1896 yılından beri her dört yılda bir yapılan ve bugüne dek sadece Dünya Savaşları esnasında ara verilen Yaz Olimpiyatları’nın 30’uncusu, Britanya’nın başkenti Londra’da başladı.
17 gün sürecek olan bu olimpiyat şöleninde, dile kolay, 204 ülkeden ve 26 daldan toplam 10 bin 250 sporcu madalya için yarışıyor.
Bu 10 bin 250 sporcu arasında en ilgi çekici olanı, hiç kuşku yok ki Malezyalı bir bayan sporcuydu.
Çünkü atıcılık sporcusu Nur Suryani Muhammed Taibi, 8 aylık hamileydi.
Allâh bağışlasın; bir kız çocuğu doğuracak.
Doğum yapmasına sadece bir ay kalmış olan bu 29 yaşındaki anne adayı sporcu, olimpiyatlarda bu haliyle yarıştı.
Müslüman bir sporcu. Ayrıca; başörtülü.
Atıcılık sporuna 1997 yılında başlamış, Nur Suryani. O günden beri de olimpiyat hayâlleri kuruyor. Hayâllerinin gerçek olması, hamileliğine denk geliyor böylece.
Ocak ayında hamile olduğunu öğrendiğinde, 2012 Londra hayâllerinin suya düştüğünü düşünüp çok üzülüyor. Ancak eşiyle konuşup dûâ ettikten sonra fikrini değiştiriyor; “Eğer herşey yolunda giderse”, şansını deneyeceğini söylüyor.
Ve sadece iki gün sonra da 10 metrede olimpiyat elemelerini geçiyor.
Nur Suryani, başlardaki mide bulantıları haricinde, hamileliğin kendisine ufak da olsa bir avantaj sağladığı kanaatindeydi. Gülümseyerek, “Önde ve arkada denge sağladım şimdi” diyordu.
Öyle bir şartlamıştı ki kendisini olimpiyatlara, bu büyük dezavantaja bile pozitif yönden bakmaya çalışıyordu, anlayacağınız.
Daha sonra karnı büyüdükçe, atıcılıkta kullandığı kalın kıyafete girip çıkmak da sorun olmaya başlamış. Ama o yine de kararlıydı; katılacak ve yarışacaktı. Malezya’ya madalya ile dönecekti.
Ülkesi Malezya’da herkes O’nun olimpiyata katılma kararını desteklememiş. Ama olsun; hayattaki en büyük dayanağı olan kocası destekliyor ya, bu yeter O’nun için. Denizci subayı olan 30 yaşındaki eşinin gülümsemesi, O’na ihtiyaç duyduğu motivasyon ve enerjiyi tek başına vermiş.
Olimpiyat Oyunları start aldı ve Nur Suryani Hanım, bu haliyle yarışmalara başladı.
Nur Suryani’nin en büyük korkusu, müsabaka esnasında bebeğinin tekme atmasıydı.
Bunun için doğmamış kızının anne karnında “uslu uslu” durup, yanlış zamanda tekme atmaması gerekiyordu. Yani annesinin karnında “yaramazlık” yapmaması gerekiyordu.
Nur Suryani, gazetecilere yaptığı açıklamada, yarışmaya katılacağı günlerin sabahında, karnındaki bebekle konuşup, “Anne bugün yarışacak, o yüzden sakin olman gerekiyor. Hareketli olmak ya da top oynamak falan istiyorsan sonra yaparsın” diyeceğini söylüyordu. Şöyle devam ediyordu sonra: “Bebeğim doğduğunda da ona çok şanslı olduğunu anlatacağım. ‘Sen daha doğmadan olimpiyatlara katıldın’ diyeceğim.”
Derken Nur Suryani’nin yarışma günü geldi.
Çok heyecanlıydı. Sadece o değil, bütün Malezya heyecanlıydı. Ülke adetâ nefesini tutmuştu. Anne karnındaki “Olympia Bebek” tekme atacak endişesiyle tüm Malezya ulusunun kalbi küt küt atıyordu.
10 metre havalı tüfekte mücadele eden Malezyalı sporcu, yarışma başlayana kadar sakin ve rahattı. Çünkü bebek “uslu uslu” duruyordu.
Fakat bebeğim, aah bebeğim, annesi tam yarışmaya başlarken o da “yaramazlık” yapmaya başlamaz mı?
Eh, ne de olsa kız çocuğu… Erkek çocukları gibi “ana kuzusu” değil ki, kız bu, “babasının çingenesi”….
Nur Suryani tam yarışmaya başlarken o da başlamaz mı annesinin karnını tekmelemeye?
“Bebeğim dur, üzme anneni” diye yalvarıyor Nur Suryani, ama ıııh, dinlemiyor bebek. Habire tekmeliyor.
Annesi olimpiyat yapar da bebek yapmaz mı? Anne “bebeğim lütfen rahat dur” diye yalvarıyorsa da bebek dinlemiyor; “Anne sen ‘atıcı’ isen ben de ‘tekme atıcı’yım” diyor bebek.
Velhasıl, bebeğinin uslu durmaması nedeniyle genel sıralamada 34. olarak finale kalamıyor, Nur Suryani. Atıcılık gibi yüksek konsantrasyon, nefes kontrolü ve sakinlik gerektiren bir spor dalında bebeğinin defalarca kez tekmelemesi nedeniyle isabetli atış yapmakta zorlanıyor ve eleniyor.
Eleniyor ama, hiç üzülmüyor.
Sonuçta altın madalya yabancı ellere gitmiyor ya.
Altın madalyayı “Olympia Bebek” kazanıyor.
Hem de aynı dalda; “atıcılık” dalında.
sediyani@gmail.com
CEYLAN PINARI
29 TEMMUZ 2012