Mazlum – Der Kürt Forumu İzlenimleri

Parveke / Paylaş / Share

 

 

 

 

 

     Geçtiğimiz hafta sonu (17 – 18 Kasım) Bursa – İznik’te Mazlum – Der’in yirmi yıl aradan sonra ikincisini düzenlediği Kürt Forumu’nda idik.

     Bu forum iki açıdan önemliydi: Birincisi; forumda en çok ismi üzerinde tartışılan meselenin yirmi yıldır hâlâ orta yerde duruyor olması, son on yıllık AKP iktidarında da kalıcı bir çözüme gidil(e)memiş olması insanlarda nasıl bir psikolojiye tekabül ediyor, görülecekti. İkincisi; aradan geçen yirmi yılda İslamî camia “Kürt meselesi”nde nereden nereye gelmişti, bu görülecekti…

     Forum, “Kürt Sorununu Doğuran Süreç ve Tarihsel Sebepler” oturumunda Abdullah Deniz’in meselenin ismini tartışmaya açması ile başladı, iyi de oldu. Deniz, Kürt meselesinin coğrafyadan soyutlanarak ele alınmasının bir toplumsal mühendislik olduğunu, Filistin, Bosna, Çeçenistan vd. meseleler nasıl ki coğrafyalarından bağımsız değilse, Kürt meselesinin de coğrafyasından azade ele alınamayacağını ileri sürdü ve meselenin adını “Kürdistan Sorunu” olarak koydu. Sonrasında konuşan katılımcılar genel olarak bu tanımlamaya katılır durumdaydılar.

     “Anadilde savunma”nın gündemde olduğu şu sıralar, Abdullah Ekinci ilginç bir tarihsel örnek verdi. 1709 yılında Rakka Valisi Yusuf Paşa tarafından Urfa’da yaptırılan külliyede Kürtçe eğitim verilir, külliyenin hemen yanındaki mahkemede de vatandaş Kürtçe savunma yapabilirmiş. (Kanun-i Esasî’de anadilde eğitim hakkının tanındığını daha önce yazmıştım, tarih bizde ne tarafa ilerliyor görülüyordur.)

     İbrahim Sediyani, nev-i şahsına münhasır tarzıyla meseleye Arakan’dan girdi, Asr-ı Saadet’ten çıktı. Aklımda ilk Kürt sahabenin Zozan isminde bir kadın olduğu ile “Kürt sorunu Kerbelâ’da başladı” tespiti kaldı.

     Bir müzakereci; sorunu tespit ederken bütün verilerin getirilip yığıldığını, inşaat alanına getirilip yığılan bu malzemelerle nasıl bir yapı inşâ edileceğinin merak edildiğini anlattı. Doğrusu, Kürt meselesinde çözüm arayışlarının yirmi yıllık hal-i pür melalini resmetti denilebilir.

     * * *

     Forumdan aklımda kalan birkaç not aktarayım; 

     “AKP, 33 kurşun’un faili Muğlalı’nın adını kışladan indirtti ama Roboskî ile 33’e 1 ekleyip sayıyı da 34’e çıkardı… Roboskî kaza falan değil, devletin sınırları kanla boyama mantığının neticesidir… Roboskî için Genelkurmay’dan belge gelmediği için rapor yazılamıyormuş. Hani askerî vesayet bitmişti?” [Ümit Aktaş]

     “Anadil bütün aidiyetin temellendiği yerdir. Anadilini konuşamayanın tarihsel belleği yıkılmış olur” [Yıldız Ramazanoğlu]

     “Kürtler’in insan olmasından kaynaklı haklarını tanımadıkça PKK’yi sorgulamasını beklemeyin, meşruiyet tartışmasını yapmasını beklemeyin!” [M. Emin Ekmen]

     “Korkarım Kemalist sistem kendini İslamcılar eliyle re-organize ediyor.” [Şehmus Ülek]

     Bendeniz İslamî camiânın Kürt meselesini anla(ya)mama probleminin “ulus devlet İslamı”ndan kaynaklandığını ifade ettim ama Yavuz Delal çok ilginç bir iddiâda bulundu ve şöyle dedi: “İslamî camiâ Kürt meselesinde Müslüman değildir; dolayısıyla Kürtler, Kürt meselesinde İslamî camiâya güvenemezler.”

     Meâlen; “28 Şubat’ın hesabının sorulduğunu düşündüğüm günlerde Tekirdağ F Tipi’nde Kürtler’in 28 Şubat’ının bitmediğini gördüm.” [Hüda Kaya]

     Ve Ayhan Bilgen bazı “üçüncü yol” denemelerinin yanlışlığına işaret ederek, “Üçüncü yol ahlaksızlığına düşmeden bir ‘üçüncü taraf’ inşâ edilmesi gerektiğini, yoksa mesafe katetmenin çok zor olduğunu, bunun İslamî çevreler tarafından yapılması gerektiğini” vurguladı.

     * * *

     “Kürt Sorununu Anlama Problemleri” başlıklı oturumdan Mehmet Bekâroğlu’nun İslamî camiâ için turnusol sayılabilecek vurguları kaldı zihnimde; Uludere (Roboskî), açlık grevleri, Pozantı…  Bekâroğlu, “Kürt meselesi”ni anlamamanın temelinde problemli İslamcılık algısının bulunduğunu ifade edip şu doğru sözü söyledi “Bugün, [bir kısım] İslamcı medyanın yazdıklarını 28 Şubat’ta Ertuğrul Özkök yazmıyordu!”

     Bendeniz Bekâroğlu’nun Pozantı ile ilgili sözlerine bir şerh düştüm: “Pozantı’da ırzına geçilmiş çocukların dışarı çıktıktan sonra ‘dağa’ gitmesinin kamuoyunda sebep olduğu travma, o çocukların ırzına geçilmesinin sebep olduğu travmadan daha derin; bu durum çocuklardan azade ‘ben merkezli’ bir yaklaşımın sonucudur. Çünkü ırzına geçilen çocuk bir tehlike değilken, onun ‘dağa gidişi’ tehlikedir. Bu yaklaşımın kendisi de nasıl bir ‘toplumsal travma’ içinde bulunduğumuzun resmidir.”

     İslamî camiânın meseleye yaklaşımı hâlâ büyük ölçüde devletin yaklaşımı ile paraleldir. Bir kısım İslamî kuruluşların “hipermetrop vicdan” pusulası ile dünyanın bütün sorunlarına ellerinde su kovası ile koşarken, Kürdistan’daki ateşe dönüp bakmamalarının sebebi de “otorite ile ters düşmemek” adına takınılmış bir tavırdır.

     Kürt meselesinin devlet – PKK ikilemine sıkışmış olması, PKK’nin seküler bir örgüt olması, İslamî camianın meseleye yaklaşımını önemli derecede etkileyen faktörler. PKK’nin seküler bir örgüt olması hem devlet hem de Türkiye’deki İslamî camiâ için bir şans bence. “PKK İslamî bir hareket olarak çıksaydı ne oldurdu?” sorusunu sorduğum bir “ağabey”, benim de paylaştığım şu cevabı verdi: “Devletin anası ağlamıştı!”

     * * *

     Sonuç bildirisinde “Değiştirilen bütün bölge ve yer isimleri iade edilmelidir” talebinin yirmi yıl önceki bildiride de olduğunu görünce devlet adına “az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, bir de baktık bir arpa boyu yol gidememişiz” diye söylendim. Yüz yıla yakındır devam eden toplumsal travma sebebiyle başta Kürtler olmak üzere herkesten resmî olarak özür dilenmesi ve “Hakikatleri Arama Komisyonu” benzeri bir komisyon talebi ile ulus devlet sisteminin tartışılmaya açılıp bütün alternatiflerin değerlendirilmesi talebi, bildiride önemli vurgulardı… (Sonuç bildirisinin tamamına şu linkten ulaşılabilir: http://bit.ly/Y3EnPM)

     * * * 

     Mazlum – Der’in 2. Kürt Forumu’nda konuşulanlar da ilk forumda olduğu gibi kitaplaştırılacak. 20 yıl öncesi ve sonrasında katılımcıların ve İslamî camiânın tutumunu, katettiği mesafeyi, meseleye yaklaşımını vb. karşılaştırmalı olarak daha geniş değerlendirme imkanı olacaktır.

     HÜR BAKIŞ

     23 KASIM 2012

107


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir