Bilimsel Veriler, Arkeolojik Bulgular, Antik Tabletler ve Tüm Kutsal Kitaplar Işığında Objektif ve Gerçek Peygamberler Tarihi | Kürdistanlı Peygamberler – 72

Parveke / Paylaş / Share

Bilimsel Veriler, Arkeolojik Bulgular, Antik Tabletler ve Tüm Kutsal Kitaplar Işığında Objektif ve Gerçek Peygamberler Tarihi

Kürdistanlı Peygamberler – 72

■ İbrahim Sediyani

 

– geçen bölümden devam –

     ■ OYUK DÜNYA

     Üzerinde yaşadığımız mavi gezegenimiz Dünya, bizim yuvamız, evimiz, Güneş Sistemi’ndeki hatta tüm Samanyolu Galaksisi’ndeki en güzel, en hoş gezegen. Bu bol sulu yuvamızı, bu mavi evimizi çok seviyoruz.

     Kendisini sevdiğimiz kadar merak da ediyoruz, ettik hep. Çünkü tarih boyunca hakkında pek az bilgiye sahip olduk ve hâlâ dahi birçok yönü bizim için bir gizem.

     Dünya, Güneş Sistemi’nde Güneş’e en yakın üçüncü gezegen olup şu an için üzerinde yaşam ve sıvı su barındırdığı bilinen tek astronomik cisimdir. Radyometrik tarihleme ve diğer kanıtlara göre 4, 5 milyar yıldan fazla süre önce oluşmuştur. (7905)

     Peki Dünya’nın şekliyle ilgili ne biliyoruz?

     Dünya’nın şeklinin nasıl olduğu, Dünya’da insan yaşamının başladığı günden bu yana insan zihnini meşgul etmiş ve merakını celbetmiştir.

     Tarih boyunca ve halen günümüzde de, bu konuda üç farklı inanç / düşünce / kabul var olmuştur:

     1 – Küre Dünya

     2 – Düz Dünya

     3 – Oyuk Dünya

     Küre Dünya inancını / teorisini / kabulünü iki önceki bölümde tüm ayrıntılarıyla incelemiş ve tarihsel gelişimiyle birlikte sizlere okutmuştuk. (7906) Düz Dünya inancını / teorisini / kabulünü ise bir önceki bölümde tüm ayrıntılarıyla incelemiş ve tarihsel gelişimiyle birlikte sizlere okutmuştuk. (7907)

     Bu bölümde de Oyuk Dünya inancını / teorisini / kabulünü işleyeceğiz. Daha önce Küre Dünya ve Düz Dünya konularını kaleme alırken yaptığımız gibi, bu ilginç konuyu da tüm ayrıntılarıyla inceleyip tarihsel gelişimiyle birlikte sizlere anlatacağız.

     Oyuk Dünya (Boş Dünya da deniyor) inancı / teorisi / kabulü, Dünya’nın içinde / altında başka bir Dünya olduğunu söyleyen ilginç, ama hakikaten ilginç bir düşüncedir ve son derece kadim bir geçmişi vardır. Bu yönüyle incelenmeyi gerçekten hakketmektedir ve dolayısıyla elinizdeki bu kitabımızın bir bölümü olmayı da hakketmektedir.

     “Dünya’nın içinde / altında başka bir Dünya var” derken, apayrı bir ekosistemi, kendi Güneş’i, Ay’ı ve yıldızları bulunan, kendine özgü bitkileri, hayvanları ve insanları olan bir Dünya kastedilmektedir ve orada ülkeler, şehirler, kurulmuş uygarlıklar bile var. Tam olarak böyle bir inanç. Yerin altındaki ve bizden daha gelişmiş uygarlıklardan bu insanlar bazen yeryüzüne de çıkıyorlar ve bizim ne yaptığımızı gözlemliyorlar. Dünya’nın iki – üç yerinde, Oyuk Dünya’ya açılan kapılar olan mağaralar bile var.

     Bunların hepsini bu bölümde anlatacağız.

     Çok eski zamanlardan beri, Dünya’nın içinde / altında ne olabileceğine dair efsanevî fikirler var. Fantastik temelli açıklamalar veren ve muhteşem “yeraltı dünyaları”nı betimleyen birçok kültürden hikâyeler bulunmaktadır.

     Öncelikle şunu ifade etmeli: Oyuk Dünya inancının / teorisinin / kabulünün, Küre Dünya veya Düz Dünya inançlarından hangisinin kabul edildiğiyle bir ilgisi ve bağı yoktur. Yani Dünya’nın şeklinin küre mi düz mü olduğundan tamamen bağımsız bir inanç ve düşüncedir. Oyuk Dünya’ya inananlar arasında hem Küre Dünyacılar var hem Düz Dünyacılar. Tabiî bu “Oyuk Dünya”, Küre Dünyacılar’a göre Dünya’nın “içinde” iken, Düz Dünyacılar’a göre Dünya’nın “altında”. Ama sonuçta her ikisi de, ayağımızın bastığı yerin altını kastediyorlar. Yani aynı yere işaret ediyorlar: Toprağın altında.

     Hazırsanız, yine kadim ve derin, öğretici ve bilgilendirici, düşündürücü ve sorgulatıcı, bir o kadar da zevkli ve keyifli yeni bir yolculuğa başlayabiliriz.

     Bu sefer siz sevgili okurlarımızla birlikte, ne uzay gemisine binip gökyüzüne, başka gezegenlere gidiyoruz, ne de Antarktika’daki buz duvarını aşıp Dünya’nın sınırlarından dışarıya, görmediğimiz ve bilmediğimiz kıtalara gidiyoruz. Bu sefer siz sevgili okurlarımızla birlikte, yerin altına iniyoruz, ayak bastığımız toprağın altına…

     Her şeyin en doğrusunu bilen Allah’tır. Gerçek bilgi ve hakikat, ancak O’nun katındadır.

     Antik Kürdistan (Mezopotamya) dînî metinlerinde, Maşo Dağı’nda bir tünelin karanlığında seyahat ettikten sonra bir yeraltı bahçesine giren bir adamın hikâyesi vardır. (7908)

     Antik Trakya ve Antik Daçya efsanelerinde, Tanrı Zalmoxe tarafından işgal edilen mağaraların olduğu söylenir. (7909)

     Antik Yunanistan’daki inanca göre, yüzeyin altında, Yeraltı Dünyası’na açılan girişler olan mağaralar vardı. Bunlardan bazıları; Lakonya’daki Tainaron (Matapá) Mağarası, Argolis’teki Troizína Mağarası, Thesprotya’daki Efya Mağarası, Hermiyoni’deki bir mağara ve bugünkü Lazistan topraklarındaki Herakleya Mağarası’ydı. (7910)

     Antik Yunan mitolojisinde “Upervoreía” olarak geçen bu ülke (7911), Kuzey Trakya’da bulunan hayalî bir bölgededir. Burada herşey mükemmeldir, günde 24 saat Güneş parlar. Bu Güneş, bizim Güneş’imiz değil, Dünya’nın içindeki bir Güneş’tir. İç Dünya’ya Mısır, Tibet, Yucatan, Bermuda Üçgeni, Rusya ve Afrika’dan girişler vardır. (7912)

     Eski bir Rusya efsanesi, eski bir Sibirya ulusu olan Samoyedler’in, Dünya’nın içinde yaşamak için bir mağara şehrine gittiğini söylüyor. (7913)

     Ortaçağ’da eski bir Cermenistan (Almanya) efsanesi, Eisenach ve Gotha arasında bulunan bazı dağların, İç Dünya’ya (Dünya’nın içindeki Dünya’ya) bir portal tuttuğuna inanıyordu. (7914)

     Eski İskandinavya Viking inancına göre, toplam 9 dünya (âlem) vardır:

     1 – Muspelheim (Ateş ve ısı)

     2 – Niflheim (Buhar ve duman; Ejder Nidhug’un evi)

     3 – Helheim (Karanlığın ve acıların dünyası)

     4 – Jotunheim (Devlerin yaşadığı ve dağlardan ibaret olan âlem)

     5 – Asaheim (Asa Tanrıları’nın yaşadığı âlem)

     6 – Vanaheim (Vane Tanrıları’nın yaşadığı yer)

     7 – Alfaheim (Beyaz alfların yaşadığı âlem)

     8 – Svartalfaheim (Siyah alfların yaşadığı âlem)

     9 – Mannaheim (İnsanların yaşadığı âlem; Midgard da burada bulunur) (7915)

     İrlanda’daki Kelt mitolojisinde, “İrlanda’nın İç Dünya’ya açılan kapısı” olarak da bilinen “Ráth Cruachan” adlı bir mağara efsanesi vardır. (7916)

     Ayrıca İrlanda’nın Donegal Kontluğu (Contae Dhún na nGall)’ndaki Loch Dearg Gölü’nde yer alan Station Island’da bulunan bir mağaraya hacca giden ve Dünya’nın içinde bir “âraf yeri”ne yolculuk yaptıklarına inanan Ortaçağ şövalyeleri ve azîzlerinin hikâyeleri bulunuyor. (7917)

     Kuzey İrlanda’daki Down Kontluğu (Contae an Dúin)’nda, tünellerin yeraltındaki mitolojik doğaüstü bir ırk olan Tuatha Dé Danann’ın (ırkın ismi “Tanrıça Danu’nun Halkı” anlamına gelir), Druidizm inancını İrlanda’ya getirdiğine inanılan ve daha sonra yeraltına geri dönen bir grup insanın topraklarına çıktığını söyleyen bir efsane de var. (7918)

     İrlanda’da 9. – 11. yy’lara ait ve insanın yaratılışından başlayarak bu toprakların istilâ edilmesine kadar olan bütün bir İrlanda tarihini anlatan efsanelerden oluşan “Lebor Gabála Érenn” (İrlanda’nın İstilâsı Kitabı), yüzlerce şiir ve nesir anlatılarından oluşan bir koleksiyondur. Eser, ilk olarak “Lebor Laignech” (Leinster Kitabı) ve “Leabhar Mór Leacain” (Leacain’in Büyük Kitabı) olmak üzere iki farklı versiyonda bize ulaşmıştır. (7919)

     Kutsal kitaplar Tevrat ve İncil’deki anlatıların, eski yazarların parçalarının, yerel geleneklerin ve birçok öğrenilmiş buluşun bir kombinasyonuna dayanan “Lebor Gabála Érenn”, İrlanda’nın altı grup insan topluluğu tarafından altı kez alınıp yerleşildiğini söyler: Cessair halkı, Partholón halkı, Nemed halkı, Fir Bolg, Tuatha Dé Danann ve Milesyalılar. İlk dört grup yok edilir veya adayı terketmeye zorlanır. Beşinci grup İrlanda’nın Pagan Tanrıları’nı temsil ederken, son grup İrlanda halkını (Gaels) temsil ediyor. (7920)

     “Lebor Gabála Érenn”, 17. yy’ın sonlarına kadar tarihsel bir gerçeklik olarak görülüyordu. (7921) Eser ve anlatıları, halk üzerinde çok etkiliydi. (7922) Büyük ölçüde edebiyatçılar ve bilim insanları tarafından 19. yy’a kadar geleneksel doğru tarih olarak kabul edildi. (7923) Bugün bilim insanları, “Lebor Gabála Érenn”i, en azından Erken Ortaçağ Dönemi’ne ulaşana kadar, tarihten ziyade esas olarak mit olarak görüyorlar. (7924)

    Bugün Amerika olarak adlandırılmış olan Kızılderili Kıtası’ndaki Kızılderili mitolojisinde, eski zamanlarda Mandan (Numahkahka; Rų́ʔeta) halkının atalarının Missouri Nehri’nin kuzey tarafındaki bir mağara aracılığıyla bir yeraltı topraklarından ortaya çıktıkları söylenir. (7925)

    Ayrıca Arizona’daki Cedar Creek yakınlarında bulunan ve bugün San Carlos Apaçi Kızılderili Rezervi olarak isimlendirilmiş Tsékʼáádn’da, Dünya’nın içinde gizemli bir kabilenin yaşadığı bir ülkeye gittiği söylenen bir tünel hakkında etkileyici bir hikâye var. (7926)

     Aynı zamanda İroquois (Haudenosaunee) uluslarının eski atalarının, Dünya’nın içindeki bir Yeraltı Dünyası’ndan ortaya çıktığı inancı mevcut. (7927)

     Bunun gibi, Hopi (Hopituh Şinumu) halkının büyükleri, Büyük Kanyon’da Yeraltı Dünyası’na açılan ve Sipapu adını verdikleri bir girişin var olduğuna inanırlar. Sipapu’dan içeri girerek İç Dünya (Oyuk Dünya)’ya ulaşılır. (7928)

     Kızılderililer arasında, halen dahi takribî 400.000 kişilik nüfûslarıyla (7929) Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’ndeki en büyük yerli halk olan ve ABD’nin gübeybatısında, Meksika sınırındaki New Mexico (Yeni Meksika), Arizona ve Utah eyaletlerinde yaşayan Navayo (Dinê) ulusunun efsaneleri, insanın atalarının Dünya’nın altından geldiğini öğretir. Kadim insanların doğaüstü güçleri vardı, ama büyük bir Tufan tarafından büyük mağaralardan dışarı sürüldüler. Yüzeye çıktıklarında, kendi büyük tapınaklarını bir kez daha aramadan önce, büyük bilgilerini insan ırkına aktardılar. Navayolar (Dinêler) kendilerine Navayo değil Dinê derler. Yaşadıkları topraklara yani vatanlarına da Dinêtah derler. Bu isim, “Dinê”, Navayo (Dinê) dilinde “İnsan Halkı” anlamına veya kelimenin tam mânâsıyla – dînî mitolojilerine dayanarak – “Yeraltından Çıkan İnsanlar” anlamına gelir. Bu sebeple kendilerini “Nihookââʼ Dinêʼê” (Doğal İnsanlar; Dünya İnsanları) olarak adlandırırlar. Navayo (Dînê) olmayan kabileler ise onları “Anaa’ii” (Yabancı) şeklinde isimlendirirlerdi. (7930)

     Pueblo yerlilerinin mitolojisi de kendi Tanrılar’ının kaynağını İç Dünya’ya yerleştirir. İç Dünya, kuzeydeki bir delik ile yüzeydeki insanlara bağlanıyordu. (7931)

     Meksika topraklarında kurulan Aztek (Tenoçka) Uygarlığı’na ait Aztek (Meksika) Dîni, Antik Mezoamerika halklarının bin yıllık inanç ve geleneklerinin, varoluşun, evrenin yaratılışının ve insanın Tanrı’ya göre durumunun, tarımın, yağmurun ve tarımla yakından bağlantılı bir karmaşıklığın senteziydi. Aztek Dîni’nin kozmolojisi, Dünya’yı 13 cennete ve 9 dünyevî katmana böler. Birinci gök birinci karasal katmanla örtüşür, böylece gök ve karasal katmanlar Dünya’nın yüzeyinde buluşur. Aztek inancında, “üç âlem” vardır: “Üst Dünya” (Göksel Dünya), “Orta Dünya” (Yaşadığımız Yeryüzü) ve “Alt Dünya” (Yeraltı Dünyası). (7932)

     Aztek (Tenoçka) efsaneleri ayrıca, Meksika topraklarının, Dünya’nın içinde (altında) yaşayan ve Ojinaga’nın beş mil güneyindeki bir dağda bulunan bir mağaradan çıkıp gelen şeytanî yaratıklar tarafından ele geçirildiğini söyler. (7933)

     Guatemala topraklarında kurulan Maya Uygarlığı’na ait Maya Dîni, Mayalar’da yaşamın çeşitli alanlarında kendini hissettiren önemli bir etken olmuştur. Tıpkı kıtadaki diğer dînlerde olduğu gibi, Maya inancında da “üç âlem” vardır: “Üst Dünya” (Göksel Dünya), “Orta Dünya” (Yaşadığımız Yeryüzü) ve “Alt Dünya” (Yeraltı Dünyası). (7934) Dünya’nın merkezinde, çeşitli alanlar arasında iletişim aracı olarak hizmet eden bir yaşam ağacı vardır ve bu ağaca Maya dilinde “Ceiba” denir. (7935)

     Maya geleneğine göre yeryüzündeki canlılar bugüne dek her biri çok uzun zaman dilimlerini kapsayan ve Tufan benzeri yıkımlarla sona eren dört çağ geçirmiştir. (7936) Mayalar’ın kutsal kitabı “Popol Vuh”a göre, çok eski çağlarda devler de yaşamış ve yarı-ilahlar devleri öldürerek “devler çağı”nı bitirmişlerdir. Şimdi beşinci çağda bulunmaktayız. (7937)

     Peru topraklarında kurulan İnka (Tawantinsuyu) Uygarlığı’na ait İnka Dîni’ne göre de, Tanrı Wirakoça tarafından yaratılmış “üç dünya” vardı. Bu dünyalar şunlardı:

     * Hanan Paça (Üst Dünya): Göksel Dünya idi ve Tanrılar orada yaşardı. Bu dünyadan ise öldükten sonra yalnızca imân eden ve salih âmeller işleyen insanlar saçtan yapılmış bir köprüyü geçerek oraya gidebilirdi. (Kutsal kitap nedir bilmeyen, peygamberlik diye bir kültle tanışmamış, Amerika dışındaki kıtalarla ve insanlarıyla henüz hiç tanışmamış İnkalar’ın “semavî dînler” Musevîlik, Zerdüştîlik, Hristiyanlık ve İslam’dakiyle tıpatıp aynı inançları üretmiş olmaları, insanı hakikaten hayretlere düçar etmektedir. – İ. S.)

     * Kay Paça (Orta Dünya): Bizim yaşadığımız Yeryüzü Dünyası. İnsanların, hayvanların ve bitkilerin yaşamını sürdürdüğü dünya.

     * Uxu Paça (Alt Dünya): Ölülerin Dünyası. Ölülerin ve henüz doğmamış çocukların bulunduğu dünya. (7938)

     İnkalar, halkların (etnik gruplar), bitkilerin ve hayvanların kökenini mitleriyle açıkladılar. Yaygın inanışa göre, geldikleri yere “pakarina” deniyordu. Bu “pakarina”lar tepeler, lagünler, volkanlar, mağaralar ve hatta eski ağaçların oyukları olabilir. (7939)

     İnkalar’ın atalarının, Peru’nun Cuzco kentinin doğusunda bulunan mağaralardan geldiği söyleniyor. (7940)

     Brezilya’da Parima Nehri kıyısında yaşayan Brezilya Kızılderilileri, atalarının eski zamanlarda bir yeraltı ülkesinden çıktığını ve atalarının birçoğunun orada kaldıklarını, hâlâ İç Dünya’da (Dünya’nın içindeki Dünya’da) yaşadıklarını iddiâ ediyorlar. (7941)

     Küba’daki Arawak Kızılderilileri’nin bir kolu olan Taino ulusu, atalarının eski zamanlarda bir yeraltı dağındaki iki mağaradan ortaya çıktığına inanıyor. (7942)

     İnuit (Eskimo) yazıtları, kuzeydeki büyük bir açıklıktan ve Dünya’nın kabuğunun altında yaşayan insan ırkından bahseder. Yazıtlar, onların atalarının Dünya’nın içindeki Cennet topraklardan geldiğini söyler. (7943)

     Papua Yeni Gine’ye ait olan ve Solomon Denizi’nde yer alan Trobriand (Kiriwina) Adaları yerlileri, atalarının Obukula adı verilen bir mağara deliğinden çıkarak bir yeraltı ülkesinden geldiklerine inanırlar. (7944)

     Dünya’nın içinde / altında başka bir Dünya olduğu inancı, semavî dînler dahil, bugün hâlâ güçlü bir şekilde varlığını sürdüren ve milyonlarca bağlısı bulunan büyük dînlerde de karşımıza çıkmaktadır.

     Musevîlik inancı bu noktada tam da Antik Mezoamerika uygarlıkları (Aztek, Maya, İnka) ile benzer bir kozmogoni sunar. Eski İsrailliler’in “Evren”i, “su üzerinde yüzen”, yukarıda “Cennet”, aşağıda “Yeraltı Dünyası” olan düz ve yuvarlak, yani “disk” şeklinde (tam olarak “Düz Dünya” inancı) bir dünyadan oluşuyordu. (7945) İnsanlar yaşamları boyunca Dünya’da ve ölümden sonra Yeraltı Dünyası’nda yaşadılar ve Yeraltı Dünyası ahlakî olarak tarafsızdı. (7946)

     İbranice orijinal Tevrat, yukarıda Gökler (Tevrat’ta İbranice “Şamayim”), ortada Dünya (Tevrat’ta İbranice “Eres”) ve aşağıda Yeraltı Dünyası (Tevrat’ta İbranice “Şeul”) olmak üzere üç parçalı bir Dünya / Evren tasvir etti. (7947)

     Üç parçalı Gökler, Dünya ve Yeraltı Dünyası, Tanrı Gökkubbe’yi (Tevrat’ta İbranice “Raqia”) yaratıp O’nu üst ve alt bölümlere ayırıp kuru toprağı ortaya çıkarana kadar Dünya’yı kaplayan mitolojik kozmik okyanus olan Tehom’da yüzüyordu. (7948) Dünya o zamandan beri kozmik okyanustan Gökkubbe’nin sağlam kubbesi tarafından korunmaktadır. (7949)

     “Yeraltı Dünyası” olan Şeul, kutsal kitap Tevrat’ta tam 66 kez geçer. (7950) Ancak hepsinde kullanım aynı anlamda değildir. Genelde Tevrat’ta Şeul’ın üç farklı anlamda kullanıldığıunı görmekteyiz:

     1 – Ölülerin gittiği Mezar Yeri,

     2 – Yerin üstünde yaşayanların “güçlü gölgelerinin” yaşadığı Yeraltı Dünyası,

     3 – Cehennem.

     Bilim insanları, teologlar ve araştırmacılar, hâlâ Şeul’un sadece Mezar Yeri mi yoksa Yeraltı Dünyası mı yoksa Cehennem mi anlamına geldiğini tartışıyorlar. İbranice “Şeul” (שאול) kelimesinin diğer birçok Samî dilinde karşılığı yoktur. Ancak Amharca’da “Siol” (ሲኦል), Süryanice’de “Şiul” ve Tigrince (Etiyopya, Eritre)’de “Şaul” (ሲኦል) terimi bulunur. Tevrat’ta her zaman belirli bir artikel olmadan kullanılır ve bu nedenle muhtemelen özel bir isimdir. Tevrat’ta Şeul, asla yaşamla değil, her zaman ölümle ilişkilendirilir.

     İbranice orijinal Tevrat’ta “Şeul”, ölümden sonra kalan hâlâ karanlık bir yerdir. Tevrat’ta iyi tanımlanmamasına rağmen, genel görüşe göre Şeul, ölülerin rûhlarının beden öldükten sonra gittiği bir Yeraltı Dünyası’ydı. Tevrat, Şeul’dan, görünüşe göre, hayattaki ahlakî seçimlerinden bağımsız olarak hem salih / mü’min hem de müşrik / kâfir ölülerin gittiği bir yer olarak tanımlayan, az sayıda – genellikle kısa ve açıklayıcı olmayan – söz vardır. (7951) Bu nedenle, Şeul’un metinlerdeki imâları biraz belirsizdir; ya tüm insanların değişmez bir şekilde içine indiği mezarı betimleyen genel bir metafor olarak yorumlanabilir ya da İsrail düşüncesi içinde gerçek bir ölümden sonraki yaşam durumunu temsil ettiği şeklinde yorumlanabilir. Şeul, hem haklı hem de haksız tüm ölülerin gittiği karanlık bir yerdir, yaşamdan kopuk bir sessizlik ve karanlık yeridir. (7952)

     Şeul, Tevrat’ta tam 66 kez geçiyor. (7953) İlk olarak “Tekvin” (Yaratılış) kitabında geçer. Metinde Şeul’den ilk bahsediliş, onu ölüm durumu ve ebedî bir kesinlik duygusuyla ilişkilendirir. Hz. Yakub (as), oğlu Hz. Yusuf (as)’un görünüşteki ölümünün yasını tutmaya devam ederek “Şeul’e ineceğini” söylüyor:

וַיִּקְרַ֤ע יַעֲקֹב֙ שִׂמְלֹתָ֔יו וַיָּ֥שֶׂם שַׂ֖ק בְּמָתְנָ֑יו וַיִּתְאַבֵּ֥ל עַל־בְּנֹ֖ו יָמִ֥ים רַבִּֽים׃ וַיָּקֻמוּ֩ כָל־בָּנָ֨יו וְכָל־בְּנֹתָ֜יו לְנַחֲמֹ֗ו וַיְמָאֵן֙ לְהִתְנַחֵ֔ם וַיֹּ֕אמֶר כִּֽי־אֵרֵ֧ד אֶל־בְּנִ֛י אָבֵ֖ל שְׁאֹ֑לָה וַיֵּ֥בְךְּ אֹתֹ֖ו אָבִֽיו׃

“Yakub üzüntüden giysilerini yırttı, beline çul sardı, oğlu için uzun süre yas tuttu. Bütün oğulları, kızları O’nu avutmaya çalıştılarsa da O avunmak istemedi. ‘Oğlumun yanına, Ölüler Diyarı’na yas tutarak gideceğim’ diyerek oğlu için ağlamaya devam etti.” (7954)

     Daha sonra aynı ifade, oğullarından biri olan Hz. Benyamin (as)’in kalan kardeşleriyle birlikte İsrail’e dönmemesi durumunda Hz. Yakub’un başına gelecek üzüntüyü anlatırken tekrarlanır:

וַיֹּ֛אמֶר עַבְדְּךָ֥ אָבִ֖י אֵלֵ֑ינוּ אַתֶּ֣ם יְדַעְתֶּ֔ם כִּ֥י שְׁנַ֖יִם יָֽלְדָה־לִּ֥י אִשְׁתִּֽי׃ וַיֵּצֵ֤א הָֽאֶחָד֙ מֵֽאִתִּ֔י וָאֹמַ֕ר אַ֖ךְ טָרֹ֣ף טֹרָ֑ף וְלֹ֥א רְאִיתִ֖יו עַד־הֵֽנָּה׃ וּלְקַחְתֶּ֧ם גַּם־אֶת־זֶ֛ה מֵעִ֥ם פָּנַ֖י וְקָרָ֣הוּ אָסֹ֑ון וְהֹֽורַדְתֶּ֧ם אֶת־שֵׂיבָתִ֛י בְּרָעָ֖ה שְׁאֹֽלָה׃ וְעַתָּ֗ה כְּבֹאִי֙ אֶל־עַבְדְּךָ֣ אָבִ֔י וְהַנַּ֖עַר אֵינֶנּ֣וּ אִתָּ֑נוּ וְנַפְשֹׁ֖ו קְשׁוּרָ֥ה בְנַפְשֹֽׁו׃ וְהָיָ֗ה כִּרְאֹותֹ֛ו כִּי־אֵ֥ין הַנַּ֖עַר וָמֵ֑ת וְהֹורִ֨ידוּ עֲבָדֶ֜יךָ אֶת־שֵׂיבַ֨ת עַבְדְּךָ֥ אָבִ֛ינוּ בְּיָגֹ֖ון שְׁאֹֽלָה׃

‘Babam, biz kullarına, ‘Biliyorsunuz, karım bana iki erkek çocuk doğurdu’ dedi, ‘Biri yanımdan ayrıldı. Besbelli bir hayvan parçaladı, bir daha göremedim O’nu. Bunu da götürürseniz ve O’na bir zarar gelirse, bu acıyla ak saçlı başımı Ölüler Diyarı’na götürürsünüz.’ ‘Efendim, şimdi babam kulunun yanına döndüğümde çocuk yanımızda olmazsa, babam O’nu görmeyince ölür. Çünkü O’nu yaşama bağlayan bu çocuktur. Biz kulların da acı içinde babamızın ak saçlı başını Ölüler Diyarı’na indiririz.’(7955)

     Şeul, bir sonraki görünümünü “Bamidbar” (Çölde Sayım) kitabındaki “Korah” bölümünde yapıyor. Korah, İsrailliler’i Hz. Musa (as)’ya isyan etmeleri için harekete geçirmeye çalıştıktan sonra, Musa, Allah (Yehova)’ın Korah’ı ve komplocularını Şeul’a atmak için Dünya’yı ikiye bölerek meşrûiyetini kanıtlayacağına yemin eder. Gerçekten de, konuşmasını bitirirken, Allah Dünya’yı ikiye bölerek, Korah’ın, ailesinin ve tüm mal varlığının, âyetlerde belirtildiği gibi, canlı canlı Şeul’a girmelerine neden oldu:

וַיֹּאמֶר֮ מֹשֶׁה֒ בְּזֹאת֙ תֵּֽדְע֔וּן כִּֽי־יְהוָ֣ה שְׁלָחַ֔נִי לַעֲשֹׂ֕ות אֵ֥ת כָּל־הַֽמַּעֲשִׂ֖ים הָאֵ֑לֶּה כִּי־לֹ֖א מִלִּבִּֽי׃ אִם־כְּמֹ֤ות כָּל־הָֽאָדָם֙ יְמֻת֣וּן אֵ֔לֶּה וּפְקֻדַּת֙ כָּל־הָ֣אָדָ֔ם יִפָּקֵ֖ד עֲלֵיהֶ֑ם לֹ֥א יְהוָ֖ה שְׁלָחָֽנִי׃ וְאִם־בְּרִיאָ֞ה יִבְרָ֣א יְהוָ֗ה וּפָצְתָ֨ה הָאֲדָמָ֤ה אֶת־פִּ֙יהָ֙ וּבָלְעָ֤ה אֹתָם֙ וְאֶת־כָּל־אֲשֶׁ֣ר לָהֶ֔ם וְיָרְד֥וּ חַיִּ֖ים שְׁאֹ֑לָה וִֽידַעְתֶּ֕ם כִּ֧י נִֽאֲצ֛וּ הָאֲנָשִׁ֥ים הָאֵ֖לֶּה אֶת־יְהוָֽה׃

וַיְהִי֙ כְּכַלֹּתֹ֔ו לְדַבֵּ֕ר אֵ֥ת כָּל־הַדְּבָרִ֖ים הָאֵ֑לֶּה וַתִּבָּקַ֥ע הָאֲדָמָ֖ה אֲשֶׁ֥ר תַּחְתֵּיהֶֽם׃ וַתִּפְתַּ֤ח הָאָ֙רֶץ֙ אֶת־פִּ֔יהָ וַתִּבְלַ֥ע אֹתָ֖ם וְאֶת־בָּתֵּיהֶ֑ם וְאֵ֤ת כָּל־הָאָדָם֙ אֲשֶׁ֣ר לְקֹ֔רַח וְאֵ֖ת כָּל־הָרֲכֽוּשׁ׃ וַיֵּ֨רְד֜וּ הֵ֣ם וְכָל־אֲשֶׁ֥ר לָהֶ֛ם חַיִּ֖ים שְׁאֹ֑לָה וַתְּכַ֤ס עֲלֵיהֶם֙ הָאָ֔רֶץ וַיֹּאבְד֖וּ מִתֹּ֥וךְ הַקָּהָֽל׃ וְכָל־יִשְׂרָאֵ֗ל אֲשֶׁ֛ר סְבִיבֹתֵיהֶ֖ם נָ֣סוּ לְקֹלָ֑ם כִּ֣י אָֽמְר֔וּ פֶּן־תִּבְלָעֵ֖נוּ הָאָֽרֶץ׃

“Musa şöyle dedi: ‘Bütün bunları yapmam için Rabb’in beni gönderdiğini, kendiliğimden birşey yapmadığımı şuradan anlayacaksınız: Eğer bu adamlar herkes gibi doğal bir ölümle ölür, herkesin başına gelen bir olayla karşılaşırlarsa, bilin ki beni Rabb göndermemiştir. Ama Rabb yepyeni bir olay yaratırsa, yer yarılıp onları ve onlara ait olan her şeyi yutarsa, Ölüler Diyarı’na diri diri inerlerse, bu adamların Rabb’e saygısızlık ettiklerini anlayacaksınız.’

Musa konuşmasını bitirir bitirmez Korah, Datan ve Aviram’ın altındaki yer yarıldı. Yer yarıldı, onları, ailelerini, Korah’ın adamlarıyla mallarını yuttu. Sahip oldukları her şeyle birlikte diri diri Ölüler Diyarı’na indiler. Yer onların üzerine kapandı. Topluluğun arasından yok oldular. Çığlıklarını duyan çevredeki İsrailliler, ‘Yer bizi de yutmasın!’ diyerek kaçıştılar.” (7956)

     “Tesniye” (Yasa’nın Tekrarı) kitabında ise Hz. Musa, Allah’ın öfkesinin Şeul’un “derinlerinde” yanan ve tüm Dünya’yı aşağıdan yukarıya tüketen bir alev olduğunu söyler:

כִּי־אֵשׁ֙ קָדְחָ֣ה בְאַפִּ֔י וַתִּיקַ֖ד עַד־שְׁאֹ֣ול תַּחְתִּ֑ית וַתֹּ֤אכַל אֶ֙רֶץ֙ וִֽיבֻלָ֔הּ וַתְּלַהֵ֖ט מֹוסְדֵ֥י הָרִֽים׃

‘Çünkü size karşı öfkem ateş gibi tutuşup Ölüler Diyarı’nın derinliklerine dek yanacak. Yeryüzünü ve ürününü yutup yok edecek ve dağların temellerini tutuşturacak.’(7957)

     Tevrat’ta Şeul’dan daha sonra bahsedilmesi, onu, kişinin ona girmesini gerektiren ölümün simgesi olarak kodlar. “I. Samuel” kitabı, Allah (Yehova)’ı, “rûhları Şeul’a indiren” olarak tanımlar. (7958) “II. Samuel” kitabına göre, Şeul insanlığın nihaî hedefidir ve ölümden sonra daha da pekiştirir. (7959) “I. Krallar” kitabı, ölüm için bir metafor olarak “Şeul’a inmek” ifadesini kullanır ve oraya gidenleri hem “barış içinde” hem de “kan içinde” şeklinde tanımlar. (7960)

     Şeul’dan bahseden sözler Tevrat’ın şiirsel literatüründe de bulunmaktadır. Hz. Eyyûb (as), ağıtlarının birçoğunda Şeul’dan bahseder, ıstırap içinde yatarken burayı “evi” olarak adlandırır (7961) ve çektiği acıya son vermek için ölümün kendisini oraya götürmesini arzular. (7962) Şeul ayrıca “Zebur”daki birkaç “Mezmur”da yine “insanlığın mezarı” olarak geçmektedir. (7963)

     Peygamber Hz. Yeşaya (as), vaazlarından bazılarında Şeul hakkında uzun uzun açıklamalar yapar, onu “yaşayan insanlara karşı sürekli artan bir açlığa sahip” (7964), “günâhkarların rûhlarına karşı büyük bir eğilime sahip” (7965) olarak tanımlar ve Yehova’nın yakarışlarının mümkün olmadığı yerlerde kişileştirir. (7966)

     Mısır’ın çöküşüyle ​​ilgili kehaneti sırasında peygamber Hz. Hezekiel (as), Mısır’ın ölü bir adamın yapacağı gibi, mecaz olarak Şeul’a indiğini, burada ölülerin tüm rûhlarının ve ayrıca Asur gibi diğer düşmüş imparatorlukların gücünden düşüşüyle ​​alay edip dalga geçtiğini anlatır. (7967)

     “Danyel” kitabında, ölüler basitçe “Dünya’nın tozu üzerinde uyuyanlar”dır. (7968)

     Şeul, Dünya’nın derinliklerinde yer alır ve Abaddon ve Gehinnom (= Cehennem) ile birlikte Yeraltı Dünyası’nın bölümlerinden birini oluşturur. (7969)

     Tevrat’ta tam 66 yerde geçen Şeul’un kutsal kitaptaki bu kullanımlarına baktığımızda, anlamının zaman içinde değiştiğini, daha doğrusu genişletildiğini görmekteyiz. İlk başlarda rûhsal bir yer olan ve ölümden sonrasıyla bağlantılı Şeul, Tevrat’ın yazımının devam ettiği uzun zaman içinde mânâ bakımından değişim hatta gelişim göstererek, ölümden öncesiyle yani bu hayatla bağlantılı fiziksel bir yer olarak tanımlanıyor. Belki de yorumunun evrimi nedeniyle, İbranice Tevrat’ta tarif edildiği gibi Şeul’un bazı unsurları çelişkili görünmektedir.

     Şeul’un açıkça soyut doğasına rağmen, bir miktar fizikselliği vardır. Yeraltında olduğu açıkça anlaşılmıştır. (7970) Bu, daha sonra, içinde bulunan “bōr” (בור‎) yani “çukur” terimiyle olan ilişkisiyle desteklenir. (7971) Bu bir “eres” (ארץ) yani “kara”dır (7972); “kapılar” içerir, görünüşe göre bölümlere ayrılmıştır ve “en uzun derinlikleri” ve “en uzak köşeleri” hakkında çok sayıda söz vardır.

     Tevrat’ta geçen ve “Yeraltı Dünyası”nı tanımlayan “Şeul” kavramının ve böyle bir inancın kutsal kitaba ve semavî dînlere nereden geçtiğinin izini sürdüğümüzde, yolculuk bizi yine antik uygarlıklara hatta bizzat Kürtler’e götürüyor.

     Polonyalı teolog, psikolog ve İbranibilimci Wojciech Kosior (? – halen hayatta), İbranice orijinal Tevrat’taki “Şeul” kelimesinin Antik Çağ’daki bir Yeraltı Tanrısı’na atıfta bulunduğunu yazdı. (7973) Bu hipotez için bazı ek destekler, eski Yakındoğu edebî materyallerinden gelir. Şeul’un, Hattuşaş (Anadolu)’ta, Emar ve Ugarit (Suriye)’te ve Ur (Mezopotamya)’da yer alan Kürt Hurri kökenli (7974) bir Yeraltı Tanrıçası olan Şuwala’nın (7975) İbranice türevi olduğu öne sürülmüştür. Mezopotamya’da genellikle Allani veya Ugur gibi diğer Yeraltı Tanrıları’nın yanında. (7976) (Asya dînlerindeki “yeraltı şehri” olan “Şambala” kelimesi de buradan, Antik Kürt Hurri inancındaki Yeraltı Tanrısı Şuwala’dan gelmektedir. Hindu ve Budist metinlerini biraz sonra inceleyeceğiz.)

     Katalon tarihçi, Asurolog ve Antik Mezopotamya dînleri uzmanı Lluís Feliu (? – halen hayatta)’ya göre, Şeul ve Şuwala arasında bir bağlantı “mümkün ama kesin değil”. (7977) Ancak Polonyalı Semitik ve Aramî diller uzmanı ve Fenike uzmanı Edward Lipiński (1930 – halen hayatta), bu bağlantıyı kanıtlanmış olarak kabul eder. (7978) Bazı akademisyenler, Şeul’un antropomorfik olarak anlaşıldığını, Nergal, Ereşkigal veya Mot gibi diğer Antik Yakındoğu Ölüm Tanrıları’nın anlamsal kompleksine uyduğunu iddiâ ediyorlar. (7979)

     İkinci Tapınak Dönemi, İsrailli nüfûs içinde birkaç radikal teolojik değişiklik yaptı ve İsrail dîninden modern Yahudîlik’e geçişi işaret etti. Şeul inancı kapsamlı bir değişikliğe uğradı ve yeni keşfedilen çok sayıda yorumla geniş çapta çeşitlendi. Haham Yahudîliği ve “Talmud”un kodlanmasıyla birlikte, ölümden sonraki yaşamla ilgili Yahudî teolojisi, ölümden sonra tüm insanlık için tek bir varış noktası kavramını büyük ölçüde terketti ve doğrular için bir ödül yeri ve bir ceza yeri benimseyen daha tanınabilir modeli benimsedi. (7980)

     Kutsal kitap Tevrat, “Refaite” adlı bir halktan / topluluktan bahseder. Çoğulu “Refaim” (רפאים) şeklindedir ve Tevrat’ta genelde bu şekilde geçer. (7981) Bu niteleme, “Gölgeler” anlamına gelir. Musevîlik inancına göre, “Refaim” yani “Gölgeler”in meskeni olan ve “Şeul” (שאול) olarak adlandırılan bir İç Dünya (Yeraltı Dünyası) vardır.

     Tevrat’taki “Refaim” kelimesinin Fenike dilindeki hali “Rp’m” şeklindedir. (7982)

     Tevrat’ta sık sık bahsedilen Refaim’in kutsal kitaptaki bu anlatımlarına baktığımızda, dört farklı anlamda bahsedildiği görürüz:

     1 – Refaim, Eski İsrail’de ve Kenan topraklarında yaşayan normal bir kabilenin adıdır. (7983)

     2 – Refaim, eski zamanlarda yaşamış bir dev ırkıdır, dev boyutlu bir kavimdir. (7984)

     3 – Refaim, Yeraltı Dünyası’nda yaşayan topluluklardır. (7985)

     4 – Refaim, Yahudîler’in öbür dünyadaki bedenlerinden ayrılmış rûhlarıdır. (7986)

     İsrail’de, Kudüs (Yeruşalayim) kentinin güneybatısında bulunan Refaim Vadisi, ismini kutsal kitaptaki bu gizemli kavimden alır. (7987)

     Musevîlik’in kutsal kitabı Tevrat’ta geçen Yeraltı Dünyası “Şeul”, Hristiyanlık’ın kutsal kitabı İncil’de de geçer.

     İncil’de bazen İbranice “Şeul” aslıyla, bazen de Yunancası olan “Hades” ismiyle geçer. Hristiyan inancında “Şeul” (Yunanca “Hades”), ölülerin yurdu olarak da görülür. Biri kurtarılanlar için, diğeri kaybedilenler için (7988) ve birbirinden ayrılan iki bölgeye ayrılmıştır (7989). Kurtulanların bulunduğu yere “Cennet” ya da mecazî olarak “İbrahim’in bağrında” denir (7990). Çünkü Hz. İbrahim (as), semavî dînlerin öncü peygamberi olarak “tüm inananların babası” olarak kabul edildiğinden (7991), “İbrahim’in bağrı”, Tanrı’nın, Mesih yani Hz. İsa (as)’nın dirilişinden önce peygamberlik niteliğindeki kurbanlığına inanan ve bunun sonucunda aklanmış olarak ölenler için Şeul’da bir dinlenme yeridir.

     İsa Mesih, yaşayanların ve ölülerin Rabbi’dir ve ölümün ve mezarın anahtarlarına sahiptir. (7992) Dolayısıyla bu yer ölülerin son durağı değil, çünkü Hristiyan inancına göre Şeul (Hades) milenyumdan sonra boşaltılacak ve sonunda yok edilecek. (7993)

     İncil’deki Hades, yalnızca sakinlerinin Gehenna (= Cehennem) Çukuru’na veya Ateş Gölü’ne atılacağı zamanın sonuna kadar kullanılacak geçici bir alıkoyma yeridir. (7994) Bu göl ya yeraltındadır ya da “Yeni Dünya” ortaya çıktığında yeraltına inecektir. (7995) Şeytan (İblis), Yeraltı Dünyası’nda ikamet etmez ve onları denetlemez (O’nun faaliyet alanı insan dünyasıdır) ve sadece zamanın sonunda ateşe atılacaktır. (7996)

     İslam, Hristiyanlık ve Musevîlik’in üçünden de daha eski bir dîn olan Sabiîlik (Mandaeizm) inancına göre de Yeraltı Dünyası vardır ve burası Sabiîlik’in kutsal kitabı “Ginza Rba”da tıpkı Tevrat’taki nitelemeye benzer şekilde “Şiul” ismiyle zikredilir. (7997)

     Kürdistan – Harran çıkışlı bir dîn olan Sabiîlik, kendisini Hz. Âdem (as)’le başlayan bir dîn olarak kabul eder ve dünyanın ilk dîni olduğunu savunur. (7998)

     Hinduizm mitolojisinde yeraltı dünyasına “Patala” denir. Hindu dînî metni “Ramayana”nın Bengalce versiyonunda, Rama ve Lakşmana’nın Şeytan Kral Ravana’nın kardeşi olan Yeraltı Dünyası’nın Kralı Ahiravan tarafından nasıl alındığı tasvir edilmiştir. Daha sonra Hanuman tarafından kurtarıldılar. Hindistan’ın Angami Naga kabileleri, atalarının eski zamanlarda Dünya’nın içindeki bir yeraltı topraklarından ortaya çıktığını iddiâ ediyorlar. (7999)

     Dünya’nın içinde başka bir Dünya olduğu ve yeraltında kurulmuş ülkeler, uygarlıklar bulunduğu, yeryüzünün altında bizden biraz farklı ama daha gelişmiş başka bir insan ırkının yaşadığı inancını en güçlü ve sağlam şekilde öğreten dîn, Asya’nın en büyük dînlerinden biri olan Budizm’dir. Budist dînî metinlerine göre, yerin altında (Dünya’nın içinde) üstün bir uygarlığa sahip ırklar tarafından kurulmuş Agartha adlı bir ülke var. Bu ülkenin başkenti Şambala’dır. (8000)

     Budizm kökenli bir kelime olan Agartha, yeraltında varolduğuna inanılan ve milyonlarca kişinin yaşamış olduğu düşünülen uygarlığa verilen bir addır. Başkenti Şambala olan ve ileri bir medeniyete sahip olan bu imparatorluğun kralı, Doğu kültürü inanışlarına göre aynı zamanda Dünya’nın da kralı olarak bilinir ve Şambala Kralı’nın Dünya’da temsilcisi vardır. (8001) Bazı inanışlara göre bu temsilci, Tibet’in Budist dînî lideri olarak kabul edilen ve sıfatı “Okyanusa Eşit Öğretmen” anlamına gelen “Ta La’i Bla Ma” (Dalay Lama)’dır.

     Dünya’nın iki ayrı ucunda (Kuzey Kutbu ve Antarktika), Tibet, Brezilya ve Anadolu’da (Kapadokya’da, Nevşehir civarında 40 ayrı tünel), Agartha’ya açılan tünellerin olduğu söylenmektedir. Mısır’da ise Cize’deki en büyük piramit olan Xeops Piramidi’nin altında yer alan gizli odalar olduğu ve bu odalarda bulunan tüneller sayesinde firavunların Yeraltı Dünyası’na geçerek buradaki üstün varlıklarla temas kurabildikleri söyleniyor. Mısır hiyerogliflerinde insandışı varlıkların tasvirlerine sıkça rastlanması da bu teoriyi kuvvetlendirmektedir. (8002)

     Agartha (Hindustan formu) veya Agarthi (Moğol formu), Ezoterizm ve Okültizm’de yeraltı geçitlerinin Dünya’nın tüm bölgelerine çıktığı (çoğunlukla Aryan) bir “Dünya merkezi” olarak kabul edilen mitolojik bir yerdir. Agartha, Vajrayana Budizmi ve Tibet Kalaxakra öğretilerinde belirgin bir şekilde yer alan Şambala ile sıklıkla ilişkilendirilir veya karıştırılır. (8003)

     Agartha, teozoflara göre, kayıp kıtalar olan Mu ve Atlantis’ten göç eden bilim rahiplerince ya da inisiyelerce kurulmuş, sonradan gizlenme gereği görüp, dağ ve mağara içlerine çekilmiştir. Özellikle teosofistler, Agartha’yı Tibet’in altında “Asura” denilen Yarı Tanrılar’ın yaşadığı geniş bir mağara kompleksi olarak görürler. Kimi teosofistler, Şambala’nın varlığını hem rûhsal hem de fiziksel olarak görüyorlar. (8004)

     Tibet Budist metinlerinde “Şambala” (བདེ་འབྱུང), Hindu dînî metinlerinde “Şamvala” (शम्भल) ve Çin geleneksel yazıtlarında “Şiāngbālā” (香巴拉), dînî ve manevî yönü güçlü olan üstün bir uygarlıktır. (8005) Tibet Vajrayana Budizmi’nin praksiz sistemini içeren kutsal kitabı “Kalaxakra Tantra” (དུས་ཀྱི་འཁོར་ལོ།)’da Şambala’dan bahsedilir. (8006) Bon kutsal metinleri, Tagzig Olmo Lung Ring adlı yakından ilişkili bir ülkeden bahseder. (8007)

     Sanskritçe adı, Hindu dînî metinleri olan “Purana”larda bahsedilen bir şehrin adından alınmıştır. Şambala’nın tam uzunluğu, “Vişnu Purana”ya göre yaklaşık 245 yojana’dır. Yerin mitolojik önemi, “Vişnu Purana”daki bir kehanetten kaynaklanır ve buna göre Şambala, yeni bir çağı başlatacak olan Vişnu’nun bir sonraki enkarnasyonu olan Kalki’nin doğum yeri (Satya Yuga) ve geleceğin Buda’sı olan Maitreya Krallığı’nın kehanet edilen hükümdarlığıdır. (8008)

     Merkezî Asya ve Uzakdoğu dîn ve inançlarında Yeraltı Dünyası’nı tanımlayan “Şambala” (Tibetçe), “Şamvala” (Hintçe) ve “Şiāngbālā” (Çince) kavramlarının, Ortadoğu dîni olan Musevîlik’in kutsal kitabı Tevrat’taki aynı şekilde Yeraltı Dünyası’nı tanımlayan “Şeul” (İbranice) kavramıyla olan şaşırtıcı benzerlikleri, dikkat çekicidir. “Şeul”, “Şambala”, “Şamvala”, “Şiāngbālā”; bütün bu nitelemelerin tek bir kaynaktan türediği açıktır. Bütün bunların hangi kaynaktan doğduklarının izini sürdüğümüzde, yolculuk bizi, bazılarına göre şaşırtıcı olacak ama aslında hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde yine Kürdistan’a, Kürtler’e ve Kürtçe’ye götürüyor.

     Daha önce de anlattığımız üzere, antik dönemdeki çoktanrılı Hurri Kürt Uygarlığı’nın Şuwala adında bir Yeraltı Tanrısı vardı. (8009) Ortadoğu ve Uzak Asya’daki tüm dînlerde Yeraltı Dünyası’nı tanımlayan bu “Şeul”, “Şambala”, “Şamvala”, “Şiāngbālā” kavramlarının tamamı, Kürtler’in eski Yeraltı Tanrısı’nın ismi olan Hurri Kürtçesi’ndeki “Şuwala” ismine dayanıyor. Bunu ben iddiâ etmiyorum; Polonyalı teolog, psikolog ve İbranibilimci Wojciech Kosior (8010), Katalon tarihçi, Asurolog ve Antik Mezopotamya dînleri uzmanı Lluís Feliu (8011), Polonyalı Semitik ve Aramî diller uzmanı ve Fenike uzmanı Edward Lipiński (8012) ve daha pekçok diller, dînler ve antik çağ uygarlıkları uzmanları söylüyor (8013).

     Yeryüzünde yaşamış ve yaşayan herhangi bir ulus değil, bu gezegen üzerindeki yaşamın “kurucu unsuru” olan Kürtler’in bu muazzam ve kudretli tarihlerinde kurdukları en önemli ve güçlü uygarlıklardan biri de Hurri Kürt Uygarlığı (takribî M. Ö. 3000 – M. Ö. 1000)’dır. (8014)

     Takriben M. Ö. 3000’li yıllarda Kürdistan topraklarında ortaya çıkan, burada Hurri devletleri ve uygarlıkları kuran, zamanla doğuya ve batıya doğru yayılan Hurri Kürtleri, kendileri ve komşu uygarlıklar tarafından “Hurri” (), “Huri” veya “Xurri” şeklinde adlandırılmışlardır. (8015) Hurri olarak nitelenen bu Kürtler, Orta Tunç Çağı’nda Kuzeybatı Kürdistan’da Ceylanpınar (Serê Kanî) bölgesinden Güney Kürdistan’da Kerkük bölgesine kadar olan topraklarda ortaya çıkmış, zamanla batıda Habur Nehri vadisinden doğuda Zağros Dağları’nın eteklerine kadar uzanan geniş bir verimli tarım arazisine yayılmışlardır. Kürdistan’ın kalbindeki Habur Nehri vadisi, bin yıl boyunca Hurri topraklarının kalbi olmuştu. (8016)

     Hurri Kürtleri tarafından kurulan önemli uygarlıklar arasında Anadolu’da kurulan Hitit Kürt Uygarlığı (M. Ö. 1650 – M. Ö. 1178) ile Mezopotamya’da kurulan Mittani Kürt Uygarlığı (M. Ö. 1500 – M. Ö. 1300) ve Urartu Kürt Uygarlığı (M. Ö. 860 – M. Ö. 590) zikredilebilir. (8017)

     Hurriler’in Kürtler’in ataları olduğu gerçeği, artık bilim dünyasında da kabul edilen tarihsel bir gerçektir. Bunun DNA analizleriyle bilimsel kanıtı da yapılmıştır. Kürtler’in bilimsel kökeni üzerine özellikle 2000 yılından beridir devam eden, ağırlıkla iskeletler üzerine yapılan DNA araştırmaları başta olmak üzere, paleo-arkeo genetik kanıtların buluntularına dayalı disiplinlerarası bir dizi bilimsel çalışma sonucunda, hâlâ yoğun nüfûslarıyla Hurri – Mittani topraklarında yaşayan Kürtler’in bu Aryan (R1a1) atalarına etno-genetik açıdan en yüksek yüzdelerle benzedikleri tespit edilmiştir. Kürt etno-genezine yapılan DNA dizilimlerinin sonucunda, Hurriler, Mittaniler, Gutiler, Lololar, Kardular, Kırtiler ve Medler’in, Kürtler’in etno-genezini oluşturan ön atalardan olduğu ortaya konmuştur. (8018)

     Kürt halkının, başta Lullubi (Lololar) (8019) ve Gutiler (8020) olmak üzere, Kırtiler (8021) ve Kardular (8022) da dahil, birbirlerini takiben daha önceki bazı aşiret veya etnik grupları birleştiren heterojen kökenlere sahip olduğuna inanılmaktadır (8023). Kürt etnogenezine katkıda bulunmuş olabilecek çeşitli selef grupları arasında antik çağlardan Gutiler, Orta Tunç Çağı halkıdır. (8024) Kürtler’in tanımlanabilir bir Kürtçe diliyle ortaya çıkmasına olanak sağlamıştır.

     Hurriler’in hem yaşadıkları coğrafya ve hem de sosyolojik özellikleri, artı bir de bilimsel genetik araştırmalar antik Hurri topluluklarının Kürtler’in ön ataları olduğunu hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak biçimde ortaya koymakta. Bu konuda artık ideolojik ve inkârcı bağnazlıktan arınmış, hakikati hakkaniyetle ele alan tarihçiler ve bilim dünyasında da ortak bir görüş birliği oluşmakta. Hurriler’in Kürt olduklarını ve bugünkü Kürtler’in ataları olduklarını belirten kaynakları aşağıda dipnot olarak sunuyorum. (8025)

     Dünya çapında saygın bir eser olan “Encyclopedia of the Developing World” (Gelişen Dünya Ansiklopedisi)’da, Antik Mezopotamya’daki uygarlıkların ve devletlerin birçoğunun Kürtler tarafından kurulduğu, Hurriler’in, Kurtiler’in, Gutiler’in, Hititler’in, Kassitler’in, Mittaniler’in, Adiabeneler’in, Sofhaneler’in ve Medler’in Kürt oldukları açıkça belirtilir, hatta Hurri topraklarından bahsedilirken “Hurri Kürdistanı” nitelemesinde bulunulur. Bütün bunlar “Kürtler” başlıklı maddede geçmektedir. Müstesna bir ilmî yapıt olan bu ansiklopedide aynen şöyle denilmektedir (kelimesi kelimesine İngilizce’den Türkçe’ye tercüme ederek aktarıyorum):

     “Kürt dağlarında yaşayan insanlar tarafından birleşik ve farklı bir kültürün (ve muhtemelen etnik kökenin) şimdiye kadarki en eski kanıtı, 8000 – 7000 yıl önceki Xalef kültürüne kadar uzanmaktadır. Bunu, yaklaşık 6300 ilâ 2600 yıl önce yaklaşık 4000 yıl süren Hurri kültür dönemi izledi. Hurriler, şehir devletleri, krallıklar ve imparatorluklar kuran birçok klan ve alt gruba ayrıldı. Yaklaşık 4000 yıl önce, Hint – Avrupa konuşan halkların ilk öncüsü Kürdistan’a sızıyordu. Bunlar Mittani, Kassit ve Hitit krallıklarının aristokrasisini oluşturdular. Bu arada, yaklaşık 3800 yıl önce, ‘Kurti’ (Kürt) adı, Van Gölü’nün güney kıyılarında ve Hakkari tepelerinde yer alan bir halk ve bir krallık için antik kayıtlara ilk kez girdi.

     Yaklaşık 3800 yıl önce, damlalar bir sele dönüşmüştü ve Hurri Kürdistanı hızla Hint – Avrupa Kürdistanı haline geliyordu. M. Ö. 300’lerde Kürtler Anadolu’da önemli hanedanlar kurmuşlardı. Bunlar M. Ö. 1. yy’ın sonunda Roma vasalları haline gelmişlerdi. Doğuda Adiabene, Sofhane, Gordiyene, Kortea, Media ve Kirm’den oluşan Kürt krallıkları, M. Ö. 1. yy’da vardılar ve Parthia’nın konfedere üyeleri oldular. M. Ö. 3. yy’a gelindiğinde, modern Kürdistan ve diğer Kürt kolonilerinde yaşayan insanlar için Kürt adının (Yunanca: Kurti; Latince: Cyrti) kullanımı, klasik Greko – Romen metinlerinde yaygınlaşmıştı.

     Batıdaki tüm büyük Kürt krallıkları yavaş yavaş varlıklarını Romalılar’a kaptırırken, doğuda M. S. 3. yy’a ve Sasani Pers İmparatorluğu’nun ortaya çıkışına kadar hayatta kaldılar. Son büyük Kürt hanedanı olan Kayosidler, M. S. 380’de düştü. Bununla birlikte, daha küçük Kürt prenslikleri (Kofyâr, ‘dağ yöneticileri’) özerkliklerini 7. yy’a ve İslam’ın gelişine kadar korudu.” (8026)

     Ortadoğu ve Uzak Asya’daki tüm dînlerde Yeraltı Dünyası’nı tanımlayan “Şeul”, “Şambala”, “Şamvala”, “Şiāngbālā” kavramlarının tamamının, Kürtler’in eski Yeraltı Tanrısı’nın ismi olan Hurri Kürtçesi’ndeki “Şuwala” ismine dayandığı çok açık. Bunu bilim dünyası bu şekilde kabul ediyor.

     Antik Kürt uygarlıklarının ve Kürtçe’nin semavî dînleri (Musevîlik, Hristiyanlık, İslam) güçlü bir şekilde etkilediği, zaten bilinen bir konu. Burada ilginç olan ve bizim üzerinde kafa yormamız gereken konu, nasıl olur da aynı Kürt uygarlıklarının ve Kürtçe’nin Uzak Asya’daki büyük dînleri (Budizm, Hinduizm) bu şekil güçlü bir şekilde etkilediğidir. Bu çok ilginç bir durumdur ve nedenini, nasılını bulmak, aramak zorundayız.

     İşte biz elinizdeki bu kitapta, tüm bunların izlerini süreceğiz. Kitabın tamamını okuyup bitirdiğinizde, kitabın en başındaki “Önsöz”de sarfettiğimiz “Kürtler, yeryüzünde yaşamış ve yaşayan herhangi bir ulus değil, bu gezegen üzerindeki yaşamın ‘kurucu unsuru’ olan ulustur. Tarihin herhangi bir evresinde ortaya çıkmış bir millet değil, tarihi başlatan millettir. Kürtler, uygarlık tarihini de dînler tarihini de başlatan ulustur” cümlelerinin de boş yere sarfedilmiş cümleler olmadığını bizzat müşahade edeceksiniz.

     Şimdilik “yeraltı ülkesi”nde kalıp konuya devam edelim. Yerin üstüne çıktığımızda, tarihe ve dînlere ilgi duymayıp sadece siyasetle yatıp kalkan bütün aptalları uyandıracağız…

     Şambala, gelecekteki Buda olan Maitreya tarafından yönetiliyor. (8027) Şambala anlatısı, “Anuttarayoga Tantraları” grubunun bir metni olan “Kalaxakra Tantra”da bulunur. Kalaxakra Budizmi muhtemelen Tibet’e, Tibet Kalaxakra Takvimi’nin çağı olan 11. yy’da tanıtıldı. Kalaxakra’nın bilinen en eski öğretmenleri Dölpopa Şêsrab Rgyalmtşan (1292 – 1361) ve Bustön Rinçên Grub (1290 – 1364)’dur. (8028)

     Anlatıda, Kral Mencu Xweşîkirtî’nin M. Ö. 159’da doğduğu ve bazıları Güneş’e tapan Mlexha dîninin 300.510 takipçisinden oluşan bir krallığa hükmettiği söylenir. Kalaxakra (Zamanın Çarkı) Budizmi’ne geçmek yerine Surya Semazî (Güneş İbadeti) inancına bağlı 20.000 kişiyi kendi alanından kovduğu söyleniyor. Bunların kavminin en akıllısı ve en iyisi olduğunu ve onlara ne kadar muhtaç olduğunu anladıktan sonra onlardan geri dönmelerini istedi ve bazıları geri döndü. Geri dönmeyenlerin Şambala şehrini kurdukları söyleniyor. Mencu Xweşîkirtî, geri dönenleri ve hâlâ O’nun yönetimi altında olanları dönüştürmeye çalışmak için “Kalaxakra” öğretilerinin vaazını başlattı. M. Ö. 59’da tahtını oğlu Punzārika’ya bıraktı ve kısa süre sonra Budalık’ın Sambhogakaya’sına girerek öldü. (8029)

     “Kalaxakra Tantra”, dünya savaşa ve açgözlülüğe düştüğünde ve herşey kaybedildiğinde, 25. Kalki Kralı Maitreya’nın Şambala’dan yerüstü kara kuvvetlerini yenmek ve dünya çapında bir “altın çağı” başlatmak için devâsâ bir orduyla çıkacağı kehanetinde bulunur. (8030) Bu son savaş, 2424 veya 2425 yılı (Buda’nın ölümünden sonraki 3304. yıl) için kehanet edilmiştir. Bundan sonra, Budizm 1800 yıl daha yaşayacaktı. (8031)

     Tibet Budizmi’nde, geleneksel Şambala efsanesi, Budizm’in, özellikle Kalaxakra’nın öğretilerini koruyan efsanevî bir krallığı tanımlarken, Müslümanlar tarafından istilâ edilir. Zafer kazanıp Zarma’yı sildikten sonra, Şambala’nın 25. Kralı Raudra Xakrin, krallığını bir Budist ordusuyla terkeder ve Müslümanlar’ı yok eder. Efsaneye göre bu, saf Budizm’in yeni bir çağının başlangıcını işaret ediyor. (8032)

     “Oyuk Dünya” inancının Batılı eserlerde yer edinmesi, çok geç tarihlerde, 14. yy’da başlıyor. İtalyan şair, yazar ve filozof Dante di Alighiero degli Alighieri (1265 – 1321), ünlü eseri “Inferno” (Cehennem)’da, Lucifer’in gökten düşmesinin daha önce katı ve küresel bir dünyada muazzam bir huninin ve bunun karşısında muazzam bir dağın ortaya çıkmasına neden olduğu içi boş bir Dünya’yı anlatıyor: “Araf”. (8033)

     İngiliz şair, oyun yazarı ve oyuncu William Shakespeare (1564 – 1616)’in yazdığı “A Midsummer Night’s Dream” (Bir Yaz Gecesi Rüyâsı) oyununda şu ifadeler vardır: “Hermia: ‘En kısa zamanda inanacağım / Bütün Dünya canı sıkılabilir ve Ay / Merkezden geçebilir ve bu yüzden hoşnutsuz olabilir / Kardeşi Antipodes ile öğle vakti.’” (8034)

     Tibet ve Tibet Budizmi, 20. yy’ın başlarından önce Hristiyan Batı’da büyük ölçüde bilinmiyordu. (8035) Bununla birlikte, adın kendisi, Şambala’yı (Hristiyan Batı’da “Xembala” olarak tercüme edildi) duymuş ve bunun Hitay veya Çin için başka bir isim olduğunu düşünen Portekizli Yesuit misyoner Estêvão Cacella (1585 – 1630) aracılığıyla 17. yy’ın başlarında bildirildi. Cacella, 1627’e Pan Çen Bla Ma (Pançen Lama)’nın oturduğu Taşi Lhunpo’ya gitti ve hatasını farkederek Hindistan’a döndü. (8036)

     Bu fikir, Alman Cizvit papazı ve yazıbilimci Athanasius Kircher Fuldensis (1602 – 80) tarafından, “karmaşık bir boşluk sistemi ve kutupları birbirine bağlayan bir su kanalı olduğunu” öne süren kurgusal olmayan eseri “Mundus Subterraneus” tarafından daha da popülerleştirildi. (8037)

     Kasım 1691’de İngiliz gökbilimci, fizikçi, jeofizikçi, matematikçi ve meteorolog Edmond Halley (1656 – 1742), Britanya’nın başkenti Londra (London)’daki Kraliyet Cemiyeti (Royal Society)’ne ilk kez bir konferansta Dünya’nın fiziksel doğası hakkında yeni bir bilimsel hipotez sundu, bu teorisini elde edilen bulguların yardımıyla destekledi. “Yerçekimi Kanunu” ve İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom, teolog, filozof ve kâşif Isaac Newton (1643 – 1727)’un buna dayalı “Gelgit Teorisi”ni geliştirerek kendi teorisini güçlendirdi. (8038) Bunun nedeni, yüz yıldan fazla bir süredir tekrar tekrar gözlemlendiği gibi, pusula iğnelerinin belirli bir yerde her zaman aynı yönü değil, zaman içinde farklı ve değişen yönleri göstermesiydi. Yıllar önce, birkaç hareketli manyetik kutbun karmaşık bir şekilde üst üste binmesinin sonucu olarak jeomanyetik alandaki dağılımı ve seküler değişiklikleri açıklamıştı, ancak o zamana kadar bunun, o zamanlar varsayılan olan şeyde nasıl çalışması gerektiğini tatmin edici bir şekilde açıklayamamıştı. (8039)

     Edmond Halley, Isaac Newton ile yakın temas halindeydi ve O’nu gök mekaniği üzerine çığır açan araştırmasını yayınlamaya teşvik etti. Daha sonra bu, “Philosophiae Naturalis Principia Mathematica” başlığı altında kaleme alındı. (8040) Halley, Kraliyet Cemiyeti için elyazmasını gözden geçirerek, basımını finanse ederek ve muhtemelen içerdiği hesaplamalara yardımcı olarak Newton’a bu konuda yardımcı oldu. (8041) Newton’un hesaplamaları, Ay’ın yoğunluğunun, Dünya’nın yoğunluğu ile 680 ilâ 387 veya yaklaşık 9 ilâ 5 arasında ilişkili olduğunu göstermişti. Halley, her iki cismin de aynı malzemeden oluştuğu makul varsayımına dayanarak, karasal kürenin dokuzda dördünün boş olması gerektiği sonucuna varılabileceğini savundu. (8042)

     Bu bilgiyle Edmond Halley, aralarında boşluklar bulunan, iç içe geçmiş, eşmerkezli olarak düzenlenmiş dört küreden Dünya’nın iç kısmının bir görüntüsünü modelledi. 1692 yılındaki makalesinde Edmond Halley, Dünya’nın yaklaşık 800 km kalınlığında içi boş bir kabuktan, iki iç eşmerkezli kabuktan ve en içteki bir çekirdekten oluşabileceğini tahmin etti. Bunun altında aynı boyutta bir hava boşluğu olacaktır. Atmosferler bu kabukları birbirinden ayırır ve her kabuğun kendi manyetik kutupları vardır. Üç iç kürenin çapları yaklaşık olarak Venüs, Mars ve Merkür gezegenlerinin boyutlarıyla orantılıdır. İki iç oyuk küre de, aradaki diğer boşluklarda olduğu gibi, her biri 800 km kalınlığa sahip olacaktır. En içteki küre, yaklaşık 3200 km çapında katıdır. Yerleştirildiklerinde, küreler yerçekimi ile sonsuza kadar ortak bir merkeze sabitlenecek ve ortak bir dönme ekseni etrafında döneceklerdi. Bu cisimlerin her birinin kendi manyetik kutupları olacaktır ve eksen etrafında farklı hızlarda dönmeleri, manyetik kutupların dünya yüzeyinde gözlemlenen hareketi ile sonuçlanır. Küreler farklı hızlarda döner. Bu noktaya kadar, O’nun eşmerkezli küreler modeli matematiksel olarak ve doğa yasalarına dayalı olarak, o sırada makul olan anlaşılabilir gözlemler ve varsayımlar temelinde tasarlandı. Ama sonra modeli tamamen spekülatif bir bileşen içerecek şekilde genişletti. Kendi yazdığı gibi, tıpkı zamanının tüm gezegenleri için kesin olarak varsayıldığı gibi, yeraltı kürelerini yaşanabilir hale getirme macerasına atıldı. Aydınlanma, Güneş’te bulunanlarla aynı olan oyuk kemerlerde bulunan maddelerden gelir. (8043)

     Halley’in bu makalesi, 18. yy’ın ilk yarısında özet biçiminde birkaç kez yeniden basıldı, böylece fikirleri birçok kişi tarafından biliniyordu. Bununla birlikte, Onun “Oyuk Dünya” (İçi Boş Dünya) hipotezi genel olarak iyi karşılanmış gibi görünmüyor. (8044) O zamanlar çoğu bilim insanı, bugün hâlâ geçerli olan, “parlayan bir çekirdeğe sahip sıcak bir iç mekân” kabulü üzerinde hemfikirdi. (8045) Ancak Halley, hayatı boyunca modeline bağlı kaldı. 1714’te manyetik sapma haritasıyla ilgili bir tartışmada, manyetik alanı değiştirmek için sunduğu nedenleri geri çekmek için hâlâ bir neden görmediğini belirtti. (8046)

     Ve iki yıl sonra, hipotezini genişletme fırsatı doğdu. Halley’e göre Dünya, aralarında atmosferler ve Güneş benzeri aydınlatma ile iç küreleri bile yaşanabilir kılan eşmerkezli kürelerden oluşur. 1716’da kaleme aldığı bir makalede Halley, o yıl İngiltere’de ve Avrupa’nın büyük bir bölümünde çok parlak kutup ışıkları gözlemlendiğinde, kuzey enlemlerinde yer kabuğunun daha ince olması nedeniyle boşluklardan gelen ışığın parladığını söyleyerek, anormal pusula okumalarını açıklamak için bu şemayı önerdi. İçerideki atmosferi aydınlık (ve muhtemelen yerleşim yeri) olarak tasavvur etti ve kaçan gazın Aurora Borealis’e neden olduğunu olasıladı. (8047)

     80 yaşındaki dünyaca ünlü bilim insanı Edmond Halley, “Kraliyet Astronomu” olarak onore edildiğinde, kendisini Boş Dünya’nın bir diyagramıyla resmetmişti. (8048) Bu da Halley’in Oyuk Dünya’ya, yani Dünya’nın içinde başka bir Dünya olduğuna ne kadar güçlü bir şekilde inandığını gösteriyor.

     Edmond Halley’in modelini kabul eden çağdaşı bazı önemli isimler vardı. Halley’in modeli yıllar boyunca tekrar tekrar ele alındı ​​ve tartışıldı. Halley’den otuz yıl sonra, ABD’li Püriten ilahiyatçı ve bilim adamı Cotton Mather (1663 – 1728), New England’da eşmerkezli küreler modelini yaydı. 1721’de yayınlanan “The Christian Philosopher” (Hristiyan Filozoflar) adlı kitabında, Halley’in hipotezini savundu ve böylece sonraki Oyuk Dünya savunucularına ilham verdi. (8049)

     1741 yılında Norveçli edebiyatçı, şair, yazar, tarihçi ve filozof Ludvig Baron Holberg (1684 – 1754)’in Latince olarak kaleme aldığı “Nicolai Klimii Iter Subterraneum” (Nicolai Klimii’nin Yeraltı Seyahatleri) adlı, “içi boş bir Dünya”yı anlatan kurgusal romanı yayınlandı. (8050)

     İsviçreli gökbilimci, coğrafyacı, fizikçi, matematikçi, mantıkçı ve mühendis Leonhard Euler (1707 – 83), Fransızca kaleme aldığı ve 1775 yılında yayınlanan 3 ciltlik “Lettres à Une Princesse d’Allemagne” (Almanya Prensesine Mektuplar) adlı eserinde yaptığı bir düşünce deneyinde, Dünya’nın (diğer gezegenler gibi) içi boş olup olmadığını ve yüksek bir İç Dünya’ya sıcaklık ve ışık veren bir İç Güneş tarafından aydınlatılıp aydınlatılmadığını tartıştı. (8051)

     İskoç fizikçi ve matematikçi John Leslie (1766 – 1832), Dünya’nın içinde ayrı bir Dünya olduğunu ve bu İç Dünya’nın Pluto ve Proserpina adlarında iki Güneş’inin olduğunu savundu. (8052)

     1781 yılında Fransız ordu komutanı ve maceracı Jean-Antoine Louis Leclerc de Milfort (1752 – 1821), Amerika’da yerli Kızılderili Mvskokee halkından yüzlerce kişiyle birlikte Mississippi Nehri’nin birleştiği yerin yukarısındaki Kızıl Nehir yakınlarındaki bir dizi mağaraya yolculuk yaptı. Milfort’a göre, orijinal Mvskokee halklarının atalarının, eski zamanlarda mağaralardan Dünya yüzeyine çıktığına inanılıyor. Milfort ayrıca gördükleri mağaraların 15.000 – 20.000 aileyi kolayca içerebileceğini iddiâ etti. (8053)

     1788 yılında Venedikli yazar ve maceracı Giacomo Girolamo Casanova (1725 – 98), aynı konuyu önplana çıkaran “Icosameron” adlı romanını yayınladı. (8054)

     1818 yılında eski bir ABD Deniz Ordusu kaptanı olan John Cleves Symmes Jr. (1780 – 1829), İçi Boş Dünya fikrini başka hiçbir şeye benzemeyen şekilde ABD’de popülerleştirdi. John Cleves Symmes, Jr., Dünya’nın yaklaşık 1300 km kalınlığında içi boş bir kabuktan oluştuğunu, her iki kutupta da yaklaşık 2300 km’lik açıklıklar ve her biri kutuplarda açık olan 4 iç kabuktan oluştuğunu öne sürdü. Halley’in İçi Boş Dünya fikrini kendi haline getirdi ve Dünya’nın sadece içi boş ve yaşanabilir değil, aynı zamanda kutuplarda da açık olduğunu öne sürdü. (8055) Kendisine bilimsel bir görünüm vererek, fikirlerine göre henüz bilinmeyen kutup bölgelerini, kısa süre sonra “Symmes’ Hole” olarak bilinen boşluğa erişimle doldurdu. (8056) 1818’de “Circular Number 1” (1 Numaralı Genelge) adlı manifestosunu yazdı ve 500 nüshadan oluşan ilk baskısını mümkün olduğunca çok sayıda önemli kişiye ve üniversiteye gönderdi. (8057) Dünya’nın içinin içi boş ve yaşanabilir, 82. paralelin ötesinde, her iki kutuptaki geniş açıklıklardan erişilebilir olduğunu, eğer bir keşif gezisine katılmaya istekliyse, “tüm dünyaya” keşfetmek için yardımcı olacağına söz veren yeterince acıklı bir kişisel beyanı içeriyordu. 1818 yılında yayınladığ manifestosunda tüm dünyaya şu çağrıyı yapyordu:

     “Bütün dünyaya:

     Yeryüzünün içi boş ve yaşanılır durumda olduğunu beyan ediyorum. İç içe konulmuş birçok katı küreden meydana gelip kutuplarda bir girişi vardır.

     Bu söylediklerimin gerçek olduğunu ispat etmeye hazırım. Dünya bana yardım ederse yeryüzünün içini keşfedeceğim.

     Cleves Symmes

     Eski piyade yüzbaşısı – Ohio” (8058)

     Cleves Symmes belki de tüm yaşamını bu teoriyi kanıtlamaya adamıştı. O’na göre Dünya iç içe geçmiş beş küreden meydana geliyordu. Yani beş ayrı Dünya vardı. Bu Dünyalar’da yaşayanlar hem tünelleri kullanarak diğer katlara geçebilirler, hem de kutuplarda yer alan çıkış kapılarını kullanarak İç Dünyalar’dan Dış Dünya’ya (bizim yaşadığımız yeryüzüne) çıkabilirlerdi. Bu iddiâlar o zamanlar kimsenin dikkatini çekmedi. Görüşlerini destekleyen herhangi bir bilimsel yayın olmaksızın (8059) popüler bilim veya kurgu yazımı fikirleri sayısız destekçi buldu ve yurttaşları arasında bir “Amerikan Newton’u” olarak ün kazandı. (8060) Symmes Batı’da ilk Oyuk Dünya (Boş Dünya) savunucularının en ünlüsü oldu ve Hamilton, Ohio’da O’nun ve fikirlerinin bir anıtı bile var. (8061) Takipçilerinden biri olan ABD’li bürokrat ve arkeolog James McBride (1788 – 1859)’ın çabaları sayesinde Kuzey Kutbu deliğine bir keşif gezisi yapmayı teklif etti. (8062) 1826’da McBride, Symmes’in “Theory of Concentric Spheres” (Eşmerkezli Küreler Teorisi)’ni yayınladı.

     Bu teoriler, ABD’li edebiyatçı, yazar, şair ve editör Edgar Allan Poe (1809 – 49)’nin 1838 yılında yayınlanan “The Narrative of Arthur Gordon Pym of Nantucket” (Nantucketli Arthur Gordon Pym’in Anlatımları) adlı romanının içeriğini etkiledi. (8063)

     Hristiyan Batı dünyasında “yeraltı ülkesi” olan Şambala’dan bilimsel eserlerde ilk olarak, Tibetolog bilimin kurucusu olan Macar bilim adamı, psikolog, seyyah ve kâşif Kőrösi Csoma Sándor (1784 – 1842)’un 1833 tarihli bir İngilizce makalesinde bahsedildi. Macar bilim adamı Kőrösi Csoma Sándor, 1833’te yaptığı “Kuzeyde muhteşem bir ülke… 45′ ve 50′ Kuzey Enlemleri arasında yer alan…” tanımlarıyla bu konudaki ilk coğrafî anlatımı gerçekleştirdi. (8064)

     Symmes’in teorisinin bir başka savunucusu olan ABD’li gazete editörü, yazar ve kâşif Jeremiah N. Reynolds (1799 – 1858), ABD Kongresi’ni Güney Kutbu (Antarktika)’na yapılacak bir keşif gezisini finanse etmeye ikna etti. ABD Federal Hükûmeti tarafından finanse edilen sefer, 1838 yılında “United States Exploring Expedition” adı altında başladı. 1842’de bu keşif seferi 50.000’e kadar örnek topladı. Nesneleri güvende tutma ihtiyacı, ulusal bir doğa tarihi müzesi olan “Smithsonian”ın kurulmasına öncülük etti. (8065)

     Oyuk Dünya inancı / kabulü asıl olarak Fransız edebiyatçı, oyun yazarı, şair ve seyyah Jules Gabriel Verne (1828 – 1905)’nin 1864 yılında yayınlanan “Voyage au Centre de la Terre” (Dünya’nın Merkezine Yolculuk) adlı romanıyla popüler oldu. (8066) Bu romanı dünyada bilmeyen yoktur çünkü 2006’da muhteşem sinema filmi de çekildi ve ben filmini bir değil defalarca izledim. Henüz izlememiş okurlarımıza da şiddetle tavsiye ederim. Filmde (romanda), kurgusal İzlanda yanardağı Scartaris aracılığıyla Dünya’nın iç kısımlarına yapılan bir keşif gezisi anlatılır. Kahramanlar aslında merkeze ulaşmazlar, ancak yine de soyu tükenmiş olduğuna inanılan yaratıkların yaşadığı bir yeraltı okyanusunu keşfederler. İtalya’nın Stromboli Adası’ndaki başka bir yanardağdan filmin (romanın) sonunda tekrar yeryüzüne çıkarlar. (8067)

    1875 yılında Rus yazar ve okultist Eléna Petróvna Blavátskaya (1831 – 91) öncülüğünde ABD’nin New York şehrinde “Theosophical Society” (Teosofi Cemiyeti) kuruldu. (8068) Eléna Petróvna Blavátskaya, Şambala efsanesine atıfta bulundu. Himalaya Üstâdlarının Büyük Beyaz Locası ile temas halinde olduğunu iddiâ eden Blavátskaya, Şambala’dan birkaç yerde söz eder, ancak buna özellikle büyük önem vermez. Kadın yazar ve okultist Eléna Petróvna Blavátskaya’nın resepsiyonunda Şambala, Gobi Çölü’nde bulunan “Dünya‘nın Efendisi”nin gerçek bir coğrafî konumu ve koltuğu oldu. Kayıp kıtalar Atlantis ve Lemurya’nın düşüşünden sonra, dördüncü kök ırkın seçilmişleri oraya sığındı ve Aryanlar’ın ilk alt ırkı ve şu anda en gelişmiş beşinci alt ırk ile beşinci kök ırkın çekirdeği oluştu. (8069)

     ABD’deki Boston Üniversitesi’nin ilk başkanı olan William Fairfield Warren (1833 – 1929), 1885 yılında yayınlanan “Paradise Found – The Cradle of the Human Race at the North Pole” (Cennet Bulundu – İnsan Irkının Kuzey Kutbundaki Beşiği) adlı kitabında, insanlığın, Kuzey Kutbu’ndaki Hyperborea adlı bir kıtada ortaya çıktığına dair inancını sundu. Bu, bazı erken Oyuk Dünya savunucularını etkiledi. (8070)

      İlk kez 1900 yılında ABD’nin Kansas eyaletindeki Topeka kentinde basılan bir gazetede tefrika edilen ve erken dönem feminist ütopik roman olarak kabul edilen “NEQUA or the Problem of the Ages” (NEQUA veya Çağların Sorunu), John Cleves Symmes’in İçi Boş Dünya’daki ortamını açıklamak için teorisinden bahseder. (8071)

    1906 yılında İrlandalı jeolog Richard Dixon Oldham (1858 – 1936), bir Dünya’nın çekirdeği için ilk sismolojik kanıtı yayınladı. (8072) Aynı yıl İçi Boş Dünya savunucusu William Reed (1830 – 1920), “Phantom of the Poles” (Kutupların Hayaleti) adlı kitabını yazdı. O, içi boş bir Dünya fikrini destekledi, ancak iç kabukları veya İç Güneş’i yoktu. (8073)

     Britanya Kraliçesi Alexandrina Victoria (1819 – 1901)’nın yakın arkadaşı olan ve Lady Paget von Hohenthal ismiyle de anılan Alman maneviyatçı yazar ve diarist Walburga Ehrengarde Helena (1839 – 1909), 1907 yılında yayınlanan “Colloquies with an Unseen Friend” (Colloquies Görünmeyen Bir Arkadaşıyla) adlı kitabıyla, İçi Boş Dünya hipotezinden bahseden ilk yazarlardan biriydi. Walburga, yeraltındaki şehirlerin Atlantis halkının taşındığı bir çölün altında var olduğunu iddiâ etti. Yeraltı krallığına bir girişin 21. yy’da keşfedileceğini söyledi. (8074)

     Ancak Fransız yazar ve okültist Joseph Alexandre Saint-Yves Marquis d’Alveydre (1842 – 1909)’nin 1886 yılında (8075) yazdığı “Mission de l’Inde en Europe” (Avrupa’da Hint Misyonu) adlı kitabı, ölümünden bir yıl sonra, 1910’da yeniden yayınlanana (8076) kadar, yeraltı ülkesi Agartha, 19. yy boyunca Avrupalılar için bir efsane olarak kalmıştı.

     1913 yılında Kanadalı yazar Marshall Blutcher Gardner (1854 – 1937), “A Journey to the Earth’s Interior” (Dünya’nın İç Mekânına Bir Yolculuk) adlı kitabını yazdı (8077) ve kitabın 1920’de genişletilmiş bir baskısı yayınlandı (8078). Gardner, Dünya’nın içine bir İç Güneş yerleştirdi ve patentini (8079) aldığı Oyuk Dünya’nın çalışan bir modelini yaptı. Marshall Gardner’e göre, hem Eskimo (İnuit) hem de Moğol halkları, Kuzey Kutbu’ndaki bir giriş yoluyla Dünya’nın içinden gelmişlerdi. (8080)

       Sonradan çizgi filmi ve sinema filmi çekilen “Tarzan” hikâyesiyle meşhur olan ABD’li bilim-kurgu yazarı Edgar Rice Burroughs (1875 – 1950) da kurgusal kıtası “Pellucidar”ı içi boş bir Dünya’nın iç yüzeyine yerleştirdi. (8081)

     1922 yılında Letonya doğumlu Polonyalı kâşif, yazar ve siyasî aktivist Ferdynand Antoni Ossendowski (1878 – 1945), “Beasts, Men and Gods” (Canavarlar, İnsanlar ve Tanrılar) adlı bir kitap yazdı. Ossendowski, Tibet’te ve Koko-Nor’da bulunduğu sırada bizzat Budist rahipler tarafından kendisine Dünya’nın içinde var olan bir Yeraltı Krallığı’ndan bahsedildiğini söyledi. Bu yeraltı krallığı, Budistler tarafından Agartha olarak biliniyordu. (8082) Bu krallık Himalaya Dağları’nın altındaydı ve bir “Yeraltı Dünyası’nın Kralı” tarafından yönetiliyordu. Bu kral, yerin üstündeki tüm önemli insanlarla (krallar, rahipler vb.) iletişim kurar ve tanrısal davranıp davranmamalarına göre kaderlerini yönlendirir. Agartha, her şeyi kapsayan bir ilkenin, insanların birliğinin ve üstün bir hükümdarın teosofik modelini yansıtır. (8083)

     Ossendowski’nin çalışması sert bir şekilde saldırıya uğradı. İsveçli coğrafyacı, topoğraf, illüstratör, fotorğafçı, keşif gezgini ve gezi yazarı Sven Anders Hedin (1865 – 1952), Ossendowski’nin Koko-Nor’da ve Tibet’te olamayacağını ve hikâyenin Fransız yazar ve okültist Alexandre Saint-Yves d’Alveydre’nin çalışmasından alındığını, dolayısıyla bir intihal olduğunu kanıtlamaya çalıştı. (8084)

     Tibet’e ve Budist kültürüne yönelik gezi ve yazılarıyla bilinen Fransız Budist gezi yazarı ve kâşif Louise Eugénie Alexandrine Marie David-Néel (1868 – 1969), 1922 yılında ilginç bir iddiâ ortaya attı: David-Néel, Şambala’yı günümüz Afganistan’ındaki Belx şehri ile ilişkilendirdi ve aynı zamanda bunun etimolojik kökeni olarak “Yükseltilmiş Mum” anlamına gelen Farsça’daki “Şam-ê Bâlâ” ifadesine işaret etti. (8085) Benzer bir şekilde, yıllar sonra, İngiliz yayıncı, yazar ve akademisyen John Godolphin Bennett (1897 – 1974), Ermenî asıllı ABD’li filozof, ruhanî öğretmen, mistikçi, guru, filozof ve yazar George Ivanovich Gurdjieff (1866 – 1949)’a ait, Şambala’nın bir Bextriya Güneş Tapınağı olan Şems-i-Belx olduğu yönündeki iddiâlarını yayınladı. (8086)

     ABD’li deniz amirali ve kutup kâşifi Richard Evelyn Byrd (1888 – 1957), 9 Mayıs 1926’da Floyd Bennett (1890 – 1928) ile birlikte Dünya’nın en kuzeyindeki topraklar olan ve bugün Norveç’e bağlı Spitsbergen (Svalbard) Adaları’ndaki Kongsfjord’da bulunan Ny-Ålesund’dan kalkan üç motorlu bir Fokker F.VII uçakla 1535 mil (1335 deniz mili) uzaklıkta olan Kuzey Kutbu’na hava yoluyla ulaştığını iddiâ etti. (8087) Söylediklerine göre, uçuş toplam 15 saat 57 dakika sürdü ve bunun 13 dakikasını Kuzey Kutbu üzerinde daire çizerek geçirdiler. (8088) Hemşehrisi Lincoln Ellsworth (1880 – 1951) ve hava kaptanı Umberto Nobile (1885 – 1978) komutasındaki “Norge” (Norveç) isimli hava zepliniyle Kuzey Kutbu’na giden Norveçli kutup gezgini Roald Engelbregt Gravning Amundsen (1872 – 1928)’den (8089) üç gün önce idi bu. Ancak uçuşun kamera kayıtları veya görüntüleri bulunmadığı için, bu iddiâlarını kanıtlayamadılar. Kuzey Kutbu’ndan ABD’ye döndüklerinde Amiral Byrd “ulusal kahraman” oldu. Kongre, 21 Aralık 1926’da, O’nu “komutan” rütbesine terfi ettiren ve hem Floyd Bennett’e hem de O’na “Şeref Madalyası” veren özel bir yasa çıkardı. (8090)

     1930 yılında kendisi gibi Fransız olan karısı öldükten dört yıl sonra, 1934’te Mısır’ın başkenti Kahire’deki keşif gezisi ve bilimsel araştırmaları sırasında Müslüman olup ismini Şeyh Abdulwahid Yahyâ olarak değiştiren Fransız matematikçi ve yazar René Jean-Marie Joseph Guénon (1886 – 1951), Agartha mitini Kâse efsanesiyle ilişkilendirdi ve “Dünya’nın Kralı”nın savaşta iyiyi kötülüğe karşı yöneteceği şiyastik bir fikir inşâ etti. Agartha’nın yeryüzüne açılan 7 (kimi kaynaklara göre 4) ana çıkış noktası bulunmakla birlikte, mağaralarda inzivaya çekilen bilgelerin ve inisiyatik toplulukların Agarthalılar ile ilişki içinde oldukları ileri sürülür. René Guénon’a göre, bu durum en çok Orta Asya’da görülmektedir. (8091) Kimi yazarlara göre, Göktürk, Uygur ve Hun masallarındaki “ataların kutsal mağaraları” ve bir mağaradan geçilerek ulaşılan “gizli ülke” inanışında Agartha’nın sembolizmi bulunmaktadır. Tibet tradisyonlarına göre, Agarthalılar şimdiki devrenin sonunda dışarı çıkacak ve Agartha’nın lideri yeryüzündeki menfiliği yenecektir. (8092)

     1924 yılında Rus jeolog, coğrafyacı ve Sibirya ve Orta Asya uzmanı Vladímir Afanásıeviç Óbruçev (1863 – 1956), İçi Boş Dünya‘nın bir İç Güneş‘e sahip olduğu ve tarihöncesi türlerin yaşadığı Плутония: Необычайное Путешествие в Недра Земли (Plutoniya: Dünya’nın Bağırsaklarına Olağanüstü Bir Yolculuk) adlı bir roman yazdı. İç kısım, Kuzey Kutbu’ndaki bir açıklıkla yüzeye bağlıydı. (8093)

     Teosofi bilgisinden ve kendisini ziyaret eden birkaç Moğol lamasından esinlenen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) gizli polis teşkilâtı İçişleri Halk Komiserliği’nin şefi olan Gürcü kökenli Sovyet baş kriptograf Gléb İvánoviç Bókiy (1879 – 1937), 1920’lerde Rus okültist yazar arkadaşı Aleksandr Vasilıeviç Bárçenko (1881 – 1938) ile birlikte, Tibet Vajrayana Budizmi’nin praksiz sistemini içeren kutsal kitabı “Kalaxakra Tantra” (དུས་ཀྱི་འཁོར་ལོ།)’da bahsedilen (8094) Şambala’yı aramaya başladı. Diğer şeylerin yanısıra, gizli polise bağlı gizli bir laboratuarda, Bókiy ve Bárçenko, mükemmel Komünist insanlar tasarlamak için bir anahtar bulmaya çalışmak amacıyla Budist manevî tekniklerini denediler. Şambala’nın bilgeliğini geri almak için İç Asya’ya özel bir sefer yapmayı tasarladılar. Ancak proje, Sovyet istihbarat servisi içindeki entrikaların yanısıra Tibet’e kendi keşif seferini gönderen Sovyet Dış Komiserliği’nin rakip çabalarının bir sonucu olarak 1924’te suya düştü. (8095)

     Rus karı – koca teosoflar, filozoflar, arkeologlar ve yazarlar Nikoláy Konstantínoviç Rérih (1874 – 1947) ve Eléna İvánovna Rérih (1879 – 1955), Şambala’ya yönelik 1924 – 28 yılları arasında bir dizi sefere öncülük ettiler. Ayrıca Rérih çifti, Altay Dağları’nın bir bölümü olan Katun Dağları’ndaki Beluxa Dağı’nda, o bölgenin ortak inancı olan Şambala’ya bir giriş olduğuna inanıyorlardı. (8096)

     Daha sonraki ezoterik yazarlar, üyeleri insanlığın iyiliği için çalışan gizli bir mistik kardeşliğin yaşadığı gizli bir ülke kavramını daha da vurguladılar ve detaylandırdılar. Bunlardan biri olan İngiliz teosofik yazar Alice Ann Bailey (1880 – 1949), 1925 yılında Şambala’nın (O’nun kendi hecelemesiyle “Shamballa”nın) astral düzlemde ekstra boyutlu veya rûhsal bir gerçeklik olduğunu, Dünya’nın Yönetici Tanrısı Sanat Kumara’nın “Dünya’nın Gezegensel Logoları’nın En Yüksek Avatarı” olarak ikamet ettiği bir rûhsal merkez olduğunu iddiâ etti ve “Tanrı’nın iradesinin bir ifadesi” olduğunu söyledi. (8097)

     1933 yılında İngiliz yazar ve novelist James Hilton (1900 – 54)’un “Lost Horizon” (Kayıp Ufuk) adlı romanında, Tibet vadisinde gizlenmiş bir “Dünya Cenneti” olan Şangri-La anlatılır. (8098)

      1936 yılında Danimarkalı sismolog ve jeofizikçi Inge Lehmann (1888 – 1993), daha sonra yaklaşık 3500 km’lik bir yarıçapın belirlendiği, Dünya’nın bir iç çekirdeğinin varlığını kanıtladı. Sonunda, İçi Boş Dünya teorisi bilimsel olarak çürütüldü. Bugün Dünya’nın iç yapısı, yoğunluk profili, manyetik alan ve termal denge dahil olmak üzere çok daha ayrıntılı olarak biliniyor ve bunların hiçbiri büyük bir boşluk anlamına gelmiyor. (8099)

     Ancak bunlar, Oyuk Dünya inananlarını tatmin etmedi. Özellikle o sıralar Nazi Almanyası’nın lideri olan Adolf Hitler (1889 – 1945)’in bu konuya müthiş ilgisi vardı ve Oyuk Dünya’ya şeksiz şüphesiz inanan bir devlet başkanı olup, bu husustaki araştırmalar için tüm bilimsel imkânları seferber etmişti. Hitler, 1930’larda, sözde Nazi ezoterizminin bir parçası olan “Yeraltı ülkesi Agartha ve başkenti Şambala ile temas kurmak için” Tibet’e birkaç sefer gönderdi. (8100)

     Nedense çok ilgincime gitti ki, 1938’in sonlarında Amiral Byrd, anlaşılmaz bir şekilde Almanya’yı ziyaret etti ve yeni yıla burada girdi. O sırada Adolf Hitler liderliğindeki Naziler yani kısa adı NSDAP olan Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei) dönemiydi. Asıl ilginç olan, Hansestadt Hamburg şehrine yaptığı ziyaret esnasında (1938 – 39), Nazi Almanyası’nın “Neuschwabenland” gemisini Antarktika Seferi’ne katılmaya davet etti, ancak bu daveti Naziler tarafından reddedildi. (8101) (Almanya o sırada ABD ile savaşta olmasa da, Adolf Hitler 1934’ten beri Alman İmparatorluğu’nun “Führer”i olarak baştaydı ve ertesi yıl Polonya’yı işgal ettiler)

     Benim asıl dikkatimi çeken husus, Adolf Hitler’in ve Nazi Almanyası’nın Antarktika’ya ilgisinin, hatta iki tane giriş kapısı (biri Kuzey Kutbu’nda biri Tibet’te) olduğuna inanılan “İç Dünya”ya yani Dünya’nın içindeki Dünya’ya, yeraltındaki ülke Agartha’ya olan ilgisinin, Amiral Byrd’ün Almanya ziyaretinden sonra başlamış olmasıdır. Byrd onlara neler anlatmış ola ki?..

     Naziler, Almanlar’ın Dünya-dışından gelen beyaz tenli, sarışın ve mavi gözlü üstün bir ırktan geldiğine inanıyorlardı. Nazi partisi Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP)’nin sembolü olan “Svastika” (Gamalı Haç) da binlerce yıldır tüm dünyada Kayıp Dünya’yı anlatmak için kullanılan evrensel bir semboldür. Hitler döneminde birçok Nazi subayının Agartha’nın girişini bulmak üzere Tibet’i ziyaret ettiği de biliniyor. (8102)

     Bazı iddiâlara göre, Adolf Hitler, Şambala rahipleri tarafından yönlendirilmiş olan bir medyumdu. Bu yüzden eski uygarlıklar, okült ekoller ve yeraltı şehirleri ile ilgili olarak yapılan araştırma ve yorumlara Hitler Almanyası ile başlamak daha çarpıcı olabilir. (8103)

     Hitler’in Agartha ve Atlantis gibi kadim uygarlıklara saplantılı derecede ilgisi bulunmaktaydı. Nazi Almanyası’nın gizli arşivlerini araştırmak için yıllarını veren Alman tarihçilerin ellerine eşsiz kağıtlar geçer. Bu belgelerde, yeraltındaki girişler ve yollar tarif edilmekte. Binlerce yıllık bir Tibet Haritası, Tibetli bir rahip tarafından 1939 yılında Alman generallere verilmiş. Tibetli Budist rahipler, Naziler’in adaletli bir dünya kuracağına inanmışlar ve ilimlerini onlarla paylaşmışlardı. Hitler’in karargâhının yerle bir olmasıyla sonuçlanan harekâttan sonra karargâhta bulunan üç Budist rahibe ait olan cesetler de bu birlikteliğin kanıtıydı. (8104)

     Hitler’in konuyla bu kadar ilgilenmesi boşuna değildi. Hitler’e kısa adı “Ahnenerbe” olan Alman Irksal Miras Araştırma ve Eğitim Cemiyeti (Deutsche Forschungs- und Lehrgemeinschaft das Ahnenerbe e. V.) Başkanı Herman Felix Wirth (1885 – 1981) tarafından sunulan bir rapor vardır. Bu raporda Wirth şöyle söylemekteydi:

     “Führer’im;

     Spiritüel ayinimiz tarafından çağırılan yüce Alman Rûhu, bize Dünya’nın içinin boş olduğunu, merkezinde bir Güneş’in parladığını anlattı. İçeride bir hayat var, bir uygarlık yaşıyor.

     Orada biz Atlantis’i bulacağız.

     Führer’im;

     Sizin yüce misyonunuz, Dünya’nın sadece yüzeyini değil, içini de fethetmektir.” (8105)

     Almanlar, kadim ve gizli uygarlıkların sırlarının peşine savaştan çok önce düşmüşlerdi. Bu gizli kalmış gerçeklere ulaşmak ve onların ilimlerine sahip olmak adına, Dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş, devlet tarafından resmî olarak desteklenen ve finanse edilen tek teşkilât olma özelliğini taşıyan “Ahnenerbe”yi kurdular. Tarihteki hiçbir organizasyon Ahnenerbe kadar muazzam bilgi birikimine ve teknoloji üzerinde bu denli etkiye sahip olmamıştır. Tarihte, devlet tarafından resmî olarak desteklenen tek büyü ve mistik araştırma komisyonu olan Ahnenerbe, günümüzde bile Dünya’nın en güçlü devletlerinin istihbarat birimlerince araştırılmakta ve sırlarına vakıf olmaya çalışılmaktadır. ABD’nin teknolojik olarak çağ atlamasına neden olan gelişmenin, Ahnenerbe’nin kısmen deşifre olmasından sonra yaşandığı söylenir. (8106)

     Adolf Hitler’in büyük desteğiyle devam ettirilen çalışmalarda, kutup dairelerinde araştırma yapılması için birçok denizaltı inşâ edildi ve mürettabat oluşturuldu. Kutuplarda Nazi üsleri kuruldu, bu bölgelerde yeraltına doğru uzanan tüneller bulundu ve bu tünellerde sıcaklık 20 derecenin üzerinde seyrediyordu. Tüm bu gelişmeler Hitler’e büyük bir heyecanla anlatılıyor ve her bir gelişmeden sonra çalışmalar daha da hızlanıyordu. Bir inanışa göre de Hitler, II. Dünya Savaşı (1939 – 45)’nda ölmemiş, önce Arjantin’e, oradan da Antarktika’daki bu gizli bölgelere geçerek hayatını devam ettirmiştir. (8107)

     11 Haziran 1945’te Alman Deniz Kuvvetleri Karargâhı binasında yapılan araştırmada, Sovyet İstihbaratı’nın eline, “Sadece Führer’in A Sınıfı Sualtı Botları Birliğinin Kaptanına” adlı bir belge geçti. Bu belge, denizaltındaki geçitleri gösteren yüksek gizlilikteki 38 haritadan oluşuyordu. Daha net bir şekilde söylemek gerekirse, Antarktika buzlarının altında Agartha (Nazi haritalarında Asgard olarak geçer) adlı gizemli yeraltı ülkesine giden sualtı koridorları mevcuttu. Bu belgelere bakıldığında irtibatın sağlandığı görülmekteydi. Araştırmacıların iddiâlarına göre, bir şekilde yeraltı uygarlığının yöneticileri ile irtibata geçilmişti. Günümüzde dahi Kraliçe Maud Toprakları denilen yerde, Alman Antartika istasyonu “Neumayer” faaliyettedir. Kimbilir, belki de Almanlar hâlâ atalarının izlerini araştırıyorlardır. (8108)

     Nazi sempatizanı olan Şilili ezoterikçi Faşist ve Antisemitik aktivist, yazar ve diplomat Miguel Joaquín Diego del Carmen Serrano Fernández (1917 – 2009)’e göre, Adolf Hitler şu anda yaşadığı yeraltındaki Şambala Krallığı’nda bir tantra ustasıdır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Şambala’nın Şigatse ve Gyantse arasındaki girişi kapatıldı ve Güney Kutbu’na taşındı. O zamandan beri Hitler, bir son zaman savaşında karanlığın güçlerini yenmek ve ardından “Dördüncü Reich”ı kurmak için orada uygun bir fırsat beklemektedir. (8109)

     Gürcü asıllı ABD’li yazar ve heykeltraş George Papashvily (1898 – 1978), 1940 yılında yayınlanan “Anything Can Happen” (Her Şey Olabilir) adlı kitabında, Kafkasya Dağları’nda başları kile sepetleri kadar büyük insan iskeletleri içeren bir mağaranın ve Dünya’nın merkezine giden eski bir tünelin keşfini iddiâ etti. Bir adam bu tünele girdi ve bir daha geri dönmedi. (8110)

     ABD’de yayınlanan aylık “Amazing Stories” (İnanılmaz Hikâyeler) adlı bilim-kurgu hamuru dergisi, 1945’ten 1949’a kadar böyle bir fikri “The Shaver Mystery başlığı altında destekledi. Dergi, üstün bir tarih-öncesi ırkın Dünya’da bir petek mağarası inşâ ettiğini ve “Dero” olarak bilinen soylarının hâlâ orada yaşadığını iddiâ eden bir dizi hikâye yayınladı. Bu yeraltı sakinleri, yüzeyde yaşayan bizlere eziyet etmek için eski ırklar tarafından terkedilmiş fantastik makinâları kullanıyorlardı. Bu işkencenin bir kanıtı olarak, açıklanabilir bir kaynaktan gelmediği iddiâ edilen yeraltından gelen sesleri gösterdi. Binlerce okuyucu, Dünya’nın içinden gelen şeytanî sesleri kendilerinin de duyduğunu doğrulamak için dergiye yazdılar. (8111)

     Hollanda’da kurulan ve kuruluş tarihi tam bilinmeyen (1915, 1924, 1925, 1935, 1945, 1946 gibi farklı tarihler veriliyor (8112)) bir dînî hareket olan Lectorium Rosicrucianum’un kurucuları olan Hollandalı yazarlar Jan van Rijckenborgh (1896 – 1968) ve Catharose de Petri ya da gerçek adıyla Hennie Stok Huizer (1902 – 90) tarafından 1953 yılında kaleme alınıp yayınlanan “Die Bruderschaft von Shamballa” (Şambala Kardeşliği) adlı kitapta, Dünya’nın kurtuluşuna yön veren “Şambala Kardeşliği”nin merkezinin Orta Asya’daki Gobi Çölü olduğu iddiâ ediliyor. (8113)

     Alman yazar ve mütercim Arno Otto Schmidt (1914 – 79)’in 1955 yılında yayınlanan “Tina oder über die Unsterblichkeit” (Tina veya Ölümsüzlük Üzerine) adlı hicivinde, yeraltı dünyası “Elysium”, tüm insanların yeryüzünde hatırlandıkları sürece üzerinde yaşadıkları, özellikle anıları yazılı olarak korunan insanları etkileyen içi boş toprakta yer alır. (8114)

     Lobsang Rampa adıyla eserlerini kaleme alan İngiliz edebiyatçı ve yazar Cyril Henry Hoskin (1910 – 81), 1963 yılında yayınlanan “The Cave of the Ancients (Eskilerin Mağarası) adlı kitabında, Tibet Himalayaları’nın altında eski makinâlar, kayıtlar ve hazinelerle dolu bir yeraltı oda sisteminin var olduğunu söyledi. (8115)

     1964 yılında yayınlanan “Dr. Raymond Bernard” adlı yazarı bilinmeyen bir kitap, Oyuk Dünya’yı, UFO’ların Dünya’nın içinden geldiği fikrini örneklendirir ve Halka Bulutsusu’nun İçi Boş Dünyalar’ın varlığını kanıtladığını söyler ve aynı zamanda bu konudaki spekülasyonları da ekler. Kitap, Atlantis’in kaderini ve uçan dairelerin kökenini de açıklar. (8116)

     1969 yılında ABD’nin Kaliforniya (California) eyaletinin Berkeley kentinde Şambala Yayınevi (Shambhala Publications) adında bir kitap yayınevi kuruldu. (8117)

     1974 yılında İtalyan gazeteci ve yazar Peter Kolosimo ya da diğer adıyla Pier Domenico Colosimo (1922 – 84), Moğolistan’daki bir manastırın altındaki tünele giren bir robot görüldüğünü iddiâ etti. Colosimo, Azerbaycan’da yeraltından bir ışık görüldüğünü de söyledi. (8118)

     Mayıs 1975’ten itibaren Alman birinci devlet televizyonu ARD, erken bir Alman gizem dizisi olarak anlaşılabilecek erken akşam programında “Sie Kommen aus Agarthi” (Agarthi’den Geliyorsunuz) adlı 14 bölümlük bir dizi yayınladı. Dizideki senaryonun merkezinde, Agarthi halkına atfedilen gizemli olaylara karışan genç evli bir çift var. (8119)

     Bir kriptozoolog olan ABD’li yazar ve sinema sanatçısı Michael Grumley (1942 – 88), 1976 yılında “Büyük Ayak” ve diğer hominid kriptitleri yeraltındaki antik tünel sistemlerine bağladı. (8120)

     1976 yılında Tibet Kagyu ve Nyingma geleneğinden gelen Budist rahip ve meditasyon öğretmeni ve aynı zamanda Tibetli sanatçı olan Çös Rgyam Drung Pa (1939 – 87) tarafından ayrı bir Şambala Budizm Okulu kuruldu. (8121) Tibet Budizmi’nden Kagyu ve Nyingma geleneklerini biraraya getirdi ve 1984 yılında yayınlanan “Shambhala: The Sacred Path of the Warrior” (Şambala: Savaşçının Kutsal Yolu) adlı kitabında sunduğu “Şambala Felsefesi”yle birleştirdi. (8122) Amaç, Batılı insanlara Tibet Budizmi’nin öğretilerine kolay erişim sağlamaktı. (8123)

     1983 yılında Mısırlı matematikçi ve yazar Mustafa Abdulqadîr (? – ?), İçbükey Dünya modelinin ayrıntılı bir haritasını çıkaran birkaç bilimsel makale yazdı. (8124)

     ABD’li matematikçi ve yazar Martin Gardner (1914 – 2010), 1992 yılında yayınlanan “On the Wild Side: The Big Bang, ESP, the Beast 666, Levitation, Rainmaking, Trance-Channeling, Seances and Ghosts, and More..” adlı kitabının bir bölümünde, Mustafa Abdulqadîr tarafından ifade edilen Boş Dünya modelini tartışıyor. Gardner’e göre, bu hipotez, ışık ışınlarının dairesel yollarda hareket ettiğini ve küresel yıldızlarla dolu mağaranın merkezine yaklaştıkça yavaşladığını varsayıyor. Hiçbir enerji, yaygın olarak kabul edilen bilimsel kozmolojide Dünya’dan sonlu bir uzaklığa tekabül eden mağaranın merkezine ulaşamaz. Gardner, bir matkabın mağaradan uzaklaştıkça uzayacağını ve nihayetinde yaygın olarak kabul edilen bilimsel kozmolojide Dünya’nın merkezine karşılık gelen “sonsuzluk noktasından” geçeceğini söylüyor. Hiçbir deney iki kozmolojiyi birbirinden ayıramaz. Gardner, “Çoğu matematikçi, uygun şekilde ayarlanmış fiziksel yasalara sahip bir içten dışa evrenin ampirik olarak reddedilemez olduğuna inanır” diye belirtiyor. Gardner, Occam’ın usturasına dayanarak İçbükey Boş Dünya hipotezini reddeder. (8125)

     Şambala efsanesi, Japonya’da 1984 yılında kurulan ve “AUM Mezhebi” olarak da bilinen ve ismi Japonca’da “Gerçeğin Öğretisi” anlamına gelen dînî bir grup olan Ōmu Şinrikyō (オウム真理教)’nun kurucusu ve lideri Şōkō Asahara ya da gerçek adıyla Çizu Matsumoto (1955 – 2018) tarafından da eskatolojisine dahil edildi. (8126) Buna göre, tarikatın Lotus köylerinden başlayarak, önce Japonya bir Şambala Krallığı’na dönüştürülmeli ve sonunda tüm Dünya Şambala olmalıdır. Asahara, Şambala ordularını kıyamet savaşına yönlendiren Şambala’nın savaşçı kral olan son zaman kralının somutlaşmışı olarak poz verdi. Çok küçük bir ölçekte tarikat, 1995 yılında Tokyo Metrosu’na yapılan zehirli gaz saldırısıyla bir kıyamet senaryosu gerçekleştirmeyi hedefledi. (8127) Şōkō Asahara, 1995 Tokyo Metrosu Sarin Gazı Saldırısı’nı planlamakla suçlu bulundu ve 2004 yılında Japonya devleti tarafından ölüm cezasına mahkûm edildi. 6 Temmuz 2018 tarihinde idam edildi. (8128)

     Alman asıllı ABD’li matematikçi ve bilim-kurgu yazarı Rudolf von Bitter Rucker (1946 – halen hayatta)’in 1990 yılında yayınlanan steampunk romanı “The Hollow Earth” (Oyuk Dünya), insanların (bu bağlamda yüzeyde yaşayanların) yeryüzünün altındaki Dünya’ya inmesi hakkındadır. “Sonsöz”de yazar, romanın doğuşu, kullanılan tarihî kaynaklar, içi boş bir küredeki yerçekimi koşulları ve İçi Boş Dünya teorisinin kendi versiyonunda boşluğun merkezinde bulunan solucan deliği hakkında kısa bir genel bakış sunar. (8129)

     ABD’li yazar David Hatcher Childress (1957 – halen hayatta)’in 1998 yılında yayınlanan “Lost Continents and the Hollow Earth” (Kayıp Kıtalar ve Oyuk Dünya) adlı kitabında, Güney Amerika ve Orta Asya’nın altındaki tünel sistemlerine dayanan Boş Dünya fikri savunulur. (8130)

     2002 yılında ABD birlikleri Afgan Savaşı sırasında kısaca “El- Qaide” olarak bilinen Tanzim Qaide el- Cihad örgütünün lideri Usame bin Muhammed bin Ewed bin Ladin (1957 – 2011)’i yakalayamayınca, Amerikalı ezoterikçiler, Usame bin Ladin’in, girişleri Afganistan ve Pakistan’ın çeşitli yerlerinde bulunan Şambala’nın yeraltı dünyasına çekilmiş olabileceğini öne sürdüler. (8131)

     ABD’li edebiyatçı ve öykü yazarı Thomas Pynchon (1937 – halen hayatta)’un 2006 tarihli “Against the Day” (Güne Karşı) romanının olay örgüsünün çoğu, Şambala’nın etrafında dönüyor. Romanda, bir hava gemisinin içi boş iç kısmından, kutuptan direğe Dünya’yı nasıl geçtiğini anlatıyor. Bazı karakterler bu isimde gerçek bir şehir, benzersiz ve sömürülebilir bir güç alanı arıyor ve diğerleri onu aşkın için harika bir figür olarak görüyor. (8132)

     Bangladeşli yazar Şerif’ul- Hasan (? – halen hayatta), 2012 yılında “Sambhala: The Journey Begins” (Şambala: Yolculuk Başlıyor) adlı bir kitap kaleme aldı. (8133)

     Yeraltı ülkesi Agartha ve başkenti Şambala, hakikaten ilginç bir konu ve inanç. Oyuk Dünya savunucuları, Dünya’nın içine açılan girişler için bir dizi farklı konum ileri sürdüler. Kuzey ve Güney kutupları dışında, belirtilen konumlardaki girişler şunlardır: Fransa’da Paris (8134), İngiltere’de Staffordshire (8135), Kanada’da Montreal (8136), Çin’de Hangçow (8137) ve Brezilya’daki Amazon Yağmur Ormanları (8138).

     Budist gelenek, Agartha’nın binlerce yıl önce kutsal bir adam kabileyi yerin altında ortadan kaybettiğinde ilk kez kolonileştiğini ifade eder. Yeraltı krallığının şu andaki nüfûsunun milyonlarca olduğuna inanılır ve insanların Dünya’nın yüzeyinde bulunan bilimlerden çok daha üstün bir bilime sahip olduğuna inanılır. Bunların arasında yeraltı tünellerinde muazzam hızlarla işleyen arabalar da var. (8139)

     Anadolu’da Kapadokya’daki yeraltı şehirlerinin en fazla tanınanları Kaymaklı ve Derinkuyu yeraltı şehirleridir. Bu iki şehir birbirinden yaklaşık olarak 9, 1 km kadar uzaktadır. Gerek konuyla ilgili arkeologlar, gerekse yöre halkı tarafından bu iki yeraltı şehrini birbirine bağlayan bir tünelin varlığı bilinmektedir. Yeraltı şehirlerindeki tüneller tabiî ki Kaymaklı ve Derinkuyu arasındaki ile de sınırlı değildir. Meselâ Kaymaklı’nın 12 – 15 km doğusunda kalan Mazı köyü yeraltı şehrini Kaymaklı ve Derinkuyu’ya bağlayan tünellerin oluğu da bilinmektedir. Bölge haklı mevcut bütün yeraltı şehirlerinin birbirine tünellerle bağlı olduğunu iddiâ ederler. Bu durumda bölgenin altı bir örümcek ağı gibi tünel şebekeleri ile örtülü oluyor. Bu tünellerin hemen hemen hepsi bugün ya duvar örülerek ya da göçükler yüzünden kullanılmaz durumdadır. Yakın gelecekte de bunların açılması için herhangi bir çalışma yapılmasını beklemek mümkün değildir. Yeraltı şehirlerinin yeniden keşfedilmeleri ve ziyarete açılmaları o kadar eski değil. (8140)

     Derinkuyu diye bir yer olduğu ancak 1963’te keşfedebilmişler. Bu şehirleri ilk defa gezen bir kimseyseniz hayretler içinde kalmamanız, hayran olmamanız mümkün değil fakat bilmelisiniz ki, gezdiğiniz yerler yeraltı şehirlerinin bugün bilinen kısımlarının ancak onda biridir. Geziye açık olan ve aydınlatılmış kısımların haricinde çok geniş bir alan ve bir sürü çıkış kapısı daha vardır. Tabiî bunlar bilinenler. Bilinemeyen kısımların ne nitelikte olduğu konusu ise doğal olarak meçhul. Ancak örneğin Derinkuyu’nun altında en az 3 ile 8 kat kadar bir derinlik olduğu arkeologlar tarafından tahmin ediliyor. (8141)

     Günümüzde yeraltı ülkelerine ulaşmak için çalışmalar yapılmaya devam ediyor. Mısır’da piramitlerin altındaki tünellerin uzun süredir araştırıldığı bilinmektedir. ABD’deki New York Central Park’ın altında ve Afganistan’da da yeni karmaşık tüneller bulunduğu söyleniyor. Dünya’nın yapısı da tekrar ele alınıyor. Örneğin yapılan coğrafî deneylerde 10 km derinliğe ulaşıldığında sıcaklığın artması beklenirken, aniden ısının düştüğü gözlemlenmiştir. Bunun dışında 7 km’den fazla derinde fosil mikro-organizmalara rastlanmıştır ki bu, bugüne kadar Dünya’mızın yapısıyla ilgili olarak ortaya atılan bütün teorilere ters düşmekte. Dünya’nın içindeki ısının kaynağı ya başka birşey, ya da içi sanıldığı gibi çok sıcak değil. (8142)

     Ayrıca bugüne kadar geçerli olan, Dünya’nın kabuğunun 60 km kalınlığında ve altında sıvı kaya tabakası mevcut olduğu teorisinin, yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. ABD’li jeofizikçiler bir deprem analizi sırasında 400 km derinlikte Dünya’nın kabuğunu oluşturan sert kaya tabakalarına rastladılar. (8143)

     Oyuk Dünya teorisi / inancı hakkında internet ortamında sayısız Türkçe video vardır. Konuya ilgi duyan kardeşlerimiz, YouTube’a “Oyuk Dünya” yazıp bu videolara ulaşabilir ve izleyebilirler.

     Ben izlemiyorum ama. Niye mi?

     Çünkü ben zaten yeraltında yaşıyorum ve okuduğunuz bu yazıyı orada yazdım. Sizlere yeraltından sesleniyorum.

     İki odalı bir “Agartha”dan, kendi medeniyetimden.

– devam edecek –

     DİPNOTLAR:

(7905): Age of the Earth, U. S. Geological Survey, 1997, https://web.archive.org/web/20151107013457/http://pubs.usgs.gov/gip/geotime/age.html / Gérard Manhes – Claude J.Allègre – Bernard Dupré – Bruno Hamelin, Lead Isotope Study of Basic-Ultrabasic Layered Complexes: Speculations About the Age of the Earth and Primitive Mantle Characteristics, Earth and Planetary Science Letters, sayı 47, s. 370 – 382, Mayıs 1980, https://ui.adsabs.harvard.edu/abs/1980E%26PSL..47..370M/abstract / Gary Brent Dalrymple, The Age of the Earth in the Twentieth Century: A Problem (Mostly) Solved, Special Publications, Geological Society of London, sayı 90, s. 205 – 221, Ocak 2001, https://www.semanticscholar.org/paper/The-age-of-the-Earth-in-the-twentieth-century%3A-a-Dalrymple/27eccf09a93ef16cf90955c09a8f08bd7ddccc87

(7906): Bkz. Elinizdeki kitabın daha önceki “Küre Dünya” başlıklı bölümü

(7907): Bkz. Elinizdeki kitabın daha önceki “Düz Dünya” başlıklı bölümü

(7908): Geoffrey Stephen Kirk, Myth: Its Meaning and Functions in Ancient and Other Cultures, s. 136, Cambridge University Press & University of California Press, Berkeley & Los Angeles 1970

(7909): Mircea Eliade, Zalmoxis, The Vanishing God: Comparative Studies in the Religions and Folklore of Dacia and Eastern Europe, s. 24 – 30, University of Chicago Press, Chicago & Londra 1959

(7910): William Sherwood Fox, Greek and Roman, s. 143, Marshall Jones Company Publishing, Boston 1916

(7911): Wikipedia (Yunanca), “Υπερβορεία” maddesi, https://el.wikipedia.org/wiki/%CE%A5%CF%80%CE%B5%CF%81%CE%B2%CE%BF%CF%81%CE%B5%CE%AF%CE%B1

(7912): Agartha: Yeraltındaki Gizemli Dünya’nın Sırları, Onedio, 6 Haziran 2015, https://onedio.com/haber/kayip-dunya-yeraltinda-oldugu-iddia-edilen-gizemli-dunya-nin-sirlari-522012

(7913): Clark B. Firestone – Ruth Hambidge, The Coasts of Ilusion, Harper & Brothers Publishing, New York 1924

(7914): age

(7915): John M’Clintock – James Strong, Cyclopædia of Biblical, Theological and Ecclesiasticial Literature, s. 181, Harper & Brothers Publishers, New York 1894 / Jereme Zimmerman, Make Mead Like a Viking, s. 7, Chelsea Green Publishing, White River Junction 2015 / Patricia M. Lafayllve, A Practical Heathens’s Guide to Asatru, s. 88, Llewellyn Publications, Woodbury 2013 / İbrahim Sediyani, Vikingler Selam Durdu Ben Âşık Olunca İskandinavya’ya – 39, Sediyani Seyahatnamesi, cilt 10, bölüm 39, İskandinavya gezisi, 5 Mart 2018

(7916): John Arnott MacCulloch, Celtic Mythology, s. 125 – 126, Rowman & Littlefield Publishing, Lanham 1932

(7917): John D. Seymour, Saint Patrick’s Purgatory: A Medieval Pilgrimage in Ireland, s. 107, Dundalgan Press, Dundalk 1918

(7918): Harold Bayley, Archaic England: An Essay in Deciphering Prehistory from Megalithic Monuments, Chapman & Hall Publishing, Londra 1919

(7919): Lebor Gabála Érenn, 9. – 11. yüzyıl, http://www.maryjones.us/ctexts/leborgabala.html

(7920): age

(7921): Helmut Birkhan, Kelten: Versuch einer Gesamtdarstellung ihrer Kultur, s. 471 ve devamı, Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften, Viyana 1997

(7922): Mark Williams, Ireland’s Immortals: A History of the Gods of Irish Myth, Princeton University Press, Princeton 2016

(7923): Dáithí Ó hÓgáin, Myth, Legend & Romance: An Encyclopaedia of the Irish Folk Tradition, s. 296 – 297, Prentice Hall Press, New York 1991

(7924): John Carey, The Irish National Origin-Legend: Synthetic Pseudohistory – Quiggin Pamphlets on the Sources of Mediaeval Gaelic History, Department of Anglo-Saxon, Norse and Celtic, University of Cambridge Press, Cambridge 1994

(7925): Martha Warren Beckwith, Mandan-Hidatsa Myths and Ceremonies, s. 10, American Folk-Lore Society Publishing, New York 1937

(7926): Grenville Goodwin, Myths and Tales of the White Mountain Apache, s. 20, American Folk-Lore Society Publishing, New York 1939

(7927): William Martin Beauchamp, Iroquois Folk Lore: Gathered from the Six Nations of New York, s. 152 – 153, Friedman Publishing, New York 1965

(7928): Harry Clebourne James, Pages from Hopi History, bölüm 6, University of Arizona Press, Tuscon 1974 / Arizona and the West, cilt 17, s. 179, University of Arizona Press., Tuscon 1975

(7929): Arlyssa Becenti, Diné Enrolled Population Increases to 299.494, Navajo Times, 26 Nisan 2021, https://navajotimes.com/reznews/dine-enrolled-population-increases-to-399494/?fbclid=IwAR1Ie3tfybQrYfThTMl4HTL8sV0SW4VaGXJgFi6p5xk2WUfmX4vXgrNWGtg

(7930): Clyde Kluckholm – Dorothea Leighton, The Navaho, Harvard University Press, Cambridge 1974 / Berard Haile, Navaho or Navajo?, The Americas, sayı 6, s. 86 – 90, Temmuz 1949

(7931): Agartha: Yeraltındaki Gizemli Dünya’nın Sırları, Onedio, 6 Haziran 2015, https://onedio.com/haber/kayip-dunya-yeraltinda-oldugu-iddia-edilen-gizemli-dunya-nin-sirlari-522012

(7932): Javier Umeres – Orlando Sánchez – Christian Lovón, Hanan Pacha, Ediciones Umeres EIRL, Lima 2018 / Angela Scherer-Kern, Samsara: Das Vermächtnis, cilt 3, BookRix Verlag, Münih 2016 / Jorge A. Flores Ochoa – Ralph Bolton, Pastoralists of the Andes, s. 84, Institute for the Study of Human Issues, Berkeley 1979 / Richard James Steele, Handbook of the Mythology, ABC – CLIO Publishing, Santa Barbara 2004 / Carla Stalling Walter, Sacred Dance Meditations, s. 346 – 355, North Atlantic Books, Berkeley 2020 / Magda von der Heydt-Coca, When Wolds Collide: The Incorporation of the Andean World into the Emerging World-Economy in the Colonial Period, Dialectical Anthropology, sayı 24, s. 1 – 43, 1999

(7933): Wally George, Pilgrimage To The Devil, Article in Fate Magazine, sayı 10, s. 38 – 52, Ağustos 1957, https://de.scribd.com/document/378095979/Fate-Magazine-281-v26n08-Aug-1973

(7934): Javier Umeres – Orlando Sánchez – Christian Lovón, Hanan Pacha, Ediciones Umeres EIRL, Lima 2018 / Angela Scherer-Kern, Samsara: Das Vermächtnis, cilt 3, BookRix Verlag, Münih 2016 / Jorge A. Flores Ochoa – Ralph Bolton, Pastoralists of the Andes, s. 84, Institute for the Study of Human Issues, Berkeley 1979 / Richard James Steele, Handbook of the Mythology, ABC – CLIO Publishing, Santa Barbara 2004 / Carla Stalling Walter, Sacred Dance Meditations, s. 346 – 355, North Atlantic Books, Berkeley 2020 / Magda von der Heydt-Coca, When Wolds Collide: The Incorporation of the Andean World into the Emerging World-Economy in the Colonial Period, Dialectical Anthropology, sayı 24, s. 1 – 43, 1999

(7935): John Eric Sidney Thompson, Maya Hieroglyphic Writing, s. 71, University of Oklahoma Press, Norman 1960

(7936): Encyclopedia of Religion, cilt 14, Alejandra Siffredi, “Tehuelche Religion” maddesi, s. 363 – 366, MacMillan Publishing, New York 1987

(7937): Popol Vuh

(7938): Javier Umeres – Orlando Sánchez – Christian Lovón, Hanan Pacha, Ediciones Umeres EIRL, Lima 2018 / Angela Scherer-Kern, Samsara: Das Vermächtnis, cilt 3, BookRix Verlag, Münih 2016 / Jorge A. Flores Ochoa – Ralph Bolton, Pastoralists of the Andes, s. 84, Institute for the Study of Human Issues, Berkeley 1979 / Richard James Steele, Handbook of the Mythology, ABC – CLIO Publishing, Santa Barbara 2004 / Carla Stalling Walter, Sacred Dance Meditations, s. 346 – 355, North Atlantic Books, Berkeley 2020 / Magda von der Heydt-Coca, When Wolds Collide: The Incorporation of the Andean World into the Emerging World-Economy in the Colonial Period, Dialectical Anthropology, sayı 24, s. 1 – 43, 1999

(7939): Teodoro Hampe Martínez, Historia del Perú, Teresa Vergara, Tahuantinsuyo: El Mundo de los Incas, Editorial Lexus, Barcelona 2000

(7940): Harold Osbourne, South American Mythology, s. 42 ve 119, Bedrick Books, New York 1986

(7941): age

(7942): Ellen Russell Emerson, Indian Myths, Ross & Haines Publishing, Minneapolis 1965

(7943): Agartha: Yeraltındaki Gizemli Dünya’nın Sırları, Onedio, 6 Haziran 2015, https://onedio.com/haber/kayip-dunya-yeraltinda-oldugu-iddia-edilen-gizemli-dunya-nin-sirlari-522012

(7944): Philip Freund, Myths of Creation, s. 131 – 132, Washington Square Press, New York 1965

(7945): David E. Aune, The Westminster Dictionary of the New Testament and Early Christian Literature, “Cosmology” başlıklı bölüm, s. 119, Westminster John Knox Press, Louisville 2003

(7946): J. Edward Wright, The Early History of Heaven, s. 117 ve 124 – 125, Oxford University Press, Oxford & New York 2002

(7947): age, s. 54

(7948): G. Johannes Botterweck – Helmer Ringgren, Theological Dictionary of the Old Testament, cilt 6, Helmer Ringgren, “Yam”, s. 91 – 92, Eerdmans Publishing, Grand Rapids 1990

(7949): Leland Ryken – James J. Wilhoit – Tremper Longman III – Colin Duriez – Douglas Penney – Daniel G. Reid, Dictionary of Biblical Imagery, “Cosmology” başlıklı bölüm, InterVarsity Press, Downers Grove 1998

(7950): Tevrat, Tekvin, 37:35, 42:38, 44:29 ve 44:31; Çölde Sayım, 16:30 ve 16:33; Yasanın Tekrarı, 32:22; I. Samuel, 2:6; II. Samuel, 22:6; I. Krallar, 2:6 ve 2:9; Eyyûb, 7:9, 11:8, 14:13, 17:13, 17:16, 21:13, 24:19 ve 26:6; Mezmurlar, 6:5, 9:17, 16:10, 18:5, 30:3, 31:17, 49:14 – 15, 55:15, 86:13, 88:3, 89:48, 116:3, 139:8 ve 141:7; Süleyman’ın Özdeyişleri, 1:12, 5:5, 7:27, 9:18, 15:11, 15:24, 23:14, 27:20 ve 30:16; Vaiz, 9:10; Ezgiler Ezgisi, 8:6; Yeşaya, 5:14, 7:11, 14:9, 14:11, 14:15, 28:15, 28:18, 38:10, 38:18 ve 57:9; Hezekiel, 31:15 – 17, 32:21 ve 32:27; Hoşea, 13:14; Amos, 9:2; Yunus, 2:2; Habakkuk, 2:5

(7951): Mercer Dictionary of the Bible, Robert Rainwater, “Sheol” maddesi, s. 819, Mercer University Press, Macon 1990

(7952): Tevrat, Vaiz, 9:10

(7953): Tevrat, Tekvin, 37:35, 42:38, 44:29 ve 44:31; Çölde Sayım, 16:30 ve 16:33; Yasanın Tekrarı, 32:22; I. Samuel, 2:6; II. Samuel, 22:6; I. Krallar, 2:6 ve 2:9; Eyyûb, 7:9, 11:8, 14:13, 17:13, 17:16, 21:13, 24:19 ve 26:6; Mezmurlar, 6:5, 9:17, 16:10, 18:5, 30:3, 31:17, 49:14 – 15, 55:15, 86:13, 88:3, 89:48, 116:3, 139:8 ve 141:7; Süleyman’ın Özdeyişleri, 1:12, 5:5, 7:27, 9:18, 15:11, 15:24, 23:14, 27:20 ve 30:16; Vaiz, 9:10; Ezgiler Ezgisi, 8:6; Yeşaya, 5:14, 7:11, 14:9, 14:11, 14:15, 28:15, 28:18, 38:10, 38:18 ve 57:9; Hezekiel, 31:15 – 17, 32:21 ve 32:27; Hoşea, 13:14; Amos, 9:2; Yunus, 2:2; Habakkuk, 2:5

(7954): Tevrat, Tekvin, 37:34 – 35

(7955): Tevrat, Tekvin, 44:27 – 31

(7956): Tevrat, Çölde Sayım, 16:28 – 34

(7957): Tevrat, Yasanın Tekrarı, 32:22

(7958): Tevrat, I. Samuel, 2:6

(7959): Tevrat, II. Samuel, 22:6

(7960): Tevrat, I. Krallar, 2:6 – 9

(7961): Tevrat, Eyyûb, 17:13

(7962): Tevrat, 14:13 ve 17:15 – 16

(7963): Zebur, Mezmurlar, 6:5, 9:17, 16:10, 18:5, 30:3, 31:17, 49:14 – 15, 55:15, 86:13, 88:3, 89:48, 116:3, 139:8 ve 141:7

(7964): Tevrat, Yeşaya, 5:14

(7965): Tevrat, Yeşaya, 14:9 – 15

(7966): Tevrat, Yeşaya, 28:15 – 18

(7967): Tevrat, Hezekiel, 32:21 – 22

(7968): Tevrat, Danyel, 12:2

(7969): Gerhard J. Bellinger, Lexikon der Mythologie – 3100 Stichwörter zu den Mythen aller Völker, “Scheol” maddesi, Bechtermünz Verlag, Augsburg 1997

(7970): Brill Encyclopedia of Early Christianity, Alexey Somov, “Afterlife” maddesi, Brill Publishing, Leiden & Boston 2018

(7971): Tevrat, Yeşaya, 14:15 ve 24:22; Hezekiel, 26:20

(7972): Tevrat, Eyyûb, 10:21 – 22

(7973): Wojciech Kosior, The Underworld or its Ruler? Some Remarks on the Concept of Sheol in the Hebrew Bible, Polish Journal of Biblical Research, sayı 13, s. 29 – 41, Şubat 2014, https://www.academia.edu/5644583

(7974): Reallexikon der Assyriologie, Marie-Claude Trémouille, “Šuwala” maddesi, s. 374, De Gruyter Verlag, Berlin 2013, http://publikationen.badw.de/en/rla/index#11300

(7975): Richard S. Hess, Israelite Religions: An Archeological and Biblical Survey, s. 246 – 247, Baker Academic Press, Grand Rapids 2007

(7976): Marie-Claude Trémouille, age

(7977): Lluís Feliu, The God Dagan in Bronze Age Syria, s. 222, Brill Publishing, Leiden & Boston 2003

(7978): Edward Lipiński, Hurrians and Their Gods in Canaan, Rocznik Orientalistyczny – Yearbook of Oriental Studies, sayı 69, s. 140, 2016, https://journals.pan.pl/dlibra/publication/95590/edition/82350/content

(7979): Dictionary of Deities and Demons in the Bible, Hans M. Barstad, “Sheol” maddesi, s. 768 – 770, Brill Publishing, Köln & Leiden & Boston 1999

(7980): The Westminster Theological Wordbook of the Bible, Richard N. Longenecker, “Cosmology” maddesi, s. 189, Westminster John Knox Press, Louisville & Londra 2003

(7981): Tevrat, Tekvin, 14:5 ve 15:18 – 21; Yasa’nın Tekrarı, 2:11 ve 2:20; Yeşu, 12:4, 13:12, 15:8, 17:15 ve 18:16; II. Samuel, 5:18 – 22 ve 23:13; I. Tarihler, 11:15, 14:9 ve 20:4; Mezmurlar, 88:11

(7982): Scott W. Booth, Using Corpus Linguistics to Address some Questions of Phoenician Grammar and Syntax found in the Kulamuwa Inscription, A Thesis – Submitted to the Faculty in Partial Fulfillment of the Requirements for the Degree of Master of Arts in Old Testament and Semitic Languages at Trinity International University, Deerfield Ağustos 2007, https://web.archive.org/web/20120323093102/http://boothhouse.com/content/Booth_Using_Corpus_Linguistics.pdf

(7983): Tevrat, Tekvin, 14:5 ve 15:18 – 21; Yasa’nın Tekrarı, 2:11 ve 2:20

(7984): Tevrat, Tekvin, 15:20; Yasa’nın Tekrarı, 2:10 – 21 ve 3:11; Yeşu, 12:4, 13:12, 15:8, 17:15 ve 18:16; II. Samuel, 5:18 – 22 ve 23:13; I. Tarihler, 11:15, 14:9 ve 20:4

(7985): Tevrat, Yeşaya, 14:9 – 11 ve 26:13 – 15

(7986): Tevrat, Mezmurlar, 88:11; Süleyman’ın Meselleri, 9:18; Yeşaya, 14:9 ve 26:14

(7987): The Jerusalem Bible, “I. Tarihler, 14:9” tefsiri, Darton, Longman & Todd Ltd. and Doubleday and Co. Inc. Publishing, Londra & New York 1966

(7988): İncil, Luka, 10:15

(7989): İncil, Luka, 16:26

(7990): İncil, Luka 16:11 – 31

(7991): İncil, Romalılar, 4:16 – 17

(7992): İncil, Romalılar, 14:9; Vahiy 1:18

(7993): İncil, Vahiy, 20:13 – 14

(7994): İncil, Vahiy, 20:10 – 14

(7995): Isabel Moreira – Margaret Toscano, Hell and Its Afterlife: Historical and Contemporary Perspectives, bölüm 8, Henry Ansgar Kelly, “Hell with Purgatory and two Limbos”, s. 122, Ashgate Publishing, Farnham & Burlington 2010

(7996): age

(7997): Carlos Gelbert, Ginza Rba, Living Water Books, Sydney 2011

(7998): İslam Ansiklopedisi, cilt 35, Şinasi Gündüz, “Sâbiîlik” maddesi, s. 342, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları

(7999): Angami NagaBrown, Account of Munnipore, s. 113, 1968

(8000): Edwin Bernbaum, The Way to Shambhala, Anchor Books, Doubleday 1980 / Ferdynand Antoni Ossendowski, Beasts, Men and Gods, s. 118, Kessinger Publishing, Whitefish 2003 / Umberto Eco, Spheres of Influence, The Guardian, 5 Ağustos 2006, https://www.theguardian.com/books/2006/aug/05/umbertoeco / Dean Dominic De Lucia, Hollow Earth in the Puranas, Holloworbs, http://holloworbs.com/HE_Puranas_Article.htm

(8001): Edwin Bernbaum, age / Ferdynand Antoni Ossendowski, age / Umberto Eco, agm

(8002): Edwin Bernbaum, age / Ferdynand Antoni Ossendowski, age

(8003): Maximillien de Lafayette, Aldebaran Vril: 1917 Extraterrestrials Messages to Maria Orsic and the Birth of the First German-Made UFO, s. 37, Times Square Press, New York 2018

(8004): Nicholas Roerich – Helena Roerich, Shambhala: In Search of the New Era, Inner Traditions Publishing, 1990 / Nicholas Roerich – Helena Roerich, Shambhala, Ancient Wisdom Publishing, 2006

(8005): Monier Monier-Williams, Ernst Leumann – Carl Cappeller, Sanskrit-English Dictionary, “Śambhala, also Sambhala” maddesi, Oxford University Press, Oxford & Yeni Delhi 1899

(8006): Alf Hiltebeitel, Rethinking India’s Oral and Classical Epics, s. 217 – 218, University of Chicago Press, Chicago 1999 / Victor M. Fic, The Tantra, s. 49, Abhinav Publishing, Yeni Delhi 2003

(8007): Per Kavǣrne, The Bon Religion of Tibet: The Iconography of a Living, Shambhala Publishing, Berkeley 1996

(8008): Vişnu Purana, 4:24

(8009): Richard S. Hess, Israelite Religions: An Archeological and Biblical Survey, s. 246 – 247, Baker Academic Press, Grand Rapids 2007 / Reallexikon der Assyriologie, Marie-Claude Trémouille, “Šuwala” maddesi, s. 374, De Gruyter Verlag, Berlin 2013, http://publikationen.badw.de/en/rla/index#11300

(8010): Wojciech Kosior, The Underworld or its Ruler? Some Remarks on the Concept of Sheol in the Hebrew Bible, Polish Journal of Biblical Research, sayı 13, s. 29 – 41, Şubat 2014, https://www.academia.edu/5644583

(8011): Lluís Feliu, The God Dagan in Bronze Age Syria, s. 222, Brill Publishing, Leiden & Boston 2003

(8012): Edward Lipiński, Hurrians and Their Gods in Canaan, Rocznik Orientalistyczny – Yearbook of Oriental Studies, sayı 69, s. 140, 2016, https://journals.pan.pl/dlibra/publication/95590/edition/82350/content

(8013): Richard S. Hess, Israelite Religions: An Archeological and Biblical Survey, s. 246 – 247, Baker Academic Press, Grand Rapids 2007 / Reallexikon der Assyriologie, Marie-Claude Trémouille, “Šuwala” maddesi, s. 374, De Gruyter Verlag, Berlin 2013, http://publikationen.badw.de/en/rla/index#11300

(8014): Bkz. Elinizdeki kitabın daha önceki “Hurri Uygarlığı ve Hurri Tabletlerine Göre İnsanlığın Yaratılışı” başlıklı bölümü

(8015): Studies in Ancient Oriental Civilization, cilt 22, s. 74, Oriental Institute of University of Chicago Publishing, Chicago 1931

(8016): The Annual of the American Schools of Oriental Research, cilt 20, Ephraim Avigdor Speiser, “Introduction to Hurrian”, s.8, Wipf & Stock Publishing, Eugene 2016 / Takahito Mikasa, Bulletin of the Middle Eastern Culture Center in Japan, cilt 3, “Essays on Anatolian Studies in the Second Millennium B. C., s. 39, Harrassowitz Verlag, Wiesbaden 1988 / Jørgen Læssøe, People of Ancient Assyria, s. 85, Routledge Publishing, New York 1963

(8017): Dünyadaki bütün ansiklopedilerde “Hurri” maddesi

(8018): Ferdinand Hennerbichler, Die Herkunft der Kurden, Peter Lang Verlag, Frankfurt am Main 2010, Almanca orijinalinin PDF’i: https://www.google.de/books/edition/Die_Herkunft_der_Kurden/-7jQvqeBks4C?hl=de&gbpv=1&dq=hurrian+kurds&pg=PA37&printsec=frontcover; Türkçe’sinin PDF’i: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/319040

(8019): Thomas Bois, The Kurds, s. 10 ve 159, Khayats Publishing, Beyrut 1966

(8020): age

(8021): Encyclopedia Iranica, M. Dandamayev, “Carduchi” maddesi

(8022): Ilya Gershevitch – William Bayne Fisher, The Cambridge History of Iran: The Median and Achamenian Periods, s. 964, Cambridge University Press, Cambridge 1985 / David McDowall, A Modern History of the Kurds, s. 515, I. B.Tauris Publishing, Londra & New York 2004

(8023): Mehrdad R. Izady, The Kurds: A Concise Handbook, s. 74, Taylor & Francis Publishing, Londra & New York 1992 / Martin van Bruinessen, Agha, Shaikh and State, s. 122 ve 373, Zed Books, Londra 1992

(8024): James P. Mallory, In Search of the Indo-Europeans: Language, Archaeology and Myth, Thames & Hudson Publishing, Londra 1989

(8025): Encyclopedia of the Developing World, cilt 1, “Kurds maddesi, s. 922, Routledge Publishing, New York & Abingdon 2006 / Documents, Working Papers – Council of Europe, Parliamentary Assembly: Documents de Séance – Conseil de L’Europe, Assemblée Parlementaire, cilt 2, no 5, s. 42, belge no 11006, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, 5 Temmuz 2006 / Ferdinand Hennerbichler, Die Herkunft der Kurden, Peter Lang Verlag, Frankfurt am Main 2010 / Martha A. Morrison – David I. Owen, Studies on the Civilization and Culture of Nuzi and the Hurrians, Igor M. Diakonoff, “Evidence of Ethnic Division of the Hurrians”, s. 77 – 89, Eisenbrauns Publishing, Winona Lake 1981 / Hamma Mirwaisi, The Abrahamic Religions: The Hidden Secrets of the Judaism, s. 51 ve 185 – 187, CreateSpace Independent Publishing, 2017 / Hamma Mirwaisi, Queen Vashti: The Victim of the Jewish Lord’s Conspiracies, s. 553 – 555, 2017 / Ali Husein Kerim, Hurriler Khurritler Kürtler, Înstîtuya Kurdî ji bo Lêkolîn û Zanîst li Almanya, Hagen 2004 / Lokman I. Meho, The Kurds and Kurdistan: A Selective and Annotated Bibliography, s. 46 – 52, Greenwood Publishing, Westport & Londra 1997 / Mehrdad R. Izady, The Kurds: A Concise Handbook, Routledge Publishing, New York & Abingdon 2015 / Ian Freer, The Pagan Eden: The Assyrian Origins of the Kabbalistic Tree of Life, Axis Mundi Books, Winchester & Washington D. C. 2013 / Stephen Mansfield, The Miracle of the Kurds, Worthy Publishing, Brentwood 2014 / Uuras Saarnivaara, Can the Bible Be Trusted? – Old and New Testament Introduction and Interpretation, s. 168, Wipf & Stock Publishing, Eugene 2007 / Gareth Stansfield, Iraq: People, History, Politics, John Wiley & Sons Publishing, Cambridge & Malden 2007 / Özlem Belçim Galip, Imagining Kurdistan: Identity, Culture and Society, s. 16, I. B. Tauris Publishing, Londra & New York 2015 / Alexander C. Diener – Joshua Hagen, Borderlines and Borderlands: Political Oddities at the Edge of the Nation-State, s. 108, Rowman & Littlefield Publishing, Lanham & Boulder & New York & Toronto & Plymouth 2010 / Oliver James, Middle East Realities: A Guide to Understanding, America Star Books, Maryland 2016 / Soro Hattie, Hourie Syrup, Lulu Publishing, 2017 / Etem Xemgin, Kürdistan’da Mitoloji ve Dînî İnançlar: İslamiyet Öncesi, Doz Yayınları, İstanbul 2005 / Olufolahan Olatoye Akintola, Nations of the World: How They Evolved!, cilt 2, American Bible Society, New York 2020 / Cemşid Bender, Kürt Tarihi ve Uygarlığı, Kaynak Yayınları, İstanbul 1995 / Burhan Kocadağ, Doğuda Aşiretler, Kürtler, Aleviler, s. 13, Ant Yayınları, İstanbul 1992 / Kadri Cemilpaşa, Doza Kurdistan, s. 71, Stewr Basımevi, İstanbul 1969 / Kozad Mohamed Ahmed, The Beginnings of Ancient Kurdistan (c. 2500 – 1500 BC): A Historical and Cultural Synthesis, Ter Verkrijging van De Graad van Doctor aan de Universiteit Leiden 19 Juni 2012, Leiden 2012 / Mehmet Metiner, İnsan Hakları ve Mazlumlarla Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Kürt Sorunu Forumu, 28 – 20 Kasım 1992, forumun kitaplaştırılmış baskısı, s. 48, Sor Yayıncılık, Ankara 1993

(8026): Encyclopedia of the Developing World, cilt 1, “Kurds maddesi, s. 922, Routledge Publishing, New York & Abingdon 2006

(8027): Bedřich Hrozný, Archiv Orientální, cilt 71, s. 254 ve 261, Orientální Ústav, Akademie věd České Republiky, Prag 2003 / Nicholas Roerich, Shambhala, s. 65, Vedams Books, New York 2003

(8028): Wikipedia (İngilizce), “Kalachakra” maddesi, https://en.wikipedia.org/wiki/Kalachakra / Wikipedia (Almanca), “Kalachakra” maddesi, https://de.wikipedia.org/wiki/Kalachakra

(8029): Sarat Chandra Das, Contributions to the Religion and History of Tibet, 1882; aktaran: Journal of the Asiatic Society of Bengal, sayı 51, s. 81 – 82, Manjushri Publishing House, Yeni Delhi 1970

(8030): Bedřich Hrozný, Archiv Orientální, cilt 71, s. 254 ve 261, Orientální Ústav, Akademie věd České Republiky, Prag 2003 / Nicholas Roerich, Shambhala, s. 65, Vedams Books, New York 2003

(8031): Tomasz Gacek – Jadwiga Pstrusińska, Proceedings of the Ninth Conference of the European Society for Central Asian Studies, Cambridge Scholars Publishing, Alexander Berzin, “Taking the Kalachakra Initiation”, s. 33, 1937, Lubosh Belka, “The Shambhala Myth in Buryatia and Mongolia”, s. 19 – 30, 2009

(8032): Johan Elverskog, Our Great Qing: The Mongols, Buddhism and the State in Late Imperial China, University of Hawaii Press, Honolulu 2006

(8033): Dante di Alighiero degli Alighieri, Inferno, Floransa 1300

(8034): William Shakespeare, A Midsummer Night’s Dream, oyun 3, perde 2, Londra 1596

(8035): Donald S. Lopez, risoners of Shangri~La: Tibetan Buddhism and the West, The University of Chicago Press, Chicago 1998

(8036): Edwin Bernbaum, The Way to Shambhala, s. 18 – 19. Tarcher Inc. Publishing, Los Angeles 1980

(8037): Athanasius Kircher Fuldensis, Mundus Subterraneus, Roma 1665

(8038): Edmond Halley, An Account of the Cause of the Change of the Variation of the Magnetic Needle; with an Hypothesis of the Structure of the Internal Parts of the Earth, Philosophical Transactions of Royal Society of London, sayı 195, s. 563 – 578, Ekim 1692, https://royalsocietypublishing.org/doi/10.1098/rstl.1686.0107

(8039): agm

(8040): Isaac Newton, Philosophiae Naturalis Principia Mathematica, Pepys Press, Londra 1687

(8041): Notes and Records of the Royal Society of London, cilt 12, bölüm 2, Sydney Chapman, “Edmond Halley, F.R.S. 1656 – 1742 (A Commemorative Lecture Given on 21 November 1956, at the Royal Society’s Celebration of Halley’s Tercentenary), s. 168 – 174, Aralık 1957, https://royalsocietypublishing.org/doi/10.1098/rsnr.1957.0007

(8042): Edmond Halley, An Account of the Cause of the Change of the Variation of the Magnetic Needle; with an Hypothesis of the Structure of the Internal Parts of the Earth, Philosophical Transactions of Royal Society of London, sayı 195, s. 563 – 578, Ekim 1692, https://royalsocietypublishing.org/doi/10.1098/rstl.1686.0107

(8043): agm

(8044): Conway Zirkle, The Theory of Concentric Spheres: Edmund Halley, Cotton Mather & John Cleves Symmes, Isis, sayı 37, s. 155 – 159, Temmuz 1947, https://www.jstor.org/stable/225568

(8045): Hans Richard Brittnacher, Das Herz der Welt: Hohlwelt-Theorien in der Literatur-, Wissens- und Konspirationsgeschichte, Das Unnütze Wissen in der Literatur, s. 25 – 44, Rombach 2016, https://www.nomos-elibrary.de/10.5771/9783968216706-25/das-herz-der-welt-hohlwelt-theorien-in-der-literatur-wissens-und-konspirationsgeschichte?page=1

(8046): Edmond Halley, Some Remarks on the Variations of the Magnetical Compass, Philosophical Transactions of the Royal Society, sayı 29, s. 165 – 168, Aralık 1714, https://royalsocietypublishing.org/doi/10.1098/rstl.1714.0019

(8047): Edmond Halley, An Account of the Late Surprizing [sic!] Appearance of the Lights Seen in the Air, on the Sixth of March Last; with an Attempt to Explain the Principal Phaenomena Thereof, Philosophical Transactions of Royal Society of London, sayı 347, s. 406 – 428, Londra 1716

(8048): Conway Zirkle, The Theory of Concentric Spheres: Edmund Halley, Cotton Mather & John Cleves Symmes, Isis, sayı 37, s. 155 – 159, Temmuz 1947, https://www.jstor.org/stable/225568

(8049): Cotton Mather, The Christian Philosopher: A Collection of the Best Discoveries in Nature with Religious Improvements, Matthews Publishing, Londra 1721

(8050): Ludvig Baron Holberg, Nicolai Klimii Iter Subterraneum, Beren & Kopenhag 1741

(8051): Leonhard Euler, Lettres à Une Princesse d’Allemagne, Barthelemy Chirol, Cenevre 1775

(8052): Willy Ley, For Your Information, Galaxy Science Fiction, s. 75, Mart 1956, https://epizodyspace.ru/bibl/inostr-yazyki/galaxy/1956/Ley_The_Hollow_Earth.pdf

(8053): Albert S. Gatschet, Migration Legend of the Creek Indians, cilt 1 – 2, Brinton Publishing, Philadelphia 1884 / The Franco-American Review, cilt 1 – 2, s. 111, Yale University Press, New Haven 1938 / Allan III Macgillivray, The Venus Calendar Observatory at Aztec New Mexico, s. 25, AuthorHouse Publishing, Bloomington 2010

(8054): Giacomo Girolamo Casanova, “Icosameron, ovvero Storia di Edoardo e di Elisabetta che Passarono Ottantun Anni Presso i Megamicri Abitanti Indigeni del Protocosmo Nell’Interno del Nostro Globo, Venedik 1788

(8055): Hanjo Berressem – Uwe Schwagmeier, From Mercator’s Projection to Freudian Fantasm: The Hollow Earth in Literature, Science and Art, Duane Griffin, “What Curiosity in the Structure: The Hollow Earth in Science”, s. 8 ve 20 ve devamı, Rodopi Publishing, New York & Amsterdam 2012

(8056): Lester Ian Chaplow, Tales of a Hollow Earth: Tracing the Legacy of John Cleves Symmes in Antarctic Exploration and Fiction, University of Canterbury, Christchurch 2011, https://ir.canterbury.ac.nz/bitstream/handle/10092/5478/Thesis_Fulltext.pdf;sequence=1

(8057): John Cleves Symmes Jr., Circular Number 1, 10 Nisan 1818, https://en.wikipedia.org/wiki/John_Cleves_Symmes_Jr.#/media/File:Symmes_Circular.jpg

(8058): agm

(8059): Michelle Kathryn Yost, American Hollow Earth Narratives From the 1820s to 1920, University of Liverpool, Ağustos 2014, https://livrepository.liverpool.ac.uk/2005061/1/YostMic_Aug2014.pdf

(8060): Hanjo Berressem – Uwe Schwagmeier, From Mercator’s Projection to Freudian Fantasm: The Hollow Earth in Literature, Science and Art, Duane Griffin, “What Curiosity in the Structure: The Hollow Earth in Science”, s. 8 ve 20 ve devamı, Rodopi Publishing, New York & Amsterdam 2012

(8061): Hollow Earth Monument in Hamilton, Ohio, Atlas Obscura, https://www.atlasobscura.com/places/hollow-earth-monument

(8062): Matt Simon, Fantastically Wrong: The Real-Life Journey to the Center of the Earth That Almost Was, Wired, 29 Ekim 2014, https://www.wired.com/2014/10/fantastically-wrong-journey-to-the-center-of-the-earth/

(8063): Edgar Allan Poe, The Narrative of Arthur Gordon Pym of Nantucket, Harper & Brothers Publishing, New York 1838

(8064): Tibetan Buddhist Encyclopedia, “Shambhala” maddesi, http://tibetanbuddhistencyclopedia.com/en/index.php/Shambhala

(8065): Jeb J. Card, Spooky Archaeology: Myth and the Science of the Past, s. 158, University of New Mexico Press, Albuquerque 2018

(8066): Jules Gabriel Verne, Voyage au Centre de la Terre, Éditeur Hetzel, Paris 1864

(8067): Dünya’nın Merkezine Yolculuk (Film), Sinemalar, https://www.sinemalar.com/film/10916/dunyanin-merkezine-yolculuk

(8068): Theosophical Society, Encyclopedia.com, 8 Mayıs 2018, https://www.encyclopedia.com/philosophy-and-religion/other-religious-beliefs-and-general-terms/miscellaneous-religion/theosophical-society

(8069): Martin Brauen, Traumwelt Tibet: Westliche Trugbilder, s. 47 ve 67, Verlag Paul Haupt Berne, Bern & Viyana & Stuttgart 2000

(8070): William Fairfield Warren, Paradise Found – The Cradle of the Human Race at the North Pole, The Classics Publishing, Boston & New York 1885

(8071): Jack Adams, NEQUA or the Problem of the Ages, Equity, Topeka 1900

(8072): Richard Dixon Oldham, The Constitution of the Interior of the Earth, as Revealed by Earthquakes, Quarterly Journal of the Geological Society, sayı 62, s. 456 – 475, Şubat 1906, https://www.lyellcollection.org/doi/10.1144/GSL.JGS.1906.062.01-04.21

(8073): William Reed, Phantom of the Poles, Rockey Company Publishing, New York 1906

(8074): Walburga Ehrengarde Helena, Colloquies with an Unseen Friend, Wellby Publishing, Londra 1907

(8075): Joseph Alexandre Saint-Yves Marquis d’Alveydre, Mission de l’Inde en Europe, Paris 1886

(8076): age, Lahor 1910

(8077): Marshall Blutcher Gardner, A Journey to the Earth’s Interior, Forgotten Books, Londra 1913

(8078): age, Aurora 1920

(8079): U.S. Patent 1.096.102, https://patents.google.com/patent/US1096102

(8080): Marshall Blutcher Gardner, A Journey to the Earth’s Interior, Mokelumne Hill Press, Kaliforniya 1974

(8081): Edgar Rice Burroughs, Pellucidar, All-Story Cavalier Weekly-Magazin, 1915

(8082): Ferdynand Antoni Ossendowski, Beasts, Men and Gods, Dutton & Company Publishing, New York 1922

(8083): René Guénon, Le Roi du Monde, Éditions Gallimard, Paris 1958

(8084): Sven Anders Hedin, Ossendowski und die Wahrheit, Brockhaus Verlag, Leipzig 1925

(8085): Louise Eugénie Alexandrine Marie David-Néel, Les Nouvelles Littéraires, s. 1, Éditions Larousse, Paris 1922

(8086): John Godolphin Bennett, Gurdjieff: Making a New World, Harper & Row Publishing, New York 1973

(8087): Sheldon Bart, Race to the Top of the World: Richard Byrd and the First Flight to the North Pole, s. 359 ve 365 – 357, Regnery History Publishing, Washington D. C. 2013

(8088): Lisle A. Rose, Explorer: The Life of Richard E. Byrd, s. 54, 123 – 143 ve 478 – 479, University of Missouri Press, Londra & Columbia 2013

(8089): Beekman H. Pool, Polar Extremes: The World of Lincoln Ellsworth, s. 97, University of Alaska Press, Fairbanks 2002 / Troy Lennon, South Pole Conqueror Roald Amundsen Won Air Race to the North Pole, The Daily Telegraph, 12 Mayıs 2016, https://www.dailytelegraph.com.au/news/south-pole-conqueror-roald-amundsen-won-air-race-to-the-north-pole/news-story/37de4bb45a376ce3ff4c25c9d1b828ec / John Tierney, Who Was First at the North Pole?, The New York Times, 7 Eylül 2009, https://archive.nytimes.com/tierneylab.blogs.nytimes.com/2009/09/07/who-was-first-at-the-north-pole/?mtrref=en.wikipedia.org&gwh=410A73DC76FF15A63A8D8E36895CA8B0&gwt=pay&assetType=PAYWALL

(8090): The New York Times, 22 Aralık 1926 ve 6 Mart 1927

(8091): René Guénon, Le Roi du Monde, Éditions Gallimard, Paris 1958

(8092): Çiğdem Sarıgül, Agartha ve Shambala (Shangri-La), Kosmos Macerası, 12 Temmuz 2015, http://kosmosmacerasi.com/v1/2015/07/agartha-ve-shambala-shangri-la/

(8093): Vladímir Afanásıeviç Óbruçev, Plutoniya, Neobıçajpoe Pureşestvie v Nedra Zemli, Moskova 1924

(8094): Alf Hiltebeitel, Rethinking India’s Oral and Classical Epics, s. 217 – 218, University of Chicago Press, Chicago 1999 / Victor M. Fic, The Tantra, s. 49, Abhinav Publishing, Yeni Delhi 2003

(8095): Andrei Znamenski, Red Shambhala: Magic, Prophecy and Geopolitics in the Heart of Asia, Quest Books, Wheaton 2011

(8096): Kenneth Archer, Roerich East & West, s. 94, Parkstone Press, Bournemouth 1999

(8097): Alice Ann Bailey, A Treatise on Cosmic Fire, s. 753, Lucis Trust Publishing, New York 1925

(8098): James Hilton, Lost Horizon, Macmillan Publishing, New York 1933

(8099): Inge Lehmann, P’, Publications du Bureau Central Séismologique International, sayı A14, s. 87 – 115, Kopenhag 1936, https://courses.seas.harvard.edu/climate/eli/Courses/EPS281r/Sources/Inner-Core/Lehmann-1936-extracts+interpretation.pdf

(8100): David Hatcher Childress, Lost Cities of China, Central Asia and India: A Traveler’s Guide, s. 31, Adventures Unlimited Press, Kempton 1985

(8101): Aaron Kaplan, Deep Analysis: Frightening Conclusion, s. 98, Xlibris Corporation, 2009

(8102): Agartha: Yeraltındaki Gizemli Dünya’nın Sırları, Onedio, 6 Haziran 2015, https://onedio.com/haber/kayip-dunya-yeraltinda-oldugu-iddia-edilen-gizemli-dunya-nin-sirlari-522012

(8103): Çiğdem Sarıgül, Agartha ve Shambala (Shangri-La), Kosmos Macerası, 12 Temmuz 2015, http://kosmosmacerasi.com/v1/2015/07/agartha-ve-shambala-shangri-la/

(8104): Oyuk Dünya Teorisi ve Geçmişten Günümüze Uzanan Kanıtlarla Agartha Uygarlığı, Korku Bilimi, 26 Eylül 2016, https://korkubilimi.com/antik/oyuk-dunya-teorisi-ve-gecmisten-gunumuze-uzanan-kanitlarla-agartha-uygarligi.html

(8105): agy

(8106): agy

(8107): agy

(8108): agy

(8109): Martin Brauen, Traumwelt Tibet: Westliche Trugbilder, s. 65 – 66, Verlag Paul Haupt Berne, Bern & Viyana & Stuttgart 2000

(8110): George Papashvily – Helen Papashvily, Anything Can Happen., Harper & Brothers Publishing, New York 1940

(8111): The Shaver Mystery, Amazing Stories, 1945 – 1949

(8112): Harald Lamprecht, Neue Rosenkreuzer, s. 253, dipnot 10, Vandenhoeck & Ruprecht Verlag, Göttingen 2004

(8113): Horst E. Miers, Lexikon des Geheimwissens (= Esoterik. Bd. 12179), s. 124 ve 571, Goldmann Verlag, Münih 1993

(8114): Arno Otto Schmidt, Tina oder über die Unsterblichkeit, Augenblick, Kasım 1955

(8115): Lobsang Rampa, The Cave of the Ancients, Ballantine Books, New York 1963

(8116): Gregory L. Reece, UFO Religion: Inside Flying Saucer Cults and Culture, s. 17, I. B. Tauris Publishing, Londra 2007

(8117): www.shambhala.com

(8118): Peter Kolosimo, Not of this World, Sphere Books, Londra 1974

(8119): Sie Kommen aus Agarthi, ARD, 1975, https://www.imdb.com/title/tt0463272/

(8120): Michael Grumley, There are Giants in the Earth, s. 42 – 47, Panther Books, St. Albans 1976

(8121): Fabrice Midal, Chögyam Trungpa: His Life and Vision, s. 233 – 247, Shambala Publishing, Berkeley 2001 / Chogyam Trungpa, The Collected Works of Chogyam Trungpa, bölüm 8, Shambala Publishing, Berkeley 2004

(8122): Chogyam Trungpa, Shambhala: The Sacred Path of the Warrior, Shambala Publishing, Berkeley 1984

(8123): Jeffrey Ourvan, The Star Spangled Buddhist: Zen, Tibetan and Soka Gakkai Buddhism and the Quest for Enlightenment in America, s. 80, Skyhorse Publishing, New York 2013

(8124): Mostafa Abdelkader, A Geocosmos: Mapping Outer Space Into a Hollow Earth, Speculations in Science & Technology, sayı 6, s. 81 – 89, 1983, https://inis.iaea.org/search/search.aspx?orig_q=RN:14770298

(8125): Martin Gardner, On the Wild Side: The Big Bang, ESP, the Beast 666, Levitation, Rainmaking, Trance-Channeling, Seances and Ghosts, and More.., s. 18 – 19, Prometheus Books, Buffalo 1992

(8126): Martin Brauen, Traumwelt Tibet: Westliche Trugbilder, s. 73, Verlag Paul Haupt Berne, Bern & Viyana & Stuttgart 2000

(8127): Dawn Perlmutter, Investigating Religious Terrorism and Ritualistic Crimes, s. 34 – 36, CRC Press, Boca Raton 2004

(8128): Aum Shinrikyo Guru Shoko Asahara and Six Other Cult Members Hanged for Mass Murders, Japan Times, 6 Temmuz 2018, https://www.japantimes.co.jp/news/2018/07/06/national/crime-legal/aum-shinrikyo-guru-shoko-asahara-hanged-mass-murder-reports/

(8129): Rudy Rucker, The Hollow Earth, “Sonsöz” bölümü, Morrow & Company Publishing, New York 1990

(8130): David Hatcher Childress, Lost Continents and the Hollow Earth, Unlimited Press, Kempton 1998

(8131): Michael Barkun, A Culture of Conspiracy. Apocalyptic Visions in Contemporary America, “Osama in Shambhala?” bölümü, s. 167 ve devamı, University of California Press, Berkeley 2013

(8132): Thomas Pynchon, Against the Day, Penguin Press, New York 2006

(8133): Shariful Hasan, Sambhala: The Journey Begins, Grapevine India Publishers, Yeni Delhi 2012

(8134): Serge Hutin, Alien Races and Fantastic Civilizations, s. 109 – 132, Berkeley Medallion Books, New York 1975

(8135): Eric Norman, The Under-People, Award Books, New York 1969

(8136): William L. Blessing, Inner Earth People And Outer Space People, Inner Light Publications, New Brunswick 2008

(8137): Gerald Willoughby-Meade, Chinese Ghouls and Goblins, Stokes Publishing, New York 1929

(8138): Harold T. Wilkins, Mysteries of Ancient South America, Citadel Press, New York 1956

(8139): Agartha: Yeraltındaki Gizemli Dünya’nın Sırları, Onedio, 6 Haziran 2015, https://onedio.com/haber/kayip-dunya-yeraltinda-oldugu-iddia-edilen-gizemli-dunya-nin-sirlari-522012

(8140): Çiğdem Sarıgül, Agartha ve Shambala (Shangri-La), Kosmos Macerası, 12 Temmuz 2015, http://kosmosmacerasi.com/v1/2015/07/agartha-ve-shambala-shangri-la/

(8141): agy

(8142): Agartha: Yeraltındaki Gizemli Dünya’nın Sırları, Onedio, 6 Haziran 2015, https://onedio.com/haber/kayip-dunya-yeraltinda-oldugu-iddia-edilen-gizemli-dunya-nin-sirlari-522012

(8143): agy

     SEDİYANİ HABER

     12 KASIM 2022

 


Parveke / Paylaş / Share

One Reply to “Bilimsel Veriler, Arkeolojik Bulgular, Antik Tabletler ve Tüm Kutsal Kitaplar Işığında Objektif ve Gerçek Peygamberler Tarihi | Kürdistanlı Peygamberler – 72”

  1. atatürkle şürekâsının, mu ve diğer kayıp uygarlıklara olan ilgileri ve de sahiplenme çalışmalarına neyin ve kimlerin önayak olduğuna dair fikirleri de barındırıyor bir bakıma bu makale… benzer rejimler benzer liderler ve benzer fikirlerin ortaya çıkışı…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir