Parveke / Paylaş / Share
Oy gülüm
gûla reyhan gülüm
sana Rawalpindi oyalı yazma alamadım ya
Ohri’nin incisini nun gibi boynuna asamadım ya
İsfahan lalesini lamelif destesiyle uzatamadım ya
Struga şiirlerimi sana elif elif okuyamadım ya
bu kara sevdâyı Balakot’un çocukları gibi mâsum tutamadım ya
içimdeki Burrel yangınını Erzeni sularıyla söndüremedim ya
yasemin yasemin büyüyen isyanımı Tahrir Meydanı’nda haykıramadım ya
oy gülüm
gûla reyhan gülüm
Be’er-Şeva gözlerimdeki hapishanede seni tutsak edemedim ya.
November sevgilim; yere düşen yapraklar
ağaçlardan mı yoksa ömrümden mi
dallar mı çöküyor omuzlarım mı
aman Allâh’ım!
ne çok kalabalık olacağız biz mahkeme-i kübrâda, korkuyorum
ne çok insan sıkacak boğazımı orda
ve ben ne çok insanın yakasına yapışacağım
korkuyorum Allâh’ım, çok korkuyorum
November;
düşen son yaprakları ömrümün
susun;
ağaçlar uyuyor…
İbrahim Sediyani
(“November Sevgilim” şiirinden; Gülistan)
Çiğdem ablanın konuşmasından sonra çeşitli plaketler takdim edilmiş ve bugünkü etkinlik de, başarılı bir şekilde sona ermişti.
Doğan Özlük ve Çiğdem Topçuoğlu’nun konuşmaları, Mikail’in seslendirdiği ezgiler, tek kelimeyle muhteşemdi.
Programdan sonra kalkıyoruz ve salondan ayrılıyoruz. Sanat Enstitüsü’nün üst katına, Dr. Nasır Zerrabî (ﻨﺎﺼﺮ ﺰﺮﺍﺒﻰ) Bey’in odasına geçiyoruz. Burada birer kahve içiyor ve dinleniyoruz.
Biraz sonra, benim açımdan İran’daki en güzel etkinlik başlayacak: Tahran Şiir Gecesi (Fars. ﺷﺐ ﺷﻌﺮﻯ ﺗﻬﺮﺍﻥ [Şebê Şiir-ê Tehran])….
Açıkhavada, romantik bir ortamda gerçekleşecek olan Şiir Gecesi’nde şâirler sahneye çıkıp halka şiirlerinden demet sunacaklar. Tahran’da yaşadığım en güzel saatler olacak olan bu geceye dâvetli olan şâirlerden biri de benim.
Gecenin tüm şâirleri yerli. İranlı olmayan tek şâir ben olacağım bu helbest akşamında…
Şiir Gecesi’nin bir özelliği de, İran’da iştirak edeceğimiz son etkinlik olması. Bunu da geride bırakınca, bu ülkedeki tüm etkinliklerimiz bitmiş olacak. Sadece televizyon canlı yayınları ile özel olarak düzenleyeceğimiz etkinlik ve gezilerimiz kalıyor geriye.
Şiir saatlerinin başlamasına sayılı dakikalar kala, önce Zerrabî Bey’in odasından, sonra da Sanat Enstitüsü binasından dışarı çıkıyoruz. Şiir Gecesi binasın içinde değil bahçesinde, romantik bir ortamda gerçekleştirilecek çünkü.
Ağaçların, yaprakların arasında…
Tahran Sanat Enstitüsü Genel Müdürü Ağa-yê Muhsin Mûmînî Şerif (ﻣﺤﺴﻴﻦ ﻣﺆﻣﻴﻨﻰ ﺷﺮﻳﻒ) ve İslamî Uyanış Edebiyatı Birimi Başkanı Ağa-yê Dr. Nasır Zerrabî (ﻨﺎﺼﺮ ﺰﺮﺍﺒﻰ) de geliyor bizimle birlikte. Onlar da dinleyecek, şiirlerimizi…
Etkinliğin yapılacağa alana geliyoruz. Burası, Tahran Sanat Enstitüsü (Fars. ﺣﻮﺯﻩ ﻫﻨﺮﻯ [Hozê Hûnerî])’ne ait olan Edebiyat Parkı (Fars. ﭘﺎﺭﮎ ﺍﺩﺑﻰ [Parkê Edebî]) içindeki Şiir Bahçesi (Fars. ﺑﺎﻍ ﺷﻌﺭ [Bağê Şiir])…
Açıkhava şiir bahçesinde, oldukça otantik ve romantik bir ortam…
Ağaçların ve yaprakların arasındayız. Vakit ise, gece.
Tam “şiir havası” yani, anlayacağınız…
Biraz sonra etkinlik başlıyor. Oldukça heyecanlı ve tarif edemeyeceğim kadar mutluyum.
Açıkhavada, romantik bir ortamda gerçekleşecek olan Şiir Gecesi’nde sahneye çıkıp halka şiirlerimizi okuyacağız. Ne kadar güzel saatler bunlar…
Helbest akşamının tüm şâirleri yerli. İranlı olmayan tek şâir benim…
Tahran Sanat Enstitüsü (Fars. ﺣﻮﺯﻩ ﻫﻨﺮﻯ [Hozê Hûnerî])’ne ait olan Edebiyat Parkı (Fars. ﭘﺎﺭﮎ ﺍﺩﺑﻰ [Parkê Edebî]) içindeki Şiir Bahçesi (Fars. ﺑﺎﻍ ﺷﻌﺭ [Bağê Şiir])’nde düzenlenen bu şiir gecesinde şu şâirler sahne alacaklar: Abbas Bratî Pur (ﻋﺒﺎﺱ ﺑﺮﺍﺗﻰ ﭘﻮﺭ), Abdurrahîm Seyyîdî Râd (ﻋﺒﺪﺍﻠﺮﺤﻴﻢ ﺴﻴﺪﻯ ﺮﺍﺪ), Ali Dawudî (ﻋﻟﻰ ﺪﺍﻮﻮﺪﻯ), Ali Muallim Damğanî (ﻋﻟﻰ ﻤﻌﻠﻡ ﺪﺍﻤﻐﺎﻧﻰ), Cevad Zehtab (ﺠﻮﺍﺪ ﺰﻫﺘﺎﺐ), Mehdi Muzafferî Sawecî (ﻤﻬﺪﻯ ﻤﻈﻔﺮﻯ ﺴﺎﻮﺠﻰ), Muhammed Hûseyn Caferyan (ﻤﺤﻤﺪ ﺤﺴﻴﻥ ﺠﻌﻔﺮﻴﺎﻦ), Muhammed Rıza Ferxanî (ﻤﺤﻤﺪ ﺮﻀﺎ ﻔﺮﺨﺎﻨﻰ) ve İbrahim Sediyani (ﺇﺒﺮﺍﻫﻴﻡ ﺴﻴﺪﻴﻴﺎﻧﻰ).
Şiir saatleri başlıyor…
Şiir Gecesi’nde şâirler sahne alarak şiirlerini okuyorlar. Açıkhava şiir bahçesinde, oldukça otantik ve romantik bir ortamda gerçekleştirilen etkinlikte şiirseverler adetâ şiir ve edebiyat ziyafeti çekiyorlar.
Gecede şiirseverler, şâirlerin hepsi de duygu yüklü olan şiirlerini kendi seslerinden canlı olarak dinleme fırsatı buluyorlar.
Abdurrahîm Seyyîdî Râd (ﻋﺒﺪﺍﻠﺮﺤﻴﻢ ﺴﻴﺪﻯ ﺮﺍﺪ), konukların karşısına “Şehîd Şair” adlı şiiriyle çıkıyor.
Ali Muallim Damğanî (ﻋﻟﻰ ﻤﻌﻠﻡ ﺪﺍﻤﻐﺎﻧﻰ), kutlu İslam Devrimi için kaleme aldığı bir şiirini paylaşıyor.
Muhammed Hüseyn Caferyan (ﻤﺤﻤﺪ ﺤﺴﻴﻥ ﺠﻌﻔﺮﻴﺎﻦ), Bosna Savaşı üzerine kaleme aldığı “Bosna” adlı şiirini okuyor.
Mehdi Muzafferî Sawecî (ﻤﻬﺪﻯ ﻤﻈﻔﺮﻯ ﺴﺎﻮﺠﻰ), birkaç ay önce Mısır’da gerçekleşen şanlı halk devrimi üzerine yazdığı şiirini seslendiriyor.
Cevad Zehtab (ﺠﻮﺍﺪ ﺰﻫﺘﺎﺐ), Libya diktatörü Qaddafî’ye hitaben mizahî bir dille yazdığı şiirini okuyor.
Abbas Bratî Pur (ﻋﺒﺎﺱ ﺑﺮﺍﺗﻰ ﭘﻮﺭ), Ali Dawudî (ﻋﻟﻰ ﺪﺍﻮﻮﺪﻯ) ve Muhammed Rıza Ferxanî (ﻤﺤﻤﺪ ﺮﻀﺎ ﻔﺮﺨﺎﻨﻰ) ise aşkı anlatan duygusal şiirler okuyorlar.
Sıra bana geldiğinde, mütercim arkadaşım Doğan Özlük ile birlikte çıkıyorum sahneye. Hayır; daha önce verdiğim konferansları Farsça’ya tercüme eden Doğan, bu kez de şiirlerimi Farsça’ya çevirmeyecek. Fakat Doğan, okuyacağım her şiirden önce bir takdim sunacak, kısa bir açıklama yapıp sunum yapacak ve ben şiiri okuyacağım.
Doğan sahnenin seyircilere göre sol tarafındaki turuncu koltuğa oturuyor; ben de sahnenin seyircilere göre sağ tarafındaki kürsüye çıkıyorum ve ayaktayım, ayakta okuyacağım şiirlerimi.
O kadar hoş bir ortam var ki…
Dört şiir okuyacağım gecede: Biri Türkçe, biri Kürtçe, biri Almanca, biri de 6 dilde (Türkçe, Kürtçe, Almanca, İngilizce, Arapça, Farsça) yazdığım…
Doğan Özlük ilk şiirin takdimine başlıyor:
– Kıymetli misafirlerimiz, sevgili şiirseverler! Gecemizin İranlı olmayan, tek yabancı şairi olan İbrahim Sediyani, Almanya’da yaşayan Türkiye vatandaşı bir Kürt’tür. Hayatında ilk defa İran’a geliyor ve İran’ı, sizleri çok sevdi. Almanya’da gazetecilik ve yazarlık yapıyor. Seyyahtır, kendine özgü bir üslûpla kaleme aldığı gezi yazıları ile tanınmaktadır. O’na Almanya’da “Doğu’nun Karl May’ı”, Türkiye’de “Çağdaş Evliya Çelebi”, Kürtler arasında da “Kürtler’in Evliya Çelebi’si” diyorlar. Sediyani seyyah olmasına rağmen, ne yazık ki bugüne kadar gelip İran’ı gezmek ve görmek nasip olmamıştır. İlk defa size misafir olmaktadır. İbrahim Sediyani’nin iki sene önce, 2009 yılında, azîz İslam İnqılâbı’nın 30. yıldönümü olması vesilesiyle yazdığı muhteşem bir şiir vardır. Şiirin ismi, “Behmen”. İslam Devrimi’nin gerçekleştiği ayın ismi. Kendine özgü bir üslûbu, farklı ve orijinal bir tarzı olan bir şiirdir bu. Bu şiirin özelliği, tam 6 farklı dilde yazılmış olmasıdır. İslam Devrimi’nin “evrensel” bir olay olduğunu bundan daha anlatabilecel bir mesaj olabilir mi? “Behmen” şiirinin her satırı ayrı bir dildedir. Şiir 6 dildedir: Türkçe, Kürtçe, Almanca, İngilizce, Arapça, Farsça. Şimdi bu bir san’ât şâheseri olan şiiri, şairinin kendi sesinden dinleyelim…
Başlıyorum okumaya:
BEHMEN
– Otuzuncu yıldönümünde evrensel İslam Devrimi’ne;Türkçe, Kürtçe, Almanca, İngilizce, Arapça, Farsça –
– l’rojasala sisemînda j’bo Şoreşa İslamî a navnetewî;Romîkî, Kûrdî, Cermenkî, Ingliskî, Erebî, Farsî –
– in den dreißigsten Jahrestag für internationale Islamische Revolution;Türkisch, Kurdisch, Deutsch, Englisch, Arabisch, Persisch –
– in the thirtieth anniversary for international Islamic Revolution;Turkish, Kurdish, Germans, English, Arabic, Persian –
– fî bi’munâsebet’el- îd el- selasun li- İnqlab’ul- İslamî el- âlemî;Turkî, Kurdî, Almanî, İnclizî, Erebî, Farsî –
– der siyamîn ruz-i sal bera-yi İnqlab-i İslamî hameganî;Turkî, Kûrdî, Almanî, Englisî, Erebî, Farsî –
Fecrin ışıklarında yükselen bir ses eder beni mest,
Gelê azadîxwez rabune pîya j’bo jiyana serbest,
Ich frage: “Was sagen sie in dieses prächtiges fest?”
They say: “No East, no West – Islam is the best.”
Lâ a’budu mâ ta’budun yâ eyyuhe’l- zordest,
Men fedâiyan-i ruşenfikrem, nehzet-i ma pîruzest.
* * *
Direnişçi halklar şehinşâhların gücünden mi korkar?
Em hemo l’ser rızgarîyê bune belengaz û brîndar,
Ihr müßt uns verstehen, nur unserem Glauben sind wir dankbar,
Did you know that or not, what is be at war?
Hayyale’l- sewra, el- muqawemetu xayrun mine’n- nâr,
Xûdâya, tâ inqlab-i Mehdî, inqlab-i ma’ra nigehdar.
* * *
Zûlmün pençesine karşı milyonlar, yürekten bir sed,
Viya berxwedan j’bo gelan buye mîna cehd û hezmed,
Glaube, Kampf und Wunsch sind meine Gerät,
In the first flush of passion my blood is red.
Sallu âlâ Mûhâmmed we âl-i Mûhâmmed,
Deh Fecr, mah-i Behmen hoş amed.
Şiiri okuduktan sonra, dinleyiciler alkışlıyorlar. Doğan Özlük, bir sonraki şiirimin takdimine geçiyor:
– Kıymetli misafirlerimiz, sevgili şiirseverler! Şair İbrahim Sediyani’nin bir özelliği de, geçtiğimiz yıl siyonist ambargo altındaki Gazze’ye insanî yardım götürürken Akdeniz sularında İsrail ordusunun saldırısına uğrayan Mavi Marmara gemisindeki aktivistlerden biri olmasıdır. İsrail saldırısı esnasında Üstâd Sediyani geminin en üstünde, silahlı İsrail askerlerine karşı çıplak ellerle gemiyi korumaya çalışanların arasındaydı. O mazlum Gazze ve Filistin halkı için ölümü bile göze almış, canını tehlikeye atmaktan çekinmemiştir. Elbette ki bir Mavi Marmara gezisi şairin Mavi Marmara için şiir yazmaması düşünülemez. Sediyani “Mavi Marmara” adlı bu şiirini Türkçe olarak yazmış ve bu şiir, Türkiye’de sanatçı Yusuf Can tarafından bestelenip “Mavi Düşler” adıyla ezgi haline getirilmiştir. İşte bir Mavi Marmara gazisinin kaleminden Mavi Marmara şiiri…
Başlıyorum okumaya:
MAVİ MARMARA
Akdeniz’de tarih yazar Mavi Marmara,
Bir destan bütün nesillere ve çağlara,
Akdeniz’de tarih yazar Mavi Marmara,
Bir çağrıdır o tüm erdemli insanlara.
* * *
Sana mavi düşler biriktirdim denizde,
Sen göklerinde gemiler yüzdür Gazze’nin,
Ayın silüeti düşsün secde izine,
Sokaklarında gemiler gezdir Gazze’nin.
Deryâlar aştım ben vuslata ermek için,
Sen ekinine gemiler bitirt Gazze’nin,
Yıldızlar süreceğim kucağına senin,
Annelerine gemiler emzirt Gazze’nin.
Mavi ezgiler çağırır suyun sesini,
Sen evlerinde gemiler dokut Gazze’nin,
Bir şafak vaktinde öğrendim tevekkülü,
Çocuklarına gemiler okut Gazze’nin.
Can yeleği giydirdim kıldığım namaza,
Sen kucağında gemiler büyüt Gazze’nin,
Bir ülke kurdum ben Akdeniz sularında,
Dertli koynunda gemiler uyut Gazze’nin.
Dokuz can sundum Rabbim’e, hepsinden razı,
Damarlarında gemiler akıt Gazze’nin,
Bir de kuş kafeste, bir kanarya sapsarı,
Sen kanatlarına gemiler çırp Gazze’nin.
* * *
Akdeniz’de tarih yazar Mavi Marmara,
Bir destan bütün nesillere ve çağlara,
Akdeniz’de tarih yazar Mavi Marmara,
Bir çağrıdır o tüm erdemli insanlara.
Şiiri okuduktan sonra, dinleyiciler alkışlıyorlar. Doğan Özlük, bir sonraki şiirimin takdimine geçiyor:
– Kıymetli misafirlerimiz, sevgili şiirseverler! Şair İbrahim Sediyani’nin bir özelliği de, dili yasaklanmış, köylerinin ve şehirlerinin isimleri haritadan silinmiş, onlarca yıl her türlü zûlüm ve katliâmlar yaşamış mazlum Kürt halkının bir evlâdı olmasıdır. Anadili yasaklanan, çocuklarının anadilde eğitim alma hakkının bile bulunmadığı bir halkın içinden çıkmış şairin, elbette ki yasaklar ve engeller konulan kendi diliyle şiir yazmaması beklenemez. Üstâd Sediyani, Gazze, Bosna, Çeçenistan, Keşmir, Arakan gibi ümmetin tüm yetim coğrafyalarına ve mazlum halklara karşı duyarlı olduğu gibi, elbette ki en başta kendi halkının yaşadığı sorunlara karşı duyarlıdır. Bir gazeteci ve yazar olarak yıllarca Kürtçe’nin özgür olması ve eski Kürtçe yer isimlerinin iade edilmesi için her türlü takdire şayan bir mücadele vermektedir. İşte Sediyani’nin kendi anadiliyle yazdığı “Dıkolım Navê Te” (Senin Adını Kazıyorum) adlı şiiri…
Başlıyorum okumaya:
DIKOLIM NAVÉ TE
Lı ser kolanên taxa me,
Ez dıkolım navê te,
Bın û serê axa me,
Dıkolım navê te.
Ser hestiyê zman û zara,
Pelên gûlîyên dara,
Lı ser rêya rêdara,
Dıkolım navê te.
Ser tarîya qûlê şkefta,
K’vokên şmuka mızgefta,
Dılê Eshab-ê Hefta,
Dıkolım navê te.
Du navê Rebbê çar hêlan,
Nanê malê ser sêlan,
Ser genımê dev gêlan,
Dıkolım navê te.
Hember rojava û hılat,
Her dû alîyê Fırat,
Ser hêşînîya welat,
Dıkolım navê te.
Lı ser berfa zvıstanê,
Şewata tabıstanê,
L’çar alî Kûrdistan’ê,
Dıkolım navê te.
Pê penusê ser rûpela,
Bêhna gûla bûlbûla,
Lı ser xwîna Kerbela,
Dıkolım navê te.
Lı ser serhıldana Piran,
Fecra Şoreşa İran,
Pê Qûr’ân û tekbîran,
Dıkolım navê te.
Wek Ehl-i Beyt ê paqıja,
Hember hovên xwînmıja,
Kingê xwîna’m dırıja,
Dıkolım navê te.
Nava helbest û strana,
Ser bêhna misk û rânâ,
Lı ser çılkên barana,
Dıkolım navê te.
Lı ser masiyên bın avê,
Éstrıkên lı ber çavê,
Lı ser dewa ber tavê,
Dıkolım navê te.
Heval, navê te ser seran,
Dıgrım ser sing û beran,
Her deran û her deran,
Dıkolım navê te.
Şiiri okuduktan sonra, dinleyiciler alkışlıyorlar. Doğan Özlük, bir sonraki şiirimin takdimine geçiyor:
– Kıymetli misafirlerimiz, sevgili şiirseverler! Şair İbrahim Sediyani’nin bir özelliği de, gurbet ellerde, Almanya’da yaşaması, ama doğaya ve coğrafyalara âşık bir insan olarak hem ülkesini çok özlerken, hem de yaşadığı ülke olan Almanya’yı da çok sevmesidir. Elbette Almanya’da yaşayan, çocukları Almanya’da Almanca olarak okul okuyan ve üstelik yaşadığı, geçimini temin ettiği Almanya’yı bu kadar seven, özellikle Alpler bölgesine, Almanya – Avusturya – isviçre üçgenindeki Alp Dağları’na ve oradaki göllere âşık olan bir şairin bu güzellikleri o dilde kaleme almaması beklenemez. Üstâd Sediyani’nin Almanca şiirleri Alman kamuoyunda müthiş itibar etmekte, sevilmektedir. Almanya’nın en büyük filozofları, yazdıkları kitaplarda bile Sediyani’nin Almanca şiirlerinden bahsetmekte, övgüler dizmektedirler. Örneğin 20. yy’ın Marksist felsefe akımının yaşayan üç temsilcisinden biri olan, Almanya’nın şu andaki en büyük filozofu kabul edilen, birçok uluslararası edebiyat ödülü bulunan ve zamanında Alman Federal Parlamentosu’nda Demokratik Sosyalizm Partisi’nden milletvekilliği de yapmış olan, yazdığı kitaplar onlarca dile çevrilen dünyaca ünlü filozof Gerhard Zwerenz, son yazdığı kitapta Sediyani’yi 20. yy. başlarındaki dünyaca ünlü Yahudî feminist edebiyatçı, aktivist ve direnişçi kadın Hannah Arendt’e benzetmiştir. Gerhard Zwerenz kitabında İbrahim Sediyani için şu ifadeleri kullanmaktadır: “Batı felsefe ve edebiyatının kaybolan özgürlükçü ve devrimci rûhunun, göçmen kökenli bir yabancının şahsında yeniden dirilmesi.” Zwerenz kitabında Sediyani’nin şiirleri içinse “cesur kelimeler, müthiş bir romantizm” değerlendirmesinde bulunuyor ve Sediyani için “bu adam olağanüstü biri” ifadelerini kullanıyor. İşte Almanya’da yaşayan şair İbrahim Sediyani’nin Almanca kaleme aldığı “Die Herbstblätter” (Sonbahar Yaprakları) adlı şiiri…
Başlıyorum okumaya:
DIE HERBSTBLÄTTER
Die Einsamkeit zerstört meine Lebensfreude, jeder Tag ist Herbst,
Ich muss nichts berühren, die Blätter fallen von selbst.
Dich frage ich; an den Bergen, an den Flüssen und Seen,
So spurlos bist du verschwunden, hat keiner gesehen.
Ich habe zwei Flüsse in meinen Augen, der Rhein und die Donau,
Tränen fliesend suche ich dich, von Aschaffenburg bis Lindau.
Wie die Schmetterlinge auf der Mainau, mache ich den Schmetterlingstanz,
Denn du bist so schön wie die Imperia von Konstanz.
Es ist November, die Städte sind leer, nur du und ich,
Lautlos sterben die Bäume, lass mich wieder bei dir sein,
Ich habe soo viele gelbe Blätter gesammelt für dich,
Und zwar ohne fremde Hilfe! Alles ganz allein.
* * *
Ich habe alles vermisst, was wir zusammen erlebt haben,
Sehnsucht habe ich geteilt mit ganzem Allgäu und Schwaben,
Ohne dich ist alles getrocknet wie der Forggensee, innen und außen,
Mit dir ist alles begeistert wie der Rheinfall bei Schaffhausen.
In meinem Herz blühen Blumen für dich, Rosen und Tulpen,
Ich schreie, und frage die ganzen Bergen den Alpen:
“Was ist das für ein Gefühl, die mich schlägt wie Hiebe?”
Der Matterhorn von Zermatt antwortet: “Das ist die Liebe.”
Es ist November, die Städte sind leer, nur du und ich,
Lautlos sterben die Bäume, lass mich wieder bei dir sein,
Ich habe soo viele gelbe Blätter gesammelt für dich,
Und zwar ohne fremde Hilfe! Alles ganz allein.
Şiiri okuduktan sonra, dinleyiciler alkışlıyorlar. Doğan Özlük dinleyicilere teşekkür ediyor, ardından aynı teşekkürü ben de, hem de Farsça yapıyorum.
Sahneden inince, beni ve Doğan’ı ilk tebrik edenler, Muhsin Mûmînî Şerif (ﻣﺤﺴﻴﻦ ﻣﺆﻣﻴﻨﻰ ﺷﺮﻳﻒ) Bey ve Dr. Nasır Zerrabî (ﻨﺎﺼﺮ ﺰﺮﺍﺒﻰ) Bey oluyor. Ardından diğer şâirler, Abbas Bratî Pur (ﻋﺒﺎﺱ ﺑﺮﺍﺗﻰ ﭘﻮﺭ), Abdurrahîm Seyyîdî Râd (ﻋﺒﺪﺍﻠﺮﺤﻴﻢ ﺴﻴﺪﻯ ﺮﺍﺪ), Ali Dawudî (ﻋﻟﻰ ﺪﺍﻮﻮﺪﻯ), Ali Muallim Damğanî (ﻋﻟﻰ ﻤﻌﻠﻡ ﺪﺍﻤﻐﺎﻧﻰ), Cevad Zehtab (ﺠﻮﺍﺪ ﺰﻫﺘﺎﺐ), Mehdi Muzafferî Sawecî (ﻤﻬﺪﻯ ﻤﻈﻔﺮﻯ ﺴﺎﻮﺠﻰ), Muhammed Hüseyn Caferyan (ﻤﺤﻤﺪ ﺤﺴﻴﻥ ﺠﻌﻔﺮﻴﺎﻦ) ve Muhammed Rıza Ferxanî (ﻤﺤﻤﺪ ﺮﻀﺎ ﻔﺮﺨﺎﻨﻰ) yanımıza geliyorlar ve onlar da tebrik ediyorlar. (GÖNÜLDAŞLARIMIZ İÇİN NOT: Şu anda vakit gece olduğu için, yarınki gazeteler matbaadan çıkmış bile. “Şiir Gecesi”nin haberleri, iki gün sonraki gazetelerde yer alacak ve iki gün sonraki bütün İran ulusal medyasının gündemi, benim 6 dilde yazdığım “Behmen” adlı şiirim. Şiir İran’da büyük yankı buluyor. Fakat iki gün sonra biz İsfahan’da gezide olacağımız için bunları hiç bilmeyeceğiz ve ancak gece Tahran’a döndükten sonra, otelimizin internet odasından haberleri tararken öğreneceğiz.)
Hoş ve romantik geçen gecenin finalinde, biz tüm şairler hakkında iltifat sözleri söylenip hepimiz topluca sahneye dâvet ediliyoruz. Biz gecenin tüm şâirleri, sahnede topluca şiir okuyoruz. Hep birlikte.
Farsça bir şiir ve kime ait olduğunu bile bilmiyorum. Ama ne önemi var sanki? Diğer şair kardeşlerim ne dese, ben de ağzımı oynatarak onlara eşlik etmeye çalışıyorum.
Olağanüstü hoş bir gece…
Tahran Sanat Enstitüsü (Fars. ﺣﻮﺯﻩ ﻫﻨﺮﻯ [Hozê Hûnerî])’ne ait olan Edebiyat Parkı (Fars. ﭘﺎﺭﮎ ﺍﺩﺑﻰ [Parkê Edebî]) içindeki Şiir Bahçesi (Fars. ﺑﺎﻍ ﺷﻌﺭ [Bağê Şiir])’nde, otantik ve romantik bir ortamda gerçekleşen Tahran Şiir Gecesi (Fars. ﺷﺐ ﺷﻌﺮﻯ ﺗﻬﺮﺍﻥ [Şebê Şiir-ê Tehran]), oldukça güzel geçmişti.
Beklediğimden daha hoş bir gece yaşamıştım.
Şiirseverler sarıyor etrafımızı. Çevrem tamamen şiir dostlarıyla, güzel insanlarla çevrilmiş durumda.
Sorular soruyorlar bana, daha yakından tanımak istiyorlar. Hepsinin de yüzü gülümsüyor ve gözleri sevgi ile bakıyor.
Keşke bu gece başka hiçbir işimiz olmasa da, sabaha kadar bu romantik bahçenin içinde, bu “şiir bakışlı” insanlarla oturup sohbet etsek.
Bu mümkün değil, ne yazık ki. Daha doğru dürüst nefes bile almadan, sabah ilk ziyaret ettiğimiz yere, televizyon stüdyosuna gitmemiz lazım.
Yola koyuluyoruz.
Azerîce televizyon kanalında canlı yayın konuğu olacağız bu gece.
sediyani@gmail.com
SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ
CİLT 6
FOTOĞRAFLAR:
Tahran Şiir Gecesi, 29 Şehrivar 1390
Parveke / Paylaş / Share