Çin’in Nihewan Havzası’ndaki arkeoloji kazılarında çağına göre çok gelişmiş 40.000 yıllık bir kültür keşfedildi.
Çin’in Nihewan Havzası’ndaki arkeoloji kazılarında çağına göre çok gelişmiş, rengârenk aşı boyalı ve küçük ebatlı aletler üretmiş bir kültürün varlığını gösteren arkeolojik kalıntılar bulundu. Xiamabei kültürünü hangi insansı türün geliştirdiği de tartışmaya açık.
Arkeoloji dünyasında çözülmeye çalışılan güncel problemlerden biri de, homo sapiens topluluklarının Çin topraklarına ilk ne zaman geldiği (ki eldeki verilere göre 40 binler öngörülüyor) ve orada daha önce bulunan insansı türler olan Denisovalılar ve Neandertaller’le ilişkilerini nasıl geliştirdikleri. 2 milyon ile 10.000 yıl önceki zaman aralığına tarihlenen değişik zamanlara ait çeşitli arkeolojik kalıntılar barındıran Çin’in kuzeyindeki Nihewan Havzası, problemi çözecek ipuçlarının bulunabileceği alanlar arasına gösteriliyor.
Nihewan Havzası’nın Xiamabei bölgesindeki Huliu Nehri kıyısındaki arkeolojik kazılarında yaklaşık 40.000’li yıllara tarihlenen bir kültürün kalıntılarına rastladı. Arkeolojik alanda, Doğu Asya’da kök boyası kullanımının bilinen en eski kanıtlarının yanısıra, daha önce Çin’de bulunmayan türden ince işlenmiş taş dilgicikler ve bıçak tarzı kesici taş aletler, kemikler, bir kemik alet ve muhtelif kalıntılar bulundu.
Boyalı aletler ürettiği tespit edilen Xiamabei kültürü, Kuzeydoğu Asya’da son derece nadir görülen ince işçilik ve küçük ebatlı üretim gibi özellikler içeriyor. Bulunan bıçakların yedisinde, muhtemelen ahşap veya kemik sap kullanıldığını gösteren izler görülüyor. Kalıntı analizleri, aletlerin delme, deri kazıma, bitki materyallerini yontma ve yumuşak hayvansal maddeleri kesme için kullanıldığını gösteriyor.
Kazı alanından çıkan bulgulara göre kültürün insanlarının en önemli yiyecek malzemesi geyik etiydi. Xiamabei halkı ayrıca at ve zokor denilen (bölgede yaşayan ve köstebeği andıran iri bir yeraltı kemirgeni) hayvanla da besleniyordu. Hayvan kemiklerinin çoğunun yakılmış olması, insanların onları yakıt olarak kullanmış olabileceğini gösteriyor. Arkeologlar, kemikten yapılmış bir de – sadece bir tane – alet buldular. Bu da kültürün alet işleme ve geliştirme tekniğinin gelişmesine kanıt olarak gösteriliyor.
Xiamabei’de bulunan önemli kültürel özelliklerden biri, farklı renklerde kök boya kullanılması ve koyu sarının daha fazla tercih edilmesine rağmen homo sapiens türünün özelliği olduğu varsayılan kırmızı kök boyanın varlığı. Prof. Francesco d’Errico liderliğindeki Bordeaux Üniversitesi ekibinin yaptığı laboratuar analizleri, Xiamabei’de farklı türlerde aşı boyası bulunduğunu, boyaların farklı renk ve kıvamda kullanılması için dövülerek ve ezilerek işlendiğini gösteriyor. Konuyla ilgili bilimsel ayrıntılar “Nature” dergisinde 2 Mart tarihinde yayınlanan “Innovative Ochre Processing and Tool Use in China 40.000 Years Ago” (40.000 Yıl Önce Çin’de Okra İşleme ve Yenilikçi Alet Kullanımı) başlıklı makalede yayınlandı.
Alandaki taş alet topluluğunun genellikle küçük olması dikkat çekiyor. Ekip, yerel çört ve kuvarstan yapılmış 382 mikro bıçak bulurken, hemen hemen tümü 4 cm’den, yarısından fazlası ise 2 cm’den de küçüktü. Arkeologlara göre kültürün sakinleri minyatürleşmeyi (daha küçük mekanik, optik ve elektronik ürünler ve cihazlar üretme eğilimini) bilinçli yapıyorlardı. Öte yandan mikrolitik teknoloji – küçük taş bıçaklar – Doğu Asya’da ancak 29.000 yıl önce baskın teknoloji haline gelecekti. Yani bu kültür, coğrafik alandaki 10.000 yıl sonra yaygınlaşacak bir teknolojinin ilk örneklerine imza atıyordu.
Taş aletler ürettiği ve kök boya kullandığı tespit edilen kültürün yaratıcıları tam da homo sapienslerin bölgeye ayak bastığı tahmin edilen yıllarda yaşamış. Üstelik kök boya kullanımı, özellikle de kırmızı kök boya kullanılması bugüne dek sadece insan türünde (homo sapiens) görülen bir özellik. Ancak kültüre ait arkeolojik kalıntıların çıktığı alanda şu ana dek homo sapiens dahil tek bir insansı kemiğine dahi rastlanmadı. Bu nedenle kültürün homo sapienslerle iletişime geçen başta tür bir insansı tarafından geliştirilmiş olabileceği ihtimali üzerinde de duruluyor.
Xiamabei’de hiçbir insansı kalıntısı bulunmamasına rağmen, çağdaşı olduğu tahmin edilen 150 km mesafedeki Tianyuandong bölgesinde ve biraz daha genç olan Salkhit ve Zhoukoudian Yukarı Mağarası bölgelerinde insan fosilleri bulunmuştu. Fosiller, homo sapiens ve neandertal melezleşmesini de gösteriyordu. Bu nedenle de arkeolog ve antropologlar Xiamabei’deki kültürün homo sapiens türüne ait olma ihtimalini daha yüksek görüyorlar. Arkeolojik alanda ilk kazıyı gerçekleştiren ekibin lideri olan Hebei Eyaleti Kültürel Kalıntılar ve Arkeoloji Enstitüsü’nden Dr. Fa-Gang Wang, “Erken tarihli ve farklı bir dizi kültürel özelliğe sahip olduğu için Xiamabei, Çin’deki bilinen arkeolojik sit alanlarından çok ayrı bir özellik taşıyor” derken, Çin Bilimler Akademisi ve Almanya’nın Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü üyesi araştırmacı Dr. Shixia Yang, “Xiamabei’deki kültürel uyarlamalar, insansıların kuzey enlemlerindeki soğuk ve çetin yaşam şartlarına sahip ortamlarındaki yaşama yeteneğini nasıl geliştirdiğini anlamamıza yardım olacak. Bu adaptasyonun, ekonomik, sosyal ve sembolik kültürün evrimi anlamamamız Xiamabei’deki bulgularla biraz daha kolaylaşacak, aynı zamanda insanların bundaki potansiyel rollerini anlamamıza yardımcı olacak” dedi.
“Nature” dergisinde yayınlanan makalede şu açıklama yapılıyor: “Arkeolojik tezler genellikle ilk insanların Afrika’dan dünyaya yayıldığını ve kültürel yenilikleri göçle taşıdıklarını savunuyorlar. Ancak Xiamabei’nin benzersiz bulgular bu tezlerin sorgulanması gerektiğini gösteriyor. Bizim bu konudaki fikrimiz; daha önceki yenilikler gözlerle yayılırken, karşılan yerel geleneklerin ve içine girilen yeni ortamın şartlar ile farklı teknolojiler de geliştiriliyordu.”
Max Planck Enstitüsü’nden Prof. Michael Petraglia, “Asya’daki kültür, göçle getirilen bir teknolojik gelişim değil, burada geliştirilmiş farklı bir kültür” diyor.
NATURE
2 MART 2022