Geçen yazımızda, 1800’lere kadar olan dönemdeki Kürt isyanlarını ele almıştık. Feodaliteye ve kişisel ihtiraslara bağlı bu ayaklanmaların yanında, dîni istismarla başlayan ayaklanmalar – başkaldırılar da olmuştur. Seyyîd Haşim’in başkaldırısı, üzerinde durulması gereken bir örnektir.
Haziran 1639’da Dördüncü Murad (Padişahlığı 10 Eylül 1623 – 8 Şubat 1640), Bağdat Seferi’ne çıktığında, 1555 tarihli Osmanlı – Kürt anlaşması yürülüktedir ve henüz üzerinden yüz yıl bile geçmemiştir.
Sultan IV. Murad Diyarbakır’da Seyyîd Haşim’in amcası oğlu Aziz Mahmud Urmevȋ’nin evinde misafir edilir. Aziz Mahmud Urmevȋ, Seyyîd Haşim’in akrabasıdır. Ziyafete dâvet edilen Seyyîd Haşim, “Ben idaresi altındaki memlekette içkiyi yasaklayıp kendisi sarayında içki içen adama biat etmem” diyerek ziyafete katılmaz. Tekrarlanan dâvetleri de geri çevirir. Bağdat Seferi sonrasında Diyarbakır’a tekrar gelen IV. Murad, yeni bir ziyafet verir ve Şeyh Haşim’i tekrar dâvet eder. Dâvete icabet etmeyen Seyyîd Haşim, tüm ailesiyle birlikte öldürülür. Sadece beş yaşındaki oğlu Hüseyin kurtulur. Sözkonusu Şeyh Haşim, Şeyh Said’in altıncı göbekten dedesidir [i] ve Kürtler için öldürülen her yakınlarının kan dâvâsı vazgeçilemezdir.
Aradan ikiyüz sene geçmeden, Devlet-i Aliyye, kendi ülkesinde söz geçiremez ve asileri cezalandıramaz duruma düşmüştür. Bunun tipik örneği, Patrik Gregoryus’un asılması ve Benderli Ali Paşa’nın başına gelenlerdir.
Sultan II. Mahmut (padişâhlık süresi 28 Temmuz 1808 – 1 Temmuz 1839), Benderli Ali Paşa henüz bir haftasını tamamlamamış sadr-ı azamdır. Fener Rum Patriği koltuğunda Gregorius oturmaktadır. Mora isyanında asiler, sivil Türkler’i kılıçtan geçirirler. Yapılan araştırma, isyanda Ruslar’ın ve Fener Rum Patriği’nin parmakları olduğunu ortaya koyar. Benderli Ali Paşa’nın emriyle yapılan patrikhane baskınında, patrikhanenin Mora İsyanı ile ilişkisini gösteren belgeler bulunması üzerine yapılan mâhkeme sonucunda Patrik Gregorius, patrikhanenin orta kapısı önünde idam edildi. Olaydan sonra gizli olarak toplanan patrikhane yönetimi, aynı yerde bir Türk devlet adamı asılana kadar kapının kapalı tutulmasına karar verdi. Hâlen bu kapı patrikhane çevrelerinde “kin kapısı” olarak anılmaktadır. 2004 yılında yapılan görüşmelerde, ruhban okulunun açılması tatışmaları sırasında, orta kapının (kin kapısı) açılması gündeme geldiğinde, patrikhane “kin kapısı”nın açılmayacağını net olarak bildirmiştir. Patrikhane, bulunduğu sokağa Benderli Ali Paşa’ya atfen verilen “Sadrazam Ali Paşa Sokağı” isminin değiştirilmesini istemiş ve… Değiştirilmiştir.
Diyeceksiniz ki, patriğin ihaneti ve asılması ve / veya kin kapısının açılmaması ile, Doğu sorununun ne alakası var? Doğrudur. Bu bahsettiğim olayların Doğu sorunu ile alakası yoktur. Ancak akabinde yaşanan olayların, Osmanlı’nın iç – dış siyasetindeki etknliğini göstermesi açısından çok önemi vardır. Osmanlı, Osmanlı iken, Avrupa’nın kralları ve elçileri vezirler düzeyinde kabul edilirken, hata yapan elçilere bir araba kötek atılır ve hatta kellesi alınırken, 19. yy’da ihaneti nedeniyle asılan bir patrik için – Batılı ülkelerin bastırmasıyla – veziriazamın kellesi alınmıştır.
Benderli Ali Paşa… Bizim Delilerden…
Hain patriğin asılmasını sağlayan Benderli Ali Paşa, gelen baskılar üzerine, “Yunan casusluğu” suçlaması ile azledilmiş, Rodos’a sürülmüş ve bilahare idam edilmiştir. Acıdır ki, Rum Patriği’ni “vatana ihanet” suçlaması ile astıran sadr-ı azam, “Yunan casusluğu” suçlaması ile katledilmiştir.
Benderli Ali Paşa’nın sadareti 9 gün sürmüştür. Genel kanı, padişâhın Avrupa ülkelerinden ve Rusya’dan gelen baskılar üzerine paşayı feda ettiği yönündedir. Harcanış şekli, kendisinden sonra gelen devlet adamlarının “idare-i maslahat” etmesinde önemli rol oynamıştır.
Ve… İlk Kıyam
İlk Kürt isyanı olan 1806 tarihli Babanzâde Abdurrahman Paşa Ayaklanması’ndan son isyan olan PKK hareketine kadar 47 Kürt ayaklanması gerçekleşmiştir. Babanzâde Abdurrahman Paşa İsyanı ile başlayan ve 1850’lerden itibaren Kürtçülük ve Kürt Devleti kurma hayâlleri üzerinde gelişen isyanlar, tamamen farklı bir mahiyet kazanmıştır. 1984’te başlayan PKK hareketi, 47. ayaklanmadır.
Hemen belirtelim, isyanlardan 10’u 1806 – 47, 4’ü 1855 – 89, 10’u 1912 – 21, 19’u 1924 – 31, 3’ü 1934 – 37 yılları arasında gerçekleşmiştir. 1937’den sonraki isyan tektir. 1806’dan sonraki isyanlarda Osmanlı yönetimi mümkün olduğunca yumuşak davranırken, katı uygulamalardan kaçınmıştır. Cımhuriyet’in ilk yıllarında yaşanan isyanlarda ise, katı bir tutumla isyanlar etkin bir şekilde bastırılmıştır. Bu etkin tedbirler nedeniyledir ki, yaklaşık 50 yıl Kürtçü hareket sessiz kalmıştır.
1806 – 47 arasındaki başlıca isyanların sebepleri ve merkezî hükûmetlerin yaklaşımını kısaca özetleyecek olursak:
Şehzâde Torunu Mehmed Bey İsyanı (1819): Gerçekten şehzâde torunu olduğu çok şüphelidir. Osmanlı hakimiyetini reddetmeyi amaçlamıştır. İsyan bastırıldığında, yanındakiler idam edilmiş, ancak kendisi kaybolmuştur.
Mîr Muhammed (Soran Aşireti) İsyanı (1833): İsyanın amacı, Osmanlı topraklarında ayrı bir devlet kurmaktır. Osmanlı ordusuna teslim oldu. Öncelikle affedilmesine rağmen 1835’e kadar faaliyetlerine devam etti. Öldürüldü.
Şerif Ahmed İsyanı (1834): Emirliğini ilan ederek, bağımsız hükûmet kurmaya kalkışmıştır. Bir hafta süren isyanın sonunda idam edilmiştir.
Kör Mehmed Paşa (Revanduz) İsyanı (1837): Bağımsız Kürt devleti amaçlıdır. İsyan bastırıldığında affedilerek paşa (ferik) yapılmıştır.
Cizreli Said Bey İsyanı (1838) Feodal yapıyı korumak ve bağımsız devlet kurmak amaçlıdır. İsyan bastırıldığında idam edilmiştir.
Garzan İsyanı (1838) Bağımsız Kürt Devleti amaçlıdır.
Bedirhan Bey İsyanı (1843) Bedirhan Bey, Bitlis emiri Şeref Han’ın soyundandır. 1826 yılında Cizre beyi olmuştur. Kayınbabası Han Mahmud’un da desteğini sağlayan Bedirhan Bey, Yeni kurulan ordu için asker vermek istememiştir.
Osmanlı yönetiminin aksi yöndeki emrine rağmen 1843 yılında Nasturîler’in üzerine yürüyerek bunları katletmesi üzerine, Bedirhan Bey asi olmuştur. Nasturî Olayı tamamen Hristiyan misyonerlik faaliyetlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
İsyanı süresince diğer asi Kürt liderleri ile işbirliğine girdi. Nahiye müdürü Nurullah Bey, Babanzâde Ahmed Paşa , Han Mahmud ve İmadiyeli İsmail Paşa bunların başlıcalarıdır.
Dört yıl süren isyanın bastırılmasından sonra, İstanbul’a getirilen Bedirhan Bey, bir süre sonra Girit’e sürüldü. 1866 yılında sürgünde affedilerek tekrar İstanbul’a döndü. 1868 yılında Şam’da öldü.
Han Mahmud İsyanı (1846): Bedirhan Bey’in kayınpederidir. Bedirhan Bey’in isyanında onunla beraber olmuştur. İsyanı bastırıldığında, Rusçuk’a sürülmüş ve kendisine 10 bin kuruş maaş tahsis edilmiştir.
Nurullah Bey İsyanı (1846): Feodal duyguları ve bağımsız beylik amacıyla isyan etmiştir. İsyan bastırıldığında önce İran’a kaçmış, bilahare İngilizler’e sığınmıştır. 1849’da Osmanlı’ya dönmüş, ancak affedilerek Girit’e sürülmüştür.
Tüm bu isyanlarda temel sebep, feodal yapı ve kişisel hırslardır. Her ne kadar özerkliği yeterli görmeyerek, bağımsız devlet kurma istekleri varsa da, olayların sebebi olarak görmek yanlıştır. Zira amaçlanan bağımsız Kürt Devleti, isyanların elebaşlarının devleti olarak düşünülmüştür. Nurullah Bey isyanında İran ve İngiliz faktörü (büyükelçiliğe sığınma) dışında dış devletler faktörü yoktur.
Gelecek yazı: 1850 – 1900 isyanları
DİPNOTLAR:
[i]: İbrahim Sediyani, Bütün Yönleriyle Şeyh Said Kıyamı, cilt 1, s. 38 – 43, Şura Yayınları, İstanbul 2014
GAZETE GERÇEK
30 EKİM 2015
dı bı kurbana seyit haşim ere wule benamuse benamus