-Texten: Herausgegeben von der Kommission für den Alten Orient der Akademie der Wissenschaften und der Literatur, Heft 16, Harrassowitz Verlag, Wiesbaden 1971 / Heinrich Otten, Die Apologie Hattusilis III.: Das Bild der Überlieferung, s. 4 – 16, Studien zu den Boğazköy-Texten: Herausgegeben von der Kommission für den Alten Orient der Akademie der Wissenschaften und der Literatur, Heft 24, Harrassowitz Verlag, Wiesbaden 1981 / Jörg Klinger, Untersuchungen zur Rekonstuktion der Hattischen Kultschicht, s. 89, 194, 268, 366, 376 ve 562 – 569, Studien zu den Boğazköy-Texten: Herausgegeben von der Kommission für den Alten Orient der Akademie der Wissenschaften und der Literatur, Heft 37, Harrassowitz Verlag, Wiesbaden 1996 / Harry Angier Hoffner, The Laws of the Hittites, s. 19 – 31, 66 – 67 ve 335, Brill Publishing, Köln & Leiden & New York 1997

(4021): Trevor Robert Bryce, The Kingdom of the Hittites, s. 12 – 13, Oxford University Press, Oxford & New York 2005

(4022): Ekrem Akurgal, Hatti ve Hitit Uygarlıkları, s. 4 – 6, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 2001 / Trevor Robert Bryce, The Kingdom of the Hittites, s. 12 – 15, Oxford University Press, Oxford & New York 2005 / Trevor Robert Bryce, The Routledge Handbook of the Peoples and Places of Ancient Western Asia: The Near East from the Early Bronze Age to the fall of the Persian Empire, s. 297 – 298 ve 314, Routledge Publishing, Londra & New York 2009

(4023): Jeremy McInerney, A Companion to Ethnicity in the Ancient Mediterranean, Trevor Robert Bryce, “Hittites and Anatolian Ethnic Diversity”, s. 127 – 141, John Wiley & Sons Publishing, Chichester 2014

(4024): Harald Haarmann, Lexikon der Untergegangenen Völker, s. 123, Beck Verlag, Münih 2005

(4025): Ekrem Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi, TÜBİTAK Yayınları, Ankara 2008

(4026): John Marangozis, A Short Grammar of Hieroglyphic Luwian, Lincom Europa Publishing, Münih 2003

(4027): Richard Henry Beal, The History of Kizzuwatna and the Date of the Šunaššura Treaty, Orientalia, sayı 55, s. 424 ve devamı, 1986

(4028): Winfred P. Lehmann – Jonathan Slocum, Hitit Online, Linguistics Research Center, University of Texas at Austin – College of Liberal Arts, https://lrc.la.utexas.edu/eieol/hitol/00

(4029): Francis William Newman, A History of the Hebrew Monarchy: From the Administration of Samuel to the Babylonish Captivity, s. 179, not 2, John Chapman Publishing, Londra 1853

(4030): Archibald Henry Sayce, The Hittites: The Story of a Forgotten Empire, Queen’s College, Oxford 1888

(4031): age

(4032): Tevrat, Tekvin, 10:15 – 20

(4033): Tevrat, Tekvin, 15:18 – 21

(4034): Tevrat, Tekvin, 23:1 – 20

(4035): İbrahim Sediyani, Kadın Peygamlerler, cilt 1, s. 89, Nefel Yayınları, Diyarbakır 2021 / İslam Ansiklopedisi, Arent Jan Wensinck, “İbrahim” maddesi, cilt 5, s. 878, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul 1968 / İslam Ansiklopedisi, Ömer Faruk Harman, “İbrahim” maddesi, cilt 21, s. 267, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul 2000 / Eyup Ay, Hz. İbrahim Kıssasına Arkeolojik Bir Projeksiyon, s. 187, IV. Kur’ân Haftası Sempozyumu, Fecr Yayınları, Ankara 1998 / M. Fatih Solak, Kitab-ı Mukaddes ve Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İbrahim, s. 29, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2000

(4036): Dünyadaki tüm ansiklopedilerde “Hitit İmparatorluğu” maddesi

(4037): Dünyadaki tüm ansiklopedilerde “Hattiler” maddesi

(4038): George Mendenhall, The Tenth Generation: The Origins of the Biblical Tradition, Johns Hopkins University Press, Baltimore 1973

(4039): Encyclopedia of the Developing World, cilt 1, “Kurds maddesi, s. 922, Routledge Publishing, New York & Abingdon 2006 / John Campbell, The Hittites: Their Inscriptions and Their History, cilt 2, s. 272, Nimmo Publishing, Londra 1891 / Robert Greenough, Wonderful Worlds, s. 368 ve 392, Trafford Publishing, Victoria 2012 / Michael Curtis, The Middle East Reader, Omran Yahya Feili – Arlene R. Fromchuck, “The Kurdish Struggle For Independence”, s. 123 – 125, Transaction Books, New Brunswick & Oxford 1986 / Sebastian Maisel, The Kurds: An Encyclopedia of Life, Culture and Society, Behrooz Chaman Ara – Vali Gholami, “Religion” bölümü, s. 49, ABC – CLIO Publishing, Denver & Santa Barbara 2018 / Ferdinand Hennerbichler, Die Herkunft der Kurden, s. 128 – 131, 147, 155 – 160 ve 179 – 180, Peter Lang Verlag, Frankfurt am Main 2010 / Robert Lee Brenneman, As Strong as the Mountains: A Kurdish Cultural Journey, s. 21, Waveland Press, Long Grove 2007 / Liam Anderson – Gareth Stansfield, Crisis in Kirkuk: The Ethnopolitics of Conflict and Compromise, s. 73, University of Pennsylvania Press, Philadelphia 2011 / Gareth Stansfield, Iraq: People, History, Politics, Polity Press, Cambridge 2016 / Norbert Kleinschmidt, Helena, s. 239, Twenty Six Verlag, Norderstedt 2019 / Oliver Aymar, Geschichte des Zaza-Volkes, Oaristys Édition, Paris 2020 / Mehrdad R. Izady, The Kurds: A Concise Handbook, s. 32, 73 ve 250, Taylor & Francis Publishing, Washington D. C. & Bristol & Londra 1992 / Hamma Mirwaisi, The History of the Kurdish People, Independently Published, 2019 / Soro Hattie, Hourie Syrup, s. 657, Lulu Publishing, 2017 / Parameśa Caudhurī, India in Kurdistan, s. 86, Qwality Book Company Publishing, Yeni Delhi 2008 / Burra Gautam Sidharth, The Celestial Key to the Vedas: Discovering the Origins of the World’s Oldest Civilization, s. 82, Inner Traditions Bear Publishing, Victoria 1999 / Cemşid Bender, Kürt Tarihi ve Uygarlığı, s. 70, Kaynak Yayınları, İstanbul 1992 / Faik Bulut, Kürt Dilinin Tarihçesi, s. 38, Tüm Zamanlar Yayıncılık, İstanbul 1993 / Kâzım Karabekir, Kürt Meselesi, yayına hazırlayan: Faruk Özerengin, s. 10 – 11, Emre Yayınları, İstanbul 1995 / Seyfi Öngider, Mustafa Kemal’in Saati: Atatürk’süz Bir Türkiye Nasıl Olurdu?, Aykırı Yayıncılık, İstanbul 2013 / Süleyman Sabri Paşa – Gamze Gayeoğlu, Van Tarihi ve Kürt Türkleri Hakkında İncelemeler, s. 43, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1982 / Muazzez Hêja Baktaş, Kürt Uygarlıkları – 1: Hattiler’in Ülkesi (Hititler), Nerina Azad, 1 Aralık 2018, https://www.nerinaazad.cc/tr/columnists/muazzez-baktas/kurt-imparatorluklari-1-hattilerin-ulkesi-hititler / Fatma İzol ile Hitit Kürt İmparatorluğu Üzerine, Ethem Değer Kalêsorro, Rodin Media, bölüm 1, 14 Şubat 2021, https://www.youtube.com/watch?v=DtgEgtHxVe8&t=1178s; bölüm 2, 3 Mayıs 2021, https://www.youtube.com/watch?v=5aseB1fEQeo / bölüm 3, 12 Temmuz 2021, https://www.youtube.com/watch?v=dnzmlPldA10

(4040): George Mendenhall, The Tenth Generation: The Origins of the Biblical Tradition, Johns Hopkins University Press, Baltimore 1973

(4041): Tevrat, Tekvin, 25:7 – 10

(4042): Tevrat, Tekvin, 26:34

(4043): Tevrat, Tekvin, 27:42 – 46

(4044): Tevrat, Tekvin, 36:1 – 3

(4045): Tevrat, Tekvin, 49:29 – 32

(4046): Tevrat, Tekvin, 50:12 – 14

(4047): Henri Cazelles, Dictionnaire de la Bible, cilt 5, s. 1321 – 1322, Paris 1957

(4048): Tevrat, Mısır’dan Çıkış, 3:7 – 10

(4049): Tevrat, Mısır’dan Çıkış, 13:5

(4050): Tevrat, Mısır’dan Çıkış, 23:23

(4051): Tevrat, Mısır’dan Çıkış, 33:2 – 3

(4052): Tevrat, Mısır’dan Çıkış, 34:11

(4053): Tevrat, Çölde Sayım, 13:29

(4054): Tevrat, Tesniye, 7:1

(4055): Tevrat, Tesniye, 20:17

(4056): Tevrat, Yeşu, 1:4

(4057): Tevrat, Yeşu, 2:10

(4058): Tevrat, Yeşu, 9:1

(4059): Tevrat, Yeşu, 11:1 – 3

(4060): Tevrat, Yeşu, 12:7 – 8

(4061): Tevrat, Yeşu, 24:11

(4062): Tevrat, Hakimler, 1:22 – 26

(4063): Tevrat, Tekvin, 28:16 – 19 ve 35:6 – 7

(4064): İbrahim Sediyani, Adını Arayan Coğrafya, “Türkiye’deki Tüm İl ve İlçelerin Eski Gerçek İsimleri (EKSİKSİZ TAM LİSTE)”, Özedönüş Yayınları, İstanbul 2009, https://www.sediyani.com/?p=7976

(4065): Asimilasyon İlk Başta Karadeniz’de Başlatıldı, İbrahim Sediyani ile Söyleşi, Xopuri Lazi, Kolkhoba, 18 Temmuz 2011, http://www.ufkumuz.com/asimilasyon-ilk-once-karadenizde-ba-3467yy.htm / Türkiye’deki Bütün Trafik Levhaları Yalan Söylüyor, İbrahim Sediyani ile Söyleşi, Perwer Yaş, ANF News, 2 Ekim 2013, http://www.firatnews.com/gallery/turkiye-deki-butun-trafik-levhalari-yalan-soyluyor / Türkiye’deki Şehir ve Köy İsimlerinin Yarısı Uydurmadır, İbrahim Sediyani ile Söyleşi, Mustafa Kılıç, Taraflı Gazete, 25 Şubat 2014, http://www.ufkumuz.com/turkiyedeki-sehir-ve-koy-isimlerinin-yarisi-uydurmadir-7802yy.htm / Bir Yaşam Biçimi Olarak Yazmak, İbrahim Sediyani ile Söyleşi, Şeniz Ayaz, Kitap Haber, 1 Ekim 2012, http://www.kitaphaber.com.tr/bir-yasam-bicimi-olarak-yazmak-k1092.html / Yer İsimleri İçin İmza Kampanyası Başlatıldı, Ufkumuz, 21 Ocak 2011, http://www.ufkumuz.com/yer-isimleri-icin-imza-kampanyasi-baslatildi-8921h.htm / Bütün İsimlerimizi Geri İstiyoruz, Murat Köylü, Yeşil Gazete, 21 Mart 2011, https://yesilgazete.org/blog/2011/03/21/butun-isimlerimizi-geri-istiyoruz/ / “Bütün İsimlerimizi Geri İstiyoruz” Kampanyasına Yoğun İlgi, Ufkumuz, 26 Ocak 2011, http://www.ufkumuz.com/butun-isimlerimizi-geri-istiyoruz-kampanyasina-yogun-ilgi-8964h.htm / İbrahim Sediyani, Bize İsimlerimizi Geri Verin, Ufkumuz, 3 Ocak 2011, http://www.ufkumuz.com/bize-isimlerimiz-3031yy.htm / İbrahim Sediyani, Başbakan Erdoğan’a Açık Mektup, Ufkumuz, 19 Eylül 2013, http://www.ufkumuz.com/basbakan-erdogana-acik-mektup-7037yy.htm / Sediyani’nin Ağzından “Adını Arayan Coğrafya” ve “Kürt Dil Hareketi”nin İlginç Öyküsü, Zeynep Cager, Gündem Özel, Netew TV, 27 Kasım 2020, https://www.youtube.com/watch?v=90Zgimzs0Ak&t=983s

(4066): Hatice Saka, Adıyla Yaşamayan Topraklar, Yeni Şafak Gazetesi, 16 Kasım 2009, http://www.yenisafak.com.tr/kultur-sanat/adiyla-yasamayan-topraklar-223436 / İbrahim Sediyani TV Net’e Konuk Oldu, Yasin Erçağlayan, TV Net, 3 Kasım 2009, http://www.youtube.com/watch?v=sbMa1EGBZtE / Sediyani’nin Ağzından “Adını Arayan Coğrafya” ve “Kürt Dil Hareketi”nin İlginç Öyküsü, Zeynep Cager, Gündem Özel, Netew TV, 27 Kasım 2020, https://www.youtube.com/watch?v=90Zgimzs0Ak&t=983s

(4067): Tevrat, Hakimler, 3:5

(4068): Tevrat, I. Samuel, 26:6

(4069): Tevrat, II. Samuel, 23:39; I. Tarihler, 11:41

(4070): Tevrat, II. Samuel, 11:2 – 17

(4071): Tevrat, I. Krallar, 15:5

(4072): Tevrat, I. Krallar, 9:20 – 21; II. Tarihler, 8:7 – 8

(4073): Tevrat, I. Krallar, 10:26 – 29; II. Tarihler, 1:14 – 17

(4074): Tevrat, II. Krallar, 7:5 – 7

(4075): Tevrat, I. Tarihler, 1:13 – 16

(4076): Tevrat, Ezra, 9:1 – 2

(4077): Tevrat, Nehemya, 9:7 – 8

(4078): Tevrat, Ezekiel, 16:3

(4079): George Mendenhall, The Tenth Generation: The Origins of the Biblical Tradition, Johns Hopkins University Press, Baltimore 1973

(4080): Geoffrey William Bromiley, The International Standard Bible Encyclopedia, s. 1006, Eerdmans Publishing, Grand Rapids 1995

(4081): Alwin Kloekhorst, Personal Names from Kaniš: The Oldest Indo-European Linguistic Material, Farewell Symposium Michiel de Vaan, Leiden 19 Haziran 2014, https://www.academia.edu/9794131

(4082): Félix Marie Charles Texier, Rapport lu, le 15 mai 1835, à L’Académie Royale des Inscriptions et Belles-Lettres de L’Institut, Sur un Envoi Fait par M. Texier, et Contenant les Dessins de Bas-Reliefs Découverts par Lui Près du Village de Bogaz-Keui, Dans L’Asie Mineure, Journal des Savants, s. 368 – 376, De l’Imprimerie Royale, Paris 1835, https://babel.hathitrust.org/cgi/pt?id=mdp.39015036636960&view=1up&seq=373

(4083): C. W. Ceram, Enge Schlucht und Schwarzer Berg: Entdeckung des Hethiter-Reiches, s. 15, Rowohlt Verlag, Hansestadt Hamburg 1955 / Jörg Klinger, Hititler: Hititler’in Yeniden Keşfi, s. 10, Alfa Yayınları, İstanbul 2019

(4084): William Wright, The Empire of the Hittites, s. 137 – 177, James Nisbet & Company Publishing, Londra 1886

(4085): Ahmet Ünal, Hititler Devrinde Anadolu, cilt 1, s. 34, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2002

(4086): Trevor Robert Bryce, Hititler: Anadolu Savaşçıları, s. 10, Kronik Kitap, İstanbul 2020 / C. W. Ceram, Enge Schlucht und Schwarzer Berg: Entdeckung des Hethiter-Reiches, s. 18, Rowohlt Verlag, Hansestadt Hamburg 1955

(4087): İlker Koç – Çiğdem Atakuman – Tuğba Tanyeri Erdemir – Deniz Erdem, Hititler, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Yayınları, Ankara 2006

(4088): Trevor Robert Bryce, Hititler: Anadolu Savaşçıları, s. 10, Kronik Kitap, İstanbul 2020

(4089): Archibald Henry Sayce, The Hittites: The Story of a Forgotten Empire, s. 19, Queen’s College, Oxford 1888

(4090): Hittites, Mittanis and Aryans – Indo-Aryan Superstrate in Mitanni, https://web.archive.org/web/20210108161854/http://docshare02.docshare.tips/files/5716/57160696.pdf

(4091): Ahmet Ünal, Hititler Devrinde Anadolu, cilt 1, s. 39, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2002

(4092): Francis William Newman, A History of the Hebrew Monarchy: From the Administration of Samuel to the Babylonish Captivity, s. 179, not 2, John Chapman Publishing, Londra 1853

(4093): Archibald Henry Sayce, The Hittites: The Story of a Forgotten Empire, Queen’s College, Oxford 1888

(4094): Joshua J. Mark, The Hittites, World History Encyclopedia, 1 Mayıs 2018, https://www.worldhistory.org/hittite/

(4095): Bedřich Hrozný, Die Lösung des Hethitischen Problems, Mitteilungen der Deutschen Orient-Gesellschaft, sayı 56, s. 17 – 50, 1915

(4096): Bedřich Hrozný, Die Sprache der Hethiter: Ihre Struktur und ihre Zugehörigkeit zur Indogermanischen Sprachfamilie, Hinrichs Verlag, Leipzig 1917

(4097): Jörg Klinger, Hititler: Hititler’in Yeniden Keşfi, s. 16, Alfa Yayınları, İstanbul 2019

     SEDİYANİ HABER

     15 ARALIK 2021

 


Parveke / Paylaş / Share

2 Replies to “Bilimsel Veriler, Arkeolojik Bulgular, Antik Tabletler ve Tüm Kutsal Kitaplar Işığında Objektif ve Gerçek Peygamberler Tarihi | Kürdistanlı Peygamberler – 41”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir