Arakan’da Bitmeyen İşgal

Parveke / Paylaş / Share

 

     Burma (Myanmar), nüfûsu 50 milyon küsura ulaşmış olup, bu rakamın yaklaşık % 20’si Müslümanlar’dan oluşmaktadır ki bunlar da başkent Rangoon’da, Mandalay şehrinde ve Arakan bölgesinde yoğundur. Resmî açıklamalarda Müslüman nüfûs oranı % 2, 3 olarak, olduğundan çok az gösterilmektedir. Burma’nın yüzölçümü 676.577 km2 olup, Arakan eyaletinin yüzölçümü ise 36.778 km²’dir. Arakan bölgesinde; rezerv değeri yüksek doğalgaz ve petrolün yanısıra kalay, çinko, kurşun, altın, gümüş, bakır gibi maden kaynakları bulunmaktadır.

     Arakanlı Müslümanlar, Vakkas Bin Malik ve bir grup Müslüman tüccarın o beldedeki çalışmaları vesilesi ile Hicrî 1. yy’da İslam ile tanışıyor ve Müslüman oluyorlar. 15. yy’a kadar İslam’ı yaşayan Rohingyalı Müslümanlar, o dönemde kralın da imân etmesi ile Arakan’a İslam hâkim oluyor ve yüzyıllar boyunca bölgede İslam Şeriâtı tatbik ediliyor. Müslümanlar, yaklaşık 4 asır boyunca (M. 1430 ile 1784 yılları arasında) Arakan bölgesine hükmediyorlar.

     Burma rejimi, 1784 yılında Arakan’ı işgal ediyor ancak Müslümanlar bu işgale direniyor. Bu süreç, 1826 yılında İngilizler’in işgaline kadar devam ediyor. Bölgedeki ilk büyük katliâm, 1938 yılında binlerce Müslüman’ın katledilmesi, 500.000 Müslüman’ın zorla sürgün edilmesi ile sonuçlanıyor. 1942 yılına gelindiğinde ikinci büyük katliâm yaşanıyor ve bu katliâm sonrası 40 gün yağmalama yapılıyor. Kadınlar tecavüz edildikten sonra baltalarla parçalanıyor, kundaktaki bebekler şişlenerek, erkekler evleri ile birlikte yakılarak akıl almaz işkencelerle katlediliyor. Lemgo Nehri’nin Müslümanlar’ın kanları ile günlerce kıpkırmızı aktığı bu katliâmda, en az 150.000 Arakanlı (Rohingyalı) Müslüman şehîd ediliyor.

     Bu tarihten sonra her seferinde onbinlerce Müslüman’ın katledildiği, yüzbinlerce Müslüman’ın sürgün edildiği; 1947 Katliâmı, 1954 Muson Operasyonu, 1962 Darbesi, 1978 Kral Dragon Operasyonları yapılıyor. Bu büyük katliâmların dışında sistematik yok etme, soykırım ve düşmanlık; Myanmar devletinin ve destek verdiği Raxine çetelerinin eliyle uzun yıllardır devam ediyor… Arakan’da Rohingyalı Müslümanlar’ın yaşadığı zûlümler, katliâmlar maalesef çok az biliniyor.

     Bu zûlümlerin dışında Rohingyalı Müslüman kardeşlerimizin neredeyse hiçbir hakları yok. Dünya terminolojisinde onları tanımlayacak kelime bulamıyoruz. Vatandaşlıkları, kimlikleri bile yok. İşkence ve tutuklama, onlar için sıradan bir olay. Memur olmak, işyeri açmak, izinsiz evlenmek, telefon, bilgisayar ve araç sahibi olmak, Kur’ân öğrenmek – öğretmek, sakal bırakmak, cemaatle namaz kılmak ve daha birçok şey, yasak. Köle gibi ücretsiz çalıştırılmak, – varsa – malvarlıklarından ağır vergiler vermek, evlenmek için bile yüksek bedeller ödemek ve bu bedellere rağmen evliliğin yasaklanması, keyfî işkence, tecavüz, ev ve camilerin yıkılması… tüm bunlar, Arakan’da yaşayan Rohingyalı kardeşlerimiz için sıradan şeyler.

     Arakan’da yaşayan 1 milyondan fazla Rohingyalı Müslüman’dan çok daha fazlası; Bangladeş, Suudî Arabistan, Pakistan, Tayland, Malezya ve Hindistan gibi ülkelerde çok zor şartlarda veya kamplarda yaşıyorlar.

     Gazeteci – yazar aynı zamanda seyyah İbrahim Sediyani’nin 3 yılda yazmış olduğu “Sediyani Seyahatnamesi”nde şunlar anlatılıyor:

     “… O mültecilerin durumlarını görünce, hayata lânet ettim, doğduğum güne lânet ettim, ‘keşke doğmasaydım!’ dedim…

     Ağaç yapraklarıyla besleniyorlar, inanır mısınız? Çocuklarına toprak yedirerek besliyorlar. Hiçbir şeyleri yok!..

     Ve gördükleri herkesten korkuyorlar, her yabancıdan korkuyorlar.

     İnanın bana, vahşî aslanlarla dolu bir ormanda yaşayan küçük bir ceylan yavrusu bile Myanmar’daki bir Rohingya çocuktan daha emniyettedir.”

     Yiyecekleri yaprak, içecekleri muson yağmurları olan yeryüzünün en mâsum – mazlum Müslümanlar’ı Rohingyalar, herşeye rağmen dînlerinden vazgeçmiyor, imânlarını muhafazâ ediyorlar. Bunu; canları, namusları, malları, beldelerinin helak olmasını göze alarak yapıyorlar. Bu yaşananlar; onların Allah yolunda fedakârlıklarını, bizlerin acizliğini, ümmetin de parçalanmışlığını gösteriyor.

     Bangladeş, Malezya, Endonezya gibi Burma’ya komşu ülkeler dahil, İslam dünyasını temsil eden ülke yöneticileri, ölüm sessizliğine bürünmüş bir durumda bugün. Bangladeş bile sınır komşusu olduğu Arakanlı Müslümanlar’a kapılarını kapatıyor.

     Halbuki Rohingyalı Müslüman kardeşlerimiz, II. Abdülhamid döneminde, 1897’de ve 1912’deki Balkan Savaşları sırasında maddî yardım ve sağlık ekiplerini Anadolu’ya göndermişlerdir. Hicaz Demiryolu’na yardım edenler arasında Rohingyalı Müslümanlar da var. Bu fedakârlıkları karşısında II. Abdülhamid, Rohingyalı Müslümanlar’a Hicaz Demiryolu madalyaları göndererek teşekkür etmiştir.

      Doğu Türkistan, Filistin, Suriye, Irak, Mısır, Yemen, Keşmir gibi İslam toprağıdır ve oradaki Müslümanlar kardeşimizdir. Müslümanlar yaşanan zûlme karşı olmak ve zûlmü durdurmak zorundadır! Bu ise ancak bir güç ile İslam Devleti, Hilafet ile mümkündür.

     Filistin’den Keşmir’e, Rohingya ülkesi Burma’ya, sonra Doğu Türkistan, Kafkaslar, Çeçenistan ve çevresindekilere, Kırım’a kadar, müezzinlerin “Allah-û Ekber” diye ezan okuduğu, İslam düşmanlarının işgal ettiği bütün ülkelerin hepsi, Allah’ın izniyle yeniden Dar’ul- İslam’a dönüşecek ve İslâm sancağı yeniden bu beldelerin semalarında dalgalanacaktır.

     KÖKLÜ DEĞİŞİM DERGİSİ

     HAZİRAN 2024

 


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir