Diyarbakır Olayları İçin Kürt Aydınları Ne Dedi?

Parveke / Paylaş / Share

 

 

 

 

 

     Haziran 2015 Genel Seçimleri öncesi ve sonrasında Diyarbakır’da yaşanan üzücü olaylar ve saldırılar nedeniyle Kurdistan Post sitesinden gazeteci Hülya Yetişen, Kürt aydınlarının öngörü, düşünce ve önerilerini almaya çalıştı. Bu minvalde Faysal Dağlı, Günay Aslan, Hamit Bozarslan, Hüseyin Turhallı, İbrahim Sediyani, Dr. İsmail Beşikçi, Kadir Amaç, Doç. Dr. Mücahit Bilici, Roza Kurdi, Sevgi Çelik Moray ve Sıdkı Zilan’ın duygu ve düşüncelerine başvuruldu.

     Hülya Yetişen’in sorularına İbrahim Sediyani’nin verdiği yanıtları sunuyoruz…

     * * *

     SORU: Diyarbakır olaylarının faili kimdir? Nedeni nedir? Kürtler nasıl bir tavır içinde olmalıdırlar?

     İbrahim SEDİYANİ:

     Öncelikle her kaos, kendine uygun zeminde yeşerir. Olayları konuşmadan önce, bu ortama zemin hazırlayanların sorumlu tutulması, teşhir edilmesi gerekiyor.

     Diyarbakır’ın bugünkü kaos ortamına zemin hazırlayan etmenler, seçim öncesi kullanılan NEFRET dili, mitinglerde hedef göstermeler, yürütülen kirli kampanyalar, yüksek sesle dile getirilen ırkçı, mezhepçi ve içinde zerre kadar dîndarlık olmayan, içinde biraz olsun Allah korkusu bulunmayan dînci propagandalardır.

     Diyarbakır’daki olayların failleri hatta planlayıcıları kimler olursa olsun, hatta bu karanlık odakların, demin bahsettiğim, seçim sürecinde o NEFRET dilini kullanan, mitinglerde hedef gösterenlerle uzaktan yakından hiçbir ilgisi ve ilişkisi olmasa dahi, bunun müsebbibi yine de onlardır. Fail kim veya kimler olursa olsun, bu kaos ortamının müsebbibi yine de onlardır, seçim süreci boyunca NEFRET filini kullanan, mitinglerde hedef gösteren, kirli kampanyalar yürütenlerdir. Çünkü dediğimiz gibi, her kaos kendine uygun zeminde yeşerir.

     Bunu en başından teslim ettikten sonra, olaylara geleyim: 90’lı yılları yakından değil içinde yaşamış bir insan olarak, vizyona sürülen filmi çok iyi bildiğimi rahatlıkla sürülebilirim. Olayların faili “derin devlet”tir, JİTEM’dir.

     90’lı yıllarda sergilenen oyunun aynısı tekrarlanıyor. Üstelik oyunun senaryosunda ufak tefek dahi olsa hiçbir değişiklik yapma ihtiyacı bile duyulmadan tıpapıp aynı şekilde tekrarlanıyor. Aynı karanlık eller, aynı silâhlarla, önce bir HüdaPar’lıyı öldürüyor, sonra buna “misilleme” olarak ertesi gün 3 HDP’liyi öldürüyor, sonra bu kez buna misilleme olarak tekrar birinci adrese, 2 HüdaPar’lı öldürmeye, derken Kürtler arasında “kardeş kavgası” başlatılıyor. Olayları daha da kızıştırmak için ise, İstanbul’un Fatih semtinde oturan ve sadece kan’la, ceset’le beslenen Türk İslamcı çevreler son sürat “PKK Müslümanlar’ı katlediyor” diye HüdaPar’a gaz verip “Kana kan, intikam” çığlıkları atarken, diğer yandan bizzat PKK medyasının içinde ve gazetelerinin baş köşelerinde bulunan (bunlar her dönem vardılar ve şimdi de varlar) Yalçın Küçük “başyazarlar” ve Perinçek “akîller” ise son sürat “kontra, hizbikontra” ithamlarında bulunup HüdaPar camiâsını tahrik etmektedirler. Yani HDP’lileri ve HüdaPar’lıları kızıştırma ve tahrik işini Türk İslamcı çevreler ile PKK medyasının içine sızdırılmış ve – ne hikmetse – her dönemde “baş köşede” bulunan ajanlar, derin devlete çalışan kalemler yapmaktadırlar.

     Olayların faili derin devlettir, JİTEM’dir. Bunu direk kendileri yapmayıp tetiği Hizbullahçılar’a veya PKK’lılara çektirmeleri bu gerçeği değiştirmez. Derin devletin HüdaPar’a, HDP’ye sızmadığını kim iddiâ edebilir? Kürdistan’ın son 50 – 60 yıllık yakın tarihini bilenler, derin devletin bugüne dek hemen hemen bütün Kürt hareketlerine sızdığını çok iyi bilir.

     Peki bu durumda ve şu an içinde bulunduğumuz kaos ortamı itibariyle HDP ve HüdaPar çevreleri ne yapmalı, nasıl yapmalı?

     Şu ana kadar – Allah’a şükür – her iki cenah da doğru olanı yaptı, yapmaları gerekeni yaptı. Nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davrandılar. Yukarıda dikkat çektiğim oyunun onlar da ilk andan itibaren farkına vardılar ve bunun bir “tezgâh” olduğunu, Kürtler’i biribirine kırdırmak için sahneye konan kirli bir oyun olduğunu, (şimdi gelecek tümce çok önemli) Kürt halkının gitgide Türk devletinden ve Türk siyasî partilerinden kopması ve Kürt siyasetinin güçlenmesi nedeniyle, Kürtler’in “millî birliğini” sağlamaya doğru gitmeleri nedeniyle Kürt halkının Türk devlet aklınca cezalandırılmak istendiğini, bütün Kürt insanlarının sağduyulu ve ferasetli davranması gerektiği, bizi biribirimize kırdırmak isteyen şer güçlerin oyununa gelmemiz gerektiğini açık açık, en üst düzeyde deklare ettiler.

    HDP ve HüdaPar’daki bu “ortak akıl”, kan’la ve ceset’le beslenen Türk İslamcılar’ı çılgına döndürdü ama Müslüman halkımızı çok mutlu etti, yüreğimize su serpti. Devlet aynı devlet ama, Kürtler aynı Kürtler değil. Elhamdülillâh.

     Başa dönmeden sonunu bağlayamam, tekrar başa dönüyorum: Her kaos, kendine uygun zeminde yeşerir. Bu soruna geçici değil, kalıcı çözüm bulmak zorundayız. Çünkü 25 yıldır Kürtler’e ve Kürdistan’a ayak bağı olan bu “PKK – Hizbullah çatışması” belasını tamamen ortadan kaldırmazsak, Kürt halkı rahat yüzü görmeyecektir. Bugün soruna geçici çözümler buluruz, ama yarın tekrar başlar. Öyleyse kalıcı bir çözüm bulunmalı.

     Kalıcı çözüm için benim önerim, yapılması gereken şey şudur: HüdaPar, bu tür kaos ortamlarında kendilerini kışkırtan, güyâ kendilerine destek veriyormuş, güyâ kendileriyle dayanışma içine giriyormuş münafıklığı yaparak kendilerini cinayet işlemeye, gidip insan öldürmeye teşvik eden çevrelerin kimler olduğunu görüp, onlarla tüm ilişkisini kesmelidir. HDP ise, bizzat kendi medyasındaki, mürekkebi kan kokan, köşesinden tek yaptığı iş ve bütün uğraşı birilerini hedef göstermek olan, özellikle ve bilinçli olarak provakatif, saldırgan dil kullanan MİT ajanlarını, derin devlete çalışan karanlık kişileri medyasında, gazetelerinde, televizyonlarında barındırmamalı, kendisine yakın medya organlarında büyük bir temizlik hareketi başlatmalıdır.

     Eğer her iki camiâ da bu dediklerimi yaparlarsa, “Kürd’ün Kürd’ü öldürmesi” bir daha asla yaşanmaz. Ancak HDP camiâsı Türk Solu’ndan, HüdaPar camiâsı da Türk İslamı’ndan akıl aldığı müddetçe, daha çok yeriz biz birbirimizi.

     Söyleşi: Hülya Yetişen

     KURDİSTAN POST

     19 HAZİRAN 2015

diyarbakır olayları kürt aydınları ne dediler


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir