Masai Ülkesinde Mülteci Kamplarına Serdim Seccademi – 32

Parveke / Paylaş / Share

 

 

 

 

 

“Yağmur, Allâh-û Teâlâ’nın en son (yeni) yarattığı bir mâhluktur ve bereketi en çok olandır.”

Hadis-i Şerîf

(Mûslîm, cilt 2, hadis no 615; Ebû Dawud, cilt 5, hadis no 330)

     Kenya’nın mis gibi sabah havasında yaptığımız mütevazi ama bir o kadar da keyifli kahvaltıdan sonra, hep birlikte jiplerimize biniyor ve kurban kesim alanına doğru yola çıkıyoruz.

     Dadaab ilçe merkezinde başlayan bu yolculukta, dün bütün gün mülteci kamplarında kurban kesim ve dağıtımı ile ilgilenen insanî yardım gönüllüleri olarak, ilçe merkezini ilk kez gündüz gözüyle gördüğümüz için, yolda bol bol fotoğraf çekiyoruz.

     Hepsi de küçük bir kulübeden farksız olan renk renk dükkânlar, dükkânların önünde, tezgâhlara dizilmiş sıradan ürünler, ev ve çocuk eşyaları, her iki tarafında yeşil, kırmızı, mavi, sarı renklere boyanmış kulübe şeklinde dükkânların bulunduğu yolun ortasında yürüyen insanlar, kadınlar ve çocuklar, sanki zaman tünelinden geçip yüzlerce yıl önceki bir kentin çarşısına gitmişiz gibi bir duygu uyandırıyor bizde.

     Dadaab’da (hem kampta hem de ilçe merkezinde), benim en çok dikkatimi çeken konu, buradaki insanların, özellikle de kadınların, bunca fâkirliğe ve yokluğa rağmen yine de üst başlarının bu kadar temiz oluşları, bu derece şık giyinmeleri. Değil yetişkin kadınların, küçük kız çocuklarının üzerindeki kıyafetlerde bile en ufak bir toz veya leke bulmak mümkün değil.

     Üstelik dünyanın en fakir insanları oldukları, kurak, yağmurun nadir yağdığı bir coğrafyada toz toprak içinde yaşadıkları ve etraf yere atılan çöplerden geçilmediği halde. Tozun, toprağın, çöpün, sineklerin ve böceklerin arasında yaşayan bu insanların üst başlarının bu derece temiz olması, temiz olmaları yetmiyormuş gibi bir de son derece şık ve alımlı giyinmeleri, doğrusu beni oldukça şaşırtıyor.

     Giydikleri kıyafetler ucuz kumaşlardan yapılma ve son derece sade. Buna rağmen, bu malzemeden böylesine göz alıcı bir zerâfeti ve şıklığı ortaya çıkarabilmek büyük bir hüner olmalı. Demek ki, yokluk içinde olduklarından dolayı farkedilmiyor ama, aslında estetiğe büyük önem veriyorlar.

     “Temizlik” ile “zenginlik” arasında elbette ki birebir bir sebep – sonuç ilişkisi kurmak yanlıştır; ancak biribirlerini destekleyen iki durum olduğu da yadsınamaz. Ancak fâkirlik de, “pasaklı” giyinmenin mazareti olamaz. Temiz olmak, temiz giyinmek, kendine yakışanı seçip giyebilmek, yakıştırabilmek, bunlar için illa da varlıklı olmak gerekiyor. Giyimleriyle adetâ bunu öğretiyorlar, Somalili mülteciler.

     Hakikaten çok ilginç bir durum bu. Bu kadar tozlu topraklı ve üstelik kurak bir yerde yaşayan bu insanların üst başlarında, kıyafetlerinde en ufak bir toz, kir ve leke olmaması, hem yüzlerinin, hem de üst başlarının bu kadar temiz olması, doğrusu oldukça dikkatimi çekiyor. Temizliğe herşeyden daha fazla önem veren bir toplum bu. Bu ise direk onların dîndar oluşları ve İslamî hassasiyetlerinin oldukça gelişkin olmasıyla ilgili bir durum. İslam dîninin tüm vecibelerini yerine getirmeye çalışan bir halk yaşıyor burda. Küçük çocuklardan yaşlı insanlara kadar herkes hicâblı, herkes namaz kılıyor.

     İnançlı bir toplum. “Temizlik imânın yarısıdır” (Hadis-i Şerîf – Mûslîm, Taharet 1; Tirmizî, Daawat 86) anlayışı tamamen yerleşmiş burada. (Demek ki ben bu toplumun içinde doğup büyümüş olsaydım, her gün evden dayak yerdim herhalde!)

     İlçe merkezi bitince, o muhteşem ve göz kamaştırıcı güzelliğiyle tabiât, görsel bir şölen sunuyor bize. Seyretmesi bile ayrı bir keyif. Masmavi gökyüzü, bembeyaz bulutlar, aşağıda ise yemyeşil otlaklar, sanki güneşin sıcaklığı altında kavrulmuş olan turuncu ve kızılımsı bir toprak. Ağaçlar, sadece burada, Afrika’da görebileceğimiz bitkiler, sadece burada görebileceğimiz hayvanlar. Ve bütün bunların arasında, aracımızla geçtiğimiz her noktada, uzaktan bize gülümseyen ve el sallayan siyâhî çocuklar…

     Dün de size anlattığım gibi, burada yağan yağmur, patika ve çukurlu yollarda yağmur göletleri oluşturmuş. Bunlar kimi noktalarda o kadar büyük ki, yolların üzerinde göller oluşmuş gibi.

     Aracımızla seyrederken bazen o göllerin içinden geçmek zorunda kalıyoruz. Tehlikeli geçiş noktaları, bunlar. Bütün pencereleri kapatıyoruz. İçinden geçtiğimiz suyun dalgaları pencerelerimizin boyunu bile aşıyor. Resmen suyun içinde gidiyoruz jiple. Sallanarak, sağa sola yalpalanarak üstelik. Allâh muhafâzâ, araç devrilse, ya da sadece dursa, suyun içinde öylece kalakaldık demektir. Tabiî siz Türkiye’dekiler 14 şehîd daha kazandığınız için sevineceksiniz ama, biz çektiğimiz o güzelim fotoğraflar yok oldu diye üzüleceğiz. Şehîdlerin yolunu bugüne kadar hep sürdürdüğünüzden şüphemiz yok, fakat bizim yolumuzu sürdürebileceğinizi hiç sanmıyoruz. (Kendine güvenen şimdiden denesin! Yolumuzu sürdürmek için niçin illâ da nalları dikmemizi bekliyorsunuz ki? Öldükten sonra qıymata bineçehseh, en anladım ben bu işten?!)

     Yolların üzerindeki bu su göletlerinde çamaşır yıkayan mülteci kadınlar mı görmek istersiniz, suyun içinde yüzen mülteci çocuklar mı?

     Hepsini görmek mümkün. Yağmur, hakikaten “bereket” demekmiş bu topraklarda.

     Yağmur göletlerinde yüzen çocuklarla da karşılaşıyoruz. Tamamen çırılçıplak, ve sanki normal bir gölde yüzüyormuş gibi bu yağmur göletlerinde yüzen mülteci çocuklar. Bizi görünce el sallıyorlar.

     Aracın içinde biribirimize büyük bir şaşkınlık ve heyecanla onları işaret ediyoruz:

     – Abi, şuaraya bakın şurayaaaa, çocuklara bakın….

     – Makinâları çıkarın makinâları, resimlerini çekelim…

     – Çok tatlılar yaa. Araç dursun biraz seyredelim…

     – Süper birşey vallâh. Ne kadar da neşeliler değil mi?

     – Çırılçıplaklar bir de ya, keratalar….

     – Bak bak bak, şu tarafa bak, orda da var…

     – Hadi arkadaşlar, biz de tamamen soyunup onların arasına karışalım…

     – 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂

     – 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂

     – 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂

     – 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂

     – 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂

     Aracı durduruyoruz. Bizim durduğumuzu gören çocuklar, sevinçle bize doğru koşuyorlar. Yanımıza geliyorlar.

     Onlara çeşitli hediyeler dağıtıyoruz. Balonlar, şekerler ve çikolatalar verip sevindiriyoruz. Müthiş derecede mutlu oluyor çocuklar. Onların mutlu olduklarını görünce, biz onlardan daha çok mutlu oluyoruz, tabiî ki.

     Bugün bayram.

     Bayram, en çok çocukların hakkı.

     Sevmek, sevindirmek lazım çocukları.

sediyani@gmail.com

     SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ

     CİLT 7

FOTOĞRAFLAR:

32... 01

Dadaab ilçe merkezi… Dadaab, Kenya’nın en doğu toprakları olan ve merkezi Garissa şehri olan Kuzeydoğu İli (Kisw. Mkoa wa Kaskazini Mashariki)’nin bir ilçesidir.

32... 02

Somali sınırına 100 km mesafede bulunan Dadaab, Kenya’dan Somali’ye giderkenki son yerleşim birimidir

32... 03

Dadaab ilçe merkezinde başlayan bu yolculukta, dün bütün gün mülteci kamplarında kurban kesim ve dağıtımı ile ilgilenen insanî yardım gönüllüleri olarak, ilçe merkezini ilk kez gündüz gözüyle gördüğümüz için, yolda bol bol fotoğraf çekiyoruz

32... 04

Dadaab ilçesi, Garissa il merkezine 121 km, Kenya’nın başkenti Nairobi’ye 488 km, Somali sınırına 100 km, Somali’nin başkenti Mogadişu’ya ise 722 km mesafede bulunuyor

32... 05

Dadaab’da (hem kampta hem de ilçe merkezinde), benim en çok dikkatimi çeken konu, buradaki insanların, özellikle de kadınların, bunca fâkirliğe ve yokluğa rağmen yine de üst başlarının bu kadar temiz oluşları, bu derece şık giyinmeleri. Değil yetişkin kadınların, küçük kız çocuklarının üzerindeki kıyafetlerde bile en ufak bir toz veya leke bulmak mümkün değil.

32... 06

İlçe halkı Müslüman’dır ve çoğunluğu Somali kökenlidir. Kenya’nın Somali’ye giderkenki son yerleşim birimidir. İl merkezi olan 121 km batısındaki Garissa şehrinin nüfûsu 65 bin 881’dir. Kuzeydoğu İli’nin ise toplam nüfûsu 1 milyon 410 bin 342 kişi, toplam yüzölçümü 126 bin 186 km²’dir.

32... 07

Hepsi de küçük bir kulübeden farksız olan renk renk dükkânlar, dükkânların önünde, tezgâhlara dizilmiş sıradan ürünler, ev ve çocuk eşyaları, her iki tarafında yeşil, kırmızı, mavi, sarı renklere boyanmış kulübe şeklinde dükkânların bulunduğu yolun ortasında yürüyen insanlar, kadınlar ve çocuklar, sanki zaman tünelinden geçip yüzlerce yıl önceki bir kentin çarşısına gitmişiz gibi bir duygu uyandırıyor bizde

32... 08

Bu gördüğünüz, ilçedeki evler ve insnalar burada yaşıyorlar

32... 09

Şoförümüz Charles Kamau

32... 10

Bulutlar, ağaçlar ve pelikanlar

32... 11

Aracımızla seyrederken bazen o göllerin içinden geçmek zorunda kalıyoruz. Tehlikeli geçiş noktaları, bunlar. Bütün pencereleri kapatıyoruz. İçinden geçtiğimiz suyun dalgaları pencerelerimizin boyunu bile aşıyor. Resmen suyun içinde gidiyoruz jiple. Sallanarak, sağa sola yalpalanarak üstelik. Allâh muhafâzâ, araç devrilse, ya da sadece dursa, suyun içinde öylece kalakaldık demektir.

32... 12

Yağmur, hakikaten “bereket” demekmiş bu topraklarda

32... 13

Yağmur göletlerinde yüzen çocuklarla da karşılaşıyoruz. Tamamen çırılçıplak, ve sanki normal bir gölde yüzüyormuş gibi bu yağmur göletlerinde yüzen mülteci çocuklar. Bizi görünce el sallıyorlar.

32... 14

Onlara çeşitli hediyeler dağıtıyoruz. Balonlar, şekerler ve çikolatalar verip sevindiriyoruz. Müthiş derecede mutlu oluyor çocuklar. Onların mutlu olduklarını görünce, biz onlardan daha çok mutlu oluyoruz, tabiî ki.

32... 15

İlçe merkezi bitince, o muhteşem ve göz kamaştırıcı güzelliğiyle tabiât, görsel bir şölen sunuyor bize

32... 16

Seyretmesi bile ayrı bir keyif

32... 17

Masmavi gökyüzü, bembeyaz bulutlar, aşağıda ise yemyeşil otlaklar, sanki güneşin sıcaklığı altında kavrulmuş olan turuncu ve kızılımsı bir toprak.

32... 18

Dadaab mülteci kampında futbol

32... 19

Futbolun siyâh incileri… Roger Milla’lar, Jay – Jay Okocha’lar, Daniel Amokachi’ler, İbrahim Babayaro’lar, Georg Weah’lar, Abedi Pele’ler, Raşidî Yekinî’ler, Samuel Eto’o’lar, Didier Drogba’lar, İbrahim Yattara’lar böyle yetişiyorlar işte…

32... 20

Yük için hangisi daha ideal sizce? Kamyonlar mı yoksa develer mi?

32... 21

Ağaçlar, sadece burada, Afrika’da görebileceğimiz bitkiler, sadece burada görebileceğimiz hayvanlar

32... 22

Kamp yakınında küçük bir havaalanı var ve sadece BM veya çeşitli devletler tarafından kullanılıyor

32... 23

Muteşem bir coğrafyası ve göz kamaştıran bir doğası var Kenya’nın

32... 24

İmam Şafiî Mescîdi

32... 25

Üstte bulutlar, altta yağmur göletleri

32... 26

Yolların üzerindeki bu su göletlerinde çamaşır yıkayan mülteci kadınlar mı görmek istersiniz, suyun içinde yüzen mülteci çocuklar mı?

32... 27

Bir anne çamaşır yıkarken, çocukları da aynı suda yüzüyor

32... 28

Dadaab’da yaşam

32... 29

Ve bütün bunların arasında, aracımızla geçtiğimiz her noktada, uzaktan bize gülümseyen ve el sallayan siyâhî çocuklar…

32... 30

Dadaab… Bir ilçe, iki dünya.

 


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir