Masai Ülkesinde Mülteci Kamplarına Serdim Seccademi – 14

Parveke / Paylaş / Share

 

 

 

 

 

Wema hauozi.

(Merhamet yaşatır.)

Kenya atasözü

     Yolculuk çok güzel geçiyordu. Jipin ön koltuklarında Afrika sohbeti yaparak gidiyorduk.

     Biraz sonra önümüzde bir yerleşim birimi görününce,

     – Şu gördüğün şehrin ismi Matuu, İbrahim, dedi şoförümüz Charles Kamau.

     – Matou?

     – Hayır, Matuu.

     – Mat-u-u.

     – Evet.

     Matuu’ya girecektik biraz sonra. Yolumuzun üzerindeydi ve baktığımız yerden görünüyordu.

     Bu arada, diğer cipin şoförü James Mboga’nın cep telefonundan bizim jipin şoförü Charles Kamau’ya “Namaz molası verilecek” diye haber geldi. Charles bu haberi bizimle paylaştı.

     Matuu’da namaz molası verecek, bu kentte öğle ve ikindi namazlarını kılacaktık. Kenya topraklarındaki ilk namazlarımız.

     A 3 yolu üzerinde kurulu bir yerleşim birimi olan Matuu’ya giriyoruz.

     Merkezi Embu şehri olan Doğu İli (Kisw. Mkoa wa Mashariki)’nin bir ilçesi olan Matuu, 27 bin 794 nüfûslu şirin bir kent.

     Matuu’nun nüfûsu etnik olarak tamamen Kamba. Bu şehirde sadece Kambalar yaşıyor.

     41 milyonluk Kenya’da Kamba halkı (Kisw. Akamba), toplam nüfûsun % 10, 1’ini oluşturuyor. Yani sayıları 4 milyonu rahat aşıyor. Ülkenin 3. büyük etnik topluluğudur. Kikuyu (% 17, 1) ve Luhya (% 13, 8) halklarından sonra Kambalar (Kisw. Akamba) geliyor. Ağırlıklı olarak, şu anda bulunduğumuz Doğu İli (Kisw. Mkoa wa Mashariki) sınırları içinde yaşıyorlar. Kambalar’ın yaşadığı topraklara Kamba ülkesi / Kambastan (Kisw. Ukamba) deniyor. Ukamba (= Kambastan) coğrafyası, Nairobi’den Tsavo’ya kadar uzanıyor. Bantu dil ailesine mensup bir kavim olan Kambalar, Kamba dili (Kisw. Kikamba) konuşuyor.

     Kambalar’ın içinde hem Müslüman hem Hristiyan olanlar var. (NOT: 40 farklı etnik kmkenin yaşadığı ve 50 farklı dilin konuşulduğu “dil ve etnisite cenneti” bir ülke olan Kenya’daki kavimleri ve konuşulan dilleri ileride çok geniş ve ayrıntılı bir şekilde ele alacağız, b’iznillâh.)

     Matuu ilçe merkezinde, yolumuzun sol tarafında çok ama çok güzel, estetik bir görüntüsü olan beyaz renkte bir cami görünce, direksiyonları sola kırıyor ve caminin geniş arsasının dış kapısı önünde jipleri park ediyoruz.

     Sevinç ve heyecanla çıkıyoruz dışarı. Hem saatlerdir yolda olan insanlar olarak şimdi biraz dinleneceğimiz, hem de ömrümüzde ilk defa geldiğimiz bu ülkedeki ilk namazlarımızı kılacağımız için, mutluyuz hepimiz de.

     Ne var ki ekibimizin her iki şoförü de Hristiyan oldukları için, onlar ikinci mutluluğumuzu bizlerle paylaşmayacaklar. Biz içeride namaz kılarken, caminin bahçesinde bekleyecekler.

     Caminin üzerinde “Jamia Jamii” yazıyor. İlk başta bunu “Cami Camisi” şeklinde algıladığım için, garip karşılamıştım. Sonra anladım ki birinci kelime, “jamia” (camia), bildiğimiz “camia, toplum, halk” anlamında. İkincisi belli.

     Sonraki günlerde, Kenya’daki hemen tüm ilçe ve kasabalarda gördüğüm neredeyse bütün camilerin üzerinde aynı ismi okuyunca, “Allâh Allâh! Bu ülkedeki bütün camilerin isimleri aynı mı?” diye düşünmeye başladım bu kez de. Meğerse böyle düşünmekle pek de haksız sayılmazmışım; zirâ, küçük yerleşimlerdeki camilere – halka ait camiler olduğunu ifade etmek ve bu yolla cami ile halk arasında bir sıcaklık, bir duygusal bağ oluşturmak için – “Jamia Jamii” ismi verilmiş. Yani, “Halk Camiî”. Bir de ismi böyle konunca, şiirsel bir “isim tamlaması” oluyor, haliyle.

     Kenya’daki camilerin diğer bir özelliği, istisnasız hepsinin beyaz renkte olması.

     Matuu ilçesindeki Jamia Jamii’nin arsası oldukça büyük; geniş bir bahçesi var. Bahçede renk renk çiçekler, farklı farklı ağaçlar, tek kelimeyle göz kamaştırıyor. Mango açağları, özellikle en dikkat çekici olanları. Üstelik ağaçta mango meyvesi de var; “olmuş”, yiyebilirsiniz. Almaya boyunuz yetişirse tabiî ki. Muz ağaçları, bahçede bolca bulunan diğer bir ağaç.

     Bahçe o kadar geniş ki, bir köşesinde ahır bile var. Keçiler ve inekler var burada. Bu büyükbaş hayvanların bir kısmı dışarıda otlanıyor, bir kısmı da ahırın içinde oturuyor ve “Ne olacak şu CHP’nin ve 28 Şubatçılar’ın hali?” deyip kendi aralarında istişare ediyorlar.

     Bahçenin diğer tarafında abdest alma yeri var. Dershane ve Qur’ân kursu ise mescîd ana gövdesiyle bitişik.

     Abdestlerimizi aldıktan sonra mescîdin içine giriyoruz. Mescîdin giriş kapısının önünde toplu olarak ve ayağa giyilmeye hazır vaziyette bekleyen terlikleri görünce şaşırıyoruz. Oldukça ilginç bir görüntü hakikaten! Türkiye’de olsa, cami kapısının önünde ayakkabılar olurdu. Fakat burda terlik var; çünkü kimsenin ayağında ayakkabı yok, herkes terlikle dolaşıyor burada.

     Mescîdde cemaat oluşturuyoruz; öğle ve ikindi namazlarını seferî olarak birleştirerek kılıyoruz. Oluşturduğumuz cemaatin arasına, Matuu halkından da iki kardeşimiz karışıyor.

     Güzel. Herşey çok güzel.

     Namazdan sonra tekrar bahçeye çıkıyor ve caminin diğer bölümlerini geziyoruz…

     Dershane bölümüne gelince, gözlerim faltaşı gibi açılıyor: Hepsi de “babasının Heidi’si” kızım Elif Yaren’in yaşlarında ve üstelik hepsi de örtülü olan sîyahî kız çocukları. Bunlar da Kenya’nın Heidi’si; bunlar da siyahî Guldexwîn.

     Allah’ım; ne kadar da tatlılar…

     Hepsi de biribirinden güzel dört tane kız çocuğunu yanyana oturtup fotoğraflarını çekiyoruz. İsimleri Meryem, Azize, Aişe ve Zeyneb.

     Sonra aralarına girip birlikte fotoğraf çektiriyoruz. Önce ben aralarına karışıyor ve Doğan Özlük bizi çekiyor; sonra Doğan aralarına karışıyor ve ben onları çekiyorum. Doğan hele o kadar mutlu ki aralarında, hangisi daha “çocuk”, tartışılır!

     Önce hediyeler verip sevindiriyoruz çocukları. Sonra birlikte fotoğraf çektiriyoruz. Çok mutlu oluyorlar. Kız çocuklarıyla dershanenin içinde, erkek çocuklarıyla da bahçede fotoğraf çektiriyoruz.

     Cami ve bahçesinde yarım saat kadar hoşça vakit geçirdikten sonra, orada tanıştığımız Matuulu Müslüman Kamba kardeşlerimizden de hatır isteyerek jiplerimize biniyoruz ve yolculuğumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

     Yolculuk başlayınca, şoförümüz Charles Kamau bana dönerek,

     – Anlat İbrahim, sohbete kaldığımız yerden devam edelim, dedi.

     Charles’ın bu çıkışına hem şaşırdım hem sevindim. Demek ki hakikaten can kulağıyla dinliyormuş beni, anlattıklarım ilgisini çekiyormuş. Sohbeti O’nun yeniden başlatmak istemesinden anladım ki, yolda boş yere konuşmamışım.

     – Devam edelim tabiî, seve seve de, nerde kalmıştık bilmiyorum ki…

     – Hatırlarsın yaa. Kaldığın yerden devam et işte.

     – Hmmm… En son sana ne anlatıyordum ben, Charles?

     – Beyaz adamnın şeytan olduğunu anlatıyordun. 🙂 🙂 🙂

     – 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂

     – 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂

sediyani@gmail.com

     SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ

     CİLT 7

FOTOĞRAFLAR:

14... 01

Matuu ilçe merkezinde, yolumuzun sol tarafında çok ama çok güzel, estetik bir görüntüsü olan beyaz renkte bir cami görünce, direksiyonları sola kırıyor ve caminin geniş arsasının dış kapısı önünde jipleri park ediyoruz. Sevinç ve heyecanla çıkıyoruz dışarı. Hem saatlerdir yolda olan insanlar olarak şimdi biraz dinleneceğimiz, hem de ömrümüzde ilk defa geldiğimiz bu ülkedeki ilk namazlarımızı kılacağımız için, mutluyuz hepimiz de.

14... 02

Mescîdin giriş kapısının önünde toplu olarak ve ayağa giyilmeye hazır vaziyette bekleyen terlikleri görünce şaşırıyoruz. Oldukça ilginç bir görüntü hakikaten! Türkiye’de olsa, cami kapısının önünde ayakkabılar olurdu. Fakat burda terlik var; çünkü kimsenin ayağında ayakkabı yok, herkes terlikle dolaşıyor burada.

14... 03

Jamia Jamii üzerindeki Kelime-i Tewhîd ibaresi

14... 04

Kenyalı küçük Kamba çocukları cemaatle namaz kılıyorlar

14... 05

Hem imam çocuk hem cemaat. Ne kadar güzel ve anlamlı bir an, değil mi?

14... 06

41 milyonluk Kenya’da Kamba halkı (Kisw. Akamba), toplam nüfûsun % 10, 1’ini oluşturuyor. Yani sayıları 4 milyonu rahat aşıyor. Ülkenin 3. büyük etnik topluluğudur. Kikuyu (% 17, 1) ve Luhya (% 13, 8) halklarından sonra Kambalar (Kisw. Akamba) geliyor. Ağırlıklı olarak, şu anda bulunduğumuz Doğu İli (Kisw. Mkoa wa Mashariki) sınırları içinde yaşıyorlar. Kambalar’ın yaşadığı topraklara Kamba ülkesi / Kambastan (Kisw. Ukamba) deniyor. Ukamba (= Kambastan) coğrafyası, Nairobi’den Tsavo’ya kadar uzanıyor. Bantu dil ailesine mensup bir kavim olan Kambalar, Kamba dili (Kisw. Kikamba) konuşuyor.

14... 07

Matuulu bir çocuk

14... 08

Dershane ve Qur’ân kursu

14... 09

Dershanedeki yazı tahtasında tebeşirle yazılmış Felaq Sûresi

14... 10

Dershane bölümüne gelince, gözlerim faltaşı gibi açılıyor: Hepsi de “babasının Heidi’si” kızım Elif Yaren’in yaşlarında ve üstelik hepsi de örtülü olan sîyahî kız çocukları. Bunlar da Kenya’nın Heidi’si; bunlar da siyahî Guldexwîn.

Allah’ım; ne kadar da tatlılar… İsimleri (soldan sağa) Meryem, Azize, Aişe ve Zeyneb.

14... 11

Allah’ım; sen bu insanları her türlü felâketten koru, onlara rızıklarını bolca ver. Âmin.

14... 12

Sonra aralarına girip …

14... 13

… birlikte fotoğraf çektiriyoruz.

14... 14

Önce ben aralarına karışıyor ve Doğan Özlük bizi çekiyor; …

14... 15

… sonra Doğan aralarına karışıyor ve ben onları çekiyorum. Doğan hele o kadar mutlu ki aralarında, hangisi daha “çocuk”, tartışılır!

14... 16

Şu bakışlara ve gülüşe bakar mısınız? Bizim çocuklarımız bunlar, sizin çocuklarınız.

14... 17

İnanın ne yazacağımı bilmiyorum…

14... 18

Pırlanta gibi bir kalbi olan Enver Öztürk ağabey çocukları daire şeklinde dizmiş, kendisi de aralarına girmiş fotoğraf çekiyor. Çocukların böyle sevecen bir amcayı sevmemesi mümkün mü?

14... 19

Merkezi Embu şehri olan Doğu İli (Kisw. Mkoa wa Mashariki)’nin bir ilçesi olan Matuu, 27 bin 794 nüfûslu şirin bir kent.

14... 20

Matuu’nun nüfûsu etnik olarak tamamen Kamba. Bu şehirde sadece Kambalar yaşıyor.

14... 21

Abdest alma yeri

14... 22

Matuu ilçesindeki Jamia Jamii’nin arsası oldukça büyük; geniş bir bahçesi var. Bahçede renk renk çiçekler, farklı farklı ağaçlar, tek kelimeyle göz kamaştırıyor. Mango açağları, özellikle en dikkat çekici olanları. Üstelik ağaçta mango meyvesi de var; “olmuş”, yiyebilirsiniz. Almaya boyunuz yetişirse tabiî ki. Muz ağaçları, bahçede bolca bulunan diğer bir ağaç.

14... 23

İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler, kısacası tüm canlılar birarada o kadar mutlu ki bu topraklarda…

14... 24

Bahçe o kadar geniş ki, bir köşesinde ahır bile var. Keçiler ve inekler var burada. Bu büyükbaş hayvanların bir kısmı dışarıda otlanıyor, bir kısmı da ahırın içinde oturuyor ve “Ne olacak şu CHP’nin ve 28 Şubatçılar’ın hali?” deyip kendi aralarında istişare ediyorlar.

14... 25

Sinema sanatçısı Yaşar Alptekin ağabeyin, çocukları görünce sevincine diyecek yoktu. Türkiye’den dünya kadar şeker, çikolata ve bisküvi getirmişti kendisiyle; burada çocuklara dağıtmak için.

14... 26

Doğan Özlük kardeşimi hiç bu kadar mutlu görmemiştim. Tahran’da, Meydanê Azadî’de kendisine dondurma ısmarladığımda bile bu kadar sevinmemişti.

14... 27

Bu kareyi bir yerlerden hatırlıyor olabilir misiniz? Dikkatli bakın: Sizin kendi çocukluğunuz değil mi?

14... 28

Bizde olan hiçbir şey onlarda yok. Fakat onlarda da öyle birşey var ki, o da bizde yok: Mutluluk.

14... 29

Bu fotoğrafa bakarken, hem yere hem göğe aynı anda bakar mısınız lütfen? Muhteşem bir görüntü, değil mi?

14... 30

Gökten üç mango düşmüş. Lezzetli olanı bu yazıyı yazana; daha lezzetli olanı bu yazıyı okuyana; en lezzetli olanı ise bu yazıyı başkalarıyla paylaşana.

 


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir