Adı Yok Edilen Topraklar
İbrahim Sediyani
“Yapmamız gereken, her şeyi eski sadeliğine döndürmektir. Böylece bozulan düzenimiz yeniden kurulacaktır.”
(Kızılderili atasözü)
Yerleşim birimlerinin isimlerinin “Türkçeleştirilmesi” ilk olarak 10 Aralık 1920 tarihinde gündeme geldi ve 1922 yılında ilk adım olarak birçok ilçe, köy, kasaba, dağ, köy isimleri Türkçeleştirildi. 1925 Şeyh Said Ayaklanması’ndan sonra Doğu ve Güneydoğu’da yapılan isim değişikliklerinin ardından, 1934 – 36 yılları arasında 834 köye Türkçe isimler verildi. 1938 Seyyîd Rıza Hadisesi’yle birlikte isim değiştirme genelgelerle, valilik kararlarıyla devam etti. Kürtçe, Arapça, Ermenice, Lazca, Gürcüce, Çerkesçe isimler genelgelerle ya da yerel yönetimler ile valilik tasarrufu ile değiştirildi. 1940 yılında İçişleri Bakanlığı’nın 8589 sayılı genelgesi ile ad değiştirme işlemi resmileşti ve tek elden yapılmaya başlandı.
1957 yılı ise adeta bir dönüm noktası oldu. Bu tarihte, “Ad Değiştirme İhtisas Komisyonu” oluşturularak sistematik bir asimilasyon politikası hayata geçirildi. Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi ile Türk Dil Kurumu’nun temsilcileri bulunduğu bu komisyonda, coğrafyamızda yer alan tüm yerleşim birimlerinin adları ve coğrafî isimler değiştirilerek onlara Türkçe uyduruk isimler verildi. Yıllar içinde iktidarlar değişti ama bu kurulun faaliyetleri hiçbir aksamaya uğramadan 1978 yılına kadar devam etti ve bu tarihler arasında yaklaşık 28 bin isim değiştirildi. Bunların 12 bin 211’i köy ismi olurken, diğer kalanlar ise il, ilçe, nahiye, mezra, dağ, göl, nehir, ova ve dere isimleriydi.
Sözkonusu komisyonun 1978’e kadar yürüttüğü bu asimilasyon faaliyeti, 12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra, askerî rejim tarafından daha bir hızlandırılarak devam ettirildi. 1981 – 83 yılları arasında özellikle Kürtler’in yaşadığı Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yönelik, dünyada ve tarihte belki de eşine rastlanmayan bir kapsamlıkta, o coğrafyanın tarihini ve köklerini adeta tamamen ortadan kaldırmak amaçlı bir “isim operasyonu” gerçekleştirildi. Bunun sonucu olarak bölgede ismi değiştirilmeyen nerdeyse bir dönümlük bir toprak parçası bile kalmadı.
* * *
Türkiye’de ismi değiştirilen köylerin sayısı 12 bin 211’dir. Bir başka ifade ile ülkemizdeki köylerin takriben % 35 kadarının ismi değiştirilmiş durumdadır. İsim değiştirme işlemleri yapılırken en çok dikkat edilen özellik Türkçe olmayan yahut olmadığı düşünülenler ile karışıklığa sebep olan isimlerin öncelikle ele alınması ve değiştirilmesidir.
İsimleri değiştirilen köy sayılarının illere göre sıralaması şu şekilde:
İl Adı | Köy Sayısı |
Erzurum | 653 köy |
Mardin | 647 köy |
Diyarbakır | 555 köy |
Van | 415 köy |
Sivas | 406 köy |
Kars | 398 köy |
Siirt | 392 köy |
Trabzon | 390 köy |
Şanlıurfa | 389 köy |
Elazığ | 383 köy |
Ağrı | 374 köy |
Erzincan | 366 köy |
Gümüşhane | 343 köy |
Muş | 297 köy |
Kastamonu | 295 köy |
Gaziantep | 297 köy |
Tunceli | 273 köy |
Bingöl | 247 köy |
Tokat | 245 köy |
Bitlis | 236 köy |
Konya | 236 köy |
Adıyaman | 224 köy |
Malatya | 217 köy |
Ankara | 193 köy |
Samsun | 185 köy |
Bolu | 182 köy |
Adana | 169 köy |
Antalya | 168 köy |
Giresun | 167 köy |
Zonguldak | 156 köy |
Bursa | 136 köy |
Ordu | 134 köy |
Hakkari | 128 köy |
Hatay | 117 köy |
Sakarya | 117 köy |
Mersin | 112 köy |
Balıkesir | 110 köy |
Kahramanmaraş | 105 köy |
Rize | 105 köy |
Çorum | 103 köy |
Artvin | 101 köy |
Amasya | 99 köy |
Kütahya | 93 köy |
Yozgat | 90 köy |
Afyonkarahisar | 88 köy |
Kayseri | 86 köy |
Manisa | 83 köy |
Çankırı | 76 köy |
Eskişehir | 70 köy |
Muğla | 70 köy |
Aydın | 69 köy |
İzmir | 68 köy |
Sinop | 59 köy |
Denizli | 53 köy |
Çanakkale | 53 köy |
Burdur | 49 köy |
Niğde | 48 köy |
Uşak | 47 köy |
Isparta | 46 köy |
Kırşehir | 39 köy |
Kırklareli | 35 köy |
Bilecik | 32 köy |
Kocaeli | 26 köy |
Nevşehir | 24 köy |
İstanbul | 21 köy |
Edirne | 20 köy |
Tekirdağ | 19 köy |
Toplam | 12.211 köy |
* * *
Yukarıdaki bu tablo, ülkemiz için bir utançtır. Yaşadığımız topraklar üzerindeki en büyük ayıptır.
Üzerinde yaşadığımız coğrafyada, ülkemizde, gerçek ismi yok edilmiş ve uydurma bir isim taşıyan binlerce yerleşim birimi, bu da demektir ki, üzerinde sahte bir isim yazılı olan yüzbinlerce trafik levhası ve yol işareti varken, konuşacağımız başka hiçbir konunun ehemmmiyeti yoktur; meşgul olacağımız her türlü gündem, sunî bir gündem olacaktır.
Üzerinde uyduruk isimler yazılı yüzbinlerce trafik levhasının dikili olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Nüfûs cüzdanındaki “Doğum Yeri” ibaresinde uydurma bir isim olan milyonlarca vatandaşı olan bir ülkede yaşıyoruz.
Böyle bir gerçeğimiz varken, üzerinde konuştuğumuz ve hakkında tartıştığımız her türlü gündem yapaydır, sunîdir, anlamsızdır.
Sahte bir isimle yaşanan hayat da ancak sahte bir hayat olur.
Bir ülke düşünün ki, oradaki şehir ve köy isimlerinin yarısı uydurmadır. Bir paşa tarafından veya ellerinde güç olan üç beş kişi tarafından masa başında uydurulmuştur.
Bir ülke düşünün ki, oradaki binlerce yerleşim biriminin gerçek ismi başka, resmîyetteki ismi başkadır.
Bir ülke düşünün ki, o ülkenin milyonlarca vatandaşı kendi köyünün resmî ismini bilmemektedir.
Bir ülke düşünün ki, o ülkenin yollarında aracınızla seyrederken karşınıza çıkan tüm trafik levhaları size yalan söylemektedirler.
Bu bir insanlık ayıbıdır, ülkemiz için bir utançtır. Hepimiz için bir utançtır bu. Bu insan onur ve haysiyetinin ayaklar altına alınmasıdır! Bir insanlık suçudur.
Bunun insanlık tarihinde, dünya tarihinde ikinci bir örneği yoktur, olmamıştır.
Bu zûlme karşı çıkmak, köylerin ve şehirlerin gerçek isimlerini geri istemek için, illâ da belli bir kavme veya dünya görüşüne mensub olmak gerekmiyor.
İnsan olmak yeterlidir.
sediyani@gmail.com
UFKUMUZ
21 OCAK 2011