Masai Ülkesinde Mülteci Kamplarına Serdim Seccademi – 31

Parveke / Paylaş / Share

 

 

 

 

 

“Sabah uykusu rızka mânidir.”

Hadis-i Şerîf

(Beyhekî)

     Birkaç günlük uzun ve ağır yorgunluğumuza rağmen, yine de sabah erkenden kalkmıştık. Her uyanan, yanındaki yatakta yatan arkadaşını uyandırdı. Kampın bahçesi, günün ilk saatlerinde yine cıvıl cıvıl olmuştu.

     7 KASIM: KENYA

     Kenya’nın sadece gece geç vakitleri değil, gündüz erken vakitleri de tarifsiz derecede güzel.

     Kenya’daki üçüncü sabah tazeliği bu, bizi sanki yeni bir güne değil, yeni bir yaşama uyanıyormuşuz gibi dipdiri kılan, kollarımıza ve bacaklarıma sanki kuşların kanatlarına enerji verir gibi kuvvet veren.

     Kenya’daki ilk sabahı, bu ülkenin başkenti Nairobi’de yaşamıştık…

     İkinci sabaha, ülkenin en doğu toprakları olan Kuzeydoğu İli (Kisw. Mkoa wa Kaskazini Mashariki)’nin merkezi olan Garissa şehrinde uyanmıştık…

     Bu üçüncü sabaha da, aynı ile bağlı Dadaab ilçesinde bulunan ve dünyanın en büyük mülteci kampı olan Dadaab Mülteci Kampı (Kisw. Kambi ya Wakimbizi ya Dadaab; İng. Dadaab Refugee Camp; Ar. ﻤﺨﻴﻢ ﻠﻼﺠﻴﻦ ﺪﺍﺪﺍﺐ  [Muxayyîm’el- Lillecîn Dadaab])’nda açıyoruz gözlerimizi…

     Bu, Afrika Boynuzu’nun gizemli ülkesi Kenya’daki üçüncü günümüz ve şimdiye kadar her güne ayrı bir yerde “Bismillâh” dedik.

     Sabah uyanır uyanmaz, ilk önce tertemiz Afrika havasını çekiyoruz ciğerlerimize: Oooh, mis gibi…

     Muhteşem bir coğrafyası ve gözkamaştırıcı güzellikte bir tabiâtı olan Kenya’nın “şifâ gibi” de bir havası var. Özellikle, sabah vakitlerinde.

     Olağanüstü güzel bir ülke, Kenya.

     Bugünümüz de çok güzel geçecek, biliyorum bunu, seziyorum. Kampın bahçesinde ciğerlerime tertemiz havayı solurken, anladım bugünün de güzel geçeceğini.

     Nerden mi anladım? Tabiî ki sabahın mis gibi havasından, güneşin tepemde gülümseyişinden, ağaçların bana el sallayışından, çiçeklerin tatlı bakışlarından, kuşların üzerimde süzüle süzüle uçmalarından.

     Bir Kenya atasözünde, ne güzel tarif edilmiş bu hakikat: “Siku njema, huonekana asubuhi.”

     Nasıl, güzel bir dil Kiswahili, değil mi? Tabiî benim ülkemde kimse Kiswahili dilini bilmediği için, tercüme etmeliyim bu sözü. Şunu söylüyor: “Güzel gün, sabah yüzünü gösterir.”

     Günaydın, ey güzel Kenya, günaydın. Nzuri asubihi…

     Kampın bahçesindeki su musluğunda yüzlerimizi yıkıyoruz. Tertemiz bir su. Canlanıyoruz, yeniden, yeniden, canlanıyoruz.

     Elbirliğiyle kahvaltı hazırlıyoruz. Kimi çayı koyuyor köze, kimi masaya tabakları, bardakları ve çatal – bıçakları koyuyor, kimi domatesleri soyuyor, kimi patatesleri, soğanları, kimi ekmeği dilimliyor…

     Hepsi hazır olunca, çayımız da kaynayınca, oturuyoruz hep birlikte masaya. Sevinç, neş’e, mutluluk; herkesin yüzünde.

     Dünyanın en mütevazi ama en lezzetli sofrası kurulmuş; kime nasip olur? Nasıl mutlu olmasın, hepsi de kendini bir haftalığına da olsa Kapitalizm’in çarklarından kurtarıp buraya, tabiâtın kucağına atmış olan bu garibanlar?

     Kahvaltı bitip de sofra toplandıktan sonra da, çay içmeye ve kendi aramızda sohbete devam ediyoruz. Burada, toprağın üzerinde içilen çayın tadına doyum mu olur?

     Somalili mülteci bir aile geliyor yanımıza, yan kamptan, komşumuz. Her elinden bir çocuğu tutmuş, bir çocuğu da kucağında. Hediyeler veriyoruz çocuklarına, oyuncaklar, balonlar veriyoruz.

     Çok mutlu oluyor, ablamız. Biz ise, ondan daha çok mutlu oluyoruz.

     Çocuklarını kucağımıza alıyoruz, seviyoruz, sevindiriyoruz. Hatırâ fotoğrafı çekiyoruz.

     Fakat fazla oylanma yok. Sonuçta, tatil için gelmedik ya buraya! Sadece “kahvaltı yapacak kadar” vaktimiz var. Kahvaltı bittiğine göre, ve kahvaltıdan sonra herkes iki de büyük bardak çay içtiğine göre, artık kalkmanın ve yeniden işbaşı yapmanın zamanı geldi demektir.

     Tıpkı dün gibi, bugün de akşama kadar çalışacağız. Hiç boş durmayacağız.

     Jiplerimize biniyor ve yola koyuluyoruz.

     Kurban kesim alanına gidiyoruz.

sediyani@gmail.com

     SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ

     CİLT 7

DADAAB MÜLTECİ KAMPI’NDA SABAH KAHVALTISI

31... 01

Dünyanın en büyük mülteci kampı olan Dadaab Mülteci Kampı (Kisw. Kambi ya Wakimbizi ya Dadaab; İng. Dadaab Refugee Camp; Ar. ﻤﺨﻴﻢ ﻠﻼﺠﻴﻦ ﺪﺍﺪﺍﺐ  [Muxayyîm’el- Lillecîn Dadaab])’nda bizim kampımız ve yattığımız odalar. Buralarda yatıp kalkıyoruz. Her yatağın üzerinde, tavana monte edilmiş şekilde beyaz bir tül kafes var. Gelinlik gibi. Tavandan yatağın üzerine sarkıtılmış. İnsanlar onun içine girip öyle yatıyorlar burada.

31... 02

Bu tül kafesler; böceklere, yılanlara ve zehirli akreplere karşı korunma amaçlı. Kafesin içine girmeyip açıkta yatarsan, çok riskli. Bunun için uyarıldık; etraf yılanlarla ve zehirli akreplerle dolu.

31... 03

Dadaab Mülteci Kampı’nda sabah kahvaltısı… Günaydın, ey güzel Kenya, günaydın. Nzuri asubihi…

31... 04

Dünyanın en mütevazi ama en lezzetli sofrası kurulmuş; kime nasip olur? Nasıl mutlu olmasın, hepsi de kendini bir haftalığına da olsa Kapitalizm’in çarklarından kurtarıp buraya, tabiâtın kucağına atmış olan bu garibanlar?

31... 05

Kahvaltı bitip de sofra toplandıktan sonra da, çay içmeye ve kendi aramızda sohbete devam ediyoruz. Burada, toprağın üzerinde içilen çayın tadına doyum mu olur?

31... 06

Bu, Afrika Boynuzu’nun gizemli ülkesi Kenya’daki üçüncü günümüz ve şimdiye kadar her güne ayrı bir yerde “Bismillâh” dedik.

31... 07

Şoförümüz Charles Kamau

31... 08

Çocuklarını kucağımıza alıyoruz, seviyoruz, sevindiriyoruz. Hatırâ fotoğrafı çekiyoruz.

31... 09

Biz ise, ondan daha çok mutlu oluyoruz.

31... 10

Kenya’nın sadece gece geç vakitleri değil, gündüz erken vakitleri de tarifsiz derecede güzel. Kenya’daki üçüncü sabah tazeliği bu, bizi sanki yeni bir güne değil, yeni bir yaşama uyanıyormuşuz gibi dipdiri kılan, kollarımıza ve bacaklarıma sanki kuşların kanatlarına enerji verir gibi kuvvet veren.

31... 11

Burası bizim mutfağımız. İçinde yiyeceklerimiz, gıda ürünlerimiz var. Yanındaki küçük buzdolabında da yiyecek ve içeceklerimiz var. Dün akşam o buzdolabının üstünü “yazı masası” olarak kullanmıştım; dizüstü bilgisayarı oraya koymuş ve mülteci kampı ile ilgili haberleri onun üstünde yazmıştım.

31... 12

Küçük bir sac kulübe olan mutfağımızın içi

31... 13

Yemeği bunun üzerinde pişiriyoruz. Çayımız da bununla kaynatıyoruz.

31... 14

Biz misafir sayılırız burada; fakat bu fotoğrafta gördüğünüz, bir köşede mayışmış olan kedi kampın yerlisi. Ev sahibimizdir.

31... 15

Biz masada neşeli neşeli sohbet edip gürültü yaparken, kedi de köşede uzanıp kestiriyor ve bir yandan da içinden, “Nerden çıkıp geldi bunlar yaaa? Sabaha kadar dır dır dır, huzurum kalmadı vallah. Bir an önce gitseler de kurtulsam” diyor.

31... 16

Seyyâh olduğum ve ülke ülke gezdiğim için, bizim Dışişleri Bakanlığı beni yakın takibe almış galiba. Baksanıza; nereye gitsem karşıma bir “Stratejik Derinlik” çıkıyor….

31... 17

Kampımızdaki banyo ve tuvaletler

31... 18

Kampta bulunduğumuz süre içinde banyolarımızı burda yapıyoruz

31... 19

Kampımızın bahçesinde jiplerimiz park etmiş

31... 20

Muhteşem bir coğrafyası ve gözkamaştırıcı güzellikte bir tabiâtı olan Kenya’nın “şifâ gibi” de bir havası var. Özellikle, sabah vakitlerinde.

Olağanüstü güzel bir ülke, Kenya.

Bugünümüz de çok güzel geçecek, biliyorum bunu, seziyorum. Kampın bahçesinde ciğerlerime tertemiz havayı solurken, anladım bugünün de güzel geçeceğini.

31... 21

Nerden mi anladım? Tabiî ki sabahın mis gibi havasından, güneşin tepemde gülümseyişinden, ağaçların bana el sallayışından, çiçeklerin tatlı bakışlarından, kuşların üzerimde süzüle süzüle uçmalarından.

Bir Kenya atasözünde, ne güzel tarif edilmiş bu hakikat: “Siku njema, huonekana asubuhi.”

Nasıl, güzel bir dil Kiswahili, değil mi? Tabiî benim ülkemde kimse Kiswahili dilini bilmediği için, tercüme etmeliyim bu sözü. Şunu söylüyor: “Güzel gün, sabah yüzünü gösterir.”

 


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir