Masai Ülkesinde Mülteci Kamplarına Serdim Seccademi – 36

Parveke / Paylaş / Share

 

 

 

 

 

“İyi bir anne baba, çocuğuna şöyle muamele etmelidir: Çocuk 7 yaşına kadar anne babasına emreden, 7 yaşından 14 yaşına kadar anne babasından emir alan, 14 yaşından sonra da anne babanın istişâre ettiği, anne babanın kendisine fikir danıştığı kişi olmalıdır.”

Hadis-i Şerîf

(Wesaîl’uş- Şiâ, cilt 15, sayfa 195)

36... 00

     Kenya topraklarındaki üçüncü, “dünyanın en büyük mülteci kampı” olan Dadaab Mülteci Kampı (Kisw. Kambi ya Wakimbizi ya Dadaab; İng. Dadaab Refugee Camp; Ar. ﻤﺨﻴﻢ ﻠﻼﺠﻴﻦ ﺪﺍﺪﺍﺐ  [Muxayyîm’el- Lillecîn Dadaab])’ndaki ikinci günümüzde, tıpkı dün olduğu gibi, kurban kesim çayırında kurbanlıklarımızı kesme ve mülteci kamplarında mülteci ailelere hisselerini dağıtma işini de hallettikten sonra, rehberlerimizin izinde, kampın arasında geziyoruz.

     Yeni, farklı, çarpıcı şeyler görmek istiyoruz; bunun için…

     Dün bayram namazlarını kıldıktan sonra hemen kurban kesim alanına gitmiş, ordan da hiç başka yere takılmadan hemen öğleden sonra mülteci çadırlarına dalıp kurban hisselerini dağıtmış, elimizdeki poşetleri bitirene kadar da akşam olmuştu.

     Bugünkü işimizi erken bitirdik; hem bayram namazı olmadığı için, hem de kurban kesimleriyle fazla uğraşmayıp sadece dağıtımla meşgul olduğumuz için.

    Şimdi bu olağanüstü büyük ve bir o kadar da merak uyandırıcı kampın içine dalıp; kamptaki sosyal yaşamı yakından müşahade edeceğiz. Kamera çekimleri yapacağız, fotoğraflar çekeceğiz, notlar tutacağız, ropörtajlar, sohbetler tertipleyeceğiz.

     Bu da işlerimiz arasında, ne olsa. Sadece kurban kesip dağıtmak için gelmedik, tabiî…

     Kudüs TV’den bir kameraman (Fatih Bacağıkırık), Gezgin Dergisi’nden bir fotoğrafçı (Dursun Çiçek) ve bir de söylemesi ayıp, “Seyahâtname” yazan bir seyyâh var. Hani var ya; bazen Arnavut, bazen Makedon, bazen Farsî, bazen Kiswahili, bazen de Rohingya.

     Ekipteki arkadaşlar daha çok gruplar halinde geziyorlar ve bol bol sohbet ediyorlar. Ben, tıpkı tam gün süren kara yolculuğunda olduğu gibi, burada, kampta da zamanınım çoğunu, şoförümüz Charles Kamau ile birlikte geçiriyorum. Daha çok şoförümüzle geziyor, O’nunla sohbet ediyorum.

     Kiswahili dil dersleri veriyor bana Charles; bana Kenya dilini öğretiyor. “Yüzyılın iyilik hareketi”…

     Epey bir ilerlettim sayılır; bu üçüncü güne kalmadan, kelime hazinemi genişlettim, hatta cümle kurmayı bile aşağı yukarı öğrendim. Artık kendi aramızda selamlaşmalarımızı, hal hatır somaları falan, Kiswahili yapıyoruz. Bazen benden birşey istediğinde bile, bunu kendi anadiliyla yapıyor. Ve elhamdülillâh; anlıyorum da! (Son Bangladeş gezisinde de, Kaksa Bajar’daki otelimizde her akşam otel görevlileriyle Bengalce çalıştım.)

     “Yeni bir dünya mümkün”; ben de O’na Afrika tarihini, Siyâh Devrim’i, Dedan Kimathi’yi, Jomo Kenyatta’yı, Malcolm X’i ve bol bol İslam’ı anlatıyorum.

     Oldukça kalabalık bir ekip halide başlıyoruz mülteci kampını gezmeye: Enver Öztürk (memleket Bursa), Aziz Durgut (memleket Yozgat), Zeki Sağın (memleket Sivas – Zara), Yaşar Alptekin (memleket Tekirdağ – Şarköy), Dursun Çiçek (memleket Kayseri), Sönmez Temur (memleket Elâzığ – Maden), Mehmet Çelik (memleket Kastamonu – Bozkurt), Furkan Yılmaz (memleket Malatya – Yeşilyurt), Ali İhsan Dinç (memleket Konya), Ali Ayçil (memleket Erzincan), Doğan Özlük (memleket Mardin – Midyat), Mustafa Arslan (memleket Çankırı), Fatih Bacağıkırık (memleket Çankırı – Eldivan), Rufai Battal (memleket Bayburt), Ali Yeşil (memleket Giresun – Şebinkarahisar), Ali Çeliker, Ekrem Doğan (memleket Sivas – Suşehri), Garip Gür (memleket Gümüşhane), İsmail Yeşildal (memleket Kocaeli – İzmit merkez), Halit Şirin (memleket Siirt), İdris Abdulali (memleket Somali), Mahmut Şan, Adem Över, Halit Şirin, Muhammed Şakil (memleket Pakistan / İngiltere), Abdullah Özkaya (memleket Sakarya), Charles Kamau (memleket Kenya – Nairobi), James Mboga (memleket Kenya – Nairobi) ve bir de bu fâkir kardeşiniz. (GÖNÜLDAŞLARIMIZ İÇİN NOT: Kenya gezisini birlikte yaptığımız, Bursalı sevgili ağabeyim Enver Öztürk, geçen ay, 17 – 18 Kasım 2012 günlerinde Bursa’nın İznik ilçesinde MAZLUMDER tarafından düzenlenen “2. Kürt Sorunu Forumu”na da gelmişti ve bu vesileyle, Kenya gezisinden tam bir yıl sonra, İznik’te yeniden buluşup hasret giderme imkânı bulduk ve Kenya günlerimizi tekrardan yâd ettik.)

     Başlıyoruz kalabalık bir ekip halinde gezmeye, mülteci kampını…

     650 bin Somalili mültecinin yaşadığı ve “dünyanın en büyük mülteci kampı” durumunda olan Dadaab Mülteci Kampı, toplam 7 kamptan oluşuyor. Her kampta ortalama 100 bin insan yaşıyor. Bu kamplar, güneyden kuzey doğru şunlar: Bola Xêyr, İfo 1, İfo 2, İfo 3, Degahli, Bola Bextî ve Hage Dara.

     Bizi Degahli’ye götürüyorlar…

     Gidiyoruz, sohbet ede, neş’eli bir şekilde…

     Degahli köyündeyiz şimdi. “Köy” he “köy” dedim! Biz “kamp” diyoruz ama buradaki mülteciler “köy” diyorlar yaşadıkları kamplara. Yani 7 tane “köyleri” olmuş işte böylece, burada…

     Şu anda gezdiğimiz Degahli köyü (kampı), İfo 3 köyünün (kampının) 8 km kuzeyinde, Bola Bextî köyünün (kampının) da 3 km güneyinde bulunuyor.

     1990 yılındaki göç esnasında yapılmış, Degahli. Yani ilk göçle birlikte. İsminin anlamını sordum, söylediler: “Degahli”, Somali’deki bir taşın ismiymiş.

     Mülteci kampında “görülmeye değer” olan en güzel şeyi görüyoruz bugün: Çocukların eğitim yuvalarını…

     “Okul” demeye dilim varmadı, siz de farkettiniz muhakkak…

     Çektiğim ve yazının altında siz sevgili gönüldaşlarımla da paylaştığım fotoğraflar herşeyi anlatıyor zaten, ama ben yine de “yazı diliyle” anlatmak zorundayım:

     Mülteci kampındaki çocukların “okul”ları, genelde sacdan yapılmış genişçe bir kulübe şeklinde. Bunu bile bulamadıkları yerlerde, ağaçların gölgesi altında ders görüyorlar.

     Buradaki çocukların “okul”u böyle. Bu “okul”lara “Duksi” diyorlar.

     Çocuklara Qûr’ân-ı Kerîm, temel dînî eğitim ve genel okul eğitimi, işte “Duksi” adı verilen bu okullarda veriliyor. “Duksi”ler bazen sacdan örülen bir duvarın içinde veya ağaç dallarından yapılmış bir yuva olabileceği gibi, tamamen açık alanda, büyük bir ağacın altında da olabiliyor.

     Çocukların defter ve kalemleri yok.

     Ağaçların kesilerek yapılan tahtaları defter veya yazı tahtası olarak kullanıyorlar ve bunlara “Loh” adı veriliyor. Yazılarını ise ıslak kömürle yazıyorlar. Silgi olarak bez vaya bazen minik ellerini kullanıyorlar.

     “Duksi”lerde çocuklara hem temel okul eğitimi, hem de temel dînî eğitim veriliyor. Yani bu “Duksi”ler hem “anaokulu”, hem normal “ilkokul”, hem de “Qûr’ân kursu” olarak kullanılan tedrisat yuvaları.

     Kamptaki çocuklar bir gelenek olarak küçük yaşlardan itibaren Qûr’ân-ı Kerîm ve hâfızlık kursuna veriliyor. Kamptaki çocukların neredeyse tamamı hâfız. 15 yaşın altındaki tüm çocuklar Qûr’ân-ı Kerîm’i başta sona ezbere okuyabiliyor.

     Mülteciler, Somali halkının geneli gibi son derece dîndar bir halk. Küçük kız çocuklarını bile hicabsız dışarı çıkartmıyorlar. 3 yaşındaki kız çocuğundan 90 yaşındaki yaşlı nineye kadar tüm bayanlar örtülü.

     Sayıları 650 civarında olan mültecilerin ezici bir çoğunluğunu küçük çocuklar oluşturuyor. Çok çocuk yapıyorlar. En düşük ortalama, her ailede 7 çocuk.

     Hepsi de o kadar tatlı ki…

     Çocukların, kızlı – erkekli bu minik siyâhî öğrencilerin arasına karışıyoruz. Onları seviyoruz, öpüyoruz, hediyeler dağıtıyoruz, birlikte fotoğraf çekiyoruz.

     Kız çocuklarının her biri bir “Guldexwîn”, erkek çocuklarının her biri de bir “Sîyabend”.

     Kucaklıyorum, seviyorum, kokluyorum, öpüyorum tek tek, bu Afrikalı dünya tatlısı siyâhî çocukları…

     Onlara cici kız Guldexwîn’in, erkek arkadaşı Sîyabend’in, kız arkadaşı Rozerîn’in, kedisi Mîrcan’ın, kuzusu Berxênaz’ın, sıpası Yêkdane’nin ve sarı kuşu Zerpêrî’nin selamlarını iletiyorum.

     Onlar da selam söylüyorlar, Nehrî köyüne, Şemzînan ilçesine…

     Afrika’dan selam gönderiyorlar Hakkari’ye, Van’a, Bitlis’e, Şırnak’a, Batman’a, Siirt’e…

sediyani@gmail.com

     SEDİYANİ SEYAHATNAMESİ

     CİLT 7

DADAAB MÜLTECİ KAMPI’NDA ÇOCUKLARIN EĞİTİM HAYATI

36... 01

Kenya topraklarındaki üçüncü, “dünyanın en büyük mülteci kampı” olan Dadaab Mülteci Kampı’ndaki ikinci günümüzde, tıpkı dün olduğu gibi, kurban kesim çayırında kurbanlıklarımızı kesme ve mülteci kamplarında mülteci ailelere hisselerini dağıtma işini de hallettikten sonra, rehberlerimizin izinde, kampın arasında geziyoruz.

36... 02

Yeni, farklı, çarpıcı şeyler görmek istiyoruz; bunun için…

36... 03

Şimdi bu olağanüstü büyük ve bir o kadar da merak uyandırıcı kampın içine dalıp; kamptaki sosyal yaşamı yakından müşahade edeceğiz

36... 04

Gidiyoruz, sohbet ede, neş’eli bir şekilde…

36... 05

Sayıları 650 civarında olan mültecilerin ezici bir çoğunluğunu küçük çocuklar oluşturuyor. Çok çocuk yapıyorlar. En düşük ortalama, her ailede 7 çocuk.

36... 06

Dev karınca yuvası… Burada hem karıncalar dev gibi, hem de yaptıkları yuvalar.

36... 07

Kamp yakınında küçük bir havaalanı var sadece BM veya çeşitli devletler tarafından kullanılıyor

36... 08

Mülteci kampındaki havaalanında bir uçak tam havalanırken…

36... 09

650 bin Somalili mültecinin yaşadığı ve “dünyanın en büyük mülteci kampı” durumunda olan Dadaab Mülteci Kampı, toplam 7 kamptan oluşuyor.

36... 10

Her kampta ortalama 100 bin insan yaşıyor

36... 11

Bu kamplar, güneyden kuzey doğru şunlar: Bola Xêyr, İfo 1, İfo 2, İfo 3, Degahli, Bola Bextî ve Hage Dara.

36... 12

Bu fotoğrafta ne görüyorsunuz? Sanki bir ırmağın kıyısında iki çocuk, değil mi? Fakat hayır; bu bir ırmak değil, yağmur sularının oluşturduğu bir su birikintisi.

36... 13

Yağmur, burada gerçekten “bereket”tir

36... 14

Degahli köyündeyiz

36... 15

Mülteci kampında “görülmeye değer” olan en güzel şeyi görüyoruz bugün: Çocukların eğitim yuvalarını…

36... 16

Mülteci kampındaki çocukların “okul”ları, genelde sacdan yapılmış genişçe bir kulübe şeklinde. Bunu bile bulamadıkları yerlerde, ağaçların gölgesi altında ders görüyorlar.

Buradaki çocukların “okul”u böyle. Bu “okul”lara “Duksi” diyorlar.

36... 17

Çocuklara Qûr’ân-ı Kerîm, temel dînî eğitim ve genel okul eğitimi, işte “Duksi” adı verilen bu okullarda veriliyor.

36... 18

“Duksi”ler bazen sacdan örülen bir duvarın içinde veya ağaç dallarından yapılmış bir yuva olabileceği gibi, tamamen açık alanda, büyük bir ağacın altında da olabiliyor.

36... 19

Çocukların defter ve kalemleri yok.

Ağaçların kesilerek yapılan tahtaları defter veya yazı tahtası olarak kullanıyorlar ve bunlara “Loh” adı veriliyor.

36... 20

Yazılarını ise ıslak kömürle yazıyorlar. Silgi olarak bez vaya bazen minik ellerini kullanıyorlar.

36... 21

Loh

36... 22

İnsanî yardım ekibindeki iki gazeteci, İbrahim Sediyani ve Dursun Çiçek (ortada) bir yandan fotoğraf çekip notlar tutarken, ihtiyaç duydukları bilgileri kamp görevlisi Abdullah Özkaya (en sağda)’dan alıyorlar

36... 23

Mülteciler, Somali halkının geneli gibi son derece dîndar bir halk

36... 24

İbrahim Sediyani ve Doğan Özlük (arkada), Duksi’de çocuklarla hatırâ fotoğrafı çektiriyorlar

36... 25

Doğan Özlük, Somalili mülteci çocuklarla birlikte

36... 26

Bursa’dan sevgili ağabeyimiz Enver Öztürk, Somalili mülteci çocukları severken (GÖNÜLDAŞLARIMIZ İÇİN NOT: Kenya gezisini birlikte yaptığımız, Bursalı sevgili ağabeyim Enver Öztürk, geçen ay, 17 – 18 Kasım 2012 günlerinde Bursa’nın İznik ilçesinde MAZLUMDER tarafından düzenlenen “2. Kürt Sorunu Forumu”na da gelmişti ve bu vesileyle, Kenya gezisinden tam bir yıl sonra, İznik’te yeniden buluşup hasret giderme imkânı bulduk ve Kenya günlerimizi tekrardan yâd ettik.)

36... 27

“Seyahâtname”nin hem 4. cildinde (Filistin), hem 6. cildinde (İran), hem de 7. cildinde (Kenya) siz sevgili gönüldaşlarımızın evlerine konuk olan Mardin – Midyatlı kardeşimiz Doğan Özlük, siyahî bir mülteci çocuğu severken

36... 28

Dadaab Mülteci Kampı, 11 Zilhîcce 1432

 


Parveke / Paylaş / Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir