Çin’deki Şimao alanında yapılan kazılarda, şimdiye kadar keşfedilmiş en eski ve en büyük kemik iğne atölyelerinden biri ortaya çıkarıldı.
Çin’deki Şimao alanında yapılan kazılarda, şimdiye kadar keşfedilmiş en eski ve en büyük kemik iğne atölyelerinden biri ortaya çıkarıldı.
Araştırma, Neolitik Çağ’dan Tunç Çağı’na (yaklaşık M. Ö. 2. binyıl) geçiş döneminde Çin’deki zanaat uzmanlaşması ve erken devlet oluşumu hakkında değerli bilgiler sunuyor. Loess Platosu’nun tarım ve hayvancılıkla uğraşan toplulukları ile Moğol Platosu’nun çoban/avcı-toplayıcıları arasındaki temas bölgesinde yer alan bu arkeolojik alan, 2016 – 18 yılları arasında kazıldı ve taş duvarlar, tören yapıları ve büyük bir taş teras höyüğü ortaya çıkarıldı.
Şimao arkeolojik alanı, Çin’de kritik bir geçiş döneminde faaliyet gösteriyordu. Araştırmacılardan Dr. Li Min’e göre, Şimao atölyesi, “Çin arkeolojisinde kemik aletlerin kitlesel üretimi için ilk uzmanlaşmış atölyeydi. Daha önce, Neolitik Dönem’de kemik alet üretimi küçük ölçekli ve genel amaçlıydı. Şimao atölyesi, Tunç Çağı’na geçiş dönemine tarihleniyor ve daha sonraki Tunç Çağı şehirlerinde gözlemlenen endüstriyel üretimin başlangıcını gösteriyor.”
Bu arkeolojik alan, dış muhafazâ, iç muhafazâ ve Huangchentai (kraliyet terası) olarak adlandırılan merkezî höyük olmak üzere üç ana bileşenden oluşuyor. Kemik iğne atölyesi, höyüğün tepesinde, elit konutlar, tapınaklar, nöbetçi kulübeleri, taş rölyefler ve petroglifler arasında yer alıyor. Dr. Li Min için, atölyenin höyüğün tepesindeki konumu özellikle dikkat çekici: “Benim için beklenmedik bulgu, üretimin merkezî höyüğünün tepesinde, ritüel mimarisi ve muhtemelen saray binaları ile ilişkilendirilmiş olması. Bu ilişki, muhtemelen giysi üretimine hizmet eden iğne üretimi ile Şimao’daki ritüel otorite arasındaki sıkı ilişkiyi gösteriyor. Şimao’nun bir hac merkezi olduğunu ve merkezî höyükte üretilen ipek, kenevir ve koyun derisi giysilerin muhtemelen şamanistik kostümler olduğunu ve deniz kabukları, turkuaz boncuklar ve küçük bakır aksesuarlarla süslendiğini düşünüyorum. Mikrolitik aletlerin bol miktarda bulunması, bu yüksek platodaki Longshan ritüel merkezinin gelişmesine kuzey katkısını gösteriyor.”
Atölyenin kazıları sırasında, 16.137’den fazla kemik iğne de dahil olmak üzere, bitmiş ve yarı bitmiş 18.759’dan fazla kemik parçası bulundu. Kemik eserlerin çoğu, uzun ve düz yapıları nedeniyle özel olarak metapodia (koyun / keçi) kemikleri kullanılarak yapılmıştı. Bu kemikler, hem ritüel kurbanlardan hem de genel tüketimden elde edilen kalıntılardan elde edilmişti. Dr. Li Min’e göre, “Ritüel faaliyetler ve şölen etkinlikleri (ve günlük tüketim) nedeniyle üretilen büyük miktarda koyun kemiği (yaklaşık 400.000 hayvan olduğu tahmin ediliyor) vardı. Bu kemik iğneler yoğun ve pürüzsüzdü. Bu, Neolitik ve Tunç Çağı toplumları tarafından yapılan bir tercihti.”
İlginç olarak iğne üretimi standartlaştırılmamıştı ve iğneler çeşitli boyut, şekil ve genişlikteydi. Bu çeşitli iğneler, tekstil üretiminin farklı aşamalarında kullanılmak üzere uygundu ve ipek veya deri gibi farklı tekstillerde kullanılabiliyordu. İğnelerin yarı standartlaştırılmış doğası, neredeyse yalnızca bir tür hayvan türünün daha standartlaştırılmış kullanımıyla karşılaştırıldığında, atölyenin bir geçiş dönemindeki kullanımına işaret ediyor.
Neolitik Dönem’de, standartlaştırılmamış eviçi kemik iğne üretimi yaygındı ve iğneler çok çeşitli hayvanlardan üretiliyordu. Ancak Tunç Çağı’nda iğneler endüstriyel düzeyde üretiliyordu ve üretim için aynı tür kullanılıyordu. Şimao atölyesi her ikisini de yapıyor ve bu da onu Tunç Çağı’nın ilerleyen dönemlerinde bulunan kemik atölyelerinin kritik bir öncüsü haline getiriyor.
Şimao’daki zanaat uzmanlaşması, eski ekonomiler, nasıl oluştukları ve işleyişleri hakkında bilgiler sunuyor. Şimao için, kemik iğnelerin günlük kullanım için mi yoksa çevredeki topluluklara tedarik sağlayan bir ticaret ağı için mi üretildiği gibi birçok soru hâlâ yanıtlanmayı bekliyor. Atölyenin neden höyüğün tepesinde böyle prestijli bir konumda yer aldığı sorusu da merak konusu. Burası bir hac yeri olabilir mi ve eğer öyleyse, neden?
Li Min, “Bölgedeki iğne ürünlerinin dağılımını incelemek için yeterli veriye sahip değiliz” diyor. Ancak gelecekteki kazılar, Neolitik ve Tunç Çağı arasındaki geçiş döneminin daha gizemli yönlerine dair daha fazla bilgi sağlayabilir.
JOURNAL OF ANTHROPOLOGICAL ARCHAEOLOGY, ARKEOFİLİ
6 AĞUSTOS 2024