Azadî İnisiyatifi ve 1925 Kürdistan Ulusal Hareketi

Parveke / Paylaş / Share

 

 

 

 

 

     Kürdistan ulusal hareketi ve örgütlenmesinin gelişimini iki tarihsel dönem olarak ele alabiliriz: 

     Bu tarihsel dönemlerden biri, 1900 başlarında Kürdistan Azm-i Kavî Cemiyeti’nin kuruluşu ile başlayan ve 1938 Dersim Katliâmı’yla sonuçlanan tarihsel dönem. Bu dönem 20. yüzyılın başlarında başlayan ve 38 yıllık bir süreyi kapsayan bir dönem. 

     Kürdistan ulusal hareketinin ikinci tarihsel dönemi, 1959 yılında 49’lar Hareketi ile başlayan, 1965 yılında Türkiye’de Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP) ve 1969 yılında Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO)’nın kuruluşu ile gelişen ve günümüze kadar uzanan bir dönem. Bu dönem de 20. yüzyılın ikinci yarısından başlayan ve 53 yıldır devam eden bir dönem.

     * * *

     Kürdistan ulusal hareketi ve örgütlenmesinin bu iki tarihsel dönemi arasında, 21 yıllık gibi derin bir sessizlik, korku, teslimiyet, tarih ve “siyaset dışında kalma” dönemi var. 

     Kürdistan ulusal hareketi ve örgütlenmesinin bu iki tarihsel dönemi, benim tanımıma göre üç baharı içermektedir:

     Kürdistan ulusal hareketinin birinci baharı, 1919’da başlayan ve 1938’de Dersim Katliâmı ile sonuçlanan gelişme dönemidir. 

     İkinci baharı, 1949 başlayan, esas olarak 1965’te TKDP ve 1969’da DDKO’nun kuruluşuyla gelişen ve yeni bir karakter kazanan, 12 Mart 1971 Askerî Darbesi ile sonuçlanan dönem. 

     Üçüncü baharı, 1974 yılından sonra Kürdistan’ın kuzeyinde farklı iki ideolojik zeminde, esas olarak aynı ideolojik (sol) zeminde gelişen ve günümüze kadar devam eden, daha dördüncü baharını niteliksel olarak yaratmayan, sadece dördüncü baharın verilerini geliştirdiği bir dönem.

     * * *

     Kürdistan ulusal hareketi ve örgütlenmesinin bu iki tarihsel dönemi arasında ideolojik, toplumsal, sınıfsal, program hedefleri açısından köklü farklılıklar var.

     Birinci tarihsel dönem Kürdistan ulusal hareketi geleneksel toplumsal kesimlere ve fikir yaklaşımlarına dayanıyordu. Bütün toplumsal kesimleri temsil ediyordu. Bu dönemdeki Kürdistan ulusal hareketine geleneksel ve değişik toplumsal kesimlerden gelen aydınlar, kanat önderleri, toplumsal temsilciler liderlik yapıyorlardı. Hiçbir anlamda sol bir karakter taşımıyorlardı. Ama çağdaş ve dönemin değerleriyle örtüşen bir yapıya sahipti. 

     Birinci tarihsel dönemdeki Kürdistan ulusal hareket ve örgütlenmesinin önemli bir tarihî kesiti, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 1919’da Koçgirî’deki ulusal ayaklanma ile başlayan kesit, Türk Devleti döneminde anlam ve ifade kazanmaktadır. 

     Kürdistan ulusal hareketinin bu tarihsel döneminde, Osmanlıcı ve otonomist konseptle, Kürdistan’ın bağımsızlığını / bağımsız devlet olmasını kapsayan konsept birbirinden kesin çizgilerle ayrılır. 

     Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul’u merkez alan Kürdistan örgüt ve cemiyetleri, Osmanlıcı ve otonomist konsepte sahiptiler. Türk Devleti döneminde kurulan Kürdistan örgütleri (Azadî ve Xoybûn) “Bağımsız Kürdistan Devleti” konseptine sahiptiler.

     Türk Devleti döneminden önceki Kürdistan örgütlerinin kurucuları, Kürdistan’ın doğusundaki Kürtler dışındaki bütün parçalardan geliyordu.

     Bu örgütlerden Azadî ve Xoybûn dışındaki örgütlerin hepsi legal ve açık çalışma yürütüyorlardı. Azadî örgütü ve Xoybûn illegal ve gizli çalışmalar yürüttüler, silahlı bir ayaklanmayı ve mücadeleyi örgütlediler.

     Kürt ulusal hareketinin birinci tarihsel döneminde kurulan örgütler: 

     1) Kürdistan Azm-i Kavî Cemiyeti (1900), 2) Kürdistan Teâvun ve Terakki Cemiyeti (24 Temmuz 1908), 3) Kürt Neşr-i Maarifî Cemiyeti (1910), 4) Kürdistan Teşrîk-i Mesaî Cemiyeti (1912), 5) Kürt Talebe Cemiyeti (Hêvî) (9 Ağustos 1912), 6) Kürt Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti (1918), 7) Kürdistan Teali Cemiyeti (1918), 8) Kürt Teali Nisvan Cemiyeti (1919), 9) Kürdistan İstiklâl Cemiyeti (Azadî) (1921) , 10) Xoybûn (5 Ekim 1927).

     * * *

     İkinci dönemdeki Kürdistan ulusal hareketi ve örgütleri, genel karakter itibariyle sol ve jakoben yapıya sahiptirler. Otoriter bir karakter taşıyorlar. Uluslararası sol otoriter zihniyetlerin (Stalinizm, Bonapartizm v.b) ve bölgedeki Kemalist, Baasist akımların yüksek derecede egemenliği ve hegemonyası altındadırlar.

     Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi ve DDKO hariç bütün örgütler, sosyalist aydınlar tarafından kurulmuşlardı. Geleneksel toplumsal kesimler ve yöneticilerin öncülük anlamında bu örgütlerle herhangi bir ilişkileri yoktur. Bu örgütlerin kuruluşlarından sonra tek tek katılımcı olmalarından bahsedilebilir.

     İkinci tarihsel dönem, tümüyle Türk Devleti döneminde anlam ve ifade kazanmaktadır.

     Bu tarihsel dönemde kurulan örgütlerden, Türkiye Kürdistan Sosyalist Partisi ve Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi “Türkiyeci” ve otonomisttirler. Diğer örgütlerin tümü bağımsızlıkçı, Kürdistan’ın bağımsızlığını savunan örgütlerdir.

     Bu örgütlerden DDKO hariç bütün örgütler esas olarak illegal ve gizli çalışmalar yürütüyorlardı. Ama bunun yanında legal ve açık alanı da kullanıyorlardı.

     Kürdistan’ın ulusal hareket ve örgütlenmesinin ikinci tarihsel döneminde kurulan örgütler. 

     1) Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP) (1965), 2) Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) (1969), 3) Türkiye’de Kürdistan Demokrat Partisi (T – KDP) (1970) / KİP, 4) Türkiye Kürdistan’ı Sosyalist Partisi (TKSP) (1975), 5) Rizgarî (1974), 6) Ala Rizgarî (1978), 7) Yekîtiya Sosyalîst a Kurdistanê 8) Kawa, 9) KUK, 10) TKSP – Roja Welat, 11) Hevgirtin – PDK (1992).

     PKK: Burada PKK hakkında bir kez daha büyük anlaşılır temel bir not düşmek istiyorum. PKK, her kadar genel anlamda Kürdistan’ın bir örgütlenmesi olarak algılanmakta ve tanımlanmakta ise de, bu doğru değildir. PKK, Türk Devleti’nin, Kürdistan ulusal hareketine karşı 1974’ten sonra geliştirdiği özel bir stratejinin ürünüdür. Türk Devleti tarafından, Kürdistan ulusal hareketini içerden kuşatmak, hedefinden uzaklaştırmak, kontrol etmek, ulusal hareketin dinamiklerini yok etmek için kurulan hegemonik ve operasyonel bir örgüt. 

     PKK ilk plânda Kürdistan’ın kuzey parçasında, daha sonra da Kürdistan’ın diğer parçalarında görevlerini yerine getirdi. Halen de bu misyon ve fonksiyonunu etkin, kapsamlı, plânlı bir şekilde sömürgeci devletlerin açık desteğiyle sürdürmektedir. 

     * * *

     HEP’in kuruluşu ile başlayan, DKP, DDP, BP, HAKPAR, KADEP diğer Kürt örgütlenmeleri de elbette değerlendirme dışında tutmuyorum. Ama bu örgütlerin hepsi Kürdistanî olmayan örgütlerdir.

     * * *

     Kürdistan’ın kuzeyindeki ulusal hareketin, soğuk savaş döneminden sonra, dünyanın her yerinde olduğu gibi fikirsel olarak çoğulculaşması, ideolojik olarak farklılaşması, Kürdistan’daki farklı toplumsal kesimlerin ulusal kurtuluş ve özgürlük platformunda kendi varlıklarını göstermesi gerekirdi. 

     Ne yazık ki, dünyadaki gelişme kendisini Kürdistan’ın kuzeyinde hemen hissettirmedi. Kürdistan’da bu gelişme, geç başladı, fizikî olarak değil, fikirsel olarak boy vermeye başladı.

     Bu nedenle son dönemlerdeki analizlerimde Kürdistan’ın kuzeyindeki bu gelişmeye işaret etmekteydim. Kürdistan’da liberal, liberal demokrat, sosyal liberal demokrat, sosyal demokrat, İslamcı ulusalcı düşüncelerin gelişmeye ve yeşermeye başladığını, tespit olarak ileri sürüyordum. 

     Bu gelişmeleri adım adım izleme, gözleme, analiz etme olanağını buluyordum.

     Ulusal Kürt İslamcılığı’yla ilgili gelişmeyi de yeni, özgün, olması gereken bir gelişme olarak tespit ettim, birçok makalemde de sözkonusu ettim.

     Son dönemlerde bu tespitimi doğrulayan, sürpriz ve olağanüstü bir gelişme değil, olması gereken bir gelişme oldu. Kürt İslamcıları, ilk olarak Türk İslamcılığı ve Ümmetçiği’yle sadece fikirsel olarak değil, örgütsel olarak da ayrı duracaklarını gösterdiler. Bu konuda bir adım attılar.

     AZADÎ İnisiyatifi bu somut gelişmeyi ifade etmektedir. Bu gelişme olumlu bir gelişmedir. Başından beridir de işaret ettiğim ve olması gereken bir gelişme olarak tespit ediyordum. 

     AZADÎ İnisiyatifi’ne bağlı olarak üzerinde durulacak önemli konular var. Bu konuda görüş belirtmeden önce, AZADÎ Hareketi’nin kendisini nasıl tarif ve tanımladığına bakalım. Bu konuda sözü hareketin kurucularından biri olan İbrahim Sediyani’ye bırakalım.

     İbrahim Sediyani, Ufkumuz sitesinde “Hak, Adalet ve Hürriyet İçin Kürdistan İslamî İnisiyatifi” başlıklı yazısında şöyle diyor:

     “Geçtiğimiz ayın başında, siyasî hayatımızın en ilginç oluşumlarından biri, kamuoyunda da en çok merak uyandıran inisiyatiflerinden biri kuruldu.

     Kısaca adı, “AZADΔ.

     İsminin Kurmanc Kürtçesi’ndeki açılımı “Ji Bo Maf, Dad û Azadîyê Înîsiyatîfa Îslamî ya Kurdîstanê”, Zaza Kürtçesi’ndeki açılımı “Seba Heq, Edalet û Azadî Înîsiyatîfê Îslamî yê Kurdîstanî”, Türkçe’deki açılımı ise “Hak, Adalet ve Hürriyet için Kürdistan İslamî İnisiyatifi”.

     İslamî kimliğe ve Kürdistanî hassasiyete sahip “özerk bireyler”in biraraya gelip “ortak gaye” için oluşturdukları bir inisiyatif, bu.

     İnisiyatif, 9 – 10 Haziran (Kürt takviminde 19 – 20 Gulan) 2012 tarihinde, Diyarbakır’daki 4 yıldızlı Prestij Otel’de gerçekleştirdiği ve 200’e yakın katılımcının hazır bulunduğu iki günlük “Kuruluş Kongresi” sonrası kuruluşunu ilân etti.”

     (…)

     “Öncelikle şunu belirtmemiz gerekiyor ki, AZADÎ belki de son otuz yıllık yakın geçmişimiz için bir İLK’tir ancak son yüz yıllık geçmişimiz için bir ilk değildir. Bilâkis, Osmanlı’nın parçalanması ve Cumhuriyet’in kurulması arefesinde kurulmuş ve varlık göstermiş olan pekçok cemiyetin / hareketin benzeri ve hatta bu zincirin günümüzdeki son halkasıdır.

     O dönemde (19. yy’ın sonu ve 20. yy’ın başı), İslamî kimliğe sahip Kürt aydınlarının biraraya gelip kurduğu kimi cemiyetlerle ayrıca tıpatıp benzerlik göstermektedir. 2012’de kurulan AZADÎ İnisiyatifi’nin tarihsel kökeni de buraya dayanır ve o “rûh”un bugüne bıraktığı mirastan başka birşey değildir.

     Dolayısıyla 2012’de kurulan AZADÎ’ye “İslamî çizgideki Kürt aydınlarının özedönüş hareketi” demek, rahatlıkla mümkün. Dîndar, vatansever, revşen ve haliyle “dertli” olan “İslamcı Kürt entelijansiyası”nın (bunu “Kürdistanlı Müslüman entelijansiya” şeklinde okumak da mümkün) yeniden kendi toplumuyla, kendi coğrafyasıyla, kendi tarihiyle, kısaca kendi gerçeğiyle buluşmasıdır, AZADÎ İnisiyatifi.

     AZADÎ’yi hakkıyla ve doğru bir şekilde tanıyabilmek için, dayandığı tarihsel kökenleri iyi bilmek gerekiyor. Çünkü dediğimiz gibi, İnisiyatif, tarihsel bir mirasın çağdaş halkasıdır.

     Onun için önce, günümüzden yüz yıl önce kurulmuş ve varlık göstermiş, AZADÎ İnisiyatifi’nin de kendileriyle tıpatıp benzerlik gösterdiği, İslamî kimlikli Kürt entelijansiyasının biraraya gelip vücûda getirdiği cemiyetleri tanımamız veya yeniden hatırlamamız gerekiyor.

     İslamî kimlikli Kürt aydınlarının 21. yy başlarında kurduğu AZADÎ İnisiyatifi’ni doğru ve eksiksiz bir şekilde tanımak istiyorsak, İslamî kimlikli Kürt aydınlarının 20. yy başlarında kurduğu cemiyetleri çok ama çok iyi tanımamız gerekiyor. Çünkü onlar anlaşılmadan, bu da anlaşılmaz.”

     * * *

     İbrahim Sediyanî’nin Azadî İnisiyatifi hakkındaki tanımlarına itirazım yok. Özellikle de Azadî İnisiyatifi hakkındaki, “… 2012’de kurulan AZADÎ’ye ‘İslamî çizgideki Kürt aydınlarının öze dönüş hareketi’ demek, rahatlıkla mümkün. Dîndar, vatansever, revşen ve haliyle ‘dertli’ olan ‘İslamcı Kürt entelijansiyası’nın (bunu “Kürdistanlı Müslüman entelijansiya” şeklinde okumak da mümkün) yeniden kendi toplumuyla, kendi coğrafyasıyla, kendi tarihiyle, kısaca kendi gerçeğiyle buluşmasıdır, AZADÎ İnisiyatifi” tanımına aynen katılıyor ve bu görüşünde birleşiyorum.

     Elbette AZADÎ İnisiyatifi kendilerine istedikleri örgütü ya da örgütleri miras da seçebilir. Görünen o ki bu konuda da bir tercih yapmış. Tercihini de 20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulmuş olan cemiyetlerden yana yapmış. 

     Ama görünen o ki örgütlerden de, Türk Devleti döneminde kurulmuş olan “Kürdistan İstiklal Cemiyeti (Azadî)”den yana yaptığı, kullandığı kısa isimden, dile getirilen görüşlerden ve kullandığı sembollerden anlaşılmaktadır.

     AZADÎ İnisiyatifi’nin Şeyh Said Efendi’yi birinci lider olarak benimsemesi de bunu gösteriyor.

     Azadî İnisiyatifi’nin bu tutumu da itiraz edilecek bir konu değildir. 

     Ama tanımlar açısından, miras aldığı örgüt ve cemiyetlerin üzerinde durulacak konular var.

     Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulan Kürdistan örgütlerinin ve cemiyetlerinin kurucuları İbrahim Sediyani kardeşimin belirttiği gibi sadece aydınlar değildi. Bu örgütler ve cemiyetler, aydınlarla birlikte, beylerin, şeyhlerin, aşiret reislerinin, ağaların, işçilerin, diğer toplumsal kesim yöneticilerinin kurduğu örgütlerdi. 

     Aydınların hepsi de İslamcı değildi. Bu örgütlerin ve cemiyetlerin kuruluşunda bulunan ve hatta öncülük yapan aydınların bir kesimi İslamcı olmayan aydınlardı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulan bu örgütler ve cemiyetlerin İslamcı örgütler ve cemiyetler olmadığı da, bu örgütlerin ve cemiyetlerin isimlerine bakıldığı, kurucularının bileşimi analiz edildiği, programları gözden geçirildiği zaman rahatlıkla görülür.

     Eğer o örgütler ve cemiyetler kendilerini “İslamcı örgütler” olarak tanımlamış olsalardı, onlar da AZADÎ İnisiyatifi gibi kendi isimlerinde “İslamcı” kavramını kullanabilirlerdi. Ama görünen o ki o dönem bu ismi kullanmaya daha elverişli olmasına, kültürel yapı da buna uygun olmasına rağmen, “İslamcı” ismini kullanmamışlar. 

     Bu örgütlerin ve cemiyetlerin “İslamcı” ismini kullanmamış olmalarının nedeni, kendi ulusal paradigma ve düşüncelerini “İslamcı” olarak ideolojileştirmek istememelerinin yanında başka beş temel neden daha var. 

     Bu nedenlerden biri, bu örgüt ve cemiyetlerin kurucularının hepsinin “İslamcı” olmamalarıdır.

     İkinci neden, O dönemde Kürtler modernist ve Batıcı düşüncelerden doğrudan etkilenmektedirler. Hatta Modernist Batıcı düşünceleri benimseyen ve ideolojik olarak savunanlar var. Örneğin, İttihat Terakki’nin önemli kurucuları Kürt’türler. Ayrıca, Kürtler’den İslamcı olmayan aydınların ve toplumsal kesimlerin olduğu bir gerçektir.

     Üçüncü neden, Kürtler’in tümüyle Müslüman olmamaları, Yezidî de olmalarıdır. 

     Dördüncü neden, Müslüman Kürtler de sadece Sünnî değiller, önemli bir kesimi ile Alevî’dirler. İslam’ın ideolojileştirilmesi halinde “hangi mezhebe göre bir ideolojileştirme olacağı” başlıbaşına bir sorun. Sünnî mezhebi hâkim olduğundan İslam’ın Sünnî mezhebe göre ideolojileştirilmesi tehlikesi vardı. O durumda da Alevî Kürtler’in bu örgütlenmelerin ve cemiyetlerin dışında kalması kaçınılmaz olurdu.

     Beşinci neden, O dönemde Kürdistan’da yoğunlukla Müslüman olmayan topluluklar var.

    Ayrıca, Osmanlı döneminde ve sonrasında kurulan örgüt ve cemiyetlerin “İslamcı” ismi kullanmamaları ve İslam’ı ideolojileştirmemeleri, Kürdistan’daki toplumsal ve ulusal birlik için elzem bir unsur olarak ele alınmış. 

     O dönemdeki örgütler ve cemiyetler için sakıncalı görülen kavramlaştırmaların ve yaklaşımların AZADÎ İnisiyatifi tarafından göz önüne alınmaması, büyük bir sakınca ve en azından sorunlu bir durum olarak orta yerde.

     * * *

     Eğer Osmanlı döneminde ve sonrasında kurulan örgütler “İslamcı” olsalardı isimleri açısından şöyle bir tablo ortaya çıkardı. Ben, o dönemdeki örgüt ve cemiyetlere “İslamcı ya da İslamî” kavramlarını ekleyerek yazıyorum

     “1) Kürdistan (İslamcı ya da İslamî) Azm-i Kavî Cemiyeti (1900), 2) Kürdistan (İslamcı ya da İslamî)Teâvun ve Terakki Cemiyeti (24 Temmuz 1908), 3) Kürt (İslamcı ya da İslamî)Neşr-i Maarifî Cemiyeti (1910), 4) Kürdistan (İslamcı ya da İslamî) Teşrîk-i Mesaî Cemiyeti (1912), 5) Kürt (İslamcı ya da İslamî)Talebe Cemiyeti (Hêvî (9 Ağustos 1912), 6) Kürt (İslamcı ya da İslamî) Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti (1918), 7) Kürdistan (İslamcı ya da İslamî) Teali Cemiyeti (1918), 8) Kürt (İslamcı ya da İslamî)Teali Nisvan Cemiyeti (1919), 9) Kürdistan (İslamcı ya da İslamî) İstiklâl Cemiyeti (Azadî) 1921) , 10) (İslamcı ya da İslamî) Xoybûn (5 Ekim 1927).

     Böyle olmaması tesadüf değil, bir tercih, bir yaklaşım sorunudur. Oldukça da doğru bir yaklaşımdır. Ulusal birliği hesaba katan, bütünlüklü ve kapsayıcı paradigmayı ifade ediyor.

     * * *

     Konumuz açısından “Kürdistan İstiklâl Cemiyeti (AZADÎ)” daha büyük önem taşımaktadır. Çünkü Azadî İnisiyatifi, Kürdistan İstiklâl Cemiyeti’ni kendisine daha yakın miras kabul etmektedir.

     Kürdistan İstiklâl Cemiyeti, 1925 Kürdistan Ulusal Hareketi hakkında 1976 yılının Newroz ayında yayına başlayan Rizgarî Dergisi tabuları yıktı ve tartışmaya açtı. Osman Aydın ve Tahsin Sever’in yakın tarihte yazdıkları kitaplar da bu konuda önemli referanslar niteliğindedir. Elbette başka kaynaklar da var. 

     Ama ismi geçen iki yazarın kitapları, Azadî örgütü ve 1925 Kürdistan ulusal ayaklanması hakkında hassaten en derli-toplu bilgileri sunan kitaplar.

     Bunun yanında AZADÎ İnsiyatifi’nin geçmiş mirasını eşelerken İbrahim Sediyani de Kürdistan İstiklâl Cemiyeti hakkında derlenmiş önemli ve somut bilgiler veriyor.

     Bugüne dek Kürdistan İstiklâl Cemiyeti ve 1925 Kürdistan Ulusal Hareketi hakkında yazılanlar, tartışılanlar şu somut gerçekleri ortaya çıkarıyor.

     * Kürdistan İstiklâl Cemiyeti’nin lideri Cibranlı Halîd Bey’dir. 1925 Kürdistan Ulusal Ayaklanma Hareketi’nin lideri Şeyh Said Efendi’dir.

     * Kürdistan İstiklâl Cemiyeti, kurucularının bileşimi, programı, ideolojisi, genel örgütlenmesi incelendiği zaman rahatlıkla tespit edilebilinir ki, İslamcı bir örgüt değildir. İslam’ı ideolojileştiren bir örgüt değildir. Ulusal, bütün toplumsal kesimleri, farklı görüşten olan bireyleri bünyesinde barındıran bir örgütlenmedir.

     * Kürdistan İstiklâl Cemiyeti’nin lideri Cibranlı Halid Bey İslamcı olmadığı gibi, Şeyh Said Efendi de İslamcı bir lider değildir. Şeyh Said Efendi bir şeyhtir, dînî bir lider ve dînî bir ulemâdır. Dînî lider ve ulemâ olması, İslamcı bir lider olması anlamına gelmez.

     * 1925 Kürdistan Ulusal Ayaklanması, bütün özellikleriyle, bütün belgelerin ve bilgilerin doğruladığı gibi İslamcı bir ulusal hareket değildir. Tabir caizse nötr ve “vasıfsız” bir ulusal harekettir. Resmî devlet ideolojisi, 1925 Kürdistan Ulusal Hareketi’ni uluslararası planda karalamak, dışlamak, mahkum etmek için “İslamcı” ve “halifeci” olduğunu ifade etmiş ve anlatmıştır. Ama resmî ideoloji içeride de hareketi “bölücü” ve “Kürtçü” bir hareket olarak nitelendirmiş, liderleri “Kürtçü” oldukları için idam edilmişlerdir.

     * * *

     AZADÎ İnisiyatifi, Kürdistan İstiklâl Cemiyeti’ni kendisine miras olarak kabul ettiği zaman, kendisinin sorunlu bir durumla karşı karşıya olduğunu saptaması yetmez, 100 yıl sonra mirasının gerisinden gelmiş olmasını gözden geçirmesi gerekir.

     * * *

     İsim de sorunlu: Elbette AZADÎ İnisiyatifi ve mensupları açısından süreç yenidir. İslamcı Kürtler’in İlk örgütlenme tecrübeleridir. Bundan dolayı kavramların, müesseselerin yerli yerine oturması zaman alacaktır.

     Zaman içinde yapılan değerlendirmeler sonunda AZADÎ İnisiyatifi de kendisini gözden geçirmek ve değiştirmek durumunda kalacaktır.

     AZADÎ İnisiyatifi için, bizzat ismi de sorunludur. AZADÎ İnisiyatifi’nin kullandığı isimde Kürdistan özne değildir. Özne olan, “Hak, Adalet ve Hürriyet”tir. Eğer AZADÎ İnisiyatifi bağımsız ve özgür Kürdistan’ı amaçlıyorlarsa, bu isimlerini de gözden geçirmeleri gerekir.

     RIZGARÎ

     15 TEMMUZ 2012

027


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir