Yaseminler Gülümsüyordu Ellerimiz Kavuştuğunda – 32

Parveke / Paylaş / Share

 

 

 

 

 

     İslamî Teblîğler Kurumu (Fars. ﺍﺴﻼﻤﻰ ﺗﺒﻠﻴﻐﺎﺗﻰ ﺴﺎﺯﻤﺎﻨﻰ [Sazman-ı Teblîğat-ı İslamî]) çatısı altında çalışma yürüten Sanat Enstitüsü (Fars. ﺣﻮﺯﻩ ﻫﻨﺮﻯ  [Hozê Hûnerî]) bünyesindeki İslamî Uyanış Edebiyâtı (Fars. ﻭﻳﮋﻩ ﺑﻴﺪﺍﺭﻯ ﺍﺳﻼﻣﻰ  [Wêje Bidarê İslamî]) tarafından organize edilen etkinlik, tüm verimliliğiyle devam ediyordu.

     Bugünkü etkinliğin ilk konuşmacısı olan Özgür Yazarlar Birliği (Kürt. ﻳﻜﺘﻴﺎ ﻧﭭﻴﺴﻜﺎﺭﻳﻦ ﻋﺎﺯﺍﺩ  [Yêkitîya Nvîskarên Azad]; Fars. ﺍﺗﺤﺎﺪﻴﻪ ﻨﻮﻴﺴﻨﺪﮔﺎ ﺁﺯﺍﺪ  [İttihadîyê Nvîsendeganê Azad]; Ar. ﺍﻻﺗﺤﺎﺪ ﺍﻻﻜﺗﺐ ﻮ ﺍﻠﻤﺤﻠﻴﻠﻴﻦ ﺍﻠﺤﺮ  [El’İttihad’el- Kutteb we’l- Muhallilîn el- Hurr]) Genel Sekreteri, Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD) Yönetim Kurulu Üyesi ve Muş Alparslan Üniversitesi Araştırma Görevlisi Doğan Özlük, konuşmasını tamamlamıştı.

     Yanına tercüman almadan, Farsça olarak yaptığı konuşmasını tamamladıktan sonra Doğan Özlük, dinleyicileri selamlıyor ve gelip yanımıza, kendi yerine geçiyor.

     Bizler de arkadaşları olarak tebrik ediyoruz, Doğan’ı.

     Doğan böylece Tahran’daki her iki konferansını da tamamlamış oluyor. Ben ise dün tamamlamışım konferanslarımı. (Doğan Özlük’ün Tahran’da verdiği ilk konferans için bkz. Yaseminler Gülümsüyordu Ellerimiz Kavuştuğunda – 24; verdiği ikinci konferans için bkz. Yaseminler Gülümsüyordu Ellerimiz Kavuştuğunda – 31; benim Tahran’da verdiğim ilk konferans için bkz. Yaseminler Gülümsüyordu Ellerimiz Kavuştuğunda – 10; verdiğim ikinci konferans için bkz. Yaseminler Gülümsüyordu Ellerimiz Kavuştuğunda – 26)

     Doğan’ın terkettiği kürsüye yeniden çıkan program moderatörü, bu kez ses sanatçısı arkadaşımız Mikail’i sahneye dâvet ediyor.

     Mikail sahneye çıkınca, bizler de yeniden heyecanlanıyoruz, tabiî. O’nun o biribirinden güzel ezgilerini, kendi sesinden canlı olarak dinleyeceğiz, zirâ.

     Mikail’in bu Tahran’da vereceği 3. konser. Hepsi de birer gün arayla üstelik. (Mikail’in Tahran’da verdiği ilk konser için bkz. Yaseminler Gülümsüyordu Ellerimiz Kavuştuğunda – 11; ikinci konser için bkz. Yaseminler Gülümsüyordu Ellerimiz Kavuştuğunda – 25)

     Mikail, çoğunun sözleri ve bestesi bizzat kendisine ait olan o hoş ezgileriyle, adetâ gönüllerimizin pasını siliyor:

     “Lâ İlahe İllallâh, her şeyinle Bismillâh,
     Lâ İlahe İllallâh, Lâ İlahe İllallâh.
     Lâ İlahe İllallâh, her şeyinle Bismillâh,
     Lâ İlahe İllallâh, Lâ İlahe İllallâh.
 
     Bir feryâdsın bir feryâd oy mazlum,
     Âhın dağlara sorulsun,
     Bir feryâdsın bir feryâd oy Yasin,
     Âhın çağlara sorulsun,
     Yüreğimden bir dûâ süzülsün,
     Yetimin alnı öpülsün,
     Yüreğimden bir dûâ süzülsün,
     Yetimin alnı öpülsün.
 
     Lâ İlahe İllallâh, her şeyinle Bismillâh,
     Lâ İlahe İllallâh, Lâ İlahe İllallâh.
     Lâ İlahe İllallâh, her şeyinle Bismillâh,
     Lâ İlahe İllallâh, Lâ İlahe İllallâh.
 
     Bir kardeşlik bir sevdâ oy Gazzem,
     Gemilerimiz aşk dolsun,
     Bir kardeşlik bir sevdâ oy mazlum,
     Mavi Marmara yâr olsun,
     Yardımlarla yürekler yol alsın,
     Eyyûbîler hep var olsun,
     Yardımlarla yiğitler yol alsın,
     Cevdet Necdet hep var olsun.
 
     Lâ İlahe İllallâh, her şeyinle Bismillâh,
     Lâ İlahe İllallâh, Lâ İlahe İllallâh.
     Lâ İlahe İllallâh, her şeyinle Bismillâh,
     Lâ İlahe İllallâh, Lâ İlahe İllallâh.
 
     Bir sabırsın bir Yakub ey yolcu,
     Uykuların dar dar o gün,
     Bir zindansın bir Yusuf ey yolcu,
     Dûâların var yâr o gün,
     Mecnunca yâr Leylâ’ya varmaksa,
     Azığın çok al al da gel,
     Keremce yâr Aslı’ya varmaksa,
     Aşkını çok yak yak da gel.
 
     Lâ İlahe İllallâh, her şeyinle Bismillâh,
     Lâ İlahe İllallâh, Lâ İlahe İllallâh.
     Lâ İlahe İllallâh, her şeyinle Bismillâh,
     Lâ İlahe İllallâh, Lâ İlahe İllallâh.
 
     Bir özünde bir sözlü yiğidim,
     Mâşuksun yâre ne çare?
     Bir Fahri’sin bir Furkan ey yolcu,
     Gönül Mevlâ’ya Hüdâ’ya,
     Secdegâha bin alın koysan da,
     Herşeyinle hep hep orda,
     Secdegâha bin alın koysan da,
     Herşeyinle can can fedâ.
 
     Lâ İlahe İllallâh, her şeyinle Bismillâh,
     Lâ İlahe İllallâh, Lâ İlahe İllallâh.
     Lâ İlahe İllallâh, her şeyinle Bismillâh,
     Lâ İlahe İllallâh, Lâ İlahe İllallâh.
 
     Bir Hayber’sin bir Hayber ey Yahud,
     Aczin dünyaya nâm bugün,
     Bir haykırış bir doğuş ey şehîd,
     Dünya kıyâmda can bugün,
     Yahudîler hep zûlüm etse de,
     Çetin, Cengiz’ler hep yolda,
     Zalimler de hep zûlüm etse de,
     Haydar, İbrahim can fedâ.
 
     Lâ İlahe İllallâh, her şeyinle Bismillâh,
     Lâ İlahe İllallâh, Lâ İlahe İllallâh.
     Lâ İlahe İllallâh, her şeyinle Bismillâh,
     Lâ İlahe İllallâh, Lâ İlahe İllallâh.”
 
     Ağa-yê Mikail, söylediği güzel ezgilerden sonra geçip yerine oturuyor. Bizler de kendisini hem kutluyor, hem de bize böyle bir müzik ziyafeti çektirdiği için teşekkür ediyoruz.
 
     Daha sonra İranlı bir müzik grubu çıkıyor sahneye. 7 kişiden oluşan, tamamı erkek olan ve hepsi de aynı kıyafeti giymiş olan bu grup, Farsça ezgiler seslendiriyorlar.
 
     İranlı müzik grubunun ezgilerini seslendirmelerinden sonra, programın moderatörü tekrar sahneye çıkıyor ve gecenin ikinci konuşmacısını, salondaki herkesin sabırsızlıkla beklediği ve çoğunun da O’nun için geldiği ismi, Mavi Marmara Şehîdi, Dünya Taekwondo Şampiyonu ve Türkiye Taekwondo Millî Takımı Antrenörü Çetin Topçuoğlu’nun Hânımı, Türkiye Bayanlar Taekwondo Şampiyonu, Avrupa Bayanlar Taekwondo Şampiyonu ve Avrupa Bayanlar Poomsae Şampiyonu Çiğdem Topçuoğlu’nu sahneye dâvet ediyor.
 
     Çiğdem abla, yanına Doğan Özlük kardeşi alarak çıkıyor sahneye. Benim Tahran’da verdiğim her iki konferansta da tercümanlığımı yapan ve Türkçe yaptığım konuşmaları cümle cümle Farsça’ya çeviren Doğan, şimdi de aynı işi Çiğdem Topçuoğlu’nun konuşmasında yapacak. Çiğdem ablanın Türkçe yapacağı konuşmayı cümle cümle Farsça’ya çevirererek dinleyicilere aktaracak.
 
     Doğan, dün olduğu gibi bugün de, hem konuşmacı hem mütercim.
 
     Çiğdem ablanın ismi anons edilince, sahne önündeki gazetecilerin ve televizyoncuların sayısı bir anda nerdeyse üç katına çıkıyor. İran ulusal medyası, Çiğdem abla için tam kadro burda.
 
     Medyanın görüntü alma isteğinden dolayı Çiğdem abla hemen başlayamıyor konuşmasına. Çünkü medya sahneyi tamamen kapatmış. Birkaç dakika sürüyor bu durum. Sonra boşalıyor.
 
     Şimdi konuşmaya başlayacak, Çiğdem abla. Mikrofonu eline almış, sahnenin önüne kadar geliyor. Mütercim Doğan Özlük ise arkadaki kürsüde, az önce kendi konuşmasını yaptığı noktada.
 
     Çiğdem Topçuoğlu, önce karşısındaki kalabalığa dikkatlice ve sevgi dolu gözlerle bakıyor; ardından mikrofonu hafifçe yukarı kaldırıp, dinleyicilere hitaben ilk sözünü söylüyor:
 
     – Selamun aleykum.
 
sediyani@gmail.com
 
     SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ
 
     CİLT 6
 
FOTOĞRAFLAR:

32... 1

Mikail’in bu Tahran’da verdiği 3. konser. Hepsi de birer gün arayla üstelik.

32... 2

Ses sanatçısı Mikail’in Mavi Marmara için yazıp bestelediği “Bir Feryad” adlı ezgi, dinleyiciler tarafından büyük bir ilgi ve beğeniyle dinlendi

32... 3

Daha sonra İranlı bir müzik grubu çıkıyor sahneye

32... 4

7 kişiden oluşan, tamamı erkek olan ve hepsi de aynı kıyafeti giymiş olan bu grup, Farsça ezgiler seslendiriyorlar

32... 5

İslamî Teblîğler Kurumu (Fars. ﺍﺴﻼﻤﻰ ﺗﺒﻠﻴﻐﺎﺗﻰ ﺴﺎﺯﻤﺎﻨﻰ [Sazman-ı Teblîğat-ı İslamî]) çatısı altında çalışma yürüten Sanat Enstitüsü (Fars. ﺣﻮﺯﻩ ﻫﻨﺮﻯ  [Hozê Hûnerî]) bünyesindeki İslamî Uyanış Edebiyâtı (Fars. ﻭﻳﮋﻩ ﺑﻴﺪﺍﺭﻯ ﺍﺳﻼﻣﻰ  [Wêje Bidarê İslamî]) tarafından organize edilen etkinlik, tüm verimliliğiyle devam ediyor

32... 6

İranlı müzik grubunun ezgilerini seslendirmelerinden sonra, programın moderatörü tekrar sahneye çıkıyor ve gecenin ikinci konuşmacısını, salondaki herkesin sabırsızlıkla beklediği ve çoğunun da O’nun için geldiği ismi, Mavi Marmara Şehîdi, Dünya Taekwondo Şampiyonu ve Türkiye Taekwondo Millî Takımı Antrenörü Çetin Topçuoğlu’nun Hânımı, Türkiye Bayanlar Taekwondo Şampiyonu, Avrupa Bayanlar Taekwondo Şampiyonu ve Avrupa Bayanlar Poomsae Şampiyonu Çiğdem Topçuoğlu’nu sahneye dâvet ediyor

32... 7

Çiğdem abla Müslüman İran halkını selamlayarak başladığı konuşmasında, 1979 yılında İran’da gerçekleşen ve 2 bin 500 yıllık Şâhlık rejimini yıkan İslam Devrimi’nin emperyalizmin 20. yy’da aldığı en büyük yenilgi olduğuna işaret etti. “Ne mutlu sizlere ki, İmam Humeynî gibi bir devrim liderine sahipsiniz. Ne mutlu sizlere ki, Seyyîd Ali Hamaneî gibi bir rehbere sahipsiniz. Ne mutlu sizlere ki, Mahmud Ahmedinejad gibi bir cumhurbaşkanına sahipsiniz” ifadelerini kullanan Mavi Marmara’nın “sembol ismi” Çiğdem Toğçuoğlu, “İmam Humeynî öyle bir devrimcidir ki, O’nun gibi bir insanı dünya bir daha çok zor görür. Rehber Hamaneî öyle bir rehberdir ki, O sadece İranlılar’ı değil, tüm Dünya Müslümanları’nı kucaklayan bir rehberdir. Cumhurbaşkanı Ahmedinejad öyle bir insandır ki, O’ndaki yürek, cesaret, süper güçlere kafa tutan yiğit duruşu, dünyadaki çok az liderde bulunur” şeklinde konuştu.

32... 8

Mavi Marmara gemisinde şehîd olan eşi Çetin Topçuoğlu ile birlikte filoya Adana’dan katıldıklarını belirten Çiğdem Topçuoğlu, gemideki dostluk ve kardeşlik ortamını kelimelerle anlatmanın mümkün olmadığını dile getirerek, İsrail’in aslında dostluk, kardeşlik, barış ve insanlığa saldırı düzenlediği tesbitinde bulundu

32... 9

İsrail saldırısı esnasında yaşadıklarını da dinleyicilerle paylaşan millî sporcumuz Çiğdem Topçuoğlu, saldırı anını ve eşinin şehâdetini şöyle anlattı: “Eşim Çetin’in nöbet tutarken şehîd olduğu yer, aslında benim nöbet yerimdi. Gemidekiler bana geldiler v e orayı terk etmem gerektiğini söylediler; ‘Çiğdem abla sen aşağıya, bayanların yanına git. Gemide bu kadar erkek varken sana burada nöbet tutturur muyuz?’ dediler. Ben itiraz ettim; aşağı gidip oturmayacağımı, muhtemel İsrail saldırısına karşı burada nöbet tutacağımı söyledim. Ne yapsam kabul etmediler, ‘Hayır olmaz, sen bayansın’ dediler. Bunun üzerine ben de onlara şaka yollu olarak ‘Demek öyle haa? O zaman geçin karşıma bakalım! Gelin dövüşelim; vallâh hepinizi tek tek denize dökerim’ dedim. Güldüler; “Abla olmaz” dediler. Baktım çaresi yok; mecburen yerimi bırakmak zorundayım. Onlara dedim ki, “Nöbet yeri kutsaldır. Madem burayı kendime nöbet yeri seçtim, öyle arkama bakmadan terk edemem. Burayı sadece bir kişiye emanet edip bırakabilirim: Dünyada en sevdiğim, en çok güvendiğim insana, eşim Çetin’e.” Onlar da “Tamam” dediler. Gidip eşim Çetin’i kendi nöbet yerinden alıp yanıma getirdiler. Böylece nöbet yerimi eşime bırakıp ayrıldım oradan. İşte eşim Çetin, tam da orada, kendisine emanet ettiğim yerde nöbet tutarken İsrail kurşunlarına hedef olarak şehîd oldu.”

 


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir